Süre                : 1 Saat 42 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Ekim 2015 Cuma, Yapım Yılı : 2015
Türü                : Döküman
Ülke                : İngiltere,Ukrayna,ABD
Yapımcı          :  Afineevsky - Tolmor Production , Campbell Grobman Films , Netflix
Yönetmen       : Evgeny Afineevsky (IMDB)
Senarist          : Den Tolmor (IMDB)
Oyuncular      : Bishop Agapit (IMDB), Catherine Ashton (IMDB), Serhii Averchenko (IMDB), Kristina Berdinskikh (IMDB), Pavlo Dobryanskyy (IMDB), Valery Dovgiy (IMDB), Bogdan Dubas (IMDB), Kurganskyi Eduard (IMDB), Mykhailo Havryliuk (IMDB), Natan Hazin (IMDB), His Holiness The Patriarch of Kyiv and Ukraine Filaret (IMDB), Dmytro Holubnychy (IMDB), Timur Ibragimov (IMDB), Said Ismagilov (IMDB), Cissy Jones (IMDB), Kamaliya (IMDB), Sergei Kibnovsky (IMDB), Katya Korniyko (IMDB), Anna Kovalenko (IMDB), Yuriy Krivenko (IMDB), Vladimir Kugilyov (IMDB), Ruslan Lapuk (IMDB), Anna Levitanskaja (IMDB), Ruslana Lyzhicko (IMDB), Vladimir Makarevich (IMDB), Archbishop Petro Malchuk (IMDB), Oleksandr Melnyk (IMDB), Mustafa Nayem (IMDB), Gagik Nigoyan (IMDB), Serhiy Nigoyan (IMDB), Katerina Overchenko (IMDB), Maksim Panov (IMDB), Volodymyr Parasyuk (IMDB), Diana Popova (IMDB), Alexander Pyvovarov (IMDB), Roman Savelyev (IMDB), Denys Serhiienko (IMDB), Olena Stadnik (IMDB), Aleksandr Starodub (IMDB), His Beatitude Sviatoslav (IMDB) >>devamı>>

Winter on Fire: Ukraine's Fight for Freedom (~ Winter on Fire) ' Filminin Konusu :
Winter On Fire, Ukrayna’da 2014 ve 2013 yılları arasında 93 günden fazla süren kronolojik olaylara ve yeni insan hakları hareketlerinin oluşumuna tanıklık ediyor. Avrupa’ya entegre olunmasına karşı barışçıl öğrenci gösterileri olarak başlayan olaylar, ulusun başkanını istifaya çağıran şiddet dolu olaylara dönüşür. Film, ülkenin dört bir yanından gelen bir milyona yakın vatandaşın, bozulan siyasi rejime ve taleplerinin, özgürlüklerinin bastırılmasına karşı bir araya gelerek başlattıkları olağanüstü seferberliği konu alır.


  • "gezi olaylarına benzerliği,ukrayna halkının birlik beraberliği ve full gerçek görüntüleriyle beni benden almış belgeseldir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    oscar'ı alması gerektiğini düşündüğüm fazlaca etkileyici belgesel. olayların gezi olaylarına benzerliği sizi belgesel boyunca düşündürtüyor "gezi'nin devam etmemesi iyi mi oldu kötü mü?" şeklinde. tüm belgeseli gözüm yaşlı izledim. ukrayna halkına inanılmaz saygı duyuyorum. ne yapıp edin izleyin. akşam dizi mi izleyeceksiniz, onun yerine bunu izleyip aradan çıkarın. bir an önce izleyin.


    (do ut des - 21 Şubat 2016 13:15)

  • comment image

    gezi olaylarına benzerliği,ukrayna halkının birlik beraberliği ve full gerçek görüntüleriyle beni benden almış belgeseldir.


    (purkinjee - 20 Eylül 2016 10:50)

  • comment image

    muhteşem bir belgesel yapmışlar. devrimlerin romantizm ile değil can vererek, dayak yiyerek, organını kaybederek yapıldığını çok güzel anlatıyor. tabi devrim olur da içinde romantizm olmaz mı, eser miktarda bir renk olarak var. kısaca ukrayna'nın özgür gençliği bir diktatöre ve çetesine boyun eğmemiş; o boyun eğmeyişin hikayesi.

    bu olaylar olduğu sırada bizim tv'ler "kanunsuz eylem yapanlar zavallı polisleri döve döve öldürüyorlar" tadında yayın yapıyorlardı. belgeselde izliyoruz ki ukrayna halkı taş, lastik ve molotoflar ( toma ve zırhlı araçlara karşı ) ile destansı bir savunma yapmışlar. berkut'un eylemcilere muamelesi ise izlenecek gibi değil. resmen sniperlar ile insan avına çıkmış berkutlar, berkutların arkasında saklanarak avcılık yapan yanukoviç'in evde zor tuttuğu paralı serserileri, yalancı penguen basın, rüşvetle satın alınmış siyasiler.

    bizdeki aynı olaylar. diktatörleşen ve tüm yetkiyi elinde tutan bir lider, o liderin iki dudağından çıkanı emir algılayan meclis, penguen basın yayın ve büyük yolsuzluklar. tek fark eylem yapan üniversitelileri döven berkut'a "siz kimsiniz ki ukrayna halkını döversiniz" diye dini, dili, siyasi görüşü fark etmeksizin sokağa çıkan ukrayna.


    (zarif philips - 7 Ekim 2016 18:49)

  • comment image

    harika bir belgesel olmuş. medyadan takip edemeyeceğiniz kadar içerik, olay anları çekilmiş gerçek görüntüler, birebir meydandaki önemli kişiler ile röportajlar ile belgesel sizi içine çekiyor. çekimler, röportajlar, olayların sıralanışı çok başarılı. keşke bizim gezi protestolarını da bu kadar kaliteli bir yapım ile belgeselleştirsek. bir kaç tane gezi belgeseli var. youtube da filan görebilirsiniz, fakat hiç biri bu kadar başarılı bir yapım değil malesef.

    belgeselin çok kritik bir tek handikapı var. büyük bir handikap. konuya sadece tek bir açıdan bakıyor. belgeselde sadece meydandaki protestocular, muhalifler ve hükümet düşsün isteyenler var. diğerleri ile ilgili tek bir objektif yorum, röportaj, bilgi, içerik yok. hepsi düşmanlaştırılmış, aşağılanmış ve ötekileştirilmiş. şunu unutmamamız gerekir. tüm gösteriler boyunca en yüksek katılım 800bin kişi. ukrayna’nın nüfusu ise 54 milyon. ve protesto edilen başkan çoğunluk oy ile seçilmiş.

    bu adreste konunun detaylı bir özeti mevcut.

    https://en.wikipedia.org/wiki/euromaidan

    ben isterdim ki, o berkut polisleri ile de röportaj yapabilselerdi, veya kiev’de veya başka yerlerde hükümet destekçisi (veya rusya yanlısı olan) göstericiler ile ilgili de bir şeyler olsaydı bu belgeselde.. (resmi rakamlara göre, aynı dönemde 60 bin kişi kiev’de 40bin kişi kharkiv’de, 15bin kişi donetsk’te gösteri yaptı)

    çünkü bu belgeseli izleyen biri yüksek ihtimal ile bu bahsettiğim rusya yanlılarından veya hükümet destekçilerinden nefret edecek. hepsi defolsun gitsin, muhalifler kazansın isteyecek.

    belgesele bu kadar ısınmamın sebebi tabi ki bizdeki gezi olayları ile çok simetrik gelişiyor olması. tam olarak şöyle gerçekleşiyor, avrupa birliği tartışmalarında, görüşmeler tıkanınca ve hükümet ab yerine rusya yanlısı bir çizgide politik söylemlerde bulununca, az kişi ile barışçıl gösteriler başlıyor. bu gösterilere orantısız polis müdahalesi geliyor. katlanarak büyüyen kalabalıklar, ardından tüm sisteme isyan eden bir şekilde sesini duyurmak isteyen geniş kitleler halindeki protestocular.. protestocuları kendilerine muhatap almayan ve olayların kendi kendine sönmesini bekleyen siyasiler..

    aklıma bizim protestolarımız geliyor. biz çok daha düşük güçte direniş sergilemiştik. polise direncimiz de daha düşüktü, polis de gezi eylemcilerine buradakine göre çok daha düşük güç kullanmıştı. (burada baya sniper tüfekleri ile makinalı tüfekler ile adam vuruyorlar.)

    kıyas yapmak gerekirse meydan olayları sırasında 104 protestocu ( resmi olmayan rakamlar 780e kadar çıkıyor) öldürüldü, 2 bin kişiye yakın kişi yaralandı. 17 polis öldü, 200 üzerinde polis yaralandı. evet bizim de gezi şehitlerim var, fakat bilanço meydan olayları ile karşılaştırıldığında çok küçük kalır.

    bu bilanço buradan baktığımızda bize korkunç gelebilir, fakat olayların ardından başlayan rus yanlıları ile avrupa birliği yanlıları arasındaki gerginlik ve çatışmalar, rusya’nın kırıma asker çıkarması vs. ukrayna’yı iç savaşa sürükledi. ve bugüne kadar en az 6 bin kişi bu çatışmalarda öldü.

    şimdi sormamız gereken soru şu; gezi sürecinde biz de ukrayna'daki muhalifler gibi daha sert direniş, daha kararlı duruş ve daha politize olmuş bir hareket içinde olsaydık benzer durum bizde de olur muydu? bir iç savaşa sürüklenir miydik?

    bugün baktığınızda, iktidar yanlıları, akp seçmeni, yandaş medya, toplumun yarısından fazlası gezi sürecini dış mihrakların oyunu, sorosçuların kışkırtması, provokatörlerin fişfiklemesi v.b. sebeplere bağlayıp tüm gezi sürecini değersizleştirip katılanları suçlu, en hafif hali ile bunlara inanan saf ve salak ilan ediyor. ( ilk üç gün ben de destekledimciler) hatta geziye katılanlar ve destekleyenlerin önemli bir bölümü de bugün o dönemi saf temiz ve gerçek bir halk hareketi olarak değerlendirmiyor. o kadar yoğun bir karşıt propaganda yapıldı (yandaş medyada düşük ölçekte hala yapılıyor) ki, zaman geçtikçe gezinin gençlerdeki değeri malesef azaldı. başka gündemlere sürüklendik. pkk, suriye iç savaşı, işid ve en önemlisi fetö darbesi bizleri bu muhaliflikten sıyırdı. biz de iktidarın yaptıklarını unuttuk, sineye çektik, sesimizi alçalttık.

    açıkça söylemem gerekirse ukrayna’nın bugün geldiği haline bakarak gezi eylemlerinin bu denli büyümemiş olmasına polis ile sivil protestlerin bu kadar şiddetli çatışmalar yaşamamış olmasına, ukrayna’daki kadar insanımızın (polis sivil farketmez) ölmemiş yaralanmamış olmasına seviniyorum.

    fakat aynı zamanda şunun da bilincindeyim, bugüne kadar hiç bir hak, yönetenler tarafından yönetilenlere lütuf olarak verilmedi. avrupa’da kadınlar seçme seçilme haklarını kazanmadan önce bir çoğu yerlerde sürüklendi tekmelendi hatta öldürüldü. amerikan zencileri eşit vatandaşlık haklarını alana kadar yüzlercesi binlercesi zulüm gördü. sendikal haklar, özgürlük, istiklal, eşit yurttaşlık v.b. hak mücadelelerinin onlarcasının tarihte örnekleri mevcuttur. hepsi bedel ödenerek elde edildi. hepsinin arkasında ağır bedeller ödemiş kitleler mevcut.

    haklıysanız önce haklı olduğunuzu tüm dünyaya duyurmanız, haklıyken haksız duruma düşmeden hareket etmeniz ve hakkınızı sonuna kadar savunmanız gerekir.


    (frankyfourfingers - 19 Aralık 2016 14:21)

  • comment image

    gezi zamanı internetten ukrayna'yla ilgili haberleri okumuş ve yaşadıklarımız arasında benzerlik olduğunu düşünmüştüm. ama meseleye hâkim değildim. gerçi halen hâkim değilim. bu belgesel de tek bir bakış açısından yansıtıldığından ve olayların öncesinden ziyade çatışmalara odaklandığından gene fazla bilgi vermiyor. ama meydanda yaşananlar, polisin tutumu, başbakanın yönetimi gezi zamanında yaşananlardan farklı değil. polisi zaten hiçbir zaman halkın polisi olarak görmediğimden ukrayna'da da bizdeki polisler gibi davranıp göstericileri joplamaları, yaralamaları, hatta öldürmeleri şaşırtmadı. abd'deki polisler de öyle; özellikle siyahilere karşı tutumları çok sert. demem o ki polis her zaman iktidarı koruyup kolluyor. öte yandan belgeseli izlerken hiçbir şeye şaşırmadım. çünkü dediğim gibi aynı şeyleri yaşamıştık.

    insanların özgürlük ve adalet talep etmesi, barışçıl-silahsız protestoların yapılması, başbakanın tırsıp polisleri halka saldırtması, meclisin (politikacıların) işlevsizliği, polislerin pek çok kişiyi öldürmesi, insanların birlik olup aylarca (bizde daha kısa sürdü gerçi) tutumlarından taviz vermemeleri, meydanlarda uyuyan insanlara diğerlerinin yemek getirmeleri, yani insanların birbirleriyle dayanışmaları, bazı sanatçıların (şarkıcı-oyuncu) da gelip insanlara destek vermeleri, iktidarın polisin yanına it kopuğu yerleştirip protestoları bu şekilde bitirmeye çalışması vs... bunlar aynı yıla denk gelen iki protestonun ortak taraflarıydı. it kopuk demişken... herkes gezi zamanında eline çivili sopalar, satırlar alan, iktidar güdümlü serserileri hatırlıyor değil mi? aynısı ukrayna'da da olmuş, başbakan serserileri de polislerin yanına koymuş. iki protesto arasındaki farklarsa şunlar: biz burada bizi öldürmek isteyenlere börek ikram edip onlara kitap okurken orada çatışıyorlardı. bir de bizde protestolar pek uzun sürmedi. bir aydan sonra protestolar azaldı. oradaysa aylarca sürdü. bizden daha fazla kişi öldürüldü, yanılmıyorsam.

    izlenesi bir belgesel. mısır'da yaşananları konu alan the maidan belgeselini de izlemek gerek. bizden bu derece güçlü belgesellerin çıkmaması, onca olayı bu şekilde birleştirip çarpıcı bir belgesel yapamamak üzücü. birkaç belgesel yapıldı ama hiçbiri mısır'dan ve ukrayna'dan çıkan bu belgeseller kadar iyi olmadı. bu belgesele dönersem... yukarıda dediğim gibi olayları tek bir bakış açısından yansıttığı için fazla bilgilendirmiyor. yukarıda "polislerle de röportaj yapılmalıydı" denmiş. buna güldüm. muhtemelen protestocular için "dış mihrakın kullandığı maşalar", "dış mihrakın enstrümanları", "bölücüler", "vatan hainleri" falan diyeceklerdi. hayır, polislerle değil de halktan farklı görüşte insanlara da fikirleri sorulmalı ve ab'den neden uzaklaşıldığı, bu olaylardan önce halkın nasıl yaşadığı, ne oldu da bu noktaya gelindiği (başbakan avrupa birliği'nden uzaklaşıp rusya'ya yakınlaştığı için deniyor ama tek neden bu mu? başka neden yok mu?) falan anlatılmalıydı. bu açılardan eksik bir belgesel ve bu yüzden de pek doyurucu değil. ama dediğim gibi eksiklerine rağmen güçlü ve etkileyici bir belgesel. bunun da temel nedeni gezi protestolarıyla ukrayna'dakiler arasında pek çok benzerliğin olması ve gezi zamanında neler olduğunu halen hatırlıyor olmamız. neticede izlenmeli...


    (sherlock holmes 90 - 27 Aralık 2016 11:27)

  • comment image

    tarihin tekerrürden ibaret olduğunu bilenler için başımıza gelecekleri anlatan güncel bir belgesel. aklını kiraya vermemiş her türk gencinin izleyip ders alması gereken gerçek bir direniş. bu olayları gezi ile karşılaştırıp, biz de geziye katıldık aynısı idi yada izledim şaşırmadım diyenlere şunu söylemek isterimki ukraynadaki olaylar direkt olarak hükümete karşı başlatılan gösterilerdi. sonrasında sokaktaki halk kazandı ve devlet başkanı ülkeyi terk etti. genel hatlarıyla gezi olaylarıyla benzerlik taşısa da, sokak olaylarından çok sokak olaylarına neden olan politik gelişmelerin, meclisten geçirilmeye çalışılan yasaların türkiyede de adım adım yaşandığını görmek zor değil. olayları bastırmak için polis ve berkut'un kullanım tarzı, özellikletituşki'nin oluşturulması sonrası iç savaş ve sonrasında gelen rus işgali.


    (eseysiz ureyen canli - 10 Ocak 2017 18:52)

  • comment image

    aşırı bir slav sempatizanı olan ben bu belgeselle birlikte dumur olmuştur.
    belgesel kısaca şunu anlatıyor ; ukrayna halkına bir söz veriliyor
    avrupa birliğine katılmak. çünkü ukrayna rusya'dan bağımsızlığını ilan etmiş bir ülke. fakat orospu çocuğu başbakan gidiyor (bkz: vladimir putin) ile anlaşıyor. ve ülkeye avrupa ile ticareti yasaklayan politikalar getiriyor kısacası ülkeyi iyice ab den uzaklaştırıyor.
    sonuç olarak bir facebook mesajı ile başlayan kiev meidan'a toplanma çağrısı binlerce insanı topluyor. günler geçiyor sayılar deli artıyor.
    ilk başta biber gazı atan berkutlar (??????) zamanla milisyalara dönüşüyor (???????) - ukrayna'nın özel polisleri - dönüşüyor ve artık son günlere doğru gerçek mermiler sıkmaya başlıyorlar.
    keşke daha önceden izleseymisim, kiev e gittiğimde boş boş geçmiştim, bilsem tüm bu olayların yaşandığı sokakları tek tek gezerdim.


    (aradiginadam - 28 Ocak 2017 15:06)

  • comment image

    içimi titreten netflix belgeseli.

    bundan tam 70 yıl önce 44 yıl süren soğuk savaş dönemi çoğu kez askeri ve ekonomik sebeplerin çok ötesinde düşünsel bir çatışma sonucu oluştu, elbette ekonomik ve politik çıkarları yok saymıyorum söylemek istediğim bunları aşan bir karşılaşma gerçekleşti.
    kötü yanlarını gözardı etmeksizin batı bloku, toplumsal ve siyasal tarihinin getirdiği kazanımla özgürlük fikrini içselleştirmiş, kavramsal manada bireyin kazanımlarını elde ettiği bir medeniyet oluşturmuştu, faşizmin yok edilmesiyle bu medeniyet köklerini iyiden iyiye saldı.

    doğu blokunun hamisi olan sovyetler birliği ideolojisine yakışır şekilde batı medeniyetinde kabul gören tüm bu pozitif değerleri yok sayıyor, bunu yaparken elbette totaliter diktatörlüklerinin bu değerlerle yaşamayacağını bu yüzden müsaade etmediklerini değil de ifade beyanı ve mülkiyet hakkı, demokrasi, tüm sınırlarıyla özgürlüğün aslında bir burjuva uydurması, kapitalizmin yozlaştırma politikasının birer ürünü olduğunu dile getiriyordu. bu bahanelerle amaçları doğrultusunda halkı pekiştirmeyi, birlikte tutmaya çabalıyorlardı aksinin dile getirilmesi değil düşünülmesi dahi yasaktı ve cezası hain yaftasıyla infazdı.

    neticede medeniyetler arası bu savaşın kazananı batı bloku olmuştu, sovyetlerin çökmesi ve dağılmasıyla yıllar sonra ısınmadan son buldu savaş fakat yeniden inşa edilen rusya'nın demokrasi harcı koyulmamıştı, rusya hükümeti tüm tahakküm araçlarını elinde tutarak oligarşi sistemiyle bürokratik diktasını halkın üzerinde tutmaya devam ediyor.
    şimdi gelelim ukrayna'ya, rusya'yı yakından takip etmeseniz de rus yapımı veya rusya'yla alakalı tarihi-siyasi filmlerle haşır neşirseniz ukrayna'nın üvey evlat muamelesi gördüğünü de az çok biliyorsunuzdur. aklınıza türkiye ve azerbaycan örneği gelmesin gerçekten iki toplumun birbirinden hoşlanmadığı, birinin diğerini sözünden çıkmaması yoksa başına kötü şeyler geleceği tehdidiyle himayesi altında tuttuğu bir durumdan bahsediyoruz.
    eski sovyet ülkelerinde olduğu gibi ukrayna’da da milliyetçilik akımı güçlenerek bağımsızlığını ilan etse de ülkenin kaderi kendi ellerine bırakılmıyor ve menşei belli siyasi krizler sonucu seçimlerde rusçu yanukoviç başa geçiyordu az bir süre belgeselin konu aldığı meydan olayları başlıyor.

    günümüzde her ne kadar deformasyona uğrasa da batı medeniyetinin şemsiyesi altındaki değerleri ve sonucundaki ekonomik kalkınmayı talep eden milliyetçiler, ab yanlıları, liberaller ve kitle içinde sayıları az da olsa mahno'nun anarşist yoldaşları ( ki bilahare mahnovşçina'yı araştırmanızı öneririm) hükümetin ab ortaklık anlaşması’nı imzalamayı reddetmesi üzerine sokaklarda ve meydanlarda gösteriler düzenlemeye başladılar, rusya boyunduruğundan kurtulmanın bedeli olarak olağanca devlet şiddetine rağmen göstericiler kiev belediyesi ve bakanlıklar dahil birçok kamu alanını ele geçirdiler.
    olayın ciddiyetinin farkına varan düzenin muhalefeti, göstericileri ne kadar itidale çağırdıysa da eylemciler için yanukoviç'in yönetimi terk etmesinden başka seçenek yoktu, geri adım atmayan toplumsal muhalefet uzunca bir direniş gösterdi, korku duvarı yıkılmaya başlayınca bütün diktatörler daha da saldırganlaşır, hükümet ve hükümetin paralı köpekleri buna uygun olarak çok daha fazla kan dökmeye başladı fakat ısrar sonucu mücadele başarıya erişti ve yanukoviç mamasını veren el olan rusya'ya sığındı.

    gözden kaçırmamız gereken, sistemin düzen muhalefetini, toplumsal muhalefeti sindirmek üzerine olan işlevini nasıl kullandığı ve toplumsal muhalefetin bilinçli olduğunda buna pabuç bırakmadığıdır. bunun olumsuz sonuçlanan bir örneğini çok yakın zamanda bizler de yaşadık, ülkemizde gerçekleşen referandum sonrası muhalefet partisi liderinin seçimde hile yapıldığı aşikar olmasına rağmen başkanlığı meşrulaştırıcı politika izlemesinin ancak buna karşı sokakta da ciddiye alınacak bir hareketin oluşmamasını ukrayna ile karşılaştırabiliriz.
    bilinç ve inanç birbirini tetikleyen şeylerdir, biri yoksa diğeri fazla yaşayamaz.

    belgeseli izlerken sık sık "ah be gezi'nin niye böyle kaliteli belgeseli olmadı :(" diye iç geçirdim izleyen her çapulcu gibi, umarım ileride başarıyla taçlandırdığımız bir direnişe tanık oluruz ve bu sefer belgeselimiz buradaki gibi kaliteli olur.


    (highwaytohell - 12 Haziran 2017 00:00)

  • comment image

    her bir anı ders niteliğinde olan olağanüstü belgesel. ortak yaşam nasıl olur, inanmışlık nedir, halk ne şekilde örgütlenmelidir tüm bunların cevapları işte bu belgeselde. helal olsun ukrayna halkına, helal olsun geleceklerine sahip çıkan herkese...

    mutlak surette izlenmelidir.

    ha unutmadan; çomar sen de izle de esas durman gereken yer neresi bil.


    (bu tabanca bu cakmak - 2 Aralık 2017 19:55)

  • comment image

    sadece yaşanan olaylar, polisin ve devletin halka olan tutumu değil de muhalefet liderlerinin pasifliği açısından da gezi direnişini oldukça andıran bir belgesel olmuş. pek ayrıntılı takip edememiş hep araştıracağımı söylemiştim. tembelliğimin imdadına bu belgesel yetişti sağolsun. ukrayna halkının silahlı saldırılar karşısında bile birlik kalmasına hayran oldum. en çok vitali kliçko'nun pasifliği hayal kırıklığına uğrattı beni. özellikle son gece "yanukovic'le anlaştık seneye erken seçim olacak, bu küçük bir zafer" demesi ve sonra euromaidan sözcüsünün mikrofonu elinden alıp "onca ölümden sonra bir yıl daha onun yönetiminde mi kalacağız? arkadaşlarımız vuruldu ve liderlerimiz(!) katilleriyle el sıkışıyorlar. ya sabaha kadar istifa eder, ya da silahlı saldırıya geçeriz" diye klicko'nun eline geri vermesi ve bu ultimatomun yanukovic'i ülkeden kaçırması, film sahnesi gibi çok acayipti. zira o gece klicko'nun sözünü dinleseydi ukrayna halkı, putin'in köpeği yanukovic iktidarı altında hayatına devam edecekti.

    izlenmeli mutlaka.


    (ecs - 18 Ağustos 2018 11:23)