Bram Fischer (~ Rivonia: An Act of Defiance) ' Filminin Konusu : Bram Fischer is a movie starring Peter Paul Muller, Antoinette Louw, and José Domingos. In apartheid-ruled South Africa, a renowned lawyer struggles to hide his secret affiliation to the nation's chief resistance movement - as he...
Atmen(2011)(7,0-2579)
Le Ciel Flamand(2016)(7,0-389)
Francofonia(2015)(6,6-2234)
Dead Bang(1989)(6,1-2978)
Manuale d'amore 2 (Capitoli successivi)(2007)(5,6-1821)
Madhouse(2004)(5,6-5934)
Patrick(2013)(4,9-3497)
hani cem yılmaz'ın bir lafı vardır. bir filmi beğenmemiş olabilirsiniz, bunun tek sebebi filmin bir yerinde çapak olması bile olabilir. ulan çapağı geçtim, bir gerekçe bile göstermezsin, ''sevmedim işte, banane banane'' desende olur. ama ''hamamda eşcinsel ilişki olmaz'' dediğiniz zaman komik duruma düşüyorsunuz ister istemez. boktan şeylerle öyle kolayca karalanamayacak kadar güzel bir filmdir schindler's list. insana tarihsel bir gerçeği hatırlatır, 'bunlarda oldu' dedirtir. bunu da oldukça başarılı yapmıştır ki aldığı oscarlar bu gerçeği kanıtlar. gerek müziğiyle, gerek filmin seyirciye aksettiriliş biçimiyle içimizdeki insanlığı uyandırır. koskoca yahudi soykırımını tamamen anlatması zaten mümkün değildir. onun için film bir yönüyle(oscar schindler'in hikayesi) soykırımı bir yerinden tutmuş, en azından tuttuğu yeri ve genel olarak holocaust'u bir şekilde anlatmaya çalışmıştır. filmin amacı bizim yahudileri daha çok sevmemizi sağlamak yahut schindler'e hayır duası ettirmek değil, bir insanlık vahşetini hatırlatmaktır. bazı sahnelerinde çoğu insanı ağlatmayı başarmışsa bu yapıt, açıktır ki başarılı da olmuştur. ''3 saatlik yahudi propagandası'' olarak görenlere ''size göre öyle'' demek isterim. bir filmi hangi gözle izlediğiniz önemlidir. bir çok kişinin övdüğü 7 oscarlık yapıttan anladığınız tek şey ''yahudilerin reklam filmi'' olduğuysa, o da ayrı bir başarıdır, zira algıdaki o muhteşem bozukluk her kula nasip olmamaktadır. aynı şekilde bütün hollywood filmlerini ''2 saatlik amerikan propagandası'', bütün ispanyol filmlerini ''ispanyol propagandası'', bütün türk filmlerini ''türk propagandası'' olarak etiketlemek mümkündür. ülkelerin film çekerken ki tek amacının kendilerinin ya da birilerinin propagandalarını yapmak olduğu gibi harikulade çıkarımlar da pekala yapılabilir. büyük ihtimalle, osmanlı tarihiyle ilgili bir filmi tarih olarak değilde salt ''türk propagandası'' olarak görecek bir zihniyet, bunu da gerçekleşmiş bir soykırımı anlatan bir yapım olarak değilde bir ırkın propagandası olarak görebilir, normaldir. bu insana hatırlatmak gerekir ki, insanlar bu filmi izlerken ölenler yahudi olduğu için ağlamamaktadır. bu filmi izleyen insanlar otomatik olarak ''yahudi hayranı'' olmamaktadır. bu filmde anlatılanlardan çok daha fazlası yahudilere yapılmış, nice işkenceler gerçekleşmiştir. 6 milyon insan ölmüş, sistemli bir soykırım olduğu belgeleriyle kanıtlanmış, gözümüzün içine sokulmuştur. bu film tarihteki en önemli olaylardan birini ele alması bir yana insanlara faşizmin ne denli nefret edilesi olduğunu göstermiştir. insanlar bu filmi izledikten sonra nasıl tüm almanlara nefret okumuyorlarsa, tüm yahudilere de haksızlığa uğramış gözüyle bakmıyorlar. ama her şeyi ırk boyutuna çekip yorumlamayı seven insanlar, filmden sadece ''yahudiler bolcana övülüyo, başka bişi yok, full yahudi reklamı'' gibi sığ bile diyemeyeceğim bir yorum çıkarmakta bir beis görmemektedir. benzer bir mantığın ''ya tamam ölmüşler ama israil'in filistin'e yaptıklarını düşününce o kadar da üzülmedim'' şeklinde düşünmesi ise beni tümden çıldırtmıştır. ortada vakti zamanında sırf yahudi olduğu için öldürülen milyonlarca insan var. ki sadece yahudilerde değil aslında, çeşitli gruplara mensup kişiler de bu sistemli soykırımın kurbanı olmuştur. 60 küsür sene önce kimliklerinden dolayı türlü türlü işkence gören ve yaşam hakkı ellerinden alınan insanlara, bilmemkaç nesil sonrası çocuklarının yaptıklarından dolayı üzülmüyorsanız, o sizin ahmaklığınız derim. şöyle düşünün, orada ölenler yahudi olmasaydı, başka bir ırktan olsalardı daha çok üzülecektiniz bu mantığa göre. yani soykırıma uğrayan insanların ırklarına göre üzülme derecenizi belirliyorsunuz demektir bu. bunun ise adı, açık ve net ırkçılıktır, faşizmdir. orada ölen insanların şu andaki israil devleti politikalarıyla ilişkisinin olmadığını görmemek ise öküzlüktür. üstüne üstlük israil devletinin filistin'e karşı yürüttüğü politikalardan dolayı şu an ki israil halkı bile suçlanamazken koskoca yahudi ırkını toptan suçlamak öküzlüğün üstündedir, şu an anlamını karşılayacak bir kelime bulamadığım bir aptallıktır. ''duygu sömürüsü yapılıyor, çok fazla yanlış bilgi veriyor'' sözüne gelince. yanlış bilgi vermesi filme getirilecek bir eleştiridir. oturur hangi noktaları yanlış aktarırsın zira tarihi bir olayı anlatma iddiasındaki bir filmde büyük bir yanlış görmek hakkımız değildir. ama duygu sömürüsü konusuyla ne kastedildiği belli değil. zaten bu film bir trajediyi anlatıyor, ne duygu sömürüsü... milyonlarca insan(milyonlarca efendim, az uz değildir bu sayı, birden bir milyona saymaya kalksanız bir iki haftayı bulur, ölen 6 milyon insan ankara'nın nüfusundan fazladır) işkenceye tabi tutulmuş, kurşuna dizilmiş, gaz odalarına hapsedilmiş, köle gibi çalıştırılmış. bunu anlatan filme yönelen eleştiriye bakın: ''duygu sömürüsü yapıyor'' zaten filmin asıl amacı bu vahşete karşı insandaki duyguları ateşlemektir. filmde anlatılan çoğu olay gerçek olup, görülenden binlerce katı kadar gerçekleşmiştir her biri. ''film müziklerini kaldıralım, hiç işkence gören yahudi koymayalım, 6 milyoncuk insan ölmüştür diyelim gitsin'' mantığı gün gelir ''fazla abartılıyor bu soykırım ya'' cümlesine dayanır ki bu da en nihayetinde suç teşkil eder. hatta gün gelir ''bu, yahudilerin orta doğuya yerleşmek için uydurdukları bir yalandır'' diyen ahmedinejad'a bile varırız. bu filme duygularımızı sömürüyor demeden önce, oturup trajedinin büyüklüğünü gözden geçirmek ve galatasaray yenilince 3 gün yas tutan bünyenin yahudi soykırımına niye kayıtsız olduğunu araştırmak gerekir. ''tüm film, schindler'in etrafında dönüyor, schindler'in bazı hareketleri de yapmacık olmuş.'' sözüne en iyi cevap ''bu bir belgesel değil, film'' olabilir. bir film tarihi bir olayı objektif anlatmaz, senaryolaştırır, bundan dolayı içinde 40 tane alakasız şey görmemiz bizi şaşırtmamalıdır. pearl harbor izlerken araya sıkıştırılmış aşk hikayesidir zaten onu film yapan. ''o nerden çıktı ya'' diyenlere bizim tarihi filmlerden öğrenmediğimizi(en azından öğrenmememiz gerektiğini) hatırlatırım. oscar schindler'in arabayı satıp 10 kişiyi kurtarabilirdim diye yakınmasının gerçek olup olmadığı değildir önemli olan. önemli olan, o sahnenin sizi etkileyip etkilemediğidir. arada doğru olmayan ayrıntılar elbette olacaktır, çünkü tekrar söylüyorum, bu belgesel değildir, bir filmdir. bir tarihi olayın her ayrıntısını doğru bilmek isteyen biri film seyretmesin, açsın güvenilir bir belgesel yahut belgeleriyle açıklayan bir kitap bulsun. bu filmin amacı mutlak doğruluk değil, sadece soykırım hakkında fikir vermek ve izleyenlere bunun ne dehşet verici bir trajedi olduğunu anlatabilmektir. gerçek hayatında tarihi tarih kitaplarından değilde filmlerden dizilerden öğrenen insanların ''o kırmızılı kız ne öyle, oscar ondan mı etkileniyo yani, ıyy ne yapmacık'' diye tepki vermeleri normaldir. filmlerdeki bazı abartılı yerlere ondan 5 kat abartılı tepki vermeden önce, insan kendine ''it is just a movie'' telkini vermeli, sonra da ''ulan mis gibi film, illa olumsuz bir şey yazmak için kasmanın ne alemi var'' düşüncesine gark olmalıdır.
(longair - 1 Aralık 2007 08:40)
oscar schindlerin yaptıkları iyidir güzeldir fakat onunla aynı tarihte yaşayan ve birçok avrupa ülkesinde -ki bunlara daha sonra almanya tarafından işgale uğrayan fransa da dahil- onlarca kat sayıda yahudiye türk pasaportu vererek toplama kamplarına gitmekten kurtaran türk diplomatlarının adını bugün kimse hatırlamaz hatta çoğu kişi bunu bile bilmez.(bkz: namık kemal yolga) (bkz: selahattin ülkümen)
(guru - 13 Ocak 2004 03:33)
schindler'ın final sahnesindeki efsane tiradının ibrahim tatlıses'in neden benim oğlumun flütü yok ulan tiradına aşırı benzediği film.schindler aniden çıldırıp "kaç para ulan bi yahudi" dese şaşırmazdım.
(little boy - 26 Ekim 2013 22:41)
kirmizi paltolu kiza tapmistimfilmdeki tek renk kan rengi
(loop - 20 Aralık 1999 23:45)
üzerinde gereğinden fazla "sömürü" tartışması yapılan film. yönetmen mükemmel. görüntüler, çekimler iyi. anlatım kusursuz. adam üç buçuk saatlik siyah beyaz film çekmiş. araya tek bir tane kırmızı ceketli küçük kız koymuş, ağlatıyo mu herkesi; evet. yahudilerin hali, ss subaylarının acımasızlığı, her an her yerde kafalarından vurulan insanlar, lağım çukurunda bile yahudi kovalayan subaylar, olmadık yerde saklanmış olarak bulunan çocuklar doğru mu; doğru. nedir problem? anlatılanın yahudi soykırımı olması. çünkü yahudi soykırımı kesinlikle tutan bir malzemedir. boktan bir film de olsa bu konu kullanılıyorsa, bir iki duygu sömürüsü yapılır, zaten bu konuda hassas olan millet de ağlar. böylece bu iyi bir film olur.hayır ben schindlers list'te ağlamadım, ve evet bu konuda yapılmış kaç film daha izledik. hayır abd/israil yanlısı değilim, ortadoğu'da olanları da desteklemiyorum. "yahudilere soykırım yapıldı niye kabul etmiyorsunuz?" gibi bir derdim de yok. sadece gerçekten iyi bir yönetmenin çektiği iyi bir filmden bahsediyoruz. ortada yapılmış bir sanat var ve politikadan bağımsız olarak yaklaşmanın gerekli olduğunu düşünmekteyim.
(meritamon - 25 Haziran 2005 16:07)
masum yahudi, sadist nazi gözlükleri çıkarılıp, "insan denen varlık demek bu hallere düşebiliyor" gözlükleri ile seyredilmesi gereken bir film. sözkonusu olan yahudi - nazi değildir. sakın ola ki, "yaa bak geçmişte ne kadar acımazmış insanlar" türünden abuk düşüncelere de saplanılmamalıdır. ne karanlık geçmiş vardır, ne aydınlık gelecek. bu filmden bu mesaj çıkmaktadır. oradaki dehşetin çok daha katmerlisinin bir daha yaşanıp, yaşanmayacağı yine insanlığın elindedir. spielberg* böyle düşündü mü bilinemez. bir sanat eseridir, mesajları kişiden kişiye değişebilir.
(tinerci isaac - 25 Haziran 2005 17:18)
bu film çok güzel çok büyük bir tablo.kimileri bu tabloda gizliden yapılmış yahudi propagandasını görüyor, kimisi savaş ortasında bir ticaret görüyor, kimiyse amerikan sinema sektörünün duygu sömürüsüyle para kazanmasını görüyor. ben bu tabloda insanın insana zulmetmesini gördüm. zaman değişir, isimler değişir, roller değişir, ama zulüm değişmez. bu zulme kayıtsız kalmak da en az ona katılmak kadar suçtur. ben bu tabloda propaganda görmedim, çünkü kanım öylesinde donmuştu ki, siyasi boyutu çok komik kalıyordu. savaşlar insan doğasının bir gerçeği, tarih boyunca savaşlar oldu ve olmaya da devam edecek. ama ne olursa olsun, insanın asla yapmaması gereken şeyler var, öyle şeyler ki gözlerinde insanlık ve hayvanlık dışı başka bir şey görebileceğiniz hareketler var. hayat zor, hayat adaletsiz, ama herkes kendinden sorumlu, bir şekilde yaşamaya çalışıyor, yeri geliyor savaşlar çıkıyor, bazen yaşamak için öldürüyor insanoğlu, bazen politika için öldürüyor. bu bir gerçek, olmasını istemesek de. filmde bir askerin askeri öldürmesi yoktu hiç, ölenler kadınlar, çocuklar, yaşlılar... ben ne yahudi gördüm, ne de alman gördüm bu tabloda, sadece acı çeken insanlarla, hissizleşmiş hatta adeta zombileşmiş acıtan insanlar gördüm. 3-5 deli yüzünden insanlıktan çıkanları gördüm. bu tablo kimlikleri değil, zulmedenleri eleştiriyor, buna karşı durmak için en ufak bir çaba gösterenleri anlatıyor. bu tablo "ben ne yapabilirim?" sorusunu kendinize sormanızı söylüyor. ben bu tabloya baktığım zaman ırkı, dini, dili ne olursa olsun; hangi çağda olunursa olsun zalimliğin tiksinçliğini ve aciziğini görüyorum. benim baktığım bu tabloda almanlar ve yahudiler yok; israil'in filistin'e yaptığı, amerikalıların kızılderililere yaptığı, sırpların boşnaklara yaptığı, ıraklısı türkü afganı vietnamlısı kürdü ingilizi ermenisi hintlisi yunanlısı değil, insanın insana yaptığı eziyet var. her insan kendinden sorumludur, her tek bir insan. senin milli politikan bilmemne, elinde de güç var diye, herşey yapılamaz, yaptığın takdirde suç ırkının değil senindir diyor tabloda. bu tabloda aynı ırktan iki insandan birinin insanlık suçu işlerken, diğerinin varıyla yoğuyla bu suça mücadelesini anlatılıyor. son olarak, bence çok alakalı : her kim ki bir zalimse, eski bir mazlumdur eline yetki verilmiş; her kim ki bir mazlumsa, eski bir zalimdir yetkileri alınmış.
(maj - 3 Kasım 2005 15:40)
bu filmi vcd'de izledim 3 cd olarak, fakat görün başıma neler geldi..cd'yi satın aldığım korsan evladı 2 ve 3'ü karıştırmış yazarken.. hayır, filmde sahneler zaten dan dun diye geçiyor, bir de siyah beyaz hayal meyal; bu yanlışlığın neticesinde film bitti bitiyor, "ulan diyorum nasıl iş? bi yanlışlık mı var, ya da film buradan schindler'in özeline girip mi devam edecek. savaş bitiyor lan..film bitti.. ben de elimde 3. cd ile kalakaldım.. ha hiç mi kıllanmadım izlerken, evet kıllandım, büyük mantık hataları doğdu vs vs ama "şipilbörg süper yönetmen, mutlaka bunu bir yere bağlar" saikiyle kendi kendimi bitirdim..ha sonra gerçek 2. cd'yi taktım baştan sona izledim.. kanaatim değişmedi: iyi film.. izlenmesi gereken bir yapım, casablanca ya da forrest gump gibi..
(hersheys - 24 Mayıs 2006 12:57)
aklimda kalan sahne. onlarca yahudinin cirlciplak soyulup yikanmalari icin iceri tikildiklari koskoca bir kazan. o sahnedeki insanlarin ise yanacaklarini dusunerek yasadiklari korkunun uzerine ellerine sabun tutusturulup duslarin acilmasi uzerine rahatlamalarini ve ağlamaları unutulmaz. `gerginligin son raddesi`.
(akhilleus - 31 Ocak 2002 00:49)
spielberg'in ucret almadan cektigi filmdir, "kan parasi almam" diye tribini atmistir. gercekte thomas keneally'nin schindler's ark adli kitabindan uyarlanmistir ki bu kitabin temelleri 1980'de bir tesaduf sonucu atilmistir; keneally beverly hills'de hosuna giden bir bavulu kredi karti ile almak ister, kartin transaksiyonunu beklerken dukkan sahibi yahudi dukkanina ugrayan her produktor ve yazara anlattigi hikayeyi, yani hayatini borclu oldugu oskar schindler'in hikayesini ona da anlatir.. keneally'de hikayeye ilgi duyunca iki yil sonra ortaya soz konusu kitabi cikar, lakin bu kitap yine de kurgu kategorisine girmistir..dogal olarak hadise buyuk ilgi gormus, kitabin senaryosunu yonetmeye once billy wilder yeltenmistir fakat emekliye ayrilmak istediginden koltuktan cekilmistir.. bundan sonra spielberg paso yonetmenlikten kaytarmaya calismis, martin scorsese'den "ben yahudi degilim yapamam edemem" seklindefalso yeyip roman polanski'den (ki kendisi bizzat filmde gorulen bazi olaylari yasamistir) "ben hala uzerimden atamadim o gunleri" tepkisi alinca en sonunda wilder spielberg'e "ulan angut sen yonetsene" der. buradan az biraz "hadi adam yine propaganda yapicam asicam kesicem diye isterik degilmis" sonucu cikarilabilir. yine de su da dogrudur ki spielberg bu filme jurassic park'i bitirmeden baslamis, jp'nin cilasini george lucas'a attirmistir..bunun disinda oyunculari ile fazlasi ile one cikar; tum o unlulerden once yan rollerdekilerin performanslari gercekten muhtesemdir, ki zira filmin bir cok kisiye koyan tarafi bu toplu sahnelerdeki dramadir. harrison ford schindler rolunu "benim adimin filmi golgelemesini istemem" diye reddetmistir. keza bundan etkilenen spielberg kevin costner ve mel gibson'un "haci olay varmis akalim hemen" onerilerini geri cevirmistir. tim roth'un elinden alman general amon goeth rolunu kapan ralph fiennes'in rolune ne kadar cok uydugunu soyle orneklenebilir; sete ziyarette kendisini goren gercek kurtulanlardan mila pfefferberg korkudan titremeye baslamistir, ki shoah foundation yararina yapilan kayitlarda goeth'in psikopatliklari anlatilir.. siyah beyaz cekimi, hikayesi, oyunculugu, muzikleri, muzikleri (hem itzhak perlman hem john williams diye cift dikis geciyorum), her seyi ile toplamda muhtesem bir filmdir. keza insanlarin donup "oyle olmadi boyle oldu bunu dediler" diye saldirmasi da hic bir sey ifade etmez.. ornegin poldek pfefferberg'in (askerler tarafindan yakalaninca bavul dizmeye baslayan yahudi subay) ekstra materyalde anlattigi ghetto'daki kacisi ile filmde gordugumuz sahne farklidir.. ama sirf bu yuzden, sirf birebir ayni degil diye boyle etkileyici bir film asagilanacaksa cok yazik.. ki bu o donemde yahudilerin olaganustu durumlarda yasadigi gercegini de degistirmiyor; bugun bizi "dvda" sikseler basimiza boyle bisey gelecegine inanmayiz, gelmez de zaten.. donup de filmdeki gerceklik hatalarini kanit gosterek "yalan bunlar" iddialari surmek hem olen, hem de olumleri onlemeye calisan (bkz: #3784230) o kadar insana ayiptir..en notr bakis acisi ile "tarihi kazananlar yazar"in en muhtesem orneklerinden biridir schindler's list, her ne kadar kazanan en cok can kaybini vermis olsa da.. film isteyenler icin olabileceginin en iyisi oldugu gibi "aha bak propaganda propaganda ha ha ha!" diye parmak gosterecek yer arayanlara da kapi gibi bir monolittir yerini degistirmeden. buradan ders cikarmak lazim.. boyle oturup "bunlar hikaye" demekle olmayacak.. the da vinci code'da okuduklari ile ateist olan boyle bir yapimda dogru/yanlis aramaz. yarin oburgun bu ayni yontem gider bizi kicimizdan isirir.. ama naziler coktan gitti, kaybedecekleri kalmadi, biz burada kor kursuna gideriz bir film yuzunden (neden bahsedildigi anlasilmistir umarim).. bu baglamda biz turklere de onemli bir ders olmaktadir gelecekte olabileceklere dair. akilli olmak lazimdir, ve bu da akilli bir filmdir..
(hudd - 12 Haziran 2006 18:04)
Yorum Kaynak Link : schindler's list