Süre                : 2 Saat 1 dakika
Çıkış Tarihi     : 20 Eylül 2018 Perşembe, Yapım Yılı : 2018
Türü                : Drama
Ülke                : Lübnan,ABD
Yapımcı          :  Boo Pictures , Clandestino Films , Mooz Films
Yönetmen       : Nadine Labaki (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Nadine Labaki (IMDB)(ekşi),Jihad Hojeily (IMDB)(ekşi),Michelle Keserwany (IMDB),Georges Khabbaz (IMDB),Khaled Mouzannar (IMDB)
Oyuncular      : Zain Al Rafeea (IMDB), Yordanos Shiferaw (IMDB), Boluwatife Treasure Bankole (IMDB), Kawsar Al Haddad (IMDB), Fadi Yousef (IMDB), Haita 'Cedra' Izzam (IMDB), Alaa Chouchnieh (IMDB), Nadine Labaki (IMDB)(ekşi), Elias Khoury (IMDB), Nour El Husseini (IMDB), Joseph Jimbazian (IMDB), Samira Chalhoub (IMDB), Farah Hasno (IMDB), Joe Maalouf (IMDB), Alexandre Youakim (IMDB), Michele Sedad (IMDB), Rahaf El Razek (IMDB), Farah Kanjo (IMDB), Mirna Izzam (IMDB), Riman Al Rafeea (IMDB), Tespina George Megalides (IMDB), Iman Al Rafeaa (IMDB), Asma El Razek (IMDB), Bahia Jaber (IMDB), Tamer Ibrahim (IMDB), Zakaria Darwich (IMDB), Mohamad Chabouri (IMDB), Mohamad Chbib (IMDB), Fadi Kassem (IMDB), Abdallah Hajjar (IMDB), Abdo Abdo (IMDB), Ghida Majzoub (IMDB)

Capharnaüm (~ Cafarnaúm) ' Filminin Konusu :
Bir doğum belgesi bile olmayan, mutsuz bir evliliğin ürünü olan Zain (Zain Al Rafeea), bıçakla adam yaralama suçundan ıslahevine düşmüş bir çocuktur. Buradayken anne ve babasına "beni neden dünyaya getirdiniz?" sorusunu sorarak dava açan Zain'in dokunaklı yaşamı filmde konu ediliyor.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Jury Prize


Oyuncular
  • "canımızı yakmıştır. ((bkz: climax'le beraber bir yorum/#82341793)"
  • "roma yüzünden hak ettiği oscar heykelciğine kavuşamayan harikulade film. nadine labaki her haliyle ve yapıtıyla insanları büyülemeye devam ediyor."




Facebook Yorumları
  • comment image

    yalnızca (bkz: capharnaum) başlığında irdelenmiş olsa iyi; (bkz: capernaum) başlığında da entryler var bu filmle ilgili. ben capharnaum'a boyun eğmiştim yeterince yakın diye ama oraya yazdığım entryi buraya taşımak daha doğru olacak hazır doğrusu yapılmışken:

    sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim yine: film, kesinlikle en sevdiğim filmlerden biri olmadı ama filmi beğendim tabii ki. "tabii ki" diyorum çünkü öyle pek de beğenilmeyecek bir film değil gerek hikaye, gerek sinematografi, -özellikle- gerek oyunculuklar ve gerekse de verdiği toplumsal mesaj olarak. yalnız tam da burada, filmden çıktıktan sonra arkadaşlar arasında konuşurken lübnanlı arkadaşın dediği de aklıma yattı: film birçok ama birçok konuya değiniyor (ne mi örneğin? lübnan'daki hukuk sistemi -bütün o dosyalar!-, doğan bebeklerin kayıt altına alınmaması, çok çocuklu fakir aileler, uyuşturucu satımı-kullanımı, insan kaçakçılığı, suriyeli mülteciler, asyalı ve afrikalı kaçak göçmenler, çocuk gelinler, hapishanelerin durumu -gerçekten de çocuk tutukluların hükümleri verilene kadar büyüklerle aynı yerde kaldığı oluyormuş- vb.) ve lübnanlı olmayan biri olarak hepsi ayrı ayrı ve bir bütün olarak beni çok etkiledi ama arkadaşım hiçbirinde tam olarak bir şey söylenmediğini ve en son çıkan sonucun aile planlaması olduğunu belirtti ki evet bu bir karşı koyulacak argüman olarak çınlamadı kulaklarımda.

    oyunculuk... ana karakter zain'i oynayan oğlanın performansı gerçekten de müthişti ki kendisinin aslında yalnzıca amatör olmayı bırak suriyeli bir mülteci olması da apayrı bir hayranlık nedeni. yalnızca biraz fazla ufak tefekti sanki ama düşünün yani diyebileceğim tek "kötü" şey bu. hele öyle ki suriyeli şivesi kullandığı sahne gerçekten müthiş bir ustalık işiydi. ben tabii bunu kendim ancak dolaylı olarak anlayabildim: halep ağızı yapmaya çalıştığı sahnedeki arapça bilen arkadaşların verdiği tepkiyi gördüm. filmden sonra sorduğumda da gerçekten de tüm film lübnan şivesiyle konuştuğunu ama o sahnede -hatırlatırım kendisi aslında suriyeli olmasına rağmen!- suriye şivesinde, halep ağzında zorlanıyormuş gibi yaptığını söylediler. çok iyi tabii.

    etiyopyalı bebek de çok sevimliydi tabii. aslında o da o kadar iyi oynamış ki "oynamış" mı yoksa başka bir şey mi bilemiyorum.

    bu arada benim gibi bilmeyenler varsa eğer, çatılardaki lastikler de çatıların rüzgardan uçmamaları içinmiş.

    bir de yönetmen ile ilgili bir şey diyeceğim ama o spoiler olabilir o yüzden:

    --- spoiler ---

    beni ayrı bir etkileyen şeyse avukat rolündeki yönetmenin bir sahnesiydi. filmde yer alması falan değil de davalı olunan annenin patladığı sahnede avukata yönelik "siz benim hayatımın ne zorluklarla geçtiğini nasıl bilebilirsiniz ki beni yargılayabilesiniz?! benim yerimde olsanız yaşamınızı sonlandırırdınız" vb sözleri, direk yönetmene söylendiği için gayet ilginçti.

    --- spoiler ---

    uğraşılsa birkaç hata bulunabilir tabii ama çok da kritik bir şey yoktur herhalde -en azından benim farkettiğim. yine de sanki

    --- spoiler ---

    sahar'ın regl olduğu sahnede... zain yatakta kan buluyor. bunu herhalde temizlemiştir ama eğer temizlemediyse gizli kalması için önem verdiği bu gelişmeyle ilgili çok büyük bir açık vermiş oluyor.

    --- spoiler ---

    son olarak da hem etiyopyalı bebekle hem de sahar'la çok iyi ilişkisi olan zain'in, diğer kardeşlerinin figüran olmaları, karakter gelişimini bırak, karakter bile olamamaları filmi diziye çevirmeme adına anlaşılır ama çok da pozitif bir şey değil tabii.

    işten dolayı bölük pörçük yazdım, cümle düşüklükleri, anlatım bozuklukları, olası küçük büyük diğer suçlar affola.


    (kelek - 24 Ekim 2018 23:31)

  • comment image

    en son izledigim ve cok da basarili bulmadigim dram filmi manbiku kazoku*'dan sonra bana ''iste dram filmi boyle yapilir'' dedirten, cannes film festivalinde juri ozel odulu kazanan ve yabanci dilde en iyi film dalinda oscar'a aday gosterilen lubnan yapimi nadine labaki filmi.

    capharnaüm, incil'de gecen kutsal bir balikci koyu ve fransizcada kaos ve karmasa anlamlarina geliyormus.

    hem ailesinden hem de cografyadan yana dogustan sanssiz olan 12 yasindaki zain'in sefalet icindeki zorlu hayat mucadelesini anlatan bir film. insan yaralama sucundan 5 yil ceza aldigi mahkeme sahnesinde zain'in, ailesinden neden davaci oldugunun sorulmasi uzerine cevap olarak verdigi ''beni dunyaya getirdikleri icin'' cumlesiyle daha en basta sarsiliyorsunuz zaten. sonrasinda ise zain'i suc islemeye getiren surece, yoksul hayatinda almak zorunda kaldigi boyundan buyuk sorumluluklara ve farkindaliklarina tanik oluyoruz. ayni zamanda insan haklari, insan ticareti, kadin haklari, cocuk haklari, cocuk isciligi, cocuk istismari, sinirlarin anlamsizligi, multeci sorunu, gocmen sorunu, cehalet gibi kavramlar toplumsal ve politik acidan yuzumuze acimasizca carpiyor.

    filme yonelik yapilan duygu somurusu ve acitasyon iceriyor tarzi yorumlara katilmadigimi belirteyim oncelikle. lubnan'in banliyolerinde yasanan hayatlar gercekci bir sekilde ele alinmis. ustelik filmin ana karakteri zain'in de gercek hayatinda suriyeli bir multeci olan, okula gidemeyip calismak zorunda kalan ve hatta kimligi bile cikarilmamis bir cocuk olmasi dolayisiyla filmin se rokh gibi bir nevi de belgesel niteliginde oldugunu dusunuyorum. sefalet icinde yasadiklari cehenneme getirdikleri her cocuk icin zain'in ailesine lanet ederken babasinin “beni bilmediklerimden suclayamazsiniz. benim bildiklerim bu kadar. bana cocuk ailenin belkemigidir, cocuksuz aile olmaz dediler. evlendigim gune lanet olsun” cumlesi ve annesinin de “siz benim yasadiklarimi yasamadiniz ve yasamayacaksiniz da. beni yargilamaya hakkiniz yok. vicdanim beni yargiliyor zaten” cumlesi de onlarin cehaletini ve sorumsuzlugunu elestirmeden ve hadsizce yargilamadan once yonetmen tarafindan olayi toplumsal ve kulturel olarak ele almamiz yonunde ozellikle verilmis. bu acidan dahi acitasyona dusulmus bir film oldugunu dusunmuyorum. ortadogu batakligindaki gercekler oldukca carpici sekilde islenmis. yani film ''yoksullugunuza bakmadan cocuk yapip onlarin da hayatini mahvediyorsunuz'' duzlugunde degil hayata dair pek cok seyi sorgulayabileceginiz insanlik dersi veren nitelikte.

    zain'in babasinin zavalligi ve kendini bocek gibi hissedisi, annesinin acizligi, cocuklarin caresizligi etkileyici bir sekilde islenmis. alt sinifi uyusturma , cezaevlerine giden din gorevlileri ve zain'in iyi bir insan olmak istedigini soyledigi ama allah'in bunu istemedigini soyledigi sahneler dine yonelik vurucu gondermelerdi. siginmaci kabul eden bir ulke olarak bize ve isvec'e yapilan bir gonderme de vardi. sadece mahkeme sahnelerini kismen yetersiz buldugumu soyleyebilirim. biraz daha gelistirilse daha iyi olurmus sahsi fikrimce.

    yonetmenin on hazirlik kapsaminda beyrut banliyolerinde, cocuk cezaevlerinde ve karakollarda ciddi bir gozlem sonucu ortaya koydugu, bir nevi belgesel turunde oldukca gercekci ve sarsici bir film olmus. ben cok begendim.

    ulkemizdeki suriyeli veya diger siginmacilara yonelik otekilestirici ve nefret icerikli soylemlerde bulunmadan once bir durup dusunmenizi ve filmi izlemenizi tavsiye ederim.


    (aspetto - 28 Ocak 2019 03:27)

  • comment image

    uzun zamandır seyrettiğim en gerçek film.
    12 yaşındaki zain rolündeki zain el rafeea, bebek yonas rolündeki boluwatife treasure bankole (evet o bile) bu koskocaman işin altından nasıl doğallıkla, hiç "mış gibi" yapmadan, aşırı dramatiklik katmadan kalkmışlar, hayran kaldım. sırf bu yönüyle bile bu film akıldan yıllarca çıkmayacaktır.

    --- spoiler ---

    zain'in hikâyesi sondan başa sarılıyor. fazla konuşmuyor zain, konuştuğunda da küfrediyor, haklı bir öfkesi var. 8 yaşında ancak gösteren çelimsiz gövdesine sığdırdığı, bir şeyleri değiştirmek için canını dişine takan cesaretiyle pek çoğumuzdan daha saygıdeğer. pek sesini çıkarmasa bile peşine takılınca onu her hareketiyle biraz daha anlıyoruz. zain haklı, bu dünyaya gelmeyi o istemedi. sarhoş olup sigara içmekten başka bir numarası olmayan devamlı evinde pinekleyen ve boy boy çocuklar peydahlayan babası, zain'e gelince aslan kesilip mahkemede evlendiği güne de çocuklarına da karısına da lanet edip gözyaşı döküyor. zain'in annesi ayrı bir âlem, "biri ölürse biri doğuyor, ona ölenin adını veririm olur biter" mantığında biri, gene de ona baba kadar kızamadım. 11 yaşında evlendirilip mecbur bırakıldığı hayatında o da pek söz sahibi olamamış.

    zain'in kız kardeşi sahar'la bağlılığı, ona kol kanat germesi olağanüstüydü. evine sığındığı rahil'in oğlu yonas'a bakmak için yaptıkları hele.
    ---
    spoiler ---

    daha "dramatik" filmler gördüm, aslında buradaki "dram"ın yanına yaklaşamayan. bununla birlikte içlerinde en soğukkanlı karşıladığım bu olabilir. vaktiniz varsa muhakkak seyredin ve siz de kendi hikâyeniz içinde hesaplaşın.


    (kirkinin da kulpu kirik kup - 29 Ocak 2019 22:27)

  • comment image

    şu zamana kadar izlediğim en yıkıcı film olabilir. daha önce de i, daniel blake’te sarsılmıştım bu kadar ama o film ingiltere’de geçtiği için karakterler çok daha şanslıydı. öyle duygu sömürüsü, ağlayalım diye çığırtkanlık yapan hiçbir şey yok filmde. bir yandan salyasümük ağlarken bu kadarı da olmaz diyebileceğiniz hiçbir şey yok. bu hayatların varolduğunu, varolabileceğini suratınıza vuruyor ve her şey sarsıcı ve çırılçıplak gerçekliğiyle gösteriliyor. ortadoğu ve afrika’nın gerçekliğiyle.
    zain’e de aşık oldum gel benim çocuğum ol bu kadar mı güzel yüzlü ve tatlı olunur ya sıpa!
    cold war ve roma’yı da izledim, diğer oscar adaylarını henüz izlemedim ama eminim ki bu kadar iyi ve sarsıcı değiller. sırf popüler diye roma’ya giderse ödül, büyük haksızlık olur.


    (tondeleyoo - 1 Şubat 2019 10:32)

  • comment image

    izledikten sonra hissettiğim şeylerin yoğunluğu sözcüklerle anlatmak için çok fazla. sırf başrol oyuncusu çocuğun güzelliğine bile sayfalarca methiye düzülür. ben 4 yılı aşkın zamandır sivil toplum ve insani yardım alanında çalışıyorum. dolayısıyla filmin bana ifade ettiği şeyler, başka bir insan için ifade ettiği şeylerden az ya da çok farklı olacaktır ister istemez. caritas'ın adı geçtiğinde bile kendi yaptığım iş gözüme farklı bir bakış açısından göründü. ama bu film çocuk güvenliği, çocuk koruma, göç ve sosyal korumaya ilişkin yapılabilecek en güzel filmlerden biri bence. böyle bilgi bombardımanı, duygu sömürüsü ya da kör göze parmak farkındalığı gibi değil; hikayenin dünyadaki çeşit çeşit hayatın olağan ve doğal akışı içinde nerede olduğunu göstererek yapıyor bunu. ben, mesela, çocuk istismarına dair nutuk çekip mekanizmalar hakkında sıkıcı sıkıcı teknik bilgiler verebilirim. ama ihmal, istismar, insan kaçakçılığı ve insan hakları ihlalinin nasıl bir gerçek "yaşam" şekillendirdiğini bu film gibi anlatamam.

    --- spoiler ---

    bu arada bence en çarpıcı kısımlardan bazıları anne ve babanın "bize öğretilenler, gösterilenler bu kadarına elveriyordu," tadındaki konuşmalarıydı. kendisine çocuk sahibi olmanın erkekliğin şanından olduğu öğretilen babayı ya da nasıl iyi bir anne olacağını daha öğrenmeden anne olan kadını suçlayarak işin içinden çıkmıyor. yargıladığı aslında anne ve babadan çok çocuğu koruyamayan, boyundan büyük tehlikelerin içinde korumasız bırakan mekanizma. bunun içinde devlet de var, kültür de var, toplum da var, zihniyet de var. kesinlikle en etkileyici kısmı ise çocuğun telefonla canlı yayına bağlanışıydı. bir yetişkini maruz bırakmadığımız halde bir çocuğun maruz kaldığı (içine atıldığı hatta) ve içinden saygılı, ahlaklı, uyumlu, çalışkan bir insan olarak çıkmasını ciddi ciddi beklediğimiz hakaretleri, aşağılamaları, tehditleri ve bütün bunların üzerinde ne kadar kontrol sahibi olamadığını, iyi bir insan olmak istese de karşısına çıkanların ona bu şansı tanımadığını anlatıyor isyanla karışık. film bitip ışıklar yandığında gözlerimizi dolu dolu bırakacak kadar vicdana dokunan bir sahneydi.
    ---
    spoiler ---

    ve de nadine labaki çok güzel bir kadın. yönetmenliği zaten başarılı ama ek olarak çok güzel. hilu.


    (hena - 1 Şubat 2019 12:42)

  • comment image

    filmde oynayan insanların gözleri kadar güzel bir film olmuş.
    her şey o kadar sade ve o kadar gerçek ki. salonda bulunan onlarca insan dakikalarca gözlerini kırpmadan izledi, pek çok yerinde aynı anda göz yaşı döktü.

    öyle bir soundtrack yapmışlar ki insan dinlerken şunu düşünmeden edemez bence. " dünya acılarla dolu bir yerdir " buyrunuz malum eser : https://open.spotify.com/…si=z44v-uxct62cme-vo1pdcq

    birfilm sayfasında çocuklara ne oldu diye bir görsel paylaşılmış. bu çocuklar gerçekten o tablonun anlatıldığı yerden hayat kesitlerine sahipler , zain aslen suriyeli, filmden sonra 2018 ağustosta mülteci olarak ailesiyle norveç'e yerleşmiş. zain ve kardeşleri orada okula başlayabildi. aile, bahçe içinde iki katlı güzel bir evde yaşıyor.

    sahar (cedra) filmden önce beyrutta evsiz bir çocukmuş, her şey için geç olsa da artık evsiz değil ve unicef'in yardımlarıyla okula başlayabilecek.

    yonas (treasure) ailesiyle birlikte lübnan'da sürekli sınırdışı edilme korkusuyla yaşıyordu . ekonomik nedenlerle memleketine dönemeyen aile , günlerini lübnan'da çok kötü şartlar altında geçirmek zorunda kaldı. çekimlerden sonra ailesinin yanında güvenle kenya'ya dönen treasure okula başladı.

    yapım ekibi, oyuncular ve ailelerine sürekli yardım sağlamak üzere capernaum vakfı nı kurdu. vakfın amacı, tüm çocukların uzun dönemde kendi başlarına ayakta kalabilmelerini sağlamak.

    bu film, o coğrafyadan küçük bir kesit, bu kurtarılma öyküleri elden geldiğince yapılabilen şeyler. bu demek değil ki hepsini kurtaramayacağız. bugün, sadece suriye, ırak gibi savaşın vurduğu yerlerdeki çocukların sefaletini değil, gün gibi ortada olan lübnan gerçeğini gördük, bir başka nadine labaki bir başka ülkeyi fotoğraflayıp aktaracak, yeri gelecek kendisi de öyküye dahil olacak. böyle böyle görüp düzeltmeye çalışacağız bu bozuk düzeni. umuyorum ki yönetmenler böyle güzel, gerçekçi ve toplumsal hatta tüm dünyayı ilgilendiren sorunlara değinen filmler yapmaya devam eder.


    (omgary - 2 Şubat 2019 00:13)

  • comment image

    filmi özetliyorum:

    "diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm
    dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm."

    filmin çekildiği yer filmin konusundan daha çok etkiledi beni. onca kire pasağa sefalete acayip gerildim. ve bu kesinlikle yoksulluk değildi. daha doğrusu "yoksulluk, bu değil." yoksulluk başka bir şey, sefalet başka. filmde gördüğüm katışıksız sefaletti.

    filmden önce atatürkçü değildim, çıkışta oldum. bütün kusurlarına rağmen mustafa kemal'in kurduğu modern türkiye'de doğmuş olduğum için kendimi bin kere şanslı hissediyorum. mısır'ıydı, lübnan'ıydı ırak'ı suriye'si yemen'i derken bütün bir ortadoğu coğrafyasında bir paralel iki boylam farkla türkiye'ye doğmuş olmak nimettir, şanstır. halinize şükretmek için gidip izleyiniz.


    (burdan post modern nicklere selam ederim - 3 Şubat 2019 19:14)

  • comment image

    2018 yapımı lübnan filmi.

    --- spoiler ---

    doğum belgesi olmadığı için tam yaşı bilinemeyip 12 olduğu tahmin edilen zain'in ebeveynlerine onu dünyaya getirdikleri için dava açmasıyla başlıyor film.
    ---
    spoiler ---

    oldukça gerçekçi ve etkileyici bir film. minik zain'in oyunculuğu alkışları hak ediyor.


    (balsamico - 20 Şubat 2019 23:10)

Yorum Kaynak Link : capharnaüm