Cube (~ Küp) ' Filminin Konusu : 6 kişi uyandıklarında kendilerini garip bir yerde bulurlar. Burası içiçe geçmiş küp şeklindeki odalardan oluşan bir hapishaneye benzemektedir. Dışarıya çıkmak için birlikte çaba sarfetmeleri ve ölümcül tuzaklardan kurtulmaları gerekecektir. Farklı karakterlerdeki insanlar için, üstelik korkunun pençesini enselerinde hissederlerken bu hiç de kolay değildir.
Ödüller :
The Man from Earth(2007)(7,9-161531)
The Butterfly Effect(2004)(7,7-414442)
Dark City(1998)(7,7-178341)
Saw(2004)(7,6-395193)
Identity(2003)(7,3-206229)
Los cronocrímenes(2008)(7,2-52835)
Coherence(2014)(7,2-115341)
Triangle(2009)(6,9-87506)
Exam(2010)(6,8-108321)
La habitación de Fermat(2007)(6,7-17190)
Cube Zero(2004)(5,7-39215)
Cube 2: Hypercube(2002)(5,6-57573)
Toronto International Film Festival : "Best Canadian First Feature Film"
zaman-mekan, devlet, bana dokunmayan yilan bin yil yasasin... gibi kavramlari insanin kafasini felc edecek sekilde ele alan, her seyiyle mutevazi olan kult bir film.
(gogdabor - 8 Nisan 2007 13:22)
şimdiye kadar gördüğüm en iyi komplo teorisi diyaloglarından birine sahip film. --- spoiler ---küp yapılmış, birileri de içine atılmıştır. sistem tıkır tıkır işlemektedir, içindekiler için neyin ne zaman niçin yapıldığı belirsizdir, keza biz izleyiciler için de. bu ahval ve şerait içinde doktor ve küpün dış yüzeyini inşa eden nihilist eleman arasında müthiş bir diyalog geçer. doktor benim için insanın içindeki duygusal merkezin sembolü, eleman ise sol yarıkürenin. doktor insan varlığının bu kadar sığ ve rezil olmaması gerektiğini hissediyor, freddie mercury'nin dediği gibi there must be more to life than this hissi var. zaten zeka özürlü elemana yardımcı olan, onu geride bırakmak istemeyen de o. dolayısıyla insan varlığının birileri tarafından bilerek - isteyerek - planlı olarak bastırıldığını düşünüyor. bu konuyla ilgili günlük hayatı sürdüren sol yarıküreyi ikna edecek kanıtlardan yoksun, dolayısıyla komplo teorisyeni oluyor ister istemez. karşısındaki eleman ise bir amaçtan, bir vizyondan yoksun, onun için herşey random ve rastlantısal, dolayısıyla onun için bir komplo teorisi yok, kontrolü elinde tutan hyper varlıklar veya meşhur illuminati falan yok, sistem "bir şekilde" böyle kurulmuş, belki de rastlantılar sonucu; sistemi oluşturan parçaların birbirinden haberi yok ama yüklü bir çek ve rahat bir bilinç adına herşeyin devam etmesine göz yumuyorlar. bunların hangisini tercih edeceğiniz tamamen size kalmış, yaşama bakış açınızla ilgili birşey. zaten film de bunlarla ilgili net yanıtlar vermiyor, izleyiciye bırakıyor sonucu. --- spoiler ---
(feritciva - 7 Ağustos 2007 10:05)
--- spoiler ---matematik konusunda çok yetenekli olduğu iddia edilen leaven adlı karakter, 645'in asal sayı olup olmadığını anlamak için 5-6 saniye düşünüyor.--- spoiler ---
(vicdani redci padawan - 30 Aralık 2007 20:58)
--- spoiler ----what does that mean?-that you suck at math!--- spoiler ---
(dasher - 3 Ekim 2008 02:52)
--- spoiler ---worth dışarı çıkmak istemez...worth: dışarıda uğruna yaşayacağım hiçbir şey yok.leaven: dışarıda ne var ?worth: sınırsız insan aptallığı!! --- spoiler ---
(abesleistigal - 2 Temmuz 2009 01:28)
paranoyak, sinir bozucu, kesinlikle izlemeye deger bir bagimsiz film
(orlando - 26 Mayıs 2000 22:48)
6-7 ki$ilik bir oyuncu kadrosu ile yapılabilecek en mükemmel filmlerden biriiçerik,kurgu,oyuncular,heyecan,merakvs. vs.
(sir erdoquan - 26 Mayıs 2000 22:54)
--- film fiskosu ---yağmur adamın suratını, başlangıçta kıyım kıyım kıyılan, hilkat garibesi adama benzetmemden mütevellit beni paranoyalara gark etmiş, birbirine eşit karelerden oluşan altı yüzlü dikdörtgen eser. hiyerarşi, koloni, yalnızlık ve zekayı bir kenara bırakırsak tek eksiği müzik diyecektim ki fadomsu kadın vokalini hatırladım. senaryo rakamlardan oluşuyor zaten; mük-kem-mel bir atlayış. yoğurt güzel, yoğurt datlı. bu bağlamda düğme emmeye özendiren ve içinde quentin tarantino barından bir film diyebiliriz. işık ve sevgiyle. --- film fiskosu ---
(goks - 17 Haziran 2010 23:20)
klostrofobisi olan kişilerin sonunu zor getirdikleri film. hele ki bir de "kesici alet fobisi" sahibi iseniz yanınızdakilere haber edin, filmi değil sizi izlesinler.
(pis poke - 20 Aralık 2002 00:32)
bu filmde butun karakterlerin isimleri hapishane isimlerinden alinmistir. quentin > san quentin state prison - californiaholloway > holloway prison - londonkazan > kazan prison, tatarstan - russia rennes > rennes prison, brittany - francealderson > alderson prison - west virginialeaven ve worth > leavenworth - kansas
(mouse sanitary pad - 16 Kasım 2010 03:30)
düşük bütçe engeline takılmadan sistemi eleştirebilmiş, taşı gediğine koymuş filmdir. bildiğim kadarıyla çekimler sırasında sadece 2 tane küp varmış. izleyenler olarak bizim de tahmin edebileceğimiz üzere, farklı küp hissini yaratmak için dış yüzeyde aydınlatma kullanmışlar. küplerdeki kapıların mekanizması da söylenildiğine göre el emeği göz nuruymuş.film sisteme eleştiri getirebilecek doygunluğa ulaşacak kadar amatör, bu yüzden küçük hataları görmezden gelmek de bir sorun teşkil etmiyor. mesela, açlık ve susuzluğa bir süreliğine çare olduğu söylenen düğmeyi emme, aslında dehidrasyonu arttıran bir eylemmiş. çok da mühim değil açıkçası. gerilimli bir sistem eleştirisi izlemek isteyenlere tavsiye edilir.--- spoiler ---ben, filmi leaven ekseninde okumayı tercih ediyorum. bazı konularda yeteneği olan bu hanım kızımız bence sistemin içindeki tekil kişi olarak ele alınabilir. yeteneğini kullanması içinse biraz deneme yanılma yönetminden yararlanıyor. bu da, doğa bilimlerin gelişimindeki ilk adımdır zaten. doktor olan yaşlıca hatun ise, sistem içinde kurallara bağlı yaşamı desteklerken bunu vicdanıyla dengeliyor. bence bu da hayatımızda annelerimizin yeri ya da superegomuz. zenci arkadaş ise, gücüne güveniyor. bu da onu daha saldırgan ve kolay öfkelenir hale getiriyor. sanki biraz id gibi. tüm film boyunca cinsel göndermeler yapan tek kişi oydu zaten. worth ise, durumu değiştiremeyeceğini kabullenmiş, bu yüzden çabalamaktan uzak. bazen hepimiz o noktaya geliyoruz, o da sanki sistemin içinde "ben aslında her şeyin farkındayım ama oyunu değiştirecek gücüm yok" duruşunu simgeliyor. zeka özürlü ama diğer yandan talented olan ise, sistemin yanlış üretimi. bir nevi falsosu.hepimiz, önceden kurulu devlet düzeninin içine doğuyoruz. ne olup bittiğine aklımız biraz erse de, bazı şeylerin öyle olmaması gerektiğini bilsek de, küçük bireyler olarak, devletin yaratmış olduğu "halk" bilincinin altında eziliyoruz. filmdeki küp göndermesi ise, bazen aileyi, bazen devleti temsil ediyor bence. filmle ilgili tek itirazım, sonu ile ilgili. sonunda zeka özürlünün, diğerleri tarafından öldürülmemesi (çünkü hepsi birbirini öldürüyor) ve dışarı çıkanın bir tek o olması, benim için, küple ilgili yapmış olduğumuz devlet benzetmesinin dışına çıkan bir durum. sistem için istatistiki bilgiden fazlası etmeyen zeka özürlülerin bu filmde kazanan taraf olması bence filmin çizdiği çizginin dışına çıkmasına sebep olmuş.--- spoiler ---
(dengesizduzenbaz - 27 Mart 2011 22:10)
kaliteli bir film, bilim kurgu değil felsefe severlere hitap etmektedir.
(prometheus rising - 15 Mayıs 2013 20:21)
bazı filmler unutulur. the cube, unutulmayacak filmler arasındadır. enteresandır çünkü.
(exceptional zat - 15 Mayıs 2013 20:25)
seneler evvel izleyip çok beğendiğim, geçenlerde de izleyince aynı beğeniyi koruduğum ve gelip burada hakkında iki satır kelam etmek istediğim film. öncelikle film hakkında en çok sorulan "insanların orada ne işi vardı" sorusuna değinmek gerekirse, cube zero filmi buna cevap olmamalıdır. zira üç filmin de senaryoları farklı kişiler tarafından yazılmış, vincenzo natali ve ekibinin cube'u yazarken cube zero'daki nedenleri düşündüğünü zannetmiyorum. o yüzden değerlendirirken hypercube ya da cube zero'yu dikkate almayacağım. neyse spoilere geçmeden diyebileceğim yönetmenlik bence iyiydi. bunun gibi baştan aşağı metaforlara dayanan, çok açık uçlu ve ne kadar iyi yaparsan yap mükemmel olmayacak film için iyi yönetmenlikti diyebiliyorum. oyunculuklar genel itibari ile vasat olsa da quentin rolünü oynayan herifin hakkını verdiğini düşünüyorum. --- spoiler ---filmi düz izleyip bütün sığlığıyla her şeyi olduğu gibi değerlendirme neticesinde filmi beğenmeyen arkadaşları geçip alt metinlere girecek olursak iki ayrı temel yatıyor. birincisi benim aklıma gelmemiş olan ((bkz: #22762113) entryde geçen), her karakterin aynı insanın ayrı bir parçası olması ve bu karakterler arasında yaşanan olaylar. bu yönüyle identity'i de çağrıştırıyor evet, hatta identity'de de bunu açık açık belirtmese hiç birimiz bi bok anlamayacaktır. bu entryde yazılan fikirlere bu yönüyle kısmen katılıyorum ve böyle olduğunu inkar edecek bir şey yok elimizde; olması mümkün. gayet de iyi tasvir etmiş üstelik. bu entryde anlatılan id, ego, superego'ya hak vermekle birlikte worth ve kazan'ı yokoluş ve varoluş olarak değerlendirmeyi tercih ederim. ikinci temele (benim düşündüğüm) gelecek olursak filmde biraz daha açık şekilde anlatılan şey aslında. küp bir sistem, onu kısmen tasarlayan bir masabaşı -muhtemelen mühendis- çalışanımız* var. içlerinde sistemin ne olduğunu ve dolayısıyla bundan kurtuluş olmadığını bilen tek kişi, dolayısı ile nihilist. quentin güvenlik birimi, sözde görevi kendinden çok oradaki herkesi korumak olsa da kendi için herkesin ölümüne yol açan kişi. klasik güvenlik işte. mantığı sistemin kurallarına göre oynayıp son ana kadar hayatta kalmak. tipik sağcı profili. hırslı lider. holloway'in komplo teorilerine karşı ısrarla hükumeti savunma derdinde. engelli olan kazan'a kötü muamele gösterdiği için holloway tarafından nazi olarak adlandırıldı. onlarda 3 çocuk sahibi olmanın kadını kuluçka makinesi olarak kullanma anlamına gelebileceği için nazi kelimesinin altını dolduran sebeplerden biri de bu olabilir ki bunu da vurguluyodu. holloway tipik solcu karakter. iyi bir eğitimi var, eşitlikten ve yardımseverlikten yana, gerektiği yerde fedakarlık yapabiliyor, quentin'in karşısında en sağlam o duruyor ve hükumete yönelik suçlamaların sahibi. ölsek de insanlık onurumuz falan var diyordu. leaven bir ergen bencilliğine sahip olsa da ortalarda kalmış biraz daha. ölmeden önceki son sahnede de her çocuk gibi hayata umutla ve yaşanılabilir baktığını gösteriyor. kazan ise otistik özellikler sergileyen bir birey; sosyal yönden gerizekalı olsa da bir matematik dahisi, en azından rain man'de böyle görmüştük. kısa bir süre görülen rennes var, hapishane faresi ve daha kısa bir süre görünüp sotelenen gariban bir figüran. rennes'in bir amacı var mı bilemem, çok kasarsan kendine çok güvenmenin intihar olduğu sonucunu çıkartabilirsin ama çok kasmak istemiyorum böyle kısa süreli ve fazla malumat vermeyen karakterler hakkında. film aslında bütün bu karakterlerin çatışmasından ibaret, küp içinde geçen bütün gerilim dolu sahneler ise bu çatışmayı izleyiciyi baymadan anlatmak ve lezzet katmak. karakterlerin akıbetlerine bakacak olursak ruhunu ilk teslim eden tipik solcu karakter, tipik sağcı karakter tarafından öldürülüyor. hatta quentin diğerlerini etkilemek adına var gücüyle onu kurtarmaya çalışmış ama kurtaramamış gibi davranıyor sanki. diğerleri etkilenmediği için bundan emin değilim ama eğer böyle değilse bütün o kurtarma çabası saçma olurdu, zaten çamaşırdan halatı elinden kaçırmamak için o insanüstü çabayı göstermese kimse suçlamazdı onu. neden can havliyle önce tutmaya çalış, sonra bırak? neyse. bu olaydan sonra gerçek yüzünü çok hızlı bir şekilde göstermeye ve liderliğini kaba kuvvet ile dayatmaya başlıyor. çocuk umutlarının en yüksek olduğu anda, başardığını zannettiği anda ölüyor ne ilginç değil mi? kazan bana saçma bir şekilde varoluşçuluğu çağrıştırdı, ne alakası var sorununa açık bir cevap veremeyebilirim, gevelerim ama o özü onda gördüm sanki ne bilim. sonunda da yokoluşçu varoluşçuyu kurtardı haha diyebilirim. tabi saçma bir düşünce de olabilir bu, bilemedim. benim eyyorlamam bu kadar.sistem hakkında verdiği kısa bir anektodta da sistemi birilerinin kurduğunu ama şu an kimsenin yönetmiyor olabileceğini, sistemin içinde bulunan insanların sistemi kendi kendilerine devam ettirdiğini belirtmekte. bu da bir köşede dursun.--- spoiler ---edit: şunu da ekleyeyim ki amaç bu çatışmayı vermekse, insanların oraya nasıl girdiğini, kimin soktuğunu mu arayacaksınız gerçekten?
(kiwi kraze - 1 Eylül 2014 14:43)
az önce izleyip beğendiğim, istediğimi aldığım film.birkaç paragraflık spoiler harikası bi entry girebilecek olmama rağmen burayı okuyunca şevkimin kaçtığını belirtmek isterim. yönetmeninin isminin bile 72. entryde güzel bir şekilde yazılması zaten genel kötü eleştirilere tokat gibi cevap olmuş da, ben yine bir iki cümle yazmadan geçemeyeceğim.bu film bir buçuk saat arkadaşım. bak, tek mekan filmlerini genel olarak sevmiyorsan zaten gelip buraya karalamayacaksın aklına geleni. konsepte uygun yapmışlar. koca adamlar, öncesini ve sonrasını soruyorlar ya. nasıl gelmişler, arkasında kim varmış. ben vardım amk. oldu mu? ya az biraz o minik kafanı çalıştır da filmin zihninde yarattıklarından bir imajı yerleştir işte oraya. çok mu zor? ulan az gelişmiş, öncesiydi sonrasıydı derken film 2-2,5 saat olsa gereksiz uzun diyeceksin? ya az biraz zeka kırıntısı göster be oğlum ama yok, o işlem hatasını kovalayacak orada. elemanlar düşebilecekleri en boktan vaziyette ve yerdeler, benim sözlükçüm repliklerin zayıflığından, oyuncuların yapmacıklıklarından bahsediyor. ya arkadaş, ben mi pollyanna triplerine girdim bilmiyorum ama o da uyuyor işte lan formata. o dehşeti pekiştiriyor, izleyiciye en natural haliyle, en sert şekilde güzel bi yöntemle veriyor. tiyatral mimikler ve ingiliz ingilizcesi mi duymaktı senin niyetin? aah ah...daha fazla yazmak istemiyorum. sözlüğün en güzel yanı, bi film hakkında yazılanları okuduktan sonra yönlendirmelere göz gezdirmektir. bu başlıkta da ben vereyim bi örnek. yine bir "tek mekan" filmi. yine az oyuncu ve çok net bir hikaye var. bu, cube'den 10 dakika daha uzun. buyrun bunu izleyin, başı kıçı bellidir, tatmin olursunuz.(bkz: exam)
(bakerstreet - 30 Eylül 2014 01:56)
butun oyunculari, yonetmeni, set ekibi, senaristi ve cekiminde emegi gecen herkesi bir kubun icine tikip gunlerce dondurmek istegi yaratan film.
(barbie - 2 Temmuz 2001 17:16)
filmde "cube" a dusenlerin neden oraya geldikleri ve kimin onlari bu cehenneme soktuklari acikca belirtilmemisfakat filmdeki worth denen sahsiyet "cube" u kendisinin tasarladigini hatta bu isten para aldiginida soyluyor.yonetmen bazi "neden"leri seyirciye anlatmamis,aciklamamistirgelisen olaylarla insanlarin gosterdikleri davranislardi asil anlatilmak istenenama bu "neden"leri de yonetmen cevapsiz birakmamaliydi...matematigin hayattaki yeri hakkindaki soylenenlerde ayricana pi filminide cagristiriyor
(luca - 12 Ağustos 2001 12:27)
bütcesi düsük ama kafayı yedirten ve düsündürebilitesi üst düzeyde bir film.. iyi düsünülmüs ama bir kübün icinde ne kadar aksiyon olabilir ki.. backgroundda da degişen tek şey odaların renkleri.. mayhoş.!
(yasland - 2 Eylül 2001 01:38)
bürokrasinin insanları içine attığı umutsuzluğu yansıtan bir film. film boyunca sürekli kendi kendinize "neden" sorusunu soruyorsunuz, ve yanıt filmde var; örneğin "küp"ü yapanlar o kadar çoktur ki, amacını hatırlayan kimse yoktur; herkes biraz çalışmış ama sonra ayrılmıştır; herkes "işleyen bir temel anayasa" olduğunu varsayarak düzenli bir kaos içinde çalışmıştır ve bazı repliklerde de insana ilişkin yanıtlar vardır:-peki neden insanları içine koyuyorlar?-çünkü içine insanları koymazlarsa anlamsız olduğunu kabul etmek zorunda kalırlar.bence film, weber'in yüzyıllar önce anlattığı şeyi analtıyordu; bürokrasi aslında rasyonel bir örgütlenme biçimi olsa da aşırı rasyonellik, irrasyonellik yaratır. bürokrasi, insanların işbölümü esaslarına göre teknik bilgilerini örgüte sunmalarıyla diğer örgütlerden üstün bir hale gelir; ama sonunda insanların özgürlüklerini ve yaratıcılıklarını öldürür. yine de, der weber, bürokrasi sanayi toplumlarının dominant karakteristiğidir, bunu aşmanın bir yolu yoktur, bürokrasinin demir kafesi hepimizi içinde tutar. ama, negatif yönlerinin etkisini azaltmak için bürokrasinin başına bürokratların değil, politikacıların getirilmesi gerektiğini söyler.küp, rasyonellik sevdasındaki sanayi toplumlarının bürokrasisidir.
(mist - 4 Temmuz 2005 16:59)
minumum bütçe, minumum mekan, minumum oyunculuk kalitesi...ve maksimum gerilim, maksimum manayı haiz bir film.(filmi yargılarken bağımsız bir yapım olmasını, yönetmen/senaristin acemiliğini göz önünde bulundurmanız elzemdir.)konu o derece ilgi çekicidir ki filmin aksayan yanlarını hissetmezsiniz. ben neyin neyi temsil ettiğine kısaca değinip küpün ülkemizdeki yerine geçeyim:efendim küp; dünyadır, hayatttır. kim yapmış, nerden gelmiş, niye böyle kötü olduğu bilinmez. bizler de içine atılmış fareleriz "yaşakalmaktan gayrı bir amacı olmaması gereken". heyhat!...ama öyle mi? insan denen muamma; yok küpü şu yaptı, yok bu yaptı, yok efendim şunun bunun yüzünden ilerliyemiyoruz...gibi dünyada da; din-fikir-siyaset vb. mülahazarla birbirinin götünü kesen insancıklarımızın aptal medeniyetini küpte yeniden üretmiştir.küpün tasarımında payı olan karakterin küpten ayrılmak istemeyiş sebebi manidardır: rahmetli einstein'in ifadesiyle: dışarıda insanlığının büyük aptallığından gayrı bir şey yoktur. aynı aptallık kusursuz bir tasarım olan küpe de insanlar aracılığıyla sireyet etmiştir. yeteneklerini birleştirerek dayanışma ruhuyla küpten çıkmaya çalışmak yerine, geldikleri bataklığın izinden gidip birbirlerinin götünü oymuşlardır.yani; sonsuz kainatta...azameti karşısında "kısa bir an görünüp kaybolan değersiz bir böcek" gibi kaldığımız bu korkunç sarayda, bir fare gibi kapana kısılmış durumdayız. niye burda olduğumuzu, buranın niye var olduğunu, niçin doğup niçin öldüğümüzü bize verilen akıl ve bedenle bilemiyor ve kestiremiyoruz. en uçuk hayallerimiz bu aciz aklın ve aptallığın parametreleriyle sınırlı....çıkamıyoruz. derler ki:--- spoiler ---sadece deliler kurtulabilir.--- spoiler ---filmde nerde olduğu bilinemeyen küpün kadıköyde olduğunu söylesem inanır mısınız? iskeleden altıyola çıkan söğütlüçeşme caddesinde sol taraftaki evkur mağazasının üstüne bir bakın derim. evkur'un üstünde olması da ayrı bir ironidir tabi.
(gozellik - 16 Haziran 2006 09:25)
Yorum Kaynak Link : cube