Süre                : 1 Saat 34 dakika
Çıkış Tarihi     : 27 Eylül 2017 Çarşamba, Yapım Yılı : 2017
Türü                : Komedi,Drama,Romantik
Ülke                : Fransa
Yapımcı          :  Curiosa Films , FD Production , Playtime Production
Yönetmen       : Claire Denis (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Christine Angot (IMDB),Claire Denis (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Juliette Binoche (IMDB), Xavier Beauvois (IMDB)(ekşi), Philippe Katerine (IMDB)(ekşi), Josiane Balasko (IMDB)(ekşi), Nicolas Duvauchelle (IMDB)(ekşi), Alex Descas (IMDB)(ekşi), Laurent Grévill (IMDB)(ekşi), Bruno Podalydès (IMDB)(ekşi), Paul Blain (IMDB), Valeria Bruni Tedeschi (IMDB), Gérard Depardieu (IMDB), Claire Tran (IMDB)

Un beau soleil intérieur (~ Içimdeki Günes) ' Filminin Konusu :
Yıl 2057, insanlık güneşin her geçen gün giderek yok olmasını izlemektedir… Bu insanlığın da yok olması demektir. Dünya’nın son umudu Icarus II adlı bir uzay gemisindeki sekiz kişilik erkek ve kadınlardan oluşan Kaptan Kaneda liderliğindeki ekiptedir. Görevleri güneşi tekrar hareket geçirmesi ve beslemesi beklenen bir nükleer başlığı taşımaktır. Bu yolculuk sırasında Dünya ile radio bağlantıları kesilir. Ekip bundan 7 yıl once aynı amaçla göreve çıkarılan Icarus I’den değişik sinyaller almaya başlarlar. Yaşadıkları garip bir kaza onları görevlerini bir yana bırakıp hayatları için savaşmak zorunda bırakacaktır. Peki ya hepimizin geleceği...

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:SACD Prize (Directors' Fortnight)


  • "her sene olduğu gibi filmlerin torrente düşmesini bekleyeceğim zira bilet bulmak imkansız."




Facebook Yorumları
  • comment image

    hele hele hele hele!
    şimdilik açıklanan filmlerin full+full tam listesi
    ve devamı burada güncellenecek:
    (bkz: http://obicimsinema.com/filmekimi-2017-filmleri/)

    güncel film listesi:

    -the killing of a sacred deer - yorgos lanthimos
    -you were never really here - lynne ramsay
    -120 bpm - robin campillo
    -un beau soleil intérieur (bright sunshine in) - claire denis
    -good time - ben safdie & joshua safdie
    -happy end - michael haneke
    -england is mine - mark gill
    -the square - ruben östlund
    -le redoutable - michel hazanavicius
    -loveless - andrey zvyagintsev
    -in the fade - fatih akın
    -rodin - jacques doillon
    -the beguiled - sofia coppola
    -the day after - hong sang-soo
    -a gentle creature - sergey loznitsa
    -jupiter’s moon - kornél mundruczó
    -jeannette, the childhood of joan of arc - bruno dumont
    -housewife - can evrenol

    ne twin peaks, ne almodovar,
    hiçbirini beklemedim
    the killing of a sacred deer kadar!


    (goks - 26 Haziran 2017 17:34)

  • comment image

    film severler için sonbaharın gelişinin en güzel belirtisi olan filmekimi, bu yıl 29 eylül-8 ekim tarihleri arasında istanbul'da gösterimde olacak. diğer şehirlerde ekim ayı içerisinde gösterimlerin olacağını da belirteyim, net tarihleri filmekimi resmi hesaplarından takip edebilirsiniz.

    şimdi sırasıyla gösterimi kesinleşmiş olan filmleri belirteyim. bence bu yıl film zevkimiz açısından harika olacak.

    1- the square

    bu yıl altın palmiye ödülünü almış olan filmde başrolleri elisabeth moss, dominic west ve claes bang paylaşıyor ve isveçli yönetmen ruben östlund’un konuşma özgürlüğü, sanatsal özgürlükler, sosyal sansür vb. konuları politik ve sosyal bir çerçevede incelemiş olduğu film merakla beklenenler arasında yerini alıyor.
    film afişi : the square

    2- good time

    altın palmiye ödülü için yarışmış olan filmde yönetmen koltuğunda josh ve benny safdie kardeşler var. filmde kardeşini hapisten kurtarmak için her yolu deneyen adamın göstermiş olduğu gayret ve çabayı bize nefes nefese kalmamızı sağlayacak şekilde sunuyor. filmin oyuncu kadrosunda ise robert pattinson, jennifer jason leigh ve barkhad abdi yer alıyor. valla robert pattinson'un muazzam oyunculuğu kötü karaktere çok güzel ahenk katmış görünüyor. merakla bekliyorum bu filmi de.
    film afişi : good time

    3- you were never really here

    lynne ramsey'in çekmiş olduğu, müziklerini radiohead gitaristi jony greenwood'un yaptığı filmde bir savaş gazisinin küçük bir kızı seks tacirlerinin elinden kurtarmaya çalışırken yaşadıklarını gözler önüne seriyor. cannes film festivalinden en iyi senaryo ödülünü almış olan film, joaquin phoenix'e de en iyi erkek oyuncu ödülünü getirdi.
    film afişi : you were never really here

    4- 120 battements par minute / 120 bpm

    robin campillo'nun yazıp yönettiği filmin oyuncu başollerinde adele haenel, yves heck ve nahuel perez biscayart yer alıyor.
    film cannes'de 4 ödül topladı bu yıl ve konu olarak 1990'lı yılların başında aıds can almaya devam ederken toplumun umarsız şekilde kalışına baş kaldıran ve bu toplumsal ayrımcılık ile mücadele eden act up paris grubunu ve yaptıklarını ele almaktadır.
    film afişi : 120 bpm

    5- the killing of a sacred deer

    eveeet. geldim en çok merakla beklediğim filme. yorgos lanthimos abimizin yine izlerken nefesimizi tutmamıza neden olacak filmlerinden birisi daha. cannes film festivalinde en iyi senaryo ödülünü alan filmde başrolleri nicole kidman ve collin farrell paylaşıyor.
    filmde karizmatik bir cerrah olan steven'ın (collin forrell) hayatının, korumasını üstlendiği bir genç olan martin’in onu kendi ailesinin içine çekmeye çalışması nedeniyle bir anda alt üst oluşu ve sonrasında steven’ın akıl almaz bir fedakarlıkta bulunmak zorunda kalışı anlatılıyor.
    film afişi : the killing of a sacred deer

    6- loveless

    cannes film festivalinde jüri ödülünün sahibi olan film boşanmak üzere olan bir çiftin çocuklarını gözden çıkarmış halde yok olan aile kavramını anlatıyor. rus yönetmen andrey zvyagintsev tarafından sevgisizlik ve şiddetin ele alınışı izlemeye değer görülüyor.
    film afişi : loveless

    7- in the fade

    yönetmen koltuğunda fatih akın'ın oturduğu filmin başrollerinde diane kruger denis moschitto bulunuyor. cannes film festivalinde diane kruger bu film ile en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı. konusuna gelecek olursak; kocasını terör örgütünün yapmış olduğu bombalı saldırıda kaybeden bir kadının intikam ve yaşama tutunma mücadelesini ele alıyor. filmde fatih akın esin kaynağının neo nazilerin işlemiş olduğu cinayetler ve adli soruşturmaları sonuçlanmayan ölümlerden olduğunu belirtiyor. fatih akın'ın kendi dünyası ile yaşanmışlıklara yeni bakış açısı katacağına eminim. merakla beklenenler arasında benim için.
    in the fade

    8- a gentle creature

    ukraynalı yönetmen sergey loznitsa tarafından ele alınan filmde, hapiste bulunan kocasına gönderdiği erzak paketinin geri dönmesi sonucu bizzat kendisi teslim etmek istemesi nedeniyle yollara düşen kadının kocasını hapishanede bulamaması sonucu yaşadıklarını ele alıyor.
    film afişi : a gentle creature

    9- jupiter's moon

    kornel mundruczo'nun yönettiği ve kaleme aldığı film, kaçak bir mülteci kampında kalan kız çocuğu ile doktor arasında geçenleri ele alıyor. toplumsal mesajlar ve mülteci sorununa avrupanın bakışını eleştirel dille ele alan film izlemeye değer bir film olarak görünüyor.

    film afişi: jupiter's moon

    10- le redoutable

    jean-luc godard ve eşi ile yaşadığı birlikteliği ele alan filmde başrolde godard'ı ünlü aktör louis garrel canlandırıyor. bence film afişi ayrı bir güzel bu arada.
    film afişi : le redoutable

    11- england is mine

    müzikal anlamda biyografik film olan england is mine, steven patrick morrissey'in gençlik yıllarından başlayıp the smiths'i kurduğu günlere ve yaşantısını ele alıyor. morrissey'i filmde jack lowden canlandıracak.
    film afişi : england is mine

    12- happy and

    filmin yönetmen koltuğunda usta yönetmen michael haneke bulunuyor. yine toplumsal olarak olaylara ve durumlara nasıl duyarsızlaşıldığını elit bir aile yapısı ve sosyal medya üzerinden ele alıyor bu film. aile yapısının kopma noktaları ve intikam, suçluluk gibi konular işleniyor.
    film afişi : happy and

    13- rodin

    sanatsal bir film olan rodin, ünlü heykeltraş auguste rodin'in yaşantısını ele alıyor.
    en bilinen eserleri olan düşünen adam ve öpücük ismini verdiği heykelleri ile tanıyoruz. sansasyonel bir aşk hayatı olduğu ve sevgilisi camille claudel ile yaşadıklarını ele alıyor bu film. rodin'i vincent lindon canlandıracak.
    film afişi : rodin

    14- the beguiled

    en iyi yönetmen ödülünü cannes film festivalinde kazanan filmin yönetmen koltuğunda sofia coppola oturuyor. filmin kadrosunda ise nicole kidman, elle fanning, kirsten dunst ve colin farrell yer alıyor.
    amerikada çıkan iç savaş sırasında virginia'daki bir kız okulunda yaşanan gerilim ve içten içe kumpası ele alıyor bu film.
    the beguiled

    filmleri genel itibariyle incelediğimizde, filmekimi 2017'nin yine dolu bir şekilde geçeceğe benziyor. ve biz film severlere sabırsızlıkla sayılı günlerin geçmesini temenni ediyorum.


    (komoxti - 4 Eylül 2017 16:19)

  • comment image

    filmekimi broşürü için http://bulten.iksv.org/filmekimi2017_brosur.pdf adresine tıklayarak , bazen eziyete dönüşebilen filmekimi sitesi dışında biraz rahat nefes alabilirsiniz.

    bazı filmlerin vizyon tarihleri ,
    mother - 29.09.2017
    rebel in the rye - 06.10.2017
    happy end - 13.10.2017
    good time - 20.10.2017
    the square - 10.11.2017
    the killing of a sacred deer - 17.11.2017
    120 battements par minute - 01.12.2017
    nelyubov (loveless) - 26.01.2018
    three billboards outside ebbing, missouri - 19.01.2018 olarak belirlenmiş. bilet bulunamayan filmler için üzülmeyin. vizyon zamanında aynı kalabalık maalesef ki olamıyor. keyifli seyirler !


    (rebelsea - 14 Eylül 2017 20:51)

  • comment image

    bu seneki filmler bir başka şahane olmuş. tembellikte bir marka olduğum için eve yakın olan salonda o gece ne varsa onu izleyeceğim ama yine de kendi film listemi çıkardım, festival olmaz vizyon olur, o da güzel.

    en iştahlandığım film, you were never really here. üşenmeyen şunun fragmanını bir izlesin, resmen allah allah diyor. bunu izleyemezsem çok üzülürüm.

    ilginçliğinden hiç şüphe duymadığım the square var sonra. yönetmeni ruben östlund bu filmiyle 70. cannes film festivalinde altın palmiyeyi aldı. isveç ulan!

    the killing of a sacred deer kesinlikle yönetmeni için izlenecek filmlerden. giorgos lanthimos'ın kafası normal değil ve ben bu anormalliğe bayılıyorum. filmi cannes'da bir takım izleyici yuhalamış diğerleri ayakta alkışlamış. işte aradığım uç noktalar bunlar. bana bunları verin.

    konusu itibariyle elbette good time var benim için. bunlar bir banka soyuyor ama zihinsel engelli kardeş polisin eline düşüyor. 24 saat içinde ne oluyorsa oluyor. deli bir tempo, gerilim, aksiyon bekliyorum şahsen.

    görsellik konusunda rusların tercihlerini hep çok sevmişimdir o nedenle loveless izlenir. bir de kötü boşanma, sevgisiz çocuk, karışık aile yapısı filmi eminim buz gibi yapacaktır. tam ekimlik.

    aslında konusu pek çekmese de thelma'yı yönetmeni joachim trier hatırına izlemek isterim. çünkü nordik seviyorum.

    ben indie severim o nedenle the battle of sexes izlerim. hem emma stone hem steve carrell var. oh tatlı tatlı, hiç canım sıkılmadan, jöle gibi çıkarım salondan.

    tek başına izlemek konusunda endişe duysam da deli dehşet bir reklam yapıldı mother için. zaten darren aronofsky faktörü de var. hep iyi düşünülmüş, süprizli, sarsıcı hatta biraz fazla iyi filmler yapıyor bu adam. hayran olmamak elde değil bir de şu bıyıkları keserse...

    sonbaharı çok seviyorum, ekimleri çok seviyorum sinemayı daha çok seviyorum. hadi başlasın.


    (pul - 15 Eylül 2017 10:11)

  • comment image

    lalekart sahibi olmadığım ve ön satıştan kalan neredeyse hiç bilet olmadığı için yıllardır gidemediğim ekim ayı film günleri.

    you were never really here, the killing of a sacred deer ve le redoutable'ı izlemeyi çok istiyorum. o yüzden de bu filmlerin biletlerine ulaşabilecek birileri varsa satın almanın yanında küçük bir sürpriz de yapabilirim.*

    edit: you were never really here için bilet buldum. diğerleri için aramalar devam ediyor.


    (kedigen - 15 Eylül 2017 13:15)

  • comment image

    biletleri biz sevgili lale kart-sızlar olarak 23 eylül 10.30'dan itibaren alabilecekmişiz. merak eden varsa o cumartesi günü, tam o saatlerde bilgisayar ekranımın boş boş yüklenmesini bekleyeceğim, dönen yuvarlağı izleyip hipnotize olacağım, sonra da "bilet almak istediklerim" ve "gerçekte aldıklarım" arasındaki 7 farkı bulmaya çalışacağım. *

    not: tüm bunlara rağmen, çok eğlenceli etkinlik.


    (anoktanur - 16 Eylül 2017 23:11)

  • comment image

    biletix her sene çıldırtıyordu beni ama bu sene en çok çıldırdım. hatta o kadar çıldırdım ki sanırım festivalde hiçbir filme gitmemeyi kafaya koydum. böyle diyorum ama festival başlayınca kendimi atlas'ın beyoğlu'nun kapısında bilet dilenirken görme olasılığım da yüksek.

    bu arada festivalin havasından haz etmeyenler veya programı uyuşmadığı için gidemeyenlere şöyle bir haber vermek gerekir. listede yer alan ve iyi olmasını umduğumuz filmlerin bir kısmı başka sinemada gösterilecek. linkteki listeye ek olarak visages villages, you were never really here ve foxtrot'u da getirirlerse tadından yenmez bir dönem olur başka sinema severler için.


    (patatesliyumurtatanrisi - 23 Eylül 2017 11:46)

  • comment image

    lale kart, sponsorlar, vodefone falan derken filmleri izlemeye geleceklerin ilk günden beridir bilet bulamadığı festival. her sene aynı tatava. biletler satışa çıktığı gün salonlar 80% oranında dolmuştur. güç bela bilet bulunarak filme gidilir ancak ne ilginçtir ki salon boştur zira lale kartlılar sponsorlar vb biletleri sömürüp filmlere gelmeye üşenmişlerdir. cumartesi günü rexx'de baya ince ince uğraşıp kendine çizelge hazırlayan ama hiçbir filme bilet bulamayan bir teyze gördüm ona üzülüp bu entry'i giriyorum.


    (halkekmek - 25 Eylül 2017 09:50)

  • comment image

    normalde sinemaya gitmeyen, sinemayla alakası olmayan insanlar da popülizmin bayrak sallayanı olarak geliyolar bu tarz festivallere. herkes gidiyosa mutlaka ben de gitmeliyim düşüncesinin çoğunluğu oluşturduğu bi kalabalık. bu daha önce olmadığı kadar gözüme battı bu sefer. yani gelsinler izlesinler lafım yok tabii de etrafını rahatsız edecek garip garip hareketler yapan ve bunun farkında olmayan ya da bundan rahatsız olmayan insanlarla daha önce olmadığı kadar çok karşılaştım nedense bu sefer. film sırasında konuşmayı geçtim zaten ama mesela bi filmde yanımda bir porsiyon döner yiyen vardı, şaka değil. başkası telefonu çıkarıp baya filmin 5 dakikasını filan çekti. her filmde kaç defa duyduğumu bilmediğim telefonun yere düşmesi sesi. film sırasında topuklu ayakkabıyla at gibi çıkıp tekrar girip sonra tekrar çıkmak ve bundan hiç sakınmamak. kölelikten, boko haramdan, ailesi yakılarak öldürülen insanlardan bahsedilirken buna yarılarak gülen insanlar da vardı. şaka değil yani bunlar. ve daha başka benzer şeyler işte. valla artık gitmesem diye düşünüyorum. nasıl olsa salonlar doluyor ve ben de nasıl olsa izlerim bi şekilde biraz gecikmeli de olsa.

    organizasyondaki en büyük aksaklıksa her seferinde olduğu gibi biletix'in biletlerin satışa çıkmasıyla birlikte çökmesi tabii ki. ve biletlerin çoğunun lale kartlılar tarafından sömürülmesi. ek seanslarla biraz kurtarıyolar ama yine de böyle olmasa daha iyi. diğer önemli sorun da film başladıktan sonra hala içeri seyirci alınması, filmin ilk dakikalarında etrafta insanların dolaşması, ışıklar kapandığı için cep telefonu ışıklarıyla yerlerine geçmeye çalışan insanlar. yani bunun sebebini gerçekten anlayamıyorum, ne gerek var yani. ayrıca bu sene you were never really here'in gösterilememiş olması da önemli bi sorundu ama sanırım buna filmekimi'nden çok filmin gösteriminin 2018'e ertelenmesi sebep olmuş.

    böyleyken böyle.


    (tepedeki psychedelic adam - 10 Ekim 2017 23:02)

Yorum Kaynak Link : filmekimi 2017