The Terence Davies Trilogy (~ Terence Davies Trilogien) ' Filminin Konusu : The Terence Davies Trilogy is a movie starring Phillip Mawdsley, Nick Stringer, and Valerie Lilley. Davies' film is divided into three segments entitled "Children", "Madonna and Child", and "Death and Transfiguartion". The segments...
Ödüller :
Distant Voices, Still Lives(1988)(7,5-3102)
The Long Day Closes(1992)(7,5-2308)
Death and Transfiguration(1984)(7,4-251)
Of Time and the City(2008)(7,3-1745)
Children(1984)(7,2-305)
Madonna and Child(1984)(7,2-252)
The House of Mirth(2000)(7,1-6827)
A Quiet Passion(2016)(6,5-4545)
Sunset Song(2015)(6,4-2915)
The Deep Blue Sea(2011)(6,3-13489)
The Neon Bible(1995)(6,2-714)
bu yıl istanbul film festivali'nde onur ödülü alan ingiliz yönetmen terence davies'in 1988 yapımı ilk uzun metrajıdır. kısa filmlerini topladığı terence davies trilogy'i saymıyoruz elbette. bu ilk film denemesi cannes'dan fipresci ödülüyle dönmüştür. zira filmin tüm kareleri yıllanmış yönetmenlerin elinden çıkmış gibidir. 1940 ve 1950'lerin liverpool'unda yaşayan orta sınıf bir geniş ailenin hayatına odaklanır ve otobiyografik öğeler barındırır. gaddar bir baba, acı çeken bir anne ve çocuklar ekseninde gelişen hikaye iki ayrı bölüme ayrılır. babanın olmadığı dönem ailenin en mutlu dönemi olarak görünse de, o saf ingiliz melankolisi filmin her anına işlemiştir. öyle ki filmde insanı içine çeken hikaye, oyunculuklar vesaireden çok rüzgarda sallanan beyaz ev perdeleri, beyaz ve puslu ışık hüzmeleri, ailece hep birlikte ve film boyunca söylenen şarkılar, eski evler gibi çoğunlukla melankoliye hizmet eden unsurlardır. izlemeden anlaşılamayacak bir underrated'dir efendim.
(terlikli stalker - 17 Ekim 2012 15:38)
1988 altın leopar ödülünü schmetterlinge ile birlikte paylaşmıştır.
(uzunada1969 - 29 Aralık 2013 04:13)
terence davies' in yönettiği pete postlethwaite, freda dowie ve angela walsh ın başrollerini paylaştığı 1988 yılı yapımı ingiliz filmi. 2 dünya savaşı ve sonrası ingilteresinde geçen filmimiz atını bile çocuklarından daha çok seven gaddar bir babanın ölümü sonrası ailesinin, çocuklarında büyümesiyle rahatlamasını anlatıyor. eski sararmış fotoğraf karelerini anımsatan film, dönemin ingiliz şarkılarını içtenlikli yorumlarıyla bizlere sunuyor. dönem filmi olmanın ötesinde unutulmuş bir şaheser diyebiliriz. seyredelim efendim seyrettirelim..
(trumpets - 25 Haziran 2017 05:20)
hatırlama eylemini taklit eden kurgusu, ışık oyunları ve ağırkanlı oyunculuk yönetimiyle hep bizim etrafımızda döndüğü hissini veren bir dönem filmi. film iki ardışık kısa filmin eklemlenmesiyle oluşmuş. iki filme de -10 yıllık bir zaman kaymasına rağmen- aynı hüzün hakim. filmde aile içi şiddet var fakat herkes sus pus. şiddet eyleminin öznesi baba figürü ölüyor. herkes yas tutuyor. en ufak bir tartışmanın bile ağzına ot tıkılıyor; çünkü desinler tanrısı buna çok kızıyor. ancak aynı tanrı insanları bir arada tutuyor. onlara aynı şarkıları ezberletip aynı mutluluğa kadeh kaldırtıyor. ve tüm bunlar olup bittikten sonra herkeste -izleyici dahil- tüm bu acıları yaşarken mutluymuşum hissi oluşuyor. kızamıyorsun kimseye. film farklı kültürler arasındaki evrensel temayı çok iyi yakalıyor. insan olmanın ortak hüznünü çok iyi yansıtıyor. iyi anlattığı bir diğer duygu ise uzaklaşan her sesin senden de bir şeyler götürdüğü gerçeği...
(bacteriophage - 11 Mart 2019 15:58)
Yorum Kaynak Link : distant voices still lives