• "fellini'nin hüzünlü filmi. kısa metrajlı bir yazı için şu bağlantıya göz atılabilir."
  • "turistinin, turistten şikayetçi olduğu şehir. turistlere ne içiriyorlarsa artık."
  • "dunyanin en guzel sehri"
  • "üzerine titrenmiş bir şehirdir. bu şehre bakarak istanbul un nasıl ırzına geçildiğini anlayabilirsiniz."
  • "tersten okunduğunda da anlaşılabileceği gibi aşk için yaratılmış şehir.(bkz: amor)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    olağanüstü, muhteşem, görkemli, etkileyici, pis ve kalabalık şehir.

    haydarpaşa garı'ndan bir yüz tane daha yapın, sonra yan sokağa bir elli tane dolmabahçe sarayı koyun, sonra onun yanındaki sokakları bankalar caddesi'ndeki taş binalarla sıralayın. böyle böyle ilerlerken aspendos tan iki tane yapıp ortadan birleştirin, güzel bir yere koyun, efes harabeleri'ni kent merkezine taşıyın, ona bakına bakına yürürken az öteye artemis tapınağı'nın yıkılmamışını filan yerleştirin. sonra zilyon tane kilise yerleştirin sağa sola, hatırı sayılır miktarda olanı st antuan'ın filan beş katı büyük olsun, hmm, başka başka, bizdekilerle kıyaslayamayacağım, bir sürü meydana kıyıya köşeye heykelli meykelli çeşmeler yerleştirin, olmadık köşelere olmadık cafe'ler, restoranlar, eğlence dinlence gezmece mekanları yerleştirin, aşağı yukarı böyle bir şehirdir roma.

    epey de bir park var sağda solda ama kış diye pek kıymetini bilemedim, önemini anlayamadım.

    ama pis ve kalabalık bir şehir roma cidden. trafiği de pek iç açıcı değil ama korna sesleri beyninizi kemirmiyor, sadece sıkışık yollar. arabalar minik minik, o kadar ki smart bile limuzin gibi duruyor onların yanında.

    heryerden her yere ototüs var, iki üç günde hatları keşfetmek imkansız binin bir tanesine, inin bir durakta ötekine binin filan, illa ki gitmek istediğiniz yere ulaşıyorsunuz.

    meydan meydan, sokak sokak, nakış nakış bir şehir.

    yıllar yılı tamamen hayal ürünü olarak çizdiğim binaları, sarayları orada birebir karşımda görmekti beni en en çok etkileyen. kolayından sıvasız yapmak varken, ya da btb ile kaplamak varken, e hadi biraz moderen olalım cam ile kaplamak varken, nakış nakış taş ile işlemiş adamlar, öyle bir iki bina değil, şehir merkezinin alayı silme bu binalarla kaplı.

    insan acıyor maya residence'larda, mesa avrupa konaklar'da, metrocity residence'larda oturan zenginlere böyle görkemli binalarda oturmak varken.

    insan acıyor ülkemin zenginlerinin beykoz konakları'ndaki, acarkent'teki villalara villa diyip kendini avutmalarına.

    insan acıyor rahmetli padişahların saray diye dolmabahçe sarayı'nda, beylerbeyi sarayı'nda yaşamak zorunda olmalarına. küçücük küçücük yerlere tıkışıp ömür sürmek zorunda kalmalarına.

    insan acıyor kendine, kent ortalamasında beton bir binada, optimum konfor koşullarında, insanca yaşadığını zannetmesine bunca yıl.

    senin insanın görkem diye boğaziçi köprüsünü ışıklandırabilir, zilyon dolarları buralara harcar, ya da dubai towers gibi görmemişlik binaları dikebilir en çok parasıyla. ritz carlton yapar gökkafes'le. swiss otel yapar. elite residence yaparak elitleşeceğini düşünür, oysa ki sadece parası vardır. görgüsüzdür, görgüsüzün önde gidenidir.

    orayla burayla kıyas kabul etmeyecek bir yalıların kalmıştır elinde, onları da kaderine terkeder senin insanın, kurtarabildiğini otel yapar, insanı yaşatmaz, dokuyu yaşatmaz, bile bile kendi elleri ile talan eder dünyanın en güzel şehri olabilecekken en çirkinlerinden olmayı seçmeye mecbur bırakmış istanbul'u.

    neyse, biz roma'dan bahsedelim.

    sokakları cıvıl cıvıldır kış ayazında bile. insanları sıcak konuşkan (hatta fazla konuşkan) güleç ve neşelidir. iyisi kötüsü her yerde vardır tabi ama sanki burada kötü biraz daha azdır.

    en tehlikeli denilen sokaklarda bile elinizi kolunuzu sallaya sallaya rahatlıkla dolaşabilirsiniz.

    sadece akşamları epey bir artar kiri pisi bu şehrin. sabaha temizlerler bir şey kalmaz.

    hava kirliliği binaları sürekli karartır, kararttıkça onlar temizler ama insan düşünmeden edemez bu hava benim ciğerlerime neler yapıyor acaba diye.

    kavşaklarında trafik polisleri durur kimisinde, trafiği yönetirler çocukluğumun nostaljisiyle; sözünü dinlemeyen şöförlerin arkasından "hey allaam yarebbim" gibisinden el sallar, güldürür adamı.

    yemek içmek istanbul gibidir, ucuzu da vardır pahallısı da ama sanki kahve çok daha ucuza içilebilir bu şehirde kimi yerlerde.

    o saray senin bu müze benim diye gezmek yerine sokak sokak ayaklarınıza kara sular ininceye kadar yürüyüp şehri solumak isteyenlerdenseniz yürü yürü bitmez bu şehir; hoş o saray senin bu müze benim diye gezmek isteseniz de bitmez.

    adamlar sırf meydan olsun güzellik olsun diye bissürü sütun dikip yuvarlağından bir meydan* yapmışlardır öylesine, görkem olsun, estetik olsun diye. masseur hasetinden çatlasın, içi gitsin, gözü gönlü şenlensin diye.

    sonra bir anıt yapmışlar beyaz, kar beyazı, bi sürü gereksiz heykel, bissürü, ne gerek var, düz bi beton dik anıt diye kakala millete, yok, nakış nakış işlemiş adamlar, sütun sütun, basamak basamak. dibin düşsün diye değil, daha basitini yapmayı bilmediklerinden, yüzlerce yıllık birikimle içlerini başka türlü dökemediklerinden.

    bugünün romalısı ne yapmış, bilmem pek bir şey eklememiş sanki, metro yapmış, tramvay yapmış ve bir de en önemlisi, bunca asırın harmanladığı değerleri koruyup kollamayı başarmış. başka bir şey yapmamış olsa bile yeterdi büyük olasılıkla.

    off çok fena oldum be sözlük, insanlar nerelerde hangi koşullarda yaşıyorlar ama ben sabah hangi badireleri hangi değersizlikleri, hangi görgüsüzlükleri atlatarak geldim işe. bir tek vapura binmek güzeldi, doğan güneşin puslu ışığında detayı seçilemeyen gizemli boğaziçi'nin büyüsü güzeldi.

    indim vapurdan, büyü bozuldu.

    ama roma'yı ikiye bölen nehir hayatın bir parçası gibi değil pek, bak aklıma geldi. yerin yedi kat dibinden akıyor sanki, öyle derin bir kanal gibi, hayattan uzak, yüksek duvarlarla çerçevelenmiş üstelik, oradan aktığı hissedilmesin diye.

    güzel şehir vesselam; gezip görmek ve bir süre bu atmosferi solumak müthiş bir büyü.

    yaşanır mı bilmem, kalabalıkla aram yok pek bu aralar; o yüzden yaşamak için amsterdam diyorum yine de ve de dubrovnik tüm şehirler içinde.

    ama istanbul, ah istanbul, ne şanslıydım senin bağrında doğdum seninle harmanlandım diye, bunca eşi dostu senin içinde bulup çıkardım diye.

    sana ne yaptılar, sana ne yaptık, sana ne yaptım

    sana ne oldu böyle.


    (masseur - 26 Aralık 2007 10:29)

  • comment image

    italyanların pazarlama dehası olduklarını kanıtlayan bir başka örnek. binlerce yıllık tarihi olan bir açık hava müzesi. her köşesinden yüzlerce, binlerce yıllık bir eser karşınıza çıkıyor. ve italyanlar bu miraslarını çok başarılı bir şekilde pazarlayıp yanında çok bir şey sunmadan köşeyi dönüyor.

    şehir bir marka olmuş ve bu yüzden çok pahalı. tek cümleyle özetleyecek olursam; roma, antik bir dekorasyonu olan, eşsiz bir manzaraya sahip, tarihi bir restoran fakat aynı zamanda karnınızı doyuramadan sofradan aç kalktığınız ve bir de üstüne kabarık bir hesap ödediğiniz bir restoran.

    neredeyse her gittiğiniz yerde bir tarihi eser karşınıza çıkıyor bu da fiyatları direk etkiliyor. pizza ve makarna dışında başka bir opsiyonunuz neredeyse yok. margarita pizza en hesaplı yerde 6,5-7€'dan başlıyor. pizza hamuru bizim ramazan pidesinin aynısı ve içinde de domates sosu, incecik bir mozarella peyniri ve 3-5 fesleğen yaprağından başka bir şey yok. patatesli pizza da oluyormuş ve 100 grmı 2.5€, kilosu 25€ imiş. ve bu dediğim fiyatlar ara sokaklardaki küçük bir take awayci. patates ve hamurdan başka bir şey yok bu neyin fiyatıdır aga? farkındayım hesaplayan adamlara bağladım ama alt tarafı patatesle un lan maliyeti nedir?! şehirde doğru düzgün süper market de olmadığından mahkumsunuz adamlara.

    makarna severleri tenzih ediyorum fakat kebapların, arjantin steaklerinin veya deniz ürünlerinin bol olduğu bir sofrada makarna gariban yemeğidir. oturup makarna yiyen bir imparator, bir padişah yoktur. her ne kadar yanına iyi kalite bir şarap açtırıp mum ışığıyla falan süslense de öğrenci yemeğidir makarna.

    her neyse konuyu çok fazla saptırmadan diyeceğim, roma, bol bol hamur işi yiyerek dolaşabileceğiniz özellikle tarihe ve sanata meraklı insanların çok keyif alacağı güzel bir şehir.


    (ariza1903 - 11 Şubat 2012 12:11)

  • comment image

    bizim de yolumuz bir şekilde bu şehre düştü, 3-5 kelam etme fırsatımız oldu...

    şimdi burda 2 saat roma'nın tarihini anlatmaya gerek yok. nihayetinde "bütün yollar roma'ya çıkar"

    istanbul'dan çıkayım yola, gidip şu italyan elleri ne menem yerlermiş yerinde inceleyeyim dediyseniz öncelikle uçak biletine ihtiyacımız olacak. ben her sene gideceği yerleri ve aşağı yukarı tarihleri önceden belirleyen bir insan olarak 6 ay öncesinde yapmaya başladığım çalışmalar doğrultusunda blu-express'den 2 kişi 220€'ya gidip gelmeyi başarabildim. daha da ucuza gidenleri duydum ancak ben bu kadarını denkleyebildim. gerçi geçen sene yaşadığım spanair faciasından sonra daha da low cost uçmam demiştim ama blu-express genel olarak fena değildi. açıkçası hem gidiş hem dönüş saatlerimle süreç zarfında oynadılar ama tarihleri değiştirmedikleri ve saatleri de benim lehime olacak şekilde değiştirdikleri için şikayetçi olduğumu söyleyemem.

    neyse bindik sabiha gökçen'den, indik fiumicino'da. şimdi bu havaalanı şehre biraz uzak dolayısıyla ulaşım için çeşitli alternatifler var. size özel elinde isminizi taşıyan mercedes'li sürücü için 45€ (toplam 2 kişi), taksi sabit fiyat tüm roma'ya 40€ (toplam 2 kişi), leonardo express (bildiğin tren, temmuz 2011 itibarı ile kişi başı 14€, ama en azından otobüsle tren istasyonundan oteline gitmen gerekecek o da 1'er € dolayısıyla 30€ 2 kişi) ve son olarak shuttle bus (kişi başı 8€ ama biraz geziyor vs).

    ben şahsen giderken yol iz bilmediğimden 45€'ya kıydım. bir de o elinde ismim yazan dövizli adam klişesini yaşamak istedim açıkçası. dönüşte de baktım trenle 2 kişi 30€, ulan dedim dünya valiz oralarda ne acı çekicem, kıydım 40€'ya bu seferde taksiyle gittim. aslında akıllıca olan türkiye'den gidiliyorsa hemen valizleri alırken 2 türk kafalayıp taksiyi 4 kişi kırışmak. biz bilemedik, yaşayarak öğrendik.

    tabii her memlekete gitmeden önce biraz araştırıyor insan, hatta işte turist kitapları falan var onlardan alıyor ama gitmeden bazı şeyler olmuyor. misal ben oteli vatikan'ın hemen dibinden tuttum. açıkçası şehrin taam merkezi değil ama düşündüğüm zaman gayet iyi bir yerdeydi. kapının önünde ve karşısında otobüs durakları vardı, gerçi her yer gayet yürünecek mesafe ama gece saat ilerleyince insanın pek takadi kalmıyor, işler kolay oluveriyor. ayrıca otel gayet temizdi ve inanılmaz bir bazilika manzarası vardı, eleman bir daha gelecek olursan veya arkadaş vs gelecekse booking.com kullanmayın bana mail at adam gibi fiyat al dedi haberiniz olsun.

    bu otelde 2 gün kalıp floransa'ya gidip dönünce aynı yerde 2 gün daha kaldım. gecelik 108€ kahvaltı dahil. ama bu italyanların verdikleri kahvaltı çakma bence. sağolsun stefano (elemanın adı) kahvaltıda sıcak kruvasan veriyordu, işte tereyağı, nutella, reçel, ekmek falan. 2-3 meyve, corn flakes, meyve suyu, kahve, yoğurt(!). e peynir nerde, tomitis nerde dediğinizi duyar gibiyim, valla 3 farklı otelde kaldım öyle bir şey görmedim. rivayete göre onlar için daha başka bir belge gerekiyormuş vs vs. yanisi kahvaltıları pek süper değil ama zaten beleş geliyor, 2-3 saat tutacak kadar atıştırmakta fayda var.

    gezilecek yerler;

    1- vatikan müzeleri
    2- st. peter basilica ve meydan
    3- piazza novano
    4- pantheon
    5- fontana di trevi
    6- piazza di spagna

    benim gibi hesaplayan adamlar grubunda sayılacaklar için öngörüde bulunmanızı sağlayacak biraz bilgi vereyim;

    -ulaşım fiyatları;
    a. tek kullanımlık otobüs bileti 1€
    b. tüm günlük otobüs bileti 4€
    c. 3 günlük otobüs bileti 11€
    d. bir haftalık otobüs bileti 16€

    ancak bana kalırsa hiç birine gerek yok. hava karardıktan sonra kimse bilet kullanmıyor zaten. ilk gün birer tane temiz bilet alıp hiç basmadan yanında gezdirmek en iyisi, soran olursa turistim yeni geldim basacak yeri bulamadım demek, hatta ben anlamıyor sen ne diyor'a bağlamak bile olur gibi.

    - vatikan müzeleri:
    a. yalnızca sistine şapeline asansör ile çıkmak 7€.
    b. sistine şapeli + vatikan müzeleri : 15€
    c. evet sevgili çakallar bu kısım sizin için ama bu sefer daha az para vermeyeceksiniz. vatikan müzelerinin önünde hunharca bir sıra oluyor (3000-4000 kişi) ve pek tabii siz bu sırayı beklemek istemiyorsunuz. o zaman kişi başı 4€'ya daha kıyıp 15 yerine 19€ verecek ve elinizi kolunuzu sallayarak gireceksiniz. bu bilginin ne kadar kıymetli olduğunu bana dua ederken anlayacaksınız, son yardımımızda internette aranmayın diye şurdan buyrun.

    - st. peter basilica:
    bu müze ücretsiz ama özellikle buraya almamın pek tabii bir sebebi var. gündüz saatlerinde önünde yine anormal sıralar olan bazilika akşam saatlerinde gayet sakin oluyor. saat 17:00 gibi giderseniz hiç zorlanmadan 2 dakikada içeriye girersiniz. burada önemli nokta "dress code". kadınlar için etek dizin altında olacak, üstteki şey askılı olmayacak. keza erkekler içinde diz ve kollu (yani atlet olmayan) şeyler giymek zorunluluk. nihayetinde bir dinin en yüce mabedine giriyorsunuz, ayık olun.

    - pantheon: bedava.

    - piazza novano, fontana di trevi, piazza di spagna: hepsi açık alan, hepsi ücretsiz.

    - piazza di spagna'da biraları yüksek fiyattan satıyorlar. 50cl biraya 5€ vermemek için yakınlardan aynı birayı 1-2€'ya tedarik edebilirsiniz. tabii her seferinde almaya üşenilebilir ama ilk giderken biranı alıp içe içe gitsen olur yani.

    - anahtarlık, magnet tarzı şeyleri gidip en merkezi yerlerden almayın. inanın kalacağınız süre içerisinde aynısını daha ucuza göreceksiniz.

    kapanış; hani hiç bir şey anlatmadın, gezdiğin yerlerden detay vermedin dediğinizi duyar gibiyim. ben gezilecek yeri söyledim, maliyetini söyledim, hatta gideceğin zamanı ve çabuk girmenin yollarını bile söyledim. şimdi detay verip keyif kaçırmayayım istersen onu da sen keşfet.

    tiyo; parana kıy vatikan müzesine kesin git. ona da gitmeyeceksen roma'ya niye gittin...


    (arise - 18 Temmuz 2012 22:26)

  • comment image

    istanbul'a acıma sebebim olmuştur bu şehir. roma beni mükemmelliğiyle mest ederken; bir yandan istanbul'un roma'dan daha güzel bir şehir olmasına rağmen bu durumda olmasına üzüldüm. seni kimler almış ah güzel istanbul dedim. kimler içine etmiş...


    (icaz - 23 Ekim 2012 00:17)

  • comment image

    en başta şehre giriş uçakla olunca fiumicino havaalanında bir saat boyunca bavul bekleyeceklerini, italya'ya alışmaya başladıklarını söyleyim. acele etmeye gerek yok yavaş yavaş olur bavul teslimi. trene yürünüp termini istasyonu bileti alınır. --->

    roma'nın yürüyerek gezileceği bilinmesi gerekiyor. roma şehrini zamanında arabayla metro ile gezmek için inşa etmemişler, yürüme üzerine kurulu (gitmeden formda ve güçlü olun), zaten tabak gibi merkezi. eğer gece 4 uçağı vs kullandıysanız, yorulup p.m. 4-7 arası toplu ulaşım aracı kullanmak zorunda kalacaksanız (otobüslere binemeyeceksiniz kalabalıktan) v.s. erteleyin ya da gitmeyin roma'ya. asla unutmayın yorgunluk geçici roma hatıraları hafızada kalıcı.

    roma için en önemli, 3 şey vatikan-yemek-içmek...
    vatikan için 4 euro daha fazla verip http* internet sitesinde rezervasyon yaptırabilirsiniz ki sıra beklememiş olursunuz. yemek için termini'den yürüyerek http* adresine gidip hesaplı ve harika pizzayı ev şarabınızı tavsiye ederim. ertesi günleri de aynı şeyi yapıp farklı pizza tercih edebilirsiniz. günde 5-10 cafe içen biri olarak oradaki segafredo marka espresso'nun favorim olduğunu söylemeliyim.

    vatikan için uzun anlatmaya gerek yok dünyada daha iyisi louvre müzesi diyen olabilir berlindeki bergama müzesiye diyen olur dinlemeyin, görmek gerekiyor. başdöndürücü, şaşırtıcı bir yer vatikan.

    roma'da vakit varsa diğer gerekliler ise roma forum, colosseum, palatino , pantheon ve basilica di santa maria... bunların arasında santa maria basilica'sı 4 saat sürecek olan vatikan gezisi sonrası olmalı, diğerleri ise ertesi sabah dinlenince sırayla olabilir.

    colosseum'la başlayan tur'da 4 saat sonunda piazza venice'den pantheon'a giderken http://www.enotecacorsi.com/ 'da bulunan restorana rastlayacaksanız. yarım saat sıra bekleyebilirsiniz (dükkan öğlen 3te kapanır genelde) a4 kağıdına yarısı karalanmış (çoğu kalmamış) menu'yü alıp istediğinizi söyleyin. sabahları taze taze hazırlanan yemeklerden herhangi birini seçebilirsiniz ama balık ürünü seçecekler dikkat etmeli, balıklı (kum midye'li) makarnalar vs balık ürünlerini sevmeyenler için çok uzak, balık sevenler için ilk defa rastlayacakları bir harika. roma'da tüm restoranlarda olacağı gibi ev yapımı kırmızı şarabı söyleyin, fıçı'dan doldurup yarım litre getirirler. çok beğenip 5 euro karşılığında 1 litre almak isterseniz de söyleyim, şişeye doldurup getireceğiniz şarapla fıçı'dan doldurdukları şarap farklı oluyor biraz. herşeyin yerinde güzel olduğunu unutmayın.

    tüm bu diyaloglarda italyanca bilmenize gerek yok, onların da türkçe-ingilizce bilmesine gerek yok, mimik konusunda iyiler zaten, turizm üzerine kurulu bir hayat olduğu için soracağınız sorular daha önce milyon defa sorulmuş sorunun tekrarı. havaalanında polislerin ingilizce biliyorlar olması, o yeterli.

    aç kalmayın yemek yeyin sürekli. çok yürüyecekiniz. pizza-makarna-biftek-şarap dışına çıkmanıza gerek yok.

    üçüncü gün kalıyorsanız roma'da yerel pazar olan compo dei fiori'ye gitmelisiniz. öğlen 1'e kadar pazar yerinde oluyor satıcılar. otobüs'le gitmişseniz pazara girdiğiniz yönde, ilk sıra en sola giderseniz oradaki üç tahta sahibi kişi türkçe arkadaş kelimesini biliyor ve harika balsamicleri pestoları şarapları tattırıyor. fiyat konusunda endişeniz olmasın normal fiyatlardan doğal ürünler alabilirsiniz. deneyip beğenmediyseniz almayın yüzlerce çeşit var. (havaalanına da bırakmayın yiyecek, makarna vs almayı çünkü havalanında daha pahalı)

    roma pass da almanız gereken birşey. insan eziyeti sıraları görünce neden almış/almamış olduğunuzu anlayacaksınız.

    son olarak fontana di treviden bahsedeyim. başınıza gelmezse ilk gördüğünüzde nefes tutulması, sokağın başında insanları gözleyin. sokağı dönüp fontana di trevi'yi gördükleri zaman açılan gözleri, hayran sesleri izleyin. büyüleyici ve çarpıcı bir eser bu çeşme. para atın, kenarında oturun, kahvenizi yudumlayın ya da dondurmanızı yeyin. uzaklaşmak istemeyeceksiniz.

    gördüğüm türklerden diyaloglar ;
    - bu yediğimiz dondurma ise bizim türkiyede yediğimiz ne ?
    - yeter artık ayakkabı almayın, taşıyamıyoruz (bir baba kızı ve eşine sesleniyor)


    (trobolom - 1 Kasım 2012 01:34)

  • comment image

    hayatımda ilk defa motosiklet kullandığım şehir.

    burada vespa kiraladım. sadece b sınıfı ehliyetim ve az buçuk bisiklet bilgim vardır. nasıl götüme güvendiysem kiraladım bi şekilde. üstelik artçım da vardı. o halde gezdik tüm roma'yı. 3 gün gibi kısa bi sürede nerdeyse her noktasını gördüm bu sayede.

    tatil bitip istanbul'a döndükten yaklaşık 20 gün sonra dandik bi çin malı motosiklet satın aldım. o motorla bu işe biraz daha ısındım ve a2 ehliyetimi de aldım. peşi sıra o motoru değiştirip daha gelişkin bir scooter aldım. sonrasında motor işine o kadar sardım ki, araba kullanmayı bıraktım. mecbur olmadığım hiç bir durumda araba kullanmıyorum artık.

    roma benim hayatımı ciddi şekilde değiştiren bir şehir oldu yani. gidip görmeden ölmemek gereken yerlerden biri gerçekten. nasip olsa da tekrar gitsem. param olsa da ben de alsam!

    edit: şu an 700 cc bi motosikletim var. komple motorcu oldum. yaktın beni roma! :)


    (hevipeyra - 27 Haziran 2013 00:53)

  • comment image

    mayıs ayında venedik'ten önce gideceğim şehir. öncelikle (bkz: #40436669)

    veni vidi vici editi: evet gittim geldim, maalesef roma benim için bir hayal kırıklığı oldu. paris kadar olmasa da. en azından balayı için gidilesi bir yer değilmiş. ama tarihe özel ilgisi olan ve bilerek, arastirarak gidenler için harika bir yee tabii. tam mevsiminde gitmisiz, havalar ne soğuk ne de yakıcı sicakti. kaldığımız ev metronun vittorio emanuele durağına yürüyerek 1 dk mesafede idi. ama ev çok küçük ve karanlıktı. belki o yüzden de romaya karşı bir antipati oluştu bilemiyorum. metro ağı çok yaygın değil, o yüzden çok yürüdük. güzel pizza yemek için baya dolandık ama bir iki yer hariç çok bayilarak yemedim. şaraplar güzeldi, en ucuz şarap bile türkiyedeki ortalama şaraptan iyiydi. tiramisu iki yerde yedim sevmedim. dondurmayi 3 kere filan farklı yerlerde yedim, olayı nedir anlamadım, halihazırda erimek üzere gibi bir kıvamda ve vanilyalı mi diye ısrarla sorduğum ve üzerinde creme yazani bildiğin limonlu. sadece bi yerde değil her yerde böyleydi. her yerde amerikali aksani duymaktan bıktım. turist kalabaligindan tiksindim. buradan gerisini parça parça editleyeceğim.

    venedik'le ilgili entrymde de yazdığım gibi, henüz denenmemiş, bir çok farklı kaynak ve sözlükten derlenmiş bilgiler mevcut. kendim için yaptığım bu çalışmayı paylaşmak istedim benden önce gideceklerle. eğer yanlış olduğunu düşündüğünüz, eklemek istediğiniz şeyler olursa bildirin eklerim, gidecekler için bir rehber oluşturmuş oluruz. (benim için de süper olur) * gidip yeni bilgiler edindikçe ve gidip gördükten sonra editleyeceğim.

    görülecek yerler:

    eğlence için trastevere bölgesi
    edit: gerçekten güzel bölgelerinden biri. burdaki piazza di s maria meydanında mekanlar ve ortada canlı müzik yapan dayilar var, en çok tad aldigim günlerden birini orda geçirdim.
    http://tinypic.com/…php?pic=x5to29&s=8#.u4mkaxmdpqa
    burda eğlence için yazmışım ama romalılarin eğlence anlayışı zaten içerde bangir bangir müzik çalarken oturup içki içmek olduğu için burayı o açıdan değerlendiremedim. mutlaka gidilmeli.

    roma'ya bir saatlik mesafede castel gandolfo: göller bölgesi. dağ çileği şarapları, turtalar, reçeller ve taze meyveler . (kulağa süper geliyo)
    edit: burası için termini tren istasyonundaki otomatik bilet makinelerinden 2.10 euro karşılığı bilet almak mümkün. ama içerisindeki köylere vb. nasıl gidiliyor, uzak mı hiç bilemiyorum. turlar düzenleniyormuş buraya. biz tren bileti aldık ama gidemedik. bir de anagnini metro durağından otobüsle gitmek de mümkün.

    gece hayatı için qube disco diye bir yerden bahsedildiğini okudum. piramide metro istasyonuna yakınmış. ama genel olarak roma'da gece hayatı pek yokmuş.
    edit: gitmedim, bahsedildiğini de duymadım.

    vatikan müzesi (hiç bir yerde bulunamayacak bir tavsiye gerçekten) *
    edit: burası başlı başına bi entry konusu, tablolar, ünlü ressam ve heykektraslar tarafından yapılan heykeller. ama siz siz olun balayinda gitmeyin. önceden rezervasyon yaptırmak çok önemli. yoksa ayı gibi sıra beklersiniz. roma pass geçerli değil. bence rehber veya en kötü audioguide eşliğinde gezilmesi gereken bi yer. biz almadık pişman olduk. aslında bu romadaki çoğu yer için geçerli. http://biglietteriamusei.vatican.va/…action=booking bu siteden online bilet alınabilir. çıktısı ile gidip içerde gerçek biletle değiştiriliyor ama kısa sürüyor.

    san pietro bazilikası (castel sant'angelo) tepe bir yerde olduğu için manzarası süpermiş.
    edit: nie böyle yazmışım bilemedim. ikisi farklı yerler. castel santangeloya gidemedik.san pietro bazilikasi için de tüm meydanı turlayan bir sıra olduğu için sadece dışardan görebildim.

    aşk çeşmesi (fontana di trevi)
    edit: burası çok kalabalık diye okumuştum ama görmeden tahayyul edememisim. zevk almak imkânsız. 3 defa gittik bi fotoğraf cektirelim diye canımız çıktı. güzel mi peki? harika ötesi. ama pembe turist teyze amcalar ve sülalesi ile gezen japonlar varken pek zevkli olmuyor.

    kolezyum
    edit: bu kadar ünlü bir yapının oluşturduğu beklentiyi karşılamıyor. biz gerçekten elimizdekini satamiyoruz diye düşünmeye başladım iyice. girerken rehberler üzerinize atlayacak, hayır derseniz, ee o zaman taş gezip cikacaksiniz diyecek. haklılar, en kötü bi audioguide alın.
    piazza navona meydanı bernininin la fontana dei fiumi adlı eseri ve sant'angese in agone kilisesi burada.
    edit: romanın trastevere ile birlikte en sevdiğim yeri. eskiden stadyum olan ve elips şeklindeki meydanda mekanlar sıralı. bir sürü insan da çeşmelerin oralarda takılıyor. ama burda yemek yemeyin en azından ben beğenmedim, 4 peynirli pizzam pidekoyun peynirli pidesine benziyordu. adama bunda domates sosu neden yok dediğimde; -tomato sauce? ın quatro formaggio? ( o kadar cahilsin ki şimdi bayilacagim) şeklinde beni öyle bir ezdi ki kafamı önüme eğip yemeye devam ettim. ama öncesinde ve sonrasında yediğim tüm 4 peynirli pizzalarda domates sosu vardı. domates sossuz pizza mı olur lan?
    via garibaldi caddesi uzun ferah bir cadde, üzerinde yürüyüş yapmalık.
    edit: gidemedik kardeş, metro hattına uzaktı.
    pantheon
    edit: görkemli bir yapı, içi tabii ki kalabalık, hava uygunsa önündeki merdivenlerde oturulup seyredilebilir.
    ii vittoriano: 1985 - 1911 yılları arasında giuseppe sacconi tarafından birleşmiş italya krallığı'nın ilk kralı ıı. vittorio emanuele'yi onurlandırmak için yapılmış. gerçekten çok çirkin, italyanların da sevmediği bir yapı. 1944'te sanat tarihçilerinin vittoriano yıkılana kadar roma'yı bombardımana açık tutmaları için müttefiklere yalvardıkları söyleniyormuş. yolun düşmezse hiç gerek yok bence.
    edit: buna yolunuzun dusmemesi imkansız, anasını sattigimin anıtı her yerden görünüyo. içinde de askeri müze gibi bişi var, pek bi halt yok. romalılar sovmekte haklı.
    piazza del popolo: bu meydanda şarabınızı yudumlarken sokak müzisyenlerini dinleyin. (kilisenin önündeki merdivenlere oturulması öneriliyor). santa maria del popolo adlı bu kilise 09.00-12.30 ve 16.00-19.30 saatleri arasında ziyarete açık imiş.
    edit: buraya ilk gün gecr gittik o yüzden tam bilemiyorum. ikiz kiliseler burda. biz gittiğimizde çok tenhaydi ama saat geçti.
    via del corso: konaklama açısından tavsiye ediliyormuş. (ben termini'ye yakın bir yerde kalıcam ama belirteyim). bu cadde üzerinde ve ara sokaklarında farklı bir çok markaya ait dükkan ve bir çok restoran mevcutmuş.
    edit: bu baya istiklal tadında güzel bir cadde. yan sokakları da baya güzel. buraya çıkmadan pek yolumuzu bulamadık. buraya çıktıktan sonra 6. sağda via del croce var pastificio burda mekanlar da güzel.
    villa borghese: kentin kuzeydoğusunda, dışlara doğru bir semt. çevresindeki park çok güzelmiş. içinde küçük bir göl mevcut. halk burada bisiklete biniyor, koşuyormuş. termini'den 910'a binip dört durak sonra inerek ulaşılabiliyormuş. parkta faytona benzer araba kiralayıp gezilebilir. aynı zamanda mimar flaminio ponzio tarafından yapılan bir konak var, müze şu an, güzel gibi.
    edit: öncelikle onu nasıl yazmışım bilemiyorum atlı fayton değil tabi ki, fayton kiralamayin, hayvana eziyete ortak olmayın. ailecek sürülen böyle pedalli arabalar var onlardan sürün. yeşil bir park, güzel. ben banka uzanıp uyudum burda baya baya, geberiyodum yorgunluktan. sonra hintlilerin standlarindan bira aldık sorduk adama, sorun olur mu, yasak mi içmek diye, adam bişi olursa bana gelin, i fight police dedi. *
    piazza venezia: en güzel meydanlardan biri. geceleri çok hoş bir biçimde ışıklandırıldığı için ayrı güzelmiş. taksim'e benzetenler de var.
    edit: la bura vittorio emanuele anıtının önüymuş ya! polise tam anıtın önünde sorduk, adam hee bura dedi rezil olduk. bence bura pek meydan gibi değil bildiğin kavşak. oraya bağlanan ara sokaklarda güzel restoranlar kafeler var.
    piazza di spagna: burda biraları pahalıya satıyorlarmış. * ortasında fontana della barcaccia adlı eser bulunuyormuş. ismini burada bulunan vatikan ispanyol buyukelçiliginden alıyor. meşhur ispanyol merdivenleri burada bulunuyor. merdivenlerin tepesinden manzara güzelmiş. dünyanın en eski cafesi de buradaymış.
    ispanyol merdivenleri: sosyalleşmek için, gezerken uğrayıp dinlenmek için süper mekan. ben mesela bir akşamımı şarap, bira çerez alıp burda geçirmeyi planlıyorum. manzarası da güzelmiş. konserler oluyormuş bazı akşamüstleri. bi saatten sonra polis kovalıyomuş, bi de o fotolardaki pembe çiçekler artık yokmuş.
    edit: buraya oturmak nasip olmadı. zaten önündeki ünlü çeşme de her yer gibi restorasyondaydi, etrafını cevirmisler, suyu akmiyo. her saat güneş vurur mu bi yere, bi de o güneşte oturuyolar, hayatta oturursam! dünyanın en eski cafesini de şimdi fark ettim ki buradaymış, araştırmadim, üzüldüm bak şimdi.

    piazza barberini: yine güzel, çeşmeli meşmeli bir meydan.
    edit: bura hakkında çok söyleyecek şeyim yok, aynen öyle çeşmeli meşmeli bir meydan.
    santa maria basilicası: fena değilmiş. ama vatikan'ı gezdikten sonra kolay kolay kilise vb beğenilmiyormuş, insanın içinden de gezmek gelmez sanmıyorum.
    edit: buraya gidip gitmediğim konusunda emin değilim ama vatikanda san pietro bazilikasıni gezmek çok zor sıra yüzünden. sistine sapeli de ufacık bir yer zaten çok duramiyorsun. o yüzden seviyorsaniz kilise gezin bence romada da.
    campo de fiori: pazar günü öğlen 1'e kadar açık pazar. ben gidemeyeceğim, gidenler anlatsın güzelmiş diyollar.
    edit:gidemedim.
    piazza della republica: görkemli bir meydan daha.
    edit: şimdi bu romalılarin meydan anlayışını ben pek anlayamadım. meydan dediğin araba girişi olmayan, mekanlarla çevrili güzel yerlerdir. popolo, navona filan öyle. ama bunlar bildiğin kavşağa da meydan diyo ortasına heykel dikip. burda oturup arabalara bakabilirsiniz, mekanlar mevcut. *
    foro romano: roma forumu: antik roma'nın geliştiği merkez bölgesi. aşağıdaki harabelerin hepsi burada bulunmakta. kesinlikle görülmesi gerekenlerden. kolezyum'un hemen yanında, kolezyuma zaten roma pass ile giriş yapılması mantıklı olan, ordan direkt devam edilerek burası da gezilebiliyor diye hatırlıyorum okuduklarımdan.

    castor ve pollux tapınağı
    romulus tapınağı
    satürn tapınağı
    vesta tapınağı
    venus ve roma tapınağı
    aemilia bazilikası
    julia bazilikası
    septimius severus kemeri
    titus kemeri
    rostra, politikacıların roma vatandaşlarına konuşma yaptığı yer.
    hostilia mahkemesi (curia hostilia), roma senatosu'nun yeri.
    maxentius ve konstantin bazilikası
    tabularium
    antoninus ve faustina tapınağı
    urbi göbeği (umbilicus urbi)
    sezar tapınağı
    edit: rehbersiz gezmeyin! mümkünse önceden okuyup araştırın öyle gidin. ben çok istedim yapamadım. anlamsız oluyor diğer türlü.
    ghetto bölgesi: turistik alanlardan uzaklaşılıp görülmesi gereken yerlerden.
    edit: buraya gittik, yahudi gettosu diye ama bişi yoktu. emin olmamakla beraber bir bar mitzvah görmüş olabiliriz. fakir gibi parmaklıklarin arasından baktım, o yüzden emin değilim. burayı gezerken trastevere'de bulduk kendimizi süper oldu.
    capitol tepesi roma forumu ve campus martius arasında kalan ve roma kentinin ünlü yedi tepesinden en yüksek olanı.
    edit: gidemedim.

    yeme/içme

    dilim pizza yemek için pizzaruma (vatikan'da)
    dondurma için al ceptimo celo (vatikan'da), gelarmony,
    edit: bulamadık, gidemedik.
    bütün pizza için bir&fud
    edit: gidemedik.
    öğle yemeği için la carbonara
    edit:bunların yerleri hep tersti buna da gidemedik.
    roscioli, biraz pahalı ama güzel bir restorantmış.
    ariccia'da ucuz ve güzel restoranlar varmış.
    al peperoncino, yerli halkın gittiği bir restoran, via ostiense'de. turistik yerlerden bayanlar için iyi bir seçenek olabilir.
    piazza del popolo'da bulunan rosati adlı restoran da güzel ama biraz pahalı bir mekan imiş.
    nastro azurro güzel bir italyan birası. (şaraptan bayılırsa ya da sıcakta öğleden sonraları için iyi olabilir)
    edit: bundan içtim güzel bira.
    despar adlı uygun fiyatlı süpermarketlerinden aburcubur, bira, şarap alınabilir.
    edit: despar değil ama başka süpermarketlerinden alışveriş yaptık. biralar şaraplar çok uygun. limoncellolar hediyelik eşya satan yerleree küçücük ve pahali ama burda kocaman siselerde ve ucuz. hediyelik eşya satan yerlerdekiler şekilli filan çizme şeklinde vs. bence gerek yok ben marketten aldım hep.
    pizza için diğer bir alternatif, cotto restorant.
    makarna için pizzeria napoletana.
    edit: gidemedim. ama cotto açık büfe kahvaltı filan veriyo cornetto kahveden sıkılan gidebilir. ben kahvaltı düşkünü olduğum için ilk günden baydı. venedik'te alışveriş yapıp zeytinli peynirli kahvaltı hazırladım her sabah.
    akşam yemeği için gidilecek bölgeler; via del corso, piazza del popolo, camp de fiori
    bruschetta, peynirli bir başlangıç yemeği, tavsiye ediliyor. oldukça lezzetli imiş.
    edit: lan beni kim kandirdi peynirli diye? bildiğin kızarmış ekmek ve baharatlı domates. bi kere deneyin eksik kalmasın da her seferinde bi dilim ekmek ve 1 kaşık domatese 4 euro vermeyin.
    limoncello, italyanlara özgü tatlı bir içki. diğer maddelerin aksine, bunu budapeşte'de bir italyan restoranında denediğim için kendi tecrübelerimi paylaşabilirim. italyanlar bunu hazmı kolaylaştırdığı için yemekten sonra içiyorlar. ben çok tatlı içki sevmediğim için biraz içimi baymıştı.
    edit: hediye olarak aldım ama orda icmedim. ikram eden yer de olmadı. zaten budapeşte'de yediğim pizzalar makarnalar daha güzeldi. adamlar gastronomi konusunda çığır açmış gerçekten. servis yemek vs harika. bunlari da başka bir entryimde anlatmıştım.(bkz: #40508383)
    baffetto, pizza için diğer bir alternatif restoran.
    edit: abbavv kastık burayı bulduk adamlar tam bir soup nazi çıktı ya la! (bkz: seinfeld) . önce gidip dışarda yer var mı diye sorduk, nasıl curet ettiysek, adam bize siraya girin lan dingiller dedi, sonra o kadar da sıra yokmuş girdik oturduk gecekondudan bozma yere, ovv dedik kesin süper pizza yicez adamlar bize pislik gibi davraniyo ovv yee, kamyoncunun yediği yeri bulduk. adam menüleri önümüze fırlattı ohh dedik kesin pizza çok süper daha çok sevindik. neyse pizza geldi üzeri roka dolu, peyniri az ekmeği bol. beefli istemiştik o da pastırma gibi bişeyi pizzanin üzerine soğuk soğuk koymuş pizzayla alakası yok. neyse yedik kaçtık dayak yemeden. ahanda pizza bu: http://i59.tinypic.com/5vr4uh.jpg
    pastificio: hergün saat 13:00 gibi kendi imalatları olan makarnalardan taze taze pişirip sunuyorlarmış. via della croce'de imiş.
    edit: adamlar 2 çeşit makarna yapıyo, ben gittiğimde biri dev penne şeklinde diğeri fettucini idi. penne pesto sosluydu pesto sosunu harika yapıyorlar. gidince biraz afalladik, oturacak yer yok ya kapalı kutuda alıp cikiyosun ya da orda ayakta durup standlara koyup yiyosun. buz gibi sular da bedava, şişeler ağzı açık duruyo orda. adamin biri tarihi makarna yapma makinasinin üstünde yiyodu siz düşünün. ama 4 euroya kocaman porsiyon, bu lezzet başka yerde zor. fettucini bize daha uygun çünkü diri kalmıyor, penneyi itakyan usulü çiğ bırakıyorlar ben sevmiyorum öyle. makarnalar bunlar: http://i59.tinypic.com/zlbxx2.jpg

    pizza için il prodiere'nin önerisi san lorenzo'daki formula 1
    edit:gidemedik

    dondurma için san crispino diyor. (gioletti de güzelmiş ama türkiyede de olan bir yere gitmek istemeyiz herhalde)
    edit: hiç birine denk gelemedik.

    tecrübe sonucu ekleme: yorgunluktan ve önceden belirlediğimiz hiç bir yeri bulamamaktan ötürü buraya oturduk ilk gün. gayet turistik ve ortalama duruyodu. sonraki bi hafta buranin pizzasini sayikladim. dedim acaba ilk olduğu için abartiyor muyum? o yüzden venedikten dönüşte aktarma arası vakitte tekrar gittik. pizzasi gerçekten nefis. sempatik bi garsonu var esmer olan. mekan şu:
    http://i57.tinypic.com/30de0zs.jpg
    http://www.tripadvisor.com.tr/…ggio-rome_lazio.html

    tripadvisorda birinci olduğu için gitmeden nasıl öğrenmedigimize sasirdigim pinsere. burda da pizzayi alip ayakta yiyosun ama çalışanlar sevimli, her pizzanin içinde ne var bikmadan söylüyorlar, ingilizceleri iyi, zaten 12de bira içerek servis yapan adamlardan bahsediyorum, güzel bir yer. biz kaldırımda oturup yedik, ben patlıcanlı yedim eşim de mantarlı ve peynirli sandığımız ama ananasli olduğu ortaya çıkan ballı bi pizza yedi. değişik tatlara alışık olmamasına rağmen çok sevdi. ben de beğendim ama bizim istediğimiz alıştığımız bol peynirli uzayan pizza gibi değildi. ama orjinal pizzalari denenmeli. kaldırımda oturup pizza yiyip bira içerken o muhitte oturan yaşlı italyan teyzenin şu hale bak tadında olduğunu tahmin ettiğim soylenmelerine de şahit olduk ama pek sallamadik. mekan şu: http://i62.tinypic.com/opv5tj.jpg
    patlıcanlı pizzam şu: http://i62.tinypic.com/309ltvo.jpg
    pizzalar şunlar: http://i58.tinypic.com/17tvms.jpg

    sanatseverler için ise galleria nazionale d'arte moderna.
    edit: buna gitmeye yeltenmedik. *


    (ayikiz - 17 Şubat 2014 10:54)

  • comment image

    karmaşası, trafiği ve havasıyla bana istanbul'u hatırlattı. büyüleyici türden bir başka şehir. adamlarda tarih, sanat, kültür, mimari oluk olmuş akmış zamanında. yemekler ve şaraplar enfes kısacası aşık olunası şehirler klasmanında paris ile birlikte ön sıralara oynuyor.

    diğer avantajlı kısmı tüm görülmesi gereken yerlerin yürüme mesafesinde olması ki bu size güzel bir haritayla roma'yı gezmenizde müthiş kolaylık sağlıyor. (vatikan hariç tabi efem)

    birkaç olumsuz tarafı daha öncede belirtildiği gibi garsonlar çoğu yerde kabalar fakat bu durum biraz anlaşılabilir, adamlar sabah açıp gece kapatıyor ve bu hergün böyle, keza inanılmaz bir turist akışı var, diğer önemli şehirler ile karşılaştırınca bana burası daha çok turist çekiyor gibi geldi. (bilemedim yinede)

    bir de bu amerikalıların roma merakı nedir lan böyle. nefret ettim heriflerden. her boka oowww cool, owwww awesome, ohhhh great. herif tuvalete giriyor owww great mirror diyor. tamam sakinim.

    colezyum, forum ve özellikle vatikan müzesine girmeden sakın dönmeyin. özellikle vatikan müzesi gerçekten benim hayatımda gördüğüm en iyi müze, girmeden rezervasyon yaptırın çünkü çılgın bir sıra var, biz yağmurun bastırmasıyla 1 saatte girebildik, sanırım hızlıca aldılar içeri yağmur sebebiyle.

    özetlemek gerekirse roma'ya gidip'de ben sevemedim yav diyen insanlara inanmayın ve gidin efendim, pişman olmayacaksınız. denedik yüzde yüz çalışıyor.


    (trt2deki ressam - 13 Eylül 2014 16:56)

  • comment image

    medeniyetin,esas olan güzelliğin ve gelişmişliğin plazalar/gökdelenler/residanslar olmadan da varolacağının kanıtı gibidir.tarihse tarih,hayatsa hayat,eğlence ise eğlence ve keyif ise son derece keyifli bir şehirdir.meydanlara çıkan dar sokakları,adım başı geç saate kadar açık her zevke uygun atıştırmalık mekanları,bakımlı ve güzel giyimli insanları,yayaya gösterilen olağanüstü saygılı sürücüleri bile tabanlarınız yaralanana kadar yürümeniz için sizi tahrik eder.önemli yapıtlarını saymaya bile gerek yok zaten yürüdükçe adımbaşı sizi karşılayacaktır.bisiklet kiralamakta bir seçenek,gözardı etmemenizde fayda var.


    (ortak parantez - 27 Ekim 2014 13:18)

  • comment image

    her yerinden 2000 yıllık yapı fışkıran, güzel havası, yemekleri, çeşmeleri, mimarisi, parklarıyla herkese hitap edebilen, gördükten ve tarihini öğrendikten sonra aslında pek de sevmediğim italyanlara saygı duymama neden olmuş harika şehir.


    (karamik - 29 Kasım 2014 12:54)

  • comment image

    2750 yıllık şehirde geçirdiğim 3 günümü anlatıp kendime güldürmeyeyim ama yolu roma'ya çıkacaklar es geçmesin diyebileceğim şeyler var:

    palatino tepesi: colloseum'dan çıkıp roman forum&palatino kısmına girdin. roman forum' u gezdin. tüm sütunları onar kez fotoğraflayıp içini rahat ettirdin, tamam, ama sakın uscita gördüğün yerden çıkıp gitme. girişe geri dön ve sola yönel, tepeye çık. ne olduğunu tasvir edemem, sonsuzluk duygusu.

    basilica di san clementini: akşam alacakaranlık olmuş, colloseum metro durağının oralardasın. roman forumu ve colleseum'u arkana alarak dümdüz yürü, kiliseyi bulacaksın. içine girdiğin kilise 12. yüzyıldan. ilk önce bizans tipi mozaikli alter seni şaşırtacak. bu kilise 4. yüzyıldan bir kilisenin kalıntılarına açılacak. buluntulardan biri bir yanı pagan diğer yanı hristiyan inancına ait olan yazılar yazılmış bir taş levha. kiril alfabesini bulup slavları hristiyanlaştıran st. cyril'in mezarı da burada. yerin daha da altına inince bir pagan tapınağının kalıntıları arasında bulacaksın kendini, tam yanında ise 1. yüzyıldan bir roma evi bulunmuş. onlardan geriye kalan taş duvarlar arasında gezerken kulağına bir su sesi gelecek. o ise yüzyıllar boyu ibadethanelerin üst üste inşa edildiği yerin altından akan kaynak suyu.

    capitone müzesi: antik roma' nın dev heykellerinin parçaları. 2 metrelik insan ayakları.

    cavour: roma'nın şekil gençlerinin takılma mekanı. bizim cihangir gibi. güzel tratorialar var. ve harika vintage, handmade takı ve kıyafet dükkanları var. dükkanlar akşam 8'e kadar açık.

    via margutta: piazza popolo'dan çıktın dümdüz ispanyol merdivenlerine kararlı adamlarla gidiyorsun ya, yavaşla, sola dön ve ana caddenin paralelindeki uzun sokağa gir. zombi kafilesi gibi arkandan gelen tüm turistlerden kurtuldun, derin bir nefes al. işte burası "roma"da bir sokak. picasso'nun, fellini'nin, capote'nin yaşamış olduğu, roman holiday'de gregory peck'in audrey hepburn'u götürdüğü evinin bir köşesinde olduğu (via margutta 51), sakin, sarı binaları ve onlara sırnaşmış bitkileriyle neşeli bir sokak. seni ispanyol merdivenlerine götürecek.

    edit: 2750'yi 2500'e yuvarlamışım. paestum uyardı :)


    (bisikletci - 8 Aralık 2014 21:19)

  • comment image

    öncelikle herkesin hayatında turla olsun, arkadaş gezisi şeklinde olsun ya da tek başına gezgin şeklinde olsun, uğraması gereken harika bir başkent denilerek başlanılabilir. roma da havaalanından indiğinizde yüzde yüz çeken wifi nin aslında bir işe yaramadığını görecek, akıllı telefonların bir kez daha internetsiz ne kadar işe yaramadığını anlayacaksınız. havaalanından aldığınız bavullar ile şehir merkezine inmek için 3 tane seçeneğiniz mevcut. otobüs-tren-taksi sıralaması fiyatların artışına göre sıralanabilir. termini istasyosuna otobüs 5 euro - 1 saat, tren 14 euro- yarım saat, taksi ise yaklışık 45 euro - 45 dakika civarındadır. otobüs ucuz gözükse de ben çok eşyanız varsa treni öneririm.

    termini bölgesi, romanın en güven vermeyen taraflarından biri gibi olsa da, metro istasyonu sağolsun çok fazla uğrak noktanız olabilir. güven vermeyen dediğime bakmayın, romanın her yerinde olduğu gibi sizin ağzınıza yüzüne değdire değdire selfie-stick, güneş gözlüğü, hava durumuna göre şemsiye satan siyahi kardeşlerimiz mevcut. metro demişken hakkındaki düşüncelerimi söyleyeyim. günlük metro kartı 7 euro ve sadece metro da geçerli. o bir roma pass kartı değil, gidipte tramvayda otobüste geçer demeyin. aman ben fişlerle biletlerle uğraşamam diyorsanız roma pass ı öneririm. roma pass 48 ve 72 saatlik olmak üzere 2 seçenekten oluşan, turistleri kazıklamak için tasarlanan bir karttan başka birşey değil. ikisinde de geçerli olduğu süreler zarfında toplu taşımaları istediğiniz kadar kullabiliyorsunuz ki; eğer fizyolojik açıdan rahatsız değilseniz, yürümeyi tercih etmeyeceksiniz neden gezmeye geldiğiniz diye adama sorarlar. 48 lik roma pass ta ilk müze, 72lik roma pass ta ise ilk iki müze bedava giriş imkanı sunuyor. eğerki öğrenciyseniz bu kartların parasını çıkaramazsanız benden söylemesi.

    müzeler konusuna gelince. şunları şiddetle öneriyorum:

    1. vatikan müzesi - ve doğal olarak sistine şapeli: helenistik dönem heykel sanatının mihenk taşlarını bu müzede sergileniyor. müzeye gelmeden önceki günlerde rezervasyon yaptırmanızı öneririm. aksi halde çok uzun bir kuyrukta bekleme işkencesine maruz kalabilirsiniz ki; bekleme süresi minimum 45 dk. belirliyorum.
    2. borghese müzesi: caravaggio desem, anlayan anlar, anlamayan gitsin tiramisu yesin.
    3. capitolini müzesi - dünyanın en eski müzesi olarak adlandırılıyor. girmesiniz dahi romanın 7 tepesinden birine çıkmak için müzenin önündeki küçük meydana gidin.
    **kolezyum'un içine girmek ne kadar elzem bir fikrim yok. bu nedenle fotonuzu çekin, palatino tepesinde dolaşın para vermeden çekip gidin oralardan.
    meydan konusuna gelince:

    piazza navona : turistik "la fontona del moro & fontana dei quattro fiummi "/ yemek&cafe&dondurma
    piazza venezia : turistik "vittorio emanuele anıtı"
    piazza di spagna: turistik "ispanyol merdivenleri"/ yemek&bar
    piazza del popolo: turistik ve alışveriş "via del corso boyunca"

    yemek konusuna gelince:

    italya sadece hamur işi ön planda olan bir mutfağa sahip değildir. cahil olmayın.

    antipastileri silip süpürün. özellikle enginarı denemeden dönerseniz olmaz. "carciofi" bir de kabak çiçeği dolması "fiori di zucco"
    deniz ürünlü makarna ve pizzaları tercih edin.
    çorba için minestrone ünlü çorbalarından.

    eğlence: trastevere
    istediğiniz bar, cafe veya restauranta gidin memnun olmanız bence zor bu bölgede.

    umarım az biraz yardımcı olur söylediklerim. roma gerçekten herşeye değer.


    (applemojito - 6 Nisan 2015 19:47)

  • comment image

    üzerine titrenmiş bir şehirdir. bu şehre bakarak istanbul un nasıl ırzına geçildiğini anlayabilirsiniz.


    (buhhmm - 24 Nisan 2015 10:29)

  • comment image

    "bir insan bir şehre nasıl aşık olur yahu?" diye soran bünyeye, tokat gibi bir cevap veren şehir.. yağmuru altında yürünesi, rüzgarı yüzde hissedilesi, havası solunası.. cornetto ve cappucino kokan, fon müziği dııdırıdırııı şeklinde bir ambulans sesi olan, insana kendini evden uzak ama bir o kadar da evde hissetirebilen garip bir yer..
    romayı yaşamak için haritalar bi tarafa atılıp, ara sokaklarda kaybolunmalıdır.. akşam yemeğinin yanında bir litre şarap içip sarhoş olduktan sonra, teverenin kıyısında yıldızlara bakarak yatılmalıdır. circo massimonun çimlerinde deli gibi koşturmalı, vatican'ın karşısındaki dondurmacıdan yoğurtlu dondurma yenmelidir.

    -fiumincinodan romaya gitmenin çeşitli yolları vardır.. taksi, navetta, ya da tren gibi.. taksi 50 eurodurama evin önünde inersiniz.. navetta minibüs tarzı bir araçtır.. bir seferde 4-5 kişi taşır, 15 euroya gayet rahat bir şekilde şehirdeki kilit noktalara ulaşılabilinir.. tren tarafımdan tavsiye edilmez..bilet 10 eurodur ama merdivenleri dar ve dik olan trene bavullarla inip binmek işkence gibidir.. ayrıca tren terminide bırakır.. ordan metroya ya da otobüse binmek gerekir.. kısaca 5 euro fazladan verip paşa paşa navettayla gidilmelidir..
    -bütün müzeleri görmek imkansızdır.. mali açıdan da çok büyük sorun oluşturur.. indirim sadece 18 yaşının altındakilere ya da avrupa birliği üyesi ülkelerin öğrencilerine uygulanmaktadır.. ama yine de her müzede şans denenmelidir.. çünkü genelde "bir öğrenci bileti" deyince "pasaport göster, öğrenci belgeni göster" dememektelerdir. vatican müzeleri her ayın son pazar günü* bedavadır. lakin sabah 6da sıraya girmekte yarar vardır.. yoksa inanılmaz uzun bir kuyrukta en sonuncu olma riskiyle karşı karşıya kalınılır..
    -otobüse binerken bilet alınmalıdır ama kartı basmaya gerek yoktur.. yanınızda bulunması yeter.. kontrol olursa "aman ben turistim, nereye atıcağımı bilemedim ama aldım biletimi aha da burda" diye gösterilirse ceza tehlikesiyle karşı karşıya kalınmaz. lakin metro için bilet alınmalıdır. ama tabi kanımca en yararlı ulaşım aracı ayaklardır.. zaten havası güsel şehrin.. yaz kış yürünebilir..
    -trenle seyahat edecekler için, tren biletini aldıktan sonra minik sarı aletlere onaylatmak gerekmektedir.. bir de dönem dönem bilet fiyatlarında acaip indirimler olmaktadır.. bu indirimler takip edilip italya cok ucuza dolaşılabilir..
    -telefon etmek için, kabinler için olan uluslararası telefon kartı alınmalıdır.. 5 euroya 50 dakika konuşulabilinir. yalnız unitel markalı olandan uzak durulmalıdır.. 50 dakikalık kart 5 dakikada bitmektedir*..
    -internet cafe olayı hintlilerin elindedir.. ücretler konusunda dikkatli olunmalıdır.. saati 1 euroya olan yerler olduğu gibi bir saati 5 euroya olan internet cafeler de bulunmaktadır.. dikkatlen araştırılıp en ucuzu bulunmalıdır..
    -büfelerden de uzak durulmalıdır.. süpermarkette 29cent olan suyu 2 bucuk euroya satıp kazığın allahını atmaktadırlar.. ayrıca musluk suyu da çok rahat içilebilmektedir..
    -yankesicilik metronun çok yoğun olduğu saatlerde görünmektedir.. kolay ulaşılabilecek ceplere bir şeyler konulmazsa, çantaya da dikkat edilirse korkulacak bir şey yoktur.. ama unutmayınız ki çok hızlı davranabilmektedirler.. metroya binip, içeriye doğru ilerliyormuş gibi yapıp, 3 kişinin cüzdanını çalıp sonra da inen bir kişi görülmüştür tarafımdan.. aman dikkat..
    -italyanlarla tanışmanın en bir muhteşem yolu, bir kitap alıp bir meydana oturmaktır.. en fazla yarım saat içinde biri konuşmak için yaklaşır.. ha niyeti nedir bilinmez ama maksat italyanca konuşmaksa saatlerce konuşulabilir.. bu konuşmanın "hadi bize gidelim, sana spaghetti yapmayı öğretiyim, ne dersin?" şeklinde bitmesi kuvvetle muhtemeldir. ama neyse ki ısrarcı davranmazlar..
    -turistik mekanlar gezilip görülmelidir fakat yemek için uzak durulması gereken yerlerin başında gelirler.. misal campo dei fiori'de asla kahve içilmemelidir.. yoksa normalde 80cente içilebilecek bir kahveye 5 euro ödenir.. hem öyle turistik bir bara gitmektense; daha mütevazı, italyanların gittiği bir bara gitmek her zaman daha tatlıdır.. çünkü çok sıcak davranırlar, isterseniz ondan bundan tattırırlar..
    -tevere gece romaya ayrı bir hava katar.. özellikle castel sant'angelo'ya akşam 6 gibi gidilmelidir ki romanın gece manzarası en iyi şekilde görülsün.. akşamları tevere boyunca uzun yürüyüşler yapılmalıdır.. 9dan sonra bazı yerler çok sakin olur ama korkmaya gerek yoktur.. lakin termini tarafında tek başına dolaşmak pek güvenli değildir.
    -efenim pizza romana* sevenler "da baffetto" adlı pizzeria'ya gitmelidir. piazza navona'nın yanında, via del governo vecchio'da bulunur.. biraz daha kalın hamurlu pizza sevenler ise "pizzare"ye gitmelidir. piazza mazzini yanında via oslavia'da bulunur.
    -her sabah cappucino ilen nutella'lı cornetto yemek farzdır.. corso vittorio emanuale'deki bella napoli adlı pastanede napoli tatlılarının nadide örnekleri yenmeli ve 5 yıl türkiyede kalmış amcayla muhabbet edilmelidir. bir pazar bisiklet kiralanmalı, roma bisikletle dolaşılmalıdır..
    -alışveriş için şubat ayı idealdir. her yerde indirim vardır.. via sagno veya porta portese'deki sosyete pazarlarına da gidilebilir. oralar her daim indirim mekanlarıdır ve pazarlık yapma olanağı vardır.. lakin deri ceketlerin %90ı sahtedir.. dikkat edilmelidir..

    ostiense'ye gidip karşı pencerenin pastalarının yapıldığı pastane* görülmelidir..hafta sonları ostia, tivoli, peruggia, napoli gibi yakın şehirlere gidilmelidir.. turistik yerler kadar, fazla popüler olmayan yerlere de gidilmelidir..
    romaya geri dönmeyi garantilemek için cepte kalan son bozuk paralar da aşk çeşmesine atılmalıdır.. sıcacık insanlarıyla, kocaman ağaçlarıyla, hem sakin hem de canlı bir şehir olmasıyla yaşanası bir şehirdir roma.. giderken, 3 gün için bile olsa geri dönücem buraya dedirten; ayrılması insanın içini garip bi şekilde burkan ayrı bir ülke, diyar, şehir, yuva...


    (moritzio - 11 Mart 2006 00:42)

Yorum Kaynak Link : roma