Süre                : 2 Saat 29 dakika
Çıkış Tarihi     : 17 Mayıs 2006 Çarşamba, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : ABD,Malta,Fransa,İngiltere
Yapımcı          :  Columbia Pictures Corporation , Imagine Entertainment , Skylark Productions
Yönetmen       : Ron Howard (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Akiva Goldsman (IMDB)(ekşi),Dan Brown (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Tom Hanks (IMDB)(ekşi), Audrey Tautou (IMDB), Ian McKellen (IMDB)(ekşi), Jean Reno (IMDB)(ekşi), Paul Bettany (IMDB), Alfred Molina (IMDB)(ekşi), Jürgen Prochnow (IMDB)(ekşi), Jean-Yves Berteloot (IMDB), Jean-Pierre Marielle (IMDB), Marie-Françoise Audollent (IMDB), Seth Gabel (IMDB), Joe Grossi (IMDB), Eglantine Rembauville-Nicolle (IMDB), Roland John-Leopoldie (IMDB), Rachael Black (IMDB), Matthew Butler (IMDB), Hugh Mitchell (IMDB), Peter Pedrero (IMDB), Mario Vernazza (IMDB), Dan Brown (IMDB), Charlie Rose (IMDB), Paul Adams (IMDB), Christopher Fosh (IMDB), Sean Francis George (IMDB), Paul Herbert (IMDB), Cheryl Howard (IMDB), Dhaffer L'Abidine (IMDB), Simon Lockwood (IMDB), Rob McGillivray (IMDB), Norman Campbell Rees (IMDB), Robert Stone (IMDB)

The Da Vinci Code (~ Da Vinci sifresi) ' Filminin Konusu :
Bir gece, Louvre müzesi müdürü öldürülmüş olarak bulunur. Bu olay üzerine ünlü simgebilim Profesörü Robert Langdon (Tom Hanks) Louvre müzesine çağırılır. Müze müdürü ardında esrarengiz bir simge dizimi ve ipuçları bırakmıştır. Kendisi de tehlikede olan Langdon, polis kriptoloji uzmanı Sophie Neveu'nün (Audrey Tautou) yardımıyla, Leonardo Da Vinci'nin çalışmalarında bir dizi akıl almaz sırrı çözer. Tüm bu sırlar onları, hayatlarını 2000 yıldır gizli kalan eski bir gizemi korumaya adamış gizli bir topluluğa götürür.


  • "dan brown’ın değil, ösym başkanının yazdığı ortaya çıktı."
  • "izlerken "oğlum 3 (üç) saatlik film herlade iyidir, herkes çok övüyor filmi ben de izleyeyim" diye gittiğim filmdir.lakin filmin sonucunda varılan nokta "kirk yillik yogurtcuyum boyle kase gormedim"."




Facebook Yorumları
  • comment image

    kitabın ya da filmin en can alıcı noktası kesinlikle hz. isa'nın tanrı olmadığı, herkes gibi sıradan bir insan oldugu iddiasıdır. dahası hristiyanlıkla ilgili en temel inançların isa'nın ölümünden 300 yıl sonra iznik konsilinde kararlaştırıldığı ve konsilin kararlarının tamamiyle yanlıs oldugunun soylenmesidir.

    hristiyanlar kızmakta çok haklılar gerçekten. dan brown'un hz. isa'nın aslında çarmıha gerilmediğini de soylemek istediğini ancak bu kadarını soyleyebildiğini itiraf etmiş olması da çok ilginç bir başka nokta. bütün bunlar hristiyanlıkla ilgili kuran'da yazılanlar.

    bütün dinlerin aynı yalanlarla çarpıtıldıgını da daha iyi anlıyoruz. insanlar özellikle yahudiler peygamberleri hiç sevmediler. hz. musa'yı küçümseyerek saf dısı bıraktılar. hz. isa'yı da, oldugundan cok daha büyük gösterek. böylece onu ulasılmaz kıldılar. sözlerini tanrının sözleri davranıslarını da tanrının davranısları olarak yansıttılar. böylece peygamberlerinin davranıslarını devam ettirmek zorunda kalmadılar.

    en son gelen din olarak müslümanlık ve tevrat ve incildeki eksiklikler ve carpıtılmıslıklar düzenlenerek indirilmiş en son kitap olarak da kuran digerlerine nazaran daha az değiştirilmişlerdir. kaldı ki kuran allahın koruması altındadır ve asla içeriği değiştirilemeyecektir. ancak yine de süratle müslümanlık da yozlastırılmaya devam etmektedir. peygambere asırı övgüler düzülmeye baslanmıs, peygambere isnat edilemeyen tanrılık vasıfları rasgele şeyhlere ve evliyalara isnat edilmeye baslanmıstır.

    bütün bunlar insanların hep aynı yalanları soylediği hep aynı sekilde aldandıgını gostermektedir.

    konunun dısına cıktık özür dilerim. tanımla bitirmem gerekirse;

    son derece cesur bir kitaptır.


    (tcyx - 23 Eylül 2007 02:43)

  • comment image

    tamamen merak duygusu uzerine kurulu bir roman. bitirdiginizde "o kadar da guzel degildi" diyorsunuz ama okurken "simdi ne olacak" dusuncesiyle birakamiyorsunuz elinizden.

    yazar dan brown, iyi conspiracy theory'lerin birbiriyle alakasiz gibi gorunen, az bilinen seylerin arasinda bag kurarak olusturuldugunu, ve bunlari dinlemenin bazen cok keyifli olabildigini iyi biliyor.


    (wpi - 19 Kasım 2003 21:40)

  • comment image

    dan brown un yazdigi diğer bilim kurgu kitaplarının tutmaması ve konu sıkıntısına düşmesi sonucunda ortaya çıkan kitap.

    evet dinsel temalı şeyler her zaman, özellikle hristiyanlıkta ve musevilikte her zaman parsayı toplarlar. zira iki semai dinde de peygamberler gizemli şekilde yaşamışlar ve yine aynı şekilde terk-i diyar eylemişlerdir. islamda ise haddinden fazla yazılı kaynak, ve yaşayanların anıları vardır. o bakımdan hz.muhammed ile ikinci dünya savaşı arasında bir ilişki kurmak biraz kasmaktadır.

    bu bakımdan e brown amca da vinci, isa, rönesans gibi kavramları bir potada eritmiştir.(kabul edelim saçmalık:) sonuçta cebini doldurmuş köşesine çekilmiştir.eminim buna benzer birşeyler karalamaya devam ediyordur.

    sonuçta hollywood da bu dinsel temalı şeylerin ne kadar büyük bir para kaynağı olduğunu farketmiş ve birbiri ardına filmleri vizyonlara sokmuştur.


    (sedrik - 6 Mart 2004 23:56)

  • comment image

    şayet ki bir gün filmi yapılırsa, kitabındaki şifreleri nasıl uyarlıyacaklarını merak ettiğim, amacı langdon ile sophie'nin maceralarını anlatmaktan çok paganizm, hristiyanlık, doğa ve matematik hakkında bir ton bilgiyi kaşla göz arasında okuyucunun önüne koymak olan eser. bu nedenle filmini çevirmek için orjinal eseri epeyce yolmaları gerekmetedir.

    ayrıca dan brown'un epeyce megaloman bir yazar olduğunu da anlamamı sağlamıştır. zira "aman tanrım! ne kadar dahiyane bir bulmacaydı!" yok efendim "bu mucizevi şifre onu büyülemişti", sonracıma "böyle harika bir bilmeceyi ancak aşmışların aşmışları üretebilirdi!" türevi söylemlerle "aloooo! bakın aslında hepsini ben yazdım bunların!" gizli mesajını vermektedir kendisi.


    (mortifera - 7 Mart 2004 23:37)

  • comment image

    allah allah kontesi kim sikti formülünün başarılı bir şekilde uygulanmış hali..

    gayet mistik olarak kullanılmış din
    +
    din ve sanat çevresinde oluşturulmuş "kontes"
    +
    baştan sonra din mistizimi ve kelime oyunlarıyla götürülen merak
    ve
    dini semboller içine gizlenmiş cinsellik..

    bestsellerdaki huzur, zenginlik budur..


    (godot - 12 Mayıs 2004 11:15)

  • comment image

    zevkle okuyup, "anaa demek.. aha bu da böyle.. vay vay vay.. adam yazmış.." diye diye bitirdiğim, sonra sözlükte hakkında yazılan, "popüler, ticari, pislik, herkesin elinde, bok püsür, rezil, hede hödö" tarzı şeyleri görünce afalladığım kitap.. kötü birşey yapmışız demekki ünlü bir kitabı okuyunca.. populer tüketim aracının kurbanı olmuşum..
    hayır birşeyi yapıyoruz diye eleştirildiğimizi görmeye alışkınım.. herkes sigara içer kötü tamam.. alkol kötü tamam.. ama ulan kitap okuyorlarsa popüler diye, bırakın okusunlar.. ona da mı taktınız.. allah allah.. hadi okuyan okumayan tartıştı.. bırakın tartışsınlar.. seda sayanın, gülben ergenle kavga etmesinde kimin haklı olduğunu düşünmelerinden iyidir..

    her okuyana bir cümle katsa yeter de artar.. hanginiz ibrahim tatlıses sayesinde inşaat mühendisi oldunuz?

    ben kitap sayesinde, imkanım olduğunda gezeceğim müzeleri aklıma not edebilmişsem, internette kitapta yazılanlar hakkında bilgi arayıp doğruluğunu sorgulayıp irdeleyebildiysem, birileri daha birşeyler kazanmıştır..


    (quaker - 30 Eylül 2005 17:07)

  • comment image

    kitabı okumayan izleyiciler, film hakkında ilginç senaryolu bir hollywood filmi için yapılacak olan yorumları yapabilirler ve bu yorumlar, kişinin beklentilerine göre çok olumu ya da olumsuz olabilir. ancak şunu bilmeleri gereklidir ki bu film aslında orjinal senaryoda (kitapta) yazan hikayeye göre çok çok eksik ve kesinlikle iyi bir uyarlama değil. atlanılan ve ayrıntı olmaktan çok, hikayenin ana öğelerini oluşturan o kadar çok öğe var ki. ayrıca filmi izlerken görülen, çok rahatsız edici bir diğer unsur ise, filmden makaslanan sahneler. bu sahneler belli ki çekilmiş, ama sinemalardaki seans düzeninde kabul edilebilir bir süreye çekmek için makaslanmak zorunda kalmış ki filmin makaslanmış hali dahi 150 dakika... bu, her ne kadar sisteme ayak uydurmak için yapılmış olsa da bunu, orjinal hikayeye ve sinema izleyicisine yapılmış bir saygısızlık olarak görüyorum. misal, teabing'in evinde ayakta başlayan ama bir sonraki planda yemek masasında devam eden sahne bunun en güzel örneği. oysa ki kitapta teabing'in evinde geçen bu açıklayıcı ve pek çok soru işaretinin aydınlandığı bölüm uzun uzun, ayrıntlı olarak anlatılıyor. yönetmen de bunun farkında olmalı ki konuşmanın ikinci bölümünü kesmemeye çalışmış ama birinci bölüm, yani konuşmanın temeli katledilmiş.

    filmi kısaltma çabaları o kadar ayyuka çıkmış ki kitabı okuyan birine izlerken "yok artık!" dedirtebiliyor. daha sonra filme genel olarak baktığınızda ise, filmde kitabın ruhunun yakalanmamamış olduğunu görüyorsunuz. örneğin:

    --- çok spoiler ---

    * orjinal hikayede kripteksin içinden aslında, şiir yazılı kağıt değil, ikinci bir kripteks çıkıyor! 2. kripteksin çözülmesi atlanmış.
    * teabing'in malikanesinin ahırında bulunan ve pek çok müzeyi, pek çok önemli binayı ve tüm malikaneyi dinlemek için kurulmuş dinleme düzeneği atlanmış. ki burası hikayenin yine kilit noktalarından biri. kimin aslında kim olduğunu anlama yönünde çok önemli bir basamak. hatta, teabing'in gerçek yüzü ortaya çıkınca ilk akla gelen ve teabing'in de değindiği ayrıntı (!). öyle ki teabing'in, jacques sauniere'ı bile, kitapta çok bahsedilen, ama filmde hiç bahsedilmeyen şovalye zırhına koyduğu dinleme cihazıyla dinlediğini anlıyoruz.
    * banka müdürünün odaya 2. kez gelip, aslında onları polise karşı korumak istediğini söylemesi ve bunun nedenini açıklaması atlanmış. izleyici, birden bir banka müdürünün iki suçluya suç ortağı oluşuna tanık oluyor!
    * bankadaki şifreyi aslında filmdeki gibi tek seferde bulamıyorlar. ilk seferde yanlış tahmin ediyorlar ve son anda gerçek şifreyi buluyorlar.
    * parktaki taksiciye olan muhebbeleri hatta, taksiciye silah çekmeleri atlanmış.
    * istasyona gidişleri ve istasyondaki aldatmacaları atlanmış.
    * müze'den kaçarken aniden geri dönmeleri ve polise yakalanmaları ve polise karşı da vinci tablosunu sipher edip, polisi bağlayıp kaçmaları atlanmış!
    * londra'daki sangreal şovalyeleri kilisesindeki kilise bekçisi çocuk ve kilisedeki olaylar atlanmış.
    * silas'ın vurduğu aringarosa'yı hastaneye taşıması, kendisiyle hesaplaşması ve etkileyici ölüm sahnesi, tipik bir amerikan çatışma sahnesi şeklinde oldu bittiye getirilmiş. olaydan sonra, fache'ın hastanede aringarosa'yı ziyaret etmesi de, ambulans kapısında bir diyalog halinde verilmiş. sanırım "amaaan hastane mastane kim uğraşacak şimdi. zaten vakit yok" denilmiş. (turta'ya teşekkürler)
    * ve final! aslında yönetmen, izleyiciyle finalde dalga geçmiş sanıyorum! kitabı okumamş ama finalini beğenmiş ve etkileyici final karşısında şok olmuş izleyicilere bir şok da benden: kilisenin girişinde longdon ve sophie'yi karşılayan kilise rehberi orjinal hikayede aslında sophie'nin kazada ölmeyen öz erkek kardeşi, yani, isa'nın soyundan gelen ikinci kişi! (ne kadar da küçük bir ayrıntı değil mi!) yönetmenin dalga geçtiğini düşünmemin nedeni ise, bu kişinin filmin uyarlama senaryosunda, gereksiz olduğu halde senaryoya katılmış olması. belli ki yönetmen, "ya kusura bakmayın ama böyle yaptık işte, kitap çok uzun naaapalım" demeye çalışıyor.
    *yine orjinal finalde olayları çözen kahraman amerikalı longdon değil, sophie'nin geçmişini hatırlaması ve büyükannesinin, kilisenin karşısındaki evine koşması.
    * ayrıca filmde buram buram riyakarlık ve korku kokan şey ise, teabing'in kiliseyi eleştiren görüşlerine longdon'un sürekli karşı görüşlerle itiraz etmesi, ki orjinal hikayede böyle bir şey yok! burada ne şiş yansın ne kebap denmiş belli ki.
    * orjinal senaryoda yer alan, longdon ve sophie arasındaki duygusal yakınlaşmaya yer verilmemiş. finalde longdon ile sophie'nin öpüşmesi de yine kilise korkusu nedeniyle alından öpmeye çevrilmiş.
    * yine aynı kaygıyla, orjinal hikayedeki gizemin ve şifrelerin temeli olan kutsal dişi kavramının sadece üzerinden geçilmiş! bu eksiklik de filmin temelden oynamasına neden olmuş.

    ---
    spoiler ---

    fimde genel olarak atlanılan unsur ise, orjinal hikayenin sürekli okuyucuya yeni şifreler sunması ve bu şifrelerin çözümünü yavaş yavaş, sindire sidire, okuyucuyu meraklandırarak ve okuyucunun da ortak olduğu bir beyin fırtınasıyla çözülmesini sağlaması özelliği. örneğin, müzede görünmez kalemle yazılan o şifrelerin çözümü bile, ki daha ilk şifreler, oldu bittiye getirilmiş. oysa kitapta bu çözümler çok güzel anlatılmış.

    yönetmenin, anlatmak isteyip, süre sorunu nedeniyle malesef anlatamadığı bir diğer önemli unsur ise, ki orjinal finalin en çarpıcı noktasıdır:

    --- çok spoiler ---
    kutsal emanetin bulunduğu louvre'un mimari yapısının aslında bir ters ve bir düz piramitten yani kase ve bıçak sembollerinden esinlenilerek yapılmış olması. ayrıca, sokaklardaki metal plakaların gül çizgisinin doğrultusunu gösteriyor olması ve bu çizginin doğrudan louvre'un üzerinden geçiyor olması. izleyici, kutsal emanetin yerini öğreniyor, ama neden orda olduğunu üstün körü anlatım nedeniyle anlayamıyor.
    ---
    spoiler ---

    özet olarak derim ki, kitabı okuduysanız ve sağlam sinirleriniz yoksa gitmeyin. okumadıysanız gidip ortalamanın üzerinde bir amerikan filmi izleyin.


    (y b d b - 21 Mayıs 2006 13:19)

  • comment image

    cok uzun zaman boyunca fragmanlari ile yetinip, fragmanlardaki the two towers requiem muzigi ile cosmus, "anam anam anam! geliyo lan geliyo!" nidalari esliginde bir cok insanin kafasini yemis bir insan olarak gidip gordugum film (tanim kismi).

    oncelikle tarafsiz ve bok atma amaci gudmeyen bir insan olarak soyleyebilecegim ilk sey, kitabinin cok daha basarili oldugudur. bir cok insan tarafindan soylenen "gordugum en iyi roman/kitap uyarlamasi" seklinde ifadeler kanimca gercegi yansitmamaktadir. ozellikle altini cizmek isterim, kotu demiyorum; fakat en iyi degildir. eger ki kitap veya roman uyarlamasindan bahsediyorsak bir lord of the rings triology ya da en basitinden of mice and men* gosterilebilir. kitaptan biraz ve baya bagimsiz giden bir film olmus aslinda the da vinci code. tumu ile kitaba bagli kalmamasi, yuzuklerin efendisi'ndeki gibi surprizler yasatmis olsa bile, bir cok seyin yuzeysel olarak gecilmesi, kitabin tadini vermemis diyor ve spoilerli kismina geciyorum ;

    ---
    spoiler ---

    oncelikle 150 ya da 170 dakika gibi bir sureye sahip olan film gercekten uzun bir film. fakat baslandiginda bir gunde bitirilen bir kitabin yaninda film sonuk kalmis. bunun sebebi zaten dan brown'in kitabi sinematik bir sekilde yazmasindan kaynaklanabilir, bilmiyorum; fakat kitabi okurken zaten herseyi gozunuzun onunde canlandirabilip, bir sekilde filmi zihninizde cekebiliyorsunuz. tabi durum boyle olunca kisinin zihnindeki film, beklentiyi yuksek tutmakta; dolayisi ile buyuk beklenti cogunluk ile hayalkirikligig yaratmaktadir.

    fakat onemli olan nokta aslinda buyuk beklenti ile gidip, hayalkirikligi ile cikmak degildir. bilmiyorum, belki sadece bana oyle geldi, fakat film asiri derecede hizli ilerlemekte. insanlarin cozmek icin kicini basini yirttigi anagramlari, bulmacalari; filmde insanlar bir dakikada cozuyor, kitapta 200 sayfada anlatilan olay; filmin ilk 30 dakikasinda anlatiliyor. simdi bir cok insan diyebilir ki "lan dallama, herseyi ayrintili cekip 4 saat film mi yapsinlar? dürzü!". sapina kadar haklidirlar. fakat benim burda demek istedigim olay bu degildir. kitapta olup filmde olmayan cok sey var, bunlar bir gercek. zaten herseyin olmasini da bekleyemez kimse. yoksa gercekten dürzü konumuna duserim. lakin filmde gosterilmek icin kitaptan secilenler ile cikartilanlari karsilastirdiginda kisi cikartilan seylerin icinde aslinda son derece onemli, "aha lan boyleymis!" diyecegimiz seylerin oldugunu gormekte. misal bir kac ornek verelim ;

    1 - zürih bankasi müdürü olan kisi (adini hatirlayamayacagim) nin arac ile kacirdigi langdon ve nevou karakterlerine silah cekmesi mevzuu var ki super onemli. kitabi okumamis bir insan olsam "lan bu herif manyak mi?" derim. ki okumus olmama ragmen dedim. aslen bunun sebebi, kitapta bahsedildigi uzere; banka muduru ile olen muze mudurunun cok yakin kanka olmasi ve onun hesabinda/kasasinda bulunan seyin, televizyonda aranan iki kisi tarafindan alinmasidir. adam o kadar kankadir ki muze muduru ile; kasadan alinan seyin katil olarak aranan iki kisi tarafindan alindigini gorunce "birakin lan ibişler ! 500 yildir koruyoruz, iki capulcuya mi yar edecez?" modunda silahina sarilmistir. fakat bunu filmde gorememekte ve banka müdürüne tarikat uyesi, hirsiz, deli tadinda yakistirmalar yapmaktayizdir.

    2 - psikopos ile ogretmen arasindaki bag yeterince anlatilmamistir. psikopos'un neden onla is birligi yaptigi, ne cikari olacagi vesaire anlatilmamis; bu isin pesinde kosarken yasadigi psikolojik, manevi ve maddi cokuntu yansitilmamistir. ozellikle ucak pilotuna geri donmesi icin psikoposluk yuzugunu vermesinin uzerinde olusturdugu etkinin anlatilmamasi cok onemli bir ayrintidir kanimca.

    3 - langdon'in duz vites araba kullanamamasi ayrintisi vardir ki bu baya olay yasatmistir kitapta. filmde bu ayrinti da atlanmis, onun yerine hizli abla tatou ile days of thunder tadinda bir kac sahne cekilmistir.

    tahminimce daha fazla cogaltmaya gerek yok bunlari. lakin onemli ayrintilar ve atlanmislar. "peki amina koyim bu filmin hic mi iyi yani yok?" diyenler icin ise flashbackler gercekten cok basarili olmus diyebilirim. yerinde ve kararinda kullanilan flashbackler, izleyici uzerinde muhtesem bir etki birakiyor, tadindan yenmiyor. ozellikle nevou'un ailesinin nasil bir araba kazasi yaptigini gordugumuz sahnenin etkisinden sahsen uzun bir sure cikamadim ben. bir de ucuncu bir basrol oyuncusu olan paris var ki, gercekten tadindan yenmiyor. ozellikle filmin son sahnesinde; louvre'daki piramit'te gecen kisimda; cekimler o kadar basarilidir ki sirf o sahne icin bile film tekrar izlenebilir. arka fondaki dizeler ile senkronize giden goruntuler insani bir anda paris semalarina goturur; magdalenali meryem ile piramit'in altindan yildizlari izletir.

    ha bir de bonus olarak; ben bu filmde tom hanks'in az da olsa turkluk tasidigini gordum. nevou'nun ailesi bu arkadaslar bodrum katindan cikarken bir anda etraflarini sardiklarinda, hatunu arkaya atip, cuneyt arkin tadinda bir one atlamasi vardir ki; "gerekirse dayak yerim ama en az 3 5 inizi alirim" mesaji vermektedir. hatta bir rivayete gore tom hanks orda "who are you?" yerine "nolüyo len?" diyecekmis, fakat daha sonra yonetmen tarafindan degistirilmis.
    --- spoiler ---

    akağbinde, soylece bir dusunup, kabacana bir yorum yapmak gerekirse; sahsi kanim yapilmis en iyi kitap/roman uyarlamasi olmadigidir. sahsen bu ödülü gary sinise ve john malkovich'li bir fareler ve insanlar'a vermeyi tercih ederim. fakat bu kötü oldugu anlamina gelmez. sadece "kitabinin yerini tutmuyor" diyebiliyor ve "kitabini okumadim ama filmine gidicem" diyelere "once kitabini okuyun, zaten filmle ayni surede bitirirsiniz" diyorum ben burdan. ha bunun disinda yazilan, soylenen, bidi bidi, her turlu dusunceye," en iyi film abi" diyenlere de saygi duyarim.

    bir de bunun muziklerinin tadindan gecilmiyor. super bir soundtrack'i var. onu anladim ben.

    not : bir de bakarsiniz bir extended version dvd cikartirlar bu adamlar; benim bu yazdigim "su bu o anlatilmamis" dedigim hersey aslinda orda vardir; dvd extras'a da "götüne girsin polifonik osuruk." diye not duserler; iste o zaman hayat bayram olur.


    (polifonik osuruk - 21 Mayıs 2006 22:14)

  • comment image

    kötü yönetilmiş filmdir. uzadı uzadıya anlatmaya gerek yok, zaten birçok kişi filmin olumsuzluklarına değinmiş, onlara teşekkür ediyorum yazdıkları için içimden geleni.

    bunun dışında, önümdeki insanların sinema çıkışı repliğini paylaşmak sanırım iyi olur, içimde kalmaz en azından:

    -abi anladın mı kutsal kase neymiş?
    -ananın amı.

    vallahi pes.


    (coldwind - 22 Mayıs 2006 01:13)

  • comment image

    tum tartismalar bir yana, son derece temel bir hata barindiran roman/film. zira albinolardaki pigment eksikligi gozlerini de etkiler ve gorusleri zayiftir. haliyle, albino bir tetikci olmasi da gayet ihtimal disidir.


    (tramell - 24 Mayıs 2006 11:18)

  • comment image

    --- spoiler---

    film çıkışı filmi izleyen iki genç konuşuyor;
    - ya bak tahmin eder miydin hiç kutsal kasenin kadın olduğunu
    - ya bırak neyini tahmin edecem bu avrupalılar mal, bizim aklımıza yıllardır kase dendimi karı geliyo zaten anlatamadık ki derdimizi biz bunu diyince abaza olduk elin avrupalısı diyince büyük bişey oldu cık cık
    (bkz: kase)

    ---
    spoiler---


    (moto psycho - 26 Mayıs 2006 03:05)

  • comment image

    --- spoiler ---

    silas'ın, langdon'u boğazladığı sahnede yerımden zıplamama sebep olmuş filmdir.. şahsi kanaatimce bu sahne dışında pek heyecanlandığım söylenemez..

    ---
    spoiler ---

    fılm çıkışı; disaridayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
    + hocam bunun kıtabını okumak lazım.. olmaz bole..
    - olum hristiyan propagandası bunlar. geççeksin bunları (bıraz tutucu bır genc)
    + valla lan okumak lazım olum. bunun fılmı boyleyse kıtabı nasıldır kımbılır..
    - la ibnetor. üç kulhuvallah bir elham oku desek okumazsın..
    + zittir lan! senle bı daha fılme gelenın...


    (ayanux - 27 Mayıs 2006 11:18)

  • comment image

    sinemada önümde oturan yaşlıca beyefendi kitabı okumuş olacak ki yanındaki bayana burası romanda böyleydi burda şu oluyordu şeklinde bırbır bişeyler anlatıp filmin ilk yarısını piç etti. on dakika arada cep telefonunu çıkardı, uğraştı uğraştı, beceremedi pin girmeyi. yanındaki bayana sorduğu sırada dayanamadım. amcacım da vinci'nin kodunu biliyosun, telefonunun pin kodunu bilmiyosun, nasıl olacak bu işler dedim. nispeten daha sessiz sakin bir ikinci yarı izlemek ancak böyle nasip oldu.


    (saruman - 29 Mayıs 2006 13:35)

  • comment image

    güzel memleketimizin her bireyini roman uyarlaması uzmanı etmiş bir sinema eseridir. "o öyle değildi ki, bu böyle değildi ki" replikleriyle filmin daha vizyona girdiği gün burnumuzdan gelmiştir. hatta bir lavuktan "dan brown tasvir gücü o kadar* yüksek bi yazar ki zaten iyi bir film olamazdı" yorumunu duyduğumda varolmanın dayanılmaz hafifliği, anna karanina gibi filmlerin gayet sıkı filmler olmasını yazarlarının dan brown kadar iyi olmadığına bağladım bi an için ve karambolde da vinci'den tiksindim yanlışlıkla.

    kendimi tutamayarak uyarlamalar ile ilgili ufak bir örnek vermek isterim.
    hayali bir kitaptan alıntı "ahmet çok sert bi adamdı" şeklindeyse, filmde bir anlatıcıya "ahmet sert bi adam" dedirtmek ya da ahmet'e "sertim ben" dedirtmek çok mantıklı olmadığından -kitapta olmamasına rağmen- ahmet'in birine kafa attığı bir sahne çekilir. "aaa ama kitapta yoktu bu" diyenlere ahmet ete kemiğe bürünüp kafa atar. the end*


    (blues freak - 29 Mayıs 2006 13:49)

  • comment image

    aktörler çok tanıdık olduğu için insanda garip hissiyatlar oluşturan film

    --- spoiler ---

    forrest gump harvard'da çalışan bir tarihçidir. konferansa geldiği paris'te talihsizlik sonucu bir cinayete denk gelir ve kötü polis leon peşine düşer. onu bu battığı boktan iyi polis amelie kurtarır. ardından ikili beraber kaçarak gandalf'ın evine sığınırlar. bakalım başlarına neler gelecektir? (dikkat çekerim diego rivera*'nın sadık maşası tom edison*'den bahsetmedim bile)

    ---
    spoiler ---


    (kilroy - 31 Mayıs 2006 22:00)

  • comment image

    filmin kendisi ile değil ama sinemadan çıkarken yaşadığım dumur ile hafızamda yer edecek yapım.

    15-16 yaşlarında bir kız annesine "işte adam en sonunda yaşadığı her şeyin rüya olduğunu anladı" diye bir açıklama yapıyordu....

    (bkz: sözün bittiği yer)


    (max the waxer - 8 Haziran 2006 17:28)

Yorum Kaynak Link : the da vinci code