Çıkış Tarihi     : 16 Aralık 2016 Cuma, Yapım Yılı : 2016
Türü                : Drama,Fantazi,Gizemli,Bilim Kurgu
Taglar             : yakın ölüm Deneyimi,körlük,Kaçırma,doğaüstü güç
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Plan B Entertainment , Anonymous Content , Netflix
Yönetmen       : Zal Batmanglij (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Zal Batmanglij (IMDB)(ekşi),Brit Marling (IMDB)(ekşi),Melanie Marnich (IMDB),Dominic Orlando (IMDB),Ruby Rae Spiegel (IMDB)
Oyuncular      : Emory Cohen (IMDB)(ekşi), Scott Wilson (IMDB)(ekşi), Alice Krige (IMDB)(ekşi), Patrick Gibson (IMDB)(ekşi), Brendan Meyer (IMDB)(ekşi), Brandon Perea (IMDB), Ian Alexander (IMDB), Jason Isaacs (IMDB)(ekşi), Brit Marling (IMDB), Phyllis Smith (IMDB), Will Brill (IMDB), Robert Eli (IMDB), Sharon Van Etten (IMDB), Riz Ahmed (IMDB), Marcus Choi (IMDB), Paz Vega (IMDB), Nikolai Nikolaeff (IMDB), Robert Morgan (IMDB), Chloe Levine (IMDB), Amelia Campbell (IMDB), Shuler Hensley (IMDB), Hiam Abbass (IMDB), Zoey Todorovsky (IMDB), Juan Castano (IMDB), Ryan Homchick (IMDB), Melanie Ehrlich (IMDB), Valeri Mudek (IMDB), Victor Slezak (IMDB), Dalton Harrod (IMDB), Christopher McCarrell (IMDB), Martha Millan (IMDB), Zoey Todorovsky (IMDB), Rosalind Chao (IMDB), Zachary Gemino (IMDB), Michael Cumpsty (IMDB), Jack DiFalco (IMDB), Sasha Frolova (IMDB), Genevieve Adams (IMDB), Gavin Barnes (IMDB), Spencer Barnes (IMDB) >>devamı>>

The OA (~ OA) ' Dizisinin Konusu :
Gözleri görmeyen Prairie Johnson, kayboluşunun yedinci yılında gözleri düzelmiş bir şekilde geri döner ve bir görev için beş yabancıyla bir ekip kurar.


  • "tek sorum var hakim bey. als hastası teyzeyi sonradan iyileştiremez miydiniz? bu kadar."




Facebook Yorumları
  • comment image

    başlamadan önce belirtmem gerekir ki, bu yazı brit marling'e olan aşırı hayranlığın etkisi altında yazılmıştır ve subjektif görüşler içerir. aynı zamanda fikirlerin bir kısmı bana ait olmakla beraber bir kısmı çeşitli yazılar ve reddit postlarından alınmıştır. ytd.

    buradan sonrası spoiler.

    öncelikle kurguyu bir kenara bırakırsak, ilk bölümden son bölüme kadar sinematik bir deneyim var. görüntüler, oyunculuk, akış gibi faktörler bir dizidense yüksek prodüksiyonlu ve akıllı yönetmenli bir sinema filmini andırmakta. kimi yerlerde bana the fountain'ı anımsattı. bu tarz mevzulardan keyif alan biriyseniz, şiddetle tavsiye ederim.

    brit marling & zal batmanglij ikilisini takip edenler farketmiştir, bu diziyle bunların eski bir zamanda çektikleri sound of my voice filmi feci derecede benzerlik göstermekte. dizinin aynı zaman da brit'in başka bir ekiple çektiği i origins'le de bir gönül bağı var.

    buraya kadar inatla okuduğunuza göre hepsini izlediniz diye varsayıp asıl mevzulara giriyorum.

    dizi ilk bölümden itibaren insanı sıkı bir biçimde bağlamayı başarıyor ve izleyicinin kafasında sürekli sorular oluşturarak finale kadar getiriyor. final biraz açık uçlu. bu noktada da çok eleştiri almış. izleyenler eeee nooldu ki şimdi hissiyatından kurtulamıyor. bunda 2. sezon'a göz kırpan yapımcıların etkisi büyük olsa da, bence gayet yerinde ve başarılı bir final olmuş.

    finalde brit'in başından geçen olayların gerçek ya da hayali olduğu sonucuna varamıyoruz. iki tarafı da destekleyen argümanlar var, brit'in gözlerinin açılması, muazzam bir etki gücünün olması, homer'ın varlığına dair kanıtlar brit'i desteklerken, kitaplar, olayın garipliği de karşı tarafı destekliyor. anlattığının bir kısmının doğru bir kısmının yalan olma ihtimali de her zaman var. fakat bu noktada önemli olan, brit'in bizim çocuklara en başından beri anlattıklarının, finalde onların hayatını kurtarmış olması. bütün hikayede bağıra bağıra vurguladığı kısım olan, hayatta kaldık çünkü birlikteydik mottosu, finalde bizim elemanların karşı tarafı bir anlığına mal edip(veya bir portal açıp, hiç farketmez) hayatta kalmasını sağlıyor. burada neye inanacağınız ise tamamen size kalmış.

    işin güzelliği biraz da burada, tüm olayın bir deli saçması olduğunu düşünüp diziyi kafanızda öyle sonlandırabilirsiniz veya olayın gerçekliği ve muhteşemliğine inanıp believer olarak kalabilirsiniz. açık uçlu sevmiyorum ben yeaa k-pax de iğrençti zaten diyorsanız bilemiyorum. anlamıyorum. siz hangi tarafta olursanız olun bu brit'in 5 tane alakasız tipi bir araya getirip bunlar arasında bir dostluk yarattığı gerçeğini değiştirmiyor.

    finalle ilgili kanımca başarısız olan tek şey, sondaki olayın bir okul shooter'ı üzerinden vurgulanması. bu olayı biraz klişeleştirmiş. aynı sonuca başka bir yan karakter üzerinden rahatça varabilirlerdi.

    değinilmesi gereken bir diğer nokta ise buradaki gençlerin durumu. yapımcıların verdiği bir röportajda, okul okul gezip gençlerle sohbet ettiklerini falan belirtmişler. buradan çıkardıkları temel sonuçlardan biri, gençlerin beklediklerinden daha wise/görmüş geçirmiş olmaları fakat amaçsızca yaşamaları. bundan bir 20-30 sene önce bu gençlerin önüne sunulan amerikan rüyası yok olmuş durumda ve bunlar da haliyle önlerinde ne olduğunu pek bilmeden yaşayıp gidiyorlar. kadınlarda tutunabilecek bir feminizm dalgası olsa bile, erkeklerin aynı şekilde maskülenliği ifade edebilecek bir tanımı veya dayanağı yok ve bu da onları arada bir yerde bırakıyor. zaten ana karakterlerle de bu durum vurgulanmış.

    arada bırakmış, sizin kararınız diye bağırsak da, yönetmen konuyla ilgili bu bir riddle ve acayip de iyi ipuçları var, bir yere bağlayabilirsiniz minvalinde bir şey demiş. bu bağlama işine kasmak isteyenler için de sorular hazırladım. süreniz 120dk.

    finalde brit neden ayağına izleme cihazı takmış suç mu işledi? işlemedi diye biliyoruz.
    bu fbi terapisti evde en son ne yapıyordu, kitapları o mu koydu yoksa?
    hap gerçek miydi? ekiptekiler gerçek miydi? homer'ı videoda gördük, diğerlerinin durumu ne?
    rusya geyiği gerçek miydi yoksa o da mı tamamen uydurmaydı?
    hap gerçek değilse o arada ne oldu, gerçekten manyak bir adam tarafından kaçırılıp işkence/tecavüz durumu mu oldu?
    gözler nasıl açıldı, zaten hep görebiliyor muydu? mental durumu göremediğine inanmasını mı sağlamıştı? yoksa bu arada bunu kaçıran kişi çeşitli yöntemlerle tekrar görme yetisi mi kazandırdı?
    en başta kendini kameraya kaydederken nasıl yollamayı umuyordu? bu brit'in deliliğini bir işaret olabilir mi?
    bizim öğretmeni etkilemesi, köpeği sakinleştirmesi aşırı yüksek bir duygusal zekanın mı yoksa doğa üstü bir gücün mü belirtisiydi?

    istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz.

    brit marling'i takip edin.


    (night prowler - 18 Aralık 2016 20:49)

  • comment image

    orjinal bir dizidir. bol bol soru sordurtup çok azını cevaplamıştır.

    finali dizi için bir eksiktir. ben diziye netflix'te başlamıştım ve 8 bölüm olduğunu bilmiyordum. tüm cumartesi günümü diziye ayırdım. sezon finalini izlerken kesinlikle sezonun son bölümü olacağını hiç düşünmemiştim.

    eleştirilerin büyük çoğunluğunun sebebi olarak dizinin bütün halde yayımlanmasını görüyorum. bazı şeyler yavaş yavaş sindirilmeli.

    --- spoiler ---

    havuzun başındaki (çingene/kızılderili/şaman/her neyse) ablayı görüp olan biten her şeyi kabullendikten sonra şaman dansını kabullenememek bana mantıksız geliyor.
    ---
    spoiler ---


    (haduoken - 19 Aralık 2016 13:38)

  • comment image

    iki gece boyunca inat edip tüm bölümlerini seyrettim.

    şimdi, diziyle ilgili çok önemli görüşlerimi --ki yapımcı firma, ekşi'ye gireceğim entryi bekliyor. bana telefon üzerine telefon ediyorlar-- girmeden önce, diziyi henüz seyretmeyenleri veya seyretmekte olanları uyarayım:

    aşağıdaki satırlar spoiler içerir. okuyup okumamak size kalmış / the following lines contain fucking spoiler. please enter at your own risk. / ti çitay eta spoiler. astoroşna çitay. davay davay (rusça).

    --- spoiler ---

    sevgili çüklüler ve kukulular;

    öncelikle, yeterli seyredilme oranlarını tutturursa ikinci sezonu da yayınlanır. ama, öncesinde, bazı detaylara dikkatinizi çekeceğim.

    0. dizinin en berbat ve hasta ruhlu karakteri, prairie değil, onun annesi olacak kaltak karı. her bir boka karışıyor, her yeri karıştırıyor. gergin kaltak yüzünden prairie ilaç manyağı oldu. nefret ederim öyle karılardan. kızın hayatını sikti attı resmen. kendi korkuları yüzünden kızı bunalttı ve ona esir hayatı yaşatmaya çalıştı. normal olmayan prairie değil, bu cadaloz karı. tam bir kötü insan. doktor kadar kötü. nasıl ki, doktor (hab), bunları kafes içine tıktı, o yaşlı cadı da aynı esir hayatını yaşatmaya çalışıyor. elinden gelse kızı akıl hastanesine kapatacak. olmaz olsun aq.

    1. alfonzo'nun prairie'in evinde bulduğu kitaplar, bu hatuna ait değil. neden mi? bu hatunun kredi kartı yok. amazon'dan ne ile sipariş veriyor? dans edip özel güçlerini kullanarak paypal hack numaraları falan mı yapıyor? annesinin veya babasının mı kredi kartını çalacak? yok öyle bir şey. bence o kutuyu (ve kitapları) eve kimin bıraktığı 2. sezonda ortaya çıkacak. bu konuda en güçlü aday, eve izinsiz bir şekilde giren diğer kişi, fbi'ın psikolojik danışmanı. ulan yarrak! alfonso'ya atarlanıyor, ama asıl senin ne işin var elalemin evinde. warranty olmadan nereye giriyorsun, yarrak! o kitaplar prairie bacıma ait değil. velev ki, ait; ne zaman okuyacak onca kitabı. kitapların hiçbiri görme özürlüler için değil (görüntüyü dondurup iyice baktım. zaten, kitaplardan birini, the angels, o zayıf kız aldı).

    2. prairie'in hikayesinde bazı boşluklar var. ancak, prairie bacımın anlatımından bağımsız olarak, bu kadının hayatında ciddi travmalar var.

    birinci travma; ailesinden/sevdiklerinden koparılmak ve bir aileye evlatlık verilmek.

    ikinci travma; evlatlık verilen ailedeki cici annenin, sevgi adına ona yoğun duygusal şiddet uygulaması, onu eve kapatmaya çalışması, kızına deli muamelesi yapması. kadın, tam bir kontrol manyağı. eşi de bir o kadar edilgen (soğan erkeği).

    üçüncü travma; güvendiği, baba figürü yerine koyduğu bir adam tarafından kaçırılmak ve başka bir hapishaneye kapatılmak. yeni arkadaşlar bulmasına rağmen, duygusal fiziksel şiddete/işkenceye maruz kalmak.

    dördüncü travma; arkadaşlarından kopartılıp ortada bırakılmak. bundan sonra ne oldu, prairie atladığı o köprüye nasıl geldi, vs. orada ciddi bir boşluk var. dizinin bazı bölümlerinde tecavüzden bahsediliyor. ancak, hab, bunu ormanın ortasına terk ettikten sonra ne oldu, bilemiyoruz. zira, ortamı diğer manyak ve kontrol manyağı aileler basıyor.

    beşinci travma; eve dönüş ve o manyak annesi tarafından uygulanan duygusal şiddet ve izolasyon. (sanırım, fbi'dan gelen psikolog da kendisine 6. travmayı hediye edecek).

    prairie'in anlattıklarının gerçek olup olmamasından daha çok, bu kadıncağızın yaşadıkları beni derinden sarstı. prairie bacım, anlattıkları doğru ise, yaklaşık sekiz yıl boyunca hab'ın elinde tutsak kalmış. 29-8 = yani, hab'ın deney faresi olduğunda yaşı 21'miş. sekiz yıllık bir tutsaklık yaşamına karşı prairie'in geliştirdiği savunma metodu, ailesinin yanındaki tutsaklık zamanında da prairie'in işine yarıyor. prairie, dikkat ederseniz tam anlamıyla özgür değil. daha doğrusu, üvey annesi olacak o cadı, kızın hayatını sikip atmak için elinden geleni yapıyor. prairie, psikoloğun yanından çıkıyor; kadın, hemen doktora "ilaç verecek misiniz?" diye soruyor. yemekte biri gelip prairie ile selfie çekiliyor. hemen manyağa sarıyor ve ortamın amına koyuyor. prairie, hab'ın yanında olduğundan bile mutsuz. o yüzden, youtube'a o videoyu yüklüyor ve hab'ın mahseninde/madeninde geçirdiği yıllarda sahip olduğu arkadaşları bulmaya çalışıyor. buluyor da... videosunda "kapınızı açık bırakın" demesi, o yıllardaki özgürlük özlemine sembolik bir gönderme olabilir.

    prairie'in hayatında üvey annesi ikinci hab oluyor. zaten, koşulları zorlaştıran da bu. o orospu karı ne zaman prairie'i sıkıştırmaya başlıyor, her şeyi yasaklıyor, prairie o zaman harekete geçmeye karar veriyor. çünkü; benliği, ona tutsak olduğunu söylüyor ve hab'ın madeninde harcadığı yıllarda geliştirdiği savunma mekanizması otomatik olarak hayata geçiyor.

    dizinin son bölümünde prairie'in ayak bileğine takılı gördüğümüz cihaz, kontrol manyağı ailelerin eseri ne yazık ki. abd gibi ülkelerde, amacınız ne olursa olsun, 18 yaşından küçük bireylere yaklaşmanızı hiçbir koşulda açıklayamazsınız. ebenizi sikerler. öyle de olmalı bence. o yüzden, prairie bacımız bir tür "sex offender" olarak mimlenmiş ve ev hapsi almış durumda. tacizcilerin tutsağı olmuşken kendisi "sex offender" olarak suçlanıyor. how ironic! fuck!

    gelelim doktor olacak o sinsi orospu çocuğuna... hab'a...

    flatliners filmini bildiniz mi? orada, meraklı dört tane tıp öğrencisi, kendilerini öldürüp, kısa bir deneyim yaşadıktan sonra geri geliyorlardı. 1990 yapımı. hatırladınız mı? bu hab'ın yaptığı da benzer mantık. deneği tamamen öldürmüyor. daha doğrusu, ölüm olayını kontrollü ortamda gerçekleştiriyor; beyin ölümü gerçekleşmeden veri topluyor; ve deneği hayata geri getiriyor (bunun nasıl gerçekleştiğinin ayrıntıları verilmemiş). ama, zeki bir adam. beşinci hareketi de keşfettikten sonra prairie'i siktir etti başından.

    eğer ikinci sezon çekilirse, hab'ın diğer denekler ile ne halt yediğini göreceğiz. zira, birinci sezonun final bölümünde, prairie bir yerlere uçup gitti mi, boyut değiştirdi mi bilmiyoruz.

    şu boyut değiştirme sikine de değinmek istiyorum. prairie'in arkadaşları, başka bir boyutta değil, prairie ile aynı boyutta olabilir. bunu bilmiyor. diyelim ki, hab, bir şekilde denekleri ikna etti ve birlikte kabız dansı yaparak boyut değiştirdiler, yüce rabbimin katlarından birine ulaştılar. prairie, hangi boyuta gittiklerini nereden bilecek? ortada, multi-dimensional bir olay var. o da bir soru olarak ortada kalsın.

    son olarak; küba'ya uçakla nasıl gidip geliyorsun lan? o kadar kolay mı? dönüşte de bir küba vatandaşını abd'ye kaçırıyor. pes! böyle boktan mantık hataları yapmayın lan.

    ---
    spoiler ---


    (dandik tavsan - 24 Aralık 2016 23:05)

  • comment image

    simdi adam gelmis, kendisi anlamamis, bakmis diger yazarlar da anlamadigina gore bu anlamsiz diyor ve kötülüyor. arkadasim senin icin bir dizinin guzellik kriteri senin ve benzerlerinin onu anlamasi mi illa?

    sonra da 'e peki sen ne anladin, anlat biz de anlayalim' diye cevap vereceksiniz çünkü sizin icin mesele sadece anlayip anlamamak. ki gorunen o ki bunu bile anlamıyorsunuz. anlamamakla ilgili ciddi sorunlariniz var ve gerizekali diyince de kızıyorsunuz.

    dizi daha bitmedi, ikinci sezon onayini henuz almadi, senin anlamadigini sandigin şeyi henuz anlayamaman kadar normal birsey yok zaten.

    yanlis anladiginiz donelerle birsey kurup anlamaya calisip beceremiyor musunuz cok egleniyorum. sadece bu dizide degil, genel olarak sizin "takip edeni takip ederim" nesliniz silme gerizekali kusura bakmayin. uzulme yalniz degilsin. koca bi nesil var senin gibi.

    kizin ölüp havuz önünde şaman kadinla konusmasini goruyorsun, uyanip şaman dansi yapinca da saman dansi ne alaka diye soruyorsun. demek ki konu samanist felsefeyle ilgili? belki anlamadigin ve asla anlayamayacagin nokta da budur? belki samanizm hakkinda bi bilgin olmadigi icin anlamiyorsundur? anlamak icin uğraşacağına 'ben anlamiyorum o yuzden boktan dizi' diye ne kafa sikiyorsun o zaman.

    sen cok zekisin bu diziyi yapanlar cok salak o yuzden kurguyu ellerine yuzlerine bulastirdilar saniyorsun bir de. yahu daha dizinin final yapmamis oldugun bile anlamaktan acizsin sen arkadasim. bir de bunun uzerine yorum yapip rezil olma lan. ki kalabalik olunca hakli da olmuyorsunuz farkinda misin?

    edit: beğenmiyor olduğunuz için size gerizekalısınız demiyorum. anlamıyor olduğunuz için de demiyorum. çünkü beğenme veya anlama zorunluluğunuz yok. gerizekalı olma sebebiniz, beğenmeme sebebinizin anlamamanız olması. yoksa kimsenin hiçbirşeyi beğenme zorunluluğu yok, tercihlere saygı duyarım, salaklığa asla.


    (beyteper canavari - 25 Aralık 2016 16:51)

  • comment image

    gerçekten bu başlığa yazmamak için çok zorladım kendimi dedim "yahu karışma sen, sen bilirsin deyince kavga çıkmazmış!" ama duramadım.
    bakınız sevgili izleyenler, dizi seyircileri ve dizi takip eden kitle.
    şimdi bir dizinin iyi olması "haaaaaa demek öyleymiş laaa! şimdi anladdııım!" demek değildir. "hayatımdan altı saat çaldın lan geri ver düdük!" demek de bir yerde saçma... bazı şeyleri izlemek hatta çok çok fena kötü şeyleri izlemek de insana bir şeyler kazandırabilir zira muhakeme yeteneğini arttırdığı neredeyse kesindir. bu sınava çalışken "kolay soruyu çözmeyeyim nasıl olsa işime yaramaz!" gibi bir mantık... belki o kolay soru sana başka bir şey anlatacak, hatırlatacak ne biliyorsun?

    the oa şaman felsefesi üzerine, kültler ve alt metinleriyle tarikatlar üzerine binlerce söylenecek sözü olan bir hikaye... şu doğru olabilir, o kadar çok kasmışlar ki final bölümünde "kastık ama gazımızı salıverdik yav!" olmuş. güzel bir yemek yedikten sonra hazmedemişler mesela... ama güzel bir yemek hazırlamışlar mı? kesinlikle! sadece yarattıkları karakterlerin ayna görevi görüp hissettirdikleri bile yeterli aslında, dönemin sorunlara sosyal sorumluluk kaygısı gütmeden tek tek parmak basmışlar. müzikler iyi, çekimler şahane, kafada çözümlemeye yönlendirebilecek bir sürü soru işareti oluşturuyor, diyaloglar akılda kalabiliyor... ee?? sorunu zombileri ya da ejderhaları hikayeye dahil etmemesi mi? hoş the wire gibi bir dizi varken breaking bad ya da prison break diye kendini parçalayan bir kitlenin the oa gibi derdi olan (iyi anlatıp anlatmadığı tartışılır) bir diziyi sevmemesi ya da "amaaaaan sikko sikko gay gay dans ediyorlar!" demesi normal.
    çünkü bunlar hep az kitap okumak, hep az sorgulamak...


    (redheadpinksoul - 25 Aralık 2016 17:11)

  • comment image

    hakkında uzun zamandır yazar olarak girmediğim sözlüğe giriş yaptırmış dizidir.

    tek bir sorum var, bunu yeşillendirecek yazarın ellerinden öpeceğim.

    praire ve diğer 4 tutsak "nereye sıçıyordu?"

    şaka yapmıyorum. özellikle durdurup aradım, klozet yok. o su birikintisine mi yapıyorlardı acaba?


    (story of mathilda - 1 Ocak 2017 17:41)

  • comment image

    galiba bu diziyi alışkanlıklarımız ve dizi izleme reflekslerimiz yüzünden "bilim kurgu" "fantastik" vb gibi bir sıfatla yaftalamaya çalışıyoruz. ondan sonra da "sonu iyi olmamış" diyerek burun kıvırıyoruz.

    bana kalırsa bu dizi "dini temelli" bir dizi, bu şekilde izlemek çok daha sağlıklı.

    bir "peygamber" geliyor, yaşadığı hayat ve yaptığı mucizeleri anlatıyor. biz de ona inanıyoruz ve onun yolundan gidiyoruz. onun gösterdiği ibadet-vari hareketleri yapıyoruz ve bunlar sonucunda mucize görmek istiyoruz.

    kimilerimiz mucizeleri göremeyince, dini sorguluyor. kimilerimiz o mucizelerin gerçekleştiğine ve inandığı şeyin gerçek olduğuna inanıyor. ambulans peşinde koşuyor ondan sonra da...


    (flying gunslinger - 4 Ocak 2017 09:00)

  • comment image

    benim gözlerimi sürekli dolduran dizi.

    ulan ne dramlar izledik böyle olmadım bu dizide özürlü gibi her sahneye gözlerim doluyor. hamile filan da değilim gerçi kadın da değilim ama feci bir ılıklık yarattı bu dizi bünyemde.

    hayır gören olsa yanlış anlayacak ondan korkuyorum.

    velhasıl kelam mutlaka izleyin derim. muhtemelen benim gibi hissetmeyeceksiniz ama kaliteli bir dizi olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.


    (kimseli - 24 Temmuz 2018 17:59)

Yorum Kaynak Link : the oa