A River Runs Through It (~ Bizi ayiran nehir) ' Filminin Konusu : Robert Redford'un yönettiği 'A River Runs Through It' Norman Maclean'ın kitabından uyarlanmış. Montana'da büyüyen iki çocuğu anlatan filmde Norman (Craig Sheffer) ve Paul'ün (Brad Pitt) doğayla çevrelenmiş bu uygarlıktan uzak bölgede yaşadığı zorlukları izliyoruz. Paul, babası Maclean'e (Tom Skerrit) karşı asi davranışlar içinde, oysa Norman çok daha uysal bir yapıya sahip. İkisini birleştiren en önemli şey ise balık tutmak.
Sleepers(1996)(7,6-172987)
Legends of the Fall(1995)(7,6-149864)
Meet Joe Black(1998)(7,2-218050)
Spy Game(2001)(7,1-133683)
Seven Years in Tibet(1997)(7,1-112407)
The Horse Whisperer(1998)(6,6-36256)
The Devil's Own(1997)(6,1-52765)
henüz on yaşındayken bir erkeğe(bkz: brad pitt) korkunç derecede ilgi duymama sebep olan,philippe rousselot'a en iyi görüntü yönetmeni oscar adaylığı getiren 1992 yapımı film.şahsi kanaatim,jürinin o ödülü brad pitt'in dehşetengiz çekiciliği sebebiyle bu filme layık gördüğü,ödülün aslında ellerinden gelse tanrı'ya verileceği,verilemediği için de jürinin "tanrım,onu yarattığın için sana minnet borçluyuz" cümlesini tüm dünyaya haykırışıdır.ayrıca buradan kendimi bir nebze daha keşfetmemi sağladığı için brad pitt'e teşekkürlerimi iletirim. sen sağol brad pitt,sayende genç kızlığa ilk adımı attım.edit:tamam ya,görüntüler de gerçekten güzeldi.oltaların savruluşu,nehirin akışı,gökyüzü,duman...1992 yapımı olmasına rağmen 1920leri başarılı bir şekilde sergilemiş philippe abi.
(uhpodopoit - 7 Aralık 2007 19:06)
çocukluğumun belki de en çok sevdiğim film sahnesiydi: yemyeşil ağaçlar arasından müthiş bir huzur ve hissedilir bir dinginlikle akan nehir, balık tutan bir adam. ama ne kadar kendimi zorlasam da o filmin devamından ne bir sahne vardı aklımda ne bir replik. sadece adı vardı aklımın bir köşesine kazınmış: bizi ayıran nehirbulmak için çok uğraştım. ne dvd ne vcd formatında bulamadım. ne oyuncuları hatırlıyordum ne yönetmeni. sadece bir isim ve bir sahneyle vardı o film bende. kütüphanedeki tüm clive cussler kitaplarını okuduğumu farkedip "ya biraz da diğer bölümlere bakayım" diyerek raflar arasında dolaşırken o isim birdenbire gözüme çarptı. ellerim titreyerek raftan aldım kitabı. aklımdaki sahneyle tam örtüşmese de balık tutan bir adam ve bir nehir bana bakıyordu işte kapak resminden. arka kapağında; robert redford tarafından beyaz perdeye aktarıldığı, başrollerinde brad pitt ve graig scheffer ın olduğu yazıyordu. evreka! okuduğum en hüzünlü öykülerden biriydi bu: yaşlı bir adamın, yaşlı bir adamın ağzından, genç adamların hikayelerini anlattığı. ve okuduğum onca kitabın içinde, beni ağlatmayı beceren ender kitaplardan biriydi bu. belki de balık tutan insanların ce bir nehrin hikayesini içerdiğinden, kitabı okurken bir güney amerika edebiyatı tadı aldım. oysa bir bakıma sert kovboy çocuklarının hikayesiydi bu. yazarının en başta belirttiği gibi birilerine bir şeyler öğretmek, bir mesaj vermek için yazılmıştı. ve kastettiği şey bu muydu bilmiyorum ama, bir mesaj iletti bana.paul ün elinden kaçan balıklar gibi, daha da kötüsü hatta, bir nehir gibi uzaklaşıp gidiyordu tüm sevdiklerimj ve ben hep aynı yerimde kalıyordum; deliler gibi değişmek isteyip aslında hiç değişmeden. ve günün birinde akıp gitme sırası bana geldiğinde "tüm bildiğim çok iyi bir balıkçı olduğuydu" diyebilecek kimseyi ardımda bırakmayacağım düşüncesiyle. beni "anlamadan da sevebilecek" insanların etrafımda olmadığı bilgisiyle. öylece duruyordum işte.kitabı bitirdiğimde aldığım diğer bir mesaj, "çok iyi bir ömür sürdü" dediklerimizin aslında ölümü en çok yaralayanlar olduğu gerçeğiydi. üzülmemek gerekirdi. iyi bir yaşam sürmüş, hayatının her dakikasından keyif almış, doya doya yaşamıştı. arkasından onu sevgi ve iyilikle anacak insanlar vardı. öyleyse ölümü neden gözde bir damla yaşa, boğazda bir yumruya ve kalpte bir ağırlığa sebep olurdu? neden bir şeyler yarım kaldı hissi peşimizi bırakmazdı? neden hayatımda hiç kimse beni karşısına alıp: "yardımdan kastettiğim de birine nezaketen yabanvişnesi reçeli ya da para vermek değildir. yardım etmek; kendi canının, kendi benliğinin bir parçasını ona çok ihtiyacı olan ve memnunlukla kabul edecek birine gönülden vermektir." demedi? neden bazı şeyleri öğrenmek için hep okumam, çaba harcamam, araştırmam gerekti de bunları bana söyleyebilecek bilgelikte biri yanımda olmadı?tüm sorularım ve düşüncelerimle birlikte, a river runs through it okuduğum en " güzel" öykü.
(zipirinsan - 20 Mart 2008 13:24)
a river runs through it*1903-1990 yılları arasında yaşamış amerikalı edebiyat profesörü norman maclean tarafından yazılmış öyküler**.. robert redford tarafından sinemaya aktarılmış.. can yayınlarından çıkmış bir baskısı bulunmakta..
(ile - 27 Mayıs 2002 23:10)
(bkz: bizi ayiran nehir)
(ile - 28 Mayıs 2002 16:48)
bir sanat eseri derecesinde guzelligin ve kusursuzlugun yasama yabanciligini kardes duygusalliginda irdeleyen, insanda belki bana da bulasir umuduyla montanaya varip balikci olma arzusu uyandiran guzel film.
(deyvidbovi - 4 Haziran 2002 20:41)
pek bir özelliği olmayan warner bros yapımı.
(puskinskaya - 22 Haziran 2009 14:07)
brad pitt'in adam gibi ismini duyurdugu ilk filmi
(spincrus - 24 Kasım 2002 22:11)
aslında filmdeki baba rolündeki karakter ne robert redford'dur ne de anthony hopkins.baba maclean'i tom skerrit oynamıştır.anthony hopkinsin brad pitt'in babalığını yaptığı bir film vardır gerçekten fakat adı ihtiras rüzgarlarıdır.orda da baba ve oğulları ilişkisi içinde brad efendi deli oğlanı oynadığından karıştırılırlar zaman zaman.belirteyim istedim.
(hidden - 10 Aralık 2002 01:50)
craig sheffer ın hakkını yememek lazım. biraz arka planda kalmış ama döktürüyor filmde. beklentilere bağlı olarak şekillenir bu filmin yorumu. belki de her film öyledir. bir şey beklemeksizin, olduğu gibi seyredildiğinde beğenileceğini düşünüyorum. neticede bir biyografi bu. şu olmamış, şu bölüm çok saçma demek yersiz. bence gayet güzel bir film. az bilinen, brad pitt'in oynadığı güzel bir diğer film için (bkz: the dark side of the sun)
(villeneuve - 14 Aralık 2010 23:44)
--- spoiler ---film oldukça ağır ilerliyor aslında. ve doğrusunu söylemek gerekirse paul maclean'in hüsnü cemali olmasaydı eğer birçokları için sıkıcı atfedilip yarıda bırakılabilirdi. fakat paul karakteri öyle şeytan tüylü ki insan sadece hiçbir şeyi iplemez mimiklerini, canına susamış tavırlarını görmek için izliyor. ve paul göstere göstere ölüme gidiyor. o koca balığı yakaladığı gün çektirdiği fotoğrafıyla 'elveda' demeyi ihmal etmiyor seyirciye. çok fazla brad pitt filmi izledim fakat böyle bir gençlik, böyle bir hayat enerjisi, böyle bir -ölmemesi gereken karakter- yoktu pek.--- spoiler ---
(chihiro chan - 20 Şubat 2011 21:15)
kendi halinde, peri masali muzikleriyle ve enfes doga goruntuleriyle birlesmis bi film..cok eski bi film olmasi ve cok da dikkat cekmemis olmasi zamaninda bu filmi piyasaya dusmekten kurtariyo.. fim hic bi seyi goze goze sokmuyo aslinda.. boye kendiliginden naif bi anlatimi var.. brad pitt i ilk defa basrolde gordugumuz thelma ve louisden sonra "nerde bu adam nerde nerde" diye delirdigimiz yillarda imdadimiza kosmustur..bence brad pittin icindeki drama aski bu filmle basladi.. tom cruise 50 yasinda hala tehlikeli gorevlerle ugrasirken, brad pitt gitgide ailesel ve metafor dolu dramalar yapiyosa belki de ustundeki robert redford etkisindendir.. bence wild world sarkisi da bu filmin ost inde olmaliydi.. oyle guzel uyuyo cunku sozleri bu filme.. bunun gibi derin filmleri izledikten sonra, kardes konftlikt aile icin problem temali diger filmler cok satafatli kaliyo..
(semrin - 4 Temmuz 2013 07:12)
hala izlemediyseniz heves edip izlemeyin filmi.--- spoiler ---hiç bir şey olmuyor--- spoiler ---
(rockinside - 12 Ağustos 2013 15:45)
görüntüleri ile büyüleyen film. bu filmi yakalayamasa da bir diğeri için (bkz: vincent will meer). filmin abisinin en güzel sözleri ise şudur bence: hayat bir sanat eseri degildi ve sonsuza kadar sürmeyecekti.
(birdahadeneyelimmi - 4 Eylül 2013 11:22)
robert redford'un seyirciyi 4-5 kere germeyi başardığı, her an "şimdi kesin kötü bir şey olacak" diye beklediğiniz, brad pitt'in gülüşünün başrolde olduğu, görüntü yönetmeninin çok ayıp ettiği(kaç tane kusursuz plan vardı sayamadım), doğal, duygusal ve güzel bir film. --- spoiler ----devamlı bir şey olacak diye bekliyorsunuz, ama son sahneye kadar tüm gerilmeler boşa çıkıyor.-neal karakterinin neden eklendiğine pek anlam veremedim. norman'ın aşkından ötürü o adama bile katlandığını göstermek için olabilir. -nehir sahneleri çok kez tekrarlanmasına rağmen, her biri ayrı bir görsel şölen. jessie'nin norman'a "sen komik değilsin" dediği sahnedeki gökyüzünü tek geçerim o ayrı. -paul'un neden göz göre göre ölüme gittiği ve böyle bir hayat seçiminde bulunduğunu hiçbir zaman anlayamayacağım. --- spoiler ---özetlemek gerekirse; "aile bağı" temalı filmlerden hoşlanıyorsanız, sinematografi ve brad pitt'e ayrı bir hayranlığınız var ise bu film sizin için biçilmiş kaftan. "a river runs through it" boş vaktiniz olduğunda, ekran karşısına geçip izleyebileceğiniz(rahatça demedim) duygusal ve güzel bir film.
(bandh - 8 Eylül 2013 15:52)
brad pitt'in olağanüstü hayat enerjisi'yle filmi tek başına sırtladığı samimi bir amerikan kasaba filmi.son derece iç burkan finaliyle robert redford'un sinema duygusunun gayet keskin olduğunu gösterir.
(noksan - 17 Ekim 2013 20:15)
yaşamın anlamı, aile gibi derin mevzuları mükemmel resimlerle işleyen başarılı redford filmi. "hiç bişe olmuyo yiea" demek de bambaşka bir kafaymış. play station oyunu mu bu kardeşim.
(winona soul - 18 Ekim 2013 12:34)
brad pitt in agiz suyu akittigi bu formatta baska bir film icin (bkz: legends of the fall) brad pitt bu filmde nehir mehir derken mavi ekran verdirir alimallah bunyeye. yontemene saygilar sunar destansi gorunumlu bradi cast eden produksyon ekibine selam ederim bu arada.
(szap - 24 Şubat 2004 23:04)
seneler sonra bugun fark ettim ki norman'in kucuklugunu joseph gordon levitt oynamis. saskinim sozluk.
(parlevuereglulu - 18 Temmuz 2014 02:46)
robert redfort 'un yönettiği bir duygu filmi... gerçek bir hikayeden uyarlanan filmde, bi kasaba wardır, bu kasaba da oltayla balık yakalayan adamlar wardır, baba-oğul-balık ekseninde dönen filmde, birden kardeş, baba oğul ayrılırlar, herkes kendi işine bakar, oysa brad pitt bu filmde asıl adamı oynamaktadır, hikayeyse kardeşi tarafından anlatılmaktadır. uçarı, eğlenceli, sınır tanımaz bi adam olan bu asıl adam aynı zamanda gazetecidir, bununla yetinmez bir de alkolik olur. görüntü yönetimi, ambians, renkler, fotoğraflar açısından bayaa kaliteli bi filmdir, zaten gerçekten uyarlanan filmlerin çoğu güzeldir... benim için özel bi yeri wardır aynı zamanda.
(cyrano - 31 Ocak 2000 19:06)
kullanılan doğal mekanların apayrı lezzetler kattığı; güzel, özel ve "film gibi film"dir bizi ayıran nehir... bir nehir geçer filmin tam ortasından; berrak, delice akan, insanın içinde, içinde kaybolup gitme isteği uyandıran, geçmişi hatırlatan, aratan, özleten... baba ve oğulları her atışında oltalarını suyun en dibine ve her çekişlerinde kıvrım kıvrım alabalıkları, filmden ziyade bir belgesel olduğu izlenimi yaşatır. doğallık o derece çarpıcıdır. ne brad pitt'in hokka burnu, kiraz dudağı, ne kızların sarı saçları, yuvarlak hatları, ne de başka bir ayrıntıya takılır insan.. takıldığı tek husus, "onları ayıran nehir" olur...
(charmofsmyrna - 2 Eylül 2006 18:43)
Yorum Kaynak Link : a river runs through it