orjinal adi neydi hatirlamiyorum ama, 1 milyon dolar karsiliginda karisini bir haftaligina baskasina kiraliyor muydu neydi adam. demi moore oynuyordu. gecenlerde tvde de verdilerdi.

(cyrus - 7 Nisan 2000 14:27)

1 geceliğine karısının başka bir adamla olması koşuluyla 1 milyon $ alan bir adamın hikayesini anlatır bu film

(cemshid - 7 Nisan 2000 17:30)

orjinal ismi indecent proposal olup ahlaksiz teklifi yapan da robert redford'dir..

(cressida - 7 Nisan 2000 17:41)

robert redford'un oynayıp yönettiği, başrollerinde yine demi moore ve woody harrelson'u barındıran, trajedik, romantik film.

con, çok zengin bi iş adamıdır, adamın birinin karısına vurulur ve sonra kocasına 1 milyon $ karşılığında, karısıyla bir gece geçirmeyi tavsiye ederek araya nifak sokar.

karı-koca düşünürler, irdelerler ve ortak olarak "bi kereden bişi olmaz" görüşünde birleşirler. kadın herifle birlikte olur fakat bu ilişkiden asla söz edilmeyecektir, lakin "koca" olacak dürzünün aklı rahat durmaz, "nası iyi vurdu mu, pompayı yedin mi, kucağna çıktın mı" gibi sorularla "fedakâr" kadını perişan eder.

bu arada, "con", kadının peşini bırakmaz, kocasından ayrılan kadına kollarını açar, üstelik seviyordur da... artık olayların gelişmesi kaçınılmazdır...

(cyrano - 14 Nisan 2000 17:00)

türkiye'de (bkz: ahlaksiz teklif) ismiyle gösterildiğine de, ben şahidim.

(cyrano - 14 Nisan 2000 17:03)

ülkemizde ya size ahlaksız teklif yapılsaydı ne derdiniz gibisinden bir anket yapılmasına sebebiyet vermekten başka bir şeye yaramamış film. halkımızın çoğunluğu kabul edermiş çıkan sonuçlara göre.

(flut - 8 Temmuz 2002 16:04)

üzerimde karmakarışık etkilere yol açmış film. bu filmi izlerken düşündüm, senaryo'nun gerçek hayata olabilecek en olası yansıması nasıl olur diye. olabilir mi, yoksa olamaz mı. demi moore'a verdiği kararda hak verdim, sonra vazgeçtim. kocası rolündeki mimara kızdım. redford'un nasıl böyle bir teklif etme cüretinde bulunduğuna şaşırdım, ona yakıştıramadım. bunda biraz karakterinin de etkisi var tabii. bu tarz bir rolde oynayınca çok sevdiğim bir aktör, garipsiyor insan ilk anda. yani fazla da uzatmak istemiyorum, zaten filmi izlerkenki düşüncelerim gibi oldu bu yazı da, karmakarışık yani. demi moore da hakikaten hoş bir bayan. keşke bir diğer sevdiğim aktör olan bruce wills'den ayrılmasaydı. güzel film ama. aşk filmlerine bayılırım. böyle romantik falan.

(villeneuve - 20 Aralık 2008 23:24)

(bkz: donan arkadaşınız karınızla sevişsin mi)

(aegeus - 18 Mart 2010 15:36)

robert redford'un kalitesine yakışmayan film. yine de bazı replik ve sahneler akılda kalıyor. woody harrelson ve demi moore da filmin oyuncu kadrosunda.

--- spoiler ---

diana: somethings are not for sale.
john: such as?
diana: well you can't buy people.

--- spoiler ---

--- spoiler ---

diana: have i ever told you i love you?
david: no.
diana: i do.
david: still?
diana: always.

--- spoiler ---

(sanver - 24 Temmuz 2010 04:46)

demi moore'un demi moore olduğu yıllardı... biz küçükken star'da yayınlanırdı... godoşluğun ne olduğunu bu filmde öğrenmiştik.

(forrestgump - 29 Ekim 2011 22:45)

--- spoiler ---

normalde bilardo oynarken bir adam size dese karınla bir gece geçireyim al sana 1 milyon dolar bilardo ıstakasını adamın götüne sokmaları lazımdı. tabi bu bir holivut filmi olduğu için adam 1 milyon verip karıyı çatır çutur yemiştir afedersiniz. ayrıyetten zengin olduğu için her türlü artistliği yapıpı karıyı tavlamıştır.

--- spoiler ---

bütün bunların dışında yıllar sonra türk televizyonculuğu bu filmi amerika'yı yeniden keşfetmişcesine bulmuş gibi sevinerek bundan bir dizi yapmıştır;

(bkz: binbir gece)

(akmaral - 31 Ekim 2011 21:46)

"seviyorsan bırak, dönerse senindir. dönmezse zaten senin olmamıştır." klişesini demi moore'dan duyarız filmin başında.
bu sözü duyduğumuz ilk yer olsa gerektir. (artık duymasak da olur, hani ya)

--- spoiler ---
neyse, türk usulü ahlaksız teklif "binbir gece"mizdeki para, şehrazad'ın oğlunun ameliyatına giderken, demi moore'un bir gecesinin parası da afrikalı bir gergedanın evlat edinilmesine gitmişti.
--- spoiler ---

not: anna karenina'ya spoiler yazmak gibi oldu bu da.

(1nokta618 - 16 Kasım 2011 15:54)

bir fahişe ruhlu emlakçı, bir kadın satıcısı mimar, bir kumarbaz milyarder ve bir milyon dolarlık bir hipopotam fotoğrafının ibret alınası, çok dersler çıkarılası (yalan-vallahi yalan) hikayesi. demi moore'un bacakları dışında izlenir bir şey bulamadım. tabi arsızca eleştirmeden önce bu filmin 20 yıl önce çekildiğini ve bırak gitsin dönerse senindir geyiğinin çıkış noktası olduğunu akılda bulundurmak gerekir.

(de nada - 2 Nisan 2012 08:31)

bir milyarderin dramını konu alan film. aynen öyle. bence öyle. bu birbirinden denişik üç insan arasında sıralama yapmam gerekirse kesinlikle en antipatik olanı koca. ikinci sırada kadın var. üçüncülük de robert'ta. tabii bunda robert efendinin son derece yakışıklı, sıcak ama aynı zamanda "cool" olmasının da etkisi olabilir. ama olmayabilir de. filmden çıkan sonuç: parayla pek çok imkanı satın alabilirsin, bu imkanlardan bazıları fırsata dönüşebilir ve bu fırsatlardan biri de aradığın şey olabilir. filmde paranın olayı fırsat yaratması sadece. ben robert'cığımın hakkını yedirtmem. hadi illa bir şey satın aldı diyeceksek seks satın aldığını söyleyebiliriz. yoksa robert kadını parasıyla bağlamadı kendine, akıllı olun. bildiğin liseli oğlanlar gibi kur yaptı, kalbini kazandı. benim kalbimi kazandı bir kere, orası kesin. madem romantik film izliyoruz, neden iki saatliğine de olsa "esas adam"a aşık olmayalım değil mi ama? neyse, filmde parası olanın her şeye hakkı vardır fikri var gibi aslında. bir ara onu demeye getiriyor gibi. ama öyle değil tabii ki. antipati kralı kocanın da gayet iyi bildiği gibi, filmin ikinci yarısının parayla ilgisi yok. ayrıca daha ilk andan itibaren flört etmeye başlamışlardı bile, hani çikolata aşırma olayında, hani robert'a baka baka kocayı öpmeler falan, daha milyarder olduğunu bile bilmiyordu ki. yeme beni demi, gördük gözümüzle. adamcağızın parası olması işleri biraz karıştırıyor tabii. sağolsun kendisi de paranın satın alabileceği her şeyi seferber ettiği için her işi gören paraymış gibi duruyor. yoksa sen robert gibi bir adam ol, öyle güzel güzel bak, cici cici konuş, kur yap falan filan, o iş olurdu zaten. neden olmasındı zaten. tamam olmayabilirdi de ama olması ihtimali de vardı sonuçta. başka birine aşık olduğu için kocasını terk eden her kadın milyarder bir herife mi kaçıyor sanki? ya da tersi. filmdeki asıl dram da robert'ın dramı bu yüzden. alışmış mıdır nedir işlerini parayla görmeye, öyle çat diye mevzuya girmeler, yok kadına kumar oynatmalar, "para veriim bana ver"ler falan. yanlış. büyük hata. madem beğendin kadını, insan gibi kur yapsana. sonuçta paranın aşkı satın alamayacağını en iyi senin bilmen gerekirdi robert. o kadar para ancak sende var zira. cık cık cık. sonradan aklı başına geldi ama işe yaramadı ne yazık ki. büyük dram, yazarken bile tüylerim diken diken oldu bak. neyse işte, ben olsam robert'la kalırdım yani. zaten ben olsam selvi boylum al yazmalım'da da ilyas'a dönerdim. imkan verildiği takdirde enteresan finallere imza atabileceğime inanıyorum ama işte imkan vermiyorlar.

(bana gore hava hos - 12 Kasım 2012 07:36)

herbie hancock'un redford'un lüks yatında piyano çalarken görüldüğü filmdir.

(jazzlord - 12 Ekim 2003 13:08)

robert redford ile demi moore arasında geçen diyalog filmden akıllara kazınmıştır.

john: dance?

diana: ı should go.

john: ı remember once when ı was young, and ı was coming back from some place, a movie or something. ı was on the subway and there was a girl sitting across from me and she was wearing this dress that was bottoned queer up right to here, she was the most beautiful thing ı've ever seen. and ı was shy then, so when she would look at me ı would look away, then afterwards when ı would look back she would look away. then ı got to where ı was gonna get off, and got off, the doors closed, and as the train was pulling away she looked right at me and gave me the most incredible smile. ıt was awful, ı wanted to tear the doors open. and ı went back every night, same time, for two weeks, but she never showed up. that was 30 years ago and ı don't think that theres a day that goes by that ı don't think about her, ı don't want that to happen again. just one dance?

(aliutku - 8 Temmuz 2014 14:20)

o senaryonun gercekci olmasi icin, teklifi yapanın robert redford degil de danny de vito filan olması gerekirdi. yoksa insan robert redford'a bedavaya da verir, n'olacak?!

(blanche - 21 Temmuz 2001 13:52)

kitabinda esas oglanin bir arap seyhi olmasi sebebiyle hikaye daha bir manalidir.. zira robert redford tipinde beyefendi ve asil bir adama vermekle size yallah tazyik, yallah avrat diye saldiracak bir elemana vermek sanirim bir degildir.. (bu "vermek" fiilinden de tiksinirim, fakat burda hakikaten isteniyor ve veriliyor be arkadas.)

ayrica bu filmi seyreden ya da kitabi okuyan her cift arasinda illaki "askim sen ne derdin, benden oyle bisiy isteseler?", "gulcan ben o serefsizin agzini burnunu kirardim bi guzel" gibi bir muhabbet gecmistir mutlaka.. sanmiyorum ki memleketimden "askim 1 milyon dolara olmaz ama mesela 5 milyon dolar verseler seninle beraber ben bile emerim o herifi" diyebilecek orospu ruhlu bir delikanli ciksin.

(imagine - 28 Kasım 2004 02:20)

citizen kane'e gondermede bulunan film..

--- spoiler ---
robert redford - sanirim, filmi izleyeli uzun zaman oldu - demi moore'a sunu anlatir:".. kucukken bir trende bir kiz gordum.. bana bir an icin gulumsedi, ve ben o kizi yillardir unutamadim.. sadece bir gulumsede.." yani boyle bir sey anlatir.. citizen kane'de de boyle bir ani anlatir charles foster kane..
--- spoiler ---

(whatdreamsmaycome - 30 Ekim 2005 13:34)

bu film, paranin her seyi -insanin ruhunu bile- satin
alabilecegini örnek bir alisverisle gözler önüne seriyor.
kendini satmanin yeni bir sey olmadigini
dilimizdeki "satilmis" sözcügü de dogrular sanirim.

(dilmen - 1 Mart 2006 23:38)