Spotlight (~ En primera plana) ' Filminin Konusu : 2001 yılında The Boston Globe gazetesi, Marty Baron'ı (Liev Schreiber) editör olarak işe alır. Baron bir gün gazetede pedofil bir rahiple ilgili bir haber görür. Bunun üzerine gazetenin araştırmacı haber ekibi Spotlight'ın başındaki Robby Robinson'ı (Mihcael Keaton), bölgedeki kiliselerde uzun süredir devam eden çocuk tacizi iddialarıyla ilgili araştırma yapmaya yönlendirir. Spotlight'ın usta gazetecileri, soruşturma derinleşip daha fazla bilgiye sahip oldukça, konunun sadece Katolik Kilisesi'nin üst düzey yetkililerine değil, devlet kurumlarının da önemli kişilerine uzanan bir ağ oluşturduğunu farkeder. Ancak hasıraltı edilen dosyaları gün yüzüne çıkarmadan önce büyük baskılara göğüs germeleri gerekecektir.
Ödüller :
Whiplash(2014)(8,5-593729)
A Beautiful Mind(2002)(8,2-864820)
Mad Max: Fury Road(2015)(8,1-758628)
Room(2015)(8,1-378170)
12 Years a Slave(2013)(8,1-563735)
The King's Speech(2010)(8,0-583223)
Slumdog Millionaire(2009)(8,0-817498)
The Imitation Game(2014)(8,0-683776)
The Big Short(2015)(7,8-313867)
Birdman or (The Unexpected Virtue of Ignorance)(2014)(7,7-506588)
Argo(2012)(7,7-533058)
Moonlight(2016)(7,4-216259)
En İyi Film
En İyi Özgün Senaryo
BAFTA Film Award-Best Original Screenplay
Independent Spirit Awards : "Robert Altman Award"
Venedik Film Festivali : "Brian Award"
Venedik Film Festivali : "Silver Mouse"
filmi çok beğendim. gerçekçi, klişeden uzak, oyunculukların ve yönetmenliğin üst seviyede olduğu bir film olmuş. şu linkte filmde canlandırılan gerçek kişiler ve olayın iç yüzü hakkında daha fazla bilgi mevcut. ayrıca filmde canlandırılan gazeteciler filmin olayı çok doğru ve gerçekçi şekilde gösterdiğini söylüyorlar. sürekli settelermiş zaten.oscar ödüllerinde en iyi filmi alacak gibi duruyor. hikayesi gereği tam oscarlık tonda bir film zaten. bir de michael keaton'a ne oldu bilmiyorum fakat arka arkaya çok başarılı ve doğru işlerde yer almaya başladı. mark ruffalo ve rachel mcadams aynı şekilde sürekli ödül törenlerinde bir şekilde bulunuyorlar. ayrıca yönetmen tom mccarthy önceki işlerine bakınca çok büyük bır sıçrama yapmış.filmde de belirtildiği gibi katolik kilisesi rahiplerinin %6 lık kesiminde pedofili gözlemleniyormuş. yani bilinen inanışın aksine rahiplerde görülen pedofili oranı diğer kişilerde görülen orandan daha fazla değilmiş. yayınlanan orjinal yazı şuradan görülebilir, konuyla ilgili spotlight tarafından yapılan haberlerin tümü ise şuradan.ayrıca filmin konusuyla direk olarak alakalı muhteşem bir louis c.k. videosu şuradan izlenebilir:https://www.youtube.com/watch?v=vabsohyqr6kgüzel film.
(mise en abyme - 24 Aralık 2015 01:13)
film sirf siz başka bir dine mensup doğdunuz ve kaninizin son damlasina kadar inandiklarinizin savunucusu olmaya niyetlendiniz diye inanmadiginiz o dini, dini yönleriyle eleştirmenize müsaade edilsin diye çekilmemiştir. aksine film senin de inandigin içinde olmak üzere tüm dinlerin, din ogretilerinin, inanışlarin ve din kisvesi altinda yapilan her türlü istismarin senin inandigin dinde de oldugunu ve her dinin aynı çamur ile sivandigini anlatıyor. din zaten her dönem buna hizmet ediyor. senin dinin farklı "zan"nediyorsun ve su berbat ulkede sana bunun boyle olmadigini ispatlayacak elli olay yasaniyor ve sen inandıklarını hala en doğru gibi savunuyorsun ya çok eğleniyorum bununla. biz mi aciz oluyoruz? sen misin aciz? elestirmeye niyetlendiysen bin yıldır değişmediğini iddia ettiğin o sistemi değil bin yıldır her gün insanlığı daha da geriye götüren daha da cahillesen kultursuzlesen akil almayacak olaylara musaade eden 50 insanın kafasını soğan sarmısak gibi ucurabilen konser dinleyen insanlari patlatabilen kızına şehvet duyan babanın yaşadığı kendi sistemini eleştirmekle baslayabilirsin.müslümanlığı çılgınca savunanlar, muslumanlikta bu istismar yapılmamış veya yapilmiyormus gibi izledikleri bir film üstünden dahi sirf kendilerinin inanmadigi bir başka dine attığı çamurlar ile içlerini mi ferahlatiyorlar ne yapıyorlar??hristiyanlik bir "mekanizma" ama islamiyet çok ulvi cok buyuk cok iyilik perisi ya ya. ona inananlardan çocukları istismar eden, taciz eden, cocuklara tecavüz eden hiç çıkmadı.he tamam, oldu canım. yine öyle buyurmuşsun. buyur al.(bkz: babanın öz kızına şehvet duyması)(#57579661)
(bezdim - 8 Ocak 2016 21:26)
oscar'ın gözü kapalı aday yapacağı bir temayı, bunu destekleyecek bir oyuncu kadrosu ile işlemesine rağmen, bunu işi ucuzlatarak yapmama tercihi ile takdirimi kazanmış yapım.gerçi senenin modası bu galiba. elimizde harika bir konu, iyi oyuncular ve buradan hareketle açık ara oscar'ı kucaklayacak sahneler çekmek varken, yönetmenler bundan kaçıp, "gerçek" kalmayı tercih ediyorlar. misal "bridge of spies"... o filmdeki karaktere yazılacak bir iki sahne ile tom hanks oscar'ın favorisi haline gelebilirdi. her türlü ortam müsaitti. fakat spielberg ve hanks bu çiğliğe kaçmamayı terci etmişler. sade ve sahici bir karakter yaratmışlar. yine "creed" de öyle bir filmdi. "hasta rocky" karakterinden stalllone'nin oscar çıkarmaması olacak iş değildi. ama adamlar neredeyse bu konunun üzerinde bile durmadılar iki saat boyunca. spotlight da aynı şekilde. kendini averaj seyirciyi cezbedecek klişelerle satmaya çalışmıyor. izleyicinin ilgisini abuk subuk yan hikayelerle, tiradlarla, duygu patlamaları ile çekmekle zaman kaybetmiyor. filmin sonunda izleyiciden, hikayenin finalinde yaşayacağı tatmin duygusunu bile esirgiyor. görsel olarak işlense gözlerden yaş getirecek, tüyleri diken diken edecek bir finali, kısa yazılı notlarla geçiştiriryor.çünkü belli ki tom mccarthy'nin derdi sadece boston'daki olay değil. boston'un ne ilk, ne de son olduğunu anlatmaya çalışıyor bize. "bu filmin sonuyla senin içini ferahlatmaya niyetim yok," diyor. bu tam da film boyunca takındığı gerçekçi tavırla tutarlı bir yaklaşım.mark ruffalo hariç, hemen bütün oyuncular adeta "oynamamaya" çalışmış nitekim. filmle ilgili belki en büyük eksiklik, filmin artık bu gerçek haliyle duygu oluşturmasının kolay olmadığı kadar yozlaşmış bir dünyada yaşıyor olmamız. her dinin içinde bulunduğu bu gerçeği, kanıksamış bir biçimde yaşamaya devam ediyoruz. bu filmde yaşananları pekala biliyoruz ve şok olmayacak kadar alışkınız. filmin bizim insan tarafımıza güvenerek takındığı bu tavır, 21. yy için fazla naif bir kaçıyor. hepsi bu.ama konuyu işlemesi ve duruşu ile, yılın en iyi filmi oscar'ını almasını dileyeceğim bir film spotlight. 8/10
(protospher - 9 Ocak 2016 22:53)
bu filmin türkiye versiyonu şöyle olurdu;--- spoiler ---anadolu'nun sıradan bir şehri kırşehir'de yaşanan bir çocuk tacizi haberi üzerine spotlight haber ekibi şehrin tüm imamlarını araştırmaya başlar. ve ortaya şehirdeki imamların %6'sının camiye gelen çocukları taciz ettiği ortaya çıkar. bu da yaklaşık 90 imam demektir. bu iğrençliği yeni ortaya çıkardığını sanan spotlight haber ekibi sonradan öğrenir ki diyanet işleri başkanın da bu sapıklıktan haberi vardır ve zamanında bu olayın üstünü örtmüştür.--- spoiler ---şimdi düşünün bakalım. bu film türkiye'de çekilebilir miydi? cevabı hepimiz biliyoruz.edit: bu entry'nin akşamına kırşehir'de deprem olması ilahi bir sinyal mi?(bkz: 10 ocak 2016 kırşehir depremi)
(ya birak ya - 10 Ocak 2016 00:38)
muhteşem film. izleyiniz. çoluk çocuğunuz varsa sinirleriniz daha bir tavan yapabilir.--- spoiler ---işte bunlar hep din kisvesi altında ve etrafında yaşanıyor. neden acaba!!!(bkz: bastırılmış cinselliğin dışa vurumu)--- spoiler ---
(invicto - 10 Ocak 2016 00:58)
bu film sizin inandığınız dini yuceltip inanmadiginiz bir baska dini yermenize vesile olamaz. aksine bu film ışığında tüm dinlerin ve onlara inananlarin "aynı renk" olduğunu söyleyebilirsiniz çok rahatlıkla. her din aynı renk ve inananlarini da aynı renge boyuyor.cunku her din insan somuruyor. adam dinini yayacak diye ve cennete gidecek diye yasadigi andan vazgeciyor. sukrediyor devam ediyor. yaşasa da olur ölse de oluyor.evet din toplumların afyonu. sirf dinini yayacak diye veya sirf öteki dünyada cenneti göreceğini düşünerek kendini de patlatiyor bebek de öldürüyor adam da kesiyor. senin dinin bunu emrediyor senin dinin böyle buyuruyor. savunduğun din dünyayı ezelden beri kirmiziya boyuyor. sene 2016 ve sen yerinde sayan bir dinin mensubusun. bu yüzden banane senin milyon yildır yerinde sayan gelişememiş cahil dininin tarihinden!? senin çok sevgili dinin ve cok sevgi dolu inananlarin pakistan gibi bir ülkede çocuk yaşta evliliğe müsaade ediyor ve çocuk evlilikleri ile ilgili yasa tasarısını "bu dinimize karsi gelmek olur" diyerek reddediyor. http://tribune.com.pk/…n-child-marriages-shot-down/bakın islamiyette çocuklarla evlenirseniz ve cinsel ilişkiye girerseniz bunu çocuk istismarı/çocuk tecavüzü olarak görmeyen insanlarımız var. ne güzel inanç. ne güzel fıkıh. mis.
(bezdim - 17 Ocak 2016 17:20)
--- spoiler---oldukça beğendim. konu ozetle din ve politikanın içiçe geçmesi neticesinde inancli ve yoksul kesimin zarar gormesi. zarar verenin her sekilde konudan siyrilmasi hatta odullendirilmesi. cesur anlatimina ragmen oscar almaz diye tahmin ediyorum. yine de adaylik bile buyuk basaridir. afedersin yahudi, hem çocuğu çoluğu da yok. o gider sen kalırsın. muhabbetti bile döndü daha ne olsun.oscar editi: aldı valla oscarını helal akademi.--- spoiler ---
(zener - 18 Ocak 2016 09:38)
jürgen klopp'un yahudi-bekar gazete editörü rolünü pek güzel icra ettiği film.
(cenabettincerrah - 20 Şubat 2016 02:57)
the revenant'tan daha fazla hak ettiği ödülü aldı.edit: beklentilerde başı çeken film the revenant olduğu için direkt bir karşılaştırma yaptım ama izlediğim diğer filmler(room, the martian, the big short) arasında da ufak bir adımla öne çıkmıştı.
(ne yaziyodum ben - 29 Şubat 2016 07:05)
şimdi burası film kültürü popüler kültür dışına çıkamayan ergen sürüsünün ağlama duvarı haline gelecek ama o sığ görüşlerden bağımsız, aldığı oscar'ı sonuna kadar hak ederek almış vatikan'a da selam yollayarak bitirmişlerdir geceyi.ülkemiz diyaneti kendi öz kızına hallenmeye olumlu görüş bildirmesine rağmen normal karşılanırken, adamların ülkesinde bir skandal nasıl dile geliyor, nasıl işleniyor ve ne şekilde tepki veriliyor görüyorsunuz. benim favorim the big short idi ama the revenant ve mad max gibi saçmalıklara girmeden ödülü spotlight'a veren akademiyi de kutlamak lazım. bu seneki kararları genel olarak da çok eleştirilecek kıvamda değildi zaten.
(endirektserbestvurus - 29 Şubat 2016 07:12)
film klasik hollywood filmlerinden farklıdır ve ticari kaygı gütmeden çekildiği, bir amacı ve derdi olduğu o kadar belli ki sırf bu yüzden bile hak etmiştir. iyi film demek görsel şölen demek değildir. bu filmi izledikten sonra boğazınızda bir yumru olmadıysa ve düşüncelere gark olmadıysanız üstüne bir de sıkıldıysanız, siktir edin zaten gidin sabahtan akşama kadar mad max izleyin zira sizin kafalardan bir halt olmaz.edit: mad max le karşılaştırdığımı sananlar olmuş. mad max sadece aklıma gelen ilk örnek. akademi bu sene geleneğini kırarak avrupa sineması ayarında ve gerçekçiliğinde bir filme verdi ödülü. beni sevindiren bu oldu. senaryoda eksiklikler varmış, güzelim konu mahvedilmiş deniliyor. film duygu sömürüsünden uzak durmuş, hem oyunculuklar hem de senaryo bağlamında. çünkü konu istismar olmasına rağmen gazetecilik odaklı anlatılmış, mağdur ve failler ön plana çıkartılmamış. bu yüzden güzelim konu mahvedilmiş, eksik kalmış hissi vermektedir. sizin hissiniz. olabilir.herkesin sinemadan aldığı tat başkadır. ben gerçeğe yakın ve minimalist anlatımları seviyorum. dolayısıyla istediği kadar klasikleşsin ödüllere boğulsun benim için mad max bu filmin yanından geçemez. yazdığım entry de daha önce yazılmış '' çok sıkıcı bir film hatta film bile değil '' şeklindeki izansız bir yorum üzerine yazılmıştır. sonuç olarak, spotlight ı beğendim diye beni ''entel'' kategorisine koyan antenler mad max izlemeye devam edebilir. iyi geceler.
(enternasyonel - 29 Şubat 2016 07:25)
en iyi film oscar'ını almasına çok sevindiğim film.zira bu ödül onu daha çok tanıtacak, daha çok insana ulaştıracak ve anlattığı hikaye daha çok insan tarafından bilinecek.spotlight aldığı ödülü sonuna kadar hak etmiştir. anlattığı hikaye, anlatış tarzı, oyunculuklar, reji. bence bu konuyla da bu kadar tabu yıkıcı bir filmin oscar alması ayrı bir güzeldir.
(antonin artaud - 29 Şubat 2016 09:36)
öncelikle (bkz: #58332946)--- spoiler ---gerçek gazeteciliğin nasıl olması gerektiğini anlatıyor,gazeteciliğin nasıl bağımsız olması gerektiğini anlatıyor,dinin çürümüşlüğünü anlatıyor,tecavüze ve cinsel istismara uğramış çocukların yaşadıklarının üstünün örtülmemesi gerektiğini anlatıyor,bunu ajitasyona varmadan güzel bir kurgu ile anlatıyor,filmin sonunda yüzlerce gerçek isimlerden oluşan bir liste veriyor,--- spoiler ---adamın boğazına kocaman bir yumru bırakıyor.....ve adam gelmiş burda, beğenmedim bokum gibi olmuş diyebiliyor.daha geçen gün bunun benzeri bir vakada bir kız intihar etti bu ülkede. (bkz: cansel buse kınalı)cinsel istismar davaları son 10 yılda tam tamına 7 kat arttı bu ülkede. tam tamına 7 kat.mercedes ile gezebilenler tarafından "kızınıza şehvet duyabilirsiniz" denilebiliyor bu ülkede.araştırmacı habercilik gazeteciler, "bırakmam onu öyle" denilerek içeri atılıyor bu ülkede.çıkınca da "hukuka saygı duymuyorum" denilebiliyor bu ülkede.bak bu ülkede diyorum, filmin yaşandığı abd'de değil.burda türkiye'de.adam hala gelmiş, beğenmedim diyor.
(bob hite - 29 Şubat 2016 10:45)
spotlight günümüz kahramanlığının steroide dayalı helikopterden helikoptere atlamak değil, sadece ve sadece doğruları aktarabilmek olduğunu herkese hatırlatan bir film.elbette herkesin anlayacağı, ilgisini çekecek bir kafa değil bu. misal türkiye'de insanların en fazla neleri izlediğini biraz düşünürsek fazla tartışacak bir şey olmadığı da ortaya çıkıyor.benim esas dileğim spotlight'ın bugün kendisine gazeteciyim diyen ama kart borcu dışında başka bir şeye kafasını yormayan, yukarıdan gelen emirler yüzünden işinden bıkmış, kendisini, hayallerini unutmuş gazeteci arkadaşlara bir şeyleri yeniden hissettirebilmesi.çağımızın kahramanlığı doğruları söyleyebilmek.gerisi laf-ı güzaf.
(thormenthor - 29 Şubat 2016 11:52)
oscar'ı dibine kadar hak etmiş film. oscar alması bizi hem şaşırtmış hem de sevinçlere boğmuştur. the revenant alır diye bakıyordum olaya. bu film abd'de çocuk tacizlerine yönelik casaretli bir adım olarak görünür. türkiye'de ise gazetecilik nasıl yapılır adlı dersin ana malzemesi olarak görülebilir. yani çok katmanlı bir filmdir. çok şey düşündürür.
(perili ev sakini - 29 Şubat 2016 12:43)
bu sene izlediğim en akıcı ve en duru oyunculuklara sahip film.room gibi yaratıcı ve sağlam karakterlere ve senaryoya, big short gibi efsanevi bir kurguya, revenant veya hateful eight gibi bir sinematografiye veya oyunculuğa, mad max gibi aşmış sanat işlerine, brooklyn gibi dönem ve kıyafet yaratıcılığına, steve jobs gibi hızlı bir akışa ve diyaloglara, martian gibi yepyeni dünyalara açılan ufuklara ya da creed gibi efsanevi bir filmin duygusal altyapıyla harmanlanmış geri dönüşüne sahip değil. işlediği konunun kırılganlığına rağmen sizi yerinize mıhlayan istikrarlı temposu ve sonunda içinize düşürdüğü dehşet ile kesinlikle yılın en iyi filmi. kalp atışlarınızı patlamalar, kovalamalar veya ani yükselen gerilimler ile hızlandırmıyor, bunu içinize işleyen saflığıyla ve o saflık içindeki karanlık gerçeklerle başarıyor.her yönüyle çok sağlam bir film spotlight ve oscar'ı sonuna kadar hak etti.
(pan from sirius - 29 Şubat 2016 13:21)
bembeyaz oscar tartışmaları arasında en iyi film ödülünü aldı ve yönetmeni tom mccharty "bu filmi, iktidardan hesap soran ve sormaya devam eden gazeteciler için yaptık" dedi.
(moonlin - 29 Şubat 2016 14:18)
nesi olduğu merak edilen film.--- spoiler ---her şeyden önce filmde öne çıkan bir başrol oyuncusu yok. bunu başarmak ne kadar kolay düşünmek lazım, yıldız bir başrolün saçma sapan bir senaryoyu ve filmi alıp sürüklediği revenant ile arasındaki farkı bu açıklar belki. hiçbir oyuncu ön plana çıkmamasına rağmen, ana karakterlerin tümü belirli bir standardın üzerinde performans sergilemiş. hiçbir oyuncusu ödül kazanamamış ama neredeyse bir kaç saniyelik rolü olan figüranlar bile rollerine özenli davranmış, eleştirilebilecek beğenilmeyecek oyuncu performansı yok denecek kadar az.senaryosu ödül alacak kadar başarılı.ondan sonra bi ayı gelsin, ayının 8 tane kafası olsun, üstünden gök taşı düşsün vs hayal gücüyle istediğin yere çekilip uzatılacak bir eser değil. özüne sadık kalmak zorunda oldukları bir senaryo. ister istemez çok şeyi kısıtlayan bir etken.sosyal mesaj fazlasıyla var.elini taşın altına koyma fazlasıyla varrisk alma fazlasıyla varyarıda kalan, havada bırakılan bir konu yok. adım adım ve detaylı bir şekilde ana konu üzerine gidiliyor. gereksiz aşk hikayesi yok.gereksiz aksiyon ya da macera yok.gereksiz edebi diyaloglar yok.bir de room filmi var tabi, 58. dakikada temposunu yitiren. kesinlikle muhteşem bir film. bana bir film önerin deseniz, spotlight'tan önce room'u öneririm ama, sonrasında oturup sabaha kadar senaryoyu ve filmin akışını eleştiririz. bir de özellikle şunu vurguluyorum, film türkiye gibi müslüman çoğunluğun bulunduğu ülkelerde bir tık daha zor anlaşılıyor. hristiyanlıkla ilgili çok fazla terim ve adetten bahsediliyor. hacı hoca kurban bayramı kelimelerini biz nasıl kolay anlıyorsak, amerikalılar da bu terimleri öyle kolay algılıyor.--- spoiler --- sinema sadece görsel sanat olsaydı tek sponsoru adobe olurdu. iyi bir sinema filmi için ilk akla gelebilecek şeyler:senaryooyunculukgörüntüsesmüzikleranlaşılabilirlikdiyaloglarmekandekorkostümbu listeye 40 tane detay yazılabilir. sen tüm bunların arasında sadece "görsellik" gerekli diyeceksen ki diyebilirsin, o zaman "ben görsellik seviyorum, o yüzden x filmi kazansın isterim" demelisin. gelip de "komple" ele alındığında en öne çıkan filme bok atmakla olmaz.
(tum haklari saklidir - 29 Şubat 2016 19:23)
artık ülkemizde;arena ve benzeri araştırmacı gazetecilik programlarının yapılmamasının tesadüf olmadığını;olaylar karşısında tepkisizliğin ötesinde,her geçen gün insafsızlık ve vicdansızlık düzeyinde kanserleşen toplumsal çürüme halimizin en önemli sebeplerinden biri olduğunu tokat gibi yüzümüze çarpan oscar'lı yapıt. gazetecilik bir manipülasyon aracı değil,meğer ne kadar önemli, hayati ve kutsal bir meslekmiş.unutmuşuz...
(draos - 1 Mart 2016 00:02)
amerikan bürokrasisi ve demokrasisine hayran bırakan film. adamlar hukuk yoluyla belgelere ulaşabiliyorlar lan. hangi rahip nerde görev yapmış, neden ayrılmış falan, bunlar hep belgeli ve halka açık!ayrıca enteresandır kimse bahsetmemiş. filmde de adı sıkça geçen çocuk taciz ve tecavüzünden hüküm giyen katolik rahip john geoghan 2002 yılında hapisteyken, müebbet cezası almış olan başka bir mahkum olan joseph druce tarafından dövülerek ve boğularak öldürülmüş. linksapık rahibin son sözü it doesn't have to happen like this olmuş, oh olmuş. film ile ilgili bir diğer ilginç nokta da %6'lık orandı. ve bu oran tüm dünyadaki pedofili oranı ile aynıymış. yani 100 insandan 6'sı pedofil. rahip veya öğretmen veya başka bir iş yapıyor. yani dindar olmak, "ahlak"ı otomatikman yanında getirmiyor. hani ateistlerde ahlak aramak gibi başlık açanlar için önemli bir bilgi.
(chavez s venezuela - 5 Mart 2016 00:02)
Yorum Kaynak Link : spotlight