Süre                : 1 Saat 19 dakika
Çıkış Tarihi     : 20 Nisan 1965 Salı, Yapım Yılı : 1965
Türü                : Korku,Bilim Kurgu,Heyecanlı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Alta Vista Productions
Yönetmen       : Roger Corman (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Robert Dillon (IMDB),Ray Russell (IMDB)(ekşi),Ray Russell (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ray Milland (IMDB)(ekşi), Diana Van der Vlis (IMDB), Harold J. Stone (IMDB)(ekşi), John Hoyt (IMDB)(ekşi), Don Rickles (IMDB)(ekşi), Morris Ankrum (IMDB)(ekşi), George DeNormand (IMDB), John Dierkes (IMDB), Kathryn Hart (IMDB), Jonathan Haze (IMDB), Vicki Lee (IMDB), Mathew McCue (IMDB), Cathie Merchant (IMDB), Dick Miller (IMDB), Barboura Morris (IMDB), Cosmo Sardo (IMDB), Jeffrey Sayre (IMDB), Bert Stevens (IMDB), Lorrie Summers (IMDB)

X (~ Man with the X-Ray Eyes) ' Filminin Konusu :
X, Avustralya’lı yönetmen Jon Hewitt tarafından yönetilen erotizm soslu bir gerilim filmi. Holly Rowe artık emekli olmak isteyen bir hayat kadınıdır. Son bir iş teklifiyle karşılaşan Rowe tesadüf eseri genç bir kaçak olan Shay Ryan ile tanışır. Birlikte buluşma yerine giden iki kadını hayatlarını sonsuza kadar değiştirecek, tuzaklarla dolu bir gece beklemektedir. Dünyanın en eski mesleği olan fahişeliğe dramatik ve gerilim yüklü farklı bir bakış açısı getiren bir yapım.


  • "zaman yolculuğu olduğundan kesin bishop reyizi de göreceğiz. o yoksa sikerim sizin zaman yolculuğunuzu."
  • "(bkz: gambit nerde orospu çocukları)"
  • "son fragmanında magneto, beşiktaş inönü stadı'nın yenilenmesi için yoğun bir çaba sarf ediyor."
  • "ing. x-men giden günlerim oldu."
  • "serinin en iyi filmlerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. x-men hayranı olan bünyemi fazlasıyla tatmin etmiştir. o bu değilde, kötülüğün kaynağı meğer bizim çaycı hüseyinmiş..."
  • "quicksilver'ın ağır çekim sahnesinde müzik dinlemeye çalışmasının anlamsız olduğu film. zira o kadar kısa sürede duysa duysa en fazla bir nota duyabilir. evet tam bir göt oğlanıyım."
  • "'sizin geçmişinizi sikeyim 'dememe neden olan film."
  • "çaycı hüseyin'in bilim adami olup sentinel tasarladigi filmdir ayrica."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    magneto sen nasıl bir orospu çocuğusun. ulan amcık herif milletin dünyanın parasını harcayıp aldığı ihale ile yaptırdığı koskoca stadın amına koydun aferin.

    ---
    spoiler ---

    onun dışında film şahane lafımız yok. ayrıca quiksilver adamsın.


    (lazarus zografos - 24 Mayıs 2014 01:14)

  • comment image

    gösterime girmesiyle birlikte koşa koşa gidip geceyarısı seansında izlediğim film. koşarak anca o saate yetişebildiğimden değil elbette, maksat liselilerin uyku saatini geçirmekti. en nihayetinde cuma gecesi olmasına rağmen liseliden arınmış salonun yarıya yakını doluydu, mevzubahis x-men olunca gerisini teferruat belleyen bir ben değilmişim diye sevindim açıkcası.

    ve en sonunda, x-men days of future past..
    çok bekledik bu günü, çok! hani nasıl söyleyeyim, the avengers filmini bile böylesi bir heyecanla beklememiştim. ilk göz ağrım x-men benim, yeri çok ayrı.

    salondaki koltuğumda yerimi aldığımda aklıma ilk x-men filmine gittiğim gün geldi. 14 yıl geçmiş aradan, zaman su gibi gerçekten de. 90'ların ilk yarısında gazetelerin biz çocukları eğlendirmek için ek olarak verdikleri dandik batman ve spider-man baskılarını saymazsak, hür irademle bakkala gidip satın aldığım ve okuduğum ilk çizgiromandır x-men. yıllar süren çizgiroman tutkumu başlatmıştır, aynı dönem fox kids kanalında yayınlanan çizgi filmi ile daha da bağlamış ve star wars, lord of the rings, doctor who gibi şaheserlerle tanışmamdan uzun zaman önce, hayatımda ilk defa bir fandom'a ait olmamı sağlamıştır. bu sebeple en yakın arkadaşımla ilk x-men filmini izlemeye gittiğimiz zaman dün gibi aklımda hala. wolverine ekranda ilk belirdiğinde verdiğim tepki, dövüş sahnelerinde dibimizin düşmesi, en ufak bir göndermede birbirimizin koluna asılmamız..

    14 sene sonra ilk defa bir x-men filmine benzer ölçüde bir heyecanla gittim, yeşilli wolverine t-shirt'ümü giyerek elbette. neticede beklenti muazzamdı, ya çok iyi olacak ya da önceki 1-2 filmiyle ocağına incir ağacı dikilen serinin tabutuna son çiviyi çakacaktı. yönetmen koltuğuna tekrar bryan singer'ın oturması, muazzam bir oyuncu kadrosuna sahip olması ve konusunu efsanevi days of future past sayılarından alması da beklentiyi iyice tavan yaptırmıştı.

    filme dair genel hükmü merak edenleri spoiler okuma zahmetinden kurtarmak için en son söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim: sonuç muhteşem! ve evet, şimdiye kadarki en iyi x-men filmi. bryan başardı!

    bundan sonra ağır spoiler, aman diyim.

    --- spoiler ---

    filmin adı ve konusu açıklandığında filmleri iyi kötü takip eden herkesin aklına aynı soru gelmiştir sanıyorum: devamlılık babında bu denli sıkıntı içerisinde olan seri, eski ve yeni x-men ekibinin bir araya geldiği böyle bir filmde daha fazla soruna yol açmadan nasıl kurtarılabilir? üstelik yönetmen singer önceki 6 filmin hepsinin birden geçerliliğini koruduğunu, hiç birinin retcon tanrılarının gazabına uğramayacağını söylemişken? cevabını singer yine bu filmle vermiş, "aha beyle" diyerek. elbette düzeltilmesi gereken çok fazla şey vardı ve singer'ın bu çabasıyla çiğneyebileceğinden büyük bir lokma ısırdığını söylemek mümkündü, ancak ilerleyen kısımlarda değineceğim ve esasen çok da büyütmeye gerek olmayan birkaç mevzu dışında başarılı olmuş diyebilirim.

    bundan üç yıl evvel x-men first class filmi ilk çıktığında, çoğu kimse gibi ben de serinin reboot edildiğini ve orjinal kadroyu bir daha göremeyeceğimizi düşünmüştüm. ancak filmdeki çok küçük bir sahne, şu wolverine'ın xavier ve magneto'ya siktiri çektiği (ve cevabını 3 yıl sonra bu filmde aldığı), aklıma bir adet "acaba?" yuvalanmasına sebebiyet vermişti. tevekkeli değilmiş, days of future past hikayesini sinemaya uyarlayıp hem hayranlara harika bir hikaye izletme hem de geçmişin hatalarını düzeltme yoluna gitti yapımcılar. ne de iyi yaptılar.

    bu noktada itirazlar yükselmeden belirteyim hemen, dört dörtlük bir hikaye (veya uyarlama) değil karşımızdaki. böylesine uzun süre devam etmiş ve özellikle devamlılıkta bu kadar boka batmış bir serinin en güncel halkası olarak, önceki filmlerden kalan kamburunu ne kadar gizlemeye çalışsa da hissettiriyor. buna ek olarak filmin ikinci yarısında yaşadığı tempo sorunları, neredeyse anti-climatic denilebilecek final sekansı (son birkaç dakikayı bunun dışında tutuyorum), bazı olay ve kişilerin yalnızca öyle uygun görüldüğü için orada olmaları ve gerekli izahatların kısmen es geçilmiş olması filmin ana problemleri. buluttan nem kapmak gibi olmasın ama bunları belirtmek lazım, yoksa burda paragraflar süren bir "kitty pryde nasıl milleti geçmişe gönderebiliyor" tartışmasına girebiliriz.

    filmin nezdimde en başarılı olduğu husus, first class ekibi ve orjinal kadroyu fevkalade bir şekilde birbirine bağlamış olması. öyle ki, film bir açıdan bakarsan first class'ın devamı, diğer açıdan x-men the last stand ve the wolverine filmlerinin seriyi bıraktığı noktadan devam ediyor. geçişlerde kesinlikle yabancılık çekmiyor izleyici, tek ortak noktası wolverine olan iki ayrı zaman çizgisini takip ederken genç xavier'ın hakitaten de patrick stewart'ın gençliği olduğuna ikna oluyorsun ve hikaye o kırılma noktasından sonra kendi kendine akıyor zaten. daha ötesinde bir ikna çabasına da lüzum kalmıyor. evet, bu karakterlerin hepsi aynı devamlılığın birer parçası, dedirtiyor.

    senaryo orjinal days of future past hikayesinden yalnızca ana fikri almış, geri kalan herşey oldukça farklı. çizgiromanlarda kitty pryde, çizgifilminde ise bishop'ın üstlendiği rolde bu kez wolverine var ve geçmişe gitmek için neden onun seçildiği gayet mantıklı bir şekilde açıklanıyor. amaç diğerlerinde olduğu gibi geçmişi değiştirmek ve gelecek felaket günlerine mani olmak, fakat işler bahsi geçen diğer yapımlarda olduğu kadar basit değil. denklemde magneto'nun bu denli ağırlıklı bir şekilde yer alışı her şeyi değiştiriyor en basitinden. sanırım bu noktada şunu söyleyebiliriz, böyle bir karakter kalabalığında wolverine katalizör, mystique (ve kısmen kitty) kilit, magneto ise bir nevi joker rolleri ile ön planda. ancak filmde bir başrol varsa bu kesinlikle genç xavier. bütün hikaye onun inancını geri kazanması üstüne kurulu, ve bu anlamda oldukça başarılı bir tercih yapıldığını söyleyebilirim.

    james mcavoy genç professor x rolü ile bütün serinin en iyi oyunculuklarından birini çıkarmış. özellikle gelecek versiyonuyla irtibat kurduğu sahneler inanılmazdı, beklediğim her şey ve daha fazlasıydı. fragmanda gördüğümüz andan itibaren merak ettiğim tekrar yürüyebilme mevzusunu da, azcık zorlamış olsalar da mantıklı bir eksene oturtmuşlar. erik ile aralarındaki kimya bu filmde de tutmuş, uçaktaki tartışma ve birbirlerini karşılıklı suçlama sahneleri çok iyiydi. x-men first class filmi eleştirisinde şöyle bir cümle kurmuştum: "adamımsın charles! ancak ne yazık ki, evet, erik haklı beyler". bu filmde ibre tersine döndü, charles ulan! mcavoy'un seriye katacağı çok şey var daha, eksik olmasın başımızdan.

    michael fassbender genç magneto olarak bir önceki filmde yarattığı karakterin üstüne koyarak ilerliyor. daha iyi bir magneto düşünemiyorum açıkcası, özellikle final sekanslarındaki oyunculuğuna ve düşman bellediklerine bakarken gözlerinde beliren nefrete hayran olmamak elde değil. senaryo gereği first class filmindeki kadar ağırlıklı olarak yer almıyor belki filmde ancak onu izlemek her zaman büyük keyif.

    jennifer lawrence mystique rolünde ilk filme göre çok daha fazla ön planda, bahsettiğim üzere kilit karakter. tüm hikaye onun tercihleri üzerinden şekilleniyor diyebiliriz. lawrence son yıllarda gereğinden fazla popüler olmuş olabilir ancak bu iyi bir oyuncu olduğu gerçeğini değiştirmiyor, ağır makyaj altında bile her türlü hissiyatını kolaylıkla hissettirdi. orjinal üçlemedeki gibi ellerinden ziyade ayaklarını kullanarak yer aldığı dövüş sekansları pek güzeldi. son sahnelerde william stryker'ın yerine geçmesiyle olayların akışını bir kez daha kökünden değiştirecek sonraki filmler nezdinde, wolverine'in hikayesinde nasıl bir rol alacak bekleyip göreceğiz.

    evan peters ilk açıklandığında "allaaah" dedirtmiş, kostümünü ilk gördüğümüzde ise "bu ne amk" tepkisini verdirmiş insan olarak quicksilver rolünde harikuladeydi. filmde çok fazla yoktu fakat rol çaldı resmen, en eğlenceli kısımlar onun yer aldıklarıydı. hele ki bir pentagon'dan adam kaçırma sahnesi var, hani görsellikte ve sahne tasarımında x-men 2 filminin nightcrawler eşliğindeki açılış sekansı ile kapışır ölçüde. sonlara doğru kucağında kız kardeşi (scarlet witch? polaris?) olduğunu tahmin ettiğimiz bir çocuk ile oturuyor görünmesi de gelecek filmlerde yer alması için bir umut oldu, ki muhtemelen alacak da. the avengers age of ultron filminde aynı karakterin farklı bir versiyonunu canlandıracak aaron taylor-johnson'a büyük iş düşüyor gerçekten de.

    peter dinklage filmin gizli başrollerindendi. kötü adam olarak fazla görünememiş de olsa oldukça başarılıydı, homo superior ırkına karşı beslediği merakla karışık nefreti güzel yansıttı. o bıyıklı enteresan tiple bile paçalarından karizma akıyordu lan adamın. daha fazla görünmesi mümkün olsa keşke serinin ileriki filmlerinde, doyamadık.

    patrick stewart ve ian mckellen üstadları, özellikle de genç versiyonları ile bir arada izlemek tarifsiz bir keyifti. x-men the last stand sonrası bir daha görünmezler derken geri dönmeleri isabetli olmuş, zira harikaydı ikisi de. rollerini bu filmle birlikte artık kesin olarak mcavoy ve fassbender'a devretmiş olmaları burukluk yarattı biraz ama neyse ki prof x ve magneto emin ellerde.

    halle berry hatunu storm olarak bir kez daha gördüğüme bu kadar sevineceğimi söyleseler inanmazdım herhalde. devamlılık esastır, atsan atılmaz satsan satılmaz, fakat az repliği olmasına rağmen özellikle de saç kesimiyle beğendim bu filmdeki halini.

    bununla birlikte iceman, havok, bishop, warpath, toad, beast, shadowcat, colossus, sunspot ve özellikle blink, kısa rolleri ile şereflendirdiler. her birini, özellikle orjinal kadroda yer alan x-men üyelerini tekrar görmek çok güzeldi. filmde bir miktar harcanmış gibi görünen bishop'ın varlığı bile days of future past hikayesine (çizgifilmden) aşina olanlar için güzel bir dokunuştu. gelecek sekanslarında yer alanlar, özellikle de colossus feci şekilde mefta oldu fakat neyse ki sonunda hepsi hayattalar. sonraki filmde kaç tanesi yer alır bilmiyorum ancak kadro ilk açıklandığından beri endişe ettiğim karakter kalabalığı mevzusuna, senaryonun da katkısıyla fazla takılmamamı sağladıkları müteşekkirim. first class ile bu filmin olayları arasında geçen sürede hakk'a yürümüş mutantlarımız banshee, azazel, emma frost ve çakma angel'ı da ayrıca analım.

    gelelim filmin sürprizlerine. yaşlı beast rolünde kelsey grammer ve film çıkmadan önce süre yetmediğinden yer aldığı sahnelerin komple çıkarıldığı açıklanan rouge rolünde anna paquin'in birkaç saniyeliğine de olsa görünüp kaybolmaları keyiflendirdi. ancak asıl coşkuyu jean grey ve cyclops ile yaşadık sanırım. yönetmen ve oyuncular tarafından yalanlanmış olmasına rağmen james marsden ve famke janssen filmde en sonda da olsa yer aldılar ve üçüncü filmin pisliği komple temizlenmiş oldu. özellikle cyke çıktığında ayağa kalkıp alkışlayacaktım neredeyse, harikuladeydi!

    ve gelelim assolistimize. wolverine rolü ile hugh jackman yedi ayrı filmde aynı karakteri canlandırarak erişilmesi güç bir rekora imza atmış bulunuyor bu film itibariyle. hikayenin katalizörü olarak kendisinin seçilmesi, ilk başta şüpheyle yaklaşsam da oldukça isabetli bir karar olmuş. neticede first class filminde yer alan tek orjinal x-men üyesi de kendisiydi, charles ve erik'in yer aldığı bir geçmişe yolculuk görevinin kendisine verilmesi de, hem hikaye açısından hem de iki seri arasında bir köprü oluşturması babında doğru bir karar. özellikle geçmişteki beast, charles ve erik ile olan muhabbetleri pek güzeldi. birçok kimse wolverine merkezli x-men filmlerinden bıkmış durumda, farkındayım, fakat bu filmde wolverine gereğinden fazla parlamıyor. başrolde bile değil esasen, yalnızca fitili yakan karakter. kim ne derse desin hugh jackman daha uzun yıllar bu rolle karşımıza gelir umarım, her geçen filmle daha çok wolverine oluyor zira.

    son bir kez daha filme dönecek olursak; kendi içerisinde tutarlı ve total toplamda şahane bir film olmanın yanında, son sahnelerden de anlaşılacağı üzere bir nevi "başlangıç" görevi görüyor olmasını da bütünüyle hissettiriyor. bu zorunlu olarak iyi veya kötü bir durum değil, bir geçiş filmi olmak her zaman külfettir ve altından kalkabildiğinde bile iz bırakabilir. bryan singer yiyebileceği kadar bir ısırık almış evet, (hele ki belli başlı sahnelerde devamlılığı sağlamak adına ve sırf serinin dikkatli hayranları için kondurduğu sayısız detay takdire şayan), fakat yutarken boğazına takılıp öksürten parçaları da yok değil. devamlılık hususunda da elinden gelenin en iyisini yaptığına inanıyorum, ancak çoğunlukla x-men the last stand ve x-men origins wolverine kaynaklı cevapsız sorular hala mevcut (ve görünüşe göre böyle de kalacaklar).

    charles xavier nasıl oluyor da hala hayatta? (x-men the last stand)
    magneto'nun güçleri nasıl geri geldi? (x-men the last stand)
    gelecekteki wolverine'in pençeleri tekrar nasıl adamantium oldu? (the wolverine)
    charles ve raven'ın yakın olduklarına dair orjinal üçlemede neden tek bir işaret yok?
    wolverine döndüğü geçmiş zamanda halen sabretooth ile birlikte değil miydi? öyle ise victor nerede?
    xavier x-men origins wolverine filminin sonunda göründüğünde neden aynı zamanda hem keldi, hem de yürüyebiliyordu?

    willam stryker'ın yaşı, kitty'nin güçleri, emma frost mevzusu falan derken daha uzar gider bu muhabbet. neticede birçoğuna azcık kastırarak da olsa mantıklı cevaplar vermek mümkün, hem öncesinde hiçbir devamlılık sıkıntısı olmasa bile bu filmle birlikte olaya dahil olan zaman yolculuğu mevzusu sayesinde ne yapsalar tutarsızlıklar olacaktı zaten. dediğim gibi singer da bu konuda elinden geleni yapmışken, uçurumun kıyısından böylesine ihtişamlı bir şekilde dönmüş bir seriyi kılı kırk yararak sorgulamayı da hiç istemiyorum.

    şu an tek istediğim nihayet gözlerimi kapamak, uykuya dalarken de bu en iyi x-men uyarlamasını sahne sahne gözümde canlandırmak. çok bekledik bu günü, evet, fakat fazlasıyla değdi. bu noktaya kadar okuyabildiysen tebrik ediyor, post-credits sahnesi ile müjdelenen x-men apocalypse filminde görüşmek üzere diyorum sevgilim okur.

    bit.

    ---
    spoiler ---


    (bruce parkus - 24 Mayıs 2014 06:43)

  • comment image

    charles uzun bir süre üstüne cerebroyu taktından sonra mutantları ararkan çıkan kırmızımsı dünya haritasında ankara semalarında bir mutant belirdi. bu türk mutant kazım'ın gücünü çok merak ettim açıkcası? tahminim insanları çıplak gösteren gözleri vardır...


    (lechuck - 26 Mayıs 2014 09:57)

  • comment image

    geç izlememden mütevellit, seyredenlerce çoktan yazılmıştır fakat gördüklerimi ve yorumumu kısaca aktarayım.

    --- spoiler ---

    • quicksilver'in magneto'nun oğlu olduğuna değinilmesi güzel bir detaydı. kucağında kız kardeşiyle * oturması da öyle.
    • magneto'nun logan'un bedenine sapladığı demirler, çizgi romanda adamantium'u logan'dan sökerken gördüğümüz çizimlerle aynıydı. süper bir gönderme.
    • finalde en sabah nur'u * selamlayan halk, wolverine and the x-men finaliyle birebir aynıydı. diziyi sevenlere daha bir güzel geldi. the four horsemen of the apocalypse ise x-men evolution'da izlenebilir.
    • 3. filmi zaman çizelgesinden sildiler. cyclops, jean grey vs geri geldi. şimdi beklediğim, cable ve gambit artık görünecek mi? 7 film oldu ağalar, gambit'in şöyle bir görünmesi haricinde bu karakterler seride hala yok. ayıptır.
    quicksilver üzerine çalışılmış, belli. apocalypse için "felaket filmi" diyorlar ama bu filmin de aşağı kalır yanı yok gelecek kısmıyla, bu karakter üzerine yüklenmiş tüm mizahi doz ve iyi de taşımış. george costanza deyimiyle de "zirvedeyken bırakıp gitmesini biliyor."
    • 3. filmde harcanmış köprü sahnesi de burada stadyum ile layığını bulmuş. first class'taki bar sahnesinin * defaten anılması da ayrı bir hoşluktu.
    • tüm film zaten wolverine and the x-men'in tek sezonun neredeyse ana konusu. izlememiş bünyeler "aga film terminator'e benziyor" gibi blog yazıları kotarabilir, kaale almayınız. mümkünse bu animasyon serileri seyrediniz.

    filmin yorumuna gelirsek, süre ilerledikçe konuyu yavaştan almalarından ötürü finalin çarçabuk toparlanmasından korktum ve bir bakıma da öyle oldu: titizlikle örerek ve sindirerek ilerlediler ve 5/5 bir başyapıt olabilecekken, kreşendoya varamamış, zirve noktası eksik bir filmle uğurladılar bizi. benim gözümden, sentinelleri durdurmak için bir araya gelmiş üçlünün birbirine düşüp ana düşmanı konudan eksilterek arkasında durulacak bir ana karakter bırakmaması bu noktada büyük handikaptı. sentinellerin yok etme potansiyelini gelecekte geçen zamanda gördük fakat geçmişte de bir çarpışma bekliyordum ben zira filmin "büyük kötü"sü o noktada ancak onlar olabilirdi. senaryo için, eğer hitchcock değilseniz (bakınız: sapık), kuraldır: üzerine oynadığınız protagonisti ve antagonisti değiştirmeyeceksiniz. magneto'nun yeniden topun ağzına konması bir yana, charles'ın "katıksız iyi"ye dönüşü samimi ve benimsenir olmaktan çok sinir bozucu etkideydi. aynı tepkiyi beast ve logan'ın da paylaştığını sanıyorum. o kabine ve proje notları magneto elinden oracıkta yok olsa, kıyamet senaryosu yine engellenecekti.

    "insanlığa güveniyoruz" mesajına inandırıcılık katmak sahneye canlı yayın kamerası bağlamakla olmuyor,
    the dark knight finalinde de gördük: yemiyoruz arkadaş. o güzelim filmin en büyük handikabı bu filmde de yinelenmiş. inandırıcılıktan uzak. tetik çekilmedi diye mutantların gücünden korkulmayacak. peki... çizgi romanda kabul edilebilir çünkü bir sindirme süreci var. burada ifşa olduklarından hemen sonra bu yaşanıyor, o yüzden, o panik dalgasının dinmesi falan, insanlığın, hele de güce tapan yönetimlerin içindeki pislikleri gören seyirci için inandırıcılıktan çooook uzakta. o sebepledir ki, hakkını verecek bir finalle sonlansaydı 5/5 bir başyapıt olabilecekken, üstüne koyup koyup birden tabana vurmasıyla 4/5'lik bir film olmuş diyorum. first class'tan iyi midir, bir düşünmek lazım. o filmde magneto ve sebastian shaw vardı zira, ikinci yarıda özellikle lenny kravitz'in kızına fazla iltimas geçip, iron man ve the avengers'teki gibi, aksiyonla çıtayı düşürseler de, serinin en iyi halkasıydı.

    bu filmi seriyalde ilk üçe, hatta x2'nin önüne koyabiliriz. bize yaşattığı nerdgasmlar için bile ne kadar teşekkür etsek azdır. bryan singer'i kameraman olarak gördük bu arada sanırsam, izlerken yakaladım. x-men yazarlarının kabine üyesi olarak rol aldıklarını ise yabancı basından öğrendim.

    ---
    spoiler ---

    son olarak, menopoz teyze kıvamındaki storm'u artık görmek istemiyorum ben. bir fonksiyonu yok. "gambit yok, cable yok, psylocke yok, ne var lan it?" dedirtmeyin adama, yeter. rogue rolünde de karaktere yakışır birini izlesek güzel olurdu bu ayrık diş yerine. bing bing fan, iron man 3'te de silinmiş sahnede rol almıştı. matthew vaugn'un adını hikaye kısmında gördük, serinin geleceği singer ve ikisinin dışına taşmamalı. üçüncü filmi anca temizlemişken, umarım taciz suçlamaları vs. ile bu hataya düşmezler. channing tatum'un gambit'i 2016'ya yetişir mi bilmiyorum ama, son kez, "logan'ın önüne geçmesin diye" öncelikli isimleri seriye dahil etmezlikten vazgeçin kardeşim. sokaktan topladığınız mutantlarla yürütmeyin seriyi. emma frost'u ilk filmde ipe çektiniz zaten, iyiydi hatun, adı üstünde frost, ne bekliyordunuz ki? kelsey grammer'in sideshow bob sesini de nerede duysam tanırım, sonda beast olarak kısacık görmek güzel oldu kendisini. famke ve ellen page büyümeyecekler anlaşılan, unuttuğum ekleme yerine bunu koyup yazımı bitireyim. kıyamette görüşürüz.


    (kolombre - 27 Mayıs 2014 03:01)

  • comment image

    sirf son sahneleriyle bile x-men evrenini bilen birine "aaauuuv" dedirtebilecek film. son sahnelerde hic auuuvv demiyorsaniz william stryker ile wolverine arasindaki baglantiyi kacirmissiniz, ya da bilmiyorsunuz. bu da filmin onemli yerlerindeki gondermeleri de anlamadiginiz anlamina gelebilir.

    birkac auuuv denilecek ornek vereyim:

    --- spoiler ---

    mystique, william stryker kiligina girip logan'i denizden cikarttiriyor. tabii son anda mystique oldugunu goruyoruz, yoksa "logan'i da boyle dusuruyorlar demek stryker'in eline" deyip cikacaktim salondan. adamin gozleri sarardi birden, "anaaaaaaa" dedim. william stryker, logan'in uzerinde deneyler yapip adamantium'u kemiklerine entegre eden asker bozuntusu. eger logan, stryker'in eline dusmuyorsa, yeni zaman cizgisinde vucudunda adamantium olmadigi anlamina gelebilir mi bu?

    adamantium'suz bir wolverine. organik penceli bir wolverine. iste buna aauuvvv denir.

    mystique vietnam'dan mutant askerleri toplamaya gittiginde, hangarda stryker ile karsilastiginda kunyesine bakarken o elemanin stryker oldugunu ilk o sahnede goruyoruz. bu kunye shot'ini adamlar haybeye koymuyorlar. bilen, anliyor, auuuv da diyor. stryker'in trask'a calisiyor olmasi.. bu da aaauuuv denilecek bir husus. o sahnelerde auuvv demeyen, filmin devaminda wolverine'in nicin birden krize girdigini de kacirmis olabilir.

    daha aauuuv diyecek cok sey var. mesela trask, stryker'a "oglun kac yasinda" diye sordugunda stryker'in soyle bir afallamasi. stryker'in oglu da mutant bildiginiz uzere. "trask stryker'in oglunu nereden biliyor lan?" diye sorabilirsiniz hemen. bunu da bilmiyorsaniz o sahneye de "auuuv" diyememissinizdir. burada "auuuv" denilecek husus ise, yonetmen ve senaristlerin tamamen x-men evreni icerisinde tutarli detaylar veriyor olmalari.

    ha bi de jean grey mevzusu var. yavrum canim phoenix, kipkirmizi.. 14 sene once famke janssen'i ilk defa jean grey olarak izlemis nesil icin, filmin sonunda kanli canli jean grey'i yeniden, ustelik yeniden famke janssen tarafindan canlandirildigini gormek nasil bir auuuuvvvv etkenidir anlatamam. scott bile gozuktu lan. rogue'u ve bobby'i oynasirlarken gorduk. herkes mutlu. daha adamlar ne yapsinlar auuuv dememiz icin.

    $akali komiklikli detay: logan, beyaz saray'in oradaki aksiyona geldiklerinde metal dedektoru kapidan geciyor ve kapi otmuyor! donup soyle bir kapiya bakiyor bo$ bo$. wolverine'in eblek bakisini biliyorsunuz, ondan. iste o sahnede gulmeyen bizden degildir.* (ilk filmde ozgurluk aniti'na girerken boyle bir sahne var. durmadan oten kapiyi sinirlenip parcalar logan, scott da donup "manyak misin arkadasim?" der gibi bakardi. hey gidi hey.)

    ---
    spoiler ---

    not: bu entry'i yazan bunye tek yaprak x-men cizgi romani okumamistir henuz. x-men hakkinda ne biliyorsam show tv zamanindaki cizgi filmi ve filmlerinden ibarettir.


    (make the world go away - 31 Mayıs 2014 19:59)

  • comment image

    verdiğim parayı kuruşu kuruşuna helal ettiğim; bütün oyuncularından, yönetmenlerine, kazandıkları parayı ister karıyla kızla ister aileyle iyi günlerde yemelerini temenni ettiğim on nümero film.

    yalnıııııız, bir sorum var.

    --- spoiler ---
    bir çift mutant memesi göstermeyen senaristler, nasıl oldu da wolverine'in kaslı götünü bize göstermeye reva gördüler?
    ---
    spoiler ---


    (freng - 4 Haziran 2014 23:38)

  • comment image

    quicksilver kadar hizli kossak ne olurdu?

    tabii ki cogu mutant gucleri genetik mutasyonla aciklanacak cinsten degil, bu yuzden x-men hikayeleri bilimsel isabete onem veren "hard sci-fi" sinifina girmiyor, zaten odak noktalari da bu degil. ama hikayelerden zevk alabilmek icin girdigimiz suspension of disbeliefmodundan zamani gelince cikmazsak, bilimden zevk alabilmeyi saglayan "cocuk meraki" moduna girmek de mumkun olmaz.

    en fantastik gucler, gercege en uzak olduklari icin bence en az ilginc olanlar: mesela blink gibi gercek hayatta portal oynamak icin, yani wormwhole acmak icin karadelikleri kic kica yapistirabilmek lazim. buyuk enerji gerekir ve birbirine bu kadar yakin portallar da acilamaz. ama yapilirsa, bu wormhole'lar ayni zamanda zamanda yolculuga da izin vererek diger mutant ablanin uzmanlik alanini etkileyecek, takim icinde kiskanclik krizlerine yolacacak. sonucta uzay-zaman ayni doku.

    magnetonun tasviri uzerinde dusunmek daha ilginc. metalleri uzaktan kontrol edebiliyor ve metal dedigin sey her yerde, her insanda: magnezyum, demir, kalsiyum, hatta modern insanlarda bakir nikel aluminyum girla. agir sanayi hamlesiyiz her birimiz. atomlar uzerinde kontrolu olan biri tek bir demir molekulunu ittirerek koca bir insani ittirebilir mi mesela? yoksa o molekul bir kursun gibi vucudumuzdan cikip gider mi, geri kalan kutlemizi etkilemeden? ben ikinci secenege agirlik veriyorum; vucudumuz cok kati ve yogun olmadigindan ufak parcalar serbestce hareket edebilir ve demir parcasi derimizi kesip disari cikar. ama bir kati kupun icine bir molekul demir enjekte etsek, sanirim magneto tum kupu hareket ettirebilir.

    filmde bence sacma olan kisim, adamin ayni zamanda bilgisayar, elektronik, robotik uzmani olusu ( iron man 2'deki mickey rourke gibi bir ronesans adami degilse tabii, bkz #19005719). oyle robotun icine demiryolu dosemekle onu acip kapayamazsin, fortranla goto 10 yazabilmen lazim.

    wolverine gibi asiri hizli regenerasyon yetenegi olan bir canli, muhtemelen yaralarini aslina uygun sekilde puruzsuz bicimde kapayamaz. agresifce cogalan hucreler yuzunden her kapanmada biraz yeni deri burusuklugu yaratilacaktir. wolverine hic olmeyebilir ama iki kavgada 20 yil yaslanacaktir, kizlara duyrulur.

    ice man sorunlu bir tip. buzu yaratip saga sola uflemek kismini bosver de, sogukta yasamayi dusunelim. insanin donmasiyla ilgili en buyuk sorun, donan sivinin (buz, kristal) sividan daha fazla yer kaplamasi. bu yuzden hucreler icten patliyor. ailemizin fizikcisi michio kaku durumu suradan acikliyor ve cozumun hucreler icinde antifriz islevi gorecek cok yuksek miktarda glukozdan gectigini soyluyor. yani ice man bir seker hastasi olmali.

    fakat bu da yetmiyor: glukoz veya baska cryoprotectantlar sonucta buzlanmayi onluyorlar, ice man adindan da anlasilacagi gibi bastan asagi buz kesiyor (en azindan dis deri hucreleri o anda parcalanmis oluyorlar). ustune bir de hareket ettiginden bu dokularin kirilip dokulmesi lazim, yani hayatta kalmasi icin wolverine'e tas cikaracak gibi bir regenerasyon gerekiyor cozuldugunde. yine takim icinde kiskanclik, yine "sen benim gucumu caldin, sende niye iki guc var"cilik, hizipcilik, cehape zihniyeti. bence iceman'in yapacagi en mantikli hareket, kendini bir laba kitleyip buzlanarak cryogenics kobayi olmasi ve 50 sene sonra cozuldugunde teknolojinin kendisini hayatta tutacak kadar ilerledigini ummaktir.

    atesten adam pyro ise hic olmaz, konsept bastan yanlis. dunyadaki karbon bazli yasam asiri soguga karsi az da olsa strateji gelistirebilmis olsa da, asiri sicaga karsi yapacak birsey yok. pompei worm kaynama noktasinin altinda olan 80 dereceye kadar dayanabiliyor, o da cevresini abuk subuk bir bakteriyle kaplayip onla simbiyotik iliskiye girerek. hayat mi be!

    peki quicksilver? digerlerinde de oldugu gibi "nasil bu kadar hizli kosar"dan ziyade "bu gucle yasamak nasil olur"a odaklanirsak, soyle ki, quicksilver hemen geberir. hic sansi yok. mesela pyro gibi isiya dayanikli olmasi lazim, zira supersonik hizlarda onumuzdeki hava molekullerinin kacacak zamani olmadigindan birbirine bastirilirlar ve sicaklik artar. disardaki isiya ek olarak, o hizda saga sola donerken veya durdugunda tum vucudun o kadar kinetik enerjiyi gomecegi yer olmadigindan (eklemleri emerse patlar), bu enerji isiya donusecek ve icten yanacak. yani wolverine gibi renegere olmali. kendi dayansa da isinan hava molekulleri kiyafetlerini yakacak her seferinde, o yuzden mystique gibi derisini kiyafet sekline sokmasi lazim toplum icinde saygin bir yere ulasmak istiyorsa kerata. daha sonra surekli organ ve beyin travmasina bir cozum bulmasi lazim. eklemler soku emseler bile, beyin veya organlar serbest hareket ediyorlar, gider kafatasina carpar ve pate kivamina gelirler. bunu da engellemek icin jane gibi telekineziyle kendi beynini ve organlarini sabitlemesi lazim. herif giderek ikinci el toplama bilgisayara donusuyor. deadpool vardi boyle, sonu pek hayirli olmadi.

    ayrica etrafindakilere de buyuk zarar verecektir. isi sokuna ek olarak, her hareket ettiginde surekli sonic boom duymaktan helak olur arkadaslari (doppler etkisi ve sonic boom hakkinda basit birkac animasyon surada ). yani surekli derken, hareketi boyunca durmadan boom gelecek, oyle bir kere ses duvarini asinca boom duyuyoruz gibi birsey yok. ve dokundugu hersey, bastigi her yer buyuk deformasyona ugrar. filmdeki mutfak sahnesinde polisin yanagina parmak attigi icin polis yere dusuyordu. o sahnede halihazirda supersonik olan kursundan birkac kat hizli oldugu dusunulurse, o hareketi polisin ya suratini tereyagini bolen sicak bicak gibi bolmeye (darbe alani ufaksa), ya da boynunu kirmaya (darbenin emildigi alan daha buyukse) yetecektir.

    ses hizinin cok otelerine gecip daha da hizlanirsa ne olur diye merak edenler icin degisik hiz senaryolarini iceren su xkcd sayisini buldum, ki bu vesileyle xkcd'ye olan derin saygimi bir kez daha dile getireyim.


    (immanuel tolstoyevski - 16 Haziran 2014 14:22)

  • comment image

    sentineller konusunda ikna olamadığım filmdir.

    ben mi yanlış anladım acaba

    --- spoiler ---

    şimdi cüce amca sentinelleri geliştiriyor ve hükümeti mutantlar konusunda uyarark falan filan işte onları durduracak olan bu robot'ları yapmaya ikna etmeye çalışıyor.

    sonracığıma değişken abla dellenip cüce'yi vuruyor, cüce ölse de mutant tehklikesine bu yüzden ikna olunuyor, proje geliştiriliyor sonra durum ortada.

    maksat bu olayı engellemek.

    bilader iyide sonra başka mutant (manyeto amca) rfk stadyumunu beyaz saraya indirip, ortalığı yakıp başkanı sığınaktan çıkarıp gebertmeye kalkıyor. tamam değişik engelliyor da. mutantların tehlike olabileceğine inanmak ve projeyi geliştirmek için daha ne olması lazım. adam evi köyü yıktı. başkan "ulan demek bir mutant kafayı kırsa beni vurucak, tek başına ülkeyi yakıcak deyip" daha fazla hız vermez mi o projeye?

    ---
    spoiler ---


    (ken smith - 4 Ekim 2014 16:39)

  • comment image

    -----------------------------------------------------spoiler alert---------------------------------------------------

    bryan singer’ın yönetmenliğini yaptığı filmin senaristleri jane goldman, simon kinberg ve matthew vaughn. oyuncular; patrick stewart, ıan mckellen, hugh jackman, jennifer lawrence ve yeni katılan karakteri ile peter dinklage. bu filmin ana konusunu oluşturan çizgi romanı yazan-çizen chris claremont’u da belirtmeden olmaz.

    serinin önceki filmlerinin yazar-yönetmen kadrosuna da bir göz atmak iyi olur.

    x-men (2000)
    director: bryan singer
    writers: tom desanto, bryan singer

    x2 (2003)
    director: bryan singer
    writers: zak penn, david hayter, bryan singer

    x-men: the last stand (2006)
    director: brett ratner
    writers: simon kinberg, zak penn

    x-men origins: wolverine (2009)
    director: gavin hood
    writers: david benioff

    x-men: first class (2011)
    director: matthew vaughn
    writers: sheldon turner, bryan singer

    the wolverine (2013)
    director: james mangold
    writers: mark bomback, scott frank

    http://en.wikipedia.org/wiki/x-men_(film_series)

    bryan singer 11 yıl sonra x-men serisinin yönetmen koltuğuna tekrar oturarak çok doğru bir karar vermiş.
    konudan önce; çizgi filmlerini ve dizilerini izleyen, çizgi romanlarını okuyan kişiler kadar anlamak çok zor. bazı ufak detaylarda yönetmenin ve senaristlerin verdikleri referanslar izleyenler için senaryoya eklenmiş çok güzel çizgiler. bunlardan bazıları; quicksilver’ın erik’e “zamanında annem, aynısını
    yapan bir adamı tanıyordu.” demesi, wolverine’in quicksilver hakkında “ben birini tanıyorum. şimdi genç biridir.” demesi, wolverine’in patronla ne işi olur, bir de filmografiyi tekrar seyredip çıkartılabilecek bir husus mudur bilmiyorum da wolverine’in pençelerinin dönüşümü de benim açımdan bir merak konusu.

    insan ırkı ile mutant ırkı arasındaki sürtüşme bu filmde de ana konuyu oluşturuyor. 50 yıl önce mystique’i ele geçiren insanlar mutant tehlikesine karşı silah üretmek için dna’sını kullanıyorlar ve robotlar üretmeye başlıyorlar. belli bir süre sonra prototipi daha da geliştiren insanlar robotların mutant çocuğu olacağını öngördükleri kişileri de öldürmeye başlayarak büyük bir kıyıma gidiyorlar. mutantlar ve robotlara karşı insanlar birleşip, onları durdurmaya çalışıyorlar ancak mystique’in dna’sı ile çok güçlü olan robotlar, mutantların özelliklerini alarak onlara karşı kullanabiliyorlar.

    savaş önüne geçilemeyecek biçimde ilerliyor, tek çare pryde’ın geçmişe gönderme gücünü kullanarak birisini 1973’e olayların başladığı zamana göndermek ve savaşı başlamadan durdurmak. ilkten profesör x gönderilecekken, wolverine’in daha dayanıklı olmasından ötürü onu göndermeye karar veriyorlar. 1973’e başarılı şekilde gönderiliyor wolverine. vietnam savaşı zamanı olduğundan okuldaki tüm mutant öğrenciler savaşta kullanılmaları için okuldan alınmışlar. wolverine profesörün genç hali charles xavier’a durumu anlatıyor. biraz zor olsa da onu yardımcı olması için ikna etmeyi başarıyor. asıl sorun tüm insanlığı tehdit olarak gören magneto, yani erik’i de ikna etmek. kennedy suikasti suçlusu olarak metalin olmadığı bir hapishanede tutulan erik, quicksilver’ın da yardımıyla kurtarılıyor. durum ona da anlatılıyor ve beklenenin aksine belki hapishane de uzun süre kalmanın verdiği dinginlikle çok fazla karşı çıkmadan kabul ediyor yardım etmeyi. hep birlikte kendi yolunu çizen mystique’in peşine düşüyorlar. mystique olması gerekene göre trask’ı yani mutantları düşman olarak gören, robotları icat edecek olan kişiyi öldürecek ve o sırada yakalanacak, dna’sı ile robotlar kullanılmaya başlanacak. ancak ilk denemesinde wolverine ve diğerlerinin müdahalesi sonucu başarısız oluyor ve onun vazgeçmeyeceğini düşünen erik onu öldürmeye çalışıyor. fakat sadece ayağından vurabiliyor. ortalık karışıyor ve hepsi ayrı yönlere gidiyor, tabii bu sırada vurulduğu için kanı yola akan mystique’in dna’sı trask’a veriliyor. ilk aşamada robotları bu kadar bilgiyle bile çalışır hale getiriyor trask. (ufak dipnot: trask geçmişe müdahale edilmeseydi amacına ulaşıyordu fakat hiçbirini görememiş oluyordu, müdahale ile en azından robotlarını çalışır halde görecek kadar yaşıyor.) diğer mutantların özelliklerini bünyelerine almaları için mystique’in vücudunun diğer yerlerinden alınması gereken doku örnekleri olduğunu da söyleyen trask projesinin daha da büyümesi için mystique’in mutlaka yakalanması gerektiğini söylüyor, hem de nixon’a.

    proje halka açıklanacak, nixon halka mutant tehlikesini açıklıyor. bu sırada geceden trenle gelen robotların tüm vücutlarını demirle donatan erik, bir stadı yerinden sökmüş, robotların tanıtımının yapıldığı alana götürüyor. tanıtımı izleyenler arasında charles xavier, wolverine ve beast de var. onlar da mystique’in ikinci defa trask’ı öldürmesine engel olmak için oradalar. erik geliyor stadla birlikte, tanıtımın yapıldığı alanı komple stat ile çevreleyerek kapatıyor. robotları da kontrol ederek halka ateş etmelerini sağlıyor. ardından kameralar önünde nixon’ı ve yanındaki politikacıları ve trask’ı öldürecekken, mystique, nixon kılığında öne çıkıyor, erik’in bir anlık dalgınlığından faydalanarak boynundan vuruyor. ancak trask’ı yine de gözcü projesinden dolayı öldürecekken charles xavier ona iyi olduğunu hatırlatarak vazgeçirtiyor. mutantların koruyucu olanlarının da görülmesi üzerine trask hapse, projesi çöpe atılıyor.

    biraz geç kalınsa gözcü robotlar, gizli yerlerinde wolverini geçmişe gönderen mutantların hepsini öldürecekken gelecek değişiyor; herkes hatta jean ile scott bile hayatta, okul devam ediyor, magneto ortalarda yok, mystique de yok, demekki birleşmeleri gerçekleşmemiş ama olsun. en son profesör xavier’i de gören wolverine 73’ten sonraki gelecekte neler olduğunu bilmediğinden yakınarak happy ending ile finali bağlıyorlar. apocalypse’e göz kırpma adına film bittikten sonra ufak bir sahnede piramitleri yapan ve tapınılan bir adam gösteriliyor.

    en etkileyici sahne; erik’in stadı taşıdığı sahne diye düşünülebilir ancak, wolverine’in beyni aracılığı ile geçmişteki ve gelecekteki profesörün birbirleri ile konuştukları, yaşlı olanın genç olana yol gösterip desteklediği sahne yönetmenin seyirciye blowjob çekmesidir, o sahneden haz almamak çok yazıktır.
    filmin afişi de o sahneye atfen hazırlanmış belli ki.

    trivia;

    imdb’de sağolsunlar çizgi romanlardan aldığı bilgiyi yazmışlar; telif anlaşmasından dolayı bahsedememişler ancak sadece ipucu vermişler filmde. magneto gerçekten de quicksilver’ın babasıymış. bu sebeple de wolverine ile tanışıklığı olması çok normal.

    peter dinklage’ın trask rolüne özellikle bryan singer tarafından seçilme sebebi cüce olmasıymış. cüce olarak da bir anlamda mutant olduğunu ancak eşyaları oynatamadığından kendisinden nefret etmesinden dolayı mutantları öldürme takıntısı oluşmasına neden olduğu fikri benimsenmiş.

    wolverine’e jimmy denmesinin sebebi, çizgi romanlara göre gerçek adının james howlett olmasından dolayı.

    quicksilver karakteri yasal problem olmuş. 2013’e kadar filmlerde karakter olarak kullanılmasına izin verilmemiş ancak artık serbest bırakılmış, tabii bazı kısıtlamalarla. babası hakkında bilgi verilememesi falan bu sebeptenmiş. 2015’te avengers: age of ultron filminde de quicksilver karakteri kullanılacakmış ancak çekimlerine bakınca sırf bu karakter sebebiyle bile filme karşı oluşabilecek bir soğuma mevcut gözüküyor.

    sahtebilime dair;
    şimdi bu filmde bilim bekleyen adam, karakterleri bilimsel açıklamaya kasan adam hayattan tat almayı bilmeyen adamdır.
    çünkü pozitif bilimi bu filmi açıklamakta kullanırsak filmi günümüz bilimi ile yerden yere vurabiliriz. adamlar 1960'larda böyle karakterlerin çizimlerini yapmaya başlamışlar. hayal gücünü belirli kalıplara sokmadan fantastik hikayeler yazmışlar.
    süpermen nasıl uçuyor çok saçma demekle quicksilver o kadar hızlı giderse bilmemne olur demek aynı geliyor bana. zaten bu yüzden kahraman yetişmiyor ülkede
    bak adamlar fantastik karakterlerin normal insan bedenine sığdırılmasına uğraşmak yerine iki fantastik karakteri karşılaştırıyor
    bu filme dair en fazla insan dna'sının mutasyonuna dair bir makale yazarken x-men'deki gibi mutasyonun günümüz bilimi ile imkansız olduğundan bahsedebilir insan
    allah aşkına şu fantastik filmlere sahtebilim damgası ile yaklaşmayın, gandalf nasıl üfleyince ışık yakıyor bastonunda falan gibi şeyler okumak her bünyenin kaldırabileceği şeyler değil.
    git tsubasayı eleştir lan.


    (feritezgi - 23 Kasım 2014 17:27)

  • comment image

    filmi izlediniz kurguyu senaryoyu biliyorsunuz. bu da benim alternatif senaryom.

    --- `filmi izlemediysen yazanların senin için bir anlamı yok dolayısyla okumana lüzum da yok` ---

    volverine geçmişe gider, profesörü uyarır, profesör de trask ın beynine girer, trask "yakın lan projeye ait bütün belgeleri, bulguları. sikerim böyle projeyi, ben tatile gidiyorum der. trask'ı yerli amazon kabilelerin birinde kısa bir tatile gönderir. olay çözülür.

    ha çetrefilli bir senaryo istiyoruz diyorsanız. yine xavier trask'ın beynine girer. trask'la başkanın karısını seviştirir hem biz de iki aksiyon görmüş oluruz. tabi başkanın karısı sibel kekilli başkan da tywin lennister olur. böylece tyrion reis kendi dizisinde olmasa da bir intikam almış olur. başkan tywin bunları basar, başkan da trask'ı siker, trask ölür. filmin ismi de (bkz: x-men: adamı sikerim adam ölür) olur. for eng. (bkz: x-men: i fuck you man, you die) olur. bu da yarak kürek film isimlerine bir eleştiri olsun.

    --- `filmi izlemediysen yazanların senin için bir anlamı yok dolayısyla okumana lüzum da yok` ---

    --- spoiler ---

    he film güzel o ayrı ama bir sonla önceki filmlerin piç edilmesine ayar oldum abi.
    ---
    spoiler ---


    (pembe incili kaptan kirk - 9 Ekim 2014 23:14)

  • comment image

    bu filmden bol aksiyon isteyenler gitsin the expendables serisini izlesin.

    yıl 2014 oldu millet hala aksiyon istiyor. bilgisayarla yapılamayacak aksiyon kalmadı arkadaş. saçma sapan bilgisayar efektleri seyretmek yerine güzel bir hikayenin işlenmesi daha iyi değil mi?

    filmde vurdulu kırdılı aksiyon isteyenler = komedi diye recep ivedik izleyenler


    (mr sherlock - 7 Eylül 2014 04:29)

Yorum Kaynak Link : x-men days of future past