P'tit Quinquin (~ Li'l Quinquin) ' Dizisinin Konusu : Küçük Serseri, Fransa'nın kuzeyindeki Pas-de-Calais bölgesinde çekilmiş 4 bölümlük bir mini-dizidir.
La vie de Jésus(1997)(7,0-2182)
L'humanité(1999)(6,9-3403)
Hadewijch(2009)(6,7-1591)
Flandres(2006)(6,5-2731)
Camille Claudel 1915(2013)(6,5-2737)
Ma Loute(2016)(6,0-3535)
Jeannette, l'enfance de Jeanne d'Arc(2017)(5,7-615)
eski auteur geleneğinden gelen bruno dumont'un 2014 yılında çektiği mini dizi kurgulu yapıt. mini dizi kurgulu diyorum zira bir film edası ile festival festival gezmekte. seveni kadar sevmeyeni de var. belki bir twin peaks olur yıllar sonra.bölümleri:- la bet'humaine (2014)- au coeur du mal (2014)- l'diable in perchonne (2014)- allah akbar! (2014)
(suda balik - 13 Aralık 2014 23:43)
bir mini dizinin çok ötesinde unutulmayacak bir başyapıt... desek mi acaba?bruno dumont, asri frenk yönetmenleri arasında çok değer verdiğim sayılı bir kaç isimden birisi. kendisinin kısıtlı bir takipçisi olduğu zaten sözlükteki başlıktaki entri sayısından da gayet iyi anlaşılabilir. aslında bu çok iyi bir şey aynı zamanda. popüler kültüre asla prim vermemesi filmlerini çok değerli kılıyor ve her şeyin cılkını çıkarmaya meraklı kitle tarafından hırpalanmamasını sağlıyor. bizim yurtdışında çok sevilen çok değerli bir yönetmenimiz de bruno'nun takipçisidir, bilenler bilir.p'tit quinquin, bizim bu diyarlarda asla yapılamayacak türde bir eser. zira insana dair arızalar, bizim sinemamızda sözde empati duyarlılığında kotarılmış gibi gösterilip aslında ajitasyonun en azamisinin yapıldığı ürünlerdir. sahte, samimiyetsiz bir duyarlılığa dair örneklere isim vermeye gerek hemen burnunuzun ucunda bunlar. bruno dumont bu arızalı halleri en olağan halleriyle önümüze getiriyor. en ufak bir empati yaratma hissi amaçlamaksızın, hakiki ve en natürel haliyle. bu topraklarda böyle bir şey yapılmaya kalkışılsa linç kültürü sosyal medyadan başlayıp siyasetin en üst aşamasına dek ulaşır buna şüphe yok. zira gerçeklerle yüzleşmek bu toplumun geleneklerinde yok, hiç bir zaman da olmadı. sıklıkla aşağılanan, kötülenen, şeytanlaştırılan batı kültüründeki bu gerçekçi ve samimi yaklaşım elbette uzun asırlar süren mücadelelerin bir sonucu. gerçeği hiç dolandırmadan, sahteleştirmeden, farklılaştırmadan insanların yüzüne çarpmak tortulaşması çok zaman almış toplumsal ve sanatsal mücadelelerin bir kazanımı. filmde bu arızalı hallerle dalga geçen roller olmasına rağmen aslında bu dalga geçenlerin de kendi arızaları olduğu öylesine aşikar ki, ortada rahatsızlık duyulacak bir durum söz konusu değil. yani aslında sanıldığı gibi bir freak show filan söz konusu değil. bruno dumont aşkın bir yaklaşımla bir sirk aynası tutuyor izleyiciye. sıfatlarımızı deforme eden, absürdleştiren ama en içte kalan duygularımızı, ancak en cinnetvari durumlarda kustuğumuz ama bunun dışında sürekli sakladığımız hislerimizi ve arsız meraklarımızı su yüzüne çıkartıyor. elbette ki sanatın doğası gereği abartarak.mini diziyi izlerken sık sık bir ortaçağ ortamındaki bir hikaye anlatılıyormuş gibi hissettim, evet ekrandaki her şey asri zamanlara aitti ama bunun dışındaki her şey ortaçağ zamanına ait hissiyattan farksızdı. ya da daha net bir ifadeyle bir ortaçağ sirki kurmuş diyebiliriz yönetmen. malzemesi ise hayvani dürtülerinden asla kopamamış insanlık halleri. filmin ana eksenindeki inekler de tam bununla alakalı zaten. insanın hayvani yönüne dair sembolik bir anlatım söz konusu tüm bu cinayetlerin işleniş tarzında.yönetmen ne iyi yapmış da dört bölümlük bir mini dizi kotarmış. uzun metrajlı 2 saatlik bir film olarak çekilmiş olsaydı çok muhtemelen kifayetsiz kalacaktık. bir de her bölümün, bir önceki bölümün hemen ardından jeneriksiz başlaması da ayrı bir güzellik. dört saate yakın bir filmi makasla eşit parçalara bölmüşler ve önümüze koymuşlar resmen. heyhat, kesintisiz 3.5 saat sürse de yine aynı keyifle izlerdik. bak buradan bizim değerli yönetmemize selam çakıyorum aslında. anladın sen.
(gunduz avlanan jaguar - 9 Mart 2015 10:19)
Yorum Kaynak Link : p'tit quinquin