Encounters at the End of the World (~ Rencontres au bout du monde) ' Filminin Konusu : Film yapımcısı Werner Herzog'un Antartika seyahatinde objektifine yansıyan özel görüntüler ve değerlendirmelerinden oluşan sürükleyici bir belgesel.
Grizzly Man(2005)(7,8-47583)
Cave of Forgotten Dreams(2011)(7,4-13716)
Into the Abyss(2012)(7,3-14852)
Into the Inferno(2016)(7,2-5334)
Lo and Behold: Reveries of the Connected World(2016)(7,1-10293)
Children of War(2014)(6,8-827)
Max Fortuna(2015)(5,4-59)
Anuvahood(2011)(5,4-4084)
Napoleon Returns to Galleria Borghese(2012)(5,3-61)
Naa Panta Kano(2017)(5,3-109)
Get Lucky(2013)(4,4-888)
Gun Self-Defense for Women(2016)(2,9-162)
werner herzog'un antartika seyahatinde objektifine yansıyan özel görüntüler ve değerlendirmelerinden oluşan sürükleyici bir belgesel.http://encountersfilm.com/
(andrew - 14 Haziran 2008 03:11)
werner herzog'un kendi deyimiyle "penguenler hakkinda olmayan bir antartika belgeseli". dunyanin dibinde birbirlerini bulmus yari kacik, yalniz ve essiz insanlarin hikayeleri. onlari herzog'un kendine has mizahi ile dinlerken farkina variyorsunuz ki bu kacik insanlara son eklenen kisi herzog'un ta kendisi. film sonunda insanin damaginda buruk bir tat birakiyor her herzog filminin sonunda oldugu gibi.
(gerry - 3 Temmuz 2008 16:43)
penguenler hakkında bir antartika belgeseli değil çünkü filmde de gördüğümüz sürüden ayrılan 1 penguen hakkında bir antartika belgeseli. herzog yine grizzly man'deki gibi, bir belgesel çekip görüntülere abanmak yerine kendi subjektifliğini anlatmayı seçmiş. güzel görüntüler var ama bunlar aslında söylenmek istenenin yanında hep ikinci planda kalıyor. herzog'un meramıysa; into the wild'la da son zamanlarda romantize edilmiş maceraperestliğin nasıl profesyonelleştiği ve antartika'nın aslında bu maceraperestlere istihdam sağlayan bir sanayi olmaya doğru gidişi gibi gözüküyor. bu bağlamda gitmeye her an hazır karakterin çanta organizasyonu ve bunu adeta işiymişcesine büyük bir ciddiyetle hazırlaması dikkat çekiciydi.gerçi bu yönde net bir eleştiri yok ama belli ki herzog'un görmek istediği (aslında istemediği) hayatlarını oradan oraya kendilerine motivasyon arayarak geçirmiş insanların ilginç bir şekilde aynı noktada buluşmaları ve ironik olarak hepsinin bir şeylerden kaçanlar ya da idealistlerden oluşmasına rağmen yine atm'si, düzeni olan bir komün oluşturmaları. ha keza kendisi belgeselin bir bölümünde insanların ayak basmadığı güzelliklerin öylece kalmasını dilediğini söylüyor, ki aslında bu onun grizzly man'de anlatmaya çalıştığına paralel bir düşünce, zira herzog'a göre doğa ulvi bir şey; insanın ne olursa olsun doğaya yenilmeye mahkum olduğunu ve belgeselde de vurguladığı üzere insanların da dinazorlar gibi dünya üzerinden gelip geçecek herhangi bir tür olduğunu düşünüyor. o yüzden de bu belgeselle grizzly man'in altında aynı ismin olması şaşılacak bir durum değil. ek olarak bu belgeselde de narrator yine werner herzog ve kendisi meraklı halleriyle, entelektüel derinliğiyle sadece yönetmen olarak değil bir idealist manyak olarak da belgesele damgasını vuruyor.
(shocktheworld - 27 Mart 2009 00:27)
şu sahne ile hafızama kazınmış belgesel.depresyon geçiren penguenayrıca;bulgar halk şarkısı
(allsztsbg - 28 Mart 2013 14:00)
çok hoşuma giden bir belgesel oldu. aslında bir şeyi ilk olarak söylemek istiyorum, bu tarz şeyler izlerken istemsizce üzerime kalın bir şeyler alasım geliyor. filmi izlerken istemsizce tatlı bir üşüme hissi kapladı vücudumu. özellikle marine-biologist amca suyun altına daldığında beni bir üşüme hissi kapladı ki sormayın. o amcanın yanında da cambridgle ingiliz incecik bir kazakla buz gibi antartika soğudunda keyifle duruyordu o sırada diğer yaşlı amcanın bıyıkları donmuşken- ben de koltukta üşümeye başladım. neyse çok geyik oldu. kısaca belgesele değinmek gerekirse, herzog amcamız çok güzel bir eleştiri yapmış. bence bu eleştiri tamamen insan hakkında. bir endüstri çöplüğüne dönüşmüş durumda bu doğa harikası yer. birçok hayalpereste de iş imkanı olmuş. aslında bakarsanız burada yapılan araştırmalar çok şey gösteriyor gibi dursa da aslında o doğaya zarar vermekten başka bir şey yapılmıyor. üstünde insanın yaşadığı her yer bana göre doğaya zarardır. insanlar olarak ne kadar yayılırsak doğa da o kadar zarar görür. herzog bir yerde şöyle diyor: günün birinde bir uzay yerleşkesi de buradan farklı olmayacak. bence çok güzel söylemiş. antartika'yı uzay yerleşkesi olarak ele alabiliriz ve oradaki insanların nasıl yaşacağını da gözlemlemiş oluruz.
(sahadaki adam - 7 Kasım 2017 22:51)
Yorum Kaynak Link : encounters at the end of the world