Le refuge (~ Yuva) ' Filminin Konusu : Mousse ve Louis, genç, güzel, zengin ve âşıktırlar. Ama uyuşturucu hayatlarını ele geçirmiştir. Bir gün aşırı doz alırlar ve Louis ölür. Mousse kurtulur, kısa bir süre sonra hamile olduğunu öğrenir. Kafası karmakarışık, Paris'ten uzakta bir eve kaçar. Birkaç ay sonra Louis'nin erkek kardeşi Mousse'a katılır. Mousse'un yuvasına gelen bu adam düşman mıdır, yoksa bir barışma fırsatı mı?
Ödüller :
Dans la maison(2012)(7,4-26849)
Sous le sable(2001)(7,2-7482)
Le temps qui reste(2005)(7,1-8005)
Regarde la mer(1997)(6,9-1885)
Gouttes d'eau sur pierres brûlantes(2000)(6,9-5512)
5x2(2004)(6,7-8293)
Une nouvelle amie(2014)(6,6-6554)
Sitcom(1998)(6,6-4247)
Les amants criminels(1999)(6,6-3519)
Potiche(2010)(6,4-9427)
Angel(2007)(5,9-4906)
Ricky(2009)(5,8-2652)
bitişiyle beraber çalan şarkıyı bulana teşekkürlerimi sunacağım film. aynı şarkıyı filmde de karakterlerden birisi çalıyor piyanoyla, gerçekten çok güzel bir şarkı.
(rodion romanovic raskolnikov - 5 Nisan 2010 00:45)
--- spoiler ---samimiyetle çekilmiş, samimiyetle oynanmış, oyunculuğun göz doldurduğu, mekanın özlem yarattığı, müziklerin sevdirdiği, her şeyin kararında olduğu, ozon'un ikinci bebekli filmi .... louise'in ikinci ve fazla olan dozunu almadan evve uyandığı rüya birbirini seven iki insanın filmleştirilmiş hali gibiydi. - mutluluğu resmetmek zor olsa da bazen aşk sahnelebiliyor olanca doğallığı ile-kardeş paul'un utangaç, mahçup bakışları, mousse tek başınalığı, dinginliği ve huzur araması ve herşeyi bebeğin doğuşuna endekslemesi .... seyredilesi, sevilesi, ağızda çok güzel tat bırakan ozon filmi--- spoiler ---o nasıl gerçekçi bir karındı ki bu da dipnot olsun !trailer: http://www.youtube.com/…from=pl&playnext=1&index=39soundtrackten bir şarkı için;http://www.youtube.com/…5yjib6newro&feature=related
(ride - 6 Nisan 2010 23:05)
françois ozon`u yine yeniden sevdiren samimi film. oyuncular, araya giren karakterler, olayların birbirine bağlanışı, müzikler, mekanlar, süprizler...rüya gibi. oyuncu seçimleri muhteşem. hepsinin ifadesi ayrı güzel. baktıkça bakası geliyor insanın. ayrıca paul`den fazla varsa ben de istiyorum.
(ill balanced - 8 Nisan 2010 15:19)
ozon'un daha önceki 5x2, le temps qui reste filmleri gibi bir kez daha heteroseksüellerin duygusal çöküntülerinin zaaflarının homoseksüeller tarafından dengelendiği bir dünya sunduğu son filmi. görüntüde kırılgan olan homoseksüel karakterler bir kez daha, hayat karşısında direngen, içlerinde güçlüyken; heteroseksüeller ise genelde zaaflarının esiri olan, duygusal, nevrotik tipler. özellikle louis-ronan choisy çok iyi oynuyor. etkileyici bir overdose sahnesi var, öyle ki film istanbul film festivali'nde gösterilirken bir kız tam da bu sahneden sonra fenalaşmış gösterim 10 dakika kadar durmuştu. bu ozon'un ölüm üçlemesinin de son halkası bu arada. (ilk ikisi sous le sable ve le temps qui reste) film için ilkinden zayıf ikincisinden güçlü diyebilirim.
(dennisjohn - 8 Temmuz 2010 21:08)
jules et jim hikayesinin yeni bir bakisla canlandirilmisi. shakespeare'den sonra yazacak bir dram kalmadi diyenler belki de hakli, aslinda shakespeare'den once de cok fazla bir mesele yoktu ama shakespeare denen o adam tum hissiyatimizi ve icimizdeki defolari oyle bir nakletti ki geriye pek az kaldigini hissettik. ne oldu derseniz ? --- spoiler ---oldu derim filmin en basinda sevgi oldu. louis oldu, sevgisiyle beraber dusler kuran, uyaninca, dusu bozulunca, ayni duse devam etmek icin cok fazla doz alip olen louis ve ardindan sevgi oldu derim. sevgi botanik bir bitki olsaydi, nadir bulunan ve kisa omurlu bir dag cicegi olurdu sanirim. kizimiz sevgiliyi ve sevgiyi ardi sira kaybetti. kaybettiginin farkindaydi ama bir de yuk vardi karninda, yuke ihanet edemedi, yuku dogurdu ama yuku daha fazla tasiyamazdi, sevgisini kaybetmisti. benligi bosluktaydi. sersemdi herhali sersemligini yansitiyordu. iste bu sebepten sevgiyi bulabilen, kolayca ulasabilen kendisinden ve sevdiginden farkli paul'e emanet etti cocugunu. soyledigi gibi yeniden sevebilecek duruma gelince, cocuguna geri donecek biz seyirciler bunu hissettik. filmin basarisi, kelebek ilavesinde iki satir ve ardindan olaylar gelisir diyerek gecistirilen bir senaryoyu hic bir olayin gelismemesine ragmen bu kadar inandirici bir sekilde sunmasiydi. ayrica filmde turk aile yapisina ters olmayan neredeyse hic bir sey yoktu, daha az lafi dolastirirsak turk aile yapisina uygun olan neredeyse hic bir sey yoktu, daha da az dolastirirsak turk aile hic uygun degil tum sahneler. ama yine de her sey cok daha ahlakliydi sanki cok daha fazla samimiydi. el opmeye gelen cocuklarin yuzune yansiyan bir zorlama vardir ya bu filmde olmayan sey o yansimaydi. iki erkegin opustugunu gorduk, annesi yasindaki kadina sarkan cocugu gorduk, hamile kadini eve atan adami gorduk hepsi cok gercekti ama ahlaksizca degildi. dogal olan seyler ahlaksiz olamiyor diye dusundum. sonuc, sevgi zor yetisen bir dag cicegi; bizler birer fil her gun o daglar kadar cok ot yiyen ve yine de ac gezen*--- spoiler ---
(fil - 18 Temmuz 2010 18:51)
filmi izlediğimden beri kafamın içinde durmadan çalan, son günlerimin fon müziği haline gelen soundtrack şarkısının da adı da ''le refuge'' ve uzun araştırmalar sonucunda (sözlerini tam olarak anlayamayacak bile olsam şarkıyı dinlerken takip edip telaffuzlarını öğrenebilmek ve şarkıya eşlik edebilmek için) şarkının sözlerine ulaşmış bulunuyorum:au coeur de la nuitdes rivières de plumesdes marchands de sablequi marchent dans la brumeon lève les voilessous un lit d'étoileset j'entends ta voixqui me chante « rejoins-moi »au coeur du délugetrouver ton refugeau bord de l'écumefuir l'amertumetu m'as dit tout bas :« on t'attend déjàde l'autre côté emmène-moi danser »au coeur de la nuitdes rivières de plumesdes marchands de sablequi marchent dans la brumeon lève les voilessous un lit d'étoilesentends-tu ma voixqui te chante « reviens-moi »au coeur de la nuitdes rivières de plumesdes marchands de sablequi marchent dans la brumetu m'as dit tout bas :« on t'attend déjàde l'autre côtéemmène-moi danser »garder les yeuxencore un peufermer pour te voirsourire dans le noirune mousse d'étoileson lève les voilesentends-tu ma voixqui te chante « reviens-moi »afiyet olsun..
(gocce di limone - 2 Ağustos 2010 17:49)
texas summer son sürprizi içimizi bir hoş etmiştir.
(technolust - 18 Ağustos 2010 09:42)
çok sıkıcı, göz kapaklarıyla aynı senkronda ilerleyen film.uyku ilacına alternatif çekilmiş ozon filmi.
(huzur izlanda - 3 Aralık 2010 14:07)
saniyorum ki francois ozon`un ucak bebekler, ortada dolasan fareler, bi yollarina ekmek kirintilari serpmesi eksik kalmis ciftlerden sonra gorup gorebilecegimiz en en en normal filmiydi. ben baska adamin filmini izliyormuscasina izledim. bir trajedi bu kadar un-trajik bir sekilde anlatilabilirdi. ozonsal olmamasina ragmen enfes.
(bankoftears - 25 Aralık 2010 01:46)
mousse ve louis iki eroinman sevgilidir. eroin aldıkları bir gün louis aşırı dozdan ölür, mousse ise şans eseri hayatta kalır. kaldırıldıkları hastanade mousse louisin ölüm haberini ve hamile olduğunu aynı anda öğrenir ve herşeye rağmen çocuğunu doğurmaya karar verir. bunun için sessiz ve yalnız kalabileceği, bir tanıdığının sahildeki evine yerleşir. bir süre sonra evine gelen davetsiz bir misafir her şeyi aniden değiştirir. gelen louis’in kardeşi paul’dür…--- spoiler ---paul eşcinseldir. mousse giderek paul’e yakınlık hissetmeye başlar ancak paul’ün eşcinsel olması herşeyi imkansızlaştırmıştır. ancak süpriz bir gelişmeyle ikili yakınlaşır ve bu yakınlaşma filmin sonunda başka bir süprize de büyük bir kapı aralar…evet ozon yine yapmış yapacağını; ortaya karışık, her telden çalan, ne ararsan var diyebileceğimiz bir filme imzasını atmış. paul ve mousse’un yakınlaşmasını işlerken gerçekleştirdiği acelecilik ve bence bunu temellendirmedeki kusuru, bu bölümden itibaren hikayeyi eksik bırakmış. bir eşcinselin hangi duygular altında sadece bir kerelik abisinin sevgilisiyle beraber olduğunun nedenleri ve psikolojik altyapısı filmde işlenmek yerine, her şey seyircinin yorumuna bırakılmış; ama bu da hikayede derin boşluklara sebebiyet vermiş. paul’un bu olaydan sonra tekrar eski hayatına dönmesi eşcinsel kimliğine vurgu anlamında yukarda bahsettiğim bölümün neden iyi anlatılması gerektiğine de bir örnek bu arada…ayrıca filmde mousse’un yalnızlığı duyguları da iyi yansıtılamamış. her şey havada kalmış anlatmak istediklerini anlatamamış bir film ne yazık ki le refuge… sahildeki bir sahnede mousse ‘un yanına gelen kadın ve söyledikleri inanın evlere şenlik olan bu durumu iyice ayyuka çıkarmış ve hikaye eksiklikleri, anlatımdaki başarısızlığıyla belki güzel bir konu heba edilmiş.--- spoiler ---kısaca sonuyla birlikte ki sonunu hiç sevmedim film epey eksiklikler ve zorlamayla sona erdi bu nedenle filme puanım kıt olacak ama ozon’un bende hatırı büyük herşeye rağmen 10/6
(mimiko - 21 Ocak 2011 00:12)
ozon'un filmlerinde ana bir duygu var, tüm kurguyu kapsayan:samimiyet. bu film de bu samimiyet etrafında öyle güzel şekillenmiş ki, gözümüze hiçbir şey batmıyor. oysa tüm hikaye toplum tarafından kolaylıkla kabul edilemeyecek öğelerle dolu. mousse'un filmin finalinde yaptığı hareketi bile, tahmin edip, evet haklı böyle yapmalı diyebiliyor izleyici, oysa filmi izlemeden bu hareketin yapıldığını duysak, kabul edilemeyecek bir durum olarak görebiliriz. ozon, hikayeyi öyle güzel, sade ve şiirsel işlemiş ki haksız olabilecek, toplum ahlakı bunu kabullenemez ama diyebilecek kimse çıkamaz.ve bir ozon klasiği olarak; deniz, bebek, doğum, ölüm temaları ile dolu olan filmde her şey güzel, özellikle paul rolünü oynayan louis ronan choisy'e ayrı bir parantez açmak gerekir.filmin müziklerinden,filmle aynı adı taşıyan şarkı pek bir güzel.http://www.youtube.com/wa...newro&feature=related
(goflet - 25 Şubat 2011 04:19)
francois abim, almis 5x2yi, carpmis le temps qui reste ile, bu olmus, cok da guzel olmus. oyuncular, görüntüler, müzik(ler), hersey yerli yerinde.
(meerschweinchen - 11 Haziran 2011 13:17)
mousse rolundeki isabelle carré, film cekilmeye basladiginda alti aylik hamileymis. film, san sebastian film festivalinde juri ozel odulu ve altın deniz kabugu ile odullendirilmistir.
(theemrah - 14 Temmuz 2011 11:01)
kucukken dinlediginiz bir ninninin buyudugunuzde uzerinizde biraktigi burukluk gibi bir etki birakiyor bu film uzerinizde tipki filmle ayni adli sarki gibi.diger yandan sanki filmde bir eksiklik var gibi ama yine de seviyorsunuz filmi hatta sanki gun gectikce ve uzerinde dusundukce daha da artiyor bu sevgi en azindan benim icin oyle oldu ki izlememin uzerinden 3 gun gecmis bulunuyor.bi de bu adam* her zaman samimi ve o kadar gercekci yaklasiyor ki duygulara bayiliyorum.bence bir duygu anini oyuncuyu hic konusturmadan,isikla,kamerayla en guzel yansitan adamlardan biri.
(obscure59 - 18 Ağustos 2011 02:29)
az laf çok his. herkesin bir sığınağı olmalı. lö tebrikler ozoncan!
(ya iste boyle senden naber - 12 Eylül 2011 16:14)
françois ozon imzalı bir "tutunamayanları anlama" ayiniinsan uzmanı ozon, birbirinden farklı biçemde filmler çekse de en iyi yaptığı şey olan insan ruhunun derinliklerinde dolaşmaktan vazgeçmiyor ve le refuge ile karşımıza fiziksel ve duygusal açıdan yoksunlukla kıvranan karakterlerle çıkıyor.. --- spoiler ---ne aşk, ne uyuşturucu, ne umut, ne huzur, ne bebek, ne güven duygusu.. hiç biri mousse ve paul'deki boşlukları doldurmaya yetmiyor.. muhtemelen louise'in de dolduramazdı. neyin onları mutlu edebileceğini tam olarak bilmeyen, hep bir sevgi, güven, aidiyet arayışı içinde uçurumdan yuvarlanan bireyler onlar.. yazının başında dediğim gibi aslında tam teşekküllü birer tutunamayanlar..ozon bize mükemmel karakterler ve mükemmel bir atmosfer yaratmış. öyle ki öykünün içinde gezinebiliyoruz, kurgusal ve karakterlerdeki duygusal boşlukları doldurabiliyoruz.. şimdi ben de öyle yapıcam ve le refuge'e bahsettiğim yoksunluk hissi üzerinden bir okumayla yaklaşıcam..--öncelikle mousse'un louise'i deli gibi sevmiş olduğunu hiç sanmıyorum. tıpkı çocuğu, louise'ye aşkının bir meyvesi olduğu için doğurmak istediğini sanmadığım gibi.. bebek mousse'un arayışlarından, tutunma çabalarından biri sadece. cafede yanına yaklaşıp onu evine davet eden adamla gitmesi gibi yani.. ya da barda gencecik bir çocuğa askıntı olması gibi.. ya da kullandığı şurup gibipaul daha umarsız. aynı boşlukta süzülüyor. bunu yaparken homoseksüel tutkularından güç alıyor ama mousse ile benzer duygusal eksikliklerin sızısını her yerinde hissettiği çok belli. mousse'un ilk sahnede serge'ye, paul'un eşcinsel olduğunu söylerken, bunu tamamen kafasından atmış olduğunu sanıyorum. paul'un gerçekten eşcinsel olduğunu serge'in gece onunla yatmış olduğunu öğrendiğinde fark ediyor bana kalırsa..paul'un de cenaze gününde mousse'u ilk gördüğü andan itibaren ona duyduğu ilgiyi, üvey abisi* louise'yle muhtemelen yaşamış olduğu birlikteliğe* ya da olası bir platonik aşka bağlayıp olayı olduğu gibi le fate ignorantiye bağlardım ama konuyu çok yormak istemiyorum. benim öyküyü dolduran parçalarım bende, sizinki sizde kalsın ;) sebebi her ne ise de bu ilgi, bu aşk yarısı, bu çekim filmin ana dinamiğini oluşturuyor. paul de mousse da öyle eksik, öyle muhtaç ki, hiç bir işe yaramayacağını bilsek de, sanki sarılsalar çok güzel olacakmış gibi hissediyoruz .. bu his de bu yoksunluktan bizim payımıza düşen şey olmasın?--filmin sonunda mousse'un bebeği paul'e bırakıp gitmesi de beni hiç şaşırtmadı. önceki yaptığı tonla saçmalık gibi.. mousse'un hayatında hiç bir üstün anlam yok çünkü. ve eline geçen her anlamı da kayboluşunda sürüklenirken harcıyor..--- spoiler ---bahsettiğim nüve ve karakterlerin de bana feci şekilde stranger than paradise'ı hatırlattığını söylemeden geçemicem.. final de malum zaten..bu arada izleyen herkesin çok beğendiği louis ronan choisy aslında oyuncu değil, şarkıcı ve müzisyen. le refuge'de oynadığı tek film. filmin harikulade soundtrack'ini de yine kendi bestelemiş. dinlemeyen kalmasın enfes bir parça..son olarak da şunu demeden edemicem; isabelle carre, sen ne güzel bir kadınsın ya......8,5/10
(peterpann - 31 Temmuz 2013 19:18)
Yorum Kaynak Link : le refuge