Monamour ' Filminin Konusu : Nadja Wegfahrt büyükbabası Ahmed'i sadece onun hakkında anlatılanlardan tanımaktadır. Onunla kişisel hiçbir bağı olmamıştır. Büyükbabası Cezayir'de, Nadja ise Almanya'da yaşamaktadır. Ahmed, 19 yaşındayken anavatanı olan Almanya'dan ayrılmak zorunda kalmıştır. İki uzak ama yakın insan arasındaki bağ yeniden kurulabilecek midir?
L'uomo che guarda(1994)(5,7-2564)
Paprika(1991)(5,7-2714)
La chiave(1983)(5,5-2248)
Q(2011)(5,5-6126)
Tra(sgre)dire(2000)(5,5-4592)
Così fan tutte(1992)(5,3-3769)
Senso '45(2002)(5,2-1466)
Fermo posta Tinto Brass(1995)(5,2-1143)
Monella(1998)(5,2-3106)
Fallo!(2003)(5,1-2147)
Miranda(1985)(5,0-1883)
Kick the Cock(2008)(3,9-335)
ömrü hayatımda izlediğim en erotik şey, o nasıl muhteşem hatlardır öyle, muazzam.
(tenbel teneke - 17 Kasım 2013 00:00)
2006 yılı yapımı tinto brass filmi. (bkz: anna jimskaya)(bkz: anna jimskaia)
(festina - 29 Mart 2018 23:49)
2006 yapımı olan ve tinto brass'ın muhtemelen ölmeden önce yaptığı son filmdir.çekimlerden midir nedir bana rüya gibi gelen bir filmdir.anlamsız bir gariplik hissedersiniz film boyunca.david lynch filmleri gibi biraz sanki.karakterler hakkında hiçbirşey bilmeden filmi tamamlarsınız.genel olarak evliliğinde sorun olan bir kadının * çözüm arayışını izlersiniz tabiki tinto brass'ın bakış açısıyla. 7/10 verilebilir.
(toplamiyorumulankozalaklari - 29 Haziran 2019 22:55)
kadim dostum turgut’a.... (burayı italik yapma imkanız var mı, bir araştır)2005 yapımı bir tinto brass filmi. olağanüstü güzellikte bir film. inanılmaz. ha, bu aynı zamanda bir eğlence mekanının ismi ama bu o kadar da mühim değil. asıl film müthiş film!şimdi mekan ankara maltepe’de. kızılaydan tandoğan’a doğru giderken sağda. genelde yabancı bayanların ve türk erkeklerin rağbet ettiği sıcak mı sıcak bir ortam. içki fiyatları makul düzeyde. yalnız benim burayı ziyaret ettiğimde anlamadığım şey, aynı içkinin kadın müşterilere erkek müşterilere nazaran yaklaşık dört kat daha pahalıya satılması oldu. üzüldüm; durumu telafi etmek için garsondan kendi adıma istediğim içkileri gidip mağdur kadınların masalarına bırakıp kaçma girişimlerimin nöbetçiler tarafından engellenmesiyle daha da bir üzüldüm, üstüne hırpalandım. velhasıl kelam, burasının başarılı olabilecek işletmelerin kötü idarecilerin elinde nasıl da çuvalladığının tipik bir örneği olduğunu anladım. ha ben yine de ilgilenenler için irtibat bilgilerini de yazayım tam olsun:özkanlar turizm inşaat müh. ltd. şti.telefon : 816 23 42şimdi dönelim filme. baştan itiraf edeyim ben bu filmi altyazısız ve dahi dublajsız izledim. hayır, italyanca bildiğim falan yok yani sadece derdimi anlatacak kadar biliyorum. filmi birlikte izlediğim kadim dostum turgut da bu konuda çok iyi sayılmazdı. ayrıca, ikimize italyan sinemasının en gözde oyuncusu kimdir diye sorsan, tereddütsüz “cicciolina!” diye yapıştırırdık cevabı. hatta ünlü aktristin verona belediye başkanlığı seçimlerindeki kampanyasında kapı kapı dolaşıp krem şanti, kelepçe, kırbaç, takoz ve çekme halatı dağıttığımız ve meydanlarda “o senelerce verdi, şimdi sen ver ona!!” sloganlarıyla oy istediğimiz günler aklımıza düşerdi de hüzünlenirdik. en azından doğru ya da yanlış, ulaşılabilir ya da değil belli bir amaç uğruna mücadele ederdik o zamanlar. oysa şimdiki halimize bak, ayağımızda lescon marka halı saha ayakkabıları, altımızda bilekten lastikli eşofman altı, üstte enlemesine çizgili, göğüs cebinde sigara paketli tişörtlerle, yedinci sanat dostları olarak maltepe pazarına gitmek üzere evden fırlayıp, sonunda alacak film bulamayıp, 3 filmin 5 milyona satıldığı tezgahta kontenjanı tinto brass filmiyle dolduran halimize bakıp da üzülmemek için en hafif tabiriyle duyarsız, en ağır tabiriyle ise meymenetsiz olmak gerekirdi. gerçi dönüp turgut’a bakıyordum da... neyse, filme gelelim, dediğim gibi lisan konusunda karşımıza çıkan tüm handikaplara rağmen yine de anlamaya çalıştık filmi, anlamadığımız yerde durdurduk, geri alıp anlamaya çalıştık, sonra derin bir nefes alıp tekrar izlemeye koyulduk. hatta ben film bittikten sonra gözleri yarı kapalı tutmaya ve sürekli esnemeye çalışarak, turgut’a “ne o len uykun mu geldi?” diye sordurtup “evet abi yaaa feci yorgunum zaten” dedim de filmi bir kez daha anlamaya çalıştım arkasından ama o mühim değil. turgut’la birlikteyken ise filmde “si” dedi sineye çektik, “baçyo” dedi gol diye ayağa fırladık, “ravanelli” dedi “raveyli daba dubada ravanelli rap rup” diye eşlik ettik. sonra yeri geldi sustuk, gözlerimiz de sustu, film konuştu. filmde, isminin sonradan anna jimskaia olduğunu öğrendiğimiz vasat oyuncunun aynen memleketinin milli takımı gibi tekniğiyle değil fiziğiyle ön plana çıktığına kanaat getirdik. ancak, filmin tüm yükünün bu kadın tarafından çekilmesi, kendisine bu konuda hiçbir hemcinsinin destek çıkaması açıkçası canımız sıktı. ben bu kadın monamour’a gitse kesin içkisini pahalıya içmek zorunda kalır diye düşündüm. sonra ben ona yardımcı olayım, ucuza iki yudum içki içireyim diye çabalarken yine şuçlu olan ben olurdum. hah, saçmalığa bak, parasını ver, filmini al üstüne dayak ye. iyi be! şimdi sinirimden spoiler vercem...--- spoiler ---film en hafif tabiriyle bol sevişmeli, en ağır tabiriyle ise mikili bir film.ayrıca, yönetmenin filmin bir karesinde görünmesi takıntısına sahip olduğunu bildiğimiz tinto brass abimizi bu filmde de görmek mümkün. yalnız görünen yüzü değil bu sefer. neresi olduğunu söylemiycem. --- spoiler ---spoiler da bu kadar kısa olunca okunuyor, biliyorum. neyse, iyi seyirler...
(devam dercesine - 13 Haziran 2006 15:32)
ankara'da maltepe'de bulunan eski bir pavyonun adı. hala vardır, ama bir aralar, sanırım milliyetçi cephe hükümetlerinin girişimi ile isimler türkçeleştirilirken, m. anamur'a dönüşmüştü.
(monchhichi - 13 Haziran 2006 15:40)
Yorum Kaynak Link : monamour