La zona (~ La Zona - Do Not Cross) ' Dizisinin Konusu : Zengin bir grup insan, sefalet içindeki Mexico City'nin tam ortasında, yüksek duvarlarla çevrili ve ileri güvenlik sistemleriyle kuşatılmış lüks bir sitede, dış dünyadan izole bir hayat yaşamaktadır. Üç yoksul gencin bu özel bölgeye "sızmaları" ve hırsızlık yapmaları üzerine site yönetimi, yaşam tarzlarını korumak adına her yola başvurup kendi yasalarını vahşice uygulayacaktır. Hırsızlardan Miguel, sitenin düzenlediği insan avı sırasında villalardan birinin bodrumuna saklanır ve yaşıtı lise öğrencisi Alejandro'dan yardım ister. Komşularının şiddet yanlısı tavırlarına rağmen Alejandro, gence yardım etmeye karar verir. Bu zor karar, onun hayat hakkındaki tüm görüşlerini altüst ederek içinde yaşadığı mükemmel toplumun aslında ne kadar vahşi ve yozlaşmış olduğunu anlamasını sağlayacaktır.
Conquistadores Adventum(2017)(8,2-210)
Estoy vivo(2017)(7,9-389)
El día de mañana(2018)(7,8-436)
Arde Madrid(2018)(7,7-492)
Crematorio(2011)(7,7-696)
Gigantes(2018)(7,5-382)
Mira lo que has hecho(2018)(7,4-718)
La peste(2018)(7,3-1603)
Vergüenza(2017)(7,2-535)
Félix(2018)(6,8-266)
Matar al padre(2018)(6,8-123)
El accidente(2017)(6,5-120)
bir süredir seyrettiğim en vurucu, en gerçekçi film. --- spoiler ---hemen varoşların yanı başına konuşlanmış ve özel mahkeme kararı ile özerk olarak ilan edilmiş bir yer, elektrikli tellerle çevirili yüksek duvarlar, sürekli bir koruma, neredeyse devlet içinde devlet, polis içeri mahkeme kararı olmadan giremiyor, her tarafta kameralar sürekli bir "big brother is watching you" durumu, dışarıda kan gövdeyi götürse umrumuzda olmaz, içeride kan gövdeyi götürse biz özerkiz kimse bize karışamaz mantığı, ev sahiplerinin oluşturduğu bir konsey tarafından güya demokratik oylayla sağlanan yönetim, çocuklar “yasak bölge” adı verilmiş bu sitenin içindeki özel okullarında okuyorlar pek mesutlar, pek mutlular, hayat böyle güllük gülistanlık geçerken yada geçecekken bu düzmeceye bir dur demek istercesine kopuveren fırtına ile devrilen bir reklam panosu, o sayede yıkılan yasak bölgenin duvarı, cennete açılan kapıyı görmüş gibi olan üç hırsız, o pek mesuduz insanlarının neresinden çıktığı belli olmayan silahları, hiç tereddüt etmeden onlara uzanan elleri, içerideki düzmece güvenliğin artık eskisi gibi olmayacağını artık bozulmuş olduğunu gösterir gibi gidip gelen elektrik, iyi polis, kötü polisler, korku ve beraberinde getirdiği şiddet. --- spoiler ---
(kafamkaristi - 16 Şubat 2008 14:43)
hayatlar arasindaki ucurum insanlari boyle mahluklastirir, kapitalizm boyle cikissiz cukurlar yaratir ve insanin yuregi 97 dakikada boyle guzel bir anlatimla unufak edilir. ekranda gorulen ici bosalmis insanlara korkarak bakilir, hem uzayli gibi hem de tanidik olduklari icin. yonetmen takdir edilir bu konuyu dert ettigi ve bu emegi verdigi icin...
(sallapati81 - 16 Şubat 2008 17:50)
bizim büyük şehirlerimizde de mantar gibi yükselen, yeşil vadi evleri, flora city rezidansları, amazonpark gibi uydurma doğa imajlı isimlere sahip, steril ve özel korumalı beton yığınlarını görünce sürekli hatırladığım acı ama gerçek filmlerden.
(zindirzimba - 30 Mayıs 2008 17:08)
çok etkileyici bir film. insan böyle güzel şeyleri izleyince mutlu oluyor. pek çok festivalde aldığı ödüllerle adından söz ettiren filmin; saga'dan "yasak bölge" adıyla çıkan bir dvd'si var. 14.90 ytl galiba. hakikaten çok iyi film bu. izledikten sonra pek çok şey aklınıza geliyor. tüm toplum sözleşmesi kuramları, liberal güvenlik anlayışı, bozulmuş bir bürokrasi, zenginlik, fakirlik, sınırlar... john of salisbury, 12. yy.'da, bir commonwealth'in temel varlık nedeni olarak "ıncolumitas vitae"yi, yani "yaşamın güvenliği"ni göstermişti. film; belki de pek çok devlet kuramcısının üzerinde durduğu bu olgunun korkunç bir refah uçurumunun yaşandığı zamanlarda aldığı halleri anımsatıyor bize. zengin, nüfuz sahibi, saygın bir grup insanın kurduğu sitenin, la zona'nın dışardan gelen "istilacılar"a bakışını, la zona'nın egemenlik alanını ve bu alan içindeki "yabancıların" tam anlamıyla homo sacer olarak görülmesinin öyküsü bu, başka pek çok şeyle birlikte. insan filmi izlerken; süperkent, cennetkent, ultrakent gibi "şehrin keşmekeşinden uzakta" kurulan ve sakinlerine "ayrıcalıklı bir yaşam" vaadeden o yeni siteleri düşünüyor. hikaye meksika'nın hikayesi mi, bizim hikayemiz mi, tüm dünyanın hikayesi mi? mülkiyet ve güvenlik arzusu, dehşeti meşru mu kılar? ve benzeri sorular uçuşuyor aklınızda. marcel dubois, arts&opinion'daki eleştisinde filmi bir ortega y gasset aforizmasıyla özetlemiş: "her yaşam, hayatın tekinsizliklerine verilen bir tepkidir."yönetmen rodrigo pla; bu filmi yaparken etkilendiği isimler arasında werner herzog, lars von trier and costa-gavras'ı sayıyor. la zona aslında yönetmen pla'nın eşinin yazdığı kısa bir öyküye dayanıyormuş. pla, bir söyleşisinde, "şiddetten kaçmak için duvar örmenin çözüm olmadığı"nı söylüyor. http://www.artsandopinion.com/…007_v6_n6/lazona.htmhttp://www.variety.com/…3.html?categoryid=2832&cs=1http://athens66.blogspot.com/…interview-part-1.htmlhttp://www.imdb.com/title/tt1039652/awards
(gofret beyin - 9 Aralık 2008 13:04)
tarık zafer tunaya kültür merkezi'nde gösterimde (16 - 21 aralık'ta, seansları 14.00 – 16.30 – 19.00, gösterim ücretleri: tam 3, öğrenci 2 ytl). sinemada izlemek için muhtemelen son şans.. haftaya da le deuxieme souffle varmış.
(wa - 17 Aralık 2008 16:40)
sanki la zona büyük bir labirent de biz de o labirent'te kameralar vasıtasıyla geziyormuşuz hissi verirken yönetmen, ne demeye getiriyor? sadece izleyebilirsiniz, uzaktan daha kötüsü çok yakından, neredeyse aşağı mahalle diyebileceğiniz kadar yakından seyredebilirsiniz. hep seyrettiniz, yanıbaşınızda, hemen herşey gözünüzün önünde olup biterken hep izlediniz...realite budur. içeri girmeniz, değiştirmeniz çok zor. ne sizin ne de la zona'dakilerin dışarıyı değiştirmek gibi bir derdi zaten yoktu. topu topu derdiniz içeriye özenmek; özendiğiniz, ah hep özenilir değil mi? ev değil, la zona'daki gibi bir hayat tarzı, hayal satın almak, "bir hayal ülkesi kemer country"den misal...sonra işte dışardan tam anlamıyla dışarda bırakılmışlardan sokakta üstünden atladığınız, görmezden geldiğiniz, televizyonda zapladığınız, olmadı gariban edebiyatı yapıyorsun yalapşaplığına meze yaptığınız birileri gelir bu hijyenik, zembereği zenginliğe, güvenliğe, tuzukuruluğa kurulu hayatı bozar. bozar ama elden izlemek dışında bir şey gelmez, yeltenenler de usturuplu halledilir. yine izleriz, öfkeleniriz, classe contre classe gözümüzün içine sokulur, sokuldukça takatsizliğimiz sanki hiç değiştiremeyeceğimiz veriymiş gibi habire kameradan/vizörden bize izlettirilir. o ufaklık linç edilirken en fazlasından hırslanır, iğreniriz. ama geçer...classe contra classe; londra'nın, liverpool'un manchester'ın işçi mahallelerini diğer herşeyden ayıran istinat duvarlarından adı sanı bilinmeyen güney amerika'nın varoşlarının gözetlenen çöp gettolarına, mamak'la gaziosmanpaşa'yı ayıran köprüye kadar geniş bir hatta sözün her anlamıyla fırtınada kaybolmuş çocuk` : eduardo galeano` ların hikayesi. sert, politik, kaderci ve sonuna kadar izleyene mecalsizliğini hatırlatan...
(in nuce - 25 Ocak 2009 23:35)
burjuvazinin güvenlik takıntısına dair sıkı bir eleştiri, sahici bir yapıt. bu tema bunuel üstad ile açık paralellik taşıyor. sözü marx’a bırakayım: mülkiyet, hukuk ve devletin bütün içeriğidir* ve aynı zamanda sivil toplumun temelidir. güvenlik ise sivil toplumun en yüce toplumsal kavramıdır, toplumun tümünün yalnızca, üyelerinin her birinin kişiliği, hakları ve mülkiyetinin korunmasını garanti altına alan polis (kamu otoritesi) kavramıdır. güvenlik kavramı, sivil toplumun kendi bencilliğini aşmasını getirmez. güvenlik tersine, bencilliğin sigortasıdır.** * karl marx, “contribution to the critique of hegel’s philosophy of right”, the marx-engels reader, robert c. tucker (der), londra-new york: w. w. norton & company, 1972, s. 21** karl marx, “on the jewish question”, the marx-engels reader, robert c. tucker (der), londra-new york: w. w. norton & company, 1972, s. 43.
(aufhebung - 6 Ocak 2010 21:07)
fazla gerçekçi bir film ama şöylede bir durum var; dışarıdaki hayat filmlerde anlatılanlardan daha kötü. bu film, hayatın gerçeklerinden uzaklaşıp şöyle 1.5 saat keyif yapmak için film izlemek isteyen kişilerin tercih edeceği bir film değil kesinlikle. bir köşeye savurur sizi aman dikkat.
(bengeceyiolduruyorumgunduzlerdebeni - 1 Mayıs 2011 04:37)
buram buram realist bir filmdir.--- spoiler ---tam hayır bu kadarı da fazla dediğiniz anda bir kanıt sunar önünüze. tüm o güvenlik kameraları bizim aslında gerçek hayatı öylece izlediğimizin kanıtı değil midir? filmde sadece kapitalizm, mülkiyet ve güvenlik konuları işlenmez, öncelikle freud'un bahsetmiş olduğu bilinçaltı şiddet konusu işlenir. nasıl bir mülkiyet korkusu sabah sporunu yapmaya giden naif bir burjuva kadınının, döverek bir genci öldürmesine sebep olabilir ki? ilkel benlikin baskınlığı ile vicdanın dayatması her bireyde farklı şekillerde görünür kılınmış filmde. bir insanı öldürmekten vicdan azabı duymak, onun suç itiraf ettiği kaseti izlemekten önce mi olmalıdır yoksa sonra mı? o insanlar yalnızca güvenlik tehdidi için mi öldürmüşlerdir miguel'i? aynı güvenlik tehdidi alejandro için geçerli değil miydi? o veya annesi neden bir tekme atmadı? filmin sonu ise bence en vurucu noktadır. vicdanın tüm yoklamalarına rağmen, üzüntüsüne rağmen, alejandro yine de karnını doyurmalıydı. doyurdu... işte bu kadar gerçekçi bir filmdir. ---- spoiler ---
(bilgekiz - 25 Haziran 2013 18:43)
"geleceği okumamı ister misin? hepimiz cehenneme gideceğiz.."burjuva ahlakının sonu...
(kelebeklerinviziltisi - 28 Ekim 2014 22:55)
Yorum Kaynak Link : la zona