• "ing. kasabamız. x files bölümlerinden biri. yamyamlık sayesinde genç kalmayı başaran bir kasaba,creutzfeldt jacop hastalığının hışmına uğrar."
  • "kalda lise 1 ing. literature dersinde okutulan,insani dilinden sken bi oyun.(bkz: hey gidi)"
  • "scully'nin ölüme en çok yaklaştığı bölümlerden biri. mulder biraz gecikseydi, kelle sepete düşecekti."
  • "the x-files'ın 2. sezonunun 24. bölümü. frank spotnitz'in yazdığı ilk stand alone x-files bölümüdür."
  • "bu sene istanbul universitesi devlet konservatuvarı tiyatro bölümü tarafından bizim şehir adı altında başarılı şekilde sahnelenen oyun..."
  • "çarşamba günü saat 13.00'da ve perşembe günü saat 10.00'da aaalde oynanıcak olan oyun."
  • "bir de buna (bkz: the skin of our teeth)"
  • "fakültelerde ders materyali olarak okutulan, sınavlarda dil incelemesi yaptırılan, insanın içeriğinden uzaklaşıp saçma şeylere yoğunlaşarak eserin kendisinden tiksinmesine neden olunan oyun."
  • "emily: oh, earth, you're too wonderful for anybody to realize you. do any humanbeings ever realize life while they live it?stage manager: no... the saints and poets, maybe, they do some."




Facebook Yorumları
  • comment image

    osi'nin free albümünün 11. şarkısı.

    sözleri:

    ok hey i'm going outside
    you can put the plate back on the shelf
    and it's cold though the snow isn't falling
    the neighbor can speak for itself

    and the cold hard look in your eyes
    is more than a line in the sand
    when the truth gets hard to imagine
    the hours get harder to stand

    he's a seasick terminal passenger
    singing this song to himself
    'till the store bought soul on his skeleton
    sinks into somebody else

    he's a see saw
    calm in the storm
    a hurricane after the war
    when he drinks all blood you can offer
    he still wants more

    landing planes
    and rumbling trains
    are shaking the ground in our town again

    thought it twice
    and kicking the ice
    i got turned back around and singing
    everything's gonna be fine
    i'm sure that we'll both be

    ok hey i'm backing outside
    just put the plate back on the shelf
    and it's cold though the snow isn't falling
    the temperature speaks for itself

    it's a moonlit reason to quit
    and nobody answers the phone
    but if there's still blood left in your body
    i'll come back home


    (kareem - 9 Ekim 2006 17:40)

  • comment image

    başarısını kuzeyde bir yer dizisinin son bölümünde kapanış şarkısı olarak yayınlandıktan sonra elde etmiş, bu dizi için özellikle yazıldığı düşünülen iris dement şarkısı

    and you know the sun's settin' fast,
    and just like they say, nothing good ever lasts.
    well, go on now and kiss it goodbye,
    but hold on to your lover,
    'cause your heart's bound to die.
    go on now and say goodbye to our town, to our town.
    can't you see the sun's settin' down on our town, on our town,
    goodnight.

    up the street beside that red neon light,
    that's where i met my baby on one hot summer night.
    he was the tender and i ordered a beer,
    it's been forty years and i'm still sitting here.

    but you know the sun's settin' fast,
    and just like they say, nothing good ever lasts.
    well, go on now and kiss it goodbye,
    but hold on to your lover,
    'cause your heart's bound to die.
    go on now and say goodbye to our town, to our town.
    can't you see the sun's settin' down on our town, on our town,
    goodnight.

    it's here i had my babies and i had my first kiss.
    i've walked down main street in the cold morning mist.
    over there is where i bought my first car.
    it turned over once but then it never went far.

    and i can see the sun's settin' fast,
    and just like they say, nothing good ever lasts.
    well, go on now and kiss it goodbye,
    but hold on to your lover,
    'cause your heart's bound to die.
    go on now and say goodbye to our town, to our town.
    can't you see the sun's settin' down on our town, on our town,
    goodnight.

    i buried my mama and i buried my pa.
    they sleep up the street beside that pretty brick wall.
    i bring them flowers about every day,
    but i just gotta cry when i think what they'd say.

    if they could see how the sun's settin' fast,
    and just like they say, nothing good ever lasts.
    well, go on now and kiss it goodbye,
    but hold on to your lover,
    'cause your heart's bound to die.
    go on now and say goodbye to our town, to our town.
    can't you see the sun's settin' down on our town, on our town,
    goodnight.

    now i sit on the porch and watch the lightning-bugs fly.
    but i can't see too good, i got tears in my eyes.
    i'm leaving tomorrow but i don't wanna go.
    i love you, my town, you'll always live in my soul.

    but i can see the sun's settin' fast,
    and just like they say, nothing good ever lasts.
    well, go on, i gotta kiss you goodbye,
    but i'll hold to my lover,
    'cause my heart's 'bout to die.
    go on now and say goodbye to my town, to my town.
    i can see the sun has gone down on my town, on my town,
    goodnight.
    goodnight.


    (karma - 28 Şubat 2010 23:30)

  • comment image

    --- spoiler ---
    en başta izleyiciyi/okuyucuyu sıkan thornton wilder oyunu. oyun ilk perdede hayatın sıradanlıklarını anlatıyor, aynılığını, bir kasabada yaşayan birbirine benzer insanların sıradan yaşamını. önce bu oyunun size zaten bildiğiniz şeyleri anlattığını düşünüp sıkılılabilirsiniz, hatta sıkılıyorsunuz. fakat okumaya/izlemeye devam ettikçe yazarın bu havayı bilinçli bir şekilde yarattığını anlıyorsunuz. her insanın yaşamının önemli olduğunu, hayatımızdaki küçük anların önemini, bir daha asla 12 yaşında olamayacağımızı, hayatın mükemmel olduğunu ve coşkuyla yaşanması gerektiğini anlatıyor wilder. özetle bize bu 3 perdelik oyunda "celebrate life" diyor. hepimize doğuştan bir hediye verilmiştir, hayatımız. bir daha elimize geçmeyecek, o yüzden bunu doya doya yaşayın diyor.

    oyunun 3 perdesi bir çerçeve oluşturuyor. ilk perde doğumla başlıyor, ikinci perdede aşk ve evlilik var, üçüncü perdede tahmin edileceği gibi ölüm.

    yazar oyunda bize önce hepiniz aynısınız diyor. dünyanın her yerinde birileri ölüyor, birileri doğuyor, siz ölür ölmez birisi yerinizi alacak, sonraysa ama siz tek tek önemlisiniz diyor. hepiniz hayatınızın baş kahramanısınız.

    oyunun geçtiği grover's corner da oyunda önemli bir yere sahip, zaten oyunun baş kahramanı odur aslında. insanlar gider, gelir kasabaya ama kasaba aynı kalır.
    ---
    spoiler ---

    yılar sonra gelen edit: böyle de daldan dala atlayan bir entry olmuş bu. toparlayamadım.


    (chomsky - 7 Ağustos 2004 00:17)

  • comment image

    iş işten geçmeden günlük hayatın detaylarından haz almayı bilin ki yarın birgün ölüp gittiğinizde sıradan bir herhangi ana geri dönebilmek için ahlanıp vahlanmayın der eserin altyazısı. 'sanki önünde yaşayacağın sonsuz bir hayat varmışçasına sağır ve körsün ey seyirci, silkin, kendine gel, hayat çok kısa!' diye oyun boyunca bas bas bağırırken anlatıcı, zamanın, yiyip bitirdiği her bir yaşın ardından daha da güçlenip hızlandığının, iyice canavarlaştığının bir defa daha farkına varır, emily gibi mezarınızda 'ah, nasıl da bihaberler yaşadıkları anın mucizeviliğinden..!' diye sızlanacağınız anı düşünürsünüz koca bir yılın daha bitimine beş güncük kala.


    (agnes de cervantes - 26 Aralık 2004 23:06)

  • comment image

    fakültelerde ders materyali olarak okutulan, sınavlarda dil incelemesi yaptırılan, insanın içeriğinden uzaklaşıp saçma şeylere yoğunlaşarak eserin kendisinden tiksinmesine neden olunan oyun.


    (shirak - 26 Aralık 2004 23:10)

  • comment image

    thornton wilder'ın 1938 de yazdığı, kendisine pulitzer ödülü kazandıran oyunu.olaylar new hampshire'da grover's corners adlı kasabada 1901'de başlar, 1913'e kadar 3 perde halinde atlaya atlaya devam eder.bu dönem birinci dünya savaşı öncesine tekabül eden amerika'nın henüz masum olarak görüldüğü zamandır, öykü bu sakin kasabada yaşayan emily webb'in sakin yaşamı ve daha genel olarak hayat memat hakkındadır.anlatıcı vardır oyunda; seyircilerle diyaloğa giren -tabii ki konuşan seyirciler gerçek değildir- bir anlatıcıdır bu; çeşitli açıklamalarda bulunur, kasabayı, ortamı tarif eder, aradan geçen zamanda olan değişimlerden bahseder.adı günlük yaşam olan ilk perde 1903 te başlar; adından tahmin edebileceğiniz gibi pek önemli birşey yoktur bu bölümde, sadece ve sadece günlük yaşam vardır, karakterleri tanıtma amaçlı sıradan diyaloglardan oluşur; ikinci perde 1904'te başlar, adı sevi ve evliliktir.bu zaman diliminde emily liseden mezun olmuştur, sonra da evlenir sevdiceğizi george gibbs ile.yine bir hayat ve hikayesi durumu söz konusudur bu perdede, fakat bu sefer anlatıcı oyunu keserek işi biraz daha felsefik meselelere yaklaştırır.3. perdede ise tarih artık 1913tür, kasaba ve çevresinde bazı değişimler ve hafif bozulmalar başlamıştır.bu perde en güzel bölümüdür oyunun; emily'nin ölmesi ve diğer ölülere katılmasıyla o ana kadar pek bir olayı olmayan, niye bir klasik olduğunu anlamanın pek mümkün olmadığı oyun ilginçleşiverir, thornton amca gerçek anlamda coşar ve enfes, hani quote edilesi denir ya, o cins cümleleri sıralayıverir.oyun o noktada kopar, vay be dedirterek sona erer.
    thornton amcanın belki de en sevilen oyunudur bu, başta dediğim gibi bir de ödül kazandırmıştır.


    (zoti - 19 Aralık 2001 02:47)

  • comment image

    yabancılaştırma efektinin * çok iyi kullanıldığı bir oyundur.
    oyuna sürekli müdahale eden sahne yönetmeni, hem oyuna yön vermekte hem de izleyicilerin ayık olması hususunda oldukça büyük bir rol oynamaktadır.


    (aditia - 25 Ocak 2006 02:48)

  • comment image

    emily: oh, earth, you're too wonderful for anybody to realize you.
    do any humanbeings ever realize life while they live it?

    stage manager: no... the saints and poets, maybe, they do some.


    (agnes de cervantes - 28 Nisan 2006 13:11)

Yorum Kaynak Link : our town