• "todd solondzun olasi yeni filmi."
  • "(bkz: palindrome)"
  • "'happiness nerdeeee sen nerdeee' dedirten film."
  • "2005 istanbul film festivalinin programindaydi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bir yandan çocuğu korumayı, çocuğa pedagojik yöntemlerle çocuk olarak yaklaşmayı en büyük değer bellemiş, diğer yandan kızı hamile kaldığında onun çocuk sahibi olmasını engellemek için kürtaja zorlayan bir aile var filmde. çocuğun aklı karışıyor haliyle: madem çocuk olmak böyle süper ve ben sırf çocuk olduğum için böyle süper muamele görüyorum, neden benim çocuk sahibi olmam bu kadar kaçınılması gereken birşey olsun?

    diğer yandan koyu dindar, doğmamış çocuğun yaşamı uğruna başka yaşamları alabilecek kadar fanatik bir diğer kesim var. filmde çocuklar için dünya tamamen korunmuş toz pembe bir dünya ile onun hemen arkasında ensestin, tecavüzün, cinayetin ve yalanların saklandığı bir dünya şeklinde gözüküyor. bu da insana yatağın altındaki canavarları filan hatırlatıyor tabii. bir yandan çocukları "dünyanın pisliğinden" koruma paranoyası içerisindeyiz, diğer yandan o pisliğin çocuklara çok daha korkunç bir şekilde nüfus ettiğini, çocukların neye inanacağına şaşırdıkları ve hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı bir dünyaya büyüdüklerini göremiyoruz. gerçek onlara nüfus etmesin, onları koruyalım diye bir ilüzyon yaratıyoruz. o ilüzyonu gerçektekilerin tam zıttı olarak kurguluyoruz. şu halde gerçekler o ilüzyonu bozduğunda,ilüzyona nüfus ettiğinde çocuklar için irreel, rüyayla kabus arası, kafa karıştırıcı bir dünya oluşuyor. işte tam da o dünyayı anlatıyor olsa gerek bu film. filmin tagline'ı türkçe "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" olabilirmiş.

    filmin ritmi, ilerleyişi vs çok çok şahane mi bilemedim. herkes happiness'dan bahsediyor, bana sorarsanız yüzdüğü derin sular açısından çok daha kuvvetli bir filmdi palindromes. happiness gibi ucube karakterlerle gayrı ihtiyarı özdeşleşmemiz üzerinden prim yapmak yerine mesafesini bir saniye bile bozmuyordu. süper keyifli bir seyirlik miydi, soluk soluğa mı izleniyordu? hayır açıkçası biraz sıkıldığım anlar oldu. ama sonuçta zihin açıcıydı, ben tavsiye ederim yani.


    (caponsever - 28 Mayıs 2007 18:26)

  • comment image

    buna kafam basmadı hacı. hani diyebilirdim ki bik bik bik, hani yani heybemde de var bir şeyler ama...kendilerine göre film yapmışlar, kendilerine yetecek kadar film yapmışlar, o kadar. sonuçta bize kalmamış yani.

    el-özet: izlemeyin. ciddiyim...bak ciddiyim diyorum, ironi, gazlama falan yok!!!... üç ünlem ve üç nokta koydum la!!! aha bi üç ünlem daha.

    yok kendime garezim var + uç noktada mazoşistim + dert üstüyüm + ben var ya ben aşmışım...diyorsanız izleyin. ikinci kere izlemek mi? yüce gökler korusun, çekerim bi brus vilis filmi oh keka. ne uğraşacağım la elalemin zibidisi ile?


    (belirli ucamayan cisim - 8 Nisan 2012 20:51)

  • comment image

    sevgili todd solondz bir kez daha protagonist'in super cool, hip, guzel ya da yakisikli, hero ya da heroine olmadigi, normal, belki normalin bile altinda, toplum icinde gulunen, dalga gecilen, ezilen insan kategorisine daha cok girdigi, ama hepimizin kalbini kazandigi bir film yapmis. kendisi "it's a love story" diyor. dogrusunu soylemek gerekirse "a very twisted love story" demek lazim galiba. todd solondz'un hicbir filmini kisa ve basit bir sekilde cozmek ya da ozetlemek imkansiz oldugu gibi bu filmi de tam olaran cozmek, ne dogru ne yanlis ozumsemek pek mumkun degil.

    kisaca filmin konusu soyle: 12 yasindaki aviva bebeginin olmasini cok ister. bu yuzden yakin aile dostlarinin ogluyla yatar ve hamile kalir. ailesi zorla kurtaj yaptirir. cok uzulen aviva evden kacar. yolda bir kamyon soforuyle tek gecelik bir iliski yasar ama ona asik olur o gecede. orta amerika'da oldukca hristiyan, dinine bagli, kurtaja karsi (pro-life) bir aileyle karsilasir. bu ailenin evlat edindigi butun cocuklar cesitli ozurlulukleri olan cocuklardir. aviva burda mutlulugu bulur, taa ki karanlik isler ortaya cikana kadar.

    film aslinda sevgi, sevgisizlik uzerine yapilmis bir film. pro-life, pro-choice olayi, kurtaj meseleleri bence daha arka planda kaliyor. sonuc itibariyle aviva'nin en basta zaten cocuk ihtiyaci, yeterince ilgisiz, sevgisiz bir ortamda yetismesinden kaynaklaniyor bence. lakin aile ortaminda yeterince sevgi gormus bir cocuk olsaydi, bu kadar kucuk bir yasta, boyle absurd bir istek icinde bulunmazdi. aviva'yi odasinda oyuncak bir bebegi beslerken gordugumuzde, bu sevgisizligi, yalnizligi ve bunun cozumu olan secenegin neden aslinda aviva icin cok da absurd olmadigini anliyabiliyoruz.

    todd solondz her ne kadar pro-choice mu pro-life mi oldugunu soylemese de filmden pro-choice oldugunu cok iyi anlayabiliyoruz. bir masal hikayesinde ortaya cikmis gibi inanilmaz bir aile, kati hristiyan ve kurtaja son derece karsi "sunshine family" nin evlat edindigi ozurlu cocuklar bile daha once filmde bahsedilen nedenlerden dolayi, kurtaj yapilmamis ama dogmalari hatali oldugundan dolayi ozurlu dogmus olan cocuklar gibi yorumlanabilir. bu cocuklari solondz'un filmde gosterisi sinirlendirici bir sekilde gulunc. cocuklara gulmemek imkansiz ama gulerken insan hem kendine hem bize bunu yaptiran solondz'a kizmadan edemiyor. bu cocuklar nasil ikna edilmis, nasil bu filme cikarilmis bir turlu anlayamadim. belki biraz once dedigim bazi kosullar altinda kurtaj yapilmasi gerekirken yapilmadigi icin boyle dogan cocuklar ornegi olarak razi edilmistir aileleri. bilemicem. ama sonuc olarak "sunshine family" nin de oyle masalsi denilecek kadar parlayan bir aile olmadigi filmin sonuna dogru ortaya cikiyor. hic bir seyin gorundugu gibi temiz olmadigi yine yuzumuze carpiliyor.

    film yine satirik, yine komik, ve rahatsiz edici. her todd solondz filminde oldugu gibi dusundurucu de. filmin basinda welcome to the dollhouse'un dawn karakterine bir seslenisle basliyor film. ordan aliyor hikayeyi aviva'ya tasiyor. film "in loving memory of dawn wiener" diye basliyor. boylece yonetmen dawn'i unutmadigini gosteriyor. ve kuzeni olan aviva'nin hikayesinin de en azindan dawn'in ki kadar huzunlu olabilecegini gosteriyor.

    palindromes ise aviva'nin isminden geliyor aslinda. baslangic ve bitisten okunusunun ayni olmasi ayni zamanda filmdeki cok onemli bir konuya metaforluk ediyor. solondz bu filmle bize fiziksel olarak ne kadar degissek, ne kadar degistirilsek, egrilsek, bukulsek de her zaman icin insan ve kisilik olarak ayni kalicagimizi soylemek istiyor. ve ilginc bir sekilde daha once hicbir filmde gormedigim gibi, farkli sahnelerde aviva karakterini farkli yaslarda, renklerde, boyutlarda farkli aktristler oynuyor. fiziksel olarak oldukca degisik olsa bile bu karakterler, hepsi aviva'yi temsil ediyor. filmin basinda aviva bebegi olmasini istiyor ve karsilastigi butun olaylar, butun garipliklerden sonra bile hala bebegi olmasini istiyor, degismiyor. kendi icinde bir palindrome oluyor, kendi adi gibi. ironik olan ise, solondz'un yarattigi karakterin, solondz'un film boyunca kendine verdigi derslere ragmen, hic ders almamasi ve yonetmenine karsi cikarak kendi basina buyruk gitmesi. solondz'un istedigi de bu olsa gerek, cunku hepimiz eninde sonunda bir palindrome degil miyiz?


    (ningyo - 16 Ekim 2004 09:21)

  • comment image

    ilk defa oluyor, bir solondz filmini biter bitmez bir daha izlemek istemedim...

    todd solondz said it best last night after the showing of palindromes. “my films aren’t for everyone, especially those who like them”*


    (enis zenci - 5 Nisan 2005 10:28)

  • comment image

    24. uluslararası istanbul film festivali kapsamında gösterilmiş bir todd solondz filmidir. film başlamadan önce urugh khakh'la birbirimize sorduk, palindrom'un anlamını, bilemedik. neyse ki yönetmen çok yormadan ilk on dakika içinde anlatıverdi kelimenin anlamını. filmin sonunda ikimiz de farklı yorumlarla ama aynı duyguyla ayrıldık. " festivalde şu ana kadar izlediğim en iyi filmlerden biriydi."

    film, el kamerasıyla çekilmiş bir cenaze töreniyle başlıyor. (niye bir cenaze töreni kaydedilir ki? bok mu var!) kahramanımız o zamanlar küçük bir kız çocuğu ve bir oğlandan hamile kaldığı, ailesi seçim şansı tanımadığı için intihar eden başka bir kızın cenaze törenine şahit ediliyordu. kendi seçimi değil bu durum. belli ki ölüm, belki sadece cenaze töreni küçük aviva'yı çok korkutmuştu. uykusundan ağlayarak uyandığında yüzünde sadece korku vardı aviva'nın. taze zihninin takıldığı noktaysa aviva sahiden herkesin söylediği gibi ölen kıza yani "dawn'a benziyor muydu? " dawn ölmüştü. ölmek ne demek aviva biliyor muydu? üstelik o ölünce içindeki bebek de ölmüştü. sadece yahudi cenazeleri mi korkutucuydu. herkes ağlıyordu. karanlık bir kutunun içinde yatılıyordu. ( falan, filan. ne bileyim o anda çocuk zihniyle ne hissetti ne düşündü, buna benzer şeyler düşünmüş olmalı.) hayır, dedi annesi. "dawn obezdi, oysa sen şirin ve sevimli bir yumurcaksın.." (daha bir sürü soru sordu ve ilgili, bebeğini seven, aydın bir anne elden geldiğince cevapladı. halbuki "yat zıbar! aklın ermez senin daha bunlara" desen sorun çıkmayacak kardeşim! ) aviva bebekleri seviyordu, aviva annesini seviyordu. annesi de aviva'yı. "benim de bir sürü bebeğim olacak ve onları hiç öldürmeyeceğim." dedi. içindeki korkuyu dindirirken, belki de masum bir saplantıyı serbest bıraktı. filmde tek bir kez gördüğümüz zaman uyarısıyla "birkaç yıl sonra"sına transfer olduğumuzda gördük ki, bir komşu ziyaretine şahit oluyoruz. anne ve baba henüz büyümediğini düşündükleri kızlarını, onlara sunulmuş değerler sebebiyle küçümsedikleri ya da önemsemedikleri başka bir "obez" oğlanla doğal olarak saatlerce yanyana bıraktılar. (ne yapsalardı? hani kızın da beline ip bağlayacak halin yok ya. pazar günü mangal yapmaya gitmişsin komşuya. çocuklarda odada dert çıkarmadan oyalanıyorlar ne güzel işte.) aviva, komşunun taze ergen, obez oğluyla video film izlerken filmin muhteviyatı yardımıyla bebek yapımını da öğrendi ve tez vakitte amacına ulaştı. yani hamile kaldı. işte bu saatten sonra aviva zenci ya da beyazmış, obez ya da sıskaymış, yaşı otuz ya da onüçmüş hiçbir önemi kalmadı. aile aviva'nın iyiliği için bebeğin doğmasına izin vermedi ve aviva'ya kürtaj yapıldı. aviva, geri kalan ömrünü onu kollayan, besleyip büyüten, yönlendiren insanların onun iyiliği için sunduğu seçimler, gerekçeler ve kararlar doğrultusunda yaşamak zorundaydı. onların sosyal doğrusuyla. onların hayata bakışıyla. tıpkı 13 yaşında bir kız çocuğuyla cinsel ilişkiye girebildiği halde, çöp kutusundaki plastik bebeğin gördüğü muameleyi sapıklık sayan, aviva'nın aşkı earl gibi. tıpkı kör, topal bütün bahtsız çocuklara kucak açıp şevkatle barındıran, kürtaja karşı çıkan "inançlı insan" bo'nun, bir başka insanın ölüm emrini verebilmesi gibi. tıpkı insan denileni yaşatmak için yemin eden bir hekimin can alabilmesi gibi. tıpkı aviva'nın bile sonunda birinin ölümünden haz duyması, ölüme gerekçe bulması ve göz yumabilmesi gibi. aviva, isterse tıpkı urugh'un söylediği gibi kendini yakın hissettiği insanlara gerçek yüzünü gösteren ve diğerlerine duvar ören küçük bir zenci evlatlık olsun, isterse yönetmenin açıkladığı gibi yalnızca, "farklı karakterlere aynı rolü oynatarak kazanmak istediği dramatik sinerji ve duygusal zenginlik" olsun hiçbir şey değişmeyecek, hiçbir şeyi değiştiremeyecekti.

    bu filmi izlerken güldüm, hiç hüzünlenmedim ama çok da rahatsız oldum. ve bu filmin üzerine yeni bir hikaye seyredemeyeceğimi biliyordum. sonraki seansın biletini, bardaki kıza hediye ettim. bir taksiye bindim ve eve geldim.

    "tıpkı baştan ya da sondan aynı okunan bir kelime, bir palindrom gibi, dünya kendi üzerine kapanıyor; değişmeden ve değişmeyerek..."


    (ranini - 7 Nisan 2005 00:54)

  • comment image

    fazlasiyla satirik, ayni anda komik, ayni anda rahatsiz edici bir film... farkli aviva'lardan farkli performanslar alip yine de seyirciyi filmden koparmamayi beceren solondz'a en azindan bu yüzden hayran olmak lazim... analiz etmeye çalisirken bir palindroma girip basini sonunu karistiririm diye korktugum için kolayina kaçarak diyorum ki müziklerini nina persson yapmis ve pek bir leziz olmus.


    (cocoon - 14 Nisan 2005 11:05)

  • comment image

    filmin müziginin internette bulunmasinin imkansiz oldugu, todd solondz eseri. kafayi ergenlik donemindeki zorlu gecislere, süreclere ve olaylara takmis ayrica amerikan ailesini de sürekli elestiren, özellikle de "happiness" daki baba ve ogul arasinda ensest ve pedofiliyle ilgili gecen diyalogda hayatimizin bir film karesinde izleyebilecegimiz dumurlarindan nadir bir örnegini, olabildigince yalin ve sakince anlatan zeki yönetmenin son işi de palindromes. film bahsedildigi üzere ilk uzun metrajli filmindeki bas karakterimiz, ailesinin ortanca cocugu olan, dawn wiener'a sevgilerini sunarak baslamaktadir. bahsettigim bulunamayan müzigin sirinligi, film izlendikce; daha sonra dinlenildiğinde gitgide rahatsiz edici, ic acitici bir hal alabilir.


    (kezban s phone - 5 Şubat 2006 04:06)

  • comment image

    toplumsal yaralara parmak basan (ahahahah, gülüyorum) bir entel filmi.

    --- spoiler ---

    aviva, bazı kızların zorla evlendirilip on üç yaşında hamile bırakıldıkları ülkeden yazıyorum sana. ilk bakışta, zıttın görünen kızlar. onların içlerine almak istemediği bebeği önüne çıkan her erkekten zorla almaya çalışan bir çocuksun. burada senin gibilere arabesk hikaye diyorlar. orada country ve yumuşak rock.

    istediğin ise çok, daha çok sevmek, ha? öyle mi?....buna inanabilirim. tersten de aynı anlama gelen bir tek şey varsa o da sevmek avivaviva. ikinci bir tek şey varsa, o da nefret aviva. ve sonsuza dek sayabiliriz avivavivaviva..... keşke uzak ülkelerin birinde uydurulmuş, ve filmin sonunda yazdığı gibi "burada gördüğünüz herkes ve her şey uydurmadır" yazısıyla çöpe atabileceğim bir bebek olsaydın. maalesef, şu an seni içimde taşıyorum avivaviva. yazarak ne yaptığımı ben de bilmiyorum. doğum mu, kürtaj mı, ölüm mü, "pro-" mu "after-" mı?

    sana niye yazıyorum biliyor musun aviva? buna cevap veremezsin. çünkü, tıpkı bana benziyorsun. olmadık yerlerde "i know" dersin, dinlersin. hiç bir şey bilmezsin. moroniksin. ama kendi dünyanda, senin kurallarının tarlasında öyle zeki ve biçkinsin ki aviva... bu yüzden, bana cevap vermezsin.

    annen seni sevmedi mi aviva? oysa sana şöyle dedi:
    mama - ..it's ok! honey, honey. şşşş, don't worry. you are completely different.
    aviva - really?

    çocuk istiyordun ama o çocuk elini memene koyduğunda utandın aviva. battaniyenin altına girmek istedin. üşümüyordun. üşütmemiştin de.
    öyle çok anlıyorum ki seni.

    keşke seni kürtaj etseler ve bebeğini alıp senden çıkarıverseler dünyaya,...ve o sevse, di mi aviva. senin kürtajın olsa o, bebeğininki değil. anlıyorum aviva, ama yanlış çağdayız.

    mama -who did this to you! who the fuck did this to you!!
    aviva - .....

    bilsen de söylesen de anlayamaz avivavia.
    filmde çalan şarkıyı dinle, oyuncak bebeklerini, gümüş rengi ojelerinle biberonla besle. duvarların arasına kendini kilitle aviva.

    - you have future, collage, boy friends, honey...
    - i will not have any boy friends!
    - aviva? ...you... are you a...?

    on üç yaşında, bebek yapmak istediği için herkesle yatan bir lezbiyen misin aviva? "my sweety pie, be reasonable".

    aviva, neden descartes okumuyorsun? çok salaksın! odanda ne kadar saklanabilirsin. çişin gelecek, karnın acıkacak, hala neden descartes okumuyorsun! tüm film boyunca okula bile gitmiyorsun.........

    bir gün güvenli sandığın kapılar kırıldı. bunun üzerine sen de evden mi kaçtın aviva? bak dünyanın öbür ucundaki kardeşin ayşegül evden kaçmadı ve adamın birinden az daha hamile kalıyordu aviva. neden kaçtın ki? komiksin.

    sonra, küçük yavrum, ormandan bir kayıkla uzaklaşıp susuz mu kaldın? komiksin. sizin orada susam sokağı yok muydu aviva? tatlısın. dramatiksin avivaviva. ne çok değişiyor yüzün, her defasında ne kadar durgun ve travmatiksin. şişmansın aviva. kocaman bir götün var. ama ne şanssızsın.. gene de seni istiyorlar. oysa, hiçbirini istemiyorsun. sadece sevmek istiyorsun. bunu da anlamaları güç aviva. burada olsan "trip yapıyorsun" derler, kendilerine benzetirlerdi seni de. orada kal. peter pal'la dudak dudağa dua etmek de güzel aviva. sever gibi... gibi,gibi.... yani, şaşkın ve hissiz.

    sen, bebeğin öldürüldüğünde bile ağlamayan bir çocuktun. seni aferinlerle kutsuyorum yavrum. sadece bir kez ağladın avivaviva, ve onu da yalan söyleyerek yaptın:

    sunshine - do you want to tell me what happened? open your heart. please...

    aviva - my parents are dead. they died in the september 11 attacks. so, my grandmother . she was really lovely and she liked giving me presents. she surpised me every day after school. but then, she died. i miss them so much. then,.......*

    .... (ben senden çok ağlarım aviva. ama senin kadar az görünür kılıyorum. gene anlaştık seninle. çok iyi arkadaş olacağız.)

    adını değiştirdin. henrietta oldun. gene aynı hikaye..... olmuyor aviva, ben her gün her gece değiştiriyorum adımı. tanıyamasalar da buluyorlar seni avivavivaviva.....

    sen de öğrendin. gözlerinin neden boş boş baktığını soranlar, senin öğrenebildiğini anlamadıkları için şanslı mıydın avivavivacığım? insandan insana geçiyorsun. çok komplekssin aviva. üstelik madem o kadar şişkosun, o zaman komplekslisindir de sen.

    aviva - do you want any children?
    xy - no. i don't like children. i will not marry.
    aviva - .......are you a pedophile?
    xy - no. i never be a pedophile.
    aviva- i know. pedophiles love children.

    ."...beni seviyor musun?" aviva? sana sevip sevmediğini sormadım. sadece bu soruyu hatırlatmak istedim. sevmeyip, hatırlatmak isteğini anlamazlar aviva. zor çünkü aviva, anlaşılman güç. insanların kalbi ve hisleri dümdüz ova gibi aviva. ağlamadığın için seni kalpsiz bile sanabilirler. seni ağlatıp ıslanmak istiyorlar aviva.

    xy- aviva, i think i've matured a lot. i am changed.
    aviva- .....
    xy- one second.
    [xy fermuarını açar, pipisini çıkarır]

    ....

    final: aviva gülümser. şarkı girer. "everybody's different in this great world. that's what life is all about..." umutlu ve şizoid gospel çalarken, ellerimi alkışlayarak salondan ayrılırım. mutfağa gider bir kahve yaparım. ellerimi alkışlıyorum evet. filme bak be... yavruuum. arada ağlatacak gibi ediyor. ancak, sonu umutla bitiyor yarınlara. öyle bir film. todd solondz yönetmiş.

    aviva - so, i never be like her?
    lkkv - so, noone ever be like her except you.

    unuttun aviva. bitti. bak, gülümsüyorsun. sen gülümserken, film bitti.

    ve todd musun nesin,...seni bi xxx kanırtırım, bi daha böyle şeyler yapamazsın ruhuma.


    (lacivert kadife ve kirmizi visne - 10 Şubat 2006 17:28)

Yorum Kaynak Link : palindromes