Vizontele Tuuba ' Filminin Konusu : İlk filmde yaşanan olayların ardından altı sene geçmiştir. Ülke 1980’lerin politik kargaşasıyla yüzleşirken siyasetin uzağında kalan, apolitik bir köy, olanlardan haberdar değildir. Batıdan sürülen bir öğretmen köye gelirken, beraberinde de farklı politik ideolojileri getirecektir. Öğretmenin kızı olan Tuba ise, Emin’in duygusal dünyasını titreştirecektir. Televizyonun getirilerini zorlukla sindirebilen bir köy, kendisine yabancı olan farklı düşünsel dünyaları da kabullenebilecek midir? Yılmaz Erdoğan’ın çok izlenen ilk filmden sonra çevirdiği Vizontele Tuuba, ana kadroyu muhafaza ederek ilk filmin ulaştığı başarının bir benzerine ulaşmayı başarıyor.
Vizontele(2001)(8,0-33568)
Pek Yakinda(2014)(7,6-27855)
Hokkabaz(2006)(7,5-25459)
Organize Isler(2005)(7,4-31755)
Yahsi Bati(2010)(7,4-26357)
A.R.O.G(2008)(7,4-38655)
Neredesin Firuze(2004)(7,3-7944)
Eyyvah Eyvah(2010)(7,1-16532)
Eyyvah Eyvah 2(2011)(6,7-12215)
Hükümet Kadin(2013)(6,5-5719)
Neseli Hayat(2009)(6,1-5851)
Eyyvah Eyyvah 3(2014)(6,0-5795)
yılmaz erdoğan'ın vizontele isimli filminin devamı niteliğinde çekilmiştir.film, oldukça başarılı bir oyuncu kadrosuna sahiptir:deli emin - yılmaz erdoğansıti ana - demet akbağgüner sernikli - tarık akanbaşkan nazmi - altan erkeklituba sernikli (tuuba) - tuba ünsalnafiz - tolga çevikfilmin en dokunaklı cümlelerinin hep bu kısım olduğunu düşünmüşümdür:" _tuba: yazarım sana.._emin: yazma!o zaman bekliyor insan. e buraya çok az insan geliyor, çok insan gidiyor..e kalan da bekliyor; ama bazen çok uzun bekliyor..yani mesela zannediyorsun ki; bir yoldan birisi gelecek, boş uzun bir yol...devamlı ona bakıyorsun,sonra kimse gelmiyor.yazma boşver..._tuba: ben seni hiç unutmayacağım..."bgst'nin albümündeki "hewara gule" isimli parçada da bu kısım alıntılanmış,etkileyici olmuş kanımca...
(bengi mavi - 13 Nisan 2008 17:47)
-ne yapamıyormus?-yazamıyoooomuuusssssyazan yılmaz erdoğan(bkz: kapak)
(cableguy - 14 Eylül 2008 01:11)
nejat uygur'un hacı zübeyir amca rolü ile kahkahalara boğduğu film.--- spoiler ---+ okul nasıl gidi?- bir kaç dersim kaldı+ nerde kaldı?- okulda kaldı.+ olaylara karışmıyorsun degil mi?- yok hacı zübeyir amca pek karışmıyorum.+ karışma, karışma.+ okul nasıl gidi?- valla iyidir hacı zübeyir amca+ oğlum bak olaylara karışma, tamam mı olaylara karışma.--- spoiler ---
(nouma21 - 9 Ağustos 2009 19:51)
filmde tarık akan'ın arkadaşına yazdığı mektup sonrası ptt ofisi önünde olası bir kitap yardımı için bekleşirlerken yılmaz erdoğan'ın ''insanlar ya gazeteyi okumadılar ya da çok daha kötü bir şey oldu.'' demesinden sonra ekrana gelen sığır sürüsü göndermesi de yıllar sonra izlenildiğinde tüyleri tekrar diken diken etmeye yeter.
(zippy - 22 Ağustos 2009 17:04)
filmle ilgili ilginç bir noktada bitiş fragmanında oyuncuların isimleri akarken karşıma çıkmıştır. devrimci gençleri oynayan arkadaşlardan birinin adı akbil açık'tır. ben buradan çocuğuna akbil adını koyan o ebeveynlere selamlarımı ve sevgilerimi iletirim arkadaş.
(crowley - 15 Mart 2010 23:03)
soğuk bir izmir gecesi, bornova metro çıkışındaki çamlıca sinemasında tek başıma izlediğim filmdir. tarık akan'ı sinemada izlemek adına 'gülüm'e bile gitmiş bir izleyici için çok hoş bir deneyimdi...filmin sonlarında, 'vizontele daha iyiydi' diye düşünüp yavaştan toparlanmaya başlanılan anda gülümse ile bendenizi yerle yeksan etmiştir... tek bir an, belki tek bir bakış veya tek bir söz koca filmi sizin için unutulmaz kılar ya hani işte öyle bir andı o an... uzayan okulun finallerine girmek için gelmişseniz izmir'e, misafir olarak bir öğrenci evinde kalıyorsanız ve cepte kalan neredeyse son para ile bu filme gitmişseniz eğer sezen aksu gülümse dedikçe siz ağlarsınız...kaçarı yok...sinemadan çıkıp insan kalabalığına karışmadan önce bi düşünürsüz... ben nerdeyim, hayatın neresinde... halbu ki film çıkışı küçük parkta bi cafede oturup sıcak birşeyler içmeyi planlamışsınızdır. ama o saatten sonra boğazınızdan akacak şey zehir gibi bir şuruptur. bunu bilir, yavaştan öğrenci evinin yolunu tutarsınız, mümkün olan en uzun yolu kullanarak...not: tek bir an, belki tek bir bakış veya tek bir söz koca filmi sizin için unutulmaz kılar ya hani işte öyle bir andı o an... dedim ama elbette film bundan daha fazlasıydı. sigara içmeyen, kimseye de içirmeyen tarık akan bir sigara istediğinde filme verdiğim parayı son kuruşuna kadar helal etmiştim bile...
(my sassy girl - 31 Mart 2010 02:23)
şaka yapmıyorum, abartmıyorum, belki elli sekiz kere izlediğim film.yine de hala daha evvel atladığım şeylere rastlıyorum.mesela kütüphane müdürü tarık akan bir gece eve döndüğünde karısı salıncakta sallanıyor, elinde rakı kadehiyle.tarık yanına oturuyor, farkediyor ki kadın biraz evvel ağlamış. ağlamışsın? diyor. kadın kafasını sallıyor.tarık ne diyor? niye ağladın be, n’oldu, hayırdır bir derdin mi var, demiyor. sarılayım da geçsin yapmıyor.“iyi geldi mi bari” diyor. yaa, öyle diyor. empati empati.
(benkendim - 12 Nisan 2010 19:53)
filmin sonuna doğru, köyden ayrılacak tuba ve emin arasında geçen bir diyalog var ki ciğerini yakar insanın:+ yazarım sana.- yazma. o zaman.. o zaman bekliyor insan. ve buraya çok az insan geliyor, çok insan gidiyor. e kalan da bekliyor, ama bazen çok uzun bekliyor. yani, hani, mesela zannediyosun ki bi yoldan birisi gelecek; boş, uzun bir yol. devamlı ona bakıyosun.. sonra kimse gelmiyor. yazma boşver.+ ben seni hiç unutmayacağım.
(rahmetli baskan kennedy - 23 Mayıs 2010 23:17)
+ arkadaşlar size diyarbakırdan selam getirmişem- ve aleykümselaaam... yani.. var olsun yoldaşlar
(misil misil - 19 Kasım 2010 00:55)
--- spoiler ---tuuba: elini versene,emin: hangisini?--- spoiler ---
(dartanyan81 - 25 Şubat 2012 22:39)
gece gece aklıma gelen, nickimi almama neden olmuş film.--- spoiler ---tuuba: hiç sormiycak mısın?emin: neyi?tuuba: sakatlığımla ilgiliemin: yo, niye soracam kituuba: herkes ilk iş onu sorar daemin: canım herkes ilk iş de bana deli diyor ihi--- spoiler ---
(vizontele de benimdir lucy de - 13 Temmuz 2012 01:36)
--- spoiler ---bu filmin hemen basindan bir ayrinti: yilmaz'in ögretmeninin okudugu gazete, sagcilarin gazetesi olarak bilinen tercümandir.--- spoiler ---
(question the answers - 7 Aralık 2012 16:12)
muazzam bir yapım.türk sinemasının en iyilerinden. bugün tv de yine rastladım dedim bi iki sahne izler kapatırım ama olmadı. sonuna kadar izledim.zor başından kalkmak.--- spoiler ---ben koskoca dernek yönetim kurulu başkan yardımcısıyım.--- spoiler ---
(mvpatakan - 5 Ocak 2013 22:07)
son derece başarılı bulduğum film. ne senaryo, ne oyunculuk (ki figüranına kadar başarılı), ne de teknik yönden eksiği olmayan, hatta fazlası olan film. anlattığı dönemin bütün saçmalıklarını olması gerektiği gibi saçmalık olarak gösteren ve güzelliklerini de en güzelinden aktaran film. ayrıca o kısım gerçekse, yılmaz erdoğan'ın ilkokul hocalarından birine okkalı bir cevap verdiği sahne benim koyuş sanatı açısından çok hoşuma gitmiştir. yazan, yılmaz erdoğan diyoruz ve filme gitmeyi düşünüp dur bir bakayım sözlükte ne demişler diyen izleyici, filmi görmeden atıp tutanları, afişte yazan bir kaç isme takılıp da kafa göz yaranları ve sırf yönetmenin uyruğu kendilerininki gibi t.c. diye eleştirenleri es geçmelidir kanımca.
(jerusalem - 24 Ocak 2004 23:37)
gayet düzgün, uyduruk basit bir komedi filmi olmanın çok ötesinde, iğrenç aptal amerikan komedilerinin gırla gittiği, sürüsüne para saymadan önümüze konduğu bir sinema ülkesinde keyifle izlenebilecek ve altında onlarca güzel şeyi anlatabilmiş film. yılmaz erdoğan'ın, adını aldığı yılmaz güney'in sert bir dille yaptığı eleştirileri yumuşak, naif ve komik bir dille yapmayı başarabilmiş çok çok başarılı bir film. 10 üzerinden 8 - 8,5
(eskici - 26 Ocak 2004 11:20)
1980 yılında geçen öyküde detaylara dikkat edilmiş olduğu doğru, ancak atlanmış olan birkaç nokta da yok değil.. otogar duvarında otobüs firmasının seferi olduğu iller arasında ş.urfa* da var. ancak urfa'ya "şanlı" unvanı 1984 yılında verildi.benzer bir biçimde filmin başlarında görülen renault 12 steyşın otomobilin jant kapağının ve bilimum sahnelerde görünen renault 12'lerdeki yuvarlak çift farların ilk olarak 1983'te satılan renault 12 gts'lerle birlikte hayatımıza girmiş olması atlanmış bir detaycılıktır.
(kaplanin gozu - 26 Ocak 2004 14:13)
yılmaz erdoğan'ın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği 'vizontele tuuba' filmi, daha vizyona girmeden önce pek çok kişi tarafından uzun zamandan beridir beklenen 12 eylül filmi olarak ilan edilmişti bile. öte yandan erdoğan'ın geçmişte kamuoyu ile paylaştığı siyasal düşünceleri onun siyasal açıdan iddialı bir film yapacağı beklentilerini de güçlendirmişti. film vizyona girdikten sonra da bu yargının pek değişmediğini söyleyebiliriz. 'köyün deliliği'ne sığınan birkaç kişi dışında film beklenen 12 eylül filmi olarak alkışlandı, sol cenah dahil olmak üzere. erdoğan da esasında bu iddiaya sahip çıkmakta ve 12 eylül'ün filmini yaptığını söylemektedir. aslında bu noktanın tartışma konusu olmaması gerekiyor. vizontele tuuba erdoğan'ın söylediği gibi 'siyasal' bir filmdir. ama sorun erdoğan'ın siyasal tavrında ve 12 eylül'e nereden baktığındadır.vizontele tuubadan önce 'vizontele' hakkında birkaç söz etmek gerekiyor. vizontele'yi izlediğimde şöyle düşünmüştüm: hakkari'nin bu küçük kasabası ile ege'nin küçük, 'şirin' ama boğucu kasabaları arasında ne fark var? filmin karakterlerinden ezo, (vizontele'de alkolikken vizontele tuuba'da hidayete ermişti) filmin bir sahnesinde rakısını yudumlarken arkadaşlarına şöyle diyordu: "burası için en doğru sözü salih hoca söylemişti. hayal kırıklığının başkenti demişti." gitmedim, bilmiyorum ve merakımdan soruyorum: hakkari bu mudur? hangi küçük ve şirin belde içinde yaşayanlar için hayal kırıklığının başkenti değildir? bu tema üzerine kurulmuş onlarca film sayılabilir. ömer kavur 'un kırık bir aşk hikayesi filmini hatırlayın. atıf yılmaz'ın mine filmini hatırlayın. ege'nin küçük bir kasabasında geçiyordu. ama bu küçük, 'şirin' ve aynı zamanda boğucu kasaba, içinde yaşayan kimileri için bir karabasandan farksızdı; bir hayal kırıklığıydı. üstelik bu tiplerin gerçek hayatta bir karşılığı vardı. oysa erdoğan'ın hakkari'sinde yaşayan insanların ege'deki bir kasaba insanına göre daha mutlu ve neşeli olduklarını hiç tereddütsüz söylemek mümkündür. herkes 'muzip' bir çekişme içerisinde birbirleriyle şakalaşıp durmaktadır. vizontele'ye rengini veren bu bakıştır. çelişkilerden ve çatışmalardan uzak bir kasaba havası. vizontele tuuba'da farklı olan ise 12 eylül'ün yaklaşmakta olmasının yarattığı gerilimdir. o da en hafifinden. yoksa 12 eylül'ü anlatmak başka türlü hiç mümkün olmayacaktır. orda, bir darbe var uzakta... erdoğan'ın vizontele tuuba'da farkında olarak ya da olmayarak yapmaya çalıştığı, solla 12 eylül'ü barıştırma çabasıdır. oysa 12 eylül öyle 'uzakta', televizyon görüntülerinde kalmış, seyirlik bir olay değildir. tüm sonuçları ve hukukuyla hala yaşamaya devam eden bir gerçekliktir. erdoğan'ın filmine ve 12 eylül'e bakışına dair ilk elden söylenebilecek olan şudur: solcular bu ülkenin iyi niyetli, sevimli ama yaramaz çocuklarıdır; 12 eylül öncesinde yaptıkları yaramazlıklarının sonuçlarını düşünememişlerdir. devlet ise her türk babası gibi kimi zaman çocuklarına karşı sert davranabilir, ama yine de babadır. yaramazlık yapan çocuklarının kulağını biraz fazla çekmiş ve çocukları arasında ayrımcılık yapmış olabilir, ama hangi ailede yaşanmaz ki bunlar! vizontele tuuba'da son birkaç dakikaya sıkıştırılmış "uzakta"ki 12 eylül görüntüleri dışında filmde 12 eylül'e dair hangi sahneler var? sokaklarda dolaşan cemseler, kışla avlusuna doldurulmuş kişiler ve televizyonda 5 generalin görüntüleri. fonda ise titrek bir yılmaz erdoğan sesi. solcular aslında yaptıklarının suç olduğunu biliyorlardı, ama onların hiç birini yapmadılar mealinden şeyler söylüyor. suç olan nedir ve solcuların bunları yapıp yapmadıkları sorularından geçtim, "bunları yapan solcular için 12 eylül müstahaktır" demeye mi getiriyor erdoğan. okullar yeniden açılıp da okula döndüğünde o 'kara' mevsimden erdoğan'ın aklında kalan 'sıcağı sıcağına' 12 eylül değil yalnızca 'tuuba' olmuştur. anlaşılan hala da aklından çıkamamış. bir yakını dahi olsun gözaltına alınmadı mı erdoğan'ın? oysa 12 eylül'ü yaşayanların aklında kalan başka şeylerdir. yüzbinlerce gözaltından, işkencelerden, yargısız infazlardan, gözaltında kayıplardan ve en genel anlamıyla hukuksuzluktan bahsediyoruz. 12 eylül mağdurları siyasal ve medeni haklarını hala kullanmıyorlar bu ülkede. bunları "es" geçerek 12 eylül'ü anlatamazsınız. anlatırsanız bu başka bir şey olur. erdoğan, geçmişteki siyasal söylemi nedeniyle solcuları daha baştan "elde var bir" sanma kurnazlığına ve yanılgısına düşmektedir. "çizgi film solcuları" bu tanımlama yıldırım türker 'e ait. gerçekten de filmdeki solcuları en iyi anlatan tanımlama bu: karton tipler. çoğunun zekası gelişmemiş, birbirleriyle hiçbir konuda anlaşamayan, fuzuli işlerle iştigal eden tipler. gerçi bunu söyleyerek erdoğan'a haksızlık etmiş de olabiliriz. ne de olsa kütüphane salonunda kütüphane müdürünün (tarık akan) koyduğu sigara yasağına karşı sigara içme konusunda aynı "özgürlükçü" fikri paylaşabiliyorlardı. bunu küçümsememek gerekir! sigara yasağına karşı aynı fikri paylaşan solcuların başka bir gün başka konularda anlaşma ihtimali de var demektir! filmin karakterlerinden birisi de jandarma komutanı. biraz aksi ama altını kazırsanız aslında babacan bir adam olduğunu görebilirsiniz. nitekim kendi aralarında kavga eden solcu gençleri yargıya göndermeyerek "affetti". laik cumhuriyeti korumak konusunda ise pek duyarlı. filmin 'kötü karakteri' olan adalet partili başkanın kütüphane müdürünü, kütüphanede kadınları ve erkekleri birlikte oturtuyor diye gammazlaması üzerine onu nasıl da azarladı. bilmem bu tavır size bir şeyler çağrıştırıyor mu? öte yandan filmde sistemin yapısal sorunlarına ve bundan kaynaklanan çelişki ve çatışmalara dair eleştirel tek bir nokta bile bulunmamaktadır. eleştiriler kütüphane olmaması, doktor olmaması, bürokratik sıkıntılar ya da "kötü" sağcılar gibi sistem içi ve makul kabul edilebilecek sınırlardadır. erdoğan bir kez dahi olsun bu sınırların dışına çıkmaya çalışmıyor. erdoğan vizontele ve vizontele tuuba'da hakkari'nin 1970 ila 1980 yıları arasındaki bir dönemini ve bu dönemle birlikte aynı zamanda kendi çocukluğunu anlatmaktadır. oysa erdoğan?ın anlatımlarından biliyoruz, ilkokula kadar türkçe bilmediğini söylüyordu. peki filmde kürt gerçeğine dair tek bir sahne hatırlıyor musunuz? kürtsüz bir kürt şehri filmi çekmiştir erdoğan. kırmızı çizgilerinin başında burası geliyor. söyledikleri kadar söylemedikleri de önemlidir filmin. elbette bir filmde kürt'ün kürt olduğu nasıl anlaşılır diye sorabilirsiniz. bu soruyu soran herkese yılmaz güney'in yol ve sürü filmlerini bir kere daha izlemesini öneririm. yoksulluğuyla, geri kalmışlığıyla, çaresizliğiyle, kan davalarıyla, doğasıyla kürt ve 'doğu' gerçeğine, gücünü yalın ve acımasız bir gerçeklilikten ve insancıl duyarlılıktan alan bir yönetmenin gözüyle yeniden bir bakmak aydınlatıcı olabilir. peki nasıl oluyor da yılmaz erdoğan yeni yılmaz güney oluyor? biliyorsunuz filmin oyuncularından tarık akan, (yol ve sürü filmlerinde de rol almıştı) erdoğan'ı yeni yılmaz güney olarak ilan etti. erdoğan ise yılmaz güney gömleğinin sırtına geçirilmesine itiraz etmedi. hani insan en azından "istemem yan cebime koy" tarzından olsun bir mütevazılık gösterisi bekliyor. ama ne gezer! erdoğan bunu hak ettiğini düşünüyor olmalı. üstelik yönettiği tek filmle. burada ise dur bir dakika demek gerekiyor. erdoğan kimilerinin söylediği gibi postmodern yılmaz güney bile değil, bu haliyle olsa olsa yılmaz güney'in postu olabilir. erdoğan bir söyleşide "herkesin bir 12 eylül'ü var. ben kendi 12 eylül'ümü anlattım. benim gördüğüm bu kadar" diyordu. olabilir. ancak erdoğan'ın 12 eylül'ü tarifi körün fili tarifine benzemektedir. tuttuğu yeri filin kendisi olarak tarif eden kör gibi, erdoğan da, gördüğü yeri, yani 'kendi 12 eylül'ünü 12 eylül sanmakta ve öyle tarif etmektedir. ancak yanılgısı "herkesi kör alemi sersem" sanmasındadır. yılmaz erdoğan için ayşe durukan şu değerlendirmeyi yapmaktadır: iki yılmaz erdoğan vardır. birinci kimliğiyle var olan toplumsal yaşamı gülünçleştirerek eleştiren sanatçı, öbür kimliğiyle eleştirdikleriyle uyum sağlayan magazinel bir yılmaz erdoğan. ikinci kimliğiyle erdoğan 'star'lık sistemine kurban verilmiştir. filmin, kırmızı halı üzerinden geçilerek yapılan holywood tarzı galası ve "seçkin" katılımcıların bileşimi, erdoğan'ın ödülü olmuştur. erdoğan bu ödülle yetinmek zorundadır.
(zenizedi - 5 Eylül 2004 02:50)
filmden komik bir kısım:tuuba: senin de gözlerin güzelemin: gözlerim mi, hangisi ?
(toro - 6 Ekim 2004 22:46)
-oraya güzel şeylerde gelirdi ama hiçbiri uzun kalmazdı...
(frusciantegreenie - 11 Aralık 2005 20:13)
kıbrıs şehidi rıfat'ın mezarı başındasiti ana : nasılsın kızım?asiye : eksik
(losgardil - 30 Aralık 2005 00:30)
Yorum Kaynak Link : vizontele tuuba