Alaska ' Filminin Konusu : Chicago'lu Jake Barnes (Dirk Benedict) karısının ölümünden sonda, acılı günleri geride bırakmaya çalışıp, Alaska'nın uzak bir kıyı kasabası olan Quincy'de kendisi ve çocukları için yeni bir hayat kurmaya uğraşmaktadır. Jake ailesine yardım için elinden gelenin en iyisini yapar. Bir uçakla Alaska'nın ulaşılması en zor bölgelerine mal taşımaktadır.
Fly Away Home(1996)(6,8-23415)
Shiloh(1997)(6,4-2570)
Far from Home: The Adventures of Yellow Dog(1995)(6,4-2356)
Wild America(1997)(6,3-6299)
Gold Diggers: The Secret of Bear Mountain(1995)(6,0-3799)
The Amazing Panda Adventure(1995)(5,8-3545)
Beethoven(1992)(5,7-68913)
Andre(1994)(5,7-5868)
The Big Green(1995)(5,5-8202)
Monkey Trouble(1994)(5,3-5742)
Zeus and Roxanne(1997)(5,3-2683)
Flipper(1996)(5,2-9188)
uyuyan bir ayının fotoğrafını çekmenin problem te$kil etmediği, fakat ayıyı uyandırmanın kanunen yasak olduğu abd eyaleti.(bkz: ayılara saygı duymak)(bkz: eyvah necdet)
(burky - 29 Kasım 2006 17:36)
birkaç yaz önce work and travel programıyla gidip 3.5 ay kaldığım yer. en büyük şehri olan anchorage'ta "istanbul cafe" vardı. bunu öğrenmemle birlikte dünyanın her yerinde en az bir türk restoranı olduğuna ciddi ciddi inanmaya başladım diyebilirim. şehirden şehire coğrafi konumlarına bağlı olarak değişmekle beraber yazın akşam saat 9 da güneşlendiğiniz ve gece 11 civarı havanın hala aydınlık olduğunu görebileceğiniz yerler bulunabilir, insan ister istemez şaşırıyor.kimi yerlerinde o meşhur eskimoların şehirlere göç etmiş kesimini görmek mümkündür ama genelde hepsi dilenci modunda yaşar ve yüzlerindeki ölsekte kurtulsak şu hayattan ifadesini görüp üzüleceğiniz derecede kötü koşullarda hayatlarını sürdürürler. bir genelleme yaparak rahatlıkla söyleyebilirim ki alaska insanı bir tanedir, en asil duygunun insanıdır. otobüs şoförleri sizinle sohbet eder, elli metre öteden gelen araba siz kuralları hiçe sayarak yolun bi tarafından salına salına yürüyerek karşıdan karşıya geçmeye başladığınızda hızını arttırıp siz gelmeden geçmek yerine yavaşlar, kimi fazla iyi bünyeler durur hatta, sizi dumura uğratırlar. marketlerdeki kasiyerlerle her gittiğinizde konuşa konuşa bir süre sonra ahbap olursunuz. lafın kısası alaska insanı gerçekten çok sıcak kanlıdır ve gördüğüm kadarıyla amerika nın diğer eyaletlerindeki insanlarla kıyaslanamaz.çalıştığım 2 küçük ada olan wrangell ve kodiak'ta cep telefonu kullanmak mümkün değildi, zira çekmiyordu. hatta wrangell da mcdonald s, burger king bile yoktu. alaska için sadece dünyanın değil amerika nın kendisinin bile çok iplemediği bir eyalet izlenimine sahip olmuştum. gerçi ben de topu topu bin kişinin yaşadığı, uçsuz bucaksız bir adaya gidip mcdonald s açmam yani.gözlemlediğim ve yerli halktan edindiğim bilgilere dayanarak söyleyebilirim ki alaska da trafiz kazası, gasp, kapkaç vb. kriminal olaylar çok fazla yaşanmıyor. hatta şöyle de ilginç bir olay vardı. wrangell'da yaşayanlardan duyduguma göre şehrin geçmişinde sadece bir tane trafik kazası bulunmaktadır. o da ciddiye alınacak türden değildir ve türkiye'den gibi work and travel programıyla gelen bir elemanın yerli halktan birinin arabasını ödünç alıp sebebiyet verdiği bir olaydır. çok kişiden duydum, efsane olduğunu zannetmiyorum. yapmışızdır biz, türküz ilklerin adamıyız misali. velhasıl bambaşka bir yerdir alaska, doğasına hayran bırakır. zannetmem ama olurda yolunuz düşerse keyfini çıkarın derim.
(o s c a r - 26 Ağustos 2008 22:01)
doğal kaynakları nedeniyle değerli ama sosyal açıdan sıfır amerikan eyaleti. soğuk ve abukluğu dolayısıyla kimse gitmediği için balık ayıklayanlara 5, petrol havzalarında çalışan vasıfsız işçilere ayda 10 bin dolar maaş verilen yer. bazı çulsuz amerikalılar ve yeni green card almış göçmenlerin gözde mekanı. aynı zamanda fazla dişi olmadığı için fahişelerin miktar olarak zirve, kalite olarak dip yaptığı yer. kısaca erkekler için yüksek ücretli asosyal kölelik merkezi, kadınlar için de emekli fahişeleri koruma ve yaşatma derneği olarak işlev görür**
(rosebud26 - 6 Temmuz 2002 12:58)
nüfus yoğunluğu 0.4/km²dir.
(ventolin - 6 Ağustos 2009 15:54)
kesin konusmak gerekirse 1.5 milyon km2'ye yakin alaniyla turkiye'nin 2 kati kadar diyebiliriz.. toplam nufus da 500bin civarindaymis, o da zaten guney ve guneydoguda birkac sehirde toplanmis durumda; kuzey kisimlari neredeyse tamamiyla bos (kanadanin da kuzey ve kuzeybatisi bombos zaten).. dehset guzel bir yer yalniz..
(preacher - 4 Aralık 2002 22:38)
isminden dolayı eskimoların her yerinde yaşadığı ve yılın her günü karlarla kaplı olduğu sanılan,yaz aylarında bazen havanın çok güzel olduğu,hatta tişörtle ormanlarında bisiklet turu yapılınılabilen,kocaman, harita yapım tekniğinden dolayı yüz ölçümü olduğundan küçük görülen, abd'den soyutlanmış ama resmiyette 49. eyalet olan,abd'yi gezdikten sonra da soyutlanmasına hak verilen,gittiğimde 1 hafta havanın tam olarak karardığını görülemeyen (loş hava dışında),türkiye ile saat farkı 11 saat olmasıyla çok farklı bi duygu yaşatan,kuzey ışıkları gibi bir çok manzaraya tanık olunabilinen,acısıyla tatlısıyla sevdiğim, bir süre wat vasıtasıyla içinde bulunduğum yer.
(y e k - 2 Kasım 2010 03:44)
bayrağının tasarımını 13 yaşında iken benny benson adlı bir çocuk yapmıştır.
(otopsicocugu - 23 Aralık 2010 14:48)
amerika birlesik devletleri'nin, ruslar'dan 1800'lu yillarda para karsiligi satin aldigi kara parcasiayrica (bkz: louisiana alisverisi)
(bloody - 4 Temmuz 2000 01:59)
1876'da 7.200.000 dolara gitmis burasi :)(bkz: ansiklopedi karistiran sozlukcu)
(bloody - 4 Temmuz 2000 02:08)
kalbimin, ruhumun sahibi eyalet. 2010 yazında gitmiştim alaskaya w&t ile. kurduğum en güzel dostluklar alaskada başladı. balık fabrikasında 16-17 saat çalıştıktan sonra o tatlı yorgunlukla, güzel insanlarla, ateşin başında, şu manzaraya karşı biramı yudumladım 2 ay boyunca. 2 ay boyunca dünyanın en mutlu insanıydım. alaskadayken de o günlerin kıymetini bildim, hayatımın en mutlu dönemi olduğunun bilincindeydim.neyse, bitti her şey gibi, ben de döndüm türkiyeye. türkiyedeyken de hep geyiğini yaptık orda edindiğim dostlarımla, yine orda tanışıp en kıymetli dostum olan adamla hep özledik. hayata, okula sövdük beraber, tekrar alaskaya gidemediğimiz için. biliyorum ki onun da alaskada tekrar birlikte 2 bira içebilmek için vermeyeceği şey yok. ama gidemiyoruz işte... şu an her zamankinden fazla hissediyorum bu özlemi, her zamankinden çok istiyorum tekrar ateşin başında 2 bira içebilmek. ne olursa olsun bir gün okulu bitirip döneceğim oraya en sevdiğim adamlarla, oturup biramı da içeceğim. bekle beni ruhumun sahibi...
(lowenstein jensen - 30 Haziran 2012 02:39)
bi yolunu bulup gidip temelli yerleşmelik topraklar. bilemiyorum, belki daha sonradan pişman olunacak bir karar olur ama düşündükçe rahatlatıyor. km2 başına 0.4 insan düşen bir yer. resmen insan yok yahu. trafik yok, kirlilik yok, işsizlik yok, karmaşa yok, acele yok, trafik yok (!), yokoğlu yok. yaşadığın sürece az sayıda insan görecek olmanın getirdiği bir artı da gördüğün her insana daha içten, daha sıcak davranacak olman. düşünsene, izole bir yerde de evin varsa, bir ay olmuş insan görmemişsin; sonra yolda gördüğün ilk insana "vay! naber yaa!? kardeşim benim" demez misin? insanın insana muhtaç olduğunu hatırlatır lan alaska adama. güzel olur. keşke yaşasam.trafik yok ayrıca.
(saladze - 10 Eylül 2012 16:39)
tam 3 yıl önce vedalaştığım lakin orada yaşadığım her an`a kutsallık atfettiğim masal diyar. 21 haziran yaz gündönümüne bu coğrafyada tanık olmak, okyanus ve toprağın en nadide aromasını teneffüs etmek, saatler süren şafak vaktinde pasifik rüyasına uyanmak, beyaz başlı kartalların balık hasadını soluksuz izlemek ve bu coğrafyanın her daim bakir kalabilmesi için binlerce mil öteden dua edebilmek.... hayatınızın en`leri tersyüz olur o topraklarda. geceleri, rüyaları bile bir başkadır o diyarın. zira, güne uyanışınız, lucid dreaming misali, bir başınalığı ve huzuru ilk defa gerçek manada kavrayabileceğiniz yeni bir rüyaya uyanıştır.
(arctic child - 13 Eylül 2012 18:30)
rusya tarafından 1876 yılında amerika'ya satılan bölge.bir rivayete göre, rusya, kendi güçsüzlüğünün farkındaydı ve er ya da geç, alaska'nın britanya ya da fransa tarafından işgal edileceğine inanıyordu. ve bu işgale karşı koyacak gücü yoktu. bu sebeple, alaska'yı amerika'ya satarak hem karlı bir iş yapmış, hem de olası bir işgalden kurtulmuş oldu.
(lostinhurricane - 22 Kasım 2012 15:12)
work&travel ile gidilmesi düşünülüyorsa bir kere daha düşünülmesi gereken abd eyaletidir. genelde wat ortamında efsaneler arasındadır. yoğun çalışma saatleri ve yüksek saat ücreti ile gözünü para bürümüş gençleri kendine çekmeyi başarır. çalışma şartları çok ağırdır. ülkemin nice yiğitlerini ve yağız delikanlılarını vizeleri bitmediği halde ağlatarak yurda geri döndürmüştür. "acaba yapabilir miyim?" diyen arkadaşlar öncelikle aşağıda yazılanları bir denesinler, eğer yapabilirlerse artık alaska'yı bir seçenek olarak düşünülebilirler.1- uykusuz kalın: ardarda 1 hafta boyunca 4-5 saat uyku ile durmayı deneyin. 1 haftalık süreç önemli çünkü daha sonrasında vücut alışıyor.şöyle ki; sezon iyi ise çalışma saatleri min 18 saat olabilir. bu durum çoğu zaman sizin seçeneğiniz dışında bırakılır. yani "yok arkadaş ben bugün işe gitmek istemiyorum" ya da "yaaa tamam 1 saat daha yatıyım sonra giderim" dedirtmezler adama. pazar günü bile eşek gibi çalışırsınız. herhangi geçerli bir sebep sunmaksızın işe gitmediğiniz anda işten atarken gözünüzün yaşına bakmazlar. işten atarlarsa gider başka yere çalışırım gibi bir seçenek de çok yok. çünkü fabrikalar yakın lokasyonlarda bulunmayabiliyor. hatta fabrikanın çevresinde çoğu zaman alternatif bir kalacak yer bile yok. sözün kısası ya sese ya sisi çalışıyorsunuz. çalışmak derken de bilgisayarın başında çalışmak değil bildiğiniz ağır iş, amelelik yapıyorsunuz.)2- rahatsız yerlerde yatın. uyku kalitenizi düşürerek yukarıdaki 4-5 saatlik uykuyu mesela yerde yatarak deneyin. çünkü orda en kadim dostunuz genelde uyku tulumu ve mat oluyor. çok adam biliyorum havaalanını evi bilmiş, ordan ayrılamayan. sezon erken bittiği zamanlarda fabrikaların sizi erkenden gönderme gibi bir durumları var, bu durumlarda sizin kendi çabalarınızla iş bulmanız gerekiyor. çoğunlukla şehir değiştirmek zorunda kalıyorsunuz. iş arama sürecinde de kalacak yeriniz olmayacağından havaalanlarının soğuk zeminlerinde sabahlıyorsunuz. 3- kötü yemekler yiyin.kötü yemeklerden kastım sevmediğiniz yemekler değil. tatsız tuzsuz pirinç lapası gibi yemekler. alaska'nın has çalışanları filipinliler. durum böyle olunca da damak zevki onların standardına göre belirleniyor. bu konuda tek söyleyebileceğim şey filipinliler ile bizim damak zevkimizin tamamen farklı olduğu.4- ağır işler yapın. biliyorum öğrenci hayatı ağır işler yapabilmek için çok müsait değil. genelde "bugün çok yorgunum yaee" denilen günlerin gecesi ya bir gece kulübünde sabahlandığı için ya da halı saha ertesi olduğu içindir. alaska'da size verecekleri işler belki hayatınız boyunca karşılaşacağınız en ağır işler olacak. soğuğa dayanıklı değilseniz bu işe hiç kalkışmayın çünkü çalışacağınız ortamın sıcaklık aralığı -40 c ve 10 c arasında değişiyor... evet görevi -40 c sıcaklıktan buzlanmış balık çıkarmak olan bir arkadaşım vardı. daha sonra direk müzeye kaldırdılar zaten.5- pisliğe alışın.burda pislikle kastettiğim şey çirkeflik, iki yüzlülük ya da yalancılık değil. tamamen somut olan pislik. yapacağınız iş balık, yengeç ve daha nice deniz hayvanı temizlemek. özellikle canlı yengeçleri öldürüp temizlemek bayağı zor bir iş. çoğu zaman tepeden tırnağa pisliğe bulanıyorsunuz. tabii bu anlattığım kısımlar sabır konusunda sizi zorlayacak şeyler. eğer siz de bunlarla baş edebilirim diyorsanız alaska'ya gidin. onun haricinde doğası mükemmel bir yer. tertemiz bir hava ve süper bir okyanus sizi bekliyor. iyi bir sezona denk gelirseniz 2 ayda 11 bin dolar yapabilirsiniz. bu yaptığınız para amerika'da 2 ay dilediğinizce gezmek için size yetecek ve artacaktır. artan kısımları ile de vegas'ta ekstra birkaç lapdance yaptırabilirsiniz. (kadın erkek farketmez, nice lapdance hastası kadın tanıdım)bir de bu zamanlarınızın değerini bilin gençler, çünkü muhtemelen bir kaç yıl sonra sözlükten başka gençlere imrenerek tavsiyeler vereceksiniz.
(kirim kongo kanamali atesi - 25 Mart 2013 05:19)
work'n travel ile gidilip, balık temizleyerek, ayda yaklaşık 1000 dolar kazanabilinen diyar.
(neradull - 22 Mayıs 2004 02:25)
yeni yuvam. hakkında yazmak için bir süre yaşamanın uygun olduğunu düşünerek tecrübe ettiğim üç mevsimini yazabilecek kadar bekledim. kışın buraları entari doldururum zaten, şimdiye kadarki deneyimleri önce turistik amaçlı merak eden arkadaşlar için yazacağımdan kafa kol konuya dalacak kadar oldum sayılır. evet, turistik amaçla ziyaret edecekseniz bu entari sizin için ve hem başımın çaresine bakarımcılar hem de turlarla falan işini sağlama bağlamak isteyenler için elimden geldiğince aydınlatmaya çalışacağım. bildiğiniz üzere pek çok doğa sporunu burda rahatlıkla yapabilirsiniz. niyetinizi iyi belirleyin, ön hazırlığı ona göre yapın. alaska çok büyük ve az zamanda çok yerini göreyim, ayrıca her sporun tadına bakayım ama rahatıma da düşkünüm diyorsanız bence en sağlamı gemi turu satın alın. çat diye böyle dedim çünkü alaska deyince insanlarda cinlerin cirit attığı beyaz pelerinli sonsuz topraklar ve dev canlılara ev sahipliği yapan buz mavisi, çelik soğuğu duru sular geliyor. böyle yerleri çok, pek çok alaska'nın ama bu yerlerin hiç insan olmayanına ya havadan, ya kızak köpekleriyle ya da tekneyle ulaşabilirsiniz ancak ve buna niyetliyseniz hayatınızı adamanız gerekir. yeterince öğrenip hazırlanmazsanız canınızı alıp ayağının altında eziverir burası. ciddi ciddi buna gönül vererek yerleşmeyi düşünenlere başka bir giride ayrıca yazacağım bildiğim ve öğrendiğim ne varsa yerlilerin görüşlerini de harmanlayarak. geri kalan yerleri günlük hayatın vahşi doğayla kardeş kardeş yaşadığı kocaman şehir ve kasabalardan oluşur çünkü insanı sonsuzluğa yaklaştıran büyüsü ve taşı toprağı altın muhabbetinden dolayı aslında çok popülerdir alaska. alaska sınırları içinde kalırken birbirinden çok uzak ve kendiniz organize etmeye kalksanız daha pahalıya patlayacak veya imkansız olacak turları gemiyle daha iyi halledebilirsiniz. seyahat ettikleri route itibariyle onlar daha fazla noktaya ulaşıyor. ama sırf alaska' yı görüp ruhunu içinize çekmeniz için gemiler de, ordan buraya uçmak da şart değil aslında. yani mesela bir türkiye gibi düşünürsek istanbul başka, kapadokya başka, nemrut başka, karadeniz, akdeniz, ege bambaşkadır. alaska için tam olarak öyle değil. gerçek saf doğayla aynı doğanın modern imkanlara birazcık daha yakın olanı arasında turist olarak seçim yaparsınız ve artık kısmet, birinin içindeyken diğerine yolunuz düşebilir. bunların arasında aynı cennetin farklı kademeleri, aynı kraliçenin başka başka taçlarına bakmaya niyetinizin olup olmadığıdır mesele. alaska' nın boyutlarına göre bit kadar sayılabilecek anchorage etrafında iki saat bile yol gitmeden bir yöne baksam karadeniz'i, diğer yöne baksam bodrum yalıkavak'ı ve az biraz başımı çevirsem canım memleketim akdeniz'i görebileceğim bir nokta buldum mesela. evet tek bir noktada hepsi var ve tüm bunlar alaska' nın sonsuz katsayısıyla çarpılmış şekilde büyümüş halde. aradığınız şeylerin daha çoğunu, daha daha çoğunu verir burası. aşina olup çok sevdiğiniz bir ezginin bambaşka bir dilde, tarzda ve bambaşka bir alt yapıyla hayatınıza uğraması ve sizin hiç bilmediğiniz dilde yapılmış bir şarkıya aşık olmanız gibi. ya da hep arayıp bir türlü bulamadığınız o tanıdık sesin çağrısını duyup, onca yer gördüken sonra tam umudu kesmişken karşı karşıya gelmeniz, gerçekten gözlerine bakabilip gerçekten dokunabilmeniz, kalp atışlarını duyabilmeniz gibidir. insan sonsuzluğu sever, insan insanlığı sever, insan denizin suyun onca enginliğe rağmen nasıl da öyle dingin durabildiğini takdir ederken durgun suların nasıl da deli deli akabileceğini görmenin getirdiği ürpertiyi, dağların yüceliğini ve o yüceliğe ermeyi, daha yukarıya ulaşmayı, zirveyi veya koca bir dağın eteklerinde piknik yapıp sırtını o koca dağa dayayarak bir parçası olmayı veya bir kratere tırmanıp ona meydan okumayı ister. bu arada olur da ayağınız kayarsa bir başka insanın imdadınıza yetişme olasılığı en remote alaska bölgesinde bile vardır. işte bu yüzden hem vefası hem cefasıyla her türlü aşık eder kendine alaska. ruhunuz dünyanın tüm acımasızlığını dışarda bırakan sıcacık küçük bir alaskan cabine sığınabilir ve o kabinden çıktığınız sabah coşup taşıp on kaplan gücüne erişebilirsiniz. küçük çilekleri severken dev gibi bir çileğin dibine yaslanıp dişleye dişleye kendinize ev oymanız gibi içinde. öyle bir yer, belli başlı popüleri yok, ruhu her yerde. fransa' ya gidip demir şeysini görmeseniz olmaz ama alaska öyle değildir. turlara bulaşmadan sırtımda çantam öyle takılacam diyorsanız size her yer cennettir ama kesinlikle yaz ve bahar aylarında gelin ve aşağıdakileri bir okuyun derim. sanılanın aksine burası dört mevsimi de görüyor. ilk geldiğimde yerlileri bile " la yaz da on dakka sürüyo, ahaha " diye dalga geçtiği için ciddi ciddi tedirgin olmuştum. son kıştan bahara ilk geçişi kaçırdım bu sene ama baharın geri kalanını, yazı ve sonbaharı tecrübe etmiş bulunmaktayım. yalan söylüyorlar sayın okur, burda yaz bildiğin yaz ve olağanüstü güzel. kısa donla geziyo millet. mayıs ayında kahvecide, markette sağda solda bikiniyle gezen genç kızlar gördüm ya, daha ölmem. deniz benim akdenizli bünyenin alışkın olduğu kadar davetkar olmasa da görkemi ve sundukları ziyadesiyle yerli yerinde. illehim yüzecem, müslüman mahallesinde salyangoz yiyecem diyorsanız ağustos' ta gelin ve buna rağmen su sıcaklığını kontrol etmeden balıklamayın. çoğu milli parkta ücretsiz ekipman bulabilseniz de tedbir şart. günlük veya adada gece otelde kalma paketli tekne turlarıyla balina görmeye gidebiliyorsunuz ama tabii açık deniz daha serin oluyor doğal olarak. altın arama turlarına katılabilirsiniz, isterseniz yerleri belirleyip ekipmanı satın alarak kendiniz de yapabilirsiniz. bulduğunuz altın sizin olur, beleştir. profesyonel balık tutma organizasyonları var. siz sadece katılıyorsunuz, tekneyle açılıp oltanıza kadar onlar temin ediyor. bu tip aktiviteler için genel olarak normal kışlıklarınız, yani iyi bir mont bir tombik süveter kazak türü katmanlar yeter de artar bile. haziran ortalarına kadar tepeler karlı ve soğuk kalır, öyle niyetleriniz varsa daha profesyonel donanın ama unutmayın zaten o tip şeylerin çoğunu burdan daha ucuza alabilirsiniz. yalnız yazın insanların dikkati avcılığa kaydığından, herkes oh be kış bitti diye parmak arası terliklere saldırdığından satış reyonları da ona göre düzenleniyor. yani kışlık montu indirimden almayı beklerken, outdoor mağazalarında dizi dizi bikinilere rastlarsanız şaşırmayın. carhartt gibi burda mağazası olan yerlerle irtibata geçip sezon sonlarını online alıp ayırtarak in store teslimi sağlayabilirsiniz özel olarak almak istediğiniz ürünler varsa. bu sayede hem tatil yapar, hem türkiye' de kolu bacağı kaptıracağınız ürünleri burda mevsimi değilken de edinebilirsiniz. iki adımdan biri göl, akarsu. her taraf dağ tepe. en curcunalı yer olan anchorage merkezinde bile yolunuzu ne tarafa çevirseniz karşınızda görkemli dağlar buluyorsunuz. merkezde beş yıldızlı otel çok. alaska ruhu, kabin falan istiyorsanız erken rezervasyonla yakın merkezlere odaklanın. anchorage şehir olarak çok geniş ama merkezi avuç içi kadar ve onca parayı fazladan ödediğinize değmez bence. sonbaharı yaşayamayız sanmıştım. eylül ayının ortalarına doğru doygun sarıya ve kızıla kesmeye başladı her taraf. ekim ayındayız, hala ilk kar düşmedi anchorage taraflarına. manzara olağanüstü. dağ tepeleri bir süredir karlı ama koca koca ülkeler boyutundaki aşağı rakımlarda hala erken kış hüküm sürüyor. ben bu zamana fırtına falan bekliyordum. bazı göller bizim ölüdeniz'i andırıyor, güzellikleri öyle sakin ve duru ama öyle büyük ve görkemliler ki o sonsuzluğun içinde kaybolurum sanıyorsunuz. dağı, gölü, her bir şeyi dev gibi, çok büyük zaten alaska'nın. minik göller veya çaylar gördüğünüzde üşüyüp battaniyeye sarılan çocukların duyduğu güveni duyuyorsunuz ve onlardan da var çokça. popüler bir merkezi olmadığı için alaska'da nereye gitseniz aynı güzellik ayağınızın altında oluyor. o yüzden az zamanda çok seyahat için yıpranmak yerine istediğiniz aktivitelere uygun bir base seçip onun etrafında ufak ufak dolanmak daha avantajlı olabilir. emin olun on dakika araba kullanıp gittiğiniz göller bile kartpostal gibi olacaktır. alaska bir yerde dünyanın en güzel manzara resimlerinin içinde, cennette yaşamak gibidir. eylülde turist kazıklama sezonu biter, o yüzden bazı şeyleri çok daha ucuza maledebilirsiniz. havayı iyi takip edin yeter. eylül bitti, bu yıl sadece üç beş sefer yağmur yağdığında soğuk oldu. bir içlik bir hafif montla veya fleece ceketle idare edilecek türden. geri kalanı yazlıklarla veya hafif yeleklerle geçirdik. bir de bir sabah bildiğin don olmuştu, aha kış bu sefer kesin geldi dedim. fıs, iki saate kalmadan güneş kocaman bir gülümsemeyle ısıtıverdi her şeyi ve biz kısa kollulara döndük. bir yerin baharı yazı bu kadar mı canlı, bereketli ve aşık olunası olur. toprak kışın insan ve hayvanların anasını belliyor ama yazın bunu fazlasıyla telafi ediyor. çiftçilerin yetiştirdiği ürünleri hormonlu sanmıştım ama değilmiş. güneş neredeyse tüm gün aydınlattığı için bitkiler anormal büyüyor, toprak çok verimli oluyor. abartmıyorum ortalama yetişkin insan yumruğu boyunda sarımsak yetişiyor, soğanlar küçük kavun kadar. her taraf kocaman rengarenk çiçeklerle dolu. festivalleri takip ederek yerli çiftçilerin curcunaları ve organizasyonlarıyla eğlenebilir, bir yandan ren geyiği sosisi kemirebilirsiniz. yalnız unutmayın, tüm şarküteri ürünleri domuz eti içeriyor. yine de saf ren geyiği etinden yapılan güveçler var ve tabii ki bolca somon. her türlü avcılık için biçilmiş kaftan. elbette ki her şey için izin almanız gerekiyor. eğer turlara bulaşmayayım, ben başımın çaresine bakayım diyorsanız balıkçılık için 20 dolar gibi bir kayıt parası ödeyerek paşalar gibi balık avlayabilirsiniz. hatta balık gelip, abi beni tutsanaa, abla beni yesene diye yalvarabilir avlandığınız yere ve mevsime göre. yalnız altın kuralı unutmayın. avınıza el koymaya kalkışan olursa amman deyim dayılanmayın çünkü muhtemelen aç bir ayıyla muhatapsınızdır. bırakın alsın, zıkkım olsun hipneye. çok zorunuza giderse beddua edin ama ne olursa olsun tereddüt edip iki kilo somon için canınızdan olmayın. diğer türlü av işlerini turist olarak gelecekseniz çok tavsiye edemeyeceğim. silah edinmek, ruhsat almak ve av kurallarını öğrenmek için yeter derecede organizasyon yok henüz. içerden tanıdığınız varsa onun arabası, vinci, izinler için ön ayak olması falan gerekecektir ama ruhsat nasıl hallolur bilemedim oturum olmadan. biz şimdilik o tip atraksiyonlara giremedik, seneye alaska' da av için özel olarak yazarım. sivrisinekler anormal baş belası. her taraf su, sazlık, göl bilmemne olunca sinekler de alaska' ya özel büyüklükleriyle arzı endam ediyor doğal olarak. kendileri at kadar olup, bazan dışarda yürürken şaap diye suratınıza random olarak vursanız elinize on onbeş tane leş haline bulaşabiliyor. garip bir şekilde türkiye' de sineklerin herkesi bırakıp hücum ettiği şanssız insanken, burda kendilerinin o kadar da favorisi olmadığımı öğrendim. her halükarda varır varmaz bi sürü sinek spreyi edinin. dağda bayırda savunmasız kalmayın, cidden çok fenalar bu puştlar. yine kendi başınıza takılacaksanız muhakkak araba kiralayın. otostop işlerine de girişebilirsiniz tabii, tatil sizin keyif sizin. insanları genel olarak iyi niyetli ve yardımcı olmaya meyillidir. bir de çoğunluğu sırtta çanta en az bir avrupa turu yapmıştır gençliğinde, türkiye' ye uğrayanı çoktur ve bizim insanımızı pek beğenir, severler. milli parklar çok güzel ve geniş. her yerde ayı kutuları var. artan yiyeceklerinizi kesinlikle bu muhafazaların içine yerleştirmeniz gerekiyor. hacılar komşuda pişer bize de düşer deyip üşüşmesinler diye. kamp alanlarına giriş yaptığınızda sağa sola yerleştirilmiş kutular ve formlar var. bir iki saat park mı edeceksiniz, geceleyecekmisiniz ona göre formu doldurup ücretiyle beraber kutuya bırakıyor ve kulakçığını da arabanızın aynasına veya göğsüne koyuyorsunuz. aracınız yoksa buralara da hitchiking yapabilir ve kampınızın tadını böyle de çıkarabilirsiniz ama arabayı cidden tavsiye ederim. hoş, acil durumlarda kamp komşularınız her türlü yardıma koşacaktır. müsterih olun. bu arada kamp ücretleri beşer onar dolar gibi şeyler gecelik veya günlük park için. baklava krizini gördükten sonra burda insanların bunu suistimal etmediğini görmek çok hoş. gelin fırsatınız ve en ufak imkanınız olursa, ruhunuz dinlenir iyi niyetli insanların arasında. ama dediğim gibi yazın çok popüler buralar, arabayı şöyle çeker bir yandan mangal yelleyip bayıra karşı işerim ya da avladığımı yer, kürke sarınır yaşar giderim olaylarına girecekseniz teeey nerelere gitmeniz lazım. zamanınız varsa anchorage bölgesine değil de wasilla, big lake taraflarına gidin. oralarda pek turist olmaz. kendi kafanıza göre alaska doğasını yaşayabilirsiniz. ayrıca ters istikamet ama balina turları seward'dan kalkıyor. ve mutlaka ama mutlaka trene binin buralara kadar gelmişken. anchorage deyip duruyorum çünkü muhtemelen uçağınız buraya inecek ve burdan seward' a veya müthiş denali'ye trenle çok rahat gidebilir, yolda oturduğunuz yerden nefes kesen manzaraları izleyebilirsiniz. bir de ola ki araba kiralar veya kullanmak isterseniz türkiye ehliyeti burda doksan gün geçerlidir. ve lütfen o eskii püskü duran tren raylarını hafife almayın. hemen hepsi aktif kullanımdadır. buranın tren şeysi çok meşhur ve kazasız belasız çalışıyor o isa'dan önce yapılmış gibi duran raylar. sağa sola bakın, işaret ve varsa ışıkları ciddiye alın.
(deniz mavi roka yesil - 18 Ekim 2014 19:11)
kis aylarinda, arabanizi bir gece acik havada birakirsaniz bir daha unutursunuz. ya parkmetrelerdeki elektrik prizlerine arabanizin fisini takip, arabayi park halindeyken elektrik enerjisiyle isitmaniz gereklidir, ya da isitilmis kapali garaj. tabii bu arabalarda onceden, akunun ve aracin yaginin bulundugu bolumun altina, ozel isitici monte edilmis olmasi gerekir. toplu tasim araclari filan isitilmis garajlarda beklerler. kisin yolda giderken arabasi bozulmus biri gorduklerinde hemen dururlar ve yardim ederler. problem cozulemiyorsa, onlarin arabasiyla yolunuza devam edersiniz. arabasi bozulmus birini gorup durmamak, onu olume terketmekle esanlamlidir.
(compadrito - 10 Temmuz 2005 23:40)
şimdi buranın yüz ölçümü 1 milyon 700 bin kilometre kare. nüfus da 700 bin civarı. bu nüfus yoğunluğu ankara'da olsa, toplamda 11 bin kişi falan takılacaktık koca şehirde. bu durumda ben direkt yalova'ya taşınırdım mesela. orda da 300 kişi falan oluyor. hepsi face'te ekli olurdu zaten. şehre o geleceği zaman rica ederdim bursa'ya geçerdi herkes. harika olurdu. koca şehirde sadece ben ve o.
(fikri zikri bir - 8 Ocak 2015 16:43)
work and travel şeysiyle çalışmaya gidilebilen bir yer olduğu doğrudur. gidip 3-4 ay çalışanlar ceplerinde 8-10 bin dolarla dönmekteler ancak bazıları bu süre boyunca günde 15-16 saat balık ayıklamışlardır.
(mrtksn - 11 Kasım 2004 13:55)
abd nin 49. eyaleti. yazları günde yaklaşık 19.5 saat güneş ışığı alabilen ve kışları ise tam tersine bu kadar uzun geceler geçiren kara parçasıdır. abd anakarasıyla karayolu bağlantısı yoktur. başlıca geçim kaynakları petrol, turizm ve balıkçılıktır. türkiye deki sanıldığı gibi buzullarla kaplı, sağda solda penguenlerin gezindiği ve eskimoların iglolarda yaşadığı bir yer değildir. aksine yazları günlük güneşlik, penguenlerin yerine sağda solda amerikan geyiklerinin (bkz: moose) gezindiği ve eskimoların hepsinin şehirlerde marihuana eşliğinde uçmuş olarak yaşadığı bir yerdir. bir başka özelliği ise her yaz 2000 den fazla türk öğrenciye evsahipliği yapmasıdır.
(ufakdeve - 4 Ekim 2004 22:05)
Yorum Kaynak Link : alaska