Süre                : 1 Saat 48 dakika
Çıkış Tarihi     : 10 Ocak 2014 Cuma, Yapım Yılı : 2014
Türü                : Döküman,Drama,Tarih
Ülke                : Mısır,ABD,İngiltere
Yapımcı          :  Noujaim Films , Worldview Entertainment , Roast Beef Productions
Yönetmen       : Jehane Noujaim (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Amir Abdalla (IMDB)(ekşi),Ibrahim Alhusseini (IMDB)(ekşi),Karim Amer (IMDB)(ekşi),Daniel E. Catullo (IMDB)(ekşi),Virginia Cromie (IMDB),Adam Del Deo (IMDB),Gavin Dougan (IMDB),Geralyn White Dreyfous (IMDB),Jodie Evans (IMDB),Stuart Farmer (IMDB),Maxyne Franklin (IMDB),Nicole Guillemet (IMDB),Muhammad Hamdy (IMDB),Alexandra Johnes (IMDB),Sarah E. Johnson (IMDB),Yasmin Kamal (IMDB),Pedro Kos (IMDB),Clark Langon (IMDB),Mike Lerner (IMDB),Clare Munn (IMDB),Arif Naqvi (IMDB),Lisa Nishimura (IMDB),Khalil Noujaim (IMDB),Tarek Shoeb (IMDB),Lekha Singh (IMDB)

Al midan (~ Meydan) ' Filminin Konusu :
Al midan is a movie starring Ahmed Hassan, Khalid Abdalla, and Magdy Ashour. A group of Egyptian revolutionaries battle leaders and regimes, risking their lives to build a new society of conscience.

Ödüller      :

Berlin Film Festivali:Amnesty International Film Prize
Sundance Film Festivali:Audience Award-World Cinema - Documentary
Primetime Emmy Ödülleri:Outstanding Cinematography for Nonfiction Programming, Outstanding Directing for Nonfiction Programming, Outstanding Picture Editing for Nonfiction Programming
Toronto International Film Festival:People's Choice Award-Documentary


  • "(bkz: al midan)"
  • "internette bulamadığım film, sanırım türkiye'de de gösterime girmemiş. bulan varsa yeşillendirebilir."
  • "(bkz: #41374843)"
  • "misirdaki devrimi anlatan film. gercekten etkileyici ve insani gaza getiriyor. milliyetcilik duygusu agir basiyor her ne ulkeden geliyorsan."
  • "(bkz: #44945455)"
  • "gezi parkı süreciyle tahrir'in bu kadar benzer olduğunu bilmiyordum. bu belgesel sayesinde öğrendim. herkese şiddetle tavsiye ederim."




Facebook Yorumları
  • comment image

    tuhaf bi şekilde geren ama bi noktadan sonra gülünç olan ve hatta güldüren, iyi başlamış ama sonunda iyice saçmalamış filmdir. mantık aranmazsa izlenebilir.

    --- spoiler ---

    esas abimizin o tırsaklığıyla, o donuklukla "kazara" 4 kişi öldürmesi ve elini kolunu sallaya sallaya gezmesi cidden çok başarılı bir senaryo olmuş.

    ---
    spoiler ---


    (kalinixta agapi mou - 19 Mayıs 2011 19:52)

  • comment image

    sonu fena halde aceleye gelmiş filmdir. o noktaya kadar gayet "avustralya'nın coen abilerine saygı duruşu" şeklinde ilerlerken, bir şekilde yapımcının "lan olum nerde kaldı film bak gösterime sokacaz" ısrarlarıyla apar topar bağlanmış bir finale sahiptir. senarist ise bu finali bağlamak için aceleyle stres olup cinsel organı çarşafa dolanmıştır. yazıktır.


    (niafunke - 21 Ocak 2013 00:14)

  • comment image

    jehane naujaim'in (control room; rafea: solar mama) yeni belgeseli. 2013 sundance filim festavalinda de izleyici odulunu kazandi.

    subat 2011 de misirlilar. ozellikle gencler tahrir meydaninda toplanarak dunyaya sokaktaki insanin gucunu gosterdiler. bu olay arap dunyasinda demokrasi ruzgarlari estirirken misir halki hala istediklerine kavusmus degil. filim tahrir meydanianda olanlari kronolojik bir sekilde anlatiyor. filmin fragmanini burada gorebilirsiniz.

    http://www.thesquarefilm.com/


    (faralya - 30 Ocak 2013 10:09)

  • comment image

    direkt alandan misir devrimi manzaralari. vallahi cok iyi geldi. haziran'da gezi'de bulunanlar, aradaki paralelliklere sasiracak. mesela, protesto kitlesi zor bela dagitildiktan sonra polisin meydani ot cicek bocekle kaplayip sirinlikler yapmasi. ve daha bir suru sey. izleyin.


    (glass sealed - 22 Ocak 2014 19:06)

  • comment image

    gezi olaylarına bir şekilde dahil olmuş (hangi tarafında olursa olsun) herkesin izlemesi gereken müthiş bir film. mısır'da 2 yıldır yaşananların neler olduğunu anlamak için bundan güzel bir şey hazırlanamazdı. mısırlıların bizden çok daha zor koşullarda gerçekleştirmeye çalıştıkları şeyleri görünce insan kendisinden utanıyor.

    izleyin, izlettirin, anlatın. bu filmi izlemeyen insan kalmamalı.


    (beygir - 18 Şubat 2014 09:04)

  • comment image

    --- spoiler ---

    raymond yale büyük ihtimal koyu beşiktaşlı yoksa bu kadar şanssızlık başka türlü açıklanamaz. film sağ salim'in gerilim, dram sosuna bulandırılmış hali gibi, filmde dram var tamam da olaylar öyle bir hâl alıyor ki insanı bir noktadan sonra gülme tutuyor. senaryo kısmına biraz daha çalışılsa olurmuş, filmin sonu aceleye getirilmiş.

    ---
    spoiler ---


    (o zamanlar tehlikeyim - 3 Mart 2014 03:44)

  • comment image

    baska sinema sayesinde gosterime girmistir. hangi salonlarda oldugu baska sinema sitesinden takip edilebilir.
    film muhtesem. misirli devrimcilerin iki yildir ozgurluk icin surdurdugu mucadeleyi izliyorsunuz. musluman kardeslerin nasil ibnelik yaptigi ve devrimi sahiplendigini goruyorsunuz. misirli ozgurluk tutkunlarinin nasil sartlar altinda, nasil inanmis bir sekilde mucadele ettiklerini anliyorsunuz. artik birseyleri degistirebileceklerini anladiklarini..


    (vladimir putin - 6 Mart 2014 23:41)

  • comment image

    esasında asıl devrim mübarek'e karşı yapıldığı halde özellikle mursi üzerinde durulan belgesel film.
    ...
    her kesimden insanın müthiş bir sinerjisi ile tahrir'e dökülen halk 'emek' adalet' 'özgürlük' gibi kavramların bolca geçtiği bir devrim yapılıyor ve mübarek'i tahtından indiriyor. ancak...
    akabinde bekledikleri ancak istemedikleri bir şekilde iradeyi ordu alıyor.
    bu arada ihvan'ın devrimin son zamanlarında meydana çıktığı ve oportünist davrandığı işleniyor filmde.
    burası tam olarak bu şekilde değil..
    neyse.
    ordu yönetime el koyduktan bir süre sonra seçimler için tarih belirleniyor ve yapılan seçimleri mısır'ın mübarek dışındaki tek örgütlü yapısı olan ihvan kazanıyor.
    filmde ihvan'ın devrimciler tarafından istenmediği de işlenmiş.
    yani devrimciler ne orduyu ne eski düzeni ne de ihvan'ı istiyor.
    ancak kendilerinin de bir alternatifleri yok... (bizim en büyük hatamız.... diyerek bu da belirtiliyor filmde)
    ayrıca seçimlerden önce ihvan'ın ordu ile anlaştığı ve devrimi sahiplenerek kendi menfaatlerine kullandığı işlense de sonraki gelişmeler bunu da geçersiz kılıyor zira ihvan toplam 150 gün iktidarda kalabiliyor.
    mursi'ya karşı halk tekrar ayaklanıyor ancak bu sefer karşılarında ordu değil yine halk var...
    çok kan dökülüyor.
    neticede mursi'de asker tarafından alaşağı ediliyor. ya da devriliyor diyelim...
    iradeyi tekrar ordu ele alıyor.
    yani mısır halkı bir paradoksu yaşıyor.
    ortada devrim yapmış ve yapmaya devam eden ama bunu iyi yönetememiş ve yönetemeyen bir halk kitlesi var.
    ve filmden anlaşılan o ki ordu varsa devrim yok kardeşim...
    son bir not: devrimin uluslararası boyutuna neredeyse hiç değinilmiyor...


    (bgashe - 7 Mart 2014 00:01)

  • comment image

    misirdaki devrimi anlatan film. gercekten etkileyici ve insani gaza getiriyor. milliyetcilik duygusu agir basiyor her ne ulkeden geliyorsan.


    (tekeloji - 18 Nisan 2014 21:55)

  • comment image

    the square’den anladığım kadarıyla mısır’da siyasal islamın zaferi sokağa yaslanmış. yani mübarek’in katı devletçi-otoriter rejimine karşı özgürlükçüler ve müslüman kardeşler aslında beraber sokağa çıkmışlar. mübarek devrildikten sonra ordu otoriteyi eline almış ve bu esnada direniş de devam etmiş. daha sonra kardeşlik, ordu ile müzakere etmeye başlamış. burada tabi özgürlükçüler isyan ediyorlar, “sokağı onlara satıyorsunuz” diye. ama kardeşlik iktidar ihtimalinin kokusunu alıyor ve ordunun gölgesinde yapılan seçimlerde mursi yi iktidara getirmeyi başarıyor. sonrası da zaten malumunuz, siyasal islamın alışılmış davranış biçimleri aynen orada da meydana çıkıyor. özgürlükçülerin ve sağlam bir demokrasi peşinde koşanların tüm istekleri askıya alınıyor, mursi ve kardeşliğin dayatmacı yasaları devreye sokuluyor. mübarek’in ve öncesindeki rejimin yarattığı orantısız güç odaklarına kardeşliğin adamları kuruluyorlar ve eskisinden farksız, hatta daha kötü bir otoriterliğe doğru yol almaya başlıyorlar. yollar farklı olsa da sonuçlar bayağı tanıdık.

    mevzunun devamını bi kenara koyup müslüman kardeşler’in sokak hareketinden sonra ortaya çıkan seçim başarısına odaklanmak istiyorum. sokak hareketi her zaman elimizdeki en değerli şey, demokratik hakkımız ve hak ihlallerini doğrudan ifade etmenin tek yolu. ancak rejimde köklü değişiklikler yapmanın tek yolunun siyasi bir yöne de evrilebilecek bir örgütlenme yaratmak olduğu mısır örneğinde çok gözümüzün önünde değil mi? özgürlükçüler önce mübarek’e, sonra orduya, sonra mursi’ye karşı sokağa çıkmışlar ve belki de zamanla kim varsa ona karşı çıkacaklar, haklı taleplerini ortaya koymak için. bu inatçı direniş ve enerjiye aslına bakarsanız hayran bile kaldım. ama o hep övündüğümüz lidersizlik ve örgütsüzlük durumu, sokağın en güçlü olduğu zamanda bile kamuoyunu boşlukta bırakıyor. mısır’da bu boşluğu müslüman kardeşler hemen doldurmuş. gezi’de de kimlerin doldurduğunu hepimiz biliyoruz. eski kafa muhalif partiler, yeni sesler çıkarmaya çalışan eski muhaliflerin bazı uzantıları ve arkaik bazı sol örgütlenmeler. peki gezi’nin o hepimizin hayran kaldığı, ırktan, dinden ve ideolojiden bağımsız, sadece insan haklarını ve bireysel özgürlükleri savunan o saf sesi nerede? teker teker bir sürü insanın zihninde, kalbinde, hislerinde, her yerinde bu ses, ama toplu olarak, bir örgütlenme olarak, kamuoyuna dokunabilecek, onu sarsabilecek bir siyasi umut olarak nerede? yok. hala yok. olmadığı için de en yakın bulduğumuz bazı akımlara sarılmaya çalışıyoruz o kadar.

    teorik çerçevedeki boş tartışmalar, tarihi bazı gerçeklerin tekrar tekrar değerlendirilmesi ve bu tartışma ve değerlendirmelerin sürekli ego savaşlarına dönüşmesi falan filan falan filan. ya arkadaş, bu ülkede sokağa çıkan halkı rahatça öldürebilen bir devlet var. elimizde bu varken gezi’den arta kalan büyük kalabalık bölüne bölüne bunları mı tartışacak? bu komediye ne zaman son verip asıl sorunumuz olan temel insan haklarının ihlal edildiği gerçeğine odaklanacağız?

    bir çatı ve bir eşik lazım bize. çatının altındaki herkesin ortak derdi tüm parametrelerden bağımsız temel insan hak ve özgürlükleri olmalı. bu çatının altına girebilmek için eşikten geçilmesi gerekmeli ve o eşikten kim geçerse geçsin dinini, ırkını, inancını, ideolojisini dışarıda bırakmalı. eski kitapçıların arka bahçelerinde çay eşliğinde bazı siyasi teorileri, ideolojileri, tarihsel gerçekleri konuşmak isteyenler varsa konuşsunlar, yazsınlar, üretsinler. ama ortada acı bir gerçek var: bu devlet bizi rahat rahat öldürebiliyor, süründürebiliyor, en temel haklarımızı ihlal edebiliyor. bize bununla mücadele edebilecek, buna odaklanabilecek insanlar lazım. önce acil olarak bu rezalete odaklanıp tüm gömleklerini eşiğin dışında bırakabilecek insanlar lazım.

    bu kadar öze ilişkin hakların hiçe sayıldığı bir sistemde teorik düzeyde tartışmalarla birbirine sarmanın tek sebebi olabilir: “tepemizdeki güce karşı bi bok yapamıyoruz, bari suçlu yaratıp rahatlayalım.” eyvallah, rahatlamak isteyen böyle rahatlasın. gücünün yettiği kim varsa onu düşman ilan edip dişini geçirebilme umuduyla ilkel ilkel yatsın uyusun. veya bin türlü mastürbasyon yapsın rüyasında. önemli değil. zaten homojen bir birlik hali, bir pür grup yaratmak falan gibi bir umudu, amacı olamaz kimsenin. ama bir gün tekrar sokaklar hareketlenirse ve otorite boşluğu doğarsa gerçek özgürlükçülerin sesini kamuoyuna kim duyuracak? sağlam bir örgütlenmesi olmayan, tekil bireylerden oluşan bu grup yine yorgun bedenleriyle evlerine dönüp saçından başından gaz ayıklarken neye tutunacak? kamuoyuna ve kararsızlara nasıl bir umut verecek?

    homojenlikten, birlik fikrinden nefret ediyorum. ama bir çatı arzusunu dillendirme cüretini göstermeyi göze alıyorum artık. altına giren herkesin esas probleminin insan hakları ve bireysel özgürlükler olduğundan emin olduğumuz bir çatı. o anki ideolojisini ve inancını ne olursa olsun eşiğin dışında bırakarak oraya girenlerden oluşan bir çatı. sokağın ayrımcılıktan uzak ve herkesi kapsayan sesini yeri geldiğinde tüm ülkeye duyurabilecek bir çatı.

    büyük bir toplumsal değişim için başka bir yol göremiyorum. geriye kalan her şey sanki boş ve yorucu bir kısırdöngü.

    http://blog.radikal.com.tr/…suz-ozgurlukculer-71853


    (firacos - 9 Eylül 2014 21:05)

  • comment image

    her izleyişte yeni detaylar yakalamanıza neden olan belgesel film. mısır'da, türkiye'de, amerika'da, hong kong'ta insanlar hep aynı şeyi istiyorlar. eşit haklar, özgürlük ve ekmek. kadın, erkek, o veya bu inançtan, o veya bu etnik kökenden ayırt etmeksizin insanca yaşamak. insanca yaşamak yahu.
    gezi'de, tahrir'de, ferguson'da, hongkong'ta, wall street'te bu kadar net, bu kadar açık ifade edilen bu olguyu anlamak ne kadar zor olabilir diye düşüne düşüne delirmek işten değil. elbette ki muktedir anlamazdan gelecek, elbette ki diğer siyasi aktörler çıkarlarına göre kullanmaya, yontmaya, manüple etmeye çalışacak. onlar olmasa, bu olanlar da olmazdı zaten. peki ya sana ne demeli doğduğu günden ölümüne kadar bir takım listelerdeki istatistik rakamlarından ibaret, eğitim, öğretim, sağlık gibi temel hakları elinden alınmış, iş desen hiçbir güvencesi olmayan, sokaklardaki şeffaf insan. sana ne demeli ki hala daha bu sefalete alkış tutuyorsun? hiç mi soru işareti yok kafanda? hiç mi bu kadar insan, bu kadar gencecik çocuk neden ölüyor diye sormuyorsun güzel kardeşim. senin evrende işler bu kadar mı yolunda? aynı yalanlara kaç kez daha inanacaksın? hiç mi sıkılmadın? hiç mi umut yok?

    neyse.


    (miocaro - 27 Ekim 2014 01:24)

  • comment image

    arka camında beyaz dc-fix'le iki isim (muhtemelen çocuklarının adı) yazan doğan görünümlü şahin'in cam önünde gördüğüm 2 tane v for vandetta maskesinin hatırlattığı film. dünyanın bir diğer ucu, mısır'da da aynı imgeleri sembolize ediyor, ne garip.

    evey hammond: who are you?
    v: who? who is but the form following the function of what and what ı am is a man in a mask.
    evey hammond: well ı can see that.
    v: of course you can. ı'm not questioning your powers of observation; ı'm merely remarking upon the paradox of asking a masked man who he is.


    (miocaro - 4 Kasım 2014 18:46)

  • comment image

    mısır'da olup biteni liberallerin gözünden anlatan oldukça etkileyici belgesel. yalnız mısırlı'nın liberali, en entellektüeli bile ağzından allah ve şükür kelimelerini düşürmüyor bunu öğrenmiş olduk.

    "nobody sees the obvious, nobody observes the ordinary. there are more miracles in a square yard of earth than in all the fables of the church."


    (minotauros - 7 Ocak 2015 11:43)

  • comment image

    gezi parkı süreciyle tahrir'in bu kadar benzer olduğunu bilmiyordum. bu belgesel sayesinde öğrendim. herkese şiddetle tavsiye ederim.


    (de nada - 12 Şubat 2015 01:56)

Yorum Kaynak Link : the square