Süre                : 1 Saat 32 dakika
Çıkış Tarihi     : 27 Şubat 2004 Cuma, Yapım Yılı : 2004
Türü                : Drama
Ülke                : Türkiye
Yapımcı          :  Mavi Film
Yönetmen       : Zeki Demirkubuz (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Zeki Demirkubuz (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Zeki Demirkubuz (IMDB)(ekşi), Nurhayat Kavrak (IMDB)(ekşi), Nilüfer Açikalin (IMDB)(ekşi), Serdar Orçin (IMDB)(ekşi), Ufuk Bayraktar (IMDB)(ekşi), Eda Toksöz (IMDB)(ekşi)

Bekleme Odasi (~ Anticamera) ' Filminin Konusu :
Dışarıdan bakılınca idealist, ilkeleri için yaşayan biri gibi görünse de, kendisini inançsız ve kibirli bir insan olarak gören yönetmen Ahmet, Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sını filme çekmek istemektedir. Ama hem filmine, hem de sevgilisi Serap’a ve yaşadığı hayata karşı içinde bulunduğu nedensiz kayıtsızlıktan kurtulamamaktadır.Kendini evine kapatmış, adeta bir yabancı gibi yaşamını sürdürmektedir. Sevgilisi sonunda onun bu yıkıcı ruh halini, yaşamında başka bir kadın olduğu şeklinde yorumlar. Uzun ve sancılı bir sorgu gecesinin ardından Ahmet sıkılıp hayatında biri olduğu yalanını söyleyince Serap evi terkeder. Bütün bunlar olurken, Ahmet’in asistanı Elif filmle ilgili hazırlıklarını sürdürmekte, romanın kahramanı Roskolnikof’u canlandıracak oyuncuyu aramaktadır. Ama Ahmet deneme çekimlerine gelenlerin hiçbirisinden memnun kalmaz. Sonuçta rolü, bir süre önce evine girerken yakaladığı, ama polise teslim etmeden salıverdiği genç hırsıza vermeye karar verir. Ama hırsızı nasıl bulacağını bilmemektedir...

Ödüller      :

!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali:Best Turkish Director of the Year-Best Director


  • "oyunculuk ve ses kayıt açısından vasat bir film. insanı içine çekmesi konusunda ise başarılı. hele baş kahraman ile benzerlikler gösteriyorsanız tadından yenmeyen film."
  • "bu filmin sonunda stalker in o meşhur film müziği çalar."




Facebook Yorumları
  • comment image

    zeki demirkubuz'un otto e mezzo'su bu mu şimdi?

    en başında gülmeye başladım ve film bitene kadar güldüm. ahmet'i bencil, umursamaz gibi şık sıfatlarla bezemeyelim, adam bildiğin kalas. dayaklık yani. ama -öykücü olduğu için herhalde-, her kadına şak diye ayrı bir yalan uydurmasına bayıldım. kadınlardan gelen sorular hep aynı, adamda da hep aynı duvar gibi surat. asistana bir hamle yapıyor gibi ama onun da sonunda uyuyor numarası yapıyor, kendisini hiç yormuyor.

    içi boşalmış,kütük tabiatlı yönetmen, filmiyle ilgili bir hareket olsun, hemen canlanıyor. başka bir numarası yok zaten, filmimi çekmek için kadın da harcarım, para da harcarım, insan da harcarım diyor, demirkubuz'un insanlığa mesajı bu.

    kısır,kendine hayrı olmayan entel edebiyatına ayarı içerden veriyor. son tahlilde, güzel film.


    (stalker - 10 Kasım 2006 03:13)

  • comment image

    bu filmden sonra kader'in çekildiğini bilenler için,finali daha ilginç bir anlam kazanan film.

    --- spoiler ---
    filmin son sahnesinde,ahmet * bilgisayarının başında otururken,bir anda ilham gelir ve bir şeyler yazmaya başlar.
    o anda kader'de sıkça duyacağımız stalker'in theme müziği çalmaya başlar.
    aynı şekilde bu filmde ahmet'in filminde rol vermek istediği ufuk bayraktar'ın, kader'de başrol oynadığı düşünülürse, sanki demirkubuz bekleme odası'nın finalinde kader'ini biliyormuş,kader'i çekeceğini planlıyormuş gibi duruyor.
    ---
    spoiler ---


    (gioberg - 29 Ağustos 2007 02:14)

  • comment image

    demirkubuz gorundugunden daha zeki. kendi oyunculugunu bildiginden bir tane bile hakikaten oyunculuk gereken sahne cekmemis. asistan elif'i yataga atma sureci, ayni elif'i kapinin onunden geri dondurme cabasi, sanem'i sevgili konumuna getirme sureci vesaire. bu sahneler iki fotograf arasinda kalmis. bu da demirkubuz'un ozelestirisi mahiyetindeki filminin ozelestiri imajindan yemis. ancak bu kolaya kacmak gibi gorunse de filmi bir nebze kurtarmistir. cunku sahsen ben o sahnelerde demirkubuz'un bir oyuncu olarak nasil sacmalayabilecegini dusunemiyorum bile.


    (nicomedian - 26 Aralık 2008 04:59)

  • comment image

    zeki demirkubuz filmleri arasında belki de en eğlencelisi. demirkubuz bu filmde sigara içebilen bir duvarı canlandırıyor. haliyle çok zorlanmamış, çok doğal oynamış. bir de bu duvarın arkasında ne var diye meraktan kendini perişan edenler sazan kadınlar, kızlar var onlar da iyi oynamışlar sağolsunlar. önceki filmlerindeki bazı kadın-erkek diyalogları neredeyse aynen korunarak erkek-kadın diyaloglarına dönüşmüş. fatso, the most unromantic man in the world, a complete history of my sexual failures, zemanovaload klansmanında yer yer dramatikleşen memleketimize özgü bir abaza seyreltisi (6,3/10).


    (kris - 7 Ekim 2010 00:03)

  • comment image

    koyvermiş, boşvermiş bir yönetmenin hayatın boşluklarını kendi filmleri ile doldurmak kaygısı gütmeden, sigarasını içip televizyonunu izlediği filmdir. belki de olanı anlatırken ve olmaması gerektiği mesajını veren sanat filmlerinin yaratıcısının kendi kötücüllüğüne kapılmasının eleştirisi ve ironisidir.

    --- spoiler ---

    ayrıca söylemeden edemeyecem; ahmet yönetmene serap'ın intihar girişimi haberini veren kişiyi nuri bilge ceylan seslendirmiştir. "pardon hata etmişim" deyişi bizi bizden almıştır.

    ---
    spoiler ---


    (3lendil - 28 Mart 2012 02:16)

  • comment image

    zeki demirkubuz'un yeni filmi. (aldığımız bilgi odur ki çekimlerinin bitmesine az bir zaman kalmış.) beyoğlu'nda geçen bir "suç ce ceza" uyarlaması (cem akaş'ınkinden değil dostoyevski'ninkinden). raskolnikov rolünü, firuzağa'daki kahveye ara sıra da olsa uğrayanların rahatlıkla hatırlayabileceği biri oynuyor. (tüm obsesifliğimle belirtmeliyim ki firuzağa'da yan yana ve iç içe duran kahvelerin en iyisi aşağı inen merdivenlerin başlangıcında sağ tarafta kalandır) parantez içinde adı en iyi diye anılan kahvenin garsonlarından (ve tabii bir tür işletmeci sayılır) biri. (ufuk olabilir adı, tam hatırlayamıyorum) uzun, ince, sakallı olanı. (bence çok iyi bir seçim olmuş) hayırlısı.

    edit: sanırım film "suç ve ceza"yı çekmeye çalışan bir yönetmenin maceraları üstüne kurulu imiş (cem ileri böyle bir duyum almış.)

    ayrıca (bkz: bekleme oyunu)


    (novacaine - 13 Haziran 2003 09:02)

  • comment image

    zeki demirkubuzun dostoyevskiye adadığı film.
    filmin bence ilginç yanlarından biri, dışarıdan kusursuz gibi görünen sanatçıların aslında ne kadar kibirli ve bencil insanlar olabileceğine işaret etmesi. ben şahsen zeki demirkubuz'un canlandırdığı karaktere kafa atmak istedim. sakallarını tek tek yolmak istedim. bu ne kayıtsızlık kardeşim? elin hırsızının peşine düşüp raskolnikov yaratmak istiyorsun, kadınları kayıtsızlığının silindiri altına alıp ezerek yokediyorsun.

    sanatta yaratıcı, özel hayatında yokedici bir yönetmenin klostrofobik diyebileceğimiz filmi.
    arada bir beyoğluna dolaşmaya çıkıyor allahtan adam da, biz de nefes alıyoruz.


    (tabularasa - 25 Şubat 2004 09:00)

  • comment image

    sn. demirkubuz'un, kim ne derece katilir bilemem ama, artik icinde bir ugur polat, bir haluk bilginer, bir zuhal olcay, bir fikret kuskan, bir rutkay aziz (daha gider bu) gecen su bazli tribal turk filmlerine tahammulu olmayan bunyelere can suyu son filmi. kendisine de gina gelmis ki tutmus kendi oynamis, cok da iyi etmis. oynadigi rolun "acaba gercekten kendisi mi" oldugu ya da "ne kadar o" oldugu, "icimizdeki seytan'da kim kimdir?" sorusu gibi, eglencelik olabilecek, bir sure oyalanilabilecek ya da kullanilabilecek gereksiz bir sorudur, filmin kendisi, butunu dusunuldugunde. oyunculuguna* gelince, saniyede 25 kare goruyorsak, 15'inde gozlerini acip kapatmistir sn. demirkubuz, dogrudur; hatta serdar orcin sahneye ciktiginda o sumsuk universite ogrencisini[n karakterini] sanki "benim oyunculugum elbette ki daha profesyonel" dercesine yonetmenin(in) ustune surmustur, gozlerini bir kere bile kirpmadan. sn. demirkubuz bunu da kurgulamis olabilir kafasinda, korkuyorum. neyse, film bence cok ama cok eglenceli, belki magazin basininda "zeki demirkubuz'un en iyimser filmi" gibi basliklara, yakistirmalara gark, gaaark olabilecek bir potansiyeli haiz. belki burada da gun gelir "zeki demirkubuz filmlerinde catir cutur popcorn yemek" gibi basliklara rastlariz, ki pek de zevkli olur entry islemesi, nitekim bu filmi de baslibasina bir dayanak olarak gosterebiliriz artik (yok ben yemem de yiyen yesin*). cunku icindekiler hem gecmis filmlerdeki o kasvetli havaya, hem de sulandirmadan guncel olana pek guzel kursunlar atiyor. ama yanlis anlasilmasin, ayni franny'de lane'in yeni yazarlarin kelime tellalligindan yakinip tolstoy, dostoyevski ve shakespare gibi "baba"larin "sadece oturup yazdigi"ni vurgulamasi gibi, hususi bir gonderme cabasi, cambazlik telasi olmadan, soyleyeceklerini dogrudan soyluyor sn. demirkubuz. ayrica, henuz uzak'i izlememis bir turk genci olarak, merakla bekliyorum birilerinin bekleme odasi hakkindaki "sikinti"li beyanatini, ki fitili ateslenmis bir bicimde izleyeyim onu da..

    iyi bir turk filmi izlemeyi hatirladim, sagolsun(lar).


    (sissyneck - 28 Şubat 2004 20:19)

  • comment image

    zeki demirkubuz'un etrafına örülü; karanlık, kötücül hissiyatlarla yoğrulmu$ tarzından biraz farklı ama çok iyi bir filmi bu. özellikle kendi yaptığı kurgu, görüntü yönetimi ve reji üçlüsünü çok doğru kotarmı$ zeki bu kez (ecnebilere zati soyadıyla hitab edioruz bare bizim memleketin çocuğuna adıyla hitap edelim). ayrıca evin içini her filminde olduğu gibi $ahane kullanmı$ ademoğlu zeki. ama bir yandan da filmi izlerken ki motivasyon çok önemli. klasik bir zeki demirkubuz filmi değil bu. hatta hayli eğlenceli, eğlenmesini bilene, dalgasını bulana...


    (lem - 8 Mart 2004 17:24)

  • comment image

    zeki'nin alber camus'nün yabancı'sından ne kadar etkilendiğini yazgı'dan daha çok ortaya koyduğu film.

    bekleme odası'nda kendi davranışları da aynı meursault'un aşmışlığını barındırıyor. aynı şekilde toplumsal normların ve vicdanın ötesinde davranışlar sergiliyor ve filmde hırsıza bakış açısı ile ilişkilerde takındığı tavırdan gelenekçi ahlak dönemini tamamlamış bir bireyin tutumlarına şahit oluyoruz.


    (lal u ask - 23 Şubat 2014 23:29)

  • comment image

    oyunculuk ve ses kayıt açısından vasat bir film. insanı içine çekmesi konusunda ise başarılı. hele baş kahraman ile benzerlikler gösteriyorsanız tadından yenmeyen film.


    (loveandpoison - 25 Mayıs 2004 23:31)

  • comment image

    filmde diyaloglara fazlaca yüklenilmesi bünyeyi zorluyor.

    ayrıca, samimi söylüyorum, bu film dostoyevski ile nasıl bir kavramsal bir bağ kuruyor onu anlayabilmiş değilim. dostoyevski yerine beckett hastası bir yönetmenden bahsediyor olsaydık sonuç daha parıltılı olabilirdi. st. petersburg' da derler ki dostoyevski alemcinin tekidir, ama burada zeki demirkubuz çay ve menemen dışında birşey tüketmiyor. insan nihayetinde ya gastrit ya da kabız (kubuz) olur.

    zd'nin kadınlara karşı davranışları sinikliği tavana vurduruyor... filmin sonunda kapısına kadar gelmiş hoş bir hanımefendiyi bir müddet kararsız kalıp sonra eve çay içmeye davet etmesi (yine çay!), sonra da kendisine sevgili etmesi tüm erkek milletinin yapacağı ya da aklından geçireceği türden bir harekettir, hoş görülmesi gerekir. buradan zorlayıp dostoyevski üzerinden bir bağ kurabiliriz ama üstad 14 yaşındaki kızları bile ağına düşürmesi hasebiyle zd'ye her halukarda açık fark atar. yine st. petersburg halkının yalancısıyım, dostoyevski bu tip bir cürümden sonra çok acı çekmiş, kendinden ölesiye nefret etmiş söylenenlere göre. zeki baba'da bundan eser göremedik.

    yaşlı teyzenin kendisini evden kovduğu sahne çok hoş. böyle sinirli teyzeler vardır.


    (terranovanian - 28 Ekim 2004 10:54)

  • comment image

    zeki demirkubuz, bu filmini cekmeden once yaptigi bir roportajinda, turk sinemasina ve kendi filmlerine olan ilgisizlikten yakinip, turkiye' de sinema yapmanin ne kadar zor oldugu hakkinda goru$lerini belirtmi$ti ve eklemi$ti, yakinda oyle bir noktaya gelecegim ki, yazan, yoneten, ceken, yapan, oynayan ve de izleyen ben olacagim.
    zeki demirkubuz' un ilk filminden bu yana takip edenler de bu geli$imi takip edebilir. $imdiye kadar kademe kademe yazan, yoneten, ceken, yapan eden, filmlerinde 1-2 sn gorunen zeki demirkubuz bu filminde ba$rol oynami$tir. bakalim ilerleyen filmlerinde sadece izleyen o olacak mi?
    yeni filmlerinin sabirsizlikla bekliyoruz.


    (coffeenicotine - 26 Aralık 2004 04:13)

  • comment image

    trt int'in kiyagi sonucu gurbet ellerde tesadüfen rastlayip izledigim zeki demirkubuz 'un son filmi. bildigim kadariyla istanbul film festivali'nde de en iyi yönetmen ödülünü aldigi filmidir.

    konu ödül olunca demirkubuz icin cok az rastlanilan bir sey olmadigini belirtmek gerekir. kendisi özellikle festival jürilerinin cok begendigi konularda, her anlamda minimalist filmler yapmakta ustadir. ancak izledigim filmleri icinde en zayifi oldugunu düsündügüm bu filmiyle beni gercekten sasirtmistir ünlü yönetmen. dostoyevski hayranligi nedeniyle suc ve cezayi cekmek isteyen hiyarlik derecesinde bencil yönetmen rolünde kendisini basarisiz bulanlara pek katilmiyorum. daha dogrusu filmin basarisizligi bence demirkubuz 'un oyunculugundan gelmiyor.her zaman insan dogasina, kötücüllüge, yenilmenin gücüne, zaaflarimiza cok keskin ve aci bir dille yaklasmayi bilmis demirkubuz, bu filmde yönetmen kisiligini merkeze alarak maalesef diger filmlerindeki derinlik cözümlemelerine yaklasamiyor. ortaya sebepsiz yalanlar söyleyen, bencil, ruhunu coktan yitirmis, hayata tutunmak icin sürekli baska kadinlara gereksinim duyan, yaratma ugrasinin da verdigi sikintiyla iyice cekilmez hale gelen bir yönetmen karakteri koyuyor; diger karakterler suyun cok üstünde.
    oyunculuklara bakarsak;

    nurhayat kavrak : tasradan istanbul'a gelmis ve demirkubuz'un canlandirdigi yönetmenin asistani olan elif rolünde nurhayat kavrak belki filmin en iyisi. tek eksigi tasradan gelmis bir kiz icin fazla rahat ve 'sehir kizi' profili cizmesi. onun disinda inandiriciligi yerinde

    serdar orcin : elif'in erkek arkadasi. kücük bir rol ama iyi is cikarmis.

    nilüfer acikalin : hemen hemen her filminde biraz abartiya kacan acikalin'in bence en iyi performanslarindan birisi. inandiriciligini koruyarak, sade bir oyunculuk cikarmis.

    zeki demirkubuz: bu noktada baska bir elestiri getirmek gerek. daha önceki filmlerinde de maliyet sorunlari yasadigini yakindan bildigim, bu nedenle ayrica saygi duydugum demirkubuz bence basrolü kendisine vermekle hic iyi yapmamis. hatta bu maliyet nedeniyle degil de bilincli alinmis bir kararsa durum daha da ciddilesiyor. filmin en büyük handikaplarindan birisi demirkubuz'un hic bir sey yapmayan oyunculugu.

    son olarak masumiyet ya da itiraf gibi bir film degil bu. daha az derin, daha az kurcalayan, daha kisisel oldugunu düsündügüm, artik demirkubuz'un minimalist yaklasimini biraz da olsa azaltsa dedigimi bir filmiyle karsilastim. bundan sonraki nokta tek kisinin oynadigi (kendisi), yönetmen, senaryo ve görüntü yönetmenligini de yine kendisinin yaptigi bir film olacaktir herhalde. peki nereye kadar?


    (ziggy - 11 Ocak 2005 11:07)

  • comment image

    ayrica toplumdan farkli marjinal kisilere hayran olan ve kendilerine onu ornek alan kisilerin aslinda ne kadar caresiz ve kor oldugunu,olaylar kendi alayhine gelisince nasil hayal kirikligina ugradigini da cok iyi anlatiyo bu film.asistan kizimiz zekiye hayrandir ve bunun nedeni de zekinin davranislaridir ve zekiyle sevgili olduklarinda zeki kendisine de ayni sekilde davraninca buna isyan eder ,bu da o kizin aslinda bu olaya kendi menfaati icin girdigini,iki yuzlu bi bicimde hayran oldugu kisinin kendine ayri davranmasini istedigini ve sonunda nasil husrana ugradigini cok guzel anlatir.
    abarti bi ornek olucak ama bi adam dusunun adam insanlarin cani istedigi icin birbirini oldurmesinin cok olagan bi olay oldugunu iddia ediyo.kizimizda cikip bu adama bu ozelligi yuzunden hayran ve onu destekliyo sonra da adam silahi kendine dogrulttugu zaman isyan ediyo,beni nasil oldurmek istersin diye.olduuu.


    (the one - 27 Mart 2005 17:35)

  • comment image

    *ahmet'in her iki sevgilisiyle de (hem serap'la hemde elif'le) tartışırken televizyonda maç özetleri vardır. (serap'ta önce bjk, sonra gs; elif'te bjk maçları vardır.)
    *ayrıca elif'in ahmet'te kaldığı ilk gece, sabaha karşı 4'te ahmet televizyonda kapıcılar kralı'nı izlemektedir.
    *yine, elif'in ahmet'te kaldığı ilk gece; ahmet'in kızın bacaklarına bakması ve hemen ardından yatakta yattıkları sahneye geçilmesi, suratımda istemsiz bir gülümseye yol açmıştır.
    *aynı şekilde yapılan sinan çetin (aslan gibi yönetmen ) göndermesi de beni gülümsetmiştir.
    *filmin, bir kaç yönü ile aşk filmlerinin unutulmaz yönetmenine benzediğini düşünmekteyim.
    *son olarak bence demirkubuz'un diğer filmlerinden daha eğlenceli bir film olmuştur.


    (gioberg - 22 Eylül 2005 03:14)

  • comment image

    genelde turk filmlerinde "seni seviyorum" sahneleri insanin gozune sokulur; ama bu filmde duyulan ama görülmeyen bir "seni seviyorum" sahnesi var, her ne kadar izleyicinin boyle olmadigini bildigi bir durumsa da soylenen "seni seviyorum", yonetmen ahmet in bence sadece o anki savunma mekanizmasidir.
    bir de diyaloglari yapaylastiran "buyuk" sozler var filmde kimi zaman. misal:

    "adalet duygusu en çok hak arayanların elinde zavallılaşır."


    (mustearen - 5 Şubat 2006 22:42)

  • comment image

    sabaha karsi uyanip, tekrar uyumak icin nasilsa uyurum yarisinda diye izlemeye baslayip, sabahi ettigim film oldu.
    tuhaf bir sekilde cok hosuma gitti. hic beklemiyordum böyle bir film.

    --- spoiler ---

    hayati yalandan ibaret olan, vurdumduymaz, kayitsiz bir yönetmen ve disaridan karizmatik görünmesini aldanip, cevresinde dolanan kadinlar. aglamaktan gözleri sismis birine, menemen yer misin diye soran bir adam. *

    ---
    spoiler ---


    (sankaranarayanan - 12 Mart 2006 18:21)

Yorum Kaynak Link : bekleme odası