• "tabutta rövesata'nin italyan versiyonu gibi olmus, gece izlenmesi gereken filmlerden biridir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    filmekimi 2018 kapsamında izlediğim matteo garrone filmi. ilk gösterimini yaptığı cannes 2018'de italya adına yarıştı ve başrol oyuncusu marcello fonte'ye en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandırdı.

    beklemediğim derecede başarılı buldum filmi. film fazlasıyla karakter odaklı olduğu, daha doğrusu tek bir karakteri merkez alarak yapıldığı için başroldeki marcello fonte'ye büyük iş düşmüş ve o da bu işin altından çok güzel kalkmış. aldığı ödülün hak edilmiş olduğunu söylemek zor değil. bunun yanı sıra bilhassa çekimler öne çıkıyor, banliyö atmosferi oldukça etkili bir şekilde yansıtılmış ve kullanılmış.

    filmde köpek ve insan arasında bir karşılaştırma çabası da ayrıca kendisini gösteriyor. fikir ve aşağıda spoiler ibaresiyle belirttiğim varılan sonuç çarpıcı, ama fikrin perdeye daha iyi, daha vurucu bir şekilde yansıtılması mümkündü bence. bu noktada yerine tam oturmayan bir şeyler olduğunu hissettim.

    --- spoiler ---

    marcello, kendisinden başka kimseyi düşünmeyen, saldırgan bir karakter olan simeone üzerinde, köpeklere uyguladığı yöntemlerle sonuca ulaşabileceğini, simeone'yi bu yolla "ehlileştirebileceğini" düşünüyor. bu yüzden film boyunca anlaşılamaz derece varan bir merhamet ve bağışlayıcılık gösterdiğini izliyoruz ona karşı. öyle ki marcello'nun, sınırlarını fazlasıyla aşan simeone'ye yaptığı şey, onu kafese kapatıp özür diletmeye çalışmak oluyor. ve bundan da başarı elde edemeyince simeone'nin ölüm sahnesine tanıklık ediyoruz. bu sahnede, kamera bir yandan da oradaki köpeklerin sessizliğine ve masumiyetine odaklanıyor. netice olarak bir insanı ehlileştirmenin, onda minnet duygusu yaratmanın, bunları bir köpeğe yapmaktan çok daha zor ve hatta duruma göre imkânsız olduğu yüzümüze vuruluyor.

    ---
    spoiler ---


    (johnluther - 13 Ekim 2018 15:25)

  • comment image

    acayip bir film. acayip iyi anlamında.

    homo homini lupus. evet. ama lupus'un altında da canis var.

    psikolojik okuması gayet doyurucu olur muhtemelen ama şu fikir beni daha da etkiledi:

    insan, zulme sesini hiç çıkarmıyorsa, hangi noktadan sonra onun işbirlikçisi olur?


    (sutsuz kahve - 20 Ekim 2018 13:42)

  • comment image

    marcello, italya'nın varoşlarında küçük kızıyla yaşayan bekar bir babadır.
    son derece naif bir köpek bakıcısı olan adam dezavantajlı fiziğiyle zaman zaman kendisinin iki katı büyüklüğündeki köpekleri yıkar, bakımlarını yapar, onlala ilgilenir.
    ancak marcello'nun gizlemeyi sürdürdüğü sırları vardır. aslında yaşamını uyuşturucu satmak ya da serseri arkadaşlarının ufak yasadışı işlerinde onlara zoraki de olsa yardım etmekle hayatını idame ettirmektedir.

    'maskülen erkeklerin' dünyasındaki bu görece iyi adamın yitirdiği itibarını yeniden kazanma çabası şiddetli olacaktır.

    --- spoiler ---

    marcello ait olduğu mikro toplum içinde olabildiğince kabul görmüş biri. ahbapları var, onlarla halı sahaya davet ediliyor, sofralarda yeri olan biri.
    mahallede terör estiren simone'nin resme dahil olmasıyla ise işler tepe taklak oluyor.
    eski boksör olan bu heybetli, hoyrat ve kuralsız adamın bizim sakin, munis marcello ile aralarında zoraki bir ilişki var. simone gerek arkadaşlık kartını kullanarak ya da ısrar ederek gerek olursa da zorla ona istediğini yaptırıyor.

    komşu dükkanı soyması için marcello'yu zorlaması ve bunun ortaya çıkmasına rağmen marcello'nun simone'yi ele vermemesini onu istismarcı bir sahibe sadık in bir köpeğe benzetiyor.
    arkadaşı için hapis yatmayı dahi göze alan marcello hapisten çıktığında ise gerek vaat edilen parayı alamaması gerekse de toplumda olan saygınlığını yitirmesi ile büyük bir dönüşüm yaşıyor. sonucunda da yaptığı plan ile simone'u öldürmeyi başarıyor.

    bu noktada marcello karakterinin içinde beyazı ve gölgeyi de görebildiğimiz çok yönlü bir karakter olmasının filmin en güçlü yanı olduğunu söylemeliyim.
    buz dolabına atılan köpeği kurtarmak için soygun yapılan eve tekrar giren adam, simone'u hunharca öldürüp üstüne cesedi yakmaya bile çalışıyor.

    cesedi futbol oynayan eski arkadaşlarına göstermek için taşıması ve "bakın ben ne yaptım" derken beni yeniden sevin, aranıza alın arayışını yani kabullenilme ihtiyacını bize gösteriyor.

    senaryo bir gazete haberinden yola çıkarak yazılmış.

    cannes 'da en iyi aktör ödülünü kusursuz performansıyla alan marcello fonte'nin filme seçilmesi de ilginç bir şekilde olmuş. mahkumlara yönelik bir toplum merkezinde bekçilik yapan fonte, oynanan tiyatro oyununda bir oyuncunun hastalanıp ölmesi sonucu o rolü alıyor. farklı görünüşte bir oyuncu bulmak için arayışta olan yönetmen matteo garrone, marcello ile bu oyunu izlemeye gittiğinde tanışmış ve rolü ona vermiş.

    marcello fonte yönetmen matteo garrone tarafından da italya'nın yeni buster keaton'u diye lanse ediliyor. doğal komik bir tip. yönetmenin de fiziksel zıtlıklara, absürtlüklere dikkat çeken kadrajları ince bir mizah da yaratıyor.

    tam bir sinema sevdalısı olan fonte'nin bir diğer ilginç hikayesi de setlerinin büyük bölümü italya'da yapılan gangs of new york filminin setine gizlice girip yönetmen beni gönderdi diyip kostüm bölümünden giyinip filmde figüran olarak yer alması olmuş.

    ---
    spoiler ---

    bu senenin heyecanlandıran orijinal işlerinden.

    https://www.imdb.com/title/tt6768578/


    (eksineyler - 15 Aralık 2018 05:20)

  • comment image

    insan toplumunun iliklerine işlemiş ve bireyleri ele geçirmiş faşizmi, insan yalnızlığının aşılmazlığını, günümüz toplumunda duyarlığın, diğer zorbalar tarafından cezalandırılan tedavülden kalkmış bir insani özellik olduğunu, seyircinin kolaycı beklentilerine hiç pirim vermeden, hatta sonunda zorbadan intikamını alan küçük adamını ödüllendirmeyerek bu beklentiye bir kez daha kelek atarak anlatan kara-naif küçük baş yapıt. ah marcello.


    (barbaresk - 20 Aralık 2018 02:06)

  • comment image

    sonuyla ilgili yorumum:

    --- spoiler ---

    bence film boyunca sindirilip korkutularak gittikçe köşeye sıkıştırılan ve çaresizleşen marcello, sonunda çaresizliğinin sebebini ortadan kaldırdığında her şey için çok geç olduğunu fark etti.

    marcello için vicdanının rahat olması önemliydi, sevilen biri olmak da öyle. ve tabii kızının yanında olabilmek için serbest olmak da öyle.

    son tahlilde büyük ihtimalle vicdanen rahattı, belki katil olmuştu ama hem işin içinde meşru müdafaa vardı hem de öldürdüğü adam canavarın biriydi.

    ama tekrar sevilen biri olabilecek miydi? sonuçta sevilmeyen karakter simone onu herkesin içinde dövdükten sonra “demek para istiyorsun?” diye yumurtlamış, marcello’nun sempati kazanmasını bilinçsizce de olsa engellemişti, demek marcello hala soygundan gelen paranın peşindeydi.

    insanları tekrar kazanmak istiyorsa, başından beri simone’den kurtulmaya çalıştığını ve sonunda onu öldürdüğünü dağlara haykırmalıydı, ama o zaman hapsi boylayacaktı.

    ya da cesetten bir şekilde kurtulacak ve göze batmadan hayatına devam edecekti, bu sefer de sevilen biri olamayacaktı.

    filmin başında aralarında toplanıp simone’yi öldürmekten bahseden grupta en vicdanlısı marcello’ydu. diğerleri işin parasından, nasıl olsa biri öldürecek diye ellerini kirletmemekten söz ederken, marcello simone’yi rahatça ölüme terk edebileceği yerlerde bile onu kurtarmıştı.

    şimdi ise hem adamı kendi elleriyle öldürmüş, hem de bundan hiçbir kazanç sağlayamamıştı.

    sondaki boş bakışların bundan kaynaklandığını düşünüyorum.
    ---
    spoiler ---


    (deinnorra - 2 Şubat 2019 02:55)

  • comment image

    yönetmenliğini matteo garrone'nin yaptığı başrollerinde marcello fonte ve edoardo pesce'nin yer aldığı 2018 yapımı film.

    dünya prömiyerini geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 71. cannes film festivali'nde yapan film burada ''en iyi erkek oyuncu (marcello fonte)'' ödülünün sahibi olmuştur. film, ülkemizde ise ilk olarak, geçtiğimiz sene gerçekleştirilen 25. adana film festivali'nde seyirci ile buluşmuştur.

    gomorrah ile mafya ve şiddet sarmalını ele alan matteo garrone'nin bu filminde, iyiyle kötü arasında sıkışmış, onurunu kazanmak isterken masumiyetini kaybeden köpek kuaförü marcello'nun hikâyesi konu ediniyor. mahallesinde sevilen, kendine yetecek kadar mütevazi bir hayat yaşayan ve tek amacı iyi bir baba olmak olan marcello, bir köpek kuaförüdür. boşandığı için kızını istediği kadar göremese de birlikteyken hayatı dolu dolu yaşarlar. ancak çocukluk arkadaşı eski boksör simone'nin hapisten çıkıp mahalleye dönmesiyle, marcello dahil herkesin huzuru kaçar ve olaylar gelişir.

    kıyıda köşede kalmış bir mahallede yaşanan olayları seyirciye adeta içindeymiş gibi anlatmayı başaran film, bizleri farklı duyguların kollarına atıyor. her halinden alt kesimden insanların yaşadığı bir mahallede gelişen olaylara dayanan filmin hikayesi iki karakter üzerinden gerilimi her geçen dakika artan bir şekilde ilerliyor ve beklentileri karşılamakta elinden geleni yapıyor. köpeklerin çeşitli ihtiyaçlarını gideren bir dükkan sahibi olan kendi halinde ve eşinden ayrılmış zavallı görünümlü bir adamın ipin üzerinde ilerleyen hikayesi seyirciyi içine daha ilk dakikadan itibaren çekmeyi başarıyor. dışarıdan her ne kadar masum görünse de karakterimizin bir uyuşturucu satıcı olması seyirci üzerinde olumsuz bir etkiye yol açacak gibi görünse de filmi izlerken karakterimizi başına gelen aksiliklerden dolayı masum bir adam olarak görmemizi sağlıyor. yakın arkadaşı olarak gördüğü boksör arkadaşı onu her ne kadar kendi çıkarları için sadece bir piyon olarak görse de karakterimiz kendi ahlaki sınırları içinde arkadaşına yardım ediyor ve kimi zaman da hayatını kurtarıyor ama onun bu çabaları patinaj yapan bir arabadan farksız oluyor. filmin kırılma noktasını oluşturan malum olay yaşandığında ise karakterimizin simone dahil tüm çevresi tarafından dışlanması ile beraber ise karakterimiz insaniyetini bir kenara bırakıp tıpkı baktığı köpeklerin ehlileştirilmesi usulünde olduğu gibi adeta kendi silahını devreye sokması filmin de gidişatını etkileyen olaylar silsilesini başlatıyor. filmin sonunda ise her izleyicinin kendine göre yaptığı çıkarımlardan bir tanesi olarak da, insanın gitgide artan şiddet eğiliminin zamanla insanı yalnızlaştırması ve sonunda da insanın tek başına ve perişan bir hale düşen biri olması şeklinde bir sonuca ulaşılabilir. orta uzunlukta bir sürede olmasına karşın oldukça doyurucu bir yapıda olan film, başrol oyuncusunun da olağanüstü bir performans sergilemesi ve adeta yumruk atan sonu ile seyirciyi bir süre düşündürmeyi başarıyor.

    filme puanım: 8


    (aslansimsek - 3 Şubat 2019 23:54)

  • comment image

    güce sahip olanın, ahlakını kuşanamadığı takdirde, o gücün esiri olup zorbalaştığı vakâyı âdiyeden bir gerçeklik ve hayatın içinde sık karşılaştığımız bir olgu. bu filmde bu olguya dikkat çekilmekle birlikte esas olarak güçsüzün de ahlaktan yoksun olması durumunda ilişkilerin ve yaşamın daha bir zorlaştığının üstünde durulmuş. yani ezen ve ezilenin her ikisinin de ahlakının olmadığı vasatta yaşanacakların gerçekçi bir fotoğrafı çekilmiş. yönetmenin oluşturduğu atmosfere marcello fonte'nin çarpıcı oyunculuğu eklenince ortaya ürpertici bir gerçeklik çıkmış.

    simoncino hatır gönül bilmeyen, vefa duygusundan yoksun, işlerini bileğinin gücü ile halletmeye alışmış, hak-hukuk tanımadan mahallenin başına bela olmuş tam bir zorba. yönetmenin sam amca yazısıyla dikkatlerden kaçmayan abd göndermesinin de altını çizdiği gibi diğer devletlere karşı yaşanan abd pervasızlığının benzerini ve yarattığı huzursuzluğu küçük bir mahallenin sakinlerine yaşatıyor.
    oldukça zayıf ve çelimsiz yapısı ve pasif kişiliğiyle marcello'yu, bu gücün ardına sığınmayı, onun gölgesinde yaşamayı tercih eden biri olarak tanıyoruz. marcelo hayvanların dilinden anlayan, onlara karşı son derece merhametli, köpeklere aşık bir adam. küçük kızıyla birlikte harika zaman geçirebilen bir baba.
    ancak onca eziyetine ve haksızlığına maruz kaldığı simoncino'nun gölgesinde olmaktan vazgeçmeyen, onun hayatını kurtardığı gibi uğruna bir yıl hapis yatabilen biri aynı zamanda. çok önemsediği mahalleli nezdindeki itibarını ve insanların kendisine duyduğu sevgiyi dahi riske edecek kadar zorbanın yancısı olmakta ısrarcı.

    benzerlerini politikacıların, mafyatik tiplerin yanında çokça gördüğümüz marcelo'nun, tüm bunları güçlü olandan duyduğu korku nedeniyle yaptığı yönündeki bir okuma çok makul gözükmüyor. çünkü ondan kurtulabileceği durumlarda ona yardımcı olmayı tercih ediyor. o yüzden adını karaktersizlik koymak daha mantıklı gözüküyor. zira güçten yoksun olduğu gibi güçsüz olmanın ahlakından da yoksun marcelo.

    --- spoiler ---

    kızına, iyi kötü kurduğu iş yerine, köpek bakımı ve eğitmenliği gibi sevdiği işine yoğunlaşıp saygın bir yaşamla yetinmiyor. kirli işlere girmekten kaçınmıyor, küçük hırsızlıklar, torbacılık vs yapıyor. zayıf ama güvenilmez ve çıkarcı bir tip. arkadaşını karakolda satmaması sadakatinden değil çünkü yan komşusu ve arkadaşı olan esnafın soyulmasına yataklık etmekten çekinmiyor. belki de hayvanlarla olan iletişim yeteneğini kullanıp simon'u köpek gibi eğiterek avucuna almayı düşünüyordu. ama simon en basit değerden bile yoksun gaddar bir zorba olduğu için başarılı olamadı.

    bir yıllık hapis hayatının ona yüklediği karakter, zorbanın karşısında daha bir onur ve gurur merkezli duruş sergilemek istemesini getiriyor beraberinde. parasını istemekteki ısrarının, şiddete karşılık vermesinin, simon'a tezgah kurmasının vs hep bu yeni karakterinin kendini ortaya koyma arzusunun sonucu olduğunu görüyoruz. hem simon'u dize getirmek hem de mahalleli nezdindeki itibarını tekrar kazanmak yaşadığı olayların ona kazandırdığı karakterin bir göstergesi olacaktı. fakat ne kadar ileri gitse de kaybedilen itibarın tekrar kazanılmasının gerçek hayatın içinde pek de mümkün olamadığını sabahın alacakaranlığında yapayalnız oturduğu parkta, önündeki cesede bakarken anlayacaktır. zira film boyunca empati yapamadığınız marcelo'nun finalde kalakaldığı parkın duvarında otururken kameranın dakikalarca odaklandığı suratından ve ifadelerinden onun ne hissettiğini okuyabiliyorsunuz.
    --- spoiler ---

    mahalle esnafında da aynı marcelo'da olduğu gibi ezilenlerde olması gereken erdem ve ahlaktan yoksun olma halini gözlemliyoruz. esasında bu hal ne marcelo'ya ne de onun mahallelisine özgü bir hal. aynı durumu ve duruşu tüm bir ülke insanının otoriter yönetici karşısında veya tüm dünya devletlerinin zorba bir süper gücün yönetimi altında aynıyla görebiliyoruz.


    (abidinhobo - 14 Şubat 2019 21:05)

  • comment image

    --- spoiler ---

    "bir insanın toplum için iyi birşeyler yapması veya kötülüğü yok etmesi, ancak o şeyin kendisini direkt olarak ilgilendirmesi sonucu ortaya çıkar." sözünün yansıması olan filmdir.

    marcello, iyi falan değildir. marcello, ortamda önemsenmeyi arzulayan, statükocu, ama bunların karşılığını vermeyen takıntılı biridir. marcello, sizin için birşeyler yapar ama karşılıksız yapmaz. en basit anlamda beklediği, önemsenmektir. esnaf arkadaşları ile maç yapmaktır. sohbet etmektir. birlikte olmaktır kısacası.

    simone, marcello ile defalarca uğraştı. onu defalarca kandırdı. örneğin köpeği buzluğa koydukları soygunda, marcello'ya neredeyse hiçbirşey vermediler. o ana kadar birlikte zamanını geçirdiği arkadaşları arasında problem yoktu.

    ama ne zaman arkadaşları ona yüz çevirdi, o, simone'u öldürdü. çünkü simone yüzünden neredeyse kimsesi kalmadı.

    buradan yola çıkarak, aynı bakış açısıyla, esnaf tayfayı da eleştirmek mümkün tabi. çünkü kendilerine zararı dokununca, faturayı zararı direkt verene değil, yardımcı olana kestiler.

    kısacası kötülüğü yaşatan, cesaretsizlikle birlikte, mevcut durumu korumaya çalışmaktır. öyle ki, esnaf topluluk, mevcut durumu yaşatamıyor dahi olsalar bile, cesaretsizlikten simone'un karşısına bile çıkamadı.

    ---
    spoiler ---


    (proradii - 16 Şubat 2019 17:27)

Yorum Kaynak Link : dogman