Gokudô kyôfu dai-gekijô: Gozu (~ Gozu) ' Filminin Konusu : Gokudô kyôfu dai-gekijô: Gozu is a movie starring Yûta Sone, Kimika Yoshino, and Shôhei Hino. A yakuza enforcer is ordered to secretly drive his beloved colleague to be assassinated. But when the colleague unceremoniously disappears...
Jûsan-nin no shikaku(2010)(7,6-58010)
Chûgoku no chôjin(1998)(7,6-4194)
Gokudô kuroshakai(1997)(7,2-1925)
Ôdishon(2000)(7,2-64055)
Koroshiya 1(2002)(7,1-47944)
Katakuri-ke no kôfuku(2002)(7,1-7624)
Gokudô sengokushi: Fudô(1996)(7,1-3359)
Dead or Alive: Hanzaisha(1999)(6,9-6967)
Dead or Alive 2: Tôbôsha(2000)(6,9-3207)
Bijitâ Q(2001)(6,8-13711)
Jisatsu sâkuru(2001)(6,6-17268)
Izo(2004)(6,2-4217)
masal bu ya, günün birinde, dünyanın bir yerinde, insanların tüm duygu ve nitelikleri buluşmuş. can sıkıntısı üçüncü kez belirdiğinde çılgınlık, her zamanki gibi biraz çılgın bir fikir ortaya atmış: “saklambaç oynayalım!” ilgi kaşlarını kaldırmış, merak ise kendini tutamadan “saklambaç mı, nedir o?” diye sormuş. “bir oyun” demis çılgınlık. “ben gözlerimi kapatıp 1.000.000’a kadar sayacağım, bu arada siz saklanacaksınız ve saymam bittiğinde, ilk kimi görürsem ebe o olacak.” heyecan ve coşku birlikte dans etmeye başlamış. neşe o kadar çok hoplayıp zıplamış ki kuşkuyu ve hatta hiçbirşeyle ilgilenmeyen ilgisizliği bile ikna etmiş... ancak oyuna hepsi katılmak istememiş. gerçek gizlenmemeyi yeğlemiş. herkes onu bulacaksa, gizlenmek niye, diye düşünmüş. kendini beğenmişlik bunun çok aptal bir oyun olduğunu düşünmüş (aslında onu en çok rahatsız eden, fikrin kendisinden çıkmamış olmasıymış). korkaklık riske girmek istememiş. sonra çılgınlık başlamış saymaya, “bir, iki, üç...” ilk saklanan tembellik olmuş, yolda bulduğu ilk taşı arkasında bırakarak. inanç göğe çıkmış, hasetlik ise, kendi gücüyle en yüksek ağacın tepesine tırmanan zaferin gölgesine sığınmış. cömertlik neredeyse saklanamıyormuş. çünkü bulduğu heryer dostları için uygun geliyormuş ona. örneğin berrak bir gölün güzellik için ideal, bir ağacın dallarının utangaçlık, bir kelebeğin kanatlarının zevk, rüzgar esintisinin özgürlük için uygun olduğunu düsünüyormuş. cömertlik sonunda bir günes ışınına gizlenmiş. bencillik ise tam tersine hemencecik konforlu, havadar ve sadece kendisine ait bir sığınak bulmus. yalan, okyanusun dibine saklanmış (aslında gizlendiği yer gokkuşağının arkasıymış). tutku ve istek yanardağların içine girmiş. unutkanlık...mmm... hatırlamıyorum... nerede? çılgınlık 999.999’a geldiginde aşk henüz gizlenecek bir yer bulamamış, çünkü bulduğu heryerde bir başkası varmış. sonunda bir gül ağacının yapraklarının arasına gizlenmeye karar vermiş. “bir milyon” demiş çılgınlık. ve aramaya başlamış. ilk bulunan tembellik olmuş, bir taşın üç adım otesindeymiş. sonra inancı duymuş, teoloji hakkında tanrıyla tartışıyormuş. ardından yanardağların içinde tutku ve isteğin titrediğini duymuş. tesadüfen hasetliği bulmuş ve zaferin nerede olduğunu çıkarabilmiş. bencilliği bulamamiş. arı kovanı olduğunu görünce saklandığı yerden kacmışmış çünkü. uzun süre yürüdükten sonra çılgınlık susamış ve göle ulaştığında güzelliği görmüş. kuşkuyu bulması daha kolay olmuş, ne tarafa saklanacağına henüz karar veremediginden bir çitin üzerindeymiş çünkü. sonunda hemen hemen hepsini bulmuş: taze otların içinde yeteneği, karanlık bir mağarada kaygıyı, gokkuşağının ardında yalanı ve saklambaç oynadığını unuttuğu için unutkanığı. sadece aşk hicbir yerde görünmüyormuş. çılgınlık her ağacın arkasında, her taşın altında, dağların tepesinde, her yerde aramış onu ve tam pes edecekken gül ağacını görmüş ve dallarını aralamaya başlamış. işte bu esnada bir acı çığlık duyulmuş: dikenler gözüne battığı için bağıran aşkmış! çılgınlık vicdan azabıyla ne yapacağını bilemez halde ağlamaya baslamış, dua etmiş, yakarmış, af dilemiş ve sonunda onun rehberi olmayı vaat etmiş. işte o gün bu gün, yeryüzü üzerinde ilk saklambaç oynandığı günden beri, aşkın gözü kördür, çılgınlık ise onun rehberi.
(holy diver - 1 Nisan 2002 10:57)
(bkz: yalansan yalanı severim)
(acid rain - 14 Aralık 2007 07:37)
hakarete yönelik bir ifade. aşkın gözü kör değil, aşkın gözlerinde biraz hastalık var ama geçecek inşallah'tır.
(peder zickler - 19 Aralık 2008 15:50)
(bkz: aska inanmak)
(rom - 14 Eylül 2002 23:44)
kanald'nin aşk yakar dan sonraki ikinci büyük tespiti..
(gubidik - 25 Nisan 2009 16:41)
okan bayülgen'in hatırına bile 10 dk tahammül edemediğim program. karanalıkta siki tutsa bari biri de bişeye benzese... içimin de yağları erirdi.
(sungerbob - 5 Temmuz 2009 00:19)
ilk günden elleme ve elletme eylemine sokan ilginç program.
(love vs hate - 5 Temmuz 2009 04:07)
nedense böyle düzmece olduğu belli olsa da ilişkilerle ilgili programları çok seviyorum ben. izlerken ''ahajhaj salağa bak!'' şeklinde çok eğleniyorum. dün yayınlandığı vakitte sokaklarda olduğum için, az evvel tekrarı yayınlanınca aldım kahvaltı tepsimi, oturdum karşısına ve hakkında bazı tespitlerde bulundum. şöyle ki;* kadınların götü gerçek hayatta olduğu gibi buradada son derece kalkıktı. görüşmeden evvel karşılarındaki adam için ''ay çok çirkinse, ne yapacağım bilmiyorum? umarım çirkin değildir.'' diyen kadınlar, karanlık odada adamı gördükten sonra amiyane tabirle göt olup ''ay süpermiş. acaba beni beğenir mi? galiba beğenmedi.'' moduna girdiler. tabi bunca zamandır ''vitrinine gelenler''den şikayetçi olan didem'i ayrı tutmak lazım. zira kendisi son derece dikkat çekici bir hanım kızımız olduğu için, can'ı pek beğenmedi. ama yine de buluşmaya gitti. * kadınlar yine gerçek hayatta olduğu gibi burada da aptal romantik şeylerden çok kolay etkilendiler. yok efendim tişörtünün üzerine kalp şeklinde bir delik açmış da, yok kağıttan kurbağa yapmış da. lise çağında olsalar neyse diyeceğim. ama diyemedim.* derya, volkan'a alenen hasta olsa da, kadınsal bir içgüdü ile volkan'ın kendisini pek beğenmediğini anladı ve son anda sanki pazardan domates seçiyormuşçasına ''ben bebek yüzlü erkek istemiyorum.'' diyerek çantasını ve gitarını alıp evi terketti. ardından ''kafam karışık olmasına rağmen gururumu hiçe sayıp gelmiştim. ama o gelmedi. çok mutsuzum.'' diyerek ağlayan volkan karşısında, başta derya için sövüp saysam da ne kadar doğru bir karar aldığını anlamış oldum. volkan'ın sadece yüzü değil, kendisi de bebekmiş zira.* gözde ve alkım aslında birbirlerinden hoşlandılar. ama her ikisi de birbirlerini biraz tombik buldular. belli ki daha önce kendilerinden zayıf insanlarla birlikte olmuşlar. buradan gözde ve alkım'a sesleniyorum; tombik bir insanı çekici bulmuyorsanız, hiç kasmayın. sizden bir şey olmaz. ya da rejim yapın! yoksa mazallah birlikte olduktan sonra keyiften yemeye içmeye veren çiftler gibi bi beş, on kilo daha almış olarak ayrılırsınız. * can! seni gördüm ve sana laflar hazırladım; izmirli, hatta karşıyakalı imişsin. bu nasıl bir izmirliliktir ki, didem'i gördüğün anda ağzının salyaları aktı? izmir'de sokakta yürürken yanından geçen kadınların yarısından çoğu didem gibi zaten. hem o ''didem'i yolda görsem bu iş olmazdı, çünkü çok dikkat çekici biri.'' lafı neydi öyle? kendine güven biraz. bi de karşıyaka'ya ''ya hacı, kız çok şımarıktı. çekemem ben böylesini. kuaför parası benim maaşım kadar ak!'' diyip gelirsen gördüğüm yerde döverim seni, bilmiş ol. etrafındaki çok güzel kadınlar karşısında eli ayağı titreyen, ama bir şekilde elde ettikten sonra da dengi olmadığını anlayıp çamur atan erkeklerden gına geldi zira. * yenilerini çekip, yayın günü ve saatini değiştirdikleri an, bu program tutar. aha buraya yazıyorum.
(mavikedi - 5 Temmuz 2009 13:23)
yakışıklı erkeklere, çirkin kızları ayarlamaya çalışan program. tabi ilk bölüm itibariyle.
(blueme - 5 Temmuz 2009 13:30)
yıllar yıllar önceki cornetto reklamlarının şarkısı. insanın sevgilisiyle dondurma yemesi gerektiğine dair bir algida reklamıydı sanırım. sözleri de şöyleydi:sevgi öğretme boşunaçünkü kalpler hep özgürdüryol gösterme kalplere sen boşunaçünkü aşkın gözü kördür...
(zipirinsan - 9 Temmuz 2009 02:48)
içler acısı bir programdır. aslında programın kendisini içler acısı hale getiren yarışmacılar, tıkıldıkları evde bilmem kaç gün boyunca karanlık bir odada dokunarak, koklayarak vs. "ruhuna hitap edecek" birini arıyorlar. gel zaman git zaman, yarışmacılar kendilerine birini buluyor ve karanlık odada başbaşa anlar yaşıyor, birbirlerine tutamayacakları buram buram romantizm dolu, aşkın en saf haliyle cümleler kuruyorlar "sen, benim aradığımsın" tipi sözler diyorlar hatta bunlarla yetinmeyip "sen bana yüzde bilmem kaç uygunsun" da deyip (gülüyorlar mıdır ardından) duruyorlar. final sahnesinde görüyoruz yarışmacılar durmadan uzatılan gereksiz cümleler ve kalp atışıvari sahnelerden sonra, ruh eşlerini bulan bu yarışmacılar, sadece bir kaç saniye (bana kalırsa 10 saniye falan) görecekleri sözde ruh eşleriyle karşılaşacaklar. fakar öncesinde, tüm yarışmacılar, biliyorlar ki "ruh eşi" diye bir şeyin orada olmadığını ve bu nedenle kimisi olmayan saçlarına jöle sürüyor kimisi durmadan giysi çıkarıp değiştiriyor vs. (madem ki ruh eşi aranılıyor, ne diye saatlarce bedensel olarak hazırlanılıyor, o ayrı tabi.)karanlık odada karşılaşıyor yarışmacılar, bir kaç saniye gördükleri kişi hakkında kesin karara varıyorlar. bir hafta boyunca yaşadıklarını falan unutuyorlar, sadece bir kaç saniyelik ışık gerçeği onların kararında etkili oluyor ve bedenlerini beğenmedikleriyle buluşmuyor kimisi, bedensel olrak beğenilenler ise balkonla beklenmeye başlanıyor. olay budur: programın bir haftası boyunca birbirleriyle -ruhlarına hitap edererk- anlaşmaya çalışanlar, aslında fiziksel görüntüye bakıp karar veriyor, peki mecnun ile leyla olma nerde? mecnun'un gözleriyle leyla'yı sevebilme nerde? "ben ondan hoşlandım fiziği pek önemli değil ruh eşim" olayı nerde? her şey aslında koca bir yalan, program da. hatta programın temeli şu bir kaç saniyelik "ışık gerçeği"dir. gerisi boş sözlerdir, yalan cümlelerdir, biribirini aldatma olayıdır.
(cemallamec - 24 Temmuz 2009 16:10)
yok öyle bir şey şöyle ki"aşkın (aşığın) gözünün görmediği doğru değildir: doğru olan, onun başka birşey görmediği, başka bir noktaya bakmadığıdır."
(queeneere - 16 Ocak 2010 00:24)
"aşk insanın gözünü kör eder, evlilik gördürür."ramize erer
(the cipcirkin ordek yavrusu - 21 Aralık 2011 22:56)
flash tv'nin efsanevi tv filmi. şiddetle tavsiye edilir.
(2superfilm1den - 20 Şubat 2012 13:25)
(bkz: kör tuttuğunu siker)
(wq - 11 Temmuz 2003 13:47)
alemi seninle görüyoruz, nasıl kör olalım?
(kumesizsoyutidealist - 17 Mart 2013 12:48)
"gördüğüm her şey bana yûsuf diyorken, ve dahi gördüğüm her şey bana yûsuf sûretinde geliyorken, nasıl olur da gözlerim yûsuf'tan başka sûrete değer?" *aşkın gözü sevdiğe bakar, sevdiğini görür sadece..onun dışında her şeye kördür..
(bitutam - 17 Mart 2013 13:06)
öncelikle (bkz: #45265812); sevdiğimiz insanın derisinin altını görsek, safra, balgam, pislik yanlarını görsek onu daha çok severiz. bize tüm pisliklerini gösterecek kadar güvense... tüm pislikleri ile onu sevdiğimizi gördüğümüzde biz de şaşırırız biliyorum. ama, bizimleyken tümüyle kendi olabildiğinde, tümüyle, safrasıyla, bokuyla (söylemesi bile kaba geliyo di mi), balgamıyla, o şey olur...paylaşmanın kahkahası. kendimizi gizledikçe aşkı kaybediyoruz. ter kokumuzu parfümlerin, sabunların, duş jellerinin arkasına sakladıkça. sarımsak yedikten sonra naneli diş macununu sürdükçe dişlerimize. beğenilmek adına bu kadar saklandıktan sonra, karşımızdakinin aslında o maskelerimizi sevdiğini görüyoruz. kendi beğenmediğimiz yanlarımızı ondan gizlediğimizi farketmeden, sevdiğimizden soğuyoruz. bilmiyoruz ki, asıl derimizin altındaki için sevilesiyiz.
(sonsuz sevgilerimle - 27 Ağustos 2014 12:04)
londra üniversitesi'nde yapılan bir deney sonucu gerçekliği kanıtlanan tez. şöyle ki; yirmi aşığa sevgililerinin fotoğrafları gösterilerek bu sırada beyin fonksiyonlarında meydana gelen hareketlilik gözlemlenmiş. sevdiği kişinin fotoğrafına baktığı sırada mr'ları çekilen deneklerin, beynin ödül sistemi olarak adlandırılan bölgesinde faaliyet artışı olduğu saptanmış. beynin mantık merkezi olarak bilinen ön korteks bölümündeki faaliyetler neredeyse sıfıra inmiş. beynin bu bölümü ayrıca korku ve kızgınlık gibi duyguları kontrol ettiğinden, insanların aşık olduğunda sadece mantıksız hareket etmekle kalmadığı, aynı zamanda korkusuz olduğu ortaya çıkmış.
(fancy - 15 Haziran 2004 14:21)
roland barthes'dan bir alıntı:love is blind: the proverb is false. love opens his eyes wide, love produces clear-sightedness: "i have, about you, of you, absolute knowledge."
(ravena - 9 Ekim 2004 06:12)
Yorum Kaynak Link : aşkın gözü kördür