Depuis qu'Otar est parti... (~ Since Otar Left) ' Filminin Konusu : Eka, kızı Marina ve torunu Ada’nın hayatları Eka’nın oğlu Otar’ın Paris’e gitmesiyle altüst olmuştur. Otar’ın öldüğü haberini annelerinden saklayan Marina ve Ada yalan söyler ve hayatlarına Otar yaşıyormuşcasına devam ederler.
Ödüller :
Monanieba(1987)(8,4-3421)
Vesnicko má stredisková(1985)(8,2-3267)
Fukushû suru wa ware ni ari(1979)(7,9-5085)
Bakha satang(2000)(7,8-6394)
Le fils(2002)(7,7-8214)
The Loneliness of the Long Distance Runner(1962)(7,7-6905)
Un air de famille(1996)(7,6-4079)
La cour de Babel(2014)(7,2-350)
Carla's Song(1996)(6,8-2768)
The Tree(2010)(6,6-4154)
Cannes Film Festivali : "Critics Week Grand Prize"
Cannes Film Festivali : "Grand Golden Rail"
2003 yapımı since otar left, julie bertucelli'nin ilk filmi.cannes film festivali'nde çok övgü almış, ayrıca eleştirmenler haftası bölümünde ödülü kapmıştır. aynı evde yaşayan üç kadının hikayesini çok güzel anlatmışlar. haftaiçi kahve içip izlenilmesi pek keyifli.
(le vrai - 19 Kasım 2007 14:35)
julie bertucelli'nin yönetmenliğini yaptığı 2003 yapımı fransız dram filmi.filmin ayrıca 11 tane ödülü varmış.http://www.imdb.com/title/tt0336264/film; 8 ocak salı 22.00 da cnbc-e evde dvd keyfi kuşagında yayınlanacak.
(efelerin efesi - 4 Ocak 2008 15:59)
(bkz: otar gittiğinden beri)
(host - 4 Ocak 2008 16:07)
az önce cnbce 'de seyrettiğim sımsıcak bir film, üç gürcü kadının, bir çeşit, tutunma hikayesi .ve de bu kadınlardan büyükanne olanına hayran kaldığım film. http://www.zeitgeistfilms.com/…arleft/synopsis.html
(hodigetria - 9 Ocak 2008 00:17)
julie bertuccellinin yönetmenliğini yaptığı ve gürcülerin harika derecede fransızca konuştukları filmdir. otar büyükanne eka'nın oğludur. eka'nın aynı zamanda marina adında bir kızı ve ada adında bir torunu vardır. (marinanın kızıdır) otar fransada kaçak olarak yaşamaktadır. eka'nın hayata bağlanmasının sağlayana yegane kişilerdendir. eka hep onun telefonlarını ve mektuplarını beklemekler. otar bir gün ölür. marina ve ada bunu eka'ya nasıl söyleyeceklerini bilemezler. nitekim söyleyemezler. bir süre otar'ın ağzından mektuplar yazarlar eka'ya. eka fransızcayı çocukken babasından istediği raflar dolusu jean-jacques rousseau kitabı ile öğrenmiştir, halen evinde bulunan bu kitaplar artık antika değerindedir ve eka onlara kimseyi yaklaştırmaz. fakat bir gün artık oğlu otar'ın hasretine dayanamaz ve paris'e gidip onu, aylar önce ölmüş olan oğlunu, ziyaret edebilmek için bu kitapların tamamını satar. marina ve ada gerçeği söylemek isteseler de söyleyemezler. eka, marina ve ada paris'e gideler. eka tek başına otar'ın adresine gider. apartmandaki herkese oğlunun resmini gösteriğ tanıyıp tanımadıklarını sorar. hiçbiri tanımaz. fakat sonunda tanıyan birisi vardır, eka'ya otar'ın aylar önce öldüğünü söyler. eka sarsılır. ağlamaz. teşekkür edip ayrılır. akşam otelde merakla kendisini bekleyen marina ve ada onun otar'ın evine gittiğini duyduklarında öylece kalakalırlar. fakat eka otar'ın onlara haber vermeden her zaman gitmek istediği amerika'ya göç etmiş olduğunu söyler.buarada anlatım, mimikler, ses tonları ve bakışlar o kadar yerindedir ki ağlarsınız. izlenilesi bir film.
(santalagos - 10 Ocak 2008 08:46)
ilk dakikalarındaki şu diyalogla; sovyetler birliği'nin üç kuşağını izleyiciye gülümseterek anlatan film:büyükanne*: stalin çok büyük bir adamdı.anne*: stalin katil herifin tekiydi!kız*: kim takar stalin'i?
(uco - 7 Nisan 2010 21:39)
çok başarılı bir öyküye ve anlatıma sahip bir film. hüzünlü, duygusal ve oldukça gerçek ama kesinlikle ağlak değil. yönetmenin ilk filmi olmasına ragmen iyi iş çıkarmış. filmdeki üç kadınında oyunculuğu çok başarılı ve yerinde. özellikle lunapark sahnelerinden itibaren sonuna kadar bir nefeste bitiyor film. büyükannenin gerçekte ölmüş olmasi üzücü. ayrıca ada rölündeki kızımızın 76 doğumlu olduğunu duyunca dumur oldum.
(zebu - 4 Nisan 2011 11:50)
duygu yüklü kurgusuyla aldığı ödülleri hak eden harikulâde film. julie bertuccelli şaheseri.--- spoiler ---film fransa'ya çalışmak için giden oğlu otar'dan mektup geldiğinde çocuk gibi sevinen, oğlunun telefon açmasını ve sesini duyabilmeyi heyecanla bekleyen yaşlı bir kadını ve onun evlâdına düşkünlüğü yüzünden tâ fransa'ya gitmeye kalkışmasını anlatıyor ama, yanısıra diğer karakterleriyle de dikkat çekiyor.özellikle de torun ada çok farklı bir karakter. yaşlı ve çocuklaşmaya başlamış büyükannesi ve soğuk karakterli gibi görünerek kendine göre bir savunma mekanizması geliştirmiş olan annesi arasında bir nev'î arabulucu, köprü gibi. sanki sessiz duruşunun ardında fırtınalar saklıyor. rusya'dan kopuş sonrasında kendini toparlamaya çalışan bir ülkenin (gürcistan) genç neslinden biri, entelektüel bir kişiliği var. belli ki yaşadığı ortam onun elini kolunu bağlıyor, ama diğer yandan da ailesine bağlı. dayısının ölümü hakkında büyükannesi'ne yalan söylemekten hoşlanmıyor, ama aslında o da bunu yaşlı kadına söyleyecek kadar cesarete sahip değil, üzmeye kıyamayacak kadar çok seviyor onu. içinde bulundukları imkansızlıklar zaman zaman öfke hissi ile boğuşmasına sebep oluyor...filme dâir en çarpıcı iki sahne: yaşlı kadın otar'ın aramayışından, sadece mektup gelmesinden şüphelenip fransa'ya gitmeye karar verdiğinde çok değer verdiği kitaplarını satıyor. o bomboş kalan kitap rafları, kitaplarını en değerli ve paylaşılamaz, elden çıkarılamaz hazinesi olarak gören izleyiciyi fazlasıyla etkiliyor.ikinci sahne ise: eka'nın, yani yaşlı kadının oğlunun öldüğünü öğrendiği ve öylece kalakaldığı, sonrasında da merdivene kendini usulca bıraktığı sahne.filmin sonlarında ada ve büyükannesi'nin bakışlarıyla yaptıkları sessiz anlaşma, dergiler arasında yaptığı muhasebe, karar alışı ve bunu uygularkenki kararlı ama hüzünlü tavırları da etkileyici.--- spoiler ---filmde yaşlı büyükanne rolünde esther gorintin rol almış, ada rolünde ise dinara drukarova.filmin müzikleri ise çok güzel. özellikle de lela tataraidze'nin söylediği "ra lamazia tusheti" insanın yüreğine işliyor.
(martin jacques mystere - 17 Ekim 2011 23:45)
ülkesinde tıp eğitimi almış ve dr. olmuş ama ekonomik yetersizlikler yüzünden başka bir ülkede kaçak inşaat işçisi olarak çalışmak zorunda kalmış otar'ın hikayesi aslında bir dönemin de hikayesidir.-stalin muhteşem bir insandı.-senin stalin'in bir katildi.-kesin, stalin'i kim takar!filmin başlangıcında anneanne, anne ve torunun sırasıyla söyledikleri bu sözler kültürel ve siyasal yozlaşmayla birlikte ülkenin toplumsal siyasal panoramasını da çizmeye başlar. ilerleyen dakikalarda tengiz, ada'ya kendi kuşağını ve ülke gerçeğini anlatırken ""anneni suçlama.bizim kuşağın hepsi böyle.her şeyde başarısız olduk.hayatlarımız, sorgulamadığımızbir yalan üzerine kurulu.çocukluğumuzdan berifarkına varamadığımız bir şey.inanmak mutluluktu."eğlence bitti" dediklerinde......artık çok geçti"diyerek son noktayı koyar...ülkeler farklı olsa da dünyanın birçok yerinde bir çok toplum benzer süreçlerden geçmiştir, ülkemizin de geçtiği gibi. işte bu nedenle kabul etmek değil ama içe sindirilmesi zor bir gerçeklikle bitiyor film. güzel oyunculuklarıyla değerlenerek.anneler bilir, hisseder her şeyi... olsun ‘aldanmak ezelî şifa’ değil midir?
(masiva - 12 Mayıs 2014 02:39)
bu seneki istanbul film festivalinin kaçırılmayası filmlerinden biriydi. anneanne- anne- kız çocuğu üçlüsü boy gösteriyor filmde. konusunu anlatmaya üşenmekle birlikte gerçekten de etkileyici bulduğumu söylemekten geri kalmıyorum. anneanne çok sevimliydi bi de.
(bin dolar var mi bin dolar - 26 Mayıs 2004 05:16)
julie bertucelli'nin ilk ve tek filmi. kızı ve torunu ile yaşayan ve paris'teki oğlundan gelen mektuplarla hayata tutunan yaşlı bir kadının öyküsü. elbette bu üç kadının öyküsü olduğu kadar eski ve yeni gürcistan'ın da öyküsü. naif ve dramatik, kesinlikle ağlak değil. zannediyorum ki bunu sevenler vozvrashcheniyei de severler.
(kadir - 27 Haziran 2006 00:36)
dun aksam cnbc-e de dunya sinemasi kusaginda gosterilen ,kurgusunu ve temposunu cok basarili buldugum film.senaryosu gercek bir olaydan derlenmis.filmin orjinal ismi"depuis qu'otar est parti"(http://www.filmdeculte.com/film/film.php?id=622)--- spoiler ---3 farkli jenerasyon;her yönüyle "anneanne-anne-kiz" tarafindan simgeleniyor ve bu ucu,tip egitimi gormus ama parislerde,santiyede isci olarak calisip eve para gonderen ve is kazasi sonucu olen otar'in hikayesi cercevesinde ele aliniyor.ayrica kisilerin icinde bulundugu ve onlarin yasamini etkileyen politik,sosyal ortama de deginiliyor filmde.bir ayagi cukurda ama yasama gucunu oglundan alan sonunda onu gorebilmek icin cok deger verdigi fransizca kitaplarin hepsini satan yasli kadin,annesini bu yasinda oglunun olum haberiyle uzmek istemeyip,gercegi saklayan orta yasli kadin ve artik yalan soylemekten usanmis,anneannesine sefkatle bakan genc kiz portreleri basariyla cizilmis.ozellikle yasli bayan oyuncu evladinin özlemi ile yanip tutusan anneyi dort dortluk bir performansla yansitiyor.son zamanda izledigim en insancil, icten filmlerden biri.--- spoiler ---
(tori - 27 Haziran 2006 18:47)
Yorum Kaynak Link : depuis qu'otar est parti...