Papusza ' Filminin Konusu : Gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan Taş Bebek, Papusza lakaplı Bronislawa Wajs’ın trajik kaderini anlatıyor. Papusza şiirlerini resmi olarak yayımlayan ve Lehçeye çevrilen ilk Roman şairdir. Tüm bunlar iki adamın çabasıyla gerçekleşir: Polonya’daki Roman cemaatinin yaşayışına odaklanan şair tarihçi Jerzy Ficowski ve Julian Tuwim. Karlovy Vary’de prömiyerini yapan Taş Bebek, Roman cemaatini etkileyen olaylarla bu efsanevi şairin hikâyesini anlatıyor: “Papusza tanınan biri. Hayat hikâyesi bir zamanlar lanetli şairi anlatan bir efsane olarak düşünülürdü. Bu hikâyeyi canlandırabilmek için doğru dili aradık. Siyah-beyaz çekim, hikâyeye duygusal bir kesinlik kattı. 1950-1960’larda çekilen fotoğraflardan esinlendik. Görüntülerin güzel olmasını istedik; çünkü artık bu dünyayı yeniden yaratamayız: 1950’lerin Polonya’sında bir shtetl. Bunun doğru yaklaşım olup olmadığına karar vermek ise izleyici ve eleştirmenlere kalmış.” – Joanna Kos-Krauze
Ödüller :
Dlug(1999)(7,9-2830)
Bogowie(2014)(7,7-4408)
Róza(2012)(7,6-2673)
Plac Zbawiciela(2006)(7,4-1454)
Drogówka(2013)(7,3-3149)
Poklosie(2012)(7,3-3019)
Zycie jako smiertelna choroba przenoszona droga plciowa(2000)(7,1-958)
Komornik(2005)(7,0-1452)
Pod mocnym aniolem(2014)(6,9-1905)
Mój Nikifor(2004)(6,8-666)
Jestes Bogiem(2012)(6,7-1654)
Ptaki spiewaja w Kigali(2017)(5,7-219)
!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali : "Special Prize of the Jury-International Competition"
oyuncak bebekçingene şarkıcı,şair
(lefsint - 6 Kasım 2007 22:36)
papusza lakaplı bronislawa wajs’ın yaşamını konu alan trajik bir hikaye, film. yönetmen joanna kos-krauze. yavaş ilerleyen etkileyici bir hikaye, resimler kamera açıları nuri bilge ceylan çarpı iki. siyah beyaz tercih edilmiş dönemi fotoğraflardaki gibi yansıtmak adına ki başarılı da olmuş baya.
(solidsession - 17 Nisan 2014 00:53)
33. uluslararası istanbul film festivali 'de gösterilen filmlerden.kelimenin tam anlamıyla şiir gibi film bu.hani bir çingene kadın şairini anlatıyor ama film denen güzellik şiir olmak zorunda değil ki.ama olmuş. yani bence olmuş.şiirleri resmi olarak yayınlanan ve lehçeye çevrilen ilk roman şairinin hikayesinin anlatıldığı bu filmin yönetmeni demiş ki; "şaire, şiire sadık kalmak için, uygun olsun diye siyah-beyaz çektik" bizde olsa neler derlerdi adama, neyse.bir klişe gibi görülse de bu yaklaşım, yapılan işin karşısında diyorsun ki "e hakkını vermiş ama yönetmen" o yüzden dedim şiir gibi film diye. her kare bir fotoğraf, her sahne bir kısa hikaye.uzun zamandır karın, yağmurun bu kadar güzel yağdığı görüntüler izlememiştim.ve uzun zamandır, müziği ön plana çıkarılmadan (genelde çingenelerle ilgili filmlerde yapılan hatadır o iş ya) ama yine de müziğin göze-kulağa sokulmadan büyük iş yaptığı filmlerden oldu bu benim için. hikayedeki çok şeye üzüldüm benim başıma gelmiş gibi. sevindiğim, gülümsediğim de çok sahne oldu.sözlükteki şu spoiler dangalaklığı olmasa birkaç bahsetmek istediğim sahne vardı. sanki bilmem ne dizisinin yeni bölümünden bahsedeceğim. o yüzden kısa kesiyorum kelimelerimi. allahtan iksv kendi sayfasında güzel bir yazı ve fragmanla buluşturmuş herkesi. şimdi vereceğim linkin en altındaki 3;57 dakikalık fragmanla baş başa bırakayım sizleri. işte o canım filmin güzelim kareleri;http://film.iksv.org/tr/film/2631şiir sadece kelimelerle yazılmıyormuş.ve şiir sadece yazılan bir şey değilmiş.not; link bakım onarım
(gozlerinemlikedi - 19 Nisan 2014 05:36)
finalinde esas kadının ağzından şu müthiş cümle dökülür; eğer okumayı öğrenmeseydim daha mutlu olabilirdim.
(sevgifakiri79 - 16 Aralık 2019 09:00)
Yorum Kaynak Link : papusza