filminin kitapla neredeyse hiç alakasının olmadığı eser. bununla kalsa iyi kitabı okumamış birinin filmden de -en azından yaşar kemal'in anlatmaya çalıştığı şeyi- anlamayacağı eser. ha burda sanatın tanımına da girebiliriz, sinemaya aktarılırken yaşanacak değişimlere de. ama bunların hiçbiri kitabın esas mevzusu olan mitleştirme ve bunun nedenleri sorununa hafif bir ima dışında değinilmemesini mazur kılmaz, kılamaz.

ne meryemce'nin neden konuşmadığı, ne adil'in neden köylüde bu kadar korku yarattığı, ne muhtarın çıldırmaları köpürmeleri, ne taşbaş'ın "acaba hakikaten ermiş miyim" diye yaşadığı gelgitler hiçbiri yok filmde. hasan'la ummahan'ın hikayesi ise mühim bir analoji olduğu halde o kadar havada ki neden orada olduklarını şöyle bi düşünüyor insan, eğer kitaptan bağımsız düşünürse.

elbette zülfü livaneli'nin tüm bunları anlamadığını ya da bilerek es geçtiğini iddia etmiyorum. zira bu kitabın filmi acaba nasıl olmuştur diye o kadar düşünmeme rağmen bir yol bulamadığım soruna bence güzel bir cevap vermiş, olayları anlatmak yerine göstermeyi, atmosfer yaratmayı seçmiştir fakat sorun şurada ki olması gerekenden daha çok şeyi anlamayı seyirciye bırakmıştır.

sonuç kitabın hızlı okuması gibidir. filmi seyrettim, olay bir köyde geçiyor.

#1929626

(zencefil - 10 Nisan 2008 20:51)

kapitalist pazar sistemine dahil olamamış içe dönük ekonomilerin sonucu olarak doğan kapalı toplumlar çaresiz kaldıklarında; zamanla kendi efsanelerini ve kahramanlarını yarattıkları gibi yok olmasını da sağlarlar.

(eldrun - 2 Mart 2010 02:01)

dağın öte yüzü serisinin kanımca en güzel kitabı. rahmetli fethi naci’nin yorumuyla “o korkunç sefalet karşısında duygulanmalara kapılmadan, büyük bir serinkanlılıkla ve bir romancı gözüyle köyün ekonomik ve sosyal gerçekliğini, köylülerin yaşama ve çalışma şartlarını vermiş” bir romandır. üstelik bütün o uzun tasvirlere rağmen sanıldığının aksine asla sıkıcı bir kitap değildir. elbette sımsıcak yaşar kemal türkçesi, capcanlı anlatımı, birbirinden değişik karakterleri, sürükleyici akışı ve yer yer doğal esprileri ile (bir gece istanbul’a giden trende okurken kahkahalar atmıştım), büyük bir keyif ve okuma deneyimidir. yeni neslin pek bilmiyor olması çok acı.

(chai chen - 20 Ocak 2011 22:45)

ilk defa yaşar kemal sayesinde duyduğum deyimlerden biri. bir çıkış ihtimalinin olmadığı durumları anlatıyor. aynı üçlemede yer alan ölmez otu da yine ilk defa yazardan duyduğum bir deyim. her şart altında dayanıklılık ifade ediyor. kitabın bir yerinde "..ölmez otudur meryemce" şeklinde kullanılıyor. bir de karıncanın su içtiği diye hem romana adını vermiş bir yaşar kemal deyimi daha var. o da denizin durgunluğunu, sakinliğini ifade ediyor. okumasanız bile sadece kitap adlarından en az üç deyim öğretebilme gücüne sahip yaşar kemal. daktilo başında nobel sahibi 10 yazar gücündedir.

(oztokyolu - 14 Eylül 2011 10:47)

kitaptan ve filmden öte bir anadolu deyimi.
sığınacak hiçbir yer, kaçacak hiçbir delik kalmamıştır. kıstırılmışlığı özetler.
yaşar kemalin bir başka anadolu deyimini isim edinen diğer kitabı için (bkz: karıncanın su içtiği)

(oztokyolu - 21 Mayıs 2003 19:23)

okuduktan sonra iç sesimi, düşünme üslubumu, değiştiren kitap. yarını planlarken aniden şu tarz düşündüğümü farkettim.

-yarın erken kalkayım
-erken kalkayım da bir güzel hazırlanayım
-iyicene bir hazırlanayım.

noluyoruz lan?

(cilgin fantezilerin adami - 24 Mayıs 2012 21:30)

özeti şu adreste ikamet etmekte olan kitap. hadi yine iyisiniz tk'cılar.

(quotes - 29 Mayıs 2012 23:14)

iş bulmakta zorlanan idealist bir metalurji mühendisinin gündüz düşü olabilir olsa olsa bu...

(goddard - 12 Ekim 2003 19:58)

bir deyimdir.
anlamı: hiçbir yerden yardım görme umudu ve olanağının olmaması, bütün yardım kapılarının kapanması.

(adversary - 22 Mayıs 2014 17:26)

yaşar kemal'in ortadirek, yer demir gök bakır, ölmez otu adlı kitaplarından oluşan dağın öte yüzü adlı üçlemesinin ikinci kitabı. zülfü livaneli yönetmenliğinde filmi çekilmiştir.

(oztokyolu - 1 Ekim 2001 10:56)