Çıkış Tarihi     : 14 Mart 1994 Pazartesi, Yapım Yılı : 1994
Türü                : Aksiyon,Macera,Komedi,Bilim Kurgu,Heyecanlı
Ülke                : Kanada
Yapımcı          :  Robocop Productions Ltd. , Rysher Entertainment , Skyvision Entertainment
Yönetmen       : Paul Lynch (IMDB)(ekşi), Michael Vejar (IMDB), Allan Eastman (IMDB), Mario Azzopardi (IMDB)(ekşi), Timothy Bond (IMDB)(ekşi), Alan J. Levi (IMDB), J. Miles Dale (IMDB), William Gereghty (IMDB), T.J. Scott (IMDB), Paul Shapiro (IMDB)
Senarist          : Michael Miner (IMDB),Edward Neumeier (IMDB)(ekşi),William Gray (IMDB)(ekşi),Pamela Hickey (IMDB),Dennys McCoy (IMDB)(ekşi),John Considine (IMDB),Mary Crawford (IMDB),Robert Hopkins (IMDB),John Sheppard (IMDB),Alan Templeton (IMDB),John Arcudi (IMDB),Alison Lea Bingeman (IMDB),Blazes Boylan (IMDB),Rob Gilmer (IMDB),Ted Harris (IMDB),Lincoln Kibbee (IMDB),Simon Muntner (IMDB),Diane K. Shah (IMDB),Aubrey Solomon (IMDB)
Oyuncular      : Richard Eden (IMDB), Yvette Nipar (IMDB), Blu Mankuma (IMDB)(ekşi), Andrea Roth (IMDB)(ekşi), David Gardner (IMDB), Sarah Campbell (IMDB), Dan Duran (IMDB), Erica Ehm (IMDB), Ed Sahely (IMDB), Jenn Griffin (IMDB), Ken Quinn (IMDB), Patrick McKenna (IMDB), Peter Costigan (IMDB), Jordan Hughes (IMDB), James Kidnie (IMDB), Jason Blicker (IMDB), Catherine Swing (IMDB), Cliff De Young (IMDB), John Rubinstein (IMDB), Richard Waugh (IMDB), Wayne Robson (IMDB), Hrant Alianak (IMDB), Daniel Kash (IMDB), Jackie Richardson (IMDB), Murray Cruchley (IMDB), Donald Burda (IMDB), Christopher Bondy (IMDB), James Millington (IMDB), Neil Crone (IMDB), Martin Milner (IMDB), Marla Sucharetza (IMDB), Nonnie Griffin (IMDB), Jennifer Dale (IMDB), Ted Dykstra (IMDB), Jane Spidell (IMDB), Bruce Hunter (IMDB), Dov Tiefenbach (IMDB), Chris Kennedy (IMDB), David Huband (IMDB), Vic Cummings (IMDB) >>devamı>>

RoboCop (~ RoboCop: The Series) ' Dizisinin Konusu :
RoboCop is a TV series starring Richard Eden, Yvette Nipar, and Blu Mankuma. Alex Murphy is RoboCop, a cybernetic policeman. A creation of a vast corporation, he fights crime and occasional corporate conspiracy in the near-future of...


  • "yari insan, yari robot olan karma police. (bkz: igrencim)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    memoli'deki "bana sadece işarkadaşlarim memoli diyebilir" repliği de buradan araktir, bu filmde bi yerde de bir kötü iş adami robocop'a eddie der, robo da "bana sadece işarkadaşlarim memoli diyebilir" diyerek yapıştırır cevabi... biz bi süre muallakta kaliriz tabi "memoli ne lan?" diye...


    (portakal - 8 Eylül 2002 22:24)

  • comment image

    robocop'a serisine ait tek şey burda ed-209, başka da bi bok yok. süper müper olmamış.

    bizim robocop diye bildiğimiz şey baya hantal, yavaş işleyen ve dıştan bakınca makine gibi görünen bi arkadaştı. hatta bu hantallık sebebiyle götü başı dağıttığını da hatırlarsınız, koca mıknatısla yakalanınca.

    ayrıca robocop, robot bir polisin hayatını hikayesini zorluklarını, her boku nerdeyse özelleştirilen bir şehirde bu polisin hem polislik onuruna sadık kalıp hem de kötü adamları nası yendiğini anlatır.

    kötü adamlarını da es geçmemek gerek, clarence boddicker gibi bi kötü adam...

    burda gene dijitale bulanmış, saçma sapan bi vurdulu kırdılı film haline getirilmiş bir filmin fragmanını izliyormuşum gibi geldi bana,bir de eleman utanmasa götünden lazer çıkartıp, göğsünden roket atacak.

    ayrıca ben iddiaya girebilirim boktan olacağına, yönetmen bazlı sinema takip eden insanlardan da değilim ama biz bu olayı daha önce de yaşadık. paul verhoeven havasını dijitalle yakalayamassınız problem bu, daha önce total recall'da da denendi, olmadı o iş.

    samuel l. jackson koymakla olmuyor bu işler.


    (saiko - 6 Eylül 2013 15:04)

  • comment image

    daha ilk dakikasından "amerika işgalcidir" mesajı veren film. nerenizle izliyorsunuz bilmiyorum ama gözünüzle izlemediğiniz kesin...

    --- spoiler ---

    selamın aleyküm diye gezen amerikan yapımı devasa bir robot küçük bir çocuğu sırf elinde bıçak var diye ağır silahla vuruyor ve bunun adı amerikan propagandası mı oluyor?

    ---
    spoiler ---


    (forrestgump - 17 Şubat 2014 09:48)

  • comment image

    cocuklugumuzun yegane kult filmi. oncelikle efektlerin ve kurgunun oldukca gercekci olmasi, ayrica filmin oldukca kanli ve brutal olmasi o yaslarda bu tarz deneyimlere bakir zihinlerimizde onemli izler birakmisti. bir jenerasyonun, star wars'i kacirmislar ise, izledigi belki de ilk realist bilim-kurgu eseri olarak gorulebilecek filmde gerek cizilen karakterler gerekse sergilenen objeler gercekten dimagda yer eden cinstendi. merdiven inemeyen ampul irisi robotlarin sorunununa az mi alternatif cozumler uretmisizdir o yasta, az mi tartismisizdir kursunu duvardan sektirerek adam vurulup vurulamayacagini. hatta bir tabancasi vardi, ama oyle bir tabanca ki hem tam otomatik hem de bir sarjore 100 mermi felan aliyor ki durmadan saydiriyor, nasil oluyor o boyutta oyle bir alet, nasil diye kasilirdik. o yasta yaraticiligimizi ve sorgulayiciligimizi korukleyen bir yapim olmus, bugun ciksa gene izlerim.

    ceviriden hatirladigim unutulmaz bir detay vardi, burada anmak isterim. seytan firmanin kisaltmasi olan ocp'yi (omni consumer products'ti galiba) dublajda surekli btu (bilimum tuketici urunleri, dedim oldu) olarak aniyorlardi. la nedir bu btu, dmo gibi bir kurum mudur diye sorgular dururdum.


    (vpr - 19 Mayıs 2004 10:35)

  • comment image

    çok gelişmiş bir yarı-android olmasına rağmen hala ms-dos kullanarak çalışan robot. robocop "açıldığı" zaman, ekranda: "config.sys loaded, autoexec.bat" gibi yazılar çıkar! windowza bile geçememiş yazık


    (locutus - 9 Temmuz 2001 23:19)

  • comment image

    kimse kusura bakmasın, biz verhoeven sinemasını sizden öğrenecek değiliz, ağır girişiyorum:

    bir kere niye yorum yapıyoruz?

    filmin adı transformers değil, robocop olduğu için. allah korusun, bugün bunu eline yüzüne bulaştıran, yarın blade runnerı mahveder. robocop 3ü çekenleri halen geceleri arar, tehditler savururum.

    bu tip filmlerden aksiyondan öte beklentisi olmayanların, allah evlerine ateş topları yollasın, onlara aduket atsın, tüm nostaljik değerlerinin telif haklarını george lucasa versin.

    zaten hem orjinali gibi ilginç konulara değinen, hem de orjinalinin aksine kendini bu kadar ciddiye alan bir filmi eleştirmeyeceksek, hepimizin içindeki o gizli sinema duayeni ne zaman ortaya çıkacak, içindekileri nereye kusacak?

    "bi ski beğenmeme timi" ve onlara karşı vatanı savunan a.v.a.m kontrgerillaların ebedi mücadelesinde, fildişi kulelerimizden ok atmak yerine, siperlere gidip göğüs göğüse, meme memeye çarpışmamız lazım: bu film kötü. vasat değil, kötü.

    tabii ki kimse orjinal robocop kadar iyi bir film olmasını beklemiyordu. bir tanıdığım bunu bekliyordu, onu da öldürdüm, "senin yüzünden genelleme yapamıyorum ağız tadıyla madırfakır" diye vurdum kafasına. fakat bunun neden kötü olduğunu anlamak için orjinalinin neden iyi olduğunu anlamak lazım. sırf eski olduğu için değil herhalde. battlestar galacticanın orjinali malumunuz. so say we all.

    robocop güzeldi çünkü komik toplumsal eleştirinin, şiddetli aksiyonun ve hatırda kalan kötü adamların ötesinde, duygusal olarak bağlanacağın bir hikaye vardı: alex murphy ölüyor ve robocop doğuyordu. zamanla hem intikam duygusu, hem hiçbir zaman gerçek anlamda kavuşamayacağı ailesine özlemi, hem de partnerinin desteğiyle tekrar alex murphy'e dönüşüyordu. buna character arc diyoruz (yani ben spielbergle filan öğle yemeği yerken böyle diyoruz). hikayenin merkezi bu. sonuçta karakter yaratmak bir iş, bunun geçireceği ve izleyenin bağ kurabileceği bir değişimi anlatmak ayrı bir iş. bu yüzden murphy'nin evine gidip aile anılarını hatırladığı sahne iç burkucuydu. bu yüzden hurdalıkta maskesini çıkardığı sahne etkileyiciydi. bu yüzden son sahnede kendi ismini söylemesiyle o mükemmel müziğin başlaması insanı gaza getiriyordu.

    bu filmdeyse hem character arc, hem de senaryonun geneli karman çorman. yorgun bir öküz gibi izlemediğimiz sürece sinema eğitimi alan almayan herkes farkedebilir (bir ihtimal daha var farketmemek için, o da ingilizce bilmeyip kötü bir altyazıyla izlemiş olmak. nitekim amerikan propagandası yorumlarını buna yoruyorum, o kadar kibarım) önce arkaplan:

    --- spoiler ---

    abd, işgallerde kullandığı robotların kendi şehirlerinde polis olarak kullanılmasını yasaklamış, çünkü robotların "hisleri" yok ve insan hayatının değerini bilmiyorlar (yani abd diğer ülke insanlarına değer vermiyor). omnicorp ise kar etmek için bu yasağı delmek istiyor.

    buradaki itilafı bu kadar aptallaştırmaya gerek yoktu: asıl sorun robotun hissetmemesi değil, birçok şeyin kurala bağlanacak kadar basit olmaması. mesela polisin ana görevi swat takımı gibi rehine kurtarmak değil, her gün vatandaşla içiçe, siyah beyaz olmayan durumlarda karar vermek. ve bazen en iyi karar, kanunları bükmek. robottan asker bile yapmak zorken, ondan polis yapmak bu yüzden imkansız.

    neyse, kamuouyu robotlara ısınsın diye, şirket robotun içine bir insan koymayı akıl ediyor. tabii prostetik takan murphy ile esas robotların alakası yok ama halk duygularıyla karar veriyor ve murphynin hikayesine duydukları pozitif hisleri, dıştan murphy gibi gözüken metal parçalarına yansıtıyor beyin *. filmin pek işlemediği, güzel bir konu bu aslında.

    bu devrimci proje için ailemizin nörologu gary oldman görev alıyor. gary oldman'ı sevmeyen ölsün. öldüler de nitekim. şu an ülkedeki herkes gary oldman'ı seviyor. yaşanacak bir türkiye için gary oldman. filme göre sanki birkaç haftalık veya aylık bir süre içinde, oldman protestetik uzmanından, tarihin en büyük ilk 3 bilimsel gelişmesinden birine imza atan bir dahiye dönüşüyor. orjinal filmde omnicorp'un halihazırda böyle bir projesi var olduğundan o daha mantıklıydı. burada ise, robot şirketi omnicorp, "ya bi de şöyle denesek" diye sırf halkla ilişkiler için cyborg sektörünü yarattı, üstelik taşeron işçiyle.

    burada character arc konusuna dönüyoruz. bu filmde bir kere robocop diye bir şey yok. murphy aynen duruyor, sadece kasası değişmiş. manda kasa dedektif olmuş. dolayısıyla karakter hikayesi, murphy'nin yeni halini inkardan (ölmek istemesi) içsel barışa olan yolculuğu şeklinde kuruluyor gibi. protez takılan polisin psikolojik hikayesi tek başına yeterli değil ama şununla deskteklendiğinde ilginç: murphy halen bir insan ve özgür iradesi var, fakat ayni zamanda üstüne çok para harcanmış bir şirket malı (adamın kapama düğmesi var sonuçta). ölmeyi seçemez, vatandaşlık haklarına sahip olamaz. buradan da ver elini corporatizm, ver elini monopoli, anayasal çürüme filan. zaten filmin dokusunda olan temalar.

    ne yazık ki film bunu hiçbir zaman merkeze oturtamıyor, çünkü murphy-robocop'un tam olarak ne olduğu sürekli değişiyor. mesela ilk test sahnesinin ertesinde, tamamen laf arasında, murphy'nin özgür iradesinin bir yapay zeka modülüne bağlı olduğunu öğreniyoruz.

    (bu arada bu test sahnesi de filmle uyumsuz. rehine kurtarma performansı robotlarınkinden kötü çıkınca bunlar şaşırıyorlar. oldu olacak bir de deep blueyla satranç oynatsalardı. robottan daha hızlı olsun diye değil, halkla ilişkiler numarası olarak insanı işin içine kattın zaten. hem kim takar 5 saniye gecikmeyi, adam ülkede başka swat takımı yokmuş gibi 7-24 rehine kurtarma operasyonu mu yapacak, yoksa tv showlarına çıkıp mahallenin sevgilisi mi olacak?)

    yani durum şu: bir kıl karakter koymuşlar, akıllara durgunluk verecek şekilde, tüm kanıtlara karşın murphye full robot muamelesi yapıyor. bir de diğerleri var, murphye robot kolları olan full insan muamelesi yapan. ve şimdi öğreniyoruz ki murphy tam murphy değil, bir de ai var kafasında (gary oldman öyle verimli çalışmış o birkaç haftada).

    yetmez ama evet diyen doktor oldman, murphy'i hızlandırmak için birkaç hafta içinde alanında bir devrim daha yapıyor: normalde murphy-ai çarpık ilişkisi kontroldeyken, çatışmaya geçince yazılım kontrolü ele geçiriyor ve hızlı davranıyor. murphy'nin beyni de, çatışmadaki kararları halen kendisinin verdiğini sanıyor, özgür irade illüzyonu yaşıyor (filmdeki en ilginç fikir olmasına rağmen işlenmemiş). murphy'nin kimliği iyice karıştı.

    bunun resmedildiği ikinci test sahnesi, hem aksiyon bakımından dandik (zerre gerilim yok, diğer robotlar buna 2 metreden ateş ediyorlar, bu da mermiye kafa atıyor) hem de müzik kullanımı açısından başarısız. hocus pocus güzel bir şarkı ama filmin tonuyla çok uyumsuz.

    yetti mi? yetmedi. "artık olmuş bu" diyerek murphyi halk ve basın karşısına çıkarmaya karar veriyorlar. fakat koca şirketin ve 600 milyar dolarlık iç pazarın kaderini belirleyecek bu gösteriden tam 5 dakka önce, adamın beynine tüm polis teşkilatının suç veritabanını ve yılları bulan kamera kayıtlarını bir anda yüklemeyi uygun buluyorlar, kendi "cinayetinin" bilgileri dahil. yani ne sorun çıkabilir ki? ulan ben üç kişiye vereceğim sunum öncesi windows update geçmiyorum, reset atmıyorum, adamlardaki rahatlığa, senaristteki öküzlüğe bak. sırf şu sahnedeki zorlama drama ısrarı yüzünden bu filmin vizyona girmeden, doğrudan videoya gitmesi lazımdı. gary oldman'ın bu sahnelerdeki hali kariyerinin dip noktası olabilir.

    murphy deliriyor tabii, podyuma çıkabilmesi için de dopamini düşürerek bunu zombiye çeviriyorlar. çoluğunu çocuğunu sallamıyor. omar coming yo, onu da sallamıyor. yani karakter gelişiminde "robot" evresine geçmiş oluyoruz. bu sayabildiğim 5. evre şu ana kadar (insan, kavanozdaki beyin, beyin + yapay zeka, bazen beyin bazen otopilot, şimdi de zombi).

    şimdi nerden nereye dönüş yaşayacak da ben de seyirci olarak kendisine bağlanacağım? atın reseti gitsin.

    bu arada, sci-fi kısmını da ciddiye almak zor. robocop'un suç tespitinde kullandığı şeyler, cctv kameralar, yüz tanıma yazılımı ve bir veritabanı. bunu ben bugün evdeki bilgisayarla da yapıyorum, bir orduyla çatışmaya girmediğimiz sürece robocopa ihtiyacımız yok ki. orjinal filmde detroit tamamen kanunsuz bir distopya olduğu için robocop daha anlaşılabilirdi ama bu filmde o atmosfer yok.

    neyse halk robocopu sevedursun, bizimkiler kapalı kapılar ardında bu zombiliğe yolaçan sorunu tartışıyorlar: "o kadar da uzmanız ama neyin yanlış gittiğini bilemiyoruz. orada gerçekleşen fiziğin ve kimyanın ötesinde bir şeydi". bak bu replikleri koyanın ya kendi iq'su 20dir, ya da kalan herkesi öyle sanıyordur. adama bir dakikada 500 terabyte suç verisi yükledin, kendi parçalanışını izlettin. fiziğin ve kimyanın ötesinde olan şey psikoloji olsa gerek. bu sahne filmden bir yıldız eksiltir, o kadar kötüydü.

    bu yeni uyuz robocop kariyerinde zirve yapıyor, uyuşturu labını basıp 50 kişi haklıyor. kayıtları izleyen çalışanların hepsinden 10 puan alıyor, şirket zenginlik hayallerinde. verilen hissiyat karakter için "düşüş", filmin temposunda ise "yükseliş". şimdi bir sonraki sahne ne dersiniz? şirketin ceo'su (gary oldmanla tamamen uyumsuz bir aktörlük stili olan michael keaton yani.. aralarındaki kimya sıfır. adam drama sahnesi çekiyor ama mimikler komedi filminden fırlamış gibi) büyük bir umutsuzlukla "robocopu kontrol edemiyoruz, al sana kapama düğmesi, lazım olur" muhabbeti yapıyor kıl adamla. adam zombi olmuş, daha ne kadar kontrol edicen? bu iki sahneyi arka arkaya koyan editöre bir, yönetmene iki.

    murphy'nin karısı uyuzun yolunu kesiyor. nafaka filan istedi sanırım, adam silkinip kendine geldi. orjinal filme bağlıyor bu noktada, yani aile sevgisiyle kendine dönme hikayesi. hele şükür. bunun için eski evine gidip, travmayı yeniden yaşayarak robotluktan çıkacak. fakat bu noktada senaryonun kendisi bile robocopun ne olduğundan emin değil. adam eski evine gidiyor diye herkes "bir şekilde protokole karşı çıkıyor, biz de anlamadık" diyerek ruhani boyutlardan bize sesleniyorlar. hani sözde sevginin gücünün altını çiziyorlar ama orjinalinin aksine, adam o anda bir robot değil. ne diye seçemesin gideceği mekanı? ve bu "protokole karşı geliyor" repliğini sanırım iki ayrı karakter 4 kez kullanıyor yaklaşık 20 dakika içinde. şaka gibi senaryo.

    bizimki evine gidip, sokak kameralarının kayıtlarından, cinayetinin modellemesini yapıyor, popcornunu alıp 3d cinayet izliyor. güzel hareket. yalnız bokunu çıkarıp, oluşturduğu modeldeki karakterlerin nabzını, sağlık durumunu falan da görüyor. nasıl kameraymış bunlar. yine yüz ifadelerinden oğlunun psikolojik tahlilini yapıyor, seyirci anlasın diye de koca koca yazıyor: intense shock, fear, depression, rage against bad remakes, wrath for incompetent writers...sonuçta 6. karakter evresine, tekrar murphy olmaya geçiyor ve katillerine saldırıyor.

    bu noktada farkediyoruz ki filmde doğru düzgün kötü adam yok. mafya babasının sadece 5 repliği filan var koca filmde. sonra filmin kendisinin de pek umursamadığı bir rüşvetçi polis yan hikayesi var. hiçbir derinliği olmayan, kimsenin umursamadığı karakterler. hatta senarist bile umursamamış ki, mesela polis şefinin amacını anlatmaya üşenmiş. en popcornluk filmlerde bile kötü adam önemli. die hard 3'te jeremy irons olmasaydı baban kimdi bilemezdin şerefsiz.

    murphy kendi cinayetinden sorumlu şebekeyi 45 saniyede, yolsuzluğa bulaşmış dedektifleri 15 saniyede bitirince, günün kalanını verimli geçirmek için siyasi boyutu olan yolsuzluklara sarmaya başlıyor ki, film bu noktada * kötü adam derdine düşüyor.

    yani açgözlülük dışında pek bir şey yapmamış olan ceo ve kıl robot uzmanını, psikopat kötü rolüne oturtmak için yapılan şaklabanlıkları izliyoruz. trilyon dolarlık şirketin ceo'su, eline tabanca alıp robocopla düelloya giriyor. bu noktada, sanki o ana kadar başka bir filmde ceo'luk yapıyormuş gibi, murphy'e "nanik nanik, beni vuramazsın ki, sen sadece bir makinasın ve öyle programlanmadın" diye kafa tutuyor. o sırada murphy'nin, beynindeki paralel yapıya karşı meşru iradesiyle verdiği mücadelenin altını çizmek için bunlar hep, ama hem ben hem sen hem de ceo bal gibi biliyoruz ki, murphy "sadece bir makina" değildi, öyle olmasın diye yaptılar onu zaten. dolayısıyla bu sahnenin gerilimi benim için bir komediye dönüşüyor.

    dahası tüm gönderme tarihinin en kötü göndermesini barındırıyor bu sahne. ceo diyor ki "seni canlı tutan benim - i keep you alive", nasrettin hoca cevabı yapıştırıyor "dead or alive you are coming with me". non-seqiutorlu gönderme mi olur ya?

    murphy sonunda, fiziğin ve kimyanın ötesinden gelen bir güç yardımıyla ai modülünü yenerek tetiği çekiyor ve o ana kadar aslında bir suç işlememiş ceo'yu infaz ediyor, sorgusuz sualsiz. sen judge dredd misin, sen kimsin ya? bunların hesabı sorulacak.

    (bu arada ceo'nun korumalarının kayıtsızlığı da inşallah tüm ülkelerdeki otokratik liderlerin korumalarına örnek olur. adama 5 dakika boyunca silah doğrultuyorlar, korumalar olayı izliyor)

    kötü adamların hepsi ölünce, aslında başladığı yere dönen murphy (insan beyni + yapay zeka), ailesine kavuşuyor. halbuki murphy aradan geçen sürede 150 kişi öldürdü özgür irade sanrısıyla. beyni bunları kare kare hatırlıyor. hala da mutlu son modunda oğluna gülebiliyor. böyle sosyopat babadan ne hayır gelir?

    ---
    spoiler ---

    not: ya o değil de, mert kızılay kim? zenci polis şefinin son aranılanlar listesindeydi. paralel yapı detroit polis departmanına da sızmış.


    (immanuel tolstoyevski - 2 Haziran 2015 19:39)

  • comment image

    prototip polis robotun ocp'nin executive board toplantisinda "please drop your weapon you have 30 seconds to comply" demesi, elemanin silahini birakmasina ragmen robotun kisa devre yapip "you now have 15 seconds to comply" demesi ve ardindan "i am now authorized to use physical force" diyerekten elemani kursuna dizmesi, bu sirada fondaki beyaz onluklu bilimadaminin robotu durdurayim ayagina elindeki televizyon devresinin kablolarini cekistirmesi ve tabiki yanip sonen kirmizi isiklar ve tuten duman;

    banka soygunu donusu minibusun icindeki "you burned the fucking money!" (kasayi havaya ucururken) repligi, kisa bir sure sonra parayi yakan adamin arkadaslarinca minubusten asagi kendilerini takip eden polis arabasinin uzerine atilmasi ("can you fly bobby?")

    clarenceve adamlarinin murphy'yi iskence ederek pompali tufeklerle oldurmesi, bahsedilen elin kopmasi sahnesi, murphy'nin govdesinden 20 kere vurulup kafasindan kursunu yemeden olmemesi;
    robocop'un gelistirilme asamasindayken arada sirada uyanmasi ve robo'nun perspektifinden onunde olanlari izlememiz,
    bu esnada kadinin "we were able to save the left arm" demesi, ocp li yetkilinin "lose the arm" diye karsilik vermesi;

    robo'nun kadinin bacaklari arasindan etegini delerek arkadaki serseriyi seyinden vurmasi, sonra kendisine sarilip tesekkur eden kadina "madam you have suffered an emotional shock. i will notify the crisis center" demesi;

    robocop'un ruya gormesi ve sismograflarin delirmesi, ardindan "he doesn't have a name, he has a program. he is a product." repligi;

    bacaklarindan vurulan adamin yanina, sehpanin uzerine birakilan el bombasi;

    toksik atiklarin icine dusen kotu adamin uzun sure banyoda kalmis gibi derilerinin sarkmasi, suratinin yamulmasi, daha sonra kendi arkadasi tarafindan arabayla ezilip paramparca olmasi;

    robocop'un
    1-serve the public trust
    2-protect the innocent
    3-uphold the law
    direktiflerinin altinda 4. bir "classified" direktifin olmasi, yani robo'nun herhangi bir ust duzey ocp yetkilisini tutuklayamamasi veya ona zarar verememesi - filmin sonunda ocp baskani "yasli adam" 2. baskan tarafindan rehin alindiginda robocop'un bu 4. direktif yuzunden ates acamamasi, baskan'in "dick, you're fired!" demesi ile birlikte robocop'un da "thank you" diyerek filmin bas kotusunu gokdelenden asagi gondermesi...

    gibi ve daha nice unutulmaz sahneler ve repliklerle bezenmis cocuklugumuzun muhtesem filmi. o zaman ingilizce bilmiyorduk o ayri.


    (i invented internet - 16 Nisan 2005 07:54)

  • comment image

    çocukluğumuzda anlamamıştık ama basit bir bilim kurgu-aksiyondan öte, bir çok sistem eleştirisi ve gönderme içerir. tamamen liberalleşmiş kurumlar, haber sunarken sırıtan ve birbirleriyle şakalaşan spikerler (ki onca kötü olayın haberini yapar iken), haber arasında giren reklamlar (örn. yapay kalp nakli yapan bir şirket vardı, hayatınız bizim için önemlidir tarzı bi sloganı bir doktor söylemekteydi...) kol kuvvetini yöneten kapitalist şirketler, greve giden polisler, abartılı suçlar, suçlular ve bunlarla iş birliği yapan makamlar, sürekli aynı espriyi yapan salak tv şovu, tabancayı kovboy gibi çeviren dizi kahramanına olan özenti, belediye başkanını rehin alan işinden kovulmuş adam (istekleri arasında daha büyük oda ve cruise control içeren 6000 sux vardır, komiktir), bir sığınma yeri olarak çelik fabrikası (filmin başı ve sonu) gibi bir çok detayı irdelemek gerekir. çürümüşlüğün gelecekteki halinini, abartılı sahnelerle, traji komik bir biçimde gösterir...


    (hayo - 30 Ekim 2005 04:09)

  • comment image

    guldururken dusundurmek akiminin oncusu olan "adrenalin salgilatirken dusundurmek" kavramiyla bizi tanistiran, tum zamanlarin (bu tum zamanlar lafi da sahane, gelecegi de kapsiyor ne olur ne olmaz) en saglam bilim kurgu filmlerinden bir demet.

    yillar sonra torrent mucizesiyle "criterion" adli kirpilmamis versiyonunu cekip izledim, pek bir keyif aldim. hatta oyle keyif aldim ki sigara icmedigimden nargileye sarildim, osmanli gelenegiyle 21.yy sibernetik teknolojisini kaynastirdim.

    paul verhoeven denen adamin her filminde oldugu gibi burada da bol bol kan revan arasina, vaaza * kacmadan serpistirilmis sosyal elestiriler var. verheoveon amcamin da filmlerinde genelde bu elestiriler, gelecegin parlak ambalajinin altinda curuyen sosyal normlarin abartili ornekleriyle, komedi yoluyla yapiliyor. *

    tabii filmi ilk izledigimiz zamanlarda bunlari anlayacak halimiz yoktu ama yavas yavas gorduk ki, ozellikle arada cikan haberler ve reklamlarla bu isi iyi kotarmis verhaoeveoaen usta. coluklu cocuklu ailenin hep beraber oturup "nukem" oynamasi mesela. yalniz o da ne boktan bir oyunmus arkadas, bir araba laf ediyorlar birbirlerine, yok sen zamaninda silahsizlanmadin simdi zktim ebeni, yok bana yan baktin kestim silah yardimini, zirttir pirttir, ondan sonra biri dugmeye basip ortalik yerde bomba patlatiyor oyun bitiyor. ustelik bombayi kimin patlattigi da belli degil, herkes sevincle birbirine sariliyor, herhalde kaybetme diye birsey yok, ortada pyro cikinca herkes kazanmis oluyor. sahane konsept.

    sonra, o zamanlar bu var miydi bilmiyorum ama yildiz savaslari programina da dokundurmuslar gibi, bilmemne baris uydusu dunyaya ates ediyor yanlislikla, herkes oluyor. (ayy, bu spoiler miydi; yok yok herkes olmuyor, az sayida kurtulan da gelecekten gelen robotlarla savasiyor ama o baska bir hikayenin konusu). tabii sahane araba reklami da var, "8.2 miles per gallon, an american tradition".

    neyse, ed-209 denen robotun stop-motion olayi artik bayagi eski dursa da genel olarak filmin atmosferi ve makyaj hala etkileyici. varhieaveioheaon ustamiz, surekli bir gulumsemeyle paketlenmis aptallastirici medyanin ve tuketim kulturunun insani degerlerden giderek uzaklasan ozunu, ocd binalarini koca koca, renksiz ve karaktersiz yapip donatarak betimlemis. hatta ekstralarindan ogrendik ki ed209'un suratsiz ve cirkin bir robot olmasinda da bu yuzden bizzat israr etmis. iyi etmis.

    daha da ileri gidip, bu robotun merdivenden inmekten aciz olmasini, asansorlere bagimliligina, yani insanin giderek kendine yabancilasmasinin ve kendini sisteme mahkum etmesinin metaforuna baglayabiliriz (ben bagladim mesela, nargile kafa yapti sanirim biraz). milyonlarca yildir merdiven inip cikan insan, gun geliyor asansorden baska sekilde yukari cikamaz oluyor. ama her cikisin bir de inisi vardir degil mi a dostlar; iste ed209'un iki basamakta tepetaklak olusunu da, karakterimizin bu nankor ve kendini begenmis yaninin eninde sonunda doga anaya yenik duseceginin bir gostergesi olarak yorumlayamaz miyiz? kaskini cikardiginda kalbindeki aile sefkati yuzune yansiyan ve insanligini koruyan robocop'un merdiven inebilen o ayaklari, elbet birgun onu kalbinin isaret ettigi yere de goturecekken, ne surati ne de suratina nur yansitacak bir kalbi olan ed-209umuz, insan egosunun ultramodern gokdeleninin icindeki bir kat boslugunda sikisip kalmayacak mi? yaa dostlar, verhieoaevehoeiowaoeven amcamiza kulak verelim, insanligimizdan cikmayalim, cikanlarin uyaralim.


    (immanuel tolstoyevski - 8 Mart 2006 13:56)

Yorum Kaynak Link : robocop