Kiss of the Spider Woman ' Filminin Konusu : Manuel Puig’in aynı adlı romanından uyarlanan film Güney Amerika ülkelerinden birinde aynı hücreye kapatılan bir devrimciyle bir eşcinselin sıra dışı dostluk öyküsünü anlatan etkileyici bir drama... Bu filmle Oscar kazanan William Hurt, Cannes’da da en iyi aktör seçildi.
Ödüller :
Pixote: A Lei do Mais Fraco(1981)(8,0-5701)
Land of Liberty(1939)(7,9-199)
Atlantic City, USA(1980)(7,4-13261)
Body Heat(1981)(7,4-27222)
Broadcast News(1987)(7,2-24265)
Children of a Lesser God(1986)(7,2-14099)
The Big Chill(1983)(7,2-29532)
The Accidental Tourist(1989)(6,8-13718)
Prizzi's Honor(1985)(6,8-20804)
King of the Jungle(1933)(6,7-83)
Cannes Film Festivali : "Best Actor"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Erkek Oyuncu"
BAFTA : "BAFTA Film Award-Best Actor"
william hurtun, nukhet durunun makbulesine yakin bir portre cizdigi, sahane ama bir o kadar da enteresan film. ikili arasindaki elektriklenme siyasi mahkum arkadasimizin ictigi sari-sicak su nedeniyle barsak enfeksiyonu gecirmesi ve bunun akabinde canim, cizgili pijamanin icerisine doldurmasinin ardindan basliyor mesela. basit ama akilda kalici. orumcek alegorisi de tam dozajinda verimis. siz gene de tum satafatina ragmen the crying game`i tercih ediniz.
(kapson - 28 Ocak 2007 23:22)
william hurt'e en iyi aktör oscarını kazandıran 1985 yapımı muhteşem film..
(nueation - 19 Nisan 2002 02:21)
çekildiği döneme göre güzel bir film, fedakarlık ve aşka açısından bakıldığında başka şeyler, devrimci ruh açısından bakıldığında başka şeyler veriyor zaten iki ana karakter de bu pencerelerden bakıyor hayata.
(kudra - 11 Aralık 2008 10:45)
fi tarihinde, star televizyonunun yayına başladığı ilk dönemlerde, her nasıl olduysa akıllarına esip gecenin bir yarısı yayınladıkları ve benim de seyretme fırsatı bulduğum klasik film. sanırım o dönem henüz kemal sunal filmlerini keşfetmemişlerdi.
(arsonist - 15 Ağustos 2002 12:37)
yırtık pırtık romanını bıkmadan ve usanmadan birkaç kez okumuş birisi olarak; kafamda doyumsuz bir molina karakteri yaratmış olmalıyım ki, filmde molina'yı canlandıran william hurt'un gerek kendi kişiliği ve gerekse de performansı bana oldukça yabancı gelmiştir. çok uğraşmama rağmen, film boyunca kendisiyle sıcak bir bağ kurmayı başaramadım. belirttiğim gibi bu tamamen kişisel takıntılarımdan kaynaklanan bir durum. bunun dışında, film, manuel puig'in edebi diline çok da yakın sayılamaz. ama yine de mutlaka izlenmesi ve önemle üzerinde durulması gereken bir yapım.
(lali berte - 5 Eylül 2009 16:25)
homoseksüelliğe bakış acınızı değiştirebilecek, aşkın ve fedakarlığın başka bir dille anlatıldığı filmdir. üzerinden 15-20 yıl geçmesine rağmen pek cok sahne gözünüzün önünde canlanır... aynı tadı bir de the crying game de almıştım...
(qfwfq - 25 Mayıs 2011 21:05)
molina'nın şu sözüyle biten diyaloğu hiç bir zaman unutmayacağım filmdir."if more men acted like women, there wouldn't be so much violence like that."
(oichi - 18 Mayıs 2012 23:04)
romanını okumasam da yıllar önce drama atölyesi yorumuyla sahnede, yakın geçmişte de william hurt ve raul julia'nın muhteşem performansıyla sinema versiyonunu izlediğim eser. tıpkı 12 angry men gibi dar mekanda geçtiği için sahneye daha bir yakışıyor metin. otoritenin (burada devlet ve ideoloji) eşcinselliğe bakışı ve tensel çekimin sevgiden çok saygıdan beslenebildiği görüşü çok iyi işlenmiş. öte yandan, güney amerika ile türkiye arasındaki benzerlikleri görmek için de iyi bir kaynak.
(ben ruhi bey nasilim - 23 Ağustos 2012 17:09)
(bkz: orumcek kadinin opucugu)
(set - 13 Ocak 2001 14:45)
kucukken tv'de izledigim hector babenco klasigi . bir romandan uyarlamadir . ayrica muzikali vs'si de yapilmi$tir . guney amerika'da bir hapishanede hucre arkada$i olan iki insan, iki insan, kesinlikle izlenmesi gereken bir hale gelecek $ekilde anlatilmi$tir .
(set - 13 Ocak 2001 14:48)
1981'de gösterime giren, benim de pek sevdiğim body heat'te evli kadına sırılsıklam aşık olan, aşkı için cinayet dahi işlemeyi göze alan, biraz saf bir avukat olan ned racine'e hayat veren william hurt bu filmle ilk büyük çıkışını gerçekleştirmişti. filmdeki performansı pek iyiydi. bu filmden 4 sene sonraysa kiss of the spider woman'ı çekmişti. cannes, oscar dahil onca ödülü de kucaklamıştı, ki filmi izleyince ödülleri sonuna dek hak ettiğini fark ediyoruz. kendisini erkek olarak görmeyen, bir kadından tek farkının penisi olduğunu düşünen ve bunun da kaza olduğunu dillendiren molina'yı kotarmak o kadar kolay olmasa gerek. hurt, rolün altından kalkabiliyor. filmin diğer başrolü olan raul julia'yı da es geçmemek gerek. onun karakteri o kadar zor olmasa da bence hurt'un karşısında ezilmiyor ve karakterin hakkını veriyor. ama tabi, bir filmde eşcinsel karakter varsa ve bu karakter iyi oynanmışsa daha fazla övgü getiriyor. filmin esas hikayesi gayet etkileyici. filmin içindeki nazi hikayesinin sonlara doğru esas hikayeye, yani valentin'in hikayesine bağlanması da etkileyiciliği arttırıyor. durgun ve en az % 80'i tek mekanda (hapishanede) geçmesine rağmen sürükleyici olmayı, kendisini zevkle izlettirmeyi ve sisteme (devlete) lanet ettirmeyi başaran, eşcinselliğin de hakkını veren bir film (hakkını vermekten kasıt: dönemin muhafazakarlığına rağmen eşcinselliği yanlış yansıtmaması). yönetmenin diğer filmlerini de merak ettirdiğini eklemeden edemeyeceğim.
(sherlock holmes 90 - 21 Temmuz 2013 02:21)
nefis bir film.normalde asla yanyana gel(e)meyecek insanların zorunluluktan da olsa kesişen hayatlarını anlatan eserlere bayılıyorum. o kadar güzel bir hikâye ki bunu yazabilen hayâlgücüne hayran olmamak elde değil. sâde ve basit bir delikten aralanan nasıl rengârenk ve kocaman bir dünya! manuel puig'in tek kelimeyle -anlatacak başka söz bulamıyorum- muhteşem bir romanından uyarlanan film. william hurt, iki dakikada yağlıboya tablo yapan bob ross rahatlığındaki rafine oyunculuğuyla beni mahvetti. "yaşamın çok güç olduğu arjantin varoşlarında büyüdüm. kadınların küçümsendiği, erkeklerin yüceltildiği, maçoluğun meziyetten sayıldığı, iktidar ve gücün prestij olduğu bir dönemde. bir erkeğin sahip olabileceği en kötü özelliğin hassasiyet ve nezâket olduğu bir kültürde. çocukluğumda hep amerikan filmlerine ilgi duydum, çünkü arjantin filmleri korkutucu arjantin gerçekleriyle bezeliydi. annemle haftada dört kez sinemaya gider, fantazi dolu müzikaller ve romanslarda kaçışı bulurduk. gerçek, filmlerdeki gibi güzel olmalıydı, dışarıdaki gibi güç değil. ya da gerçeklik denilen şey kötü sınıf bir filmin içinde hapis olmaktı." diyor manuel puig.--- spoiler ---konu bir hapishâne hücresindeki iki kişinin etrafında dönüyor. biri devrimci (politik düşüncelerinden ve eylemlerinden dolayı hapse düşmüş) bir adam, diğeri pedofiliden içeri girmiş bir gay.devrimci olan adam (valentin), son derece maço tavırlı, sert düşünceli, kolayca asâbileşebilen, davasına sâdık, yoldaşlarına bağlı ama gördüğü işkencelerden dolayı hastalıklı ve güçsüz bir delikanlıdır.gay hücre arkadaşı ise (molina), becerikli, süslü, kendini tamamen kadın gibi hisseden ve o şekilde hareket eden, valentin'e karşı anaç tavırlarla yaklaşan duygusal bir adamdır.valentin, okumayı, yazmayı ve davası üzerinde düşünüp planlar yapmayı sever.molina, makyaj yapmayı, yemek pişirmeyi, valentin'e sevgilisiymiş gibi bakmayı, onunla sohbet etmeyi ve sinemayı sever.hücrede vakit geçirmek için sinemadan konuşurlar. molina, valentin'e izlediği bir filmden bahseder. filmi anlatan molina, kendini baş kadın karakterle özdeşleştirir. valentin'se, konuyu tamamen kendi penceresinden algılar ve devrimci bakış açısıyla yorumlar. film üzerindeki bu iki farklı pencereden gelen yorumlar enfestir. film ilerledikçe anlarız ki molina, valentin'in ağzından lâf alması karşılığında cezasında indirim almak için cezaevi müdürüyle anlaşma yapmıştır. kendisini arada sırada çağıran cezaevi müdürünün yanına gider ve valentin'den öğrendiklerini anlatmasını bekleyen müdürü her seferinde savuşturmayı başarır. çünkü valentin'e karşı duygusal şeyler beslemeye başlamış ve ona zarar verecek şeyler yapılmasını engellemek için hiçbir şey öğrenmemeye karar vermiştir. valentin'le sinemadan, aşktan ve her şeyden bahsetmek hoşuna gitmektedir, bunu bozmak istemez. tabi bu arada valentin'in erkeklik güdülerinden ve cinsel ihtiyaçlarından faydalanarak onunla ilişkiye de girer.sonrasında olaylar olaylar...öyküye aşırı derecede yakışır bir final. aklımda kalan güzel replikler:-adını öğrenebildin mi?+evet efendim, valentin arregui.-onun değil gerizekalı, kız arkadaşının.-zavallı valentina!+bana valentina deme, ben bir kadın değilim.-aksini iddia eden bir kanıt da görmedim ki. +göremeyeceksin de.-keder neden hep aynı yere yüklenir? (molina, valentin'in omuzlarına masaj yaparken)ha bu arada şunu da eklemeden geçemicem, molina filmin bir yerinde "erkekler biraz daha kadın gibi olsaydı, şiddet diye bir şey kalmazdı" diyor. ama bir kadın tarafından öldürülüyor. aşırı acıklı ve ironik geldi bana.--- spoiler ---burdaki örümcek kadın, böylesine harika bir öyküyü bir örümcek ağının mükemmelliğinde örebildiğine göre puig'in ta kendisi.tiyatro oyunu için gidiniz ---> (bkz: örümcek kadının öpücüğü/@kirlikedi)
(kirlikedi - 18 Kasım 2013 00:33)
yaşamını anlamlı kılmak için aşık olduğu adamın ülküsünü, hiç kendi idealleri olmamasına rağmen sahiplenen molina'nın muhteşem hikâyesi. filmi izlerken, son zamanlarda arkadaşlardan yana onların saygısızlıklarından yana şanssız ve insanlardan umudunu yitirmiş biri olarak, insana değil ama insanlığa bir kere daha hayran oldum. teşekkürler molina.
(tavus - 20 Şubat 2014 12:28)
--- spoiler ---valentin:-böyle bir nedene ağladığına göre tam bir kaçıksın.molina:-canım ne için isterse onun için ağlarım.--- spoiler ---
(oyn - 18 Kasım 2014 22:47)
ataerkil toplumun davranış biçimine, cinsel yargılara ve özgürlük anlayışına bir baş kaldırıdır.molina'dan özgürlüğü için onurundan ve aşkından taviz verilmesi istenmiş ancak o sadece hisleri ile hareket etmiştir. ona göre devrim hiç bir anlam ifade etmiyorken dahi, devrimci aşkı için devrime hizmet etmek önemsizdir. peki bunu isteyerek mi yapmıştır , belki ama emin olduğum tek şey bunu sevdiği adam için yapmıştır.yazarın etkileyici bir şekilde vurguladığı ataerkil bir toplumda, erkek bedeninin içinde taşıdığı kadın ruhu yapayalnızdır. yıllar boyunca aradağı tek şey olan gerçek sevgiyi ve buna bağlı hissettiği aşkı valentin'de bulur ancak anlar ki tıpkı filmlerde ki bir sonu vardır aşkının. neden aşık olduğu adamdan her saat, her saniye yanında olduğu adamdan ayrılmak istemiştir ?ve neden ilk başta yardım etmeyi reddetmiş ve ardından teelefon numarasını istemiştir?belki de valentin'ın son sözlerinde gerçekten önemsendiğini hissetmiştir ve sırf aşka minnet duyduğu için ölüm kotkutucu olmaktan çıkmıştır.yaşanan aşk hüsnü aksoy'un aynı adı içeren denemesinde bahsettiği gibi tamamen özgürleştiricidir. filmin sonunda iki beden de artık özgürdür ve bu aşk sayesinde başarılmıştır.
(argowine - 7 Aralık 2014 21:55)
" a leftist is a guy who doesnt humiliate people " repliğiyle beynimizde yer etmiş film.
(dae - 7 Ekim 2004 01:37)
... filmden guzide bir replik:"siz ateistler surekli tanri'dan soz ediyorsunuz."
(deli - 19 Şubat 2005 14:04)
1985 yapımı hector babenco 'nin yönettiği başrollerinde william hurt ve raul julia'nın oynadığı, manuel puig'in aynı adlı romanından uyarlanan film. bir güney amerika ülkesinde, askeri darbe sonra tutuklanan bir gay ve bir devrimci iki adamın aynı hücrede, işkenceye ve aşağılanmaya, birbirlerine destek olarak dayanma süreçleri anlatılır. luis molina*'ün anlattığı hikaye karakterleri dışında hemen hemen başka karakter olmaması filme son derece teatral bir hava verdiği için biraz durağan bulunabilir. bu yönüyle ve konu itibariyle death and the maiden'ı andırır. ancak başrol oyuncularının performansı ve konunun melodrama kaçmayan insancıllığı açısından oldukça eli yüzü düzgün bir filmdir. kitap uyarlaması olan her filmin başına gelecek 'kitap mı daha iyi, film mi' karşılaştırmasından alnının akıyla çıkar fikrimce. oldukça iç burkucudur zira izleyen olarak biliriz ki karakterler kurgu olsa da olaylar son derece gerçektir.
(sekizbucuk - 4 Mayıs 2005 13:10)
askin ve sevginin boyutlari uzerine yeniden yeniden dusunduren filim...william hurt'un canlandirdigi escinsel karaktere her bakisimda icim ezilir---boyle mi sever insan diye dusunmeden edemez insan...siyaseti, insanligi, sevgiyi, aciyi cok guzel yogurmustur yonetmen, adeta pirlanta gibi islemistir...william hurt'de ayri bir guzelliktir, seyretmeye doyamaz insan.
(tosbik - 11 Ağustos 2005 14:15)
bu yıl odtü tiyatro şenliği'nde bilkent oyuncuları tarafından başarıyla sergilenmiş oyun. adı geçen öpücük sahnesinde ise seyircilerden birinden yükselen "allah allah" nidası ile şaşırtmış ve böğürtü sahibinin oyun hakkında bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğu izlenimine yol açmıştır.güzeldir, iyidir, hoştur; amma ve lâkin her şey bağlama uygunken, oyunculardan birinin hapishane üniforması altından sırıtan nikelar, bu "ne yaman çelişki anne" diye düşündürmüştür.
(hana bi - 29 Eylül 2005 19:51)
Yorum Kaynak Link : kiss of the spider woman