Kôkaku Kidôtai (~ Ghost in the Shell: The New Movie) ' Filminin Konusu : Yıl 2029. Dünya, Net sayesinde sınırsız hale geldi ve insanlar artık sanal dünyada yaşamaya başladılar. Düzen, süper güçlü ve istedikleri yere download olabilen polisler tarafından sağlanıyor.Japonya'da, Dışişleri Bakanlığı tarafından yaratılmış ve net ortamında istediği gibi hareket edebilen Project 2501 kod adlı bir süper ajan, bilgi denizinde kazandığı bilinçle kendisine bir beden arayışına başlar. The Puppet Master (Kuklacı) olarak kendisini tanıtan ajan, onun varlığından habersiz hükümet istihbarat birimleri tarafından bir güvenlik tehditi olarak görülür ve yakalanması için peşine iki ajan takılır. Yarı sibernetik yarı insan olan iki ajandan son derece iyi eğitimli kadın ajan Albay Motoko Kusanagi, Kuklacı'ya ulaşınca onunla aynı bedende buluşmak isteyecektir.
Kôkaku kidôtai: Stand Alone Complex(2002)(8,5-16409)
Kôkaku kidôtai: Stand Alone Complex Solid State Society(2012)(8,0-5843)
Kôkaku kidôtai 2.0(2008)(8,0-13789)
Innocence(2004)(7,6-33138)
aynı zamanda foucault'nun docile bodies'inde değindiği gibi, bedensel 'perfection' olayına bayağı bir gönderme yapmışlardır. protezlerin kullanılması ve cyborg'ların oluşması ise gene bu perfection bağlamında sistem dayatmasından biraz daha öteye taşınıp, bir zaruri ihtiyaç haline gelmiştir. şöyle ki, bato (hâlâ kıroyum) o havalı bozuk para kıvamındaki gözlükleri karıya kıza artizlik yapmak için değil, hayatta daha kolay kalabilmek için taktırmıştır. hatta buradan aklıma şöyle bir şey geldi. teknoloji nedir? nasıl başlamıştır? hani kubrick odyssey'inde iki ape (maymun-insan) klanından bir tanesindeki eleman diğerinin kafasına sopayla vuruyor ya?! işte orada teknoloji başlamıştır. bu bağlamda aslında masumane bir söylemle iktidar arayışı, hayatta kalmayı kolaylaştırmak amacıyla geliştirilmiştir. bugün ise teknoloji bireysel düzeyde hayatta kalmamızı sağlamaktan çok, "kıçımızı nasıl daha rahat ettirebiliriz" ile uğraşıyor (yamulmyorsam fat boy slim'in çok güzel bir klibi vardı. hani abim kanapede yaşıyor. aynen onun gibi). fakat bu filmde gene bir geriye dönüş söz konusu. "obaaaa adamlar kubrick göndermesi yapmış aaabi" gibi laflar etmicem, edenin de ağzına biber sürmekle kalmam bi de kapıcı yumruğu atarım; ancak şunu kabul etmek gerekir ki, bugünün dünyasındaki tüketim çılgınlığıyla gelecekte başa çıkmanın yolu bir şekilde net'ten ve yaşamsal ihtiyaçlara geri dönüşten geçiyor. gene darwin'ci bir söylemle survival of the fittest'a gidebiliriz, ne var ki filmin 'context'i içinde günlük yaşam nasıl bilemiyorum (evet filmle sınırlıyım, manga'yı okumuş olsam o konuda da ahkam keserdim, emin olabilirsin). bu durumda kullanılan protezler zorunluluk mu, yoksa hayatı kolaylaşıtma mı, bilemeyeceğim. hayatta kalma daha ağır basıyor gibime geldi.
(blackflag - 25 Aralık 2006 03:40)
yapım yılı 1995 , konusu anime filmleri festivalı kataloğunda aşağıdaki şekliyle açıklanıyor :2029 yılında net tüm dünyaya erişen; çeşitli örgütlerin, hükümetlerin ve uluslararası dev şirketlerin yer aldığı ve yönettiği sanal bir ağ halini almıştır. "kukla ustası", dışişleri bakanlığı'nın net üzerindeki ağlardan yasadışı bilgi toplamak ve güç elde etmek için kullandığı en gizli projesi, kontrolden çıkar. mükemmel bir casus olan "kukla ustası", uzun bir süreçten sonra bilinç kazanır ve kendisini sanal dünyanın sınırlarından kurtarıp fiziksel dünyaya geçmek ister...durdurmaya çalışılınca, kimliğini tüm dünyaya açıklamak ve hükümeti bir skandala sürüklemekle tehdit eden "kukla ustası"nı farkeden ulusal araştırma bürosu; bu önemli suçluyu bakanlığın elinden kapmaya çalışır. büro, bunun için elindeki en iyi görevliyi savaş alanına sürer: büro'nun anti-terörist gücü'nün lideri -ve güçlü bir cyborg- olan binbaşı motoko kusanagi. kusanagi, "kukla ustası" ile karşılaşmasının, hayatını tamamen değiştireceğinden habersiz, ekibi ile bu sanal suçlunun peşine düşer...resmi web sitesi : www.production-ig.com/ghost.html
(parantez - 9 Ekim 2002 00:41)
acaip deli bir filmdir, kim robot kim canlı karışıyor bir noktadan sonra... müzikleri inanılmazdır... "japonların topu manyaktır" lafını bunu seyrettikten sonra benimsedim. zira "making of" unu seyredenler bilirler, adamlar her karede ışık ve gölge için birden fazla layer kullanmışlar, elle boyamışlar , sonra digitize etmişler , bi daha boyamışlar ... delice yani... ama ortaya çıkan şey inanılmaz... her sene bi kac kere seyrederim
(lostpixels - 11 Ekim 2002 10:44)
matrix'in kaynak kodu.
(grynn - 5 Şubat 2010 21:06)
arkadaş ben bunu bilmeyen bir insanla hayatımı birleştirmek istemiyorum. forumlarda, sözlüklerde, yolda belde ghost in the shell, kokaku kidotai dedim mi kafasını çevirip bakmayan kızla ciddi düşünemiyorum. ben ki en ciddi zevkim, içkiyle pürü sefil kafayı bulup, varoluşu, bilinci; günümüz yaşantısının; yaşantımızın en hassas noktası olan teknolojinin ta kendisiyle can damarından birleştiren şu cyber punk denen nanenin bu en önemli eseriyle kendinden geçmeyen; anlatma hissiyatı, kendini ifade tutkusuyla dili konuşmaktan dönmez hale gelmeyen, pelesenkleşmeyen bir kadınla ömrü billah bir arada bulunmak, kendi öz benliğimden sırf onunlayım diye bu kadar uzaklaşmak istemiyorum. yalnız kalmadığım sürece yalnızmış hissini bulamamak, bu denli doğal olamamak kabus gibi geliyor bana? hep demezler mi, en rahat olduğun kişiyle diye; e bi insan en rahat halinde kendisiyken değil midir?taciz ettiğin 17 yaşındaki ergen -sözde- sabi olayım motokocum kusanagim, shousa'm. gerçek hayatta yok mudur senin gibi bir dilber?..
(prologue - 14 Mayıs 2010 21:59)
ghost in the shell daha önce çıkmasına rağmen matrix'ten çok daha ileride.matrix: algı dediğin şey beyne giden elektrik sinyallerinden başka bir şey değildirgits: beyin dediğin data process eden bir araçtan öte bir şey değildir, aynı processing işlemi pekala net üzerinde de yapılabilir.matrix: matrix reel değildir, matrix'te varlığını sürdüren insanlar kurtarılmalıdır.gits: gerçeklik illa davranışların klasik dünyada maddeyi hareket ettirerek yapılmasını gerektirmez, önemli olan nerede yaptığımız değil ne yaptığımızdır, bilinç varlığını pekala net'te de sürdürebilir.matrix: yapay (zeka) ile doğal arasına net bir çizgi çeker. yapay kötüdür, cycborg'lara ölüm!gits: insanoğlunun kendisini yapay'dan soyutlaması mümkün değildir, gerek de yoktur. gün gelecek aynı kolumuz bacağımız gibi beynimiz de yapay araçlarla desteklenecek, belki de değiştirilecek.------------izleyin izlettirin sevgili sözlükçüler. 2099'da göreceğiniz dünya matrix'in değil gits'in tasavvur ettiği dünyaya benzeyecek. (aha buraya yazıyorum.)dünyanın çeşitli köşelerinde ciddi ciddi artificial general intelligence çalışıldığını biliyor muydunuz?2099'a bile kalmayacak bu işler, futuristler 2060 diyor. (bkz: singularity is near)bunun kaçışı da yok malesef, yapay karar destek sistemleri her yerde ve gittikçe daha ust seviye görevler alıyorlar.çünkü işlerini iyi yapıyorlar. onlar işlerini insanlardan iyi yaptıkça karlılığı hedef edinmiş şirketler daha fazla insani görev verecek yapay zeka'ya.bu, rekabetin bir gereği olacak.amerikan askeriyesinin low level data analizi işlerini yavaştan yapay zeka'ya bıraktığını biliyor muydunuz
(lumina obscura - 23 Ocak 2011 17:21)
cyberpunk 2.0.2.0 rpg'sini bilen bir kişinin filmde kim makine, kim gerçek rahatça (hatta fazlaca rahat) çıkarabileceği ancak implant teknolojisi mükemmel verilmiş hatta ve hatta biraz daha abartıp çevre, silah teknolojisi, çeşitli tipteki karakterlerin (ister oyunda olan ister sıradan tipler) işlenmesiyle bence blade runner'dan daha iyi ve radikal bir eserdir. sonuçta blade runner'da tartışılan kopyaların ruhuydu gene organik yani hormon zırt pırt ancak ghost in the shell'de iyice uca gidilerek bir makine'nin değil yanlızca bir yazılımın ruhu olup olmadığı vurgulanmıştır. ghost in the shell'i ghost in the shell yapan unsur zaten budur. izleyenler tam olarak neden bahsettiğimi rahatlıkla anlayacaktır izlemeyenler içinse "izleyin anlarsınız". (bkz: sen anladın beni) zaten isminin ghost in the shell olmasının sebebi de budur.not: bazen bilgisayarınıza format atarken ondaki bir şeyleri öldürdüğünüzü hissediyor musunuz?
(neocrime - 26 Mart 2004 01:06)
hayyyyvan gibi iyi bir filmdir. batı'dan çıkmış ezik ve sikindirik anaakım bilimkurgu¹ diye geçen yapımları itin götüne sokar, çıkarır ondan sonra bir kere daha sokar ve en sonunda cesedini siker. ama her sikin her dakika patladığı, sürekli bir aksiyon içinde olduğu ve bize adhdsi olan otistikler gibi davranan yapımlara alıştığımız için "ağır" gelebilir ilk izleyişte. çünkü filmde tüm argümanlar diyalog olarak verilir. bunlar bir-iki cümleden oluşan basit yankee konuşmaları değildir. ayrıca hollywood'a göre vakit kaybı olacak uzun manzara sekansları vardır. atmosferi içinize çekersiniz.(ironik olarak) film shell'de herhangi bir ghost olmadığını ve ghost diye birşeyin zaten olmadığını anlatır. ghost, ruh diye adlandırılan şeydir, shell ise beden. insanlar kendilerini diğer ai'dan üstün yapan şeyin bu olduğuna inanırlar. zaten filmde de "neaaa?! olur muymuş lan öyle şey! saçmalık amk!" diye pupper master'a çemkirmelerinden bu inanca ne kadar bağlı olduklarını görürsünüz. puppet master da ilerleyen kısımlarda argümanları ile bu görüşü (ya da inancı) ezer. siz de gittikçe zevkten dört köşe olursunuz. şimdi bu hayvan gibi konunun (bkz: masamune shirow) üstüne kenji kawaii'nin şahane müziklerini, aksiyon sekanslarını, animasyon kalitesini ve detayını, sinematografiyi, mamoru oshii'nin yönetmenliğini...yani bir filmi baba bir film yapan diğer tüm etmenleri ekleyince neden muazzam bir eser olduğunu anlarsınız. akabinde the matrix'in ne kadar ucuz ve sulandırılmış bir kopya olduğunu anlayıp tiksinirsiniz.long live cyberpunk!¹: blade runner hariç de lan! —ki o da 1982'de ilk çıktığında gişede sıçmış, film r. scott'a sorulmadan piç edilmişti. değerini bulabilmesi için tee director's cut çıkana kadar beklemesi gerekmişti.
(varg - 17 Temmuz 2014 08:28)
eğer animeleri çizgi filmlerden farklı değerlendirmek üzere bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş iseniz, ilk durağınız olacak ve yolculuğunuzu sandığınızdan da uzun kılacak, orijinal adı kokaku kidotai olan mamoru oshii’nin bilimkurgu klasikleri arasında sayılabilecek * filmi… gerçek adını gizleyerek kitaplarında masamune shirow adını kullanan yazarın, manga serisinden sinemaya uyarlanmış olan ghost in the shell gerek bladerunner sonrası ve matrix öncesi kimliği ile güzel bir halkayı oluşturuyor… film, section 9 servisinin ve öncelikle major diye adlandırılan motoko kusunagi’nin etrafında geçiyor… ruhu bedenine hapsolmuş bir cyborg olan ve bu yüzden bedenini hunharca kullanmaktan hiç çekinmeyen major’ın kafasının arkasındaki girişlerden, kablo ile ağa bağlanıp bilgiye ulaşmak ve beden değiştirmek gibi bir yeteneği var… gerçi ağa bağlanmak sadece majora özgü bir yetenek değil, bu sayede kişilerin bilgileri hacklenip hiç olmayan anılar bile yüklenebiliyor… filmin çıkış noktası ise uluslar arası bir casusluk programı olarak planlanan ancak kazandığı bilinç ile kendine üreme ve ölme hakkı arayan project 2501 ya da puppetmaster… filmdeki kullanılan ulaşım araçlarının formlarının organik formalara gönderme yapması, geleceğin hong kong’u ve girişteki kusunaginin ortaya çıkışı gerçekten filmi benim gözümde özel kılan sahneler…
(qfwfq - 14 Ocak 2005 11:59)
soundtrack'ine u2 ve brian eno'nun da katkida bulundugu ilginc anime.ilginc diyorum, cunku bir turlu sevip sevmedigime karar veremedim. uzerinde cok calisildigi, cok emek verildigi belli; sirf bu yuzden bile "sevmedim" diyerek kestirip atmak haksizlik olur. eline kalem alip bir cizgi roman kahramani cizmeye calismis, veya yuzlerce anime seyretmis biri olmadigim icin bu animenin cizgileri konusunda detayli yorum yapamam. "elinize saglik, cok guzel olmus" deyip gecerim.muzikleri ise tek kelimeyle harika. hatta birakin tek kelimeyi, baslangic muzigi*o kadar nefis, o kadar asmis ki, insani sartlandirip bir animenin verebileceginden cok daha fazlasini bekletiyor. beklentiniz gerceklesmeyince de biraz uzuluyorsunuz tabii.filmin senaryosu ise biraz hayal kirikligi yasatiyor. havada asili kalan diyaloglar, son derece gereksiz teknik ayrintilar, filmle baglantisini kuramadiginiz olaylar... "acaba cevirisi mi kotu, altyazilar mi hatali" diye dusunmeden edemiyor insan... ama sonucta cizimlerine, muzigine bu kadar ihtimam gosterilmis bir yapitin cevrilmesindeki ozensizligin kabagini yapimci ekibin basinda patlatmak pek de haksizlik sayilmaz gibime geliyor. ama derseniz ki, "sen anime seyretmemissin kardesim, boyle olur bunlar, noktalari birlestireceksin, anlatilmayanlari anlayacaksin, gerekirse japonca ogreneceksin,begenmiyorsan git red kit seyret, anime senin neyine?", peki deyip vahsi batiya surerim ben de atimi, ne yapayim?
(24th fret - 21 Mart 2005 18:50)
Yorum Kaynak Link : koukaku kidoutai