Carnivàle (~ Carnivale) ' Dizisinin Konusu : Byung-doo, 29 yaşında suç dünyasında kariyer yapmaya çalışan hırslı bir gençtir. Kore mafya hiyerarşisinde 5-6 üyeden oluşan bir alt grubun da lideridir aynı zamanda. Bir yandan yükselebilmek için uğraşırken diğer yandan da geçim sıkıntısıyla boğuşmaktadır. Hasta annesi, eğitimine devam eden kız kardeşi ve serseri(!) kardeşinden oluşan ailesinin yükü de omuzlarındadır.Hiyerarşi içerisinde üstü olan patronu Sang-chul'a sadakatini, vefasını ispatlamış olmasına rağmen, Sang-chul'un muhtemelen ondaki yükselişi farketmesiyle kıskançlıkla onu gözardı etmesine, ona değer vermemesine ve onu aşağılamasına engel olamamaktadır.Diğer yandan Byung-do'nun ilkokul arkadaşı Min-ho yönetmen olmuş ve ses getirecek bir suç filmi hazırlığındadır. Min-ho filmi için suç dünyasını araştırmakta, mezun olduğundan beri görmediği Byung-do'ya ulaşıp onun yardımlarıyla filmini tamamlayıp kariyeri için iyi bir başlangıç yapmayı amaçlamaktadır. Byung-do'nun, arkadaşı Min-ho'yla buluşmasından sonra, Min-ho aracılığıyla çocukluk aşkı Hyun-joo'yu da bulur ve bu vesileyle aşklarının yeniden filizlenmesini de sağlar.Bu arada önünde Sang-chul varken yükselemeyeceğinin farkına varan Byung-do, daha üstteki patronları Hwang'a kendini göstermek için önüne gelen fırsatı iyi değerlendirmesiyle önlenemeyen olaylar silsilesi başlayacaktır.
Ödüller :
Rome(2005)(8,8-137615)
Oz(1997)(8,7-81070)
Six Feet Under(2001)(8,7-108408)
Deadwood(2004)(8,7-86052)
Boardwalk Empire(2010)(8,6-158975)
Primetime Emmy Ödülleri : "Primetime Emmy-Outstanding Main Title Design"
gelmiş geçmiş en estetik, özenli, eksiksiz dizi olan bu yapımın jeneriği, tam manasıyla bir sanat şaheseridir. michelangelo'nun last judgement'ı başta olmak üzere, gustave dore'nin leviathan'ı, raphael'in melekleri, pieter bruegel'in peasant dance'i tarot kartlarıyla birleştiriliyor. tüm bu eserlerde işlenen konular ve ilgili tarot kartlarının anlamları birebir örtüşüyor. gelmiş geçmiş tüm sanat eserlerinden bir tarot destesi dizayn etmişler. bundan daha leziz bir jenerik olamaz. dizinin durumu malum. öncelikle dizideki mitolojiyle ilgili bir kaç şey var. onları söyleyelim.sofie karakteri dizinin en kilit yeri. gnostik incillerde sophia, -yunanca bilgelik anlamına geliyor- evrenin yaratılma sürecinden sonra ilk peygamber olarak kabul ediliyor. yani omega. sophia, diğer bazı incillerde her ne kadar ademle havvayı baştan çıkaran yılanla özdeşleştirilse de, bir çok mitolojide kendine yer bulmuş. sophia'yı lilith yada astaroth ile de özdeşleştirebiliriz. omega'lar, hem iyiyi hem de kötülüğü benliklerinde birleştirebildikleri için tam manasıyla dualist düşüncenin vucut bulmuş hali diyebiliriz. ancak omega'lar diledikleri şeyi gerçekleştirebiliyorlar. omega ilk peygamber yani prophet. daha sonra sophia'nın soyundan avatara'lar doğuyor. bunlar da her çağda iki taneler malumunuz. her avatara erkek olarak doğuyor ve zamanın sonuna dek savaşmaya devam ediyorlar. avatara'ların hayatları tam bir trajedi olarak geçiyor. onları doğuran kadınlar mutlaka ya deliriyor, ya intihar ediyor. ayrıca avatara'lar babadan oğula geçebiliyor. ancak avatara'ların soyu tükenirse, yani soydan soya geçirilirken belirlenen kurallar gerçekleşmeden kazara yada başka nedenlerle ölürlerse, o avatara öldükten sonra dünya yüzeyinde doğan ''ilk'' çocuk o avatara'nın soyunu alıyor ve devam ettiriyor. çoğu avatara'nın soyu 2-3 nesilden fazla sürmüyor çünkü insanlar avatara'ları anlayamıyorlar ve avatara'lar çoğu zaman insanlar tarafından öldürülüyor. tarihte geçen önemli avatara'lar vaftizci yahya, isa, buda, muhammed gibi önemli insanlar. özellikle isa'nın soyunun devam ettiğine ve merovenj hanedanının isa'nın soyunun devamı olduğu düşüncesi gnostizmde önemli bir yer tutar. kötülerin avatara'larına örnek ise borgia ailesi, kazıklı voyvoda, rasputin, caligula verilebilir. tarihe bakarsanız sayıları arttırabilirsiniz. ben hawkins'in babylon'da gördüğü avataravataravataravatar yazısı da böylece anlamını buluyor. aslında avatara terimin sonundaki a harfi, bir avatara'nın diğerine bağlandığı anlamını taşıyor. ayrıca ben hawkins de, peder justine de öyle birdenbire güçlerine kavuşamıyorlar. her ''gifted'' gibi, önce durumu kabullenemiyorlar. oldukları şeyden çok farklı olduklarını anlamaları için uzun ve acılı bir süreç geçmesi gerekiyor. normalde de cidden herhangi bir konuda yeteneği olan diğer tüm insanlar da aynen iki avatara gibi durumu kabullenmeyip insanların zulmüne maruz kalırlar. avatara'ların kendilerine ait yetenekleri bulunmuyor aslında. her avatara'nın yapabilecekleri sınırsız. güçler havuzu denen bir yerden her avatara istediği gücü, o gücü kullanarak, pratiğini yaparak kullanabiliyor. her güç, kullanıldıkça mükemmelleşiyor. iyiliğin temsilcisi'nin burada bir avantajı var. o güçlerini kullandıkça kötülüğün temsilcisi bunları hissedip güçsüzleşebiliyor o anda. ancak kötülüğün temsilcisi güçlerini kullandıkça iyiliğin temsilcisi bundan etkilenmiyor. dizideki çok ilginç bir nokta da, kilisenin, yani tanrının adamı sayılan bir insan üzerinden dinlerin, aslında nasıl işlediklerini, insanları sürüklediği toplu histeriyi göstermesi. justine crowe denen insan, dışarıdan bakıldığında ne derece erdemli görünse de, aslında kötülüğün elçisi olması, korkunç bir ironidir. gerekirse, kiliselerinde barınan evsiz çocukların diri diri kül olmasına bile 'onlar fedakarlık ettiler'' diyerek işin içinden çıkabilen insanlara, diğer insanların nasıl körü körüne inandıklarını görmek engizisyonun, diğer dinlerin yaptıklarını anımsatıyor insana. vice versa ben hawkins ise, dışarıdan bakıldığında bir katil. hapse girmesi gereken bir adamken iyiliğin temsilcisi. iyiliğin kime ait olduğuna sadece belli emarelerle bakıldığında ne kadar yanıltıcı olabileceğine tam manasıyla bir kanıt. yani, dualizme göre, iyiliğin de kötülüğün de olduğu yerde görüntüye, yapılan eylemlerin iç yüzünü anlamadan karar vermeye yer yoktur. ön yargılar kötülüğü iyi gösteren iyiliği kötüleştiren yegane şeydir. peki 3. sezonda neler oluyor? en merak edilen şey de bu sanırım. daniel knauf'un röportajları ile birlikte söylenenlere bakılırsa 3. sezon peder justine'in vaazıyla açılıyor. tarih 1939 yani ikinci dünya savaşının başladığı yıl. justine vaaz verirken bir yanında kardeşi iris, diğer yanında da sofie bulunuyor. justine ve sofie evlenmişler. o sırada justine ve sofie'nin yanında küçük bir çocuk geliyor. bu çocuk sofie'nin çocuğu. çocuğun ben hawkins'ten mi yoksa justine'den mi olduğu belirsiz. işte tam bu noktada gnostik incillere geri dönelim. sophia'nın yani ilk omega'nın bir oğlu oluyor. adı da yaldaboath. yaldaboath, insanlığa şekil veren bir karakter. yani ikinci dünya savaşı sonrasında dağılmış olan insanlığı derleyip toparlayan biri oluyor. yani sofie'nin oğlu, avatara'ların biten savaşının ardından aynen başa dönen mitolojinin devamı oluyor. yaldaboath oluyor. carnivale'de ise ekip dağılmış durumda. striptizci dreifuss ailesi floridaya taşınmış. jonesy ve eşi carnivale'den ayrılmışlar. ben hawkins ise management'ın yerine geçmiş durumda. ancak sezon başında ben hawkins ne oluyorsa eski ekibi yeniden toparlamaya başlıyor ve savaş yeniden başlıyor. muhtemelen ikinci dünya savaşının sonuna dek sürecek olan savaş. trinity kulesinin üzerinden görülecek iğrenç güneşe dek. bu hikaye, iyi ve kötü arasındaki savaşı işleyen benim gördüğüm yapımlar arasında en iyisi. hayatım boyunca izlediğim diziler arasında da öyle. ne lost, ne prisonbreak, ne battlestar, ne heroes, ne bir başkası. hiç bir dizi bu derece bir hikayeyi gösterip de vermeme gibi numaralara kalkmadan, olduğu gibi aha işte budur budur budur diye dan dan dan diye veren başka bir yapım görmedim. ayrıca dizide daha anlatılacak onlarca ayrıntı bulunuyor. sauniere manuscript, tapınak şövalyeleri bağlantısı gibi. muhtemelen tapınakçılar da avatara'lara hizmet ediyordu dizide belki çekilirse ilerki sezonlarda bunu da görebiliriz. devamını yapsınlar bu dizinin. ne gerekiyorsa yapın bu diziyi devam ettirmek için. reytinkmiş. sokim reytinge. 100 milyon dolarım olsa cebimden çıkarıp çekinmeden yapımcısı olup çektirirdim bu diziyi. öyle muhteşem bir şey.
(madeath - 21 Temmuz 2008 02:49)
tum seriyi defalarca izlemis olsaniz bile bazi bolumlerde halen kendinizi o kadar kaptiriyorsunuz ki, vizeye gec girebiliyorsunuz. yarim yamalak bir final yapip su diziyi yayindan kaldiran ve the flight of the conchords'i tutmayi secen kanal yonetimine ne kadar kufur etsek azdir.
(glosoli - 9 Nisan 2010 22:55)
öncelikle ben bu diziyi ikinci sezondan sonra yayından kaldıran adamın amına koyayım. sıfatını sikeyim onun.çoğunluk brother justinciymiş herhalde ama genelde kötü adamı tutmama rağmen ben ısınamamıştım pek ona. benim adamım samson'dır, hasta olmuştum herife. kendisini canlandıran michael j anderson'ı tebrik ediyorum, bu abimiz maalesef carnivale'dan sonra pek bir iş yapmamış. ama bu saatten sonra bir filmde ya da dizide oynadığını duyarsam sırf onun için izlerim. bu dizide değişiklik olarak iyi tarafı desteklememin sebeplerinden biri bu abidir, diğeri de iyilerin aslında o kadar da iyi olmamasıdır herhalde. çoğunun bir kusuru, bir ordu hatası var. iyi demek bile yanlış olur bi çoğuna. brother justin'e de kötü demek yeterli olmaz zaten. evil kelimesinin karşılığı kötü değil, şeytani falan da kurtarmıyor. net bir kelime yok galiba türkçe'de evil'a karşılık olarak. ama işte brother justin evil dediğimiz şey, karnaval tayfası da iyi olmasa bile bu derece bir kötülükle alakası yok. benim izlerken sövdüğüm iyi adamlar brother justin konuştukça hallelujah diye bağıran lüzumsuz tiplerdir herhalde. samson ve karnavalı değil.çok karıştırdım yukarıda, her şey birbirine girdi. olur o kadar çok da önemli değil. bitirmeden jeneriğe de değinmek lazım tabi. hbo standartlarının bile çok üstünde, ki hbo dediğin kanal kral jenerikleriyle bilinir. gördüğüm en iyi jenerik diyebilirim. true blood'ın jeneriğine biraz haksızlık etmiş olabilirim gerçi ama carnivale'ın jeneriği olmanın o kadar da ayrıcalığı olsun bir zahmet.sonuç olarak izleyin bu diziyi. bir çoğunuz beğenmeyebilir ama sikim sikim şeylere harcadığınız zamanın birazını ayırıp birkaç bölümünü izleyin. kendiniz görün beğenip beğenmeyeceğinizi.
(tutkal - 15 Ağustos 2010 01:47)
hayatımda izlediğim en iyi dizi. dizinin içerdiği metaforun, jenerikte kullanılan eşyalara kadar bölüştürülmüş alt metinlerin haddi, hesabı olmamakla birlikte dizi adeta sizi içine alır, karnavalın ortasındasınızdır. 5-6 yıl önce izlemiş olmama rağmen adı aklıma geldiğinde hala gözlerime kum dolar *. hakkını vere vere anlayan sayısı diziyi kotarmaya yetmeyince en baştan 3 sezon olarak planlanan dizi 2. sezon finali ile tarihe gömülmüştür. üzmüştür.
(chingon - 14 Ağustos 2011 20:02)
iki sezon boyunca şu şaşkın ifadeyle izlenen bir diziden bahsediyoruz... http://i.imgur.com/xeokv.jpgizlememek delilik olmalı.--- spoiler ---samson: you remember lyle donovan?jonesy: the cop? yeah, it was a friend.samson: he is son of bitch now.--- spoiler ---
(tahrik olmusken objektif olamam - 15 Nisan 2012 18:33)
havada bırakılışının ardından yıllar geçse de, bazı sahneleri halen ilk defa izlermiş kadar net hatırlanan dizidir.hbo diziye son vereli yıllar oldu ama herkesin içinde bir uktedir serinin devamı. başka bir kanalda yeni sezonlar, bir tv filmi, bir roman ya da çizgi roman serisi... sadece havada kalan parçaların birleştirilmesiydi istenen. bu gerçekleşmeyince de zaten dizinin yarım yamalak bir finalle bitirilmesine içerleyen takipçiler farklı ortamlarda organize olup tepkilerini dillendirdiler. son sezonu 8 emmy ödülü adayı olan bir dizi için seslerini yükselttiler ancak tüm bu çabalar bölüm başına 4 milyon $ maliyetli diziyi geri getirmeye yetmedi.sonlandırılan bir dizinin ardından fanların bu derece yüksek bir ses çıkarması olayı sanıyorum sadece futurama için yapıldı daha önce ve yıllar sonra dizinin yayına dönmesi ile son buldu. hbo ise elindekinin altın olduğunun bilincinde, dizinin haklarını ne büyük yayınevlerine, ne marvel comics'e ne de film yapımcılarına satmaya yanaşmadı tekliflere karşın. elindekini kullanmıyor ve başkasına da vermiyor, bildiğimiz huysuz çocuk hareketleri...yazarlar ellerinde 50 bölümlük bir hikayenin bulunduğunu söylüyorlar, dizinin son iki-üç bölümüne koca bir sezonun sıkıştırıldığı da net bir şekilde görülmekte. hal böyleyken bir yapım nasıl heba edilir en güzel örneklerindendir carnivale. sanıyorum böyle bir yapım hakkındaki yazıya başlık olacak kelimeler dizinin kilit rollerinden samson'ın ağzından dökülenlerdir; because management says so. biz de bu şekilde değerlendirelim. artık geri dönme ihtimali olmayan bu yapımı belki ileride roman olarak görürüz raflarda, daha fazlası değil.yıllar sonra gelen edit: bir ümit daha varmış sanırsam. hakları satılıyor diyorlar.
(glosoli - 2 Eylül 2012 03:40)
brothers and sisters,umtsuz zamanlardayız. dünya bataklığa battıkça armageddon vakti yaklaştıkça hollywood paganlarının çıkardığı saçma diziler umudumuzu yok ediyor. ortaya çıkarılmış muazzam dizileri yarıda kesen paraya susamış gözü dönmüşleri unutmayacağız. onlar darwin'e tapan din karşıtı, karanlığın çocukları! rahip justin'in vaazlarını dinleyip etkilenmemenin mümkün olmadığı dizi.
(eleutheiros - 14 Ekim 2014 01:32)
izledikten sonra ister istemez masanin tozunu almak, gidip bir dus almak isteyeceginiz dizi. bir dizi bu kadar tozlu mu olur be ? ilk bolumunden kendine baglayan yapimlardan.
(ogamiitto - 14 Ekim 2004 04:24)
the x files severlerin hatirlayabilecekleri humbug bolumunu alin, millenniumun kendini iyice hristiyanlik mitolojisine verdigi kapkaranlik 2. sezonuyla carpin, ustune ray bradburynin something wicked this way comes sosu ekleyip 1930'lu yillarin great depressionli, dust bowllu amerikasinda kivama gelene kadar pisirin; buyurun size carnivále.hapis kackini ve farkli bir healing yetenegi olan genc ben hawkins, yapisik ikizlerden, sakalli kadinlara, telepatik gucleri olanlardan, gelecegi gorebilen tarot falcilarina, akla gelebilecek her turlu freaki ve paranormal eglenceyi barindiran bir karnaval, bu karnavalin gizemli managementi ve management'in emir kulu, herkesin gozunde asil patron olan cuce samson bir tarafta; tanrinin adami ve onun emirlerini yerine getirmek icin her yolu mubah goren rahip justin, ablasi iris, onlara babalik etmis peder norman ve bu uclunun gocmenlere bir kilise kurma hayaliyle baslayan olaylar silsilesi diger tarafta yerlerini alarak iyinin ve kotunun ebedi savasinda farkli bir strateji izlemek uzere hikayeleri kesisene kadar uzun bir yolculuga cikmalarini konu alan ve magic realismin (gabriel garcia marquezin oglu ve dizinini ana yonetmenlerinden rodrigo garcia sagolsun)elle tutulur gozle gorulur hale gelmis kusursuz bir basyapit. her bolumde detaylara gosterilen ozen, ulan bu da nerden cikti diye kafalara takilan her soruyla elbet ilerleyen bolumlerde bir yerlerde karsilasilacak olmanin verdigi huzur ve gerginlik, zaman zaman gercekten korkutucu, her daim tuyler urpertici bir atmosfere ve hikayelere sahip olmasi ve elbette ki basta nick stahl, clea duvall, michael j anderson ve clancy brown olmak uzere izleyiciyi carnivále'nin buyulu gercekciliginin icine cekmeyi basaran mukemmel kadrosuyla bana "tv tarihinin en iyilerinden" damgami vurdurtmayi basarmis ve tum diziseverlerin bir yerlerden bir sekilde bulmasi gereken, olmadi dizinin hakkini verebilecek bir kanalin (biri cnbc e mi dedi?) yayinlamasi sart olan daniel knauf yaratici zeka urunu.
(the 8th endless - 7 Nisan 2005 20:12)
hbonun akil almaz bir kararla iptal ettigi; televizyona gelmis gecmis en yaratici en orijinal dizilerden biriydi carnivale. yaraticisi daniel knauf taa '90li yillarin basinda sekillendirmeye basladigi bu buyulu dunyayin hikayesini "3 ayri ucleme" olarak gormusken, yayinlanan ilk 2 sezonu bu uclemenin ilk parcasi olarak dusunulmesi gerektigini hemen her yerde soylemisti. ki soylediklerinin ne kadar dogru oldugu, dumur edici bir sonla biten 2. sezon finali ile kanitlanir. oysa bu bolumun yayinlanmasiyla tatile giren carnivale'nin, basta hayranlari olmak uzere hemen herkes 3. sezon icin geri donmesini beklerken hbo yoneticilerinden en yetkilisi "dizi dogal omrunu tamamladi, ve hikaye coık guzel bir sekilde anlatildi" gibi en hafif tabiriyle abuk bir gerekceyle karnavalın şehirden ayrılacağını duyurdu. oysa gercegi zaten herkes biliyordu: dizi televizyonun en pahali yapimlarindan biriydi, odemeli kanal olsa bile hbo icin ratingleri dusuktu ve carnivale icin yayinlanmaya basladigi 2003 yilindan beri dogru duzgun bir kampanya calismasi hic ama hic yapilmamisti. carnivale'in iptali, aslinda hbo icin de sonun baslangici denebilir. ratingleri bu diziden daha dusuk olan the wirein yeni sezonda geri donecek olmasi kimsede bir heyecan uyandirmiyor, tuhaf bir sekilde carnivale'in kardesi(abi de olabilir?)olarak gorulen deadwood pek parlak ilerlemiyor, six feet under bu yil 5. sezonu ile veda ediyor, sopranosun yeni bolumleri ise 2006'da baslayacak. bu gunlerde yeni yayin donemine baslayan hbo'nun yeni dizilerinden lisa kudrowun basrolde oldugu bir sitcom(the comeback) icin tam bir fiyasko denmekte. diger yapimlar ise reality-sitcom tadinda, daha cok dogaclamaya dayanan komediler. bugune kadar yaptigi her drama bir efsane olan hbo, anlasilan bu yil tum umitlerini eylul ayinda baslayacak 100 milyon dolarlik dizisi romea baglamis durumda. e bu nokta da insanin aklina su soru geliyor: maliyetinden her dem sikayet edilen carnivale'i, ondan 2 kat daha pahali bir dizi icin mi iptal ettiniz?carnivale geceleri gizlice los isikta okunan bir kitap gibi bagimlilik yapan, heyecan uyandiran, hayalgucunu tetikleyen yasak bir kitap gibiydi. ve biri kitabin en heyecanli yerinde elektrikleri kesti.
(the 8th endless - 17 Haziran 2005 23:07)
peder justin rolünde mesut yılmaz'ın klonunun oynadığı enfes dizi.(bkz: clancy brown)
(rise of the equilibrium - 25 Temmuz 2005 10:49)
bu entry yuksek dozajda spoiler icermektedir !--- spoiler ---before the beginning, after the greatwar between heaven and hell, god createdthe earth and gave dominion over it tothe crafty ape he called man; and toeach generation was born a creature oflight and a creature of darkness; andgreat armies clashed by night in theancient war between good and evil. therewas magic then, nobility, andunimaginable cruelty; and so it wasuntil the day that a false sun explodedover trinity, and man forever tradedaway wonder for reason.- samson--- spoiler ---oncelikle sunu soyleyebilirim ki; "bence" yazilmis en zekice ve ilgi cekici senaryo olmakla beraber; yapilmis ve yapilabilecek en basarili dizidir. lakin dizinin butcesi de ayni seyi soylemekte; hatta dizinin 2. sezondan sonra iptal edilmesi de hbo'nun bu butceyi karsilayamamasi ve rome adli yeni dizinin butcesini kisitlamamak amaci ile gerceklesmistir.aslen dizi o kadar fazla mesaj icermektedir ki; ve hepsi o kadar zekice hazirlanmistir ki; insanin bölümleri tam anlami ile anlamasi icin 3er 4er kere seyretmesi gerekiyor ki bu da 24 bölüm ve oralama her bölümün 50 dakika olmasindan dolayi 60 saat'e, kisaca iki gunden fazlasina denk dusmektedir. tüm bölümleri izleyebilmis bir insan olarak gercekten kacirilmamasi gereken bir dizi oldugunu soyluyor ve artik dayanamayarak dizi hakkindaki yorumlarima spoilerlar esliginde basliyorum.--- spoiler ---efendim dizi 1930'lu yillarda gecmekte olup; bir karnavalin sehir sehir gezmesi sonucu olusan olaylari anlatiyor. fakat bu asiri derecede yuzeysel bir bakis acisi olmaktadir. bu noktada cok onemli bir cumle olan "nothing is quinsidence (hicbirsey tesaduf degildir)." devreye girmektedir. spoilerda veriyo olsam dizinin tamamini anlatmayacagim; lakin onemli noktalara deginecegim evet. ilk bölümde tesadüf eseri karnaval ile karsilasan ben hawkins -ki ilerki bölümlerde creature of light olarak adlandirilacaktir- bir sekilde karnaval ile seyahat etmeye baslar; ve ilerki bölümlerde anlariz ki aslinda bu bir tesadüf degil, ben'in kaderidir ve onun cizilmis yoludur.diger bir ana karakterimiz olan brother justin -peder-; zenginlerin bulundugu bir mekanda -o gunlerin orage countysi denilebilir- pederlik yapmaktadir. lakin ilk bölümde direk gözümüze sokulmasi uzere görürüz ki peder justin'in ilginc bir gucu vardir. justin insanlarin gunahlarini gorebilmekte ve bunlari onlara gosterebilmektedir. justin; baska bir peder tarafindan yetistirilmis ve man of god olarak yetistirilmis -yani tanri'nin yolundaki adam- bir kisi olarak; bu yolda ilerlemis ve en sonunda kendini yetistiren insan gibi o da bir peder olmustur. olaylar, ilk bölümün hemen sonunda varoslarin yasadigi yan mahalleye gitmesi ile baslar. buradaki bir bar'in kapisinda dururken, bir anda kar yagmaya baslamasi, hemen akabinde karin, kana donusmesi; ve bir anda barin isikli tabelasinin patlamasi ve tabelada sadece bir hac isaretinin kalmasini, justin ilahli bir isaret olarak görür ve tanri'nin kendisi ile konustugu izlenimini elde eder ve bunu orada bir kilise kurmaya karar verir.sonuc itibari ile daha fazla entry gevelemeyip, asil ve onemli kisimlara gecmek istiyorum. evet; burada justin ile konusan birisi gercekten vardir; lakin ilerleyen bölümlerde anlasilacagi uzere bu tanri degil; seytandir. en basta samson'un dedigi gibi ; "each generation was born a creature of light and a creature of darkness" ; her bölümde bir creature of light ve creature of dark dogmaktadir ve bunlar ayn isoylardan gelmektedirler. lakin bir sekilde random olmaktadir bu olay. soyle ki ;a'nin oglu bx'in oglu ya creature of light iken, b creature of dark olabilmektedir. aynisi x ve y icinde gecerlidir. yazdigim cumledeki light ve darklarin yerini degistirin anlicaksiniz. yok onu da yapamadim salagim ben diyosaniz gidin gözüm gormesin sizi, diziyi falanda izlemeyin. neyse. bir sekilde bu ying yang felsefesine -galbia oydu hatirlamiyorum- isaret etmektedir. her iyiligin icinde bir kötülük, her kötülügün icinde bir iyilik olmasi olayi. buna karnavaldaki strip şov yapan ailede de rastlamak gayet mumkundur. aslen ne kadar boktan bir is yapsalarda, baba karsini ve kizini pazarliyor olsa da; aile birbirine o kadar baglidir ki, bir cok kez kopma noktasina gelmis olsalar bile, her zaman arada kalmayi basarmislardir. buna diger bir onemli ornek de, bir onceki nesildeki creature of dark olan henry scudder'dir. kendisi creature of dark olmasina ragmen, bir sonraki nesilden kacmak icin -ilerki bölümlerde anlasilacak sebebi- yuzunu degistirmis, kendini ölü olarak gostermistir.bir diger onemli karakter ise samson, yani karnavalin yoneticisine -management- en yakin olan kisidir. samson patron olarak gozukse de, her daim emir veriyor ve kuralara gore oynuyor gibi gozukse de; aslinda onun hakkinda bilinmeyen cok fazla sey vardir. ozellikle samson, birinci sezonda "pick a number" isimli bölümde takdire saayan aksiyonlar yapacak, ve bu cumleler biraz daha anlam kazanacaktir.dizinin kilit noktasi ** olan sophie, karnavalda tarot fali bakmaktadir. daha once yasanmis bir olaydan dolayi*** felc geciren annesi ile telepatik bir sekilde konusabilen sophie, annesinin kartlardaki gelecegi gorme yetenegi sayesinde karnavalda fal bakarak para kazanmaktadir. sophie dizinin ilerleyen bölümlerinde yuksek derecede ön plana cikmakta ve tam dizinin kaderini cizecek kisi olarak lanse edildikten hemen sonra hbo diziyi bitirmektedir.yazacak cok fazla sey olmasina ragmen; ben ozellikle bilinmesi gerekenleri yazarak burada bitirmek istiyorum artik.1 - dizi izlenirken "hasiktir ulan bu nasil oluyo götlerinden atmislar." dememek lazimdir, lakin daha ilk bölümde hemen basta samson konusurken "there was magic then..." diyerek "bak arkadasim sihir mihir var burda, götümüzden falan attigimizi sanma ha." demektedir.2 - dizide bir adet creature of dark, bir adette creature of light olmaktadir ve bunlar kendilerine ait ozel gucler barindirmaktadirlar. bunlardan birincisi ben hawkins, healing gücüne sahip olup; insanlari iyilestirebilme yetenegne sahiptir. fakat bu guc canı sıkıldıkca kullanilacak bir guc olmayip ben'in kendi deyimi ile "transfor of life from someone to another" olmaktadir. yani bir kisinin hayat enerjisi ile baska birisini heal etmektir. bu hayat enerjisi bir insandan olabilecegi gibi, bir hayvan ya da bir bitkiden de olabilir. bunun disinda justin'in kisilerin gunahlarini gorebilme gucu, ve bazen kontrolunu kaybettiginde ortaya cikan darth vader tarzi gucleri vardir. bunun disinda ikinci sezonun son bolumunde anlasilicak olan omega, hem light, hem de dark tarafin guclerine sahip olmaktadir (bkz: every prophet in her house).3 - dizi aslinda ilk bölümünden itibaren ilerki bölümlere yuksek derecede spoiler etmektedir. dikkatli izlendigi takdirde ilerki bölümlerde neler olacagi cok guzel bir sekidle tahmin edilebilir, dizi cok daha net anlasilabilir. 4 - her nesilden bir light ve dark creature cikmasinin yaninda, bir de usher of destruction vardir ve bu dark creaturelarin en buyugudur. dizi boyunca uzerinde bir agac dovmesi olarak gorulucek adam budur. daha dogrusu "o" olmaktan ziyade, onun dunya uzerindeki yansimasidir, tasviridir.--- spoiler ---bunun disinda az sonra ilk bölümü cnbc e'de baslayacak olan ve 24 bölümünü de tekrar izleyecegim dizidir; kacirilmamasi siddetle tavsiye edilir. özellikle internet forumlarinda -yahoo özellikle tavsiye edilir- carnivale fan forum'larinin okunmasi, degisik yorumlarin takip edilmesi, dizide kacirilan ya da verilen gizli mesajlari yakalamak acisindan cok verimli olmaktadir. hepsi bir yana, dizi ikinci sezonun 12. bölümü ile sona ermekte olup; "ee noldu simdi? nasil biticek bu?" seklinde tepkiler verdirmektedir. bunun yaninda dizinin butce yuzunden devaminin cekilmemesinin asikar olmasina ragmen, hbo'dan yapilan aciklama "dizinin dogal omrunun bitmesi ve hikayenin cok guzel bir sekilde baglanmasi" olmustur. bi siktir git dedirtmistir. yazdikca yaziliyo, sonu gelmiyo; o yuzden (bkz: bu da boyle bir animdir).--- spoiler ---*** : sophi'nin annesi, ilerleyen bölümlerde kizina telepatik olarak bir shane gosterecek, ve bu sahnede sophie; annesine usher of destruction'in tecavuz ettigini gorecektir. bu cok onemli bir sahne olup; hemen bundan 4 bölüm sonra, bu tecavuz sahnesinin ayrintilari (hayir porno olarak degil, sebep sonuc olarak) aciga cikacak, sophie'nin omega olma sebebi anlasilacaktir. bunun yaninda cok onemli bir spoiler olarak sunu soyleyecegim ki dizi biraz daha anlasilir hale gelsin ; görülen halusinasyonlarda usher of destruction'in yerine justin'i koyunuz.--- spoiler ---"the people in these towns are asleep. we wake them up."edit : super bir jenerigi ve theme song'u olan dizidir ayrica. jenerik ödül almisti yanlis hatirlamiyorsam (kaynak : the 8th endless). bir de bol bol duyacagimiz uzere (bkz: let s shake some dust).edit 2 : ilk bölümde lodz , ben'in ruyasini gormeye calisirken bazi seyler gormus bir sey soylemis, ve bu sey altyazida "zicada" olarak cevrilmistir; lakin bu zicada degil, daha once karnavalda calismis olan scudder'i gormesinden dolayi agzindan cikan "scudder!" kelimesi, ve denyo bir tercumanin altyazisindan cikmis zicada kelimesidir. scudder onemli bir karakterdir, evet (bkz: henry scudder).
(polifonik osuruk - 14 Eylül 2005 20:37)
carnivale'in birinci bolumunun adi, milfay'dir.bu bolum herhangi bir dizide gordugum en guzel karakter tanitma bolumlerinden biridir. iki ayrı hikayenin ana karakterleri sunulur bize, ama asil kahramanlar tabi ki daha dikkat cekicidir. tv tarihinin belki de en uyuz en ketum bas kahramanlarindan biri olan ben hawkins, merak edenler icin soyleyelim, birinci sezonun sonuna kadar bu tavrindan vaz gecmeyecektir. bunun nedenlerinden birini, sophie tarot falina bakarken ogreniyoruz. annesinin "seytan tarafindan isaretlenmis" olarak gormesi, ben'in yetenegini yeterince kesfedememesine ve ondan korkup saklanmasina neden olmustur. hapis kackini hawkins'i, annesi oldukten ve evi yikildiktan sonra aralarina alan carnivale(ki bu karnavalın da ismidir) ekibi, management'in dedigi gibi "beklenen" bu adami polislerden saklamaya calisirken hawkins de karnavalın içindeki gizemi cozmeye ve dizinin başında samson'in kisaca degindigi iyinin ve kotunun ebedi savasindaki yerini almaya baslar. bu yolculukta hawkins'le en cok hasir nesir olacak kisiler ise annesiyle telepatik iletisim kurabilen tarot falcisi sophie, dusunceleri okuyabilen kor profesor lodz ve karnavalın gorunen yoneticisi samson'dir. california'daki kahramanlarimiz ise din adami brother justin ve ablasi iris crowe'dur. bu bolumun yildizi diyebilecegimiz justin kendini dine biraz fazla adamis bir goruntu sergilemektedir. kilisede bagis sepetinden para calan eleanoru soke edici bir sekilde cezalandiran justin bunun henuz farkinda degildir, ayni sekilde japon bar'in onunde yasadigi "deneyim"i de tanrinin bir isareti sanmaktadir, oysa hicbir sey gorundugu gibi degildir. iris ise, kardesine her seyiyle inanan, olaylara mimum mudahalede bulunan fakat gozlem gucu son derece yuksek, koruyucu bir abla gorunumundedir. hawkins ve brother justin'i birbirine baglayan en onemli isim ise cnbc-e'nin altyazilarini hazirlayan muthis ekip sayesinde harcanmistir. lodz'un, ben'in ruyasini okudugu sahnede agzindan cikan kelime "zicada" (ki zerra alakasi olmayan son derece gotten uydurma bir kelimedir) degil "scudder"dir. onun hikayesi ise ikinci bolumde baslar.ilk bolum gercekten de tamamen karakterler uzerine yogunlasmistir, ancak ikinci bolum "after the ball is over" ile olaylar da devreye iyice girecektir. acilistaki ruya sahnesinin ise, ilk sezonun tamamini bitirdikten sonra bir kez daha izlenmesi tavsiye edilesidir. sonuc sasirtici, ve carnivale'in arkasindaki muhtesem ekibe daha da fazla saygi uyandiran turdendir.carnivale'in gizemli ve muhtesem dunyasina hos geldiniz.
(the 8th endless - 14 Eylül 2005 23:22)
ilk üç bölüm itibarı ile ağır ağır, sindire sindire ama şahane bir şekilde, klişelerden uzak ilerleyen, kategorizasyonu imkansız dizi. biri sokakta çevirse, "ne anladın lan kerata ilk üç bölümden? anlat bakalım hikayeyi, nedir yani " dese, ne cevap vereceğimi şaşırır, "abi işte sirk, rahip, cüce, tarot, hebele hubele, ama çok güzel" der adam gibi iki cümle kuramam, allah kahretmesin.
(gebura - 28 Eylül 2005 22:12)
dizideki toz fırtınaları üstüste pamuk ekilmesi sonucu toprağın güçsüzleşerek erozyona uğramasının sonucu idi. bankalar kredi vererek çiftçilere sürekli pamuk ektiriyorlardı. çiftçiler pamuğun toprağı fakirleştirip sonuçta erozyona yol açtığını bildikleri halde borç döngüsünden kurtulamadıkları için pamuk ekmeye devam etmek zorunda kalıyorlardı. sonuçta toprak iyice fakirleşince borç ödenemiyor ve banka toprağa el koyuyordu. bir şeyler hatırlatıyor mu?evet "şeytan" gerçekten işbaşındaydı o yıllarda ama adı "kar hırsı"ydı, gemi azıya almış kapitalizmdi. amerikan kırsalının karakteristiği olan küçük çiftçiler bu dönemde ortadan kaldırıldı. dizinin ilhamının kaynağı kült roman gazap üzümlerinde anlatılır bu. ille bir şeytan aranıyorsa o küçük insanların hayatlarını cehenneme çeviren finansal sermaye yani "the bank" idi. dizinin başında ağzını açmış gelen greyder onu temsil ediyordu. bu sahne henry fonda'nın oynadığı orjinal ilk uyarlamadan birebir alınmadır. şimdi şeytan tekrar işbaşında. 1945'e kadar yuttuğu yirmi milyondan sonra insanlık ona karşı direnerek epey geriletmeyi başarmıştı. şimdi meydanı boş bulup geri döndü. katrina felaketi de toz fırtınalarının bugünkü karşılığı değil mi?bölümler ilerledikçe hikaye insanı daha da sarıyor. tarot marot görünce kıllanmıştım yeni bir mistik saçmalık diye ama izledikçe gördüm ki alakası yok. dizideki gerçeküstü tüm ögeler aslında birer gönderme, mecaz.bir çok zengin metinden beslenmiş olması diziye pek fazla dizide rastlanmayan bir derinlik veriyor. en temel kaynağı kesinlikle eski ahit. elinde asası ile koskoca bir gezici sirki kasabadan kasabaya gezdiren cüce samson bildiğimiz musa. o da kavmini peşinden sürüklüyordu peşi sıra elinde asası ile. müdüriyet ise yehova. musa tanrıyla görüşmek için dağa çıkıyormuş, samson da müdüriyetin karavanını ziyaret ediyor. şüphe edip otoritesini sorgulayanlar da yok değil tabi. -müdüriyet diye bir şey yok. hiç olmadı. -görünmeyi istemezlerse görünmezler. peder justin dizide daha çok tamamlayıcı bir öge gibi şimdilik, bir tür epik anlatıcı. tevratın ilgili bölümlerini onun ağzından duyuyoruz. dizinin girişinde dönemin pek çok figürünü görüyoruz: mussolini, roosevelt, stalin. kötü bir dönemi yaşayan insanlık ve çağın zalim firavunları. sığınacak yer arayan yollara düşmüş insanlık ve onları yönlendiren bilinmez bir otoriteden emir aldığını iddia eden bir eli asalı. gerçekten dahiyane bir hikaye. (bkz: saygı duyuyorum)
(kunta kinte - 11 Ekim 2005 10:33)
bende banyo yapma hissi uyandıran dizi..önce kendim yıkanıcam sonra sırayla ben hawkins,sophie,libby fln hepsini yıkıycam,sonrada elbiselerini yıkıycam...tamam böle derin anlamlı orjinal bi diziyi izlerken bunları düşünmem şapşallığın önde gideni ama o toz,sarı renk hakimiyeti,pis kıyafetler beni benden alıyo..tabi bütün bunlar karnaval ahalisini yakından takip etmeme ve dizinin bitmemesi isteğime engel diil..isterdim ki bokyiyen hbo diziyi 'bitti bukadardıı! herkes evinee' die bi anda bitirmeseydi.
(mini anden - 19 Ocak 2006 10:57)
son bölümü bugun cnbc e'de gosterilen ve hbo'nun "hikayesini tamamen anlatti ve artik bitmemesi icin bir sebep kalmadi" gerekcesi ile ucuncu sezonunun cekilmedigi dizi. simdi oncelikle (bkz: #8194568) diyoruz ve dizi henuz yeni gosteirlmeye baslamisken yazdigimiz bol spoilerli entryi referans gosteriyoruz ki orda yazdiklarimizi tekrar etmeyelim.--- spoiler ---simdi bugun bu dizinin son bölümü verildi. lakin "tam anlatilmis olan hikaye" aslinda tam anlatilmamakla beraber , carnivale tasarim asamasinda bir ucleme olarak baslayip; ikileme seklinde bitmek zorunda kalmistir. aslinda sebebi bir cok kez belirttigimiz gibi hikayesini anlatmis olmasi degil , rome'un butcesini karsilayabilmektir. neyse... peki eksik kalanlar ne oldu ? oncelikle; sophie gibi bir anakarakterin -ki dizinin ucuncu sezonunda super onplana cikacakti- ayri hikayesini dinleme sansimiz olmadi. tam bu arkadasin brother justin'in kizi oldugunu ogrenmistik ki dizi bitti. hatta lodz'un "sophie is omega" seklinde aynaya ruj ile yazdigi mesaji hic anlamamistik. hemen kisaca bunu anlatalim. creature of dark ve creature of light'lar birer avatardir ve ilk avatar kayitlari kaybolmus olmasina ragmen bir kadindir. ve dolayli yoldan son avatar da kadin olacaktir. yani sophie'nin omega olma olayi oyle az buz bir sey olmamakla beraber , sophie'nin son avatar olmasindan kaynaklanan bir olaydir. sonralikla baglanamayan bir diger olay olarak yilanli ablamin ölüleri görebilme yetisidir. aslinda bu yeti uclemenin sonunda -yani ucuncu sezonda- on plana cikacak olup , bize cesitli eglenceler sunacak , cesitli dumurlar yasatacakti. lakin bunu da baglayamadilar. ve son baglanmamis nokta olarak lodz'un lila'ya dedigi "bir sure sonra tekrar beden bulacagim et kemikten..." cumlesidir. lodz'un ucuncu sezonda geri donecegi ve cesitli ilginclikler yapacagi kesindir lakin gormek firsati edinememisizdir. hatta o kadar kotudur ki , lodz'un ne ya da kim oldugunu hicbir zaman ogrenemeyecegizdir. her ne kadar lodz cesitli gucler elde etmeden once basit bir ayi egitmeni olarak gozukse de , kendisi icin aslinda cok ayricana bir avatar ya da tanri nin dunya uzerindeki yansimasi seklinde benzetmeler cesitli carnivale fan forumlarinda yapilmaktadir. ve hbo'ya o kadar minnet borcluyuzdur ki bu kilit noktalari ogrenmeden , kapatmadan , dizinin hikaye olarak kendini nalattigini dusunup diziyi bitirmislerdir.peki eger dizi devam etse ne olacakti ? hemen daniel knauf'un acikladigi bir kac noktayi yazalim, insanlarin ici rahat etsin ;oncelikle hikaye, dizinin son bölümünün 5 ya da 10 yil sonrasinda geciyor. brother justin ölmüyor evet. sophie , omega olmasi dolayisi ile herseyi bitirecek olan kisi oldugundan hem good , hem evil gucleri tasidigindan bir sekilde heal ediyor kendisini -ki bu son sahnede misir tarlasinin kurumasindan anlasilabilir-. ben hawkins carnivale'in managementi pozisyonuna geciyor ve carnivalei yonetmeye basliyor. kimse merak etmesin jonesy de ölmüyor. bunlar bilinen kesin seyler. lakin bundan sonrasi tamamen muallak. the 8th endless ile yaptigimiz tartismalarda ben inatla sophie'nin ben'den -hayir benden deil , ben hawkins'den- hamile olup cocugunu doguracagini ve bu cocugun turlu ilgincliklere sebep olacagini savunmus olarak sadece "ah be abi" diyebiliyorum...--- spoiler ---gelmis , gecmis ve bitmis super olan dizidir... ucuncu sezon belki film ya da cizgi roman olarak cikabilecekmis. boyle de guzel bir haber almistik bir aralar. lakin soyle ki , carnivale'in ilk iki sezonunun arasinda 1,5 - 2 yil gibi bir sure oldugu dusunulurse hbo'nun belki kfaasina dank eder ve ucuncu sezonu cekerler... ne super olur ama dimi ? pek tabi... super dizi...
(polifonik osuruk - 22 Şubat 2006 22:47)
kesinlikle kült statüsüne sokulabilinecek bir yapımdır. ne zırt pırt karşınıza çıkan özel efektler, ne çıplaklık * , ne de ahmak kitleyi çekmek adına fotomodel gibi oyuncular. sadelik dizinin özünü oluşturuyor. lakin seyircisini kendine bağlayan büyük bir numarası var; senaryo! aslında daha ilk bölümdeki rüya sekansından pekçok şey belli olmuş oluyor, ancak ileride geçrekleşecek olayları bilmeyen biz seyirciler için bunlar birşey ifade etmiyor. her bölümde söz konusu rüya sekansı öyle ya da böyle tekrarlanıyor. dizinin yaratıcısı daniel knauf, biz izleyiciler ile her bölümde oyuna çıkıyor kısacası.elimden geldiğince açıklamaya çalışayım, iki sezonu da izlemiş ve halen aklında soru işareti bulunan sözlükçüler için.--- spoiler ---öncelikle dizinin özünü oluşturan avatar olgusu işe başlayalım. ilk bölümde hatırlarsanız samson şöyle diyor; ''başlangıç' tan önce tanrı , cennet ve cehennem arasındaki büyük savaşın nihayetinde dünya ' yı yarattı. onun hükmünü ise insan denilen yetenekli, hilekar maymunlara verdi. her kuşağa bir işık yaratığı ve bir tane de karanlık yaratığı düştü. iyi ve kötü arasındaki bu muazzam savaşta, ordular geceler boyu çarpıştı. o zamanlar sihir vardı, asalet ve inanılmaz derecede bir zulüm. ve işte böyle sürdü * . ve insan mucize ' yi * , akıl * ile takas eyledi.işin özü burada anlatılmıştı aslında, biz ise bu iki sezon boyunca avatar hanedanının sonunu izledik. isa * , vaftizci yahya * gibilerin de için de olduğu bir ırk, tanrı ve şeytan 'ın elçileri.iki ev mevcut; karanlık evi ve işık evi. her evin ise bir peygamber' i (bkz: prophet) ve her peygamberin de varisi konumundaki prens'i (bkz: prince) var. işık evi' nin temsilcilerinin iyileştirme, diriltme gibi güçleri var. ancak bunu yapabilmeleri için hayat'ı bir kişiden alıp hasta/ölü kişiye nakletmeleri gerekiyor. yani o avatar adına zor kararlar vermek manasına geliyor bu.karanlık evi'nin temsilcileri ise zihin yönetme, insanın geçmişine görebilmek gibi güçlere sahipler. aslında her iki ev de aynı güç' ten besleniyorlar. sadece doğaları gereği farklı şekillerde kullanıyorlar güçlerini.ayrıca bir ev'in peygamber'i diğer ev'in peygamber'ini yenebilirse hem ondan nimet'ini boon (bu vasıta ile onun tüm bilgisini, gücünü de kendine aktarmış oluyor) alıyor hem de ev' i zafer kazanmış oluyor. lakin bunu dünya'nın yaratılışından beri tam olarak becerebilen bir avatar mevcut değil. bir prens kendi evinin peygamberi olabilmesi için, evin o zamnki peygamberini ya onu şaşırtarak (bkz: pusu) öldürmeli ya da peygamber güçlerini kendi rızası ile prens'e vermeli. böylece prens yükselerek peygamber olacaktır.bir peygamber' in karşıt ev'in peygamberinin güçlerini/nimetini alabilmesi için yine aynı kurallar geçerli; büyük bir süpriz ya da rızası ile.avatar soyu alpha ile başladı; ilk ve tek kadın olan avatar ile. alpha her iki ev'in de güçlerine sahipti. kendisinin havva (bkz: eve) olma olasılığı yüksek. ancak kendisi ile alakalı bilgiler büyük iskenderiye yangını sonrası yok oldu. kendisinden sonraki tüm avatarlar da erkek olarak doğdular.omega ise bu soyun son temsilcisi ve yine bir kadın. aynı şekilde iki ev'in de güçlerine sahip ve bunları kullanabiliyor.usher da son' un geldiğinin müjdecisi. ve kesinlikle bir karanlık yaratığı. asıl adı ile yıkım' ın habercisi.bir kişinin avatar olabilmesi o kişinin, o soydan gelmesine bağlı. bir karanlık yaratığının çocuğu yine bir karanlık yaratığı olabileceği gibi, bir ışık yaratığı olarak da doğabilir. aynı şey ışık yaratığının çocuğunda da geçerli olacaktır. bir avatar' ın annesi doğumdan sonra aklını kaçırıyor. sebebi doğurduğu çocuğun güçleri ile alakalı.bizim hikayemiz ise son beş avatar ile alakalı.lucius belyakov : sondan bir önceki işık yaratığı. rus, karnaval'ın meşhur müdüriyet' i. görevini tamamlayabilmek adına (halini de göz önüne alarak) duygusuzca davranıp, çevresindekileri kukla olarak kullanıyor, maksadına ulaşmak için.ben hawkins : son ışık yaratığı. o kuşağın prens' i. yükselip ve güçlerini ile yazgısını kabullenerek, babası gibi kaçmasın diye belyakov kendisini ben' e öldürtüyor. ben ikinci sezonun ortasına dek yazgısı konusunda isteksiz ve babası gibi bunları reddederek kaçabileceğini zannediyor.hanry scudder : ben' in babası ve belyakov' un düşmanı. diğer bir deyiş ile bir karanlık yaratığı. ancak bu gerçeği her daim reddetmiş, yazgısından ve belyakov ile karşı karşıya gelmekten kaçmış. doğasının tersi bir karaktere sahip. kaçarak huzurlu bir şekilde aile hayatı yaşamayı arzuluyor ancak bu asla mümkün olmuyor. yolculuğu esnasında ben'in annesi ile tanışıyor. ben dünya'ya geliyor. ancak belyakov ve lodz kasabada izini bulunca ben doğmadan orayı terk etmek zorunda kalıyor.lodz : basit bir ayı eğitmeni iken şans eseri scudder ile tanışıyor. birinci dünya savaşı esnasında belyakov, scudder' ı haklayacak iken, şans eseri aç olan ayısı belyakov'a saldırıyor. belyakov feci şekilde yaralanıyor. karşılaşma gerçekleşemiyor. scudder ve lodz avrupa ' ya kaçıyorlar. lodz, scudder' ın ne olduğunu onun ağzından öğreniyor. seve seve bu sorumluluğu * alabileceğini söylüyor. scudder güçlerini ona transfer etmek istiyor. ancak kurallar gereği böyle birşey mümkün değil. lodz sadece telekinetik güçler kazanabiliyor ve gözlerini de kaybediyor. bir şekilde amerika ' ya dönüp karnaval'a katılıyor. belyakov' a yardım ediyor. ilk sezonun sonunda, ben'in elinin güçlenmesi adına, belyakov taraından kurulan bir tezgah ile ben tarafından öldürülüyor. hayatı bir başkasına(!) aktarılıyor. lodz ikinci sezonda ''başkası'' vasıtası ile geri dönüyor. dizi ise kendi bedenine dönemeden tamamlanıyor. dedikodulara göre lodz' un çürümüş olan bedeni ile geri döndüğü, karnaval' daki herkese büyük bir şok yaşattığı şeklinde bir senaryo taslağı hazırlandığı söyleniyor.justin crowe / alexie belyakov : belyakov' un yaşadığını bilmediği oğlu. annesi ve ablası irina/iris ile rusya' dan amerika' ya kaçarlarken (çarlık sisteminin devrilmesi ve belyakov' un oğlunu karanlık yaratığı olmasından dolayı öldürme planı sebebi ile) geçekleşen tren kazasından kardeşi ile birlikte kurtuluyor. rahip norman balthus tarafından bulunup dindar kimseler olarak büyütülüyorlar. ismi, justin crowe olarak değiştiriliyor zira küçük alexie' nin peşinde onu öldürmek isteyenler var `:belyakovun adamları mı dediniz?: .crowe soyadı da önem taşımakta. * incil ' i , tarla' ya dadanan karga ve onunla savaşan tanrı' nın elini hatırlatayım. ikinci sezonun finalindeki korkuluk buna mühim bir gönderme yapmakta.justin, ilk sezonun başında inançlı,sevecen ve fedakar bir peder olarak çıkar karşımıza. okie 'lerin gidebileceği bir kili olmadığı için, elit califonia halkının tepkisini çekmesine rağmen bir bağış(!) vasıtası ile kiliseyi kurar. ancak kimliği bilinmeyen bir kişi tarafından kilise yakılır, kilisede yaşıyan küçük çocuklar feci şekilde yanarlar. bu justin' in büyük bir arayışa girmesine sebep olur, tanrı' dan da uzaklaşmasına.arayışı neticesinde güçleri yavaş yavaş su yüzüne çıkar. kendisi yıkım'ın habercisidir. sadece karanlık yaratığı değildir yani.evine geri döner ve büyük bir kitleyi yanına çekmeye başlar. ikinci sezonda talboth smith vasıtası ile kendi özünü ve doğasını öğrenir. henry scudder'ı aratır, hapisaneden kaçmasını sağladığı varlyn straud sayesinde ona ulaşır ve nimet' ini alır. finalde ben tarafından öldü gibi gözükse de ölmemiştir, biz sevenlerini üzmemiştir.iris crowe / irina belyakov: justin' in ona ensest bir şekilde aşık ve hırslı ablası. hayatını justin'e adamış. onun tanrı' nın seçtiği biri olduğuna inanıyor ve bunun uğruna yapılması zor işler gerçekştiriyor. kendi kilisesini yakıp, insanları öldürmek gibi. ikinci sezonun sonlarında justin'in gerçek doğasını öğrenerek ona karşı cephe alıyor.norman balthus : justin ile iris'i evlat edinerek büyüten rahip. inançlı, sevecen, araba meraklısı. ilk sezonun finalinde justin'in gerçek yüzünü görüyor. ikinci sezon başında felç geçiriyor ve kaderin bir cilvesi ile justin'in evine yerleştiriliyor. justin' in yaptıklarını görünce onu öldürmeye kalkışıp başarısız oluyor. finalde ben tarafından iyileştiriliyor ancak justin'i durdurmaya kalkışınca,bir zamanlar oğlu olarak gördüğü justin tarafından korkunç bir biçimde öldürülüyor.talboth smith : scudder'ın amerika'ya kaçışı esnasında, scudder' ın tapınak şovalyelerine (bkz: templars) katılması ile tanışan okültist. bu sayede avatarlar hakkında pek çok şey öğreniyor. scudder' ın, peder kerrigan ile birlikte gerçekleştirdiği yılan ritüelindeki üçüncü kişi ise kendisi. daha sonra justin'e yardımcı oluyor. yaptığı döneklik ve söylediği ylaan sebebi ile scudder tarafından öldürülüyor.sophie : katatonik falcı apollonia' nın kızı. annesi ile telepatik bir bağları var. daha doğrusu kendisi öyle zannediyor. kartları kuyanın da annesi olduğuna inanması gibi. sophie' nin babası belli değildir. annesi uğradığı bir tecavüz sonucu hamile kalmış. doğumdan sonra ise katatoni 'ye yakalnmıştır.sophie ikinci sezonda bizi şok eder. kendisi justin'in kızıdır. aynı zamanda da son' un diğer müjdecisi olan omega' dır. bu sebepten dolayı annesi tarafından öldürülmeye çalışılır. annesi yanarak ölürken, kendisi kurtulur. bu girişimi, bir tecavüz yüzünden doğumuna, annesinin ondan nefret ettiğine bağlar. oysa gerçek bu değildir. gerçeğiikinci sezonda apollonia' nın hayaletinni de katkıları ile yavaş yavaş öğrenir, finalde ise şok oluruz sayesinde.samson: karnaval' ın yöneticisi olan iyi yürekli, zeki, gerçek bir ticaret adamı olan cüce. belyakov gelip karnaval' ı satın alır, samson' da onun emirlerini uygular. aralarındaki ilişki dostluğa ulaşır. belyakov' un ölümü ile yerine ben geçecektir *clayton jones / jonesy: samson' un sağ kolu. sophie' ye aşık idi. rüzgar ters yönden esti, karnavalın aç aç'çılarından rita sue ile ilişkisi oldu. ilk sezonun sonunda rita sue'dan ayrıldı. kendisini aldatan libby ve jonsey' dan intikam almak isteyen sophie tarafından kendisine mühim bir ders verildi. ikinci sezonda yagından sophie' yi kurtardı.rita sue 'nun kızı libby ile ilişkiye başladı. onunla evlendi. ikinci sezon finalinde omega sophie tarafından vuruldu.dizinin yaratıcısı daniel knauf ' un dediğine göre ikinci sezon finalinde, ben hawkins,clayton jones ve brother justin ölmüyorlar!--- spoiler ---aslında anlatacak pek çok karakter ve olay var lakin işin özünü kavramak için dizi en azından iki kez dikkatlice izlenmeli, üzerine düşünülmelidir.modern çağın son masalı, şimdiye dek görülen en gerçek, en saf iyi kötü savaşı.bir karnaval!bizlere de hbo ' nun devamını getirmesi adına, üzerimize düşenleri gerçekleştirmek kalıyor.www.savecarnivale.org
(l goshin - 24 Şubat 2006 01:55)
olumlu da olsa önyargılarının tuzağına düşmüş biri olarak, açıyorum bir kez daha carnivale kutusunun kapağını...çekimi bitmiş bütün bölümleri teker teker izleyip tüketince ancak fark edebildim ki, carnivale’de en çok hoşuma giden şey karnavaldakilerin doğallığı. nasıl büyük biraderimiz justin ve aslına asla vakıf olunamayan biricik kızkardeşiirma devamlı surette bir karşılıklı pandomim içindeyse, “senin benim söylediğimden daha fazlasını anladığını biliyorum ben” duruşuna sahipse, “var olan gerçekleri, aslında oldukları kişileri saklama sendromu”ndan mustaripse, karnavaldakiler de bir o kadar rahat, doğal işlenmişler. rezili rezil, hilekarı hilekar. onlar da bunu sunuyor, karşılarındakiler de bunu görüyor. hepsi bildiğimiz insan; hiçbirisi katıksız iyi veya katıksız kötü değil. stumpy nazileri akıllı bulur, öylesine zayıftır ki, borca girerse ödemesinin tek yolunun karısını ve kızını daha fazla süre ile satması olacağını bile bile kumar oynamaktan kendisini alamaz; ama onları herşeyden çok sever, hayatına devam etmesinin tek nedeni onlardır. lodz bile sadece tutkularının peşinden giden, ona bahşedilmiş yetenek ve gücü kontrol etmeyi bilmeyen bir insandır, yoksa voldemort filan değildir. hepsi gerçekleşmeleri için zamanında herşeyi yapabilecekleri ama artık çoğu zaman akıllarına bile gelmeyen arzuları, buna mukabil kısıtlı kalan imkanları, ve zaman zaman, iyi niyetlerini karşı kefeye koyduklarında daha ağır bastığını gördükleri, kısa süreli, parlayıp sönen belki sonu bile gelmeyecek fırsatları olan insanlardır. işin komiği, belki de nesillerdir ortasında olmalarına rağmen aslında ne farkındadırlar, ne de umurlarındadır ölümün dengesiymiş de, dünyanın kurtuluşuymuş da, hayatın anlamıymış da!!!önünde sonunda ben’e yardım etmelerinin tek nedeni ben’in gücüne rağmen veya gücüyle beraber onların yanında durması, onlara yardım etmesi, aralarından birisi olmayı kabullenmesi. ben o tarlada ölüp gitmiş olsa üzülmeyecekleri anlamına gelmiyor elbet bu, tam tersine, ona karşı hem yıllarca kuşaktan kuşağa torunlarına anlatacakları hikayeyi körükleyen bir sevgi, hem de her türlü korkuyla karışık bir saygı duyuyorlar. ama böyle bir durumda yapacakları tek şey ben’in cesedini alıp kampa dönmek, onu bir yerlerde kendilerince büyük bir törenle gömüp diğer bir kasabaya doğru (belki biraz daha umutsuzca) yola koyulmak olurdu. yoksa kötülük dünyayı el geçirecekmiş, gelin birleşelim bunu engelleyelim, lay lay lay” diye bir an bile düşünmeyecekler (ya da belki sadece bir an düşünüp, ya “eeh bana ne ya" ya da "bana mı kalmış” deyip arabalarını çalıştıracaklar) ayrıca ben de “seçilmiş” olabilir, ama “kutsal”, “yüce” değildir. karnavaldakiler onun gercek yuzunu anladıklarında bir anlığına tanrının oğlu olmuştur o da belki kendince, ama özünde o da bir insandır işte, belki de hikayenin yaratıcılar daha en başta bunu vurgulamak için seçmişlerdi öfkelendiği anda öldürmekten ne çekinen ne korkan bir creature fikrini...işte aslında budur bu diziyi bu kadar güzel yapan belki de; aslında insanın içini burkan (lakin katıksız) insanca şeylerin bir toplamıdır bu dizi bu kadar fantastik ögenin arasında. yüzüklerin efendisi’nde bile, yüzüğün bizzat kendisindeki bir sihir diye görülebilir boromir’in insanca hırsının kaynağı; bilgelere (sauron’un yenilgisine rağmen devam eden) bir dünyanın öte yanına kaçma isteğini verenin insanların ve "insanlık"ın önlenemez yükselişi olduğu bir şekilde göz ardı edilebilir; ama carnivale’da artık böylesine açık bir kapı bırakılmamıştır. ha şu anda bırakılmışsa muhtemelen ilerleyen bölümlerde bırakılmayacaktır: sonunda ikinci dünya savaşı’nın çıkacağını, atom bombasının patlayacağını, bir ışığın ne kadar parlaksa aslında o kadar korkutucu olması gerektiğini halihazırda zaten bilmiyor muyuz?işte ikinci açılışında içindeki umudun da uçabileceği bir kutu olması bundan carnivale’in. çünkü der ki bize, o halde ihvanlar, insanoğlunun varoluşunun başlangıcından beri yapageldiği gibi yine yeni yeniden insanlığını, incinebilirliğini, yanılabilirliğini, yanlışa düşebilirliğini inkar etmesini; bunlarla beraber ama bunlara rağmen elinden neler geldiğine bakmayı seçmektense, olmadığı henüz olamadığı belki de hiçbir zaman olmayacağı birşeyler“miş gibi yapma” peşine düşmesini garipsememek gerekir...küstüm oynamıyorum hbo!!
(bezginbekire - 5 Mart 2006 22:16)
karnaval sona erdidışardatoplanıyor fırtına bulutlarıtozlu bulvar boyunca ilerledi sessizceçiçeklerin o hassas boyunlarını uzattığı yerdeböylece sıra ileyukarıya ulaşıp gökyüzünü öpebiliyorlaresrarengiz bir arzu tarafından sürüklenirler,insan gözüyle görülmeyen..birisi çağrıyor..elimi tuttuğunu hatırlarımsirkin şehre geldiği zaman oynamak istediğimiz parktabak! burayadışardasirk toplanıyoryağmurun süpürdüğü bulvarda sessizce ilerledikafile devam etti bağrışmalar sona erene dekşaşılacak ucubeler şehri terk ediyorlaresrarengiz bir arzu tarafından sürüklenirler,insan gözüyle görülmeyen..karnaval sona erdi......oturduk izledikay yeniden yükselirkenilk sefermişçesinekapitalizmin teknolojiyle de bütünleşerek genişlemesi başlangıcından bu yana görülmemiş etkilere neden oldu kitlesel bazda. krizleri bir yandan yaratırken,bir yandan 'meydana getirdiği krizlerin kurbanlarının' üstüne basarak yayılmaya devam ediyordu . 1930'lardaki kriz ise biraz(!) daha farklı olacaktı öncekilerden ve literatüre büyük iktisadi bunalım olarak yerleşecekti bu 10 yıllık dönem... kapitalist üretim dramatik bir biçimde düştü,işsizlik oranları tavan yaptı,dünya ticareti-özellikle süper güç amerika'nın içe dönük politikası nedeniyle-( o zamanların başkanı f.d. rooseveltçocuk felcini yenerek başkanlık koltuğuna oturmuştu,hayat hikayesi başlı başına o dönemlerde gereken 'ilham'ı vermeye yetiyordu.. politikacıların bile aklını değil kalbini dinlediği bir dönem söz konusu iken aynı roosevelt 3 dönem birleşik devletler başkanlığını yapan tek adam olacaktı,bununla birlikte emareleri çoktan toz bulutlarını donduran soğuk savaş döneminde de yazgısındaydı başrol...) sekteye uğradı. organizasyonların çizdiği doğrultuda devletçi politikalar ekonomide ön plana çıkarıldı.. fiyatlar ve enflasyon engellenemez şekilde arttı,insanların birikimleri ise ters orantılı olarak git gide azaldı.(amerika'nın kolonizasyonu 16. yüzyılda avrupa'ya devasa bir altın akışıyla sonuçlanmıştı. devamında enflasyon kavramı ortaya çıkıyordu;sermaye avrupa'da toplanıyordu. değerli metallerlerin taşınması bir külfet haline gelince de ekonomistler akıllı fikirler yürütmeye başladılar. aralarındaki en parlak fikir rezerv sistemi olarak ortaya atıldı beraberinde 'banknot' usulü de ortaya çıkıyordu.. ilk 'gıcır kağıtlar' ellerde dolaşmaya böylece başlıyordu. bu durum, bankalara rezervlerine dolacak altınları da hesaba katarak,sahip olduklarından daha fazla altını,yani banknotu, müşterilerine sunma olanağı sağlıyordu.. insanlar tüm paracıklarını bir anda altına çevirmek istemedikçe herşey tıkırında işleyecekti,işlemeliydi... paranın fakirin içini gıcıklatan; zengine serenat gibi gelen sesini duymamızdan 4 asır sonra, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde hiç beklenmedik bir misafir geldi dengeleri alt üst eden: büyük bunalım. ekonomistler parlak fikirlerini egzersiz ederken bunu hiç de hesaba katmamışlardı - ne de olsa herşey tıkırında işlemeliydi... değil 4 asır,40 asır böyle gitmeliydi..- kapitalizmin global arenadaki hakimiyeti,paranın makinistlerinin çok hoşuna gidiyordu halbuki,ne de olsa daha çok müşteri,daha ucuz işçi,daha kolay 'haksız rekabet' ve tabi ki daha çok 'kazanç'... fakat dediğimiz gibi, bu sefer gelen biraz farklıydı..) krizin sebebi özellikle fazla üretim ve az tüketim sözcük gruplarının çarpışmasıydı. üzerine patlak veren 2. dünya savaşı özellikle bir zamanlar sermayenin baştacı olan avrupa ekonomisini talan ediyordu. imf( dengeleri sağlamak adına, ülkelerin kendilerine ait olan altın rezerv sistemleri kararlaştırılmış bir döviz kuru ile değiştirildi. tüm para birimleri böylece amerikan dolarına çevrilebilir hale geliyordu,amerikan doları ise altına kolayca çevrilebiliyordu. döviz kuru belli bir seviyede sabitleştirildi ve dengeleri korumak için (bkz: imf)(international monotery fund) kuruldu. oluşum,'milli' merkez bankalarının bu kritik dönemdeki politikalarını yönlendiriyordu.) ve marshall planı raydan çıkan sistemi tekrar düzene sokmak için ortaya atılan çözümlerdi. bankada parası olanlar kayıplarını hafifletmek için bankalara hücüm edince krizin anlamı derinleşti. müşterilerinin parasını iade edemeyen bankalar bir bir iflas bayrağını çekti. akılcı uluslararası çözümler ve fordizm'in teknolojiyi de arkasına alarak getirdiği yeni üretim-tüketim felsefesi kapitalizmin bu sefer bedeli ağır olsa da bir krizi daha aşmasını sağladı.dünya çapında kaosa sebebiyet veren bu krizin en büyük emaresi,tetikleyicisi amerikan borsasının tepetaklak olmasıydı. iflas eden wall street ve tepetaklak olan tatlı amerikan rüyası dipte kalan tortulardı. takdir edilesidir ki süpergücün çöküşü pek de kelebeğin kanat çırpmasına benzemiyordu. etkileri mikro ve makro arenalarda o kadar seri şekilde görüldü ki,krizin ertesi günü pekin'deki çinli veletin yediği çikolata adedi sayılır olmuştu. rüyaları kabusa dönüşen gerçek amerikan halkı ise (bkz: these are the hands that built america) rasyonellikten iyice uzaklaşmaktaydı. bir at bile (bkz: seabiscuit)- bu güzel yaratık tüm at hikayelerinin kaynağı olarak da ele alınabilir,steinbeck meşhur siyah incisini yaratırken de ondan ilham almıştır.- sınıf çatışmalarının simgesi haline gelmişti,4 ayaklı bir kahramanları vardı artık... ilk atom bombasının yarattığı dehşet; bombanın atıldığı savaşı unutmaya çalışan bir nesli, avrupa'nın göbeğindeki karasal iklimde yeşeren faşist sarmaşıklarla gelen 2. bir savaşı bekler hale de getirmişti. o neslin akıl sağlığını korumak ve olanları unutmak adına çizgi romanlara (bkz: buck rogers), (bkz: captain america)..,spora (bkz: babe ruth),(bkz: cindirella man)..,müziğe ( woddy guthrie dönemin önemli müzisyenlerindendi,faşizmin müziği araç olarak kullandığı o dönemlerde sol eğilimli tavrıyla insanları verilmekte olan zehirden arındırmaya çalışan bir kahraman olarak ortaya çıkmıştı.) ve tabi mucizelere bel bağladığı bir dönemi yansıtıyor carnivale... krizin en sert yıllarından birinde-1934- geçiyor hikaye... büyü,fal,peygamber hikayeleri de o kadar rövaşta ki akıl çoktan gökte irtifasını almış...cüce samson'ın (bkz: michael j. anderson)-(bkz: twin peaks) dizinin açılışında yaptığı konuşmayı burda aynen vermek istiyorum:'başlangıçtan önce,cennet ile cehennem arasında gerçekleşen büyük savaştan sonra,tanrı dünyayı yarattı ve insan dediği yetenek sahibi ( akıldan söz eden kim!) maymuna hakimiyet verdi. her nesilde bir ışığın bir de karanlığın mahlukatı doğacaktı. iyilik ve kötülük arasında çok eskiden beri süregelen savaşta kalabalık ordular çarpışacaktı. o zamanlar sihir,asalet ve hayal edilemez bir acımasızlık vardı. ilk atom bombasının trinity'de denenmesine kadar da böyle oldu. bundan sonra insan oğlu sonsuza kadar mucizeyi mantıkla takas etmiş oldu.'krizin ve savaşların ekonomik/politik sebebi, ilahi bir sebebe çevriliyor,süregelen dengenin kutupları sosyalizm-kapitalizm değil de belyakov(namı değer rus) ile scudder'lar arasındaki iyi-kötü müsabakasına dönüyor. imf'nin birebir yansıması olan first merchant trusk'ın yıkıcılarını görüyoruz pilot bölümde,kapitalizmin kendi temsilcisine yaptıklarına bakın hele... belyakov'un soyu metodist bir peder olarak karşımızda,ilk zamanlar insanı çok ikilemde bırakıyor dizi, 'acaba bu dengede kim nerede?' diye... bir peder eğer kahin/peygamber olacaksa 'şeytan bunun neresinde?' diye.. bir de ben hawkins'in tekinsiz tipi,anti-kahraman halleri bu ikilemleri daha da su yüzüne çıkartıyor.daniel knauf iyi bir iş çıkarıyor yarım kalsa da; ama aldığı destekler de yadsınamaz.. başta dizinin bazı bölümlerinde yönetmenlik koltuğuna oturan rodrigo garcia geliyor. ( kendileri büyük bunalım dönemini layıkıyla yansıtan önemli eserin (bkz: yüzyıllık yalnızlık) yazarı gabriel garcia marquez'in oğlu olurlar.) babasının yarattığı sihirsel gerçeklik akımının görüldüğü belki de tek ve en kaliteli dizi carnivale. ( ne yazık ki 8 dalda emmy adayı olmuş,izleyici tarafından tutulmuş ve gelecek vaat eden carnivale 2. sezonunda ekranlara veda ediyor,hbo* gibi kablo devlerinin yayın politakalarını anlamak sihiri mantığa oturtmaya çalışmak kadar boş sanırım...) knauf'un hikayesi gazap üzümleri'nin yazıldığı saman kağıtların gözümüze satırlarla beraber soktuğu sarı tonları resmediyor,içine de uzunca bir süre hangi kutupta durduğuna dair soru işaretleri olan 2 kahraman katıyor.. hikayenin genel çerçevesinden öte alt hikayelerde izleyiciyi çeken bir öz var. belli bir süre sonra 'bu esans' kendini öylesine gösteriyor ki şaşılacak ucubeleri (bkz: fabulous freaks) gayet normal şekilde seyre dalıyor insan. fantastik örgü açıldıkça yerini gülücük ve gözyaşıyla süslenmiş bir drama bırakıyor...fallout,madmax,dune.. ve diğerleri sahnelerin bana anımsattıkları.. kullanılan müzikler geçen yıllarda kalan başka bir bilgisayar oyunu: arcanumu hatırlatıyor. radyolardan ise dönemin umut dağıtan şarkıları fısıldanıyor. peder'in varlığından da olsa gerek hristiyan motifleri de ön plana çıkıyor;ama ölçüsü kaçırılmamış şekilde.. hikayede ilk durak milfay ( carnivale ilerlerken iki farklı tablo çiziliyor: bir yandan lanetli çöl,şeytanlara emanet edilmiş oklahama, öte yandan cennet olduğu sanılan california,meleklerin hak ettiği şehir...) sonrasında babylon,damascus ve aklıma gelmeyen birçok kilt durak var.. managementın(işletmeye giriş dersinde ele alınan tanımından oldukça uzak bir formda..) arzusuyla ordan oraya koşturan kafile bir yandan, bir yandan kaderi kendi eline acımasızca tutuşturulan bir ben hawkins ve vaat edilmiş topraklarda (bkz: promised land) kendi imparatorluğunu kurma sevdasına düşen,diktalaşmış peder justin (bkz: clancy brown) ve onun fanatik kardeşi iris.prince: ben hawkins kafile ona annesini gömerken rastlıyor, başlangıçta evini 'paranın makinistlerine' (bkz: first merchant trunk) kaptırmış,annesinin yasını tutan zavallı bir köylü o seyircinin gözünde;ama carnivale'ın kendi kuralları var ( dalavere ile döndürülen bir değirmende bile konan yasalar var, herzaman lazım olan şey denge..) ve samson'ın talimatıyla ona elini uzatıyor jonsey ( tuttuğu eller onun da şifası olacak bir zaman sonra..) ben hawkins'in yolculuğu işte böyle başlıyor.. annesinin ettiği lanetlere boyun eğen bir evlat ben,babası (bkz: henry scudder) terk-i diyar etmiş bir serseri.. ( bunun arkasında scudder'ın lucius belyakov tarafından öldürülme korkusu var. aslında ailesini korumak için kaçıyor namı değer h.s(bu da sosyal seçimlik dersle karıştırılmasın)..) küçük yaşlarda babasının güçleriyle donanmış çocuk annesinin nefretine maruz kalıyor;annesi onu gerek scudder'a olan öfkesinden; gerek özel güçlerini şeytani olarak algılamasından dolayı hiç sevmese de onun içindeki iyilik ne olursa olsun annesine zarar vermesini engelliyor... saygısını, kadın son nefesinde bile nefretini istifrağ(bak!-kusmak) ederken dahi koruyor. annesini her ne kadar şifalı elleriyle iyileştirmek istese de o buna fırsat vermiyor hiçbir zaman...ben sevgiden tamamen yoksun ağır şartlarda yetişse de gözlerinden okunabiliyor taşıdığı sevgi..yetilerini lanet olarak görmeye alıştığı için sihire ve benzeri her türlü şeye karşı bir nefret oluşmuş içinde, kaderini öğrendikçe bu nefreti de atmak zorunda kalıyor. cüce samson'dan teklif geliyor sonra spot ışıkları altında olmasa da: 'ben hawkins şov dünyasında çalışmaya nedersin?' dünün şov dünyasının numaraları ile bugünkünün numaraları hemen hemen aynı, sadece teknolojinin ve daha da kaale alındığı iddia edilen ahlak değerlerinin getirdiği makyaj aralarındaki fark.. adamımız teklifi kabul ediyor isteksiz de olsa.. aslında hiçbirşey tesadüf değil, carnivale alayı o gün, o köylüyle rastlaşmıyor; yüce güçler tarafından götürülüyor oraya...hawkins'i kendi gücünü genç soyuna aktarmak için kullanıyor belyakov(namı değer 'management').. hawkins de rüyalarında sık sık karşılaştığı bu şahsın adını öğreniyor: alexsei. tüm evrenin kaderi ellerindeyken yapması gereken tek şey savaşmak olacak onunla,dibe daha da dibe batırmak olacak...onu terkeden babasını tekrar bağrına basan,ciğeri beşpara etmez bir evsizin bile canını almaya kıyamayan,kırdığı kemikleri düzeltmeye çalışan hawkins iki yol arasında. onun özünde olan bir ikilem zaten: birşeylerden can alırken birşeylere can vermek... pilot bölümün kapanış sahnesinde iyileştirdiği kızın koşuşunda sararan yeşil hem bize iyiyle kötü arasındaki savaştaki durumu,hem de dünya ekonomisinde süregelen olayı veriyor..usher/preacher: peder justin(alexsei)rahip norman onla kardeşi iris'i terk edilmiş olarak bulduğunda o kadar masum bir çocuk ki justin, bu masumiyetini norman gibi bir rahibin yanında büyüyerek önemli bir tanrı adamlığına çeviriyor.. ilk başlarda güçlerini bir lanet olarak gördüğü için kendini cezalandıracak kadar masum justin (bkz: kırbaç) fakat zamanla güçlerini insanlara işledikleri günahları tattırmaya yönelik kullanıyor (bkz: kadının para kusması) zamanla sahip olduğu güç onu tekrar( öncesinde: (bkz: apollonia) ) yoldan çıkarıyor,ortadan kaybolup akıl hastanesine gitiğinde ne yapması gerektiğine karar veriyor. insanlar onun çırpmasıyla denileni yapacak koyunlardan farksızlar artık onun için,alexsei ise radyonun etkisiyle de hergün büyüyen cemaatinin çobanı.. onları vaat edilmiş topraklara sürükleyecek olan kişi... cehennemi toprak üstü edecek olan potansiyel içinde bir yerlerde çıkartması içinse önünde tekbir engel var: ben hawkins. justin aldığı talimat sonrası hack scudder'ı yakalaması için fanatik müridini(günümüzde de başımıza ne geliyorsa onlardan gelmiyor mu zaten?) gönderiyor..kanının göğün mavisini çalıp alevin kırmızısıyla değiştirmesi için...henry scudder: hskazananı olmayan bir savaştan sonra en iyi yaptığı şeyi seçiyor: kaçmak. belyakov'un ailesini incitmesini engellemek için onları yalnız bırakıyor; carnivale'daki işine de bu yüzden son veriyor. kendini bir ucubeye çevirerek kaldığı otele yerleşiyor herkesden gizlenmek için. geçmişten gelen imgelemler sayesinde ben onu buluyor ve çevre için biraz yıkıcı olsa da babasına yüzünü geri veriyor. belyakov'a onu götürüyor gerçek amaçları bilmeden... sonuçta belyakov'un planı işliyor, kaçan scudder kanlı hizmetkar tarafından yakalanıp justin'in sofrasına meze oluyor...kahin: lucius belyakov(management)defalarca gidip geliyor insan o karanlığa mı yoksa ışığa mı çalışıyor diye.. perdenin arkasındaki görünmeyen güç wolfram and hart havasını sonuna kadar veriyor.. onun scudder'ın peşinde olduğunu ya da ben hawkins'i himaye altına almaya çalıştığını sanıyoruz ama beklenilenler hiç çıkmıyor o göğe yükselene kadar anlaşılmayan vaziyetler... scudder'ın bıraktığı yerden başına geçiyor carnivale'ın. ilk başlarda, scudder'ın kendisi gibi üç kağıtçı ortağı lodz'la( lodz scudder'dan güçlerinin bir kısmını alırken körlüğü de tadıyor,bu yüzden onu hiç affetmiyor.) işbirliği yapsa da onu bulmak için,daha sonra daha sağlam bir kazık olan samson'la çalışmayı tercih ediyor. tüm amacı ben hawkins'e ne olduğunu göstermek,katı kararlar alabilmesini sağlamak,scudder'ı bulup karanlığı kimin getireceğini öğrenmekten çok;scudder'a saldırıp ben'in kendini öldürmesini sağlamak.. ( ben'in prensliğe terfi etmesi için önce lodz'u sonra da kendini feda ediyor bu avatar.)samson: the bosscarnivale'ın görünürdeki patronu,kafilenin rotasını yönetimin dili olup buyuran kişi. yıllardır şov dünyasında olmanın getirdiği keskin zekasının yanında dürüstlüğü ve adalet gözeten kararlarıyla tam bir lider profili çiziyor. başlarda ben'e pek güvenmese de zamanla ona da dostum diyebiliyor. ( belyakov'un ölümü hukukları eskiye dayandığı için onu çileden çıkarsa da ben ona gerçeği kendisine yine belyakov tarafından verilen yetisiyle gösteriyor..) eski yönetimin ondan gizli tuttuğu şeylerden,söylediği yalanlardan sıkılan samson için ben'le olan ittifakı daha parlak görünüyor.. samson ve ekibi son savaşa kadar ona yardım ediyorlar..lodzgösteri işleriyle oldu olası uğraşan lodz kendisi gibi sahtekarlık kollayan h.s ile tanışıp carnivale'i açmaya karar verir. başlarda herşey yolundadır fakat scudder'ın korkuyla kaçmak istemesi lodz'un ondan yeteneklerinin bir kısmını istemesiyle sonuçlanır. lodz mistik bir görüye sahip olsa da 4 elementi artık göremeyecektir. scudder'ın peşine düşen lodz için aynı amaca sahipmiş gibi görünen belyakov iyi bir ortaktır;ama lodz sadece tasarlanan büyük planda bir toz zerresidir sadece...peder normaniris ile justin'i bulup yetiştiren günahsız din erbabı nasıl bir şeyi besleyip,büyüttüğünün farkında değildi.. bunu o şeyle beraber öğrendiğinde artık çok geçti... alexsei'nin de gösterdiği gibi onun en büyük günahı 2 evsiz çocuğu koruyup gözetmek olacaktı..iris crowejustin'in fanatik ablası.. başından beri onun gönderilmiş bir lütufolduğunu düşünüyor,kendini sallandıracak kadar onun öğretilerine bağlı, onun yolunu açma derdinde... bu amaçla yetimlerin konakladığı bir bakımevini ateşe verecek;içerisinde çocukların canlı canlı yanmalarına neden olacak kadar gözü körleşmiş. büyük çarpışma yaklaşırken biraz da olsa açıldığını görüyoruz gözlerinin. birşeylerin yolunda gitmediğini anlıyor biraz geç olsa da.ruthiescudder'a karşı geçmişten kalmış bir zaafı var yılanlar kraliçesinin. aynı zaaf ben hawkins'de vücut buluyor bu sefer ruthie için. erdemli hawkins ise bunu sömürmüyor.. yılanlar kraliçesi ironik bir şekilde büyük oyunun bir parçasında bir yılanın zehirine teslim ediyor canını..( hawkins seçmeyi öğrendiği noktada onu geri getirene kadar..)sofieannesinin (bkz: apollonia) görüsüne asla sahip olmasa da çok güçlü hisleri var genç kızın. ben kafileye ilk katıldığında dahi onun farklı olduğunu hissediyor,o ilk görüşten beri ilgi duyuyor ona. pilot bölümde yiyecek bir şeyler almak için şehre giden sofie'nin başına gelenler kadının sosyal durumunu da tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. falcının kendine yararı dokunmazmış derler ya,apollonia kendiyle beraber derin bir nefret beslediği kızını da alevler içine çekerken bu söz gün gibi ortaya çıkıyor. ( apollonia onun yeni varis olduğunu biliyor, tecavüzcüsüne olan öfkesi ve dünyanın geleceğinde kızının oynayacağı kötü rol onu bunu yapmaya itiyor.) yıllar boyu ona derin hisler besleyen jonsey onu alevlerden çıkarıyor..( sonrasında bu ölümüyle sonuçlanacak olsa da..) sofie tüm bağlarından koptuğunda ben'le beraber oluyor,çakan şimşek ve ağlayan(bkz: sebu) yeni bir veliahtın habercisi... sofie buna rağmen artık nefret ettiği yerden uzaklaşmak isterken savaşın tam orta yerine düşüyor,şeytanın eline:justin'in evine.jonseytopal cleyton jones samson'ın 'kas işlerini' gören en önemli elamanı. tıpkı samson gibi bir adalet mekanizması ve işleri yürütme şekli var. bir elin parmaklarını geçmeyecek güvenilir adamlardan birisi. uzun süre sofie'ye hayran kaldıktan sonra rita-sue ile kısa ve şehvetli bir beraberliği oluyor,önce aile dağıtan sonrada ailesinden küçük kızını koparan adam pozisyonuna düşüyor. herşeye rağmen carnivele son durağa giderken sağlam kalan tek-tük kazıktan birisi..kırmızı çadır ve bir aile panaromasıkırmızı çadırda felix'in kızları ve karısı rita-sue first merchant trunk'ın köylüye yaptığını izleyenlere yapıyorlar. kızlarının görsel malzeme olarak kullanılması ya da karısının elaleme peşkeş çekilmesi felix'in umrunda olan şeyler değil. o kendi deyimiyle bunlara katlanacak kadar güçlü. carnivale'ın en doğal ve insansılığa en yakın halleri bu ailenin çevresinde dönüyor: yalan,aldatma,boş hayaller,şehvet,borç,fedakarlık... babil'in lanetli kumlarında kızlarından birini kaybediyor aile ahlaksızlıklarının diyeti olarak ( itaatsızlıklarının da...) baba sürekli insanlara borç takıp sonrada karısını onlara borçlarının karşılığı olarak peşkeş çeken bir pezevenk görüntüsü çiziyor bir şov adamından çok. önce rita-sue'yu jonsey'nin güçlü kollarına kaptırıyor sonra da sevgili küçük kızı libby'i... şerefi iki paralık bir adamın yapacağını yapıp onu aile yemeğine davet edebilecek kadar da küçülebiliyor...( bu nasıl güçse artık..) anne ise kocasının yediği haltları temizlemekle,keskin zekasını ve etkileyici organlarını kullanarak insanları yolmakla meşgul. felix'e içten içe büyük bir nefret duyuyor;ama aile saadeti için işlerin yürümesi gerek,herşeyi sineye çekmeyi göze alıyor..( buna mı güç dersiniz ona mı?) libby ise sorunlu ailenin sorunlu kızı,kardeşini kaybetmesiyle, annesinin babasını aldatmasıyla bardak taşıyor.. kendini değişik cinsel deneyimler yaşayarak ayakta tutmaya çalısıyor: önce sofie'den bir elektrik alıyor sonra da kendini jonsey ile evli buluyor. bu ailenin hikayesi belki de alt hikayeler içinde en aleladesi ama birçok dersi içinde barındırıyor.. herşeyden evvel o kadar olağanüstü şeyin içerisinde, ekonomik krizle ve ürettikleri sorunlarla boğuşan olağan bir amerikan ailesinden başka birşey değiller..'hepimiz kendi yok oluşumuzun ve kendi kurtuluşumuzun tohumlarını içimizde taşırız..' üstünde sık sık düşünmeye değer bir söz carnivale'den aklımda kalan bir de annemin pilot bölümü izledikten sonraki şu lafı: 'allah aşkına şimdi ne anladın bundan?'dizi izlemek güzeldir...
(starcrossed - 30 Mart 2006 20:13)
Yorum Kaynak Link : carnivale