La vie devant soi (~ Onca yoksulluk varken) ' Filminin Konusu : Emile Ajar (Romain Gary) isimli Fransız yazarın "Onca Yoksulluk Varken" isimli romanının sinemaya uyarlanmasıdır. Kimsesiz Arap bir çocuk olan Momo ve kendisine bakan Yahudi bir kadın olan Madame Rosa'yı konu alan film, sadakat, dostluk ve çocukluk konuları etrafında hayatın gerçeklerini gözler önüne seriyor. Tüm zamanların en iyi kitaplarından biri olarak gösteriliyor "Onca Yoksulluk varken"
Les dimanches de Ville d'Avray(1962)(7,8-2517)
Section spéciale(1975)(7,8-887)
Reise der Hoffnung(1991)(7,6-1694)
De aanslag(1986)(7,2-3155)
Chère inconnue(1980)(7,2-262)
Volver a empezar(1982)(7,2-1091)
Monsieur Vincent(1947)(7,1-607)
La victoire en chantant(1976)(7,0-1263)
The Turning Point(1977)(6,9-3829)
Le mura di Malapaga(1949)(6,9-556)
Préparez vos mouchoirs(1978)(6,9-3070)
La diagonale du fou(1984)(6,6-913)
fahişelik için yapılan mükemmel bi tanım barındırır:"kendini hayatın zorluklarına karşı kıçıyla savunmak"
(ihtiyar hayvan - 27 Ocak 2007 20:13)
yafi'nin "sevdiğin yüzünden deli oldun", dediler."yaşamın tadını yalnız deliler bilir", dedim. epigrafıyla başlayan kitap, ama ne kitap...
(euphrates - 8 Mart 2007 23:00)
romain gary'nin emile ajar takma adıyla yazdığı, orjinal adı "la vie devant soi" olan kitabı. tercümesi ("insanin önündeki hayat" gibi bir şey) biraz tuhaf olacağından belki, can yayınları (ilk görüldüğünde insanda "komünist propagandası mıdır acaba" sorusunu uyandıracak şekilde) kitabın içinde bir yerde geçen "onca yoksulluk varken" başlığıyla basmış (bir kitap için çok güzel bir başlıktır yine de bence). hissiyat yüklü, çok sevilesi bir kitap (bkz: etkilendigim kitaplar). annesi hayat kadını olan arap asıllı minik momo'nun ağzından böyle çocuklara bakan madame rosa'yla ilişkisini, yaşadıklarını ve hatırlayamadığım başka şeyleri anlatıyor. çok çocukça, içten, dogal bir dille yazılmış, romain gary'nin okuduğum diğer kitaplarına benzemiyor. filmi de çekilmiş 70'lerde, "madame rosa" adıyla, ama pek tutmamış sanırsam..şimdi tekrar okumayı çok istediğim, ama maalesef gidip geri gelmeyen (ve de sonsuza dek gelmeyecek olan), üstelik bulunması çok zor bir kitap.. aklımda özellikle kalan bir cümlenin şöyle bir parçası: "kaçmak diye bir şey yoktur, yalnızca orda olmamak için..."
(lacrima - 2 Temmuz 2000 19:16)
başucu olası kitap."her şey o kadar büyüyor ki artık binden önce saymaya değmez""acı çekmek yahudilerin tekelinde olan bir şey değil ya,yahudilerin dışındakilerin de ezilmeye hakkı var!" (bu soyledigi tek basina kotu duruyor ama oyle dusunmedigi konusunda uyaririm) "bana hep garip gelen gözyaşların doğmadan önce programlanmış olmasıdır.bu demenktir ki ağlayacağınız önceden saptanmış.bunu hiç düşündünüz mü?kendine saygısı olan hiçbir yaratıcı yapamaz bunu."diye geçiyor.
(shalala - 24 Ocak 2003 20:16)
bana hiçbir cümlesini unutmak istemeyeceğin bir roman var mı diye sorsalardı cevap olarak verebileceğim birkaç kitaptan biri olurdu onca yoksulluk varken. "mösyö hamil, neden hep gülümsüyorsunuz?""böylece her gün, iyi belleğim için tanrı'ya şükrediyorum, momo'cuğum... altmış yıl önce, gençliğimde, bir kadına rastladım. beni sevdi, ben de onu sevdim. sekiz ay sürdü bu, sonra kadın bir başka eve taşındı. altmış yıl sonra hala aklımdadır. seni unutmayacağım derdim ona. yıllar geçiyordu, unutmuyordum. bazen korkuyordum. önümde daha uzun bir yaşam vardı, silgi tanrı'nın elindeyken, ben gariban adam, kendime nasıl böyle bir söz verebilirdim ki? ama şimdi içim rahat. cemile'yi unutmayacağım. çok az zamanım kaldı, onu unutmadan öleceğim."bazen olur öyle...kimsenin inanmadığı gerçeklere dayanan bir birliktelikle yakınlaşırsınız birbirinize. bu gerçekler, yaşantınızı öylesine etkiler ki, ikiniz de artık sona ermiş olan ve yalnızca özlemi duyulan bir âlemde kalırsınız. günlük hayat çekilen sular gibi uzaklaşıp sizi orada bırakır.van gogh tuval alacak parası olmadığı zamanlar resim yaptığı tuvalin üstüne başka resimler çizermiş. ressamın bazı tablolarını inceleyenler sanatçının çizdiği resmin altında başka resimlerin izine rastlamışlar. insan hayatı ilk tecrübelerin üstüne kuruluyor. yalnızlığı en derinden yaşayacağımız o an ne zaman gelir bilemeyiz. hani insanın kendisinden başka hiç kimseyi düşünemeyeceği sadece ve sadece kendisiyle baş başa kalacağı o büyük veda anı… işte tam o anda insanın hayatına derinlikle işlemiş görüntüler üşüşürmüş gözlerine. sonsuza kadar ölmek istiyorum bazen. gözlerimin önünde özlemini duyduğum çocukluk anlarım var çünkü. çünkü insanın birlikte aç kalmaktan korkmayacağı birini sevmesi dünyanın en kıymetli varoluşudur. "sevdasız yaşanabilir mi, mösyö hamil?"
(lafz i bisnev - 6 Haziran 2011 01:01)
''yine de mösyö hamil açısından, işemeye götürülmek üzücü bir olaydı, onları orada bıraktım, bence üzüntüden kaçmak gerekir.''''mösyö hamil, mösyö hamil' dedim ona. hiç nedensiz, öylesine. hâlâ onu seven, adını bilen birileri olduğunu anımsasın, tek bir adı olduğunu bilsin diye.''''bana hep garip gelen, gözyaşların doğmadan önce programlanmış olmasıdır. bu demektir ki ağlayacağımız önceden saptanmış. bunu hiç düşündünüz mü? kendine saygısı olan hiçbir yaratıcı yapmaz bunu.''''evlenmek için çok yaşlıyım, diyordu mösyö hamil, sanki her şey için çok yaşlı değilmiş gibi.''*hay allah. çok sevdim ben momo'yu.
(dubara - 30 Kasım 2011 00:20)
"ben mutlu olabilmek için yaşamın kıçını yalayacak değilim. yaşamı süslemek istemiyorum ben, bok yesin o. birbirimize karşı hiçbir şey hissetmiyoruz.""ben pek öyle mutluluk meraklısı değilimdir, yaşamı yeğlerim yine. mutluluk bir süprüntü, acımasızın tekidir, ona asıl yaşamasını öğretmek gerekir.""insanlar yaşama her şeyden daha çok önem verirler. dünyadaki bütün öbür güzel şeyleri düşündüğümüzde, bu bayağı garip bile gelebilir.""-ağlama yavrucuğum, yaşlıların ölmesi doğaldır. senin önünde daha koskoca bir hayat var.beni korkutmaya mı çalışıyordu bu namussuz ne boktur? (...) kalktım. tamam, biliyordum, daha koskoca bir yaşam vardı önümde, ama bu yüzden kendimi hasta edecek değildim."ne kafa amınakoyim. ne kafa. bu kitabı kulağımdan içeri zerk edip güzelce bi sallasam başımı, ki iyice yayılsın. belki derdime çare budur, modern tıbba güvenmiyorum çünkü, belki bu böyle kocakarı ilacı gibi.. ne bileyim.. bakıyorum saatlerdir, kağıt eritilebilir mi falan. yakıp küllerini burnumdan çeksem işe yarar mı. zaten hep bi çaresi olduğuna inanmaktan oluyor. neyyse siktir et. ne kafa ama.
(cisterna - 15 Ocak 2012 22:25)
emile ajar tarafından yazılmış, vivet kanetti tarafından çevrilmiş ve agora kitaplığından onca yoksulluk varken adı ile basılmış kitap. kitap şahane evet ama çevirisinde bence problem var. mükemmel bir fransızcam yok, hatta hiç fransızcam yok ama yazarın apartman yönetmeni değil, apartman yöneticisi dediğini anlayabilecek kadar aklım var. neyse ki. keşke daha özenli bir çeviri olsaymış, değil mi sevgili vivet?
(kuzularin essizligi - 19 Ocak 2012 14:26)
"çünkü mutluluk özellikle yokluğuyla tanınan bir merettir" cümlesini beynime kazıyan kitap. üstelik şöyle biter hikaye; "sevmek gerek"...
(sokak lambasindan gelen ses - 19 Haziran 2013 01:25)
momo kadina asiktir. kadin momoya. günlerce madame rosa'nin bitmez tükenmez merdivenleri çikilir, inilir.. sevgiyi iliklerinde hissettirir insana.. sicaciktir... derken momo'nun yalnizligi baslar."...yere yattım, gözlerimi kapadım. ölmek için birtakım hareketler yaptım, ama çimento soğuktu, hastalanmaktan korktum. böyle bir durumda eroin alan bir sürü herif tanıyorum, ama ben mutlu olmak için yaşamın kıçını yalayacak değilim. yaşamı süslemek istemiyorum ben, bok yesin o. birbirimize karşı hiçbir şey hissetmiyoruz. yasal erginliğe kavuşacağım zaman televizyondaki gibi uçaklar kaçırıp, rehineler alıp, birşeyler istemek için tehditçilik yapacağım belki, henüz ne isteyeceğimi bilmiyorum, ama boktan bir şey olmayacak. esaslı bir şey olacak yani. şimdilik ne istemek gerektiğini söyleyemeyeceğim, profesyonel eğitimden geçmedim çünkü. ...."nefis..
(sarapis - 9 Mayıs 2004 19:43)
Yorum Kaynak Link : la vie devant soi