Stardust Memories (~ Stardust Anıları) ' Filminin Konusu : Ünlü yönetmen Sandy Bates, artık halkın kendisinden istediği tarzda yüzeysel komedi filmleri çekmek istememektedir. Daha ciddi, felsefe içeren son filminin kötü eleştiriler alması üzerine mutsuz olan Bates, eski ilişkilerini de gözden geçirmeye başlar.Woody Allen’ın kendi hayatından fazlasıyla izler taşıyan film, yönetmenin en sevdiği filmleri arasındadır.
Love and Death(1975)(7,8-32372)
Zelig(1983)(7,8-37049)
The Purple Rose of Cairo(1985)(7,7-42366)
Radio Days(1987)(7,6-28331)
Husbands and Wives(1992)(7,6-24948)
Interiors(1978)(7,5-16431)
Broadway Danny Rose(1984)(7,5-21517)
Another Woman(1988)(7,3-13127)
Sleeper(1973)(7,3-37602)
Bananas(1971)(7,1-31390)
A Midsummer Night's Sex Comedy(1982)(6,7-16934)
September(1987)(6,6-8261)
amiga için sanity tarafından yapılmış olan 1992 yapımı world of amiga adlı demonun ilk bölümünde çalan moduleün ismidir.
(nobody - 24 Mart 2007 22:14)
"sana göre iflah olmaz bir ateistim ama tanrıya göre sadık bir muhalif.." cümlesinin geçtiği woody allen filmi.."artık gerçek hislerimle örülü filmler çekmek istiyorum" serzenişiyle dolu bu başyapıtta allen, kendi yaşamını artık iyiden iyiye sorgulamaya başlamış, hayat/sanat anlayışını gözden geçirmiş; bir baştan bir sondan bir ortadan, hatta anılarından derlediği zamansız geri dönüşlerle izleyici zihnini capcanlı tutarken, yeni dalga filmlerine özgü özgün resimlerle filmini süsleyip ortaya müthiş bir eser çıkarmayı başarmıştır. hikaye ya da konu olarak 'bir yönetmenin içsel sorgulamaları' gibi görünse de, allen yine en iyi yaptığı şeyi, 'özgür akıl', 'zihin genişliği', 'enfes diyaloglar' üçlemesiyle 'oyun' yapmıştır. bunu yaparken de oldukça sınırsızdır. aklına esen her unsurdan faydalanır. diğer birçok filminin aksine, resimlerin güzelliğine bu filmde epey kafa yormuş görünüyor. birçok woody allen filminde olduğu gibi, bu filmin sonunda da izleyici 'neden neden neden...' sorularının cevaplarını bulmak için zihinsel olarak tepişen bir adamın güzel resimlerle macerasını (anılarını diyelim) severek hıfzediyor ve film, insanın dimagında güzel bir tat bırakıyor. bir daha bir daha bir daha izlemekten asla sıkılmayacağım bir film.. bu zihinsel karmaşayı uygun tabletler haline getirip, seyirciye yutturması inanılmaz bu adamın! gerçekten inanılmaz.. her baktığı yerde ayrı bir hayale dalışı da bir 'dahi sanatçı hastalığı'nı akla getiriyor: borderline personality disorder
(daradunga - 7 Temmuz 2008 18:20)
woody allen'ın kendisinin en sevdiği 2 filminden biriymiş. diğeri için (bkz: the purple rose of cairo). bu 2 filmin ortak özelliğini bilmeyenler için bir bkz. daha verip noktayı koyalım.(bkz: film içinde film)
(piccadilly - 14 Ağustos 2011 18:17)
woody allen bu filmdeki dorrie karakteriyle ideal kadını bizlere tanıtmıştır. sonraki filmlerinde bu ideal kadına en çok penelope cruz'la yaklaşmıştır.edit: imla
(megadave06 - 22 Ekim 2011 22:23)
woody allen'in otto e mezzo'su denilebilecek yapi ve icerikteki film, otto e mezzo'nun baslangicina selam duran bir rüya sekansiyla baslar. otto e mezzo'nun basinda bir arabanin icinde tikili kalmis disari cikamayan, disaridaki arabalara bakip pencereleri yumruklayan marcello'nun yerini, ucube tiplerle dolu bir tren vagonunda tikili kalip karsi taraftan paralel giden trendeki güzel kadinlara giptayla bakan woody allen almistir.
(caponsever - 27 Nisan 2003 00:23)
woody allen bunun otobiyografik bir film olduğunu reddetse de, hatta gelen tepkileri anlamlandıramayıp bu filmde benim yerime keşke dustin hoffman'ı falan oynatsaydım dese de, sürekli ciddi film yapma takıntısı, ama bunda nispeten başarısız olması -annie hall'u çektikten sonra daha ciddi bir film yapma gayretiyle interiors'ı çekmesi- umutsuzluğu, ölüm korkusu, sihire karşı olan takıntısı, sürekli bir arayış içinde olması ve muhtemelen seyircilerine nasıl baktığı -bugün onu çok seven, yarın yüzüne bakmayacak kişiler olarak aşırı tüketici, fazla alaylı bir şekilde karikatürize etmesi- -"felsefe sınavındaki toplam 10 soruyu bilmediğim için boş bıraktım ve 100 aldım" esprisine gülenler arasında ben de vardım. hatta o koca salondaki o her şeye gülen seyircilerin arasında yanındakini en fazla dürtükleyip gülen olurdum.- sanat sevicilerine karşı olan bakış açısı... kendisinden başka hiçbir şeyi anlatmıyor bu film. ve o daisy gerçekten birine benziyordu, bu benzeyişten ötürü yakınlık duyduğun, herkesin eski sevgilisine benzetebileceği biri. ve bence ayrıca tabutta rövaşata'daki eroin bağımlısı kadına da benziyordu, özellikle sigara içerken. *hayatın anlamını kendi kendine birkaç kez sorup yine cevap alamadığı filmlerinden birinde bu kez sadece ufacık bir an mutlu olabilmiştir. sormadan, cevap aramadan. "muhteşem bahar günlerinden biriydi. günlerden pazardı. çok yakında yazın geleceğini hissediyordunuz. o sabah, dorrie ve ben parkta yürüyüşe gitmiştik. eve geri döndük. oturmuş oyalanıyorduk. louis armstrong'un küçüklüğümden beri sevdiğim bir plağını koymuştum. çok, çok güzeldi.sonra, dorrie'yi otururken gördüm. onun ne kadar hoş biri olduğunu, onu ne kadar sevdiğimi düşünüyordum. bilmiyorum, galiba bütün hepsinin bir karışımıydı. müziğin tınısı, esen meltem ve dorrie'nin... bana öyle güzel bakışı. ve kısacık bir an için her şey bana kusursuz göründü, kendimi mutlu hissettim. neredeyse yok edilemez gibiydim. çok garip, böyle basit bir temas anı... beni çok derinden etkilemişti."*kendisinin ilk jump cut kullanımı da sanırım bu filminde oluyor.*ve son olarak siyasi mesaj: "uzayda bir yerde hayat varsa, onların marksist ekonomiye sahip olduklarını ispatlayabilirim."
(halim selim - 5 Şubat 2012 05:32)
filmde kendisine ara sıra mr.bate olarak seslenilmesinin "masturbate" göndermesi içerip içermediğini merak ettirmiştir.
(all2 - 17 Ekim 2013 23:25)
woody allen'ın kafasının içindeki karmaşayı görebileceğiniz bir film. kadınlar, naziler, yahudiler, ölüm, tanrı var mı, uzaylılar, uzayda marksist yaşam, süreki imza isteyenlerden yaşadığı bıkkınlık, film sektörüne yönelik eleştiriler, illüzyon numaraları, tam bir kaos.
(sozluk kaydiniz kapatilmis - 23 Ekim 2013 13:44)
woody allen'ın 1980 yapımı bi filmi. sharon stone'un ilk filmi olma özelliğini taşır
(pumpkin - 23 Haziran 2001 18:58)
allen'ın en şık filmi belki de. genelde kendisine odakladığı anlatım burada da var fazlasıyla. ama altında bir görsel ziyafet yatıyor ki sormayın gitsin, sanırsınız iki yönetmenin eli değmiş, alt yapıyı başka biri kotarmış. burada allen'ın filmlerinin genelde görsellikten yoksun olduğunu söylemiyoz gayet tabii. ama gerçekten bildik gidişatından ayrılıyor film. diğer bi yandan üstadın birçok filminin tadı da alınabiliyor. filmografinin geçmişi de geleceği de var içinde. zelig'den tutun da, işbu filmin yandan yemişi olan deconstructing harry'e kadar. çokça kullanılan uzun single take'lere dikkat, en az bi 3 kere seyretmek şart gelir bunu. bir de uzun uzun charlotte rampling'e bakma fırsatımız oluyor ki off off.
(frank n furter - 8 Haziran 2005 00:20)
--- spoiler ---- sizi narsist olmakla suçluyorlar!- narsist ya da agnostik olduğumu düşünenler var ama bu yanlış. aslına bakarsanız kendimi yunan mitolojisinden bir figürle özdeşleştirecek olsam bu narkissos olmazdı.- kim olurdu?- zeus!--- spoiler ---
(uzunada1969 - 3 Aralık 2005 17:46)
eğlenceli bir otto e mezzo naziresi. film boyunca ortalarda "ay yönetmen burda çok ağır, çok önemli bi şey anlatıyo" nidalarıyla gezen boy boy sanatsevicisi gösterse de; woody abi nazire ayağına birbirinden latif hatunlarla çeşitli fantezilerini gerçekleştirmiş, hanımefendilerin de belirttiği gibi dilini o güzel ağızlardan çıkarmak bilmemiş. sevdiğimiz her yönetmen böyle kendi otto e mozzo'sunu çekse, hayat bayram olsa...
(zazie - 4 Aralık 2005 19:07)
woody allen'ın "godard gözlüğü" ile görülebileceği, fellini tiplemelerini aratmayacak orjinallikte yüzleri bir araya getirdiği, daha başında bir yerlerde "filmini mi değiştirmeli yoksa hayatını mı?" şeklinde özetlediği filmi.
(anahita - 10 Mayıs 2006 22:37)
Yorum Kaynak Link : stardust memories