Facebook Yorumları
  • comment image

    ben sherwood'un 2009 basımı, lisa gardner'ın aynı isimli romanıyla karıştırılmaması gereken kitabı. hayatınızı kurtarabilecek sırlar ve bilgileri içeren bu kitap 383 sayfa soluksuz okunuyor. cebimde kalan son ingiliz sterlini ile heathrow'dan aldığım kitabı lufthansa ile munich aktarmalı geldiğim için türkiye'ye gelene kadar bitirdim diyebilirim.

    hayatta kalmanın çoğu zaman tesadüf olmadığını, hayatta kalanların çoğu zaman tesadüfler eseri hayatta kalmadıklarını anlatan kitap uçak yolculuğundan korkan sherwood'un araştırmalarını derlemesiyle oluşmuş. bu bağlamda uçak yolculuklarından korkanlar varsa şiddetle okumasını tavsiye ederim.

    başka bir çok konuda kurtulma hikayelerini anlatarak öğütler veren kitap uçak kazalarında kurtulmak için 90 saniye olduğunu söylüyor. daha fazla sürelerde uçağın alev alması halinde kabin içi sıcaklık 2000 dereceye ulaşabiliyor ve patlamalarla birlikte enkaz bir cehenneme dönüşüyor.

    90 saniye dışında +3, -8 dakikalık süreden bahsediyor kitap. işte bu toplam 11 dakikada gerçekleşiyor uçak kazalarının %80'i. yani kalkıştan 3 dakika sonrası ve inmeden 11 dakika öncesinde. bu da bir anlamda bize kazaların bir çoğuna kule (atc: air traffic control), pist, pilotaj hatalarının sebebiyet verdiğini gösteriyor.

    peki bu bize neyi anlatıyor? yani kazaların %80'i düşük irtifalarda ve düşük hızlarda gerçekleşiyor. bu, eğer etrafınızı izliyorsanız ve her türlü ihtimale karşı hazırlıklı iseniz sanıldığının aksine çarpma anında ölme ihtimalinizin düşmesi, kurtulma ihtimalinin artması anlamına geliyor.

    bu nedenle uçağa binmeden veya uçakta sarhoş olunmaması hayati önem arzediyor. aynı şekilde uyku hapı gibi uyku yapıcı hapların içilmemesi, ipod kulakta yüksek sesle müzik dinlenilmemesi, uçak kalkış ve iniş sırasında uyunmaması… ne yani siz müzik çalarların kapatılmasını uçağı etkileyecek diye mi sanıyordunuz? yoksa koltukların dik hale getirilmesinin uyuyorsanız sizi uyandırmak için olduğunu da mı bilmiyordunuz? sevgili dostlar, bütün bunlar ilk 3 ve son 8 dakikada bir kaza olması halinde hiç bir emir ve talimat gelmeden tabanlara kuvvet kaçmaya hazır olun diye yapılıyor.

    bir başka araştırmaya göre başkalarına yardımcı olacağız diye daha az dikkat ettikleri için host veya hosteslerin %45'i çarpma anında yolculara yardımcı olamayacak hale geliyorlar. yani kaza olması halinde %50 ihtimalle kendiniz, kendi kararlarınızı vermek ve kendi yolunuzu bulmak zorundasınız. bu nedenle uçağa bindiğiniz andan itibaren alıcı gözlerle kaçış planınızı yapmanız öneriliyor. çünkü bu kaza sırasında düşünme ihtiyacı olmadan hareket etmenizi sağlayacak ve süre kazandıracak. ne yazıkki bugün gelinen noktada biletinizi alıp havaalanına adımızı attığınız anda yolcuları güvenlik nedeniyle pasifleştiren, her yapılacak veya yapılmayacak şeyi belirlemiş bir sistemin olması ne insanı bilinç altında kaza anında da buna itiyor. kaza sonrası pasif kalmak demek çoğu zaman ölümle eş anlamlı.

    ne planlamalı? öncelikli olarak acil çıkış kapılarının yerine dikkat etmeli. kaç sıra ilerinizde veya gerinizde bunu saymalısınız. çünkü kaza anında içeriyi hiç bir şeyi görmemenize neden olacak bir duman kaplamış olabilir. bu durumda koltukları sayarak çıkışın yerini bilebilirsiniz. aslında sadece bir çıkışın yerini bilmekte yeterli değil. başka bir plana da ihtiyacınız olabilir. çünkü size en yakın olan acil çıkış bozuk olabilir, sıkışmış olabilir, o taraf alev almış olabilir. bu durumlarda alternatif çıkış planını uygulamak zorunda kalabilirsiniz. işte burada hayatta kalan insanların ortak bir özelliği önem kazanıyor. alışkanlık haline getirilen davranışlar. yani farkında olmadan, alışkanlık nedeniyle nereye girerseniz girin, hangi araca binerseniz binin bir acil durum planı yapar haline gelmek.

    aklımda kalan bilgilerden biri şu. kapıda bizi karşılayan host veya hosteslerin amaçlarının kibarlık, nezaket vs.. değil yolcuların profilini çıkarmak olması. öncelikle uçmak için fiziksel olarak yolcu yeterli kapasiteye sahip mi, herhangi bir uyuşturucu veya sarhoş edici maddenin etkisi altında mısınız, terörle ilgili olabilecek şüpheli davranışlarınız var mı, abp'lerden (able-bodied passenger) misiniz? yani acil bir durumda kimlerden yardım isteyebilirler.
    abp'ler genelde yalnız seyahat eden yolcular.' bunlar dikkatli, sağlıklı ve fiziksel olarak iyi durumda olanlar. sizi şaşırtabilir ama host veya hosteslerin asli görevi uçakta bizlere içecek servisi yapmak veya battaniye, yastık getirmek değil, bizi her koşulda güvende tutmak. tabiki başka etmenler de mevcuttur ama bu nedenle genelde kabin amirleri dışında genç, sağlıklı ve fiziksel olarak iyi durumdalar. farkedin veya farketmeyin ama uçağa adımınızı attığınız andan itibaren sizi izliyor, bir problem yaşanması halinde yardım edip edemeyeceğinizi veya problemin ta kendisi olup olmayacağınızı anlamaya çalışıyorlar.

    kimler kurtuluyor sorusuna herkes genç sağlıklı erkekler cevabını verebilir. federal aviation administration'ın (faa) 2352 farklı insanla yaptığı tatbikat sonuçlarına göre yaş, cinsiyet ve faa'in kibarca söylemeye çalıştığı gibi bel çevresi ölçüsü kurtulma ihtimallerini belirleyen etmenler arasında. incelemelerini yöneten cynthia corbett'e göre enkazdan çıkma sürelerini %31 oranında kişilerin karakteri etkiliyor. yani fiziksel durumla beraber zihinsel hazırlık kimin kurtulup kurtulmayacağını belirleyen şeylerin başında geliyor.

    %35-40 oranında insanların enkazdan çıkmalarını geciktiren şey böyle durumlara karşı olan deneyimsizlik ve uçaklarla ilgili pek bilgi sahibi olunmaması. yani daha az uçan yolçular pek ne yapacaklarını bilemiyorlar kaza anında. tabi bu çok fazla uçağa binenlerin daha avantajlı olacaklarını düşündürüyor ama ne yazıkkı öyle değil. bu tür yolcular en kötü sonuçlara sahip olanlar. çok fazla uçağa binen yolcuların dezavantajı bir noktadan sonra herşeyi bildiklerini düşünerek artık güvenlik uyarılarını dinlememeleri ve daha az dikkatli olmaya başlamaları. (bkz: ikarus sendromu) kibirleniyorlar ve ne uyarı dinliyorlar ne de kartları okumaya başlıyorlar. çünkü o sırada onlar için en önemli şeyler hisse senetlerini kontrol etmek, gazetelere göz gezdirmek veya e-postalarını okumak. onların aksine yeni yolcular tüm uyarıları dinliyor ve kartları kontrol ediyorlar. bu ise onların kurtulma yolunda en büyük avantajları.

    faa'ye göre yanlış bilgiler de yolcuları en çok öldüren şeyler. mesela bir çok yolcu kabin basıncının kaybolması halinde oksijen maskeleri olmadan 1 saate kadar dayanabileceklerini sanıyorlar. oysa bu süre 1 dakika bile değil, saniyeler. yine bir çoğu yanan bir uçaktan çıkmak için 30 dakikaları olduğunu düşünüyor. ama bu süre sadece 90 saniye.

    süre kısıtlı olduğu için oturulan yer de çok önemli. türklerin nedense hep öne oturmayı sevmek gibi bir alışkanlığı var. ancak uçakların arka tarafları daha güvenli. 2007'de popular mechanics 1971'den beri meydana gelen kazaları inceleyerek bir istatistik yayınlıyor. buna göre ne kadar arkaya oturursanız, kurtulma oranları o kadar artıyor. bir araştırmaya göre en arkada oturuyorsanız en önde oturanlara göre kurtulma şansınız %40 daha fazla. inanabiliyor musunuz? aynı kaza, aynı uçak ama ihtimal %40 fazla. popular mechanics'e göre en arkada oturanların kurtulma oranı %69, kanat üzeri ve önündekilerin %56, en ön yani o çok gözünüzün düştüğü business class, vip %49. pencere kenarındakilerin kurtulma oranı %58, koridordakiların %64.

    peki uçakta nereye oturmalı? aslında nereye oturulduğu değil, bir çok durumda çıkışla aranızda kaç sıra olduğu daha önemli. bu bağlamda çıkışa 5 sıradan daha fazla uzağa oturmamaya çalışın. bu istatistiğe greenwich üniversitesinden 105 uçak kazasını ve toplam 1917 kurtulan yolcu ve 155 mürettebatın kaza sırasında oturduğu yerleri inceleyen ed galea ulaşmış. ona göre kurtulma ihtimali en yüksek olanlar ya çıkışın yanında ya da en fazla bir sıra uzağında oturanlar.

    bir çok yolcuyu öldüren şey ön yargılar. uçak kazalarında kurtulunmaz ön yargısı. bu nedenle uçak kazalarından kurtulan insanlar hep aynı şeyi anlatıyorlar: herkes koltuklarında hareketsiz bir biçimde oturuyordu. çünkü yaşanan şokun etkisi ile insanlar ne yapacağını bilemiyor. baygın veya yaralı olmadıkları halde orada oturuyorlar ve birilerinin onlara sanki bunun bir şaka olduğunu söylemesini, ya da acilen dışarı çıkmaları gerektiğinin söylenmesini bekliyorlar. işte uçak patlamadan, alev almadan 90 saniye içerisinde bu şoku atlatıp dışarı çıkabilenler kurtuluyor.

    new york times'ta yayınlanan mit profesörü arnold barnett'in araştırmasına göre uçak kazalarında %100 ölünür ön yargısını oluşturan sebep uçak kazalarının hiv/aids, araba kazaları, kanser, kalp krizi ölümlerine göre %60 daha fazla ön sayfalarda yayınlanması.

    barnett şu soruyla araştırmasına başlıyor: "bir sonraki uçuşta ölme ihtimalim nedir?"
    uçuş sayılıar, kaza sayıları ve ölenlerin sayıları dikkata alındığında bu ihtimal onaltı milyonda bir. yani 1/16.000.000. bu şu demek: eğer bundan sonraki 164.000 yılda her gün uçarsanız ihtimal size geliyor.

    ister inanın, ister inanmayın uçak kazalarında kurtulma oranı %95.7. evet, evet, %100 ölünür sandığınız uçak kazalarında kurtulma oranı %95.7. (1983 ve 2000 arasında gerçekleşen kazalarda). 53.487 yolcu bu kazalara karıştı ve 51.207'si kurtuldu. bu kazalardan %26'sı çok asli hasar, anında ölüm, patlama gibi en ağır şartları barındırıyor. bu çok ciddi kazalarda bile kurtulma oranı %76.6. bu bize en kötü kazalarda bile yolcuların 3/4'ünün kurtulduğunu gösteriyor. avrupa taşıma güvenlik konseyine göre ölümlerin %40'ı aslında engellenebilir olanlar. yani 15.000 ölümden, 6000 tanesi aslında kurtulabilecekken ölüyor. mesela uçak düşmüş, kazanın, çarpmanın etkisi ile değil yanarak veya dumandan zehirlenerek ölmüşler. yani onları öldüren şey mutlaka öleceklerini düşünmeleri.

    umut ey dostlar. umut bizi yaşatan şey. biraz da hazırlıklı olmak.

    iyi okumalar.


    (epistemofili - 11 Mart 2014 02:10)

Yorum Kaynak Link : the survivors club