Ae Fond Kiss... (~ Duygudan da öte) ' Filminin Konusu : Casim Glasgow'da yaşayan ikinci kuşak bir pakistanlı'dır. Glasgow'un en iyi klüplerinde dj olarak çalışan casim, günün birinde kendi klübünün sahibi olmak istemektedir. Ailesi tariq ve sadia imanlı müslümanlardır ve casim'i yakında ingiltere'ye gelecek olan güzel kuzeni jasmine ile evlendirmek istemektedirler. Casim Roisin ile tanışınca planlar alt üst olur. Kız kardeşi Tahara'nın okulunda öğretmen olan Roisin, şimdiye kadar karşılaştığı bütün kızlardan farklıdır. Çok güzel, zeki ve kendi fikirlerine sahip bir insandır. Casim ve Roisin sırılsıklam aşık olurlar. Fakat Casim gayet iyi bilmektedir ki, evlenmeye niyeti olmasa bile ailesi asla bir beyaz kadını, bir "goree" yi kabul etmeyecektir. Bir katolik olarak Roisin de farkeder ki kendi camiasi da pek destek çıkmayacaktır. İlişkileri ortaya çıktığında, skandalın yankıları ve kıvılcımları kültür çatışmaları ve kişilik zıtlaşmaları olarak yayılır.
Ödüller :
Sweet Sixteen(2002)(7,5-11989)
My Name Is Joe(1999)(7,5-7909)
Ladybird Ladybird(1994)(7,5-2875)
Raining Stones(1993)(7,4-3706)
Looking for Eric(2009)(7,2-14805)
Bread and Roses(2000)(7,1-4995)
Tickets(2005)(7,0-2350)
Hidden Agenda(1991)(7,0-3193)
The Navigators(2001)(7,0-2681)
It's a Free World...(2007)(7,0-5268)
Carla's Song(1996)(6,8-2768)
Route Irish(2011)(6,4-3993)
Berlin Film Festivali : "Prize of the Ecumenical Jury-Competition"
Berlin Film Festivali : "Prize of the Guild of German Art House Cinemas"
22 eylül 2006 tarihinde "sonunda" duygudan da öte adıyla vizyona girecek ken loach filmi...
(euphrates - 18 Eylül 2006 09:57)
beklentilerimi karşılayamayan film..büyük umutlarla gittim filme,lakin ken loach in muazzam marifetleri de maalesef senaryonun zayıflığına kurban gitmiş gibi geldi bana..evet senaryoyu zayıf buldum..çok daha iyi bir film çıkabilirdi kanımca ortaya,güçlü bir senaryo ile..hele ki ken loach da yönetmen koltugundayken..öte yandan son zamanlarda gördüğüm en başarılı sevişme sahneleri bu filmdedir..bu ken loach ın mı oyuncuların mı başarısıdır bilmem ama bu kadar gerçekçi ve hakkı verilmiş sevişme sahnesi görmek çok zor gerçekten..oyuncular için ise roisin hanlon karakterini canlandıran eva birthistle oldukça başarılı, genç pakistanlı rolundeki atta yaqub vasatın üzerine çıkamıyor maalesef..din,dil ve kültür farklarından yola çıkan aşk dolu bir hikaye..kavgalar,umutlar,umutsuzluklar hepsi mevcut gibi..ama eksik bir şey var filmde kanımın kaynamadıgı..bunu senaryonun zayıflıgı olarak adlandırıyorum..konuşmalar,karakterlerin alternatif davranışları sağlam bir temel üzerine oturtulmamış gibi geldi bana senaryoda..neise..güzel bir film,senaryosu az daha iyi olsaymış festivallerden ödülle dönebilecek kapasitede olabilirmiş..tabi içinde ken loach ismi geçmesi de izlemek için yeterli sebep olabilir orası ayrı..
(teletabi - 13 Ekim 2006 17:31)
bana "kultur catismasi / gelenekci aile baskisi / ask nelerin ustesinden gelir / din baskisi" gibi deginmeye calistigi konulardan cok, "bi erkek ne kadar pasif, zavalli, mizmiz ve cekilmez olabilir" anafikirli gibi gelen film...
(jackie - 14 Kasım 2006 16:24)
ae fond kiss dengi dengine vurmayan davullu filmlerin arketipi all that heaven allows'un geleneğinden bir film. bu "janr"da ırkı, rengi, dili, dini, zürriyeti, cinsi cibilliyeti birbirini tutmayan, anayasanın 10. maddesine bel verip aşk her şeyden üstündür şiarıyla hareket eden çiftlerin eşlerinden dostlarından gördüğü psikolojik zulme tanık oluyoruz. bu gelenek içinde bizatihi birer all that heaven allows remake'i olan fassbinder'in overrating manyağı filmi angst essen seele auf'u ve todd haynes'in far from heaven'ı var. korku ruhu kemiriyor, cennet çok uzaklarda görünüyor bu filmlerde. misal fassbinder all that heaven allows'u o alman ambiyans yetmezmiş gibi bir de kendi garip ve tatsız sinema anlayışı içine sokarken gudubetleştiriyor, sirk'e selam çakayım derdindeki haynes de yine estetik derdinde. bu ikisinde hayatı çekilmez kılan konu komşu ufaraktan kafkaesk bir ambiyans oluşturuyor, seyirci biraz diş bilemekle kalıyor bunlara, daha çok filmin kahramanlarının dünyalarıyla hemhal oluyoruz.oysa ken loach hem sirk geleneğinin, hem de standart geleneğin amına amına koyan bir film çekmiş, afişinin ve isminin uyandırdığı romanstan uzaktan yakından alakasız şekilde thomas bernhardesk bir kurumlar-karşıtı saldırısı var filmin. evet aşkla ve çiftin dünyasıyla burda da hemhal oluyoruz, illa ki. ama hangi uzam ve zamanda olursa olsun artık değerlerinizin bir anlamı ve fonksiyonu yok ve biz bunlarla alakadar ve bağlı değiliz mesajlı öğretmen kızın papazla kavgası ya da pakistanlı çocuğun ailesine resti çok doğrudan ama bir o kadar da arındırıcı sahneler. farzımuhal, biz çiftin gelenekle bağlarını koparışını daha sembolist şekilde görsek herhalde daha "sanatsal" olurdu ama bu kadar açık bir kopuş olmazdı, ne karakterler ne de filmin kendisi için. diyeceğim ne fassbinder ne haynes kalmış, hatta ken loach'ın da izlediğim en iyi filmi, şahane film, hayatımın filmi.
(grapes of butcher - 4 Temmuz 2007 22:08)
oğlan arkadaşlarıyla birlikte piyanoyu kızın evine çıkarırken (adamların götünden ter akarken birinin kıza keşke düdük filan çalsaydın demesi ayrıca komikti) bu eşşek kadar müzik aleti merdivenlerden aşağı düşmeye başlar. kız müzik öğretmeni, piyano onun için bir hayli değerli, ama yine de bu anda ilk lafı ''tutun piyanoyu, tüm ingiltere'ye vurdursanız parasını çıkaramazsınız'' değil de ''iyi misiniz, kenara çekilin'' olur. iki gün üst üste, motosikletliye çarpan otomobil sürücülerinin, motosikleti kullanan adam yerde kıvranırken, araçlarından fırlayıp tampondaki hasarı tespit etme telaşlarına tanık olunca, içimden ken loach sizi böyle görse sikertirdi diye geçirdim. yani ''önce insan'' edebiyatı yapma niyetim yok ama, herhalde yaralanan yabancıya yardım etmek yerine ''malını'' koruma refleksi gösteren adamın değil, ken loach'ın tarafında olmak gerek. çünkü önce insan. önce.
(damon - 5 Mart 2008 02:27)
mevzusunu kisaca anlatmam gerekirse, iskocyada yasayan pakistanli bir gencin, degerlerine bagli ailesini siklemeyerek, sarisin katolik bir kiza yazması, akabinde iş ciddiye binince binbir mezalimin yasanmasini konu eden film.. işte orasi istemiyor, burasi sey ediyor falan.. iki tarafta birbirinden dertli..hadiseye benim gozumde, pakistanli kasim'in bok yemesinden öte bir hadise degildir.. zira filmde oynayan pakistanli kasim degil de, türk uur olaydi filmin basinda soyle bi dialog gecerdi.."uur (kiz kardesine) : oha ogretmenin taşmis.. katolik mi? kiz kardes : tabii ki abicimuur: tüh ya"bitti.. kisa film tadinda olurdu benim filmim.. zira arkadas 20 kusur sene birlikte yasadigin bir aile'nin begenilerini, rahatsizliklarini bilirsin. ona gore davranir, hadise boka sarmadan uzaklasirsin.. birazcik zekiysen, ve aileni "kasim" bey kadar seviyorsan bu haltlarin yasanmasina izin vermessin. misal benim ailem de gayet tutucu bu konuda.. hic bir eski sovyet sosyalist cumhuriyeti vatandaslarindan birisiyle olmami istemiyor.. o zaman ben bakmam estonyali kiza arkadas "vaaay iyiymis" derim uzaklasir giderim.. litvanyaliya selam vermem, gürcüden uzak dururum ancak eurovision da bakarim..ama kasim beyimiz napiyor, kizin pesinden kosuyor.. göt herif.. hem kizin hayatini, hem kendini hayatini, hem ailesinin hayatini zehrediyor.. ayip.. alenen ayip.. özetle olmamis ken loach.. kasimin gerzekligini yeterince verememissin.. romantik serseri gibi durmus kasim.. aski ugruna deliren adam, her seye gogus geren mükemmel bir romeo olmus.. oyle degil oysa.. gerzegin surekasi.. sonradan kanlı olduklarini ogrendigi bir romeo degil işte..
(azuth - 29 Mayıs 2008 18:16)
ismini iskoç şair robert burns'ün "ay fond kiss" şiirinden almış olan bir ken loach filmi. hatta filmin - benim farkettiğim - bir sahnesinde de şaire gönderme var. bir katolik okulunda çalışan müzik öğretmeni roisin'in (eva birthistle) ayin sırasında çocuklara okuttuğu bir ilahinin sözleri burns'e ait olunca, diğer öğretmenlerden biri kıyameti koparır çünkü ne de olsa burns'ün fırtınalı aşk yaşamı ve başına gelenler yüzünden şiirleri bir kiliseye girmemelidir!film de aslında glasgow'da geçen bir aşk hikâyesi. steril bir hayatı olan irlandalı ve katolik roisin'le, geleneksel bir aileden gelen pakistanlı müslüman casim'in aşk hikâyesi bu. casim'in kardeşi tahara, roisin'in öğrencisidir ve bu sayede tanışırlar. kısa sürede olaylar gelişir. ancak geleneksel bir aileye ait olmanın bir bedeli vardır. casim'in bir beşik kertmesi vardır ve kuzeni jasmine'le birkaç hafta içinde evlenmesi gerekmektedir. ancak roisin bu ilişkiden vazgeçmek yerine, casim'i ne kadar sevdiğini belli ederek ve ona özetle batı'nın bireysellik kavramını hatırlatarak aslında casim'i bir karar vermesi için zorlar. casim, iyi bir oğul olmakla kalbi arasında bir seçim yapmak zorundadır. işte bu bizim hikâyemiz.--- spoiler ---casim zamanla güçlenerek ailesine karşı çıkar ve roisin'i seçer. güçlenerek diyorum çünkü casim'in kardeşi tahara da onun için 'coward' lafını kullanır. bu aşk hikâyesinden sadece aile sarsılmaz, aynı zamanda roisin de çalıştığı katolik okulundan müdürün tüm çabalarına rağmen atılır ve laik bir okulda çalışmaya başlar.--- spoiler ---filmin tek eleştirdiğim yönü, pakistanlı aileyle empati kurabilmemize rağmen, roisin'i işten atan rahiple kuramamamız. çünkü rahip o kadar ve o kadar sert ve insancıl olmayan biridir ki.ve bir itirafım var. kızın yerinde olsam casim'i severken terkederdim. fazla pasif. öyle işte.
(integrity - 2 Şubat 2009 13:57)
filmin senaryosunu daha önce sweet sixteen, bread and roses gibi ken loach filmlerini yazmış olan paul laverty yazmıştır. --- spoiler ---ama ben açıkçası filmin özellikle senaryo kısmını zayıf buldum, bilemiyorum daha önce izlediğim ken loach filmlerinin de ne kadar etkisi var bunda ama bu filmin, kelimenin tam anlamıyla olmasa da, daha çarpıcı olmasını beklerdim, isterdim. ayrıca filmdeki bazı olaylar çok üstünkörü geçiştirilmiş, finali ise ben de bir olmamışlık hissi yaratmıştır. amma velakin, her şeye rağmen bir ken loach filmi olması sebebiyle, sonuna kadar izlenmeyi hak ediyor.--- spoiler ---filmin ismini aldığı robert burns şiiri ise *, şu mısralarla başlar;"ae fond kiss, and then we sever;ae fareweel, alas, for ever!"
(gioberg - 17 Mayıs 2009 12:29)
sudan sebeplerle ayrılan sevgilileri birleştirebilecek film.
(puskinskaya - 15 Temmuz 2009 11:43)
--- spoiler ---ispanya tatilinde, birbirlerinin inançlarını tatlı sert eleştirip, örnekler verip sonra da sanki aralarında o kadar fark yokmuşçasına dalgalarına baktıkları, en azından hayatın kısalığında ve hesap gününün yaklaştığında birleştikleri; cennete, cehennem çukurlarına, şerefe içtikleri sahne filmin özüdür.--- spoiler ---
(edgenabby - 15 Ağustos 2009 21:16)
aslında bu film bana marx'a atfedilen o meşhur sözü hatırlattı: filozoflar durmaksızın dünyayı açıklamaya gayret ettiler fakat asıl mesele onu değiştirmekti. ken loach durum değerlendirmesi yapmış biraz, var olanı ortaya koymuş. bir çeşit panorama. fakat bence film dediğimiz şey zaten beklentiler üzerine inşa edilmemeli. loach, dünyanın bir çok yerinde halihazırda son derece dominant olan gelenekler, alışılageldik davranış kalıpları, ailevi adetleri konu edinmiş ve bunların yaşam üzerinde ilk bakışta görünmeyen yüzüne doğru kamerayı çevirmiş. nitekim 2 insanın birbirine duyduğu hisler dışında bir sürü dışsal faktör devreye giriyor ve işler içinden çıkılmaz bir hal alıyor film ilerledikçe. çoğunun bildiği ama günlük hayatta unuttuğu bir konuyu işlediği için beğendim, kendinizi iki karakterin yerine koyduğunuzda ve bir gün belki sizin de başınıza benzer bir iş gelebileceğini düşündüğünüzde omuzlarınızda hissedeceğiniz ağırlık artacak, dolayısıyla bu filmi tamamen zaman kaybı olarak gördüğümü söyleyemem. izlenebilir. oyunculuklar da vasatın üzerinde. recep ivedik, hababam sınıfı askerde zaman kaybı değil ama bu zaman kaybı öyle mi yani? kimi zaman polonyalı bir hatunla evlenmeyi tasarladığım için yazmadım bütün bunları.
(villeneuve - 22 Eylül 2011 21:14)
konusu itibariyle özgün olmayan, yine de işlenişiyle izleyiciye göz kırpmayı becerebilen ken loach filmi. yes you ken. göçmen/öteki sorunsalları yanında bi nevi "dindaşım olur musun hafız?" filmi. toplumsal diğer baskıların yanı sıra kızın kurumsal çevresinin esasoğlanı katolikleştirme fikri ve oğlanın aile/sosyal çevresinin kızı müslümanlaştırabilme ihtimali filan. ve tüm bunlara diz çöktürmeye and içmiş kutsi varoluş: aşk.
(ya iste boyle senden naber - 15 Şubat 2012 13:26)
--- spoiler ---oldukça başarılı bulduğum ken loach filmi.ikinci kuşak pakistan göçmeni bir ailenin oğlu olan casim ve irlandalı bir müzik öğretmeni olan roisin'in yolu glasgow'un bir köşesinde bir katolik okulunda kesişiyor. eva brithistle gerçekten başarılı bir performans sergilemiş filmde kanımca. özellikle ispanya tatili sırasında casim ona evleneceği haberini verince çileden çıkıp ağlamaya başladığındaki masumiyeti bambaşkaydı.öte yandan atta yaqub'un performansını vasat buldum. bunda belki böyle mız mız ve pısırık bir karakteri oynamasının da etkisi var, bilemiyorum. ama taharanın babasıyla üniversite hakkında tartışması sırasında casimden yardım istemesi ve casimin onun değil babasının tarafını tutması,casimin karakteri hakkında yeterli bilgiyi veriyor sanırım.film esnasında en çarpıcı bulduğum sahnelerden biri de roisin'in katolik rahiple olan sahnesiydi. rahipin agresifliği ve hasmane tutumu insanı şoke ediyor. insanların özel hayatına karışmaya o da kendine bir hak olarak görüyor ve bir nevi namus bekçisi kesiliyor. böyle bir sahnenin baş rolünde bir batılıyı görmek şaşırtıcı. demek ki yobaz her yerde yobaz, kafa hep aynı.ve tabi ki filmin sonlarındaki sevişme sahnesinde roisinin casime 'lets fuck ' demesi akıllara bir jackie brownun 'wanna fuck? ' sahnesini getirmiyor değil.filmin sonunda herangi farklı iki kültürden iki insanın ilişkisi hakkında soru işareti oluşuyor kafalarda. ilk tezat, ilk tartışma ortaya çıkınca kim fedakarlık yapacak, nasıl baş edilecek bu sorunlarla? cevap her ne olursa olsun, ' aşk her şeyin üstesinden gelir ' diyenler için ' ae fond kiss' bir düşünme fırsatı daha yaratıyor, ve bünyelere kocaman bir ' acaba mı? ' dedirtiyor.--- spoiler ---
(pilushkin - 3 Temmuz 2012 15:01)
televizyonda tesadüf eseri denk gelip izlediğim film. farklı din ve kültürlerden olan iki sevgilinin aşkını anlatıyor. kötü oyunculuk, sıradan sahneler... kısacası vasat bir aşk filmi. zaman kaybı.
(bfm - 17 Şubat 2013 20:27)
(bkz: ay fond kiss)
(mak100 - 25 Ekim 2003 17:00)
ken loach'in sanatini konusturdugu bir film. müthis bir açilisi var.kapali çevrelerin baskisindan feragat edemeyen bireylerin aski. gegen die wand'i tematik açisindan andirsada tarz olarak alakasiz.film için seçilen pakistanli ailenin fertlerini ayri takdir ettim. profesyonel aktör olmamalarina ragmen kendilerini oynamakta haliyle çok basarililar...
(sarapis - 8 Ağustos 2004 14:35)
ken loach'un ustaligini bir kere daha kanitladigi yeni filmi.film ilk sahnesinden baslamak uzere insanlara onyargilari icin resmen ders veriyor.
(akasha - 27 Eylül 2004 14:46)
ikea reklami gibi filmdir. her yerden firlayan ikea mamullerinin verdigi bikkinlik film hakkindaki hissiyata ket vurabilecek seviyededir.
(cle - 29 Ağustos 2005 02:05)
glasgow'da yaşayan irlandalı bir müzik öğretmeni ve 2. kuşak pakistanlı bir gencin,bir yanda gelenekçi aile baskısı diğer yanda da katolik kilisesi baskısı arasında kalmış ilişkisini anlatan,harikulade ken loach filmi.
(ronesans adami - 9 Kasım 2005 01:53)
farklı dinlerde ve kültürlerde olan iki sevgilinin yaşadığı yasak aşkı konu alan vasat düzeyde olan film.
(krizkris - 28 Mayıs 2006 18:12)
Yorum Kaynak Link : ae fond kiss...