Facebook Yorumları
  • comment image

    60$'lık fiyatını haketmeyen, 2 günde biten oyun. evet görseller, sinematik, çevre, silahlar harika ama 2 günde bitiyor amk.

    fazlasıyla çizgisel, oyuncunun ekstra birşey yapmasına hiç gerek kalmadan film tadında akıp gidiyor. nerede o eski, başında saatler geçirdiğimiz, bir bölümü geçebilmek için bin takla attığımız efsane oyunlar. koyim yeni nesile.


    (red dead revolution - 21 Şubat 2015 17:52)

  • comment image

    ps4'ün çıkışından bu yana sony tarafından desteklenen aaa kalitede bir yapımla henüz karşılaşamamış olmamızdan bu yana, ne yalan söyleyeyim, uzun zamandır merakla beklediğim bir oyundu. ign ve metacritic gibi önde gelen pek çok siteden gelen olumsuz incelemeler ve oyuncuların olumsuz eleştirileri ile bir zerre hayal kırıklığı yaşasam da hevesimi kırmak istemedim ve alıp kendim denemek istedim. neyle karşılaşacağımı tam olarak bilemediğim için de uygun bir fiyata ikinci elini satın alıp iki günümü kendisine harcadım.

    oyunu oynarken çokça zaman bir telltale games oyununun içindeymiş hissi yaşadım. zira tek bir düz çizgi üzerinde ilerleyen oynanışın yanında, quick time event'in gereğinden fazla kullanılmış olması, özellikle ilk 2/3'lük kısmı geride bıraktığımda tamamıyla bir interaktif film tadı bıraktı. yıllardır oyun piyasasını yakından takip eden oyuncular olarak istediğimizin bu olduğunu sanmıyorum. bizler ki bölüm ve oyun sonu canavarlarını alt edebilmek için bin dereden su getirmiş, dolayısıyla oyuna son noktayı hakikaten verilen bir uğraş sonucu koymuş neslin ahvadıyız. bir oyunun sonuna saniyeler içinde basman gereken herhangi bir tuşun karar vermesi üzüyor açıkçası.

    oyunda beni rahatsız eden bir diğer şey çevre etkileşimi, ya da daha doğru bir deyişle çevre etkileşemeyişi oldu. tabii bunda hikaye ve oynanış öğelerinin düz; düz olduğu kadar dar bir çizgide ilerliyor oluşunun payı büyük. ara sahnelerden arta kalan zamanınızın %90'ı çatışmaya ayrılmış olduğu için - ki çatışmaların yapıldığı oda/salon/avlu/bina gibi mekanların ne denli hareket sınırlayıcı olduğu ile ilgili ayrı bir yazı yazabilirim - arta kalan zamanınızı ancak alakasız ve kaçırmanızın mümkün olmadığı toplanabilir eşyalar ile harcayabiliyorsunuz.

    tüm bunların yanında keşke - en azından - hikâye ile oyunu kotarabilselerdi. alternatif bir 19.yüzyıl londra'sı, nikola tesla - dolayısıyla zamanının ötesinde silahlar - ve likan ırkı gibi alt başlıkları elinde toplayan bir hikâyeden daha fazlasını bekliyordum. sürekli aynı örnek üzerinden gidiyor olacağım ama telltale games ve quantic dream de oynanış dinamiklerini benzer öğeler üzerine kursalar da oyuncuyu hikâyenin içine çekmeyi biliyorlar.

    oyunun beni en çok memnun eden yanı ise grafikleri oldu. evet, dama çıkıp tüm kasvetiyle londra'yı izlemek güzel ama bana sorarsanız hepsi bu. oynanış, hikâye, üzerine kafa patlatmak gereken bulmacalar olmadıktan sonra kanlı canlı adamlarla video oyunu yapılsa ne olur ki? hep bu grafik meraklısı yeni nesil yüzünden oluyor bunlar, söylüyorum bak!

    keratalar sizi...


    (ultranil07 - 1 Mart 2015 20:17)

  • comment image

    bu oyun jenerasyonun şu ana kadar çıkan en başarılı oyunudur canlar. bunu kendi yorumlarımı katarak, kendi tecrübemi göz önünde bulundurarak değil, tamamen geçtiğimiz haftadan beri başımıza gelen şu alametlerden dolayı söylüyorum:

    öncelikle oyuna ign 6.0 verdi. bunun ardından oyun medyası, hemen sıraya girmiş gibi oyuna kötü puanları tek tek dizmeye başladı.

    oyun haberlerini toplayan sitelere ardı ardına inceleme makaleleri düştü. çoğunluk büyük abinin peşinden gidip oyuna 6 puan verdi.

    aradan birkaç gün geçince, çıta biraz daha yükseltildi ve oyuna 4/10, 3/10 notlarını uygun gören incelemeler de piyasaya çıkmaya başladı.

    oyuna 1/10 veren incelemeler bile gün yüzü gördü.

    ardından oyun top chart'larda ilk sırayı alınca, oyunu oynayan kullanıcılar arasından da "ne oluyor birader, oyun gayet iyi?" diyenlerin sesi yükselmeye başladıkça karşıt makaleler de anında ivme kazandı.

    neler denmedi ki,

    önce "oyun satıyor çünkü playstation fanatikleri, konsolcular arasındaki 'en fanatik' kitleyi oluşturuyor." başlıklı makaleler yayınlandı.

    ardından yeni makalelerde "oyun satıyor çünkü bu ay the order ile rekabet edecek oyun yok." denerek onlara göre kötü olan bir oyunun satışlarındaki saçmalık meşru gösterilmeye çalışıldı.

    yetmedi, "oyuncular the order'ı alıyor çünkü ps4'te exclusive oyun kıtlığı var." minvalindeki makaleler gün de yüzüne çıktı.

    bu arada oyun hala satmaya devam ediyordu ama nasıl mümkün olabilirdi bu, halbuki oyun tam bir rezaletti ve hiç satmaması gerekiyordu.

    son çare "the order satmaya devam ediyor; bunun tek açıklaması da oyuncuların artık inceleme yazılarını okumadığı olabilir." başlıklı makaleler piyasaya sürmekti ve o da oldu. çünkü kendi adına düşünemeyen bireyler olarak o inceleme yazılarını okuyup, o notları kanun kabul edip the order'ı almamamız icap ediyordu. yüksek editörlerin öğütlerine uymadığımız için bu sefer de "okuma yazması olmayan cahil oyuncu" ilan ediliverdik. game informer ve gametrailers gibi işini adam gibi yapan editörlere sahip kaynakların yorumları, elbette ki bu genellemenin içinde değerlendirilmeyecekti.

    her şey yazıldı çizildi de kimse çıkıp "ya arkadaş, oyun satıyor çünkü incelemeler kimsenin umrunda değil; ve insanlar oyunu sevdiği için alıyor, size garip gelebilir ama halen single-player oyunlardan zevk alan, her sene çıkan fast-paced call of duty'lerden midesi bulanmış, sizin yerden yere vurduğunuz hikaye odaklı sinematik oyunları seven bir kitle de var." demedi. heavy rain gibi, beyond gibi itin g.tüne ittirilmeye çalışıldı yine sp odaklı bir oyun. medyadaki haberlerin satır arası mesajları sürekli olarak şu oldu: "bu oyundan nefret etmek zorundasın, zevk almamalısın arkadaşım; alıyorsan da sorun sende ve klinik bir vakasın."

    düpedüz hakarete vardı yani iş. sırf oyunu beğeniyoruz, alıyoruz diye.

    işte neredeyse iki haftadır başımıza gelen tüm bu alametler, tüm bu kavga gürültü, tüm bu organize troleybüs operasyonu oyunun hedefi tam da 12'den vurduğunu, çok da başarılı olduğunu gösteriyor; başka bir şeyi değil.

    varsın ne denirse densin, durum apaçık ortada işte.

    * * *

    gelebilecek mesajlara karşı ekleme: oyunculuğa commodore 64 ile başladım ve ps4'ümün yanında sadece oyun için kullandığım enthusiast seviyesi bir bilgisayarım da var.


    (il mentore - 2 Mart 2015 02:46)

  • comment image

    oyun satıyor çünkü eşeğin sikinden dolayı.

    ulan alan memnun veren memnun. oyun dünyadaki en rezalet oyun da olsa bu sana oyunu satın alıp oynayan kişilere hakaret etme hakkı vermez. sırf seninle aynı zevke sahip değil diye insanlar embesil ve zevksiz olmuyor. şunu anlayamayacak kadar bile kapasiten yoksa zaten sen dümdüz qte'ta bile ilerleyemezsin.


    (croaton - 2 Mart 2015 03:11)

  • comment image

    beğendiğim için embesil ilan edildiğim oyun. öncelikle şu kısımı anlamıyorum. oynamadığın, para verip enayi yerine koyulmadığın bir oyun hakkında nasıl yorum yapabiliyorsun.

    bak canım. şu ana kadar var olmuş tüm konsollara sahibim. hepsinde her tür oyunu oynadım. özellikle son yıllarda multiplayer olarak şişirilen oyunlardan bıkmıştım ve bu oyun istediğim single player deneyimini yaşattı bana. ha oyun mükemmel midir? kesinlikle eksikleri oldukça fazla. ancak oyun güzel be abi. gayet oynarken zevk aldım. cut scene çok var, qte çok var o yüzden oyun tü kaka, oynayanlar embesil ise metal gear solid serisini oynayan bir adam olarak sanırım moron oluyorum.

    öncelikle şunu bilmek gerekiyor. herkesin oyun zevki aynı değil ve olmak zorunda da değil. oldum olası moba türünü sevmedim. ama onu oynayan adama hakaret etme hakkını bana vermez. bir boku da genellemeden yorumlayın yahu. nintendo oyunu oynayanlar çocuk, konsol oyunu oynayanlar oyundan anlamaz, pc oyuncusu torrentçi. kim düzgün oyuncu lan?


    (bosubasa10 - 2 Mart 2015 11:02)

  • comment image

    metal gear solid v ground zeroes adlı güzide oyunun farkında olmayan insaların eleştirdiği oyun. oyun savunmak gibi bir niyetim olmaz hiçbir zaman. kimse sevmek zorunda değil. bende sadece sevdim o kadar. adam kalkmış birde kısaymış bilimsel gerçekmiş zırvalayıp hala hakaret ediyor. insanların zekalarına tercihlerine hakaret etmeden önce önce bir oyunu oyna ondan sonra yorumla.

    eski oyuncu olduğumu iddia etmedim ayrıca. tüm konsollara sahibim. yani her çeşit oyunu oynamaya çalışan bir adamım. zira eski olmak kimseyi iyi oyuncu yapmaz, iyi oyuncu olmakta büyük bir marifet değil. bu iş bir hobi işi. üzerinden hakaret edilecek veya tartışılacak konular bile değil. aslıda oyunu almayı dahi düşünmüyordum. sırf figürü hoşuma gitti diye sipariş verdim. dediğim gibi ben figür için aldım, oyunuda beğendim. kısa olması oyunu kötü yapmıyor. uzun bir oynanış istiyorsan aç bir zelda serisini oyna. ama o çocuk oyunudur kesin. şu zeka, maymundan bir tık yukarısına hiç girmeyelim. zira maymunlar bile troll olmayı daha iyi becerir.


    (bosubasa10 - 3 Mart 2015 04:16)

  • comment image

    herhangi birseyin fanboyu olmadigim icin sadece oyun gelistirmek ve oyun gelistiriciler gozunden bakabilen bir yorum getirmem gerekirse;

    ryse son of rome xbox one icin neyse the order 1886 playstation 4 icin odur. tek fark fazlasiyla gec cikmis olmasidir. aciklayayim;

    taa atari 2600 ve commodore 64'den beri konsol/bilgisayar/donanim ureticileri urunlerinin sadece varolan oyuncularin degil yeni potansiyel musterilerinin de ilgisini cekebilmesi icin en az 1 tane "vay be" dedirtecek oyun yaptirma pesinde olmuslardir. bu cok eski ama hala uygulanan bir yontemdir.

    "vay be" dedirtmenin en bilinen yontemi de "gercekcilik" sunmaktir. bu bazen oynanisla ve mekanikle, bazen de grafikle olmustur, son yillarda ise agirlik grafik tarafina verilmistir.

    ama ne yazik ki gercekte ne bilgisayarlar, ne ekran kartlari, ne islemciler, ne de konsollar aslinda anlatildigi kadar guclu olmuslardir. birakin cok iyi bir masaustu bilgisayari veya konsolu, gayet guclu bir workstation bile (birkac islemcili, en az 4 ekran kartli yuzlerce gb ram'li onbinlerce dolar edenler de dahil) cok yuksek poligonlu genis acik dunyali bir sahneyi goze batmayacak sekilde hizli real time render'layamaz. bu yuzden oyun gelistiriciler binbir iluzyon ve goz boyama ile her dakika yeni teknikler gelistirmeye calisarak bu zor isin altindan kalkmaya calisirlar.

    mesela bunun eskilerden en bilinen ornegi pre-rendered sistemidir. bilgisayarlarin/konsollarin real time olarak sahneleri cizmeye gucu yetmedigi zamanlarda sahneler onceden hazirlanip katmanli resim dosyalari halinde gerekli zamanlarda yuklenir, ortada gercek bir uc boyut varmis hissi yaratmak icin de karakterler sahneye gore uzaga gittikce kucultulerek sanal bir uc boyut yaratilirdi.

    daha sonra uc boyuta ilk gecildigi zamanlarda ise cevreyle en ufak bir etkilesim olmaz, sadece onceden belirlenip hazirlanmis nesnelerle etkilesime gecilebilirdi (hala da oyledir aslinda, ama etkilesilebilen nesne skalasi cok genisledigi icin farkina varilmaz pek).

    gunumuzun en gelismis oyunlarinda bile arka planda binbir iluzyon ve hile donmektedir. mesela sadece goze batacak nesnelerin golgeleri cizilir, parcaciklar cogunlukla cevreyle etkilesime girmez, uzak nesne ve alanlar iki boyutlu planlar uzerindeki resimlerden ibarettir, donanimlarin polygon kisitlamalari sebebiyle yuksek cozunurluklu modeller dusuk polygon'lara bake'lenir, bump map/normal map gibi gorsel algilara oynayan tekniklerle gercekcilik/performans dengesi tutturulmaya calisilir, texture'lar aslinda ortalama bir ekrani bile kaplamayacak kucuktur ama cesitli tekniklerle tekrarlayici olmasi engellenmeye calisilir, olabilecek her noktada quick time event'da denilen aslinda adi cutscene olan tekniklerle onceden hazirlanip paketlenmis donanimi zorlamayan cozumler oyuna yedirilir.

    iste bu oyunda da teknoloji firmalarinin da istedigi olan "vay be" etkisini uyandirabilmek icin gorsellige olabildigince yuklenilmis (gercekten cogu yerde cok cok guzeller), donanimsal kisitlamalar yuzunden de bolca cutscene, kisitlanmis oynanis ve kisa bir oynanis sunmus gelistiriciler.

    cevreyle etkilesim adeta 90'lardaki oyunlar gibi neredeyse sifir oldugu icin, ve oyuncuyu adeta izleyiciye cevirdigi icin de hakli elestiriler almis oyun dunyasi tarafindan.

    bu yuzden kisitli alanlarda sunulan cok gercekci grafiklere sahip oynanis bolca cutscene ile desteklenmis, cevredeki esya ve kisilerle olan etkilesin tamamen sifirlanmis, boylece "ultra-gercekci bir oyunu ben oynuyorum" algisi yaratilmaya calisilmis. tabii aslinda olan biten uzun video dosyalarinin arasinda cok kisitli bir alanda cok kisitli seyleri yapabilmek icin birkac tusa basmaktan ibaret.

    ama oyun gelistirme isi boyledir, bir sinira dayanilir, o sinira dayanilinca bazi seylerden feragat edilip o sinir asilmaya calisilir, genelde basarili olunmaz, daha sonra bambaska bir teknik veya donanim cikip o sinirlari yeni seviyelere ceker.

    mesela su anda oyun dunyasina hizla adapte edilen fotogrametri teknigi the vanishing of ethan carter oyununda gayet guzel sekilde kullanilmis, yakin gelecekte bu teknik gelistiricilerin elini rahatlatacaktir gecici olarak.

    elbette bu kisitlamalar arasinda dogru secimler yaparak, mesela grafikten bir parca odun vererek veya kendi gelistirdikleri tekniklerle goze batmadan ve serbestlik iluzyonu saglayarak cok daha hos bir sekilde asan ornekler hali hazirda mevcut zaten, onlar da hakli olarak "efsane oyunlar" oluyorlar.

    kapitalizm sisteminin temeli olan "surekli heves edilecek yeni seyler sunup kitleleri hayatlari boyunca kontrol altinda tutarak sistemin guvenligini saglamak" dusturu varoldugu muddetce sadece oyun dunyasinda degil butun ticari alanlarda (cep telefonu, yeni arabalar, harika evler vesaire) bu tarz sancili donusum surecleri varolacaktir.

    neyse konuya donersek; gorsel olarak muhtesem ama oynanis olarak vasat ortalama bir oyun iste,

    "sen alir misin?" derseniz; lan bende birak playstation 4'u playstation 1 bile yok. oyuncakcilarda satilan el atarilerinden var, idare ediyoruz işte. zaten o kadar param olsa at alir dag bayir dolasirim, niye mi? cunku delirmek işten bile değil gunumuzun manyamis, vahset ve aptallik dolu dunyasinda (hay senin yazacagin yaziya da verecegin mesaja da tukureyim afedersin).


    (lemre - 26 Mart 2015 21:26)

  • comment image

    milleti tartışmaya sürükleyen oyundur. bu bile oyunun başarılı olduğunu sergilemeye yetiyor.

    mesele eğer oyun ise, izninizle, ben olaya subjektif bakarım.

    oyunlar tüketim ve kazanç için üretiliyor, elbette biliyoruz. oynayıp tüketiyoruz, eğleniyoruz işte. bazısı teknolojik unsurlarıyla ön plana çıkıyor, bazısı biraz daha estetik unsurlarla dikkati çekiyor. kiminin grafikleri, oynanış mekaniği çok üstün oluyor, kiminin senaryosu kült seviyeye ulaşabilecek kalitede. sonuçta her şey, iyi vakit geçirtmek ve bunun üzerinden para kazanmak için. yani şu hayattaki diğer her şey gibi "yaşam kalitesini artırmaya yönelik".

    aslına bakarsanız, burada önemli olan yapımcının kendine koyduğu hedeftir. ready at dawn adlı firmanın hedefi "teknolojik"ti, peki bunu başarabildiler mi?

    kesinlikle evet.

    bunca yıldır sırf zevkine oyun oynayan bir insanım; en basit oyunda bile hiç bir zaman en yüksek puanı tutturmak gibi bir amacım olmamıştır veya multiplayer oynayıp herhangi anlamsız bir sıralamada üste çıkma arzusu gütmemişimdir. "e ne diye oyun oynuyorsun o zaman?" diye soranlar olabilir, bahsettiğim de bu işte. insanlar farklı, farklıyız arkadaş. ben böyle iyi vakit geçiriyorum, kaldı ki bir oyunun başında hırslanan, sinirlenen, saatlerini harcayan, kısacası iyi vakit geçireceğine kendini yıpratan insanları da hiç anlamıyorum. belki çok ciddiyetsizim bu konuda, belki de fazla umursamıyorum. ama başkalarına hakaret edecek kadar umursamam için çok ciddi bir sebebe ihtiyacım var, bir oyunun bana o sebebi sunması ise im-kan-sız. birbirimizi anlamıyoruz işte, farklıyız, az önce dediğim gibi. zevk meselesiyle hiç mi hiç alakası yok bunun. neyse.

    the order'a gelirsek: şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, ben bu oyunun karşısında geçirdiğim bir kaç saatte epey keyif aldım. sebebi ise teknolojik ve görsel estetik. başka biri çıkıp "4 saatte bir iki tuşa basmaktan başka bir bok yapamamak için 200 tl verenler maldır, öküzdür, allah belalarını versin" derken; ben genel grafiklere, animasyonlara, kullandıkları renk paletine, şehrin ve ortamların dizaynına dikkat verdim mesela, oynanış umrumda değildi, oynama sebebim de "oynanış" değildi zaten *. adamlar, teknolojik açıdan önümüzdeki yıllarda örnek alınabilecek bir takım gelişmeler sunmuşlar, sırf bu yüzden bu oyun çoktan kendine bir yer edinmiş durumda. başka yapımlarla karşılaştırmanın anlamı yok. sesler ve seslendirme neredeyse kusursuz, hikaye de gayet güzel, işleniş bakımından her ne kadar hafiften "küt" bırakılsa da, derdini anlatmak konusunda başarılı olduğu söylenebilir. eğer illa ki karşılaştırma yapmamı istiyorsanız, şöyle söyleyeyim; david cage oyunlarındaki hikaye işlenişlerinde mevcut olan yer yer yetersizliklere, rahatsızlığa * ve kör noktalara * * rastlamadım mesela. bu "benim" için yeterlidir. telltale games tadında bir şeyler istemez miydim peki? hayır, böyle bir hikayeyi yönlendirmekten çok seyrine dalmayı tercih ederim. ama bunlar benim görüşlerimdir. oynayan benim sonuçta. salt "oyun" olarak ele alsanız pek oyun gibi değil, doğrudur. "film" deseniz, o da tam değil. ama diğer yapımcılar tarafından kesinlikle ele alınması gerekiyor.

    sonuç olarak: alınabilir mi? evet... o paraya değer mi? hem evet, hem hayır... madem oynanış yok, youtube'dan izlesem? olabilir... sırf beğenmediğim ve piyasaya sürülmesine kızdığım için başkalarıyla hakarete varan tartışmalara girebilir miyim? hayır... peki konuyu kapatabilir miyiz? evet, lütfen...


    (wowozange - 29 Mart 2015 17:49)

  • comment image

    bu oyunu alıp takas için kullanmayı düşünenler hayal kırıklığı yaşayabilir. en azından kadıköy piyasasında.
    kısa sürmesi, online seçeneği olmaması ve gereğinden çok stok gelmesi ikinci el piyasasını düşürmüş gibi gözüküyor.


    (portakalkoy - 4 Nisan 2015 15:51)

  • comment image

    20 yıldır hiçbir oyunun ne dediğini anlamadığımızdan mıdır nedir bilmiyorum türkçe ya da alt yazılı oyunlarda sinematiklere bayılıyorum. o yüzden oyunun konu, grafik, oynanabilirlik kısımlarına değinmeyeceğim. zaten oyun demek bizim için yazın karpuz, kışın mandalina arasında geçen zaman dilimi olmuş durumda. (bkz: kadayıf meselesi)

    birinci husus, arkadaşım biz bu lcd olsun, led olsun ince televizyonlara dünyanın parasını ne için veriyoruz 10 senedir? kare değil, dikdörtgen, sinemaya benziyor değil mi? e şimdi herkesin mevcut ekranı dikdörtgense televizyonun üst ve alt kısmından 10 cm neden bant çekiyorsun? geniş açı meniş açı anlamam ben, teslaya söylersin bir tane de go pro yapar balık gözlü, al sana geniş açı.

    ikinci husus ise, hem burda hem de psn'de bahsedilen altyazı minnaklığı! arkadaşım diyorum, yaşlandık diyorum, göremiyoruz diyorum bit kadar yazı koymuşsun. biz de geçtik bu yollardan, biz de adımızı ekrana yazdırdık, oraya bir if atacaksın;

    if player=miyop then subtitle font=15

    nedir?


    (sotw - 22 Haziran 2015 10:11)

Yorum Kaynak Link : the order 1886