Fences (~ Çitler) ' Filminin Konusu : Troy Maxson (Denzel Washington), 1950'li yılların Amerikası'nda çöp toplayıcılık yapan, eşi Rose (Viola Davis) ve oğlu Cory (Jovan Adepo) ile yaşayan Afro-Amerikalı orta yaşlı bir adamdır. Gençliğinde iyi bir beyzbol oyuncusu olan Maxson, o yıllarda profesyonel lig MLB'nin siyahlara kapalı olması nedeniyle profesyonel olamamış, siyahlar alınmaya başladığında ise yaşından dolayı kabul edilmemiştir. Bu hayal kırıklığını hiç unutamayan Maxson hayata olan öfkesini sürekli sevdiklerinden çıkarmaktadır. Oğlunun iyi bir Amerikan futbolu oyuncusu olarak dikkat çekmesi, kendi talihsizliğini aklına getirecek ve oğlunun yükselme şansına her türlü engeli çıkarmasına neden olacaktır. 1985'te Fences oyununu yazan ve Pulitzer Ödülü'nü kazanan August Wilson, 2005'te ölümünden önce oyunun sinema uyarlamasını da tamamlamıştı. Bu senaryo Denzel Washington tarafından, ölümünden 11 yıl sonra sinemaya aktarıldı. 2010 yılında Broadway'de sahnelenen oyunda yine başrolde Washington ve Viola Davis oynamış, iki oyuncu da Tony Ödülü kazanmıştı.
Ödüller :
Spotlight(2015)(8,1-352943)
Hacksaw Ridge(2016)(8,1-351535)
La La Land(2016)(8,0-417618)
Manchester by the Sea(2016)(7,8-206655)
Bridge of Spies(2015)(7,6-261877)
I, Tonya(2017)(7,5-129552)
Moonlight(2016)(7,4-216259)
Darkest Hour(2017)(7,4-127831)
The Danish Girl(2015)(7,1-142222)
Naa Peru Surya Na Illu India(2018)(7,0-4485)
Suicide Squad(2016)(6,1-513447)
Touch Chesi Chudu(2018)(5,0-499)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu
BAFTA Film Award-Best Supporting Actress
Golden Globe-Best Performance by an Actress in a Supporting Role in a Motion Picture
windows'u güzelleştiren programlardan. ne de olsa yine karışacak diyerek masaüstünü düzenlemekten bezen insanların da bahanesini elinden alıyor. kişisel kullanımı ücretsizmiş, kişisel olmayan kullanımı nasıl olur onu da merak etmedim değil. profesyonel olarak masaüstü temizleme hizmeti sunanlar kullanamaz deniyor heralde.
(fms - 9 Şubat 2009 14:30)
aynı anda birçok konuda çalışan insanlar için de ilaç gibi program. hastasıyım.
(sleepy99 - 13 Mart 2009 20:15)
august wilson tarafından 1983 yılında yazılmış konusu 1950'lerde geçen oyunu. bu oyun yazara pulitzer ödülünü getirmiştir. not: bu oyunu okuduktan sonra yaptığım bir otobüs yolculuğunda ağlamıştım. kınamayın beni a dostlar!
(anuk kokulu sair - 25 Kasım 2009 20:36)
yeni farkettim bu aslında tiyatro oyunuymuş broadwayde ve başroldeki ikili birlikte oynuyorlarmış , şurdan görebilirsiniz ; https://www.youtube.com/watch?v=eqihzubm2gkedit : bu da başka bir sahne fragmanda görülenden https://www.youtube.com/watch?v=ubtxs42dj40 (bize daha çok drama kısmını vermişler fragmanda ve filmde ,bu sahnede baya gülüyor seyirciler )https://www.youtube.com/watch?v=k_kgtqmvrvi bu da darth vader .
(emehmetg - 22 Kasım 2016 17:03)
cinemaximum takviminde yer almadığını söyledi büyük ihtimal oscar ödüllerinden sonra türkiyede beyaz perdeye gelecektir
(semsipasapasajindakiateist - 29 Kasım 2016 21:18)
bu adam o oscar'ı alır.almalı. denzel washington abi, sen ne yapmışsın öyle? tek bir sahnede koca bir film. sokaktaki çocukları saymazsak, 7 kişinin etrafında dönen olaylar. kolay izlenir bir film değil aslında. çok uzun diyaloglar var. hatta monolog demek daha doğru. işin aslı, konunun özü, kimseye rol vermeyen bir baba figürü.zorba,insanı baba karakterinden nefret ettirebilecek bir baba örneği. nefret ve öfke saçan, düşüncelerini ve öfkesini bastırabilmek için sürekli konuşan. ideal, sevgi dolu evlilik şemsiyesinin altında, aslında mutluluğu evin dışında arayan bir koca. kayıp bir ruh, troy.ve bu tek sahnelik performansın altından tek sıyrık almadan kalkan bir adam. muhteşem!elbette karısı rose- viola davis ve benim özellikle performansını olmazsa olmaz bulduğum stephen henderson. hepsi çok iyiydi.bir tiyatro oyunu nasıl olur görmek isteyenlere sunulur. sahnenin yerini perdeyle değiştirerek.eleştirilere bakınca şaşırdım biraz. troy'un karekteri eleştiriliyor. şaka bu sanırsam.kendinden bu kadar nefret ettirmesi, bunu becerebilmesi değil mi zaten olay. film bu arkadaşlar ve seyirciler.
(inthedwarf - 31 Ocak 2017 18:38)
--- spoiler ---troy başkasından çocuğu olacağını rose'a söyledikten sonraki arka bahçe sahnesinde sinirlenen rose'un "i've been standing with you!" ile başlayan karşılığı tüm filmin en müthiş anıydı. bu kadar mı güzel hissettirilir o sahne be viola davisşu da şurda dursun : (tiyatro versiyonu : https://www.youtube.com/watch?v=qt5lllu_qew )--- spoiler ---
(futur na mevcud - 6 Şubat 2017 22:31)
(bkz: öyle bir geçer zaman ki)
(ramone - 18 Şubat 2017 21:06)
denzel washington'un "madem parasını ben verdim başrolünde ben olmalıyım" dediği film.--- spoiler ---2 saat 14 dakikalık filmin en güzel yeri kesinlikle son yarım saatti zira troy(denzel) ölüyor. sakin kafayla izlemediğimden belki ama dialogların bu kadar uzun tutulması bir yere kadar tamam ama bir yerden sonra öeh dedirtti yani. 1950'lerdeki siyah-beyaz çatışmasına hafifçe dokundurarak bir aile dramını bizlere çoğunlukla sıkıcı olarak anlatan film. --- spoiler ---
(usengecyazar - 19 Şubat 2017 01:03)
aşırı uzun ve denzel washington'ın çok fazla konuşmasından ötürü sıkıldığım ama denzel washinton'ın oynadığı karakteri beğendiğim film. keza yan roldeki meczup kişiye imkanım olsa "en iyi yardımcı erkek oyuncu" ödülünü veririm.--- spoiler ---filmi çok sevmeyip de karakteri neden sevdim? çünkü filmdeki adam tam bir türk erkeği. ahlaklı değil, ahlakçı. millete öğüt vermekten çekinmez, ahlak dersleri bitmek bilmez ama kendisi her boku yemiştir. kendisi başarısız oldu diye oğlunu engeller, karısını aldatır, üstüne çocuk da yapmıştır ama sorsan ondan ahlaklısı, ondan görmüş geçirmişi yoktur. karakter olarak çok iyi, bunu kabul etmek gerek ama diyaloglar çok fazla. bir de viola davis hayranı biri olmama rağmen 1950'lerdeki bastırılmış zenci kadın rolüne hiç gitmemiş. olmamış yani.meczup arkadaş ise ef sa ne!--- spoiler ---
(kopuksenaryoo - 19 Şubat 2017 01:10)
baştan söyleyeyim bu yazıda filmin içeriğinden değil ortaya çıkış tarzından bahsetmek istiyorum. içerikli ilgili bir yorum yazmaktan vazgeçtim. içerik iyi.7. sanat sinema (diğer altısını bir hatırlayalım: resim, heykel, mimari, şiir, müzik, dans) bilindiği gibi diğer sanat dalları ve farklı disiplinler ile etkileşimi yüksek bir alan. senaryosu ile edebiyat; sesleri ve müzikleri ile müzik; görseli ile fotoğraf ve resim; anlatmak istedikleri ile felsefe; anlatım şekli ile şiir; yorumları ile psikanaliz; içerisinde yer alabilen danstan baleye, mimarlıktan set tasarımına kadar çok sayıda alan ile etkileşim içerisinde olabilen müthiş bir dünya sinema. tabi burada film için oluşturulan setler veya yapılan makyajlar ayrı ayrı sanat kabul edilebilir mi tartışmasına girmemek lazım. sinema bu parçaların bir bütünü olarak var olan bir güzellik.sinemanın ve sanatın tanımı işte bu yüzden sıkıntılı ve aslında belirsiz. kişilerin yorumlayışına göre sanat olarak kabul edilebilecek şeyler değişkenlik gösterebiliyor. yemek pişirmek aşçıya göre sanatken, işçiye göre değil veya bir yürüyüş, adımları planlanmışsa bir çeşit dans, başkası için ise spor. bu yüzden herkesin bir sanat tanımı veya anlayışı olması gerektiğine inanmaktayım. elektrik süpürgesinden sergi açan sanatçıları görünce bu da sanat mı diyen adam kendi sanat tanımını verebilmeli. yoksa ezbere konuşan bu kişileri ciddiye almak komik olur. ben sanatın soyut bir şey olduğunu kabul ediyorum. elektrik süpürge sergisi açan sanatçıyı dinlemeye hazırım. sanat bir aşı ise sanat eseri enjektör, aşıyı yapan doktor ise sanatçı olarak görülmeli. sana ne virüsü verildiğini anlamadıysan doktora sorman lazım. işte bu yüzden ben bokumdan sanat yaptım diyen adam bile fikri ile beni tatmin edebiliyorsa ben o boku sanat eseri olarak görmeye hazırım. tabi bu kısım tamamıyla benim sanat toplum için değildir görüşüm kaynaklı, yani kişisel.neyse konudan uzaklaştık, efendim ben sinemada anlatım şekillerini tecrübelerimden yararlanarak 3'e bölmüş durumdayım. yukarıda bahsettiğim diğer sanatların sinema içerisinde kullanılmalarına göre. bunları şöyle sıralayabilirim:1) söze dayalı sinemabu tarz sinemanın özellikle tiyatrodan beslendiğini söyleyebilirim. tiyatro eserlerinin filme dönüştürülmüş versiyonları hep bu gruptadır. kaynağını tiyatrodan aldığı için konuşmalar, diyaloglar ve oyunculuklar ön plandadır. görsellik ister istemez arka plana çekilmek zorunda kalmıştır. müzik sesi ise hiçbir film için şart değildir, eğer varsa bile asla diyalogların önüne geçemez. bu tarz filmlerin iyi olması için monologların, diyalogların kesinlikle iyi yazılması gerekir. oyunculuk oynayan çok yeteneksiz değilse zaten ön plana çıkacaktır. iddia ediyorum ki seyirci bu filmlerin 'görüntü olmadan' sadece dinleyerek vermek istediklerinin yüzde 90'ını rahatlıkla alabilir.işte fences kesinlikle bu kategorinin filmi. filmin tiyatro oyunundan uyarlandığını bilmeyen birisi büyük ihtimalle şüphelenmiştir bundan. en azından ne çok konuşuldu bu filmde demiştir. bu entryde görüldüğü üzere fences bir tiyatro oyunudur.iki örnek vermek istiyorum ki bu kategoriye soktuğum filmlerden:(bkz: kış uykusu) ve (bkz: cat on a hot tin roof)diğer iki kategoriden de kısaca bahsetmek gerekirse2) görüntüye dayalı sinemabu tarz filmler fotoğraftan, resimden beslenir. görüntü kendisini tamamlamak için hikayeden, sözden, senaryodan yardım alır. ama bu tarz filmler yukarıda yaptığımız gibi sadece dinlenerek veya okunarak anlaşılmaz. verilmek istenilenin yüzde 10'una maksimum ulaşılır. ana akım sinemayı sanat olarak değerlendirmiyoruz genelde ama görsel efektsiz transformersdan zevk alamayanları düşünürsek evet mainstream sinemanın büyük çoğunluğu derdini görüntüyle anlatır.3) düşünceye dayalı sinemabu grup ayrışması en zor grup diyebiliriz. genellikle alt metin barındıran güçlü senaryolar(edebiyat), felsefi temalar, deneysel filmler, hepsini ben bu gruba alıyorum. örneğin; empire state binasını sabit bir kamerayla saatlerce çekip filme almak veya bir güvenlik kamerasının kaydettiklerini sanat diye sunmak, şüphesiz ki anlatmak istenilenin görüntünün ve sesin ötesinde olması ile akalı. (bkz: andy warhol)2001 a space odyssey gibi filmler gücünü hep anlatımından alırlar. tabi 2001 in görseli ve sesi hatta sessizliği bile muazzamdır. fakat bu görüntülerin ve sesin, hepsinin hizmet ettiği şey filmin asıl anlamı, düşüncesi, felsefesidir. sakın yanlış anlaşılmasın, ilk kategorideki filmde diğer ikisi yoktur veya kötüdür diye bir şey yok. görüntü olmazsa sinema, anlam olmazsa sanat olmaz zaten. ses ve diğer her şey ise bunlara yardım eder.angelopoulos dan bir örnek. görüntü, anlam ve sesin birleştiği müthiş bir sahne. düşünce ile ulaşılan anlam, müzik ve görsellik ile ulaşılan duygu. kesinlikle 3. kategoriden bir film. evet müthiş görsellik ve ses kullanılıyor ama anlam, yorum, his her zaman ön planda.hanekeise bu kategoriye vereceğim diğer örnek. felsefe çıkışlı bir yönetmen olarak kesinlikle senaryoları ve düşünceleri ile ön plandadır.dediğim gibi 3 kategori birbiri ile etkileşimde. aslında filmleri bu şekil bir sınıflandırmaya sokmak gereksiz fakat sinemada anlatım biçimlerini görebilmek ve yorumlayabilmek açısından önemli olduğunu düşünüyorum.bunları neden fences'in altına yazdın diyen olursa, filmi izlerken ister istemez bu düşüncelere daldım. filmin yorumlarında yedinci sanata uygun olmadığı veya çok konuşulduğu ile ilgili sözlerle karşılaştım. sinemanın ifade edilme, esere dönüşme yöntemlerinin çeşitliliği ve birbirine girmişliğini göstermek için. yani teknoloji ile sinema da gelişiyor, belki yeni duyularımıza ifade edecek bir hal alacaktır. sonuçta eskiden filmlerde ses yoktu, konuşma yoktu, renk yoktu. geleceği birileri görecektir elbette.
(loveactually relax - 19 Şubat 2017 20:39)
la la land'e her gün 50 entry giren sözlükçülerin dikkatini çekmemiş film. çünkü tiyatrodan uyarlanmış böyle film mi olurmuşmuş. olm siz tür diye bi şey duydunuz mu hayatınızda. öyle herkes kafasına göre çıkıp "süper kahraman filmleri ne lan öyle film mi olur onun dışında güzel diyebilirim" ya da "ulan transformers ne popcorn film öyle film mi olur haneke izleyin" ya da "amk bu kış uykusu ne beynimi sikti ben sinemaya rahatlamak için gidiyorum şerefsiz nbc" diyebiliyor mu? kafamıza göre "bu film işte çok diyaloglu tek mekanlı" falan diye filmden saymayabiliyosak bu filmin suçu değil bizim kültürsüzlüğümüzdür. türünden ileri gelen durumları eleştiri gibi yazıp laf kalabalığı yapmamamız gerekir. her düşüncenizi buraya yazmanız gerekmez. madem bi filmden beklentiniz kişisel olarak belli yönlerde o zaman bi zahmet okuyun araştırın.* evet salağa anlatır gibi anlattım yukarıda bir arkadaş sanat nedir sinema nedir den girmiş. kendisini sabrından dolayı tebrik ediyorum. ama böyle düşünenler muhtemelen senin yazdığın o uzun şeyi okumazlar kardeş. muhtemelen bunu da.viola davis'in malum sahnedeki çıkışına 10/10 veriyorum* ve kendisi öpüyorum bu arada. süper bi kadınsın sen! ödüller umrumda değil ama hepsini toplamana sevdim. hak ettiğin yerdesin artık. (bkz: canım)
(otomatikgreyfurt - 27 Şubat 2017 22:41)
evet ben de kabul ediyorum ki kolaylıkla izlenebilen akıp giden bir film değil. hatta maalesef ki filmi izlerken arada bi kalktım tuvalete, su içmeye ya da çay suyu koymaya gittim. ama yine de çokça beğendiğim bir film oldu fences.diyaloğu bol aksiyonu az filmleri zaten genel olarak severim. fences de bu kategoride. özellikle ilk sahnelerde denzel washington hiç mi hiç susmuyor. bir yandan oyunculuk dersi verirken diğer taraftan ise hafiften kulak tırmalamaya başlıyor. viola davis zaten bir filmde 5 dakika oynayıp oscara aday olabilen bir kadın. son zamanlarda gördüğüm hem işini ciddi anlamda başarıyla yapan hem de bir o kadar üretken olan nadir insanlardan. kadın aynı anda tiyatro yapıyor, dizide başrol oynuyor bir de film çekiyor mk.denzel'in oynadığı troy karakteri ciddi anlamda nefreti hak ediyor ki o da karakterin ne kadar gerçekçi olduğunu bizlere gösteriyor. en sevdiğim karakter zannediyorum ki gabriel. ilk başta yadırgıyorsunuz "bu kim lan" diye sorular soruyorsunuz ama her şey netleşiyor sonunda. mykelti williamson gerçekten karakterin hakkında gelebilmiş.özet olarak; fences oyunculuklarıyla ön plana çıkan bir film. denzel'in sesini sevenler için ise bulunmaz bir nimet * film hafif sıkıcı bol diyaloglu aksiyonu yok ama beni gayet tatmin eden bir film oldu.
(kljgslsdkjsd - 1 Mart 2017 19:59)
ne denir bu filme, olaganustu. aile boyle yonetilir, hayatta boyle iz birakilir. bundan daha iyisi yok yani.filmin durgunlugundan akmadigi soylenmis ama ben bu aileyi izlerken su icmeye yerimden kalkamadim. filmin 2 saati daha olsaydi, iki saat daha izlerdim bu hikayeden ayni sekilde.bir efsane yasarken onun yaptigi isi sevmek, takdir etmek, bunu kendi gozlerinle gormek guzel bir his. film bastan assagi denzel washington sanati.
(kardesin ulan o senin - 5 Mart 2017 01:46)
denzel abi'nin aacayip bir performans yardırdığı tiyatro uyarlaması. kesinlikle en iyi erkek ödülünü de hak etti ama manchester by the sea'de senarist o kadar efsane ötesi derin bir karakter yazmış olmasaydı. işte olmasaydı.
(djarummenthol - 5 Mart 2017 14:44)
yönetmen ile başrolün aynı olduğu film.--- spoiler ---sessizce, büyük bir saygıyladostoyevski okur gibi izliyorum yemin ederimölümle konuşuyorum hiç yaşamadanhiç gülmedengül koklayarak, gül kurutarakağır bir kaderi affediyorum yemin ederim--- spoiler ---
(saykoblack - 8 Mart 2017 21:41)
--- spoiler ---eşini aldatan ağır abimizin kurduğu "onun yanında kendim olabiliyorum " repliği ile kadın erkek ayrımına girmeden bir çok ilişkinin röntgenini çekmiş bir filmdir.--- spoiler ---
(a little boy must suffer - 10 Mart 2017 15:23)
denzel ve viola şov.
(financier - 11 Mart 2017 00:28)
son derece geveze başlayan ve insanın filme girmesini zorlaştıran bir başlangıca sahip olan, genel itibarıyla pek bir aksiyonu olmasa da ortaya çıkardığı gerçekçi baş karakteri, onun hikayesi ve genel olarak da oyunculuklarıyla çok iyi bir film olmuş dedirten film.özellikle denzel washington'ın canlandırdığı karakterin hikayesi; dik durmaya çalışan, ancak bir dolu kusuru olan karakteriyle filmi elle tutulur ve gerçek kılmış.bir tiyatro oyunundan uyarlanan film, bana stil olarak tam da dogville'i hatırlattı. burada sahnede elle çizilmiş sınırlar yerine, çitlerle örülmeye çalışılan bir ev vardı.ayrıca en iyi erkek oyuncu dalında; aday olan tüm filmleri ve oyuncuları izlemiş biri olarak denzel washington'ın açık ara en iyi erkek oyuncu ödülünü hak ettiğini söylemem lazım. hakkı yenmiş.
(daenerys targaryen in askerleriyiz - 12 Mart 2017 16:59)
daha önce söylenmiş sanırım ama bir filmden çok film şeklinde seyredebildiğiniz tiyatro oyunu. çok fazla diyalog var ve eski tip zenci aksanı yüzünden takip etmek bazen çok yorucu oluyor. kötü bir film diyemeyiz ama 2 saat 18 dakikalık süresi ve tarzı itibariyle çok zor izlenebilen bir film.
(rapper134 - 7 Nisan 2017 14:38)
Yorum Kaynak Link : fences