Çıkış Tarihi     : 21 Şubat 2005 Pazartesi, Yapım Yılı : 2005
Türü                : Animasyon,Aksiyon,Macera,Aile,Fantazi,Gizemli
Taglar             : Çocuk kahraman,kahraman,doğaüstü güç,paylaşılan evren
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Nickelodeon Animation Studios
Yönetmen       : Giancarlo Volpe (IMDB), Ethan Spaulding (IMDB)(ekşi), Lauren MacMullan (IMDB)(ekşi), Dave Filoni (IMDB), Joaquim Dos Santos (IMDB)(ekşi), Anthony Lioi (IMDB), Michael Dante DiMartino (IMDB)
Senarist          : Michael Dante DiMartino (IMDB)(ekşi),Aaron Ehasz (IMDB),Bryan Konietzko (IMDB)(ekşi),John O'Bryan (IMDB)(ekşi),Elizabeth Welch Ehasz (IMDB),Tim Hedrick (IMDB),Joshua Hamilton (IMDB),James Eagan (IMDB),May Chan (IMDB),Pete Goldfinger (IMDB),Josh Stolberg (IMDB),Katie Mattila (IMDB),Matt Hubbard (IMDB),David P. Levin (IMDB),Maria Lokken (IMDB),Nick Malis (IMDB),Ian Wilcox (IMDB),J.J. Abrams (IMDB),Joann Estoesta (IMDB),Dave Filoni (IMDB),Andrew Huebner (IMDB),Damon Lindelof (IMDB),Lauren MacMullan (IMDB),Justin Ridge (IMDB),Gary Scheppke (IMDB),Giancarlo Volpe (IMDB),Lisa Wahlander (IMDB)
Oyuncular      : Zach Tyler (IMDB)(ekşi), Mae Whitman (IMDB), Jack De Sena (IMDB)(ekşi), Dee Bradley Baker (IMDB)(ekşi), Dante Basco (IMDB)(ekşi), Jessie Flower (IMDB)(ekşi), Mako (IMDB), Grey DeLisle (IMDB), Cricket Leigh (IMDB), André Sogliuzzo (IMDB), Olivia Hack (IMDB), Mark Hamill (IMDB), Jennie Kwan (IMDB), Jim Meskimen (IMDB), Greg Baldwin (IMDB), Jason Isaacs (IMDB), James Sie (IMDB), Scott Menville (IMDB), Zachary Throne (IMDB), Crawford Wilson (IMDB), Sab Shimono (IMDB), Kevin Michael Richardson (IMDB), Nika Futterman (IMDB), Richard McGonagle (IMDB), Clancy Brown (IMDB), Johanna Braddy (IMDB), Takayo Fischer (IMDB), Jason Miller (IMDB), Rene Auberjonois (IMDB), Daniel Samonas (IMDB), Clyde Kusatsu (IMDB), Brian George (IMDB), Michael Dow (IMDB), Marc Graue (IMDB), Jennifer Hale (IMDB), Brian Tochi (IMDB), Phil LaMarr (IMDB), Jon Polito (IMDB), Lauren Tom (IMDB), Robin Atkin Downes (IMDB) >>devamı>>

Avatar: The Last Airbender (~ Avatar: Son Hava Bükücü) ' Dizisinin Konusu :
Filmi çok begenmeme ragmen kötü elestiri almasi beni sasirtti. Sonradan ögrendim ki begendigim filmin anime hali bunun 8-9 kati daha iyiymis. Filmdeki ruhsal yolculuk güzel anlatilmis. Daha iyi olabilir miydi tabi ki olabilirdi.


  • "- now that you have learned the secret and you know about our tribe's existence, we have no choice but to keep you prison in here forever.- just kidding, but seriously don't tell anyone."
  • "en muazzam karakteri iroh'tur kanımca. tüm dizinin en muazzam anı ise "brave soldier boy" şarkısıdır."
  • "pazar sabahı izlediğimiz bölümden sonra, gaza gelip, bi bardak suyu bükerek kardeşimin suratına döktüm.. o da beni yakalayıp kolumu büktü.. acıtıyor.."
  • "ilk sezonu bir günde bitireyim diye kastıktan sonra yatmaya gittim ve kendimin sinek kral the last çarşafbender olduğunu farkettim. nevresim takımını mükemmel bir biçimde bükebiliyorum."
  • "aang: this is appa. my flying bison.sokka: this is katara. my flying sister."
  • "uncle iroh karakteri için şöyle bir caps yaptığım anime."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    - now that you have learned the secret and you know about our tribe's existence, we have no choice but to keep you prison in here forever.

    - just kidding, but seriously don't tell anyone.

    ---
    spoiler ---


    (shultays - 5 Ocak 2008 09:49)

  • comment image

    2x15 the tales of ba sing se'de iroh'un hikayesinin anlatıldığı 5. ve 9. dakikaları arası şunca yıllık ömrümde en çok amıma koyan yer olmuştur zannımca. allahtan belamı rica etsem bu kadar olmazdı.

    --- spoiler ---

    iroh earth kingdom'un başkenti ve düşmesi halinde savaşı bitirecek olan son earth kingdom şehri ba sing se kuşatmasını oğlunun ölümü sebebiyle yarıda bırakır ve bu sebeple saygınlığını yitirir (hatta tahta geçemez). daha sonra olan pek çok olay sebebiyle ana vatanı fire nation'ında düşmanı olur ve eski fire nation generalini kaçak bi yaşam sürmeye başlar. zamanında fethetemediği ba sing se'ye mülteci olarak girer ve münzevi bi yaşam sürmeye başlar.

    2x15te anlatılan hikaye iroh'un ba sing se'de geçirdiği bi günü gösterir. öncelikle gidip bi piknik sepeti alır. gayet neşelidir, etrafındaki herkese iyilikler yapar yardım eder. ayçiçeğini güneşten alıp gölgeye koyar, ağlayan bi çocuğa "küçük cesur asker evine döner" şeklinde sözleri olan bi şarkı söyleyip neşesini yerine getirir, kendisini soymak isteyen bi adama cesaret verip hayallerinin peşinden koşabileceğine inandırır vs vs... en sonunda güneş batarken bi tepeye çıkıp piknik sepetini boşaltır ve ölen oğlunun resmini çıkarır. resmin önüne tütsüler yakar. "doğum günün kutlu olsun oğlum, keşke sana da yardım edebilseydim" deyip ağlamaya başlar ve ağlarken "küçük cesur asker evine dönüyor" diye şarkısını söyler..

    ---
    spoiler ---

    sanırım bir çizgi filmden fazlası...


    (spark - 13 Mart 2008 03:43)

  • comment image

    aang'in guru pathik ile görüştüğü bölümde (the guru) çok güzel bir şekilde çakra açma ve mutlu yaşam öğretisi veren dizi. diyalog “kısaca” şöyledir:

    guru pathik (g):dünyayı dengeye getirmeden önce kendi iç dengeni sağlamak zorundasın. avatar haline hakim olmak amacı ile bütün çakralarını açmak zorundasın.
    aang (a): çakralar da nedir?
    g:bu derede akan su, tıpkı insan vücudunda akan enerjiye benzer. gördüğün gibi, suyun üzerinden akmadan önce girdap yaparak döndüğü bazı gölcükler vardır. işte bu gölcükler bizim çakralarımız gibidir.
    a:yani çakralar, vücudumuzda helezon şeklinde hareket eden enerjilerden oluşan gölcükler midir?
    g:aynen öyle! şayet etrafta yabancı maddeler olmasaydı, bu dere saf ve düzgün bir biçimde akardı. ancak! hayat düzensizdir ve bazı şeyler dereye düşmeye meyledebilir.
    a:ve sonra ne olur? dere akamaz mı?
    g:evet. fakat gölcükler arasındaki yolları açarsak...
    a:enerji akar.
    g:vücudumuzda yedi tane çakra vardır. her enerji gölcüğü bir amaca hizmet eder. ve kendine özgü bir takım duygusal pisliklerden ötürü tıkanabilirler. fakat uyarmalıyım ki,... çakraları açmak şiddetli bir deneyimdir. ve bir kere bu sürece başladın mı, yedi çakra da açılana kadar duramazsın. hazır mısın?
    a:her ne pahasına olursa olsun yapacağım.
    g:ilk olarak toprak çakrası'nı açacağız. kuyruk sokumunda bulunur. hayatta kalmak ile ilgilidir. ve korku tarafından tıkanır. seni en çok
    korkutan şey nedir? kendini arındırmak için korkularından kurtul.
    (o sırada ateş kıralını falan görür)
    g:gördüklerin gerçek değil. hayatta kalma konusunda kaygılısın fakat bütün bu korkularını bırakmak zorundasın. bütün korkularının bu dereden aşağı akıp gitmesine izin ver.
    (aang rahatlar)
    g:toprak çakra'nı açtın. şimdi sıradaki...
    a:su çakrası mı?
    g:harika! belki bir gün sen de guru olabilirsin.bu çakra zevk ile ilgilidir ve suçluluk duygusu tarafından tıkanır. şimdi üzerinde ağır bir yük olan tüm suçluluk duyduğun şeyleri gözünün önüne getir.
    (kaçıp saklandığı zamanları gözünün önüne getirir)
    g:kendini ne için suçluyorsun?
    a:kaçtım. bütün o insanları incittim.bu olayların yaşanmış olduğu gerçeğini kabullen. fakat bu olayların, enerjini bulandırmasına ve zehirlemesine izin verme. eğer dünyada, olumlu etkiye sahip bir kişiysen; kendini affetmen gerekir.
    (rahatlama sonucu ikinci çakrayı da açar)
    g:üçüncüsü ateş çakrası'dır. midede bulunur. bu çakra irade gücü ile ilgilidir ve utanç duygusu ile tıkanır. seni mahcup eden şeyler nelerdir? en büyük hayal kırıklıkların nelerdir?
    (ateş bükerken katara'yı yaraladığı anı gözünün önüne getirir)
    a:bir daha asla ateş bükmeyeceğim. bunu yapamam.
    g:eğer hayatının bu kısmını inkar edersen,bir daha asla dengeyi bulamazsın. sen avatar’sın ve bu
    yüzden bir ateş bükücüsün.
    (üçüncü çakrayı da açar)
    g:bu çakra akan bir dereden ziyade geğiren bir bizon gibi açıldı.
    g:dördüncü çakra kalbinde bulunur. sevgi ile ilgilidir ve keder tarafından tıkanır. bütün kederlerini gözünün önüne getir. gerçekten büyük kayıplar yaşamışsın. fakat sevgi, bir enerji biçimidir. ve hep bizim etrafımızda dolaşır. hava göçebeleri'nin sevgisi senin için bu dünyayı hiç terk etmedi. bu hala senin kalbinde ve yeni bir sevgi biçimi olarak yeniden canlanmış. izdırabın akıp gitmesine izin ver.
    (dördüncü çakrayı da açar)
    g:çok güzel.
    g: zincirdeki beşinci halka ses çakrası'dır. boğazda bulunur. doğruluk ile ilgilidir ve yalanlar tarafından tıkanır. kendimize söylediğimiz yalanlar.
    (o sırada katara’yla ilk tanıştıkları zaman geçen bir diyalog gözünün önüne gelir)
    k:avatar olduğunu neden bize söylemedin?
    a:çünkü avatar olmayı hiç istemedim.
    g: kendi yaradılışın hakkında yalan söyleyemezsin. avatar olduğunu
    kabullenmek zorundasın.
    (beşinci çakrayı da açar)
    g:çok güzel aang.doğruluk çakrasını açtın.
    g:bir sonraki enerji gölcüğü işık çakrası'dır. alnının tam ortasında bulunur. anlayış ile ilgilidir ve yanılsama tarafından tıkanır. bu dünyanın en büyük yanılsaması,ayrılma yanılsamasıdır. ayrı ve farklı sandığın şeyler aslında birdir ve aynıdır.
    a:dört ulus gibi mi?
    g:evet. aslında hepimiz bir insanız fakat ayrı olarak yaşarız. hepimiz birbirimize bağlıyız.
    a:her şey birbirine bağlı.
    g:bu doğru. dört element arasındaki ayrılık bile bir yanılsamadır. şayet zihnini açarsan,elementlerin bir olduğunu görürsün. bir bütünün dört parçası. metal bile sadece, arındırılmış ve arıtılmış topraktan ibarettir.
    (bundan sonra toph’un metal bükme sahnesine geçer ve altıncı çakrayı da açar)
    a:bu son çakra, değil mi?
    g: evet. bu çakrayı bir kere açtın mı, istediğin zaman avatar hali'ne girip çıkabileceksin. ve avatar hali'ne girdiğin zaman... kontrolü senin ellerinde olacak ve bütün hareketlerinin farkında olacaksın.
    a:hadi yapalım şunu.
    g: düşünce çakra'sı kafanın üst bölümünde bulunur. saf kozmik enerji ile ilgilidir. ve dünyevi bağlılıklar tarafından tıkanır. seni bu dünyaya neyin bağladığı hakkında iyice düşün.
    (bu sırada katara aang’in gözünün önüne gelir)
    g:şimdi seni bağlayan tüm bu şeylerin gitmesine izin ver. bu nehir boyunca
    aksın hepsi içinden. unut onları.
    a:ne? katara'yı neden bırakayım ki? ben... ben onu seviyorum.
    g:ondan vazgeçmeyi öğren, yoksa evrenin saf kozmik enerjisinin içine akmasına mani olursun.
    a:neden saf kozmik enerjiyi katara'ya tercih edeyim ki? ona karşı bir bağlılık duymakta ne kötülük olabilir? hem üç çakra önce bu iyi bir şeydi.
    g: ondan vazgeçmeyi öğrenmek zorundasın.
    a:özür dilerim fakat katara'yı bırakamam.
    g:aang, avatar hali'ne hakim olabilmen için bütün çakralarını açmak zorundasın. teslim et kendini.
    a:pekala. deneyeceğim.
    g:bağlandığın şeyleri düşün. ve bırak onları. saf kozmik enerjinin
    akmasına izin ver.
    (o sırada katara’nın tehlikede olduğunu görür)
    a:katara tehlikede. gitmeliyim.
    g:hayır aang! bağlandığın şeyi seçmekle çakranı kilitledin. eğer şimdi gidersen, bir daha hiçbir şekilde avatar hali'ne giremeyeceksin.
    (ve son çakrasını açamadan gider)

    sabredip okuyan çok şey görebilir bu diyaloglarda...


    (merhum - 14 Haziran 2008 10:36)

  • comment image

    bence erken bitmiş dizidir. (entrinin devamında derdimi anlatacam.) ha bir de final bölümünü hala izlemediyseniz yalnız izleyin. çok fena oluyor insan.

    --- spoiler ---

    final bölümüne diyecek bir şey yok. izleyicilerin ağzına sıçtılar resmen. kah ağladık kah "yürü be!" diye bağırdık.* müzikler, kombatlar enfesti. biraz muallakta olan bir şey varsa kaplumbağa-aslan'ın söyledikleri oldu. yankılı yankılı konuştu, kelime seçemedik. bunun yanında aang'i de tekrar avatar halinde gördük ve kendisi bekleneni yapıp ortalığın amına koydu. her bir elementi ustaca kullandığını göstermek için satürn'e dönüştü hatta. yörünge yaptı kendine. hem uçup hem de kendine yörünge yapabilen biri haliyle karizmatik oluyor. (bir diğer örneği için (bkz: magneto))

    bölümün muhteşemliği yanında bazı konuları işlemeden atladılar ve diziyi olması gerekenden erken bitirdiler. bence nickelodeon, dizinin gitgide yetişkinlerin izlediği (veya izleyebileceği) bir şeye dönüştüğünü gördü ve erken bitirtti. erken bitirmek için de konuyu hızlıca topladılar ve 3 sezonda göremediğimiz gelişmeleri bir buçuk saatte gördük. azula'nın sapıtması, fire lord ozai'nin hiçbir sefere gitmezken böyle boktan bir görevin başında olması bana pek mantıklı gelmedi. birçok şeyi final bölümüne sıkıştırmaya çalıştıkları için de doğru düzgün bir iroh sahnesi izleyemedik. izleyemediğimiz ve bence üstünde durulması gereken konular şunlardı:

    *iroh'nun hapisten kaçtıktan sonra ne yaptığı
    *iroh'nun ruhlar dünyasını nasıl bildiği ya da görebildiği
    *white lotus ve finalde nasıl toplandıkları (sırf buna bir bölüm ayrılmalıydı)
    *zuko'nun annesine ne olduğu
    *ruhlar dünyasındaki yüz çalan böcekle önceki avatarın davası (sadece lafı geçti)
    *katara'nın bloodbending yapmak zorunda kaldığı bir olay (southern raiders sayılmaz)

    ve şimdi aklıma gelmeyen birkaç şey daha.

    yine de final gayet iyiydi. ayrıca lost'a göndermeler vardı. (nerede olduğu bilinmeyen tropik bir ada ve müzikler.) ben sürekli bir yerlerden çıkacak hava bükücüleri beklesem de çıkmadı. final sonunda ise aang çuval giyerek zuko'nun yanında biraz ezik kaldı. satürn karizması yalan oldu ama en azından katara'yı kafaladı. maden suyu büken çocukları olur artık.

    the end

    --- spoiler ---


    (samanliktaki zuhtu - 21 Temmuz 2008 19:30)

  • comment image

    inanılmaz bir dizidir ve izleyeni bağlamasını bilir.

    --- spoiler ---

    ama benim aklımda avatar roku'nun ölümü ile ilgili bir soru var. bildiğimiz gibi roku volkanların arasında yaşam savaşı vermektedir. eski ve kadim dostu ateş kralı sozin oradaki yıkımı uzaktaki sarayından hisseder ve eski dostuna yardım etmek için dayanamayıp yola çıkar. daha sonra ona yardım ettikten sonra roku'yu zehirli gazlar ve lavların içinde o en etkileyici anlardan olan ejderhasıyla sarılıp ölümü bekleme noktasında bırakır.

    adama sorarlar. madem ölüme terk edecektin. ne diye gittin yardım etmeye. ölümünü birkaç dakika geciktirmeye mi gittin. gittiysen kurtar dostunu. yok ölsün istiyorsan hiç gitme. ölümünü izlemeye gitti desek o da değil. ölmeden oradan ayrıldı.

    ---
    spoiler ---

    çok eğlenceli diyalogları vardır. mesela:

    --- spoiler ---

    zuko elinde bir harita tutmaktadır. haritada aang'in görüldüğü yerler işaretlidir. gittiği yollar gösterilmektedir. şöyle der:
    -kaçış taktikleri konusunda bu kadar usta birini nasıl yakalayabilirim ben?

    o sırada sahne değişir. aang elinde aynı haritayı tutmaktadır. ama işaretler yoktur. sokka sorar:
    -nereye gittiğimiz hakkında hiçbir fikrin yok değil mi?
    -su kenarında olduğunu biliyorum.

    okyanusun ortasındadırlar.

    ---
    spoiler ---

    bir başkası:

    --- spoiler ---

    aang:
    -bu kadar kısa sürede dört elementi de bükmeyi nasıl öğreneceğim ben?
    sokka:
    -üzülme aang hava bükmeyi öğrenmen yüz yılını aldığına göre diğerlerini halletmene fazla kaldığını söyleyemem.

    ---
    spoiler ---


    (marley - 1 Şubat 2009 15:35)

  • comment image

    nickelodeon yayın akışı içinde, trailer'ında "hava bükücülerin maceralarına devam edeceğiz" denen çizgi film. ya koskoca dünyada son bir hava bükücü kalmış. o da çizgi filme adını vermiş. bre nickelodeon metin yazarı, hadi filmi seyretmiyorsun, bari adını oku da anla. orda sadece bir tane hava bükücü var, o partinin hepsi hava bükücü değil yani. üff.


    (lairo - 17 Mart 2009 13:09)

  • comment image

    --- spoiler---

    film'de aang türkiye'ye gelecekmiş, biraz hava biraz su büken aang toprak bükmeye başlayınca alperen ocakları "bu vatanın tek karış toprağını bükemezsin lan" diyerek linç edeceklermiş aang'i. aang "noluyoruz lan" deyip dudağını bükecekmiş.

    --- spoiler ---


    (paez - 28 Ekim 2009 00:44)

  • comment image

    çizgi film olandan bir sahne:

    --- spoiler ---

    avatar falcıya gider. falcı "aman tanrım" moduna geçer, "ben hayatımda böyle şey görmedim, bir savaşın içindesin, iyinin ve kötünün savaşı vb".
    avatar ise hiç etkilenmez ve tek soru sorar: bir kız yok mu? kızla ilgili bir şey?

    ---
    spoiler ---


    (auro - 11 Eylül 2010 12:28)

  • comment image

    güldüren, üzen, farklı bir dünyaya açılan başından sonuna kadar izlediğim tek çizgi dizi.

    bir bölümü vardır ki vakti zamanında ağzıma sıçmıştır, az önce açtım izledim yine aynı ölçüde sıçtı gerçi. ikinci kitap 11. bölümün sonu, aang, appa'yı çalanlarla karşı karşıya gelir. işte orada anlayana büyük bir efkar var. aang'i ilk defa böylesine bir öfke nöbetinde görürüz, çevresini kırıp dökmeye başlar, hiçbir şeyin önemi yoktur artık sanki, kahrolsun böyle hayat demiştir zira, her şeyden tiksinmiştir, ateş ulusunun zulmünden kurtarmak istediği insanların dahi, hesapta kurtarıcıları olduğu ve ona saygı göstermesi gereken insanların dahi adi çıkmasından, ona böyle bir acı vermesinden, çölün ortasında kalmaktan, bu yaşta bunca sorumluluk almaktan, en iyi dostunun bir mal gibi satılmasından, hepsinden tiksinmiştir. böyle cihanı alevler içinde yakmak lazım, evet bu sadece kaba kuvvete saygısı kalmış insanlığın bütünüyle ağzına sıçmak lazım derken ve bunu dişlerini sıkarak bize belirtmesinden sonra, avatar haline girer istemsizce ve çölde her boku yutacak bir hortum oluşturmaya başlar. öfke nöbeti son raddesindeyken şunlar olur; birinin elini tutması, katara'nın bakışları... aang'in aynı öfkeyle ona da bakması... sonra yine katara'nın bakışları... ve aang'i kendisine doğru çekerek, hiçbir söz söylemeden ben hala yanındayım demesi, aang'e sarılması ve aang'in yavaşça avatar halinden çıkarak, az önce tüm araziyi yok edebilecek güçte ve öfkedeyken, bitik halde gözyaşlarının akması.

    düzeltme: imla


    (testis agrisi - 5 Mart 2011 13:35)

  • comment image

    geçen sezonunu dizimag'den izledim tekrar korra'nın şerefine. en altta da sinema filmi vardı ona da bir bakayım dedim. bu filmi yapanların, yapımda emeği geçenlerin, o castı seçenlerin ta amına koyayım ben.


    (batiatus - 27 Mart 2012 09:55)

  • comment image

    ya ne desem ben bu dizi için bilemiyorum. keşke hiç bitmeseydi madem bitti ardından korra denen lanet şey ile bize umut vermeselerdi. hala özlüyorum :(

    dünyanın gelmiş geçmiş en güzel şeyiydi bu be. hikayesinin sezonlara aang'in öğreneceği bendinglere göre yedirmiş gibi gözükse de bundan çok daha derin bir gelişim söz konusuydu. sokka'nın liderliği, katara'nın unique benderlardan biri haline gelmesi, toph'un sosyal ortama uyabilmesi, zuko'nun yolunu bulması ve aang'in avatar olmasını hep hafif hafif belli etmeden izletti bu dizi bize. ben hala eminim çok az diziye bu diziye güldüğüm kadar gülmüşümdür. ama hüngür hüngür ağladığım tek dizi gene buydu (bkz: #12825535)

    bendinglerin hepsinin bir dövüş stilinden özenilerek yaratılması, toph'un kör gözleriyle hissederek yaptıkları, iroh'un bilgeliği, müzikler, aang'in sürekli ırkının son ferdi olduğunu belli eder hareketleri, sadece avatar değil son ve tek hava bükücü olmasının verdiği sorumululuk, geçmiş avatar'lara karşı gelebilecek olgunluğu göstermesi ve aslında sürekli aradığı dinginliğe ve çareye son bölümde ulaşabilmesi vs vs...

    yahu şu sahneler ne kadar çok sanat içeriyor.
    sadece bendingler değil, karakterler çarpışıyor burada. diziyi bilenler çok şey görebiliyor zaten bu dizinin her sahnesinde.

    aang vs ozai http://www.youtube.com/watch?v=j3dt8ok7y80
    zuko & katara vs azula http://www.youtube.com/watch?v=xyzrkhplpru (bu kapışmada zuko ölseydi yalnız hakkatten efsane olurdu be)
    avatar roku vs firelord sozin http://www.youtube.com/watch?v=wtaba0umh7g
    katara vs hama http://www.youtube.com/watch?v=ysz267drdq4

    amınıza koyayım bu kadar güzel dizi mi yapılır lan?


    (spark - 12 Ekim 2013 13:24)

  • comment image

    su kabilesi kutuplarda yaşayan aşiretlerden oluşuyor, kuzey kabilesi daha iyi organize olarak monarşiye evrilen ama nomadik törelerinden bütünüyle kopmamış bir çeşit geçiş dönemi/amorf bir siyasi yapıya sahipken ateş ulusunun saldırıları güney kabilesini sosyal ve ekonomik olarak yıkımın eşiğine getirmiş vaziyette. genel olarak kabileler arasında bir siyasi birlik sorunu var ancak bu yalnızca ateş ulusunun saldırılarından ve coğrafi kopukluktan kaynaklanmıyor. aslında saldırıların güneyde yoğunlaşması bir sebep değil, aksine güneydeki merkezileşme sorununun bir sonucu. üretim ilişkileri sosyokültürel yapıyı, alt yapı üst yapıyı belirler. örneğin güney kabilesinde balıkçılık hakim üretim biçimiyken kuzeyde ticaret ve dolayısıyla teknik daha gelişkin bir konumda. bu da kuzey su toplumunu bütünüyle olmasa da göçebe teamüllerden kopararak kabileden monarşiye doğru (çizgi filmde şeflik) kurumsallaşmakta olan daha merkeziyetçi bir siyasal sisteme yönlendiriyor ibn-i haldun'un dediği gibi. kaynakların ortak güvenliğe özgülenmesi bu sürecin bir diğer girdisi. hatta yerleşik hayatla gelenekçiliğin yavaş yavaş güç kazanması da aynı sebeplerden kaynaklı; kadınların toplumda sekonder rollere sahip olması, mesela kuzeyde şefin kızının soylularla evlenme zorunluluğu ya da kadın su bükücülerin yalnızca hemşirelik eğitimi alması buna birer örnek güney'den farklı olarak.

    hava bükücülerde üretim düşük tarım faaliyetiyle sınırlı. bu toplumun dini motiflerin en kuvvetli olduğu kültüre sahip olduğunu söyleyebiliriz. kendilerini "tribe", "kingdom" gibi isimlerle değil "air nomads" olarak anıyorlar. dolayısıyla sosyal olguyu bir birlik paradigması üzerine kurmamaları kendilerini nasıl tariflediklerine ve dillerine yansımış durumda. bu anlamda hıristiyan anarşistlerine benzetebiliriz bu toplamı. örneğin son hava bükücüye ait bir anne ya da baba figürü olmadığını görüyoruz, bu durum bütün çocuklar için geçerli. yani hava toplumunda bildiğimiz anlamdaki aile kurumu mevcut değil ve çocuklar doğumdan itibaren topluma ait oluyor. buradan bakınca hava bükücüler tam anlamıyla komünal anarşist bir sosyal yapıya sahip. bu anarşizm kökenini bireyci ve iktidar karşıtı bir motivasyondan değil dini teamüllerden alıyor. bu teamüller öyle kuvvetli ki mesela dünyanın her tarafında dağılmış olarak yaşayan hava keşişlerinin 4 büyük tapınağından (bunlar şehir) ikisi yalnız kadınlar ikisi de erkekler için tahsis edilmiş. cinsiyet ayrımı monks-sisters şeklinde dilde karşılık bulsa da toplumsal cinsiyetin pratik rollere pek yansımadığını söyleyebiliriz. yürütmenin başı bu tapınakların birbirlerine eşit baş keşişlerinden mürekkep ihtiyarlar konseyi gibi bir birim. teokratik şartlar dışında yasama gücünün özerk birimlere paylaştırıldığı bir adem-i merkeziyet söz konusu. ekonomik ve sosyal yapı güvenlik sorununu hava bükücüler için en aşağı sıralara öteliyor, bu anarşist toplumun en büyük zaafı.

    toprak bükücüler geleneksel bir monarşiyle yönetiliyor. ruhban sınıfının gözle görülür bir gücü yok. çok geniş bir coğrafyaya yayılmış farklı kesimler aynı imparatorluğun birer parçası. diğer büyük şehirlerin "kral" olarak anılan yöneticileri olabiliyor toprak krallığı bünyesinde. ilk bakışta akla feodal lordluk gelse de durum bundan farklı, doğrudan bir serflik ilişkisi yok, dolayısıyla toprak krallığını bir çeşit modern monarşiler konfederasyonu olarak tanımlamak isabetli olur. merkezi monarkın kısmi yetki devrine dayanan bir çeşit oligarşi var burada. merkezi krallığın büyük bir silahlı gücü var, zaten ateş ulusuna karşı en uzun soluklu direnişi güvenlik konusundaki yatırımı sayesinde sergiliyor yüz yıllık savaşta. yine de durumunun pek parlak olduğu söylenemez. özellikle başkent aristokrasisi ile taban arasında çok yoğun sınıfsal farklar var, mahallelerine kadar gözle görülür vaziyette bu durum. hakim üretim biçiminin tarım olduğu toprak coğrafyasında özellikle merkezi şehirlerde sanayileşme adına aşama kaydedilmiş. savaşın ve değişen ekonominin kırda yarattığı tahribatla birlikte başkente göçler de had safhada. yani ba sing se'nin dış katmanlarında yaşayan halk yavaş yavaş proleterleşiyor ve uzun süren savaş koşulları buradan yükselecek homurdanışları bir devrime dönüştürecek fitili ateşleyebilir. bunun farkında olan toprak krallığı oligarşisi düzen içi rızayı jurnalcilik ve gündem manipülasyonu ile üretiyor zekice politikalar izleyerek. (bkz: dai li) bu istihbarat garabetiyle birlikte krallık bürokrasisi tam bir tımarhaneye dönüşmüş durumda, bütün hantallığı ve bünyesinde barındırdığı çelişkilerle toprak krallığı 1900'lerin başındaki çarlık rusyası'nı andırıyor diyebiliriz.

    ateş ulusu sanayileşme sürecini tamamlamış bir toplum. ruhban sınıfıyla yüzleşmesini çoktan gerçekleştirmiş ve tanrısal iktidarı yeryüzüne indirmiş. fire lord sozin döneminde doygunluğa erişen sermaye dünyaya yayılma ihtiyacı doğuruyor kapitalizmin kaçınılmaz bir sonucu olarak. burada kuyruklu yıldızın verdiği güç veya sozin'in caniliği savaşın başlaması için tali birer nitelik taşıyor, zira somut koşullar bu savaş için zaten hazır aslında. silah endüstrisine yapılan yatırımın bu çarkları döndürmeye devam edeceği biliniyor. bu yüzden ateş halkının uluslaştırılması ve iktidar sahibinin kişisel mitini yeniden üretebilmek için halka şovenist propagandanın pompalanması gerekiyor. mesela hava ve su toplumlarında hiç olmayan, toprak krallığında da az biraz hissedilen ulusal sınırlar fetişizmi ve milliyetçilik, sonra okullardaki eğitim, marşlar, askeri geçit törenleri, şehirlerdeki devasa heykeller, bayraklar vs bu duruma birer örnek teşkil ediyor. birliğin isminin "ateş ulusu" olması bile monarşik değil otokratik bir vurguya sahip. lider kültü muhakkak burada önemli bir yer kaplıyor ancak sermaye ilişkileri kesinlikle baskın unsur bu süreçte. hatta liderlerin gaddarlığı bunun bir sonucudur bile diyebiliriz. bir anlamda ateş ulusunda klasik "barbar kavimlere medeniyet götüren" batı kolonyalizminden ziyade gücünü ırkçılık ve lebensraum'dan alan vahşi bir emperyalizm ve yayılmacılık söz konusu. toplama kampları ve kolonilerdeki siyasi baskılar bunun bir göstergesi. bunları bir araya getirirsek ateş ulusundaki siyasal sistem her ne kadar soy bağıyla alakalı görünse de aslında seküler faşist-otokratik bir muhteva taşıyor diyebiliriz.

    hikayeye başladığımızda dünya yüz yıldır savaş halinde ve halklardan bir tanesi vahşice soykırıma uğratılmış vaziyette. su kabilesi ve toprak krallığı bünyesindeki bazı özerk birimler gerilla savaşlarıyla durumu idare ederken merkezi krallıksa çakılı şehirlerini savunmaya çalışıyor ateş saldırıları karşısında. yani mücadele güçleri arasında ciddi bir irtibat ve birlik sorunu var ancak bu konuyu aşmak için herhangi bir girişim yok. ateş ulusunun kesin zaferinin karşısında en büyük engel olarak duran toprak krallığında kır ekonomisi can çekişiyor, ülkeyi ise istihbarat servisi ve derin devlet yönetiyor. kolonilerdeki halk örgütlü değil. tam bu emperyalist kriz döneminde bir anda avatar adı verilen ve süper güçleri olan dini bir figür ortaya çıkıyor. son hava bükücü bir ajitatör örgütleyici ya da hareket önderi sayılmaz ve meşruiyeti temsil gücüne dayanmıyor. kabiliyetleri bükme güçlerinden ibaret. ateş ulusunun militer güçleriyle karşılaşmalarında olumlu sayılabilecek irili ufaklı işler başarsa da aslında bu hikayeyi sürüklediği yer dünyanın geleceği açısından son derece sakıncalı; zira yıllarca faşizme karşı mücadele veren halklar üzerinde dayanışma ve ortak direniş için değil mitlerden ve hurafelerden medet ummak için ikna üretiyor en nihayetinde. tıpkı hamas gibi. mesela ateş ulusu sadece dini-ruhani değerlerinden koptuğu için olaylar bu noktaya gelmiş gibi gösteriliyor en basitinden, meselenin ekonomi-politiği ise es geçiliyor bu noktada. faturanın üretim ve dağıtım sistemine değil sekülerizme kesildiğini görüyoruz. bu vesileyle aynı zamanda kendi mülkünü korumak için zorunlu olarak bu savaşın bir tarafında kalan krallar ve şefler zaferle birlikte katmerli bir meşruiyet kazanacaklar. ba sing se'nin sokaklarında kendilerini var etmeye çalışan yoksulların hayatında ise değişen hiçbir şey olmayacak. yani ateş hanedanlığına sorgulanamaz bir iktidar hediye eden sermaye ilişkileri değil yalnızca lord ozai ve inançlar yargılanmış olacak bu sürecin sonunda. bunlara ek olarak kurtuluşun kahramanı yıllar süren savaşta sakat kalanlar ve ölenler değil avatar olarak görülecek sırf görevi olan şeyi yaptığı için, böylece sermaye "özgürlük" mefhumunu da yeni bir lider kültü üzerinden pazarlamış olacak. belki eski phoenix king rejimine bağlı bürokrat ve fabrikatörleri de yargılamak yerine önemli mevkilere getirirler savaştan sonra kurulacak "özgür" rejimde... sonuç olarak aang iyi bir bükücüydü ama kötü bir politikacıydı.


    (tart bakalim kac kilo - 12 Eylül 2014 16:09)

  • comment image

    normalde bir kişiye avatar olduğunu söylemek için 16 yaş civarı beklenirken, ateş ulusunun saldırılarından dolayı aang 12 yaşında öğrenmiştir.. arkadaşları tarafından oyunlara kabul edilmediği için çok üzülen aang, diğer kabilenin büyüklerinin aksine onun hala çocuk olduğunu düşünerek ona oyunlarla karışık bu işi öğretmeye çalışan ustanın ondan uzaklaştırılmasıyla ikinci darbeyi yer ve avatar olmaya hazır olmadığını düşünerek uçan bizonu appa ile kaçar..
    işte ondan sonra yanlış hatırlamıyorsam okyanus üstünde uçarken çıkan fırtına yüzünden su altında kalan avatar etrafında sanırım buz kütlesi oluşturarak kendini ve appa'yı dondurur..
    bu olayın üstünden 100 yıl geçer..
    güney su kabilesinden iki kardeş olan sokka ve katara, ateş ulusunun saldırılarından biri yüzünden annelerini kaybetmiştir ve babaları da sefere gider.. onlar da onu aramak için yola çıkarlar ve şans eseri avatar'ı kurtarırlar.. işte bundan sonra hikaye gelişir..
    aang doğuştan havabükücü ve avatar olmasına rağmen diğer elementlerin de nasıl büküldüğünü öğrenmek zorundadır.. katara ve sokka, avatar'ın dünyayı kurtaracağına inanarak babalarını bulma olayını erteleyip aang'e yardım etmeye karar verirler.. böylece katara da çok iyi bir subükücü kıvamına erişir.. ama aang her ne kadar 112 yaşında olsa da anatomik yaşı hala 12 olduğundan oyun peşindedir, işin eğlencesindedir.. işte aslında bu da avatar'ın en büyük avantajlarından biridir çünkü düşmanları onu çocuk olduğu için küçümserler ve sonunda da patlarlar.. arada psikopata bağlayıp kafasındaki ve kollarındaki ok işaretleri ve güzleri parlamaya başlar, bu sırada sanıyorum ki ruhlar alemiyle yani önceki avatarlarla bağlantıya geçmektedir.. bu arada aang de katara'ya içten içe yanıktır.. sokka ise şu an için hikayenin tadı, tuzudur..
    ama bence hikayenin en süper karakteri prens zuko'dur.. ateş kabilesi kralının oğlu olan zuko'nun en büyük yardımcısı (sidekick anlamında değil de destekçisi, akıl hocası* tadında) kralın kardeşi, amcası, eski general iroh'tur; zuko'yu oğlu gibi kabul eder..
    zuko zamanında savaş öncesi briefinge alınmayınca sinirlenir, "krallık ne de olsa bana kalacak neden şimdiden öğrenmiyorum" diyerek.. ama amcası onu, konuşmaması şartıyla, içeri sokar.. general (sanırım zhao) taktiklerini anlatırken, gereksiz yere askerlerin öleceğini öğrenen zuko, bu fikre tüm benliğiyle karşı çıkar.. bunu saygısılık olarak algılayan general onu düelloya davet eder ya da tam tersi.. ancak zuko, ki gayet yetenekli bir ateşbükücü, düelloya süper hazırken karşısında general yerine babası ateş kralını görür.. sebep olarak da zuko'nun saygısızlığı direkt olarak generale değil de ateş krallığına olduğu düşünülmektedir.. zuko her ne kadar özür dilese de babası affetmez ve düello da doğal olarak zuko'yu yener.. zuko'nun gözündeki izin nedeni budur..
    babası onu toprakların dışına sürer ve ona ancak avatar'ı bulup getirirse onurunu kurtarabileceğini, affedileceğini ve geri dönebileceğini söyler.. zuko da amcasıyla denizlere açılır, avatar'ı bulma amacıyla.. bu kadar karalı ve obsesif olma nedeni budur.. kendisi sadece ve sadece avatar'ı yakalamak istemektedir..
    ama general zhao da avatar'ın peşindedir ama asıl amacı ateş krallığının bütün dünyaya hükmetmesi, tarih kitaplarına geçmek, yakıp yıkmaktır.. bu zhao ve zuko'nun arasındaki en önemli farktır.. zhao, prens zuko'yu küçümser, "baban bile seni istemiyor" der ama gel gör ki düello'da zuko, amcası eski general iroh'tan aldığı taktikle zhao'nun eline verir.. yani hikayedeki asıl kötü zhao'dur.. prens zuko ise sadece onurunu kurtarmaya çalışan iyi biridir bence, insanları durduk yerde öldürmez zhao gibi..
    bu arada sanırım prens zuko'yu ziya kürküt seslendirmektedir.. *


    (co goni co - 18 Temmuz 2006 18:14)

Yorum Kaynak Link : avatar the last airbender