• "sadece vadinin ötesine konmuş evi görmek için bile izlenebilecek özel filmdir."
  • "basrol oyuncusu konstantin lavronenko'ya 2007 cannes film festivali en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandiran andrey zvyagintsev filmi."
  • ""ne işi var onun burada?" cümlesiyle oğlunun da babasına benzediğini fark edince kararını veriyor bence vera. sinemada izlenmesi gereken güzel filmlerden."
  • ""if you want to kill, kill. if you want to forgive, forgive""




Facebook Yorumları
  • comment image

    andrei zvyagintsev'in dönüş'ten* sonraki ikinci filmi ilkini aratmıyor. ışığın ve hareketin dansıyla sinematografik bir yolculuk sunmanın yanısıra kurduğu güçlü atmosferle sizi sarıyor. filmin işçiliğindeki kusursuzluk ve görsel yaratıcılıktaki sıradışılık nice amatör sinemacıyı pes ettirecek cinsten. yine önceki film gibi aile, baba temaları etrafında gelişiyor olaylar. ama asıl merkezde evlilik teması var bu sefer. ancak bir aile filmi veya bir ilişki filmi olmaya çok yakın bir film değil bu. daha çok bir kara film atmosferinde sunuluyor konu.

    tüm bunların yanında -bunu söylemekten nefret ediyorum ama (ağızlara sakız olabilen yaftalardan biri bu)- tarkovski etkisi/stili bu filmde dönüş'ün de ötesinde. film boyunca hem ayna'dan hem kurban'dan hem de stalker'dan, hatta hatta solaris'ten bir şeyler görmek (veya gördüğünü sanmak) olası.

    filmle ilgili olabilecek başlıca eleştirim ise kamera şaryo hareketlerinin biraz abartılmış olması. öyle sanıyorum ki sabit bir plan görmek mümkün değil bu filmde. uzun planlar kullanılmasına karşın kamera sürekli kayıyor. ve fakat, reklam filmlerinde veya tony takitani'de gördüğümüz türden stilize bir kayma bu. filmin stilini oluşturan güzel bir şey de aslında..

    bir başka eleştirim ise filmin sonlarına doğru konunun "sapıtması"na olabilir. neredeyse bir sürpriz son batağına saplanıyor film sanki. oysa belli bir noktaya kadar film benim için "mükemmel" seviyesinde. ve sanki evin kapanması sahnesinden sonra düşüyor (benim o noktadan sonra uykum da gelmiş olabilir tabi). daha doğru ifade etmek gerekirse flashback sahnelerini böyle güzel bir filme yama ve gereksiz bir uzatma olarak görüyorum.

    bu iki ufak eleştirim filmin sundukları arasında önemsiz kalıyor işin aslı. ne olursa olsun yılın en dikkate değer filmlerinden biri bence.

    ağır sinefiller için vizyonda kolay bulunmaz nimet diyerek de noktalayalım bu entrymizi..


    (zebra ureticisi - 21 Ekim 2007 14:05)

  • comment image

    vozvrashcheniye'den edindiğim izlenimlerle izgnanie'ye bilet alırken, kendimi uzun ve yorucu bir filme hazırlamıştım. ama andrei zvyagintsev'in anlatımındaki gerek fotografi gerekse konu bütünlüğüne güvenebileceğimi düşünmüştüm. fakat bu filmde seyirciyi en çok kaçıran ilk iki nokta (uzunluk ve yoruculuk) baskınlığını arttırmışken, filmi asıl görme sebeplerimiz (fotografi ve konu bütünlüğü) etkisini yitirmiş görünüyor ne yazık ki.

    --- spoiler ---
    film boyunca gözümüze gözümüze sokulan dinî bir takım göndermeler bir yana, özellikle kürtaj sahnesinden sonra filmin feci şekilde sarktığını, hatta tabiri caizse, baydığını düşünüyorum. hatta sanki yönetmen de finale doğru amacını şaşırmış, "nerden geldik biz len buraya?" dercesine abandone olmuş gibi. filmin son yarım saati yönetmenin kafa karışıklığını da dile getirir şekilde akıyor: "bakın bu film şu anlama da geliyor olabilir", "ama bir de bu taraftan bakarsanız şöyle de yorumlanabilir"...
    ---
    spoiler ---

    tabii ki her filmin seyircisi kadar sayıda yorumlanabileceğini kabul ediyorum. ama bir senaryoda bu kadar açık uçlar olunca sıkılıyorum.. bakıyorum, yanımda cep telefonunu kurcalayanların sayısı artıyor, onlara da sataşasım, biraz önümde oturan uğur yücel'in suratını göresim, "ne anladıysan anlat, kırk yıl kölen olayım" diyesim, bu kadar uzun filmleri festivallere koyup, seyirciyi aç biilaç bırakanların aklına turp sıkasım geliyor.. yoruluyorum be sözlük!


    (gosalyn mallard - 21 Ekim 2007 15:42)

  • comment image

    --- spoiler ---

    işbu entry az da olsa vozvrashcheniye ile ilgili bilgiler içerir.

    kısa bir süre önce izlediğim vozvrashcheniye'de oynayan konstantin lavronenko'yu bu filmde de görünce, üstelik film içinde geçen 12 yıl cümlesini duyunca, "aynı öykünün başka bir bölümünde miyiz, acaba çocuklarından ayrı kaldığı zamanları izliyor olabilir miyiz?" şeklinde düşüncelere girdiğim film olmuştur. bundan sonraki filmlerde de vera'nın mektupta yazdıklarını, kutunun içinde ne olduğunu ve robert'i vurup vurmadığını öğreniriz belki...

    ---
    spoiler ---

    sözün kısası; uzun filmdir.


    (zagor - 23 Ekim 2007 11:42)

  • comment image

    ilk plandaki kamera hareketiyle son karedeki kamera hareketinin bile aynı olduğunu görüp ben seviyorum bu sinemayı yahu nidalarını,sinemanın çıkışındaki merdivenlerden inerken dedirten,uzun olup sıkıcı olmayan bilakis sonunda ne olacak dedirten,oyunculukların da başarılı olup filmin çıtasını daha da yukarılara taşıdığını gösteren andrei zvyagintsevfilmi.filmin genel tarzındaki bütünlüğün hiç bozulmaması,resimlere bir bakanın bir daha bakasını getirmesi gibi etkenleri de söylemek gerek filmin güzelliğinden bahsederken.


    (bettyelms - 6 Kasım 2007 10:45)

  • comment image

    vozvrashcheniye gibi bir filmden sonra beklentiler artıyo normal olarak.iki filmi kıyaslayacak olursak bu filmin senaryosunda boşluklar vardı sanki.yine de sinematografi açısından ilk filmden farkı yok yine çok iyi.
    tabi henüz 44 yaşındaki yönetmenin çok iyi iki filminden bahsediyoruz.daha çok yapıtını izleme şansı buluruz umarım.

    --- spoiler ---

    bu arada filmin bi yerinde çocuklar incilden bi bölüm okurlar ki bence filmi de özetler ;

    "love is patient. love is kind.
    love isn't jealous. it doesn't sing its own praises.
    it isn't arrogant.
    it isn't rude. it doesn't think about itself.
    it isn't irritable.
    it doesn't keep track of wrongs.
    it isn't happy when injustice is done,
    but it is happy with the truth
    love never stops being patient, never stops believing,
    never stops hoping, never gives up."

    ---
    spoiler ---


    (live2gether - 17 Şubat 2008 22:57)

  • comment image

    ustasının yolundan* emin adımlarla ilerleyen andrei zvyagintsev'in ikinci filmi. belki ilk filmi kadar etkileyici değil ama kesin olarak izlenmesi gereken bir film.

    --- spoiler ---
    özellikle veranın defininden sonra gördüğümüz geniş plan çekilmiş bir kilise bir patika ve bir adamdan oluşan sahne tek kelime ile müthişti.

    ---
    spoiler ---


    (zenit - 26 Mayıs 2008 01:24)

  • comment image

    yönetmen ilk filminde olduğu gibi bunda da izleyiciye filmin sonu hakkında soru işaretleri bırakmıştır.sanırım bu huyundan vazgeçemiyor.ama diğer filminde bunu yapacağını zannetmiyorum ne de olsa işin içine hollywood girecek.


    (srknakgn - 16 Ağustos 2008 02:08)

  • comment image

    evlilikte iletişimsizlik, aile kavramı, ebeveynlik, aidiyet gibi kavramlar üzerinden filmin anlatmak istediklerini kısaca özetlesek de illa eksik bir taraf kalıyor. zor bir film, yani iki yağmurlu gün arasında anlatılanlardan çıkarılabilecek bir çok şey var. ancak bakış açısı değişken ve filmin zengin içeriğinden dolayı da kim ne derse desin filmin içinden çekip çıkarmak mümkün. misal bazıları dini referanslardan (elma, eva...) bahsetmiş ki, ben filmin o tarafıyla hiç ilgilenmedim. bana daha çok ailede baba kavramına eleştiriler var gibi geldi. gerçi filmin tavrı zaman zaman oldukça berrak seyrediyor, yönetmenin gizlisi saklısı yok.

    --- spoiler ---

    filmde kır evine gidildiğinde geçmişe yapılan yolculuk metaforuyla ataerkilliğin duvardaki fotoğraflarla vurgulanması; annenin, çocuklarınının da aynı yönde ilerlediğini gördüğünde yaşadığı üzüntüyle daha da anlamlanıyor. kızın annesine saygısızlık etmesi sonrası kadın ağlarken kızına seninle alakası yok diyor, sanki dokuz ay karnında taşıdığı çocuklarının üzerinde hak iddia etmeyip onları 'sahip'lenmeyen anne; babanın kolaycılığına, evin erkek adamına yapılan iltimaslara (babanın kızına onunla beraber gelmek istemesi üzerine bağırması, oğlunu götürmesi), oğlunun eve geldiğinde bu adam burada ne arıyor diye hesap sorabilme cesaretinin kaynağına yani ataerkilliğin kutsanmasına ağlıyor.

    evlilikde iletişimsizlik üzerine; endüstriyel toplum, kır yaşamı kontrastıyla yapılan vurgu, tam olarak annenin başkasına sığınma sahnesinin babanın işte bir güne denk gelmesi ve karısıyla işi yüzünden ilgilenememesinde yatıyor. oysa iş kardeşine geldiğinde ne olursa olsun yardımına koşuyor, filmin başında olduğu gibi. kardeş figürü de ilginç, orada da farklı bir aile anlayışı var. adam çocuklarının varlığını reddetmiş, onlar yokmuş gibi davranıyor. arada bir denge yakalanamamış, idealize edilen bir durum da yok. belki içki sofrasından kalkıp kızı gibi ağaca yaslanıp amuda kalkan baba olabilir, onun da kafası yerinde değil.

    tüm bunların üzerine filmde hollywood gerilimlerini aratmayacak bir kurgu var, son dakikaya kadar ilgiyi ayakta tutuyor. uzun planlarla desteklenmiş anlatımda ise adeta bir gerçeklik pornografisi hakimken kadrajdan bazı noktaları (mesela doğum raporunu arkasındaki yazı) kaçırmayı başarıyor yönetmen ki, film biraz da bu gözden kaçanlar üzerine zaten.

    aslında film çok karamsar değil, kadın öldükten sonra onu neredeyse hiç görmüyoruz. ev kapatıldıktan sonra, su birikintisindeki kaydırmalı çekimse solaris'deki gibi yaşamı, dünyayı güzelliyor. ardından da olaylar yavaş yavaş yerine oturuyor ve film harika bir şekilde sona eriyor. bu sonla da yönetmen filmini sanki tüm annelere adıyor; tarlalarda kucaklarında bebekleriyle çalışıyorlar, başkaları çocuklarına babalık etsin diye...

    ---
    spoiler ---


    (shocktheworld - 24 Aralık 2008 16:21)

  • comment image

    vera'nın ebeveynlikle ilgili söyledikleriyse hakkaten öylesine müthiş ve öylesine güzel ki, çocuk yapmayı düşünen herkeslere ezberletilse yeri yani-
    zvyagintsev'ya ilk filminde tapmıştık zaten ebeveyn-çocuk ilişkisini olağanüstü aktardığı için..

    "sevgi, sabırlı ve yumuşaktır: kıskanmaz ve övünmez.."
    (http://yucitek.blogspot.com/2009/11/izgnanie.html)


    (ug tek - 15 Kasım 2009 22:48)

  • comment image

    film hakkında;

    --- birazcık spoiler ---

    1:21:50'de yapbozda görülen sahne(hani çocuklar birleştiriyor ya), sanata çok defa konu olmuş meryem e müjde sahnesi. bu sahneyi yüzyıllar boyu bir çok sanatçı tasvir etmiş. filmdeki(yapbozdaki) tablo ise leonardo da vinci'nin the annunciation(bildirme, bildiri anlamına geliyor) isimli tablosudur. meryem'e müjde; hristiyanlıkta, cebrail'in meryem'e isa'yı dünyaya getireceğini müjdelemesidir. konu incil'de şöyle anlatılıyor;

    "meryem'in melekle münasebeti; elizabet'in hamileliğinin altıncı ayında tanrı, melek cebrail'i celile'de bulunan nasıra adlı kente, davut'un soyundan yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. kızın adı meryem'di. onun yanına giren melek, "selam, ey tanrı'nın lütfuna erişen kız! rab seninledir" dedi. söylenenlere çok şaşıran meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı. ama melek ona, "korkma meryem" dedi, "sen tanrı'nın lütfuna eriştin. bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını isa koyacaksın. o büyük olacak, kendisine 'yüceler yücesi'nin oğlu' denecek. rab tanrı o'na, atası davut'un tahtını verecek. o da sonsuza dek yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir. "meryem meleğe, "bu nasıl olur? ben erkeğe varmadım ki" dedi. melek ona şöyle yanıt verdi: "kutsal ruh senin üzerine gelecek, yüceler yücesi'nin gücü sana gölge salacak. bunun için doğacak olana kutsal, tanrı oğlu denecek.

    yusuf'un melekle münasebeti; annesi meryem, yusuf'la nişanlıydı. ama birlikte olmalarından önce meryem'in kutsal ruh'tan gebe olduğu anlaşıldı. nişanlısı yusuf, doğru bir adam olduğu ve onu herkesin önünde utandırmak istemediği için ondan sessizce ayrılmak niyetindeydi. ama böyle düşünmesi üzerine rab'bin bir meleği rüyada ona görünerek şöyle dedi: "davut oğlu yusuf, meryem'i kendine eş olarak almaktan korkma. çünkü onun rahminde oluşan, kutsal ruh'tandır. meryem bir oğul doğuracak. adını isa koyacaksın. çünkü halkını günahlarından o kurtaracak."yusuf uyanınca rab'bin meleğinin buyruğuna uydu ve meryem'i eş olarak yanına aldı. ama oğlunu doğuruncaya dek yusuf ona dokunmadı, doğan çocuğun adını isa koydu. "

    incil'i buraya yazdım çünkü konuyla alakası olduğunu düşünüyorum. elbette ki film incil'in aynısı değil ancak incil'le hiçbir alakası olmadığı da söylenemez. o yapboz sahnesinin oraya öylesine konulduğunu düşünemeyiz heralde? hadi yapboz herhangi bir filmde, filmin yavaş yavaş çözülüyor olması anlamında bir metafor olarak kullanılabilir diyelim ama yapbozda birleştirilen sahne için meryem'e müjde sahnesinin seçilmesi şans eseri olamaz heralde. şans eseri film karesi çekecek bir yönetmene benzemiyor.

    edit: tabloyu koymayı unutmuşum: http://tinyurl.com/clz3f74

    çok samimi söylüyorum; filmin bahsettiklerinle hiçbir alakası yok diyen biri lütfen beni bilgilendirsin. filmi yanlış yorumlamış olmak istemem.

    --- birazcık spoiler ---


    (yaniliyor olabilirim - 7 Aralık 2011 19:22)

  • comment image

    sıradan veya olağandışı farketmez, uzunluğuna rağmen her anından, her sahnesinden dekorları, renkleri, kullanılan kıyafetleri, mekanları sayesinde zevk alınası film. yabancılaşmayı, iletişimsizliği muhteşem bir görsellikle ortaya seriyor. flashback olayı biraz asap bozuyor o kadar. ama sanki o da, filmin genel tavrına indirdiği tokat ile yeni bir şeyin güzelliğini dile getiriyormuş gibi duruyor. kabul edilesi.


    (dort nokta bir elif - 20 Mart 2010 03:17)

  • comment image

    "ne işi var onun burada?" cümlesiyle oğlunun da babasına benzediğini fark edince kararını veriyor bence vera.

    sinemada izlenmesi gereken güzel filmlerden.


    (gulferke - 16 Ocak 2015 11:33)

Yorum Kaynak Link : izgnanie