San Francisco (~ A Cidade do Pecado) ' Filminin Konusu : San Francisco is a movie starring Clark Gable, Jeanette MacDonald, and Spencer Tracy. A Barbary Coast saloonkeeper and a Nob Hill impresario are rivals for the affections of a beautiful singer, both personally and professionally in...
Cain and Mabel(1936)(7,7-1562)
Boys Town(1938)(7,3-4739)
Manhattan Melodrama(1934)(7,2-3096)
Boom Town(1941)(7,1-3322)
Wife vs. Secretary(1936)(7,1-2763)
Naughty Marietta(1935)(7,0-1011)
China Seas(1935)(7,0-2041)
In Old Chicago(1938)(6,9-1901)
Test Pilot(1938)(6,9-1933)
Saratoga(1937)(6,6-1338)
Adventure(1945)(6,2-798)
Chained(1934)(5,9-722)
abd'nin batisindaki kaliforniya eyaletinde bir sehir. kozmopolitanligin dibine vurmus bu guzeller guzeli sahil sehri bir sehirden ote kucuk bir dunya gibidir. abd sehirleri icinde istanbul'a olan benzerligi ile dikkat ceker. ayrica gaylerin baskenti olarak da bilinir. baslica komsu sehirleri san jose, stockton ve sacramento'dur. los angeles'a otobusle 7 saat mesafededir. guzelliginin hakkini istediginden olsa gerek cok pahali bir sehirdir.. gibi genel tanimlari verdikten sonra sehri inceleyebiliriz.nasil gidilir;ben iskence cekerim, ucuz olsun yeter diyorsaniz abd icinde hemen her yerden greyhound otobus firmasiyla gidebilirsiniz. ucuz olsun ama azicik da rahat edeyim diyorsaniz bir alternatifi de shuttle'dir fakat sadece los angeles'tan gitmeye kalkisirsaniz var bu. ayni fiyat, minibus gibi bir arac ama en azindan kimin bindigi belli. tek kotu yani gunde bir kere oglen 12.30 civari sefer olmasidir, bir gununuz yolda gecer. shuttle sizi sehir merkezine kadar goturur.cok uzak yerden gidiyorum, otobus olmaz bana derseniz tek alternatifimiz ucak oluyor haliyle. havaalaninda merkeze nasil gelecegiz? taksiye binmek gibi bir akilsizlik tabi ki yapmiyoruz. shuttle ayarlamak da muhtemelen kolaydir ama bunlara hic gerek yok zira sehirici ulasim cok gelismistir. bart denilen yeralti metrosuna biniyorsunuz, 45 dakika icinde istediginiz yere gidiyorsunuz. ordan sonra otobuse binmek vaciptir, cok esyaniz varsa taksiye de binebilirsiniz. bart havaalanindan merkeze, tek sefer 5 dolardir. kopruyu gecmeyen sehirici otobus de 1.25 dolardir. bu sehirde arabaya kesinlikle ihtiyac duymazsiniz.nerde kalinir;guvenilir, temiz, guleryuzlu, merkezi ve ucuz bir hostelde elbetteki. pacific tradewinds tam da aranilan yerdir. ev gibi huzur doludur. calisanlari hostelde yasar. mutfagi, banyosu, tuvaleti hep tertemizdir. ucretsiz internet erisimi vardir. tam techisatli mutfagi olmasinin yaninda sizin bulasiklarinizi bile yikarlar. su linkten websitelerine ulasilabilir; http://www.sanfranciscohostel.org/ . adresi de soyledir; sacramento st uzerinde, kearny st ve montgomery st arasindadir. lakin tabela namina kapiya astiklari sey haddinden fazla kucuk oldugu icin cadde uzerinde 5 tur atip yine de bulamayip aglamaya baslamak olasidir. gerek yok, hemen umitsizlige kapilmayin. bir kere kendisi sacramento uzerinde kuzeye yururken sag taraftadir, bunu bilelim. beyaz, demirli bir kapisi vardir. azicik dikkatli bakarsaniz duvara goreceksiniz, korkmayin. benim kalma yeri olarak siddetle tavsiyem bu olmasina ragmen diger alternatifleri de veriyorum;usa hostels san francisco. bu da downtown bolgesinde bir hostel, abd icinde 2 subesi daha var. biri hollywood'da digeri de las vegas'ta. kalmadigim icin temizlik gibi konulari bilemiyorum ama o da ucuz bir hostel. konum olarak digeri kadar guvenli bir bolge olmayabilir, bunu da downtown'larin hep evsizler tarafindan isgal edildigini gormeme bagliyorum. daha buyuk bir hosteldir, daha cok bilinir.bir digeri hostelling international san francisco'dur. hi'lar genelde daha pahali oluyor ama diger hostellere gore daha kaliteli oluyor. genellememek lazimmis zira pacific tradewinds ekibi hi sf'nun cok pis ve yerinin kotu oldugunu vurguladi.illa baska yerler de vardir ama soylemeye gerek yok bunlar en olasi yerler, yeterli.nerelere gidilsin;caddeler:financial area butun is merkezlerinin toplandigi yerdir. upuzun binalar, hemen hemen butun bankalarin subeleri, nispeten pahali restoranlar burda bulunur. gorulecek pek bir seyi yoktur ama cok bir merkezde oldugu icin istemeseniz de o caddelerde yuruyeceksiniz. china town'u butun dunyadaki china town'lar arasinda en buyugu ve en eskisidir. bu bolgede ucuz ve cok leziz sushi yenebilir. alisveris etmelik cok dukkan vardir, gozunuz donebilir birbirinden ilginc cin mallarini gorunce ama cok heveslenmeyin genelde pahalidir. ayrica cok celiskili fiyatlara sahiptir bu bolge. ayni mali birbirinden bir blok otede duran iki magazada biri digerinin yarisi fiyatina bulabilirsiniz. o yuzden tavsiyem magaza boyle "ben tekim, cok ozelim, benden baska yok buralarda" diye bagirmadigi surece bir seyi cok begendiyseniz diger magazalara da bakip ondan sonra almanizdir. zira cok klasik cin mallarinin cok ucuza bulunabildigi kocaman bir magaza mevcuttur, orayi yagmalabilirsiniz. north beach taraflarinda little italy denen yer bulunur. burda birbirinden harika restoranlarda tahmin edilecegi uzere italyan yemekleri yemek vaciptir, farzdir hatta sevaptir. fiyatlar normallerin ustunde gelebilir ama denemekte fayda var cok guzel pidemsi bir seyleri var bunlarin. cafe-bar tarzi yerler de bolca bulunur. canli muzik, karaoke, club... yine bu bolgede dunyaca unlu lombard street vardir. neden unluymus peki burasi dersek, dunyanin en kivrimli caddesi olur kendisi. boyle kimil kimil, kivrim kivrim. arabalar 5km/h ile ancak inebiliyorlar. siz de yanlardaki merdivenlerden kacla inip cikarsaniz artik.. tamam, caddeyi gorduk, basimiz goge erdi, pardon fotograf cektirecegiz onunde ondan sonra basimiz goge erecek. bir sonraki durak fishermans wharf. tekne turlarinin, iskelelerin vs bulundugu bolge. cok leziz balik yemek mumkun. bizim ortakoy kumpircileri gibi yan yana duran deniz mahsulleri restoranimsilar var, illa ki denensin artik ne seviyorsaniz denize dair derim. pier 43 ve pier 39 guzeldir boyle magazalar, oyun yerleri, cafeler bulunur. pier 39'dan deniz aslanlari izlenebilir. boyle kucucuk koy gibi bir yere doldurmuslar deniz aslanlarini, turist yeri olmus. dunyaca unlu bir baska cadde haight assbury. gerci buna cadde demek olmaz, ikisinin kesisimi iste. neden unlu; zamaninin cicek cocuklari burayi mesken tutmus ve hippi bolgesi ilan edilmis. simdilerde o hippi ruhundan eser kalmadigi yonunde gorusler cok artmis, katilirim zira burasi da bir turist bolgesi halinde. magazalarda fiyatlar ucmus durumda. bir tane 2. el magaza var, ilgililerine, kiyafet satiyorlar, kadin-erkek. oldukca buyuk, e fiyatlar da super. haight cok uzun bir cadde olmasina ragmen asil gidip gorulesi yer dedigim kesisimdir. burdan hemen castro'ya atliyoruz. yakinlar zaten, yurunebilir. castro gay bolgesidir. cok asiri bir atraksiyon yok gibi gorunse de olay cadde uzerinde konuslanmis dukkanlarda, magazalarda biter. her sey gay icin vardir. masaj salonlarindan film kiralama dukkanlarina kadar.. kadin kismisinin bu bolgeye cok yakisikli erkekler varmis, gidip gorelim demesi bir seyler elde edebilmek adina fazlasiyla gereksiz kacacaktir. o yuzden efendi efendi gidilsin, caddede yurunsun, kimsenin huzuru kacirilmadan geri donulsun. bir sonraki durak mission district. burda ne gibi bir atraksiyon var ben cozemedim, 2. el, en ucuz, herbir seyi bulabilmek haricinde. cadde uzeri magazalar, nispeten guvensiz bir bolge, 3lu 5li gruplar halinde gezen latin bebeler.. ama ucuz cidden!park ve bahceler:golden gate park kocaman olmakla birlikte icinde de pek cok eglence barindirir. kucuk kucuk bir suru bahce, yemyesil, tertemiz.. cok vaktiniz varsa butun bir gun gecirilebilir ama vakit darligi varsa en cok gidilsin denilen yerlerden birisi japanese tea garden'dir. girisi 4 dolar, kucucuk bir bahce, icerde ne aradiginiza gore aldiginiz keyif de degisir. iceri girmisken caylardan birini icip de deneyin bari. bu bahcenin hemen yaninda deyoung museum diye bir muze var. ilgililerine; http://www.deyoungmuseum.org/ adresini de veririm. neyse sonuc olarak bu park icinde aktivite cok. bir de haight st'e giderken buena vista park var. kopek falan gezdirmeye gidiyor insanlar buraya ya da merdiven cikalim spor olsun, dogaya da karisalim diyorlar. kafa dinlemelik, yatip uyumalik.. golden gate park'in batisinda ocean beach var. cok ahim sahim diyemem, nerde akdeniz sahilleri nerde ocean beach.. ama iste bir fark var; adam okyanus. suyu hep cok soguk oldugundan burda insanlar yuzmek haricinde her turlu isi yapiyorlar. gerci bizdeki gibi kumda futbol oynayalim durumu yok, onun yerine amerikan futbolu oynuyorlar, frizbi olsun yok efendim ucurtma ucurmak olsun oyle bir takim eglencelikler. tabi kosmak, atlamak, ziplamak gibi bas aktiviteleri es gecmiyoruz. ayagim okyanusa degmedi demeyeyim diyenlere.. upuzun kocaman sahil, sen de kos..manzaraliklar:iki cok sahane yer soylemek istiyorum manzara gormek isteyenlere. hatta istemeyenlere de.. simdi bu sehir cidden cok guzel, o yuzden onu boyle dagdan tepeden, karsidan falan gormek insanin boyle icini isitiveriyor. tepeden gorelim, hem gunduz halini hem gece halini gorelim, nasil mi; twin peaks denen yere daha gunes batmadan ama batmaya yakin gibi gidelim. o gunesi orda bir batiralim, rengine, durusuna, gidisine hayran olalim.. fotograf cekelim, sehri izleyelim, huzunlenelim ama gulup eglenelim de gunes batinca sehrin isiklari yansin, bir de gece gorelim, ne guzel parliyor diyelim, gozumuz kamassin, gitmek istemeyelim ama alemlere akmak vakti gelmis olsun, seni cok sevdim twin peaks diyerek ayrilalim ordan. tamam, ilk gorev tamamlandi. simdi bir de karsidan gorelim sehri. treasure island bay bridge'in ortasinda, oakland-san francisco arasinda, san francisco ya bagli, zamaninda denizcilerin kendine mesken ettigi, tatil koyu kivaminda, sessiz mi sessiz, bir o kadar da guvenli, huzur dolu bir yer. buraya otobus gidiyor, o yuzden ulasim sorunu yok. tabi ben twin peaks'e gidilsin diye anlattim ama tepeye cikan bir otobus olmadigini soylemedim, neden, gitmezsiniz diye.. buraya azimle tirmanan insanlar var, o zor is, ya otobusle dibine gider sonra taksi tutarsiniz ya otostop sansinizi denersiniz ya da arabali bir arkadas edinirsiniz, o sizi goturur.sanat yok mu:var, olmaz olur mu. sehrin kendisi "ben san'at'im" diye bagiriyor zaten. yok ben muzede gormek istiyorum sanat neymis diyorsaniz, museum of modern art'a (bkz: moma sf) goz atabilirsiniz. 5 katli oldukca buyuk bir muze. sanirim carsambalari kapali, diger gunler normal isleyiste. ogrenci indirimi var. ilk 2 kati sabit sergiler, ust katlar degisiyor. bir de asian art museum var. simdi bu sehirde cok asyali oldugu icin bu muze de ilginc olabilir, bilmiyorum.baska nereye gidilecek:alcatraz island'a pier 33'den tur var. gece turlari biraz daha pahali ama yola gunduz cikip gece dondugunuz icin yine 2 rengi karistirmis oluyorsunuz. bir de olani biteni anlatan insan var tepenizde, iyi yani. vapur, gemi, tekne, motor neyse iste o goturdukleri alet, onunla 25 dk kadar yakin mesafe sehre. her yerden gorunuyor zaten sehirde. ilginc bir yer, hapishane falan..oyle.union square cok merkezi bir yerde. en guzel yeni yil zamani oluyor diyorlar, kocaman bir cam agaci, isil isil.. bir meydan, etrafi magazalarla cevrili, sokak muzisyenleri eksik olmayan her daim islek kalabalik bir yer. ogle tatilinde is amcalariyla dolar, arada tek tuk kadina rastlamak da mumkundur.iki cable car hatti vardir. powell-hyde ve powell-mason. illaki bir kere binilsindir, tek yon 5 dolardir. powell-hyde hatti yuksek hat oldugundan daha guzel manzara gorulebilir.golden gate bridge hakikaten de cok buyuk bir koprudur. direkleri hemen hemen sehrin her yerinden gorulebilir. uzerinde yuruyup sehri seyretmek oldukca yerinde bir hareket olacaktir.bar-club isi:simdi bu sehirde bir gay club'a gitmeden donulmemesi gerekir. o insanlarin nasil eglendigini, ne sekilde parti yaptigini gormek, ufku genisletmek lazimdir. zira hayatiniz boyunca boyle bir gosteriye baska yerde sahit olamayabilirsiniz. castro bolgesinde cok iyi club'ler mevcuttur ama orasi uzak, ben daha merkezde isterim derseniz oralarda da mevcut. en buyuk ve bilindik club'larindan biri ruby skye'dir. bu adamlara internet sitesi uzerinden uye olup sovlara, partilere davetiye kazanmak, yaninizda bir de +1 goturmek mumkundur. icinin mimarisi cok guzel, cok siktir. aslinda genel olarak barlar, klupler namina konusmak gerekirse, nerede olursaniz olun inanilmaz bir rahatlik hissedersiniz. kimse yadirgamaz, acaip acaip uzayli gormus edasiyla bakmaz, rahatsiz etmez, goz hapsine almaz. o yuzden tek basina da cikacak olsan korkma, cik, bir seycik olmaz.cok uzun oldu ben hala ne yaziyorum bilmiyorum. biraksan bi 10 sayfa daha anlatirim ben bu sehri. istanbul'dan sonra insanin sevebilecegini hissettigi bir baska sehir daha cikmasi karsisina heyecan yaratiyor, ne diyeyim. havasi dengesiz olmasina ragmen mis gibi, tertemiz kokuyor. yollar dag-tepeden gecilmese de, inip cikmasi adami oldurse de, zengin sehri dense de, insanin kendini kaptirmasi, surda yasasam bir kac sene demesi isten bile degil.. oyle guzel bir yer iste..bir de son olarak; (bkz: the cheesecake factory) demek istiyorum.haydi kullanma kilavuzunuz hayirli ugurlu olsun, kazasiz belasiz, bol eglenceli geziler dilerim...
(carmen - 6 Kasım 2007 02:27)
bisikletli dostu şehir. ancak bisikletliler arasında husumet olabilir, yok senin bisikletin hiç kuul değil, benimki çok kuul; yok ben dağa taşa tırmanıyorum, saatlerce bisiklet biniyorum, ama sen formda değilsindir, hem sen buna bisiklet binmek mi diyorsun, falan filan diye birbilerine hava atmalar, duelloya davet etmeler, ezmeye çalışmalar, kuulluk katsayısı yarıştırmalar... öyle ki bir ortama giriyorsun ilk önce bisikletini kesiyor millet, sonra bisikletini beğenirlerse seni kesiyorlar. ben de artık heriflerin ilk bisikletlerine, sonra paçalarına, sonra da baldırlarına oradan da üst bacak/of anam uyluk kaslarına, oradan fit kıçlarına, oradan kaslı gövdelerine, en son yüzlerine bakar oldum. bu yol üzerinden beğenmediğim bir şey olursa bir bisikletçiye yakışmayan, yukarılara doğru bakmaya devam etmiyorum. hele bisiklet kuul değilse, adama hiç bakmıyorum bile. millet de sağ paçaları katlı dolanıyor ki rengimizi belli edelim falan filan. bir şeyin de boku çıkmasa.
(ojos rojos - 22 Şubat 2009 11:54)
aslında guzel ve alternatif bir sehir ama bu aralar kendine yeni ugraslar edindi.mesela her uyandigimda (her sabah uyandigimda demiyorum!onemli cunku gece yarilari da uyku haram burda!)allahim ne bok yemeye geldim dedirtmek, istanbul sarkilarini agzimiza sakiz yapimak, "omur biter okul bitmez!" gibi korkun dusunceyi beynime ozenle islemek...gibi. simdi gozlemlere gelelim:sokakta gordugunuz her 10 insanin 2si garantili homoseksueldir. ucaktan ilk indiginizde aaa...sanirim cin halk cumhuriyeti'ne geldim yanlislikla demediyseniz, sizde gorme bozuklugu var demektir. omrumde gordugum en neseli homelesslar berkeley'de (aslinda burasi san francisco'ya 45 dakika uzakliginda bulunan ayri bir yerlesim yeridir ya da ogrenci kenti demek daha dogru olur sanirim), burnuma gelen en igrenc cis kokusu civic center'da, omrumde gordugum ilk deniz aslanlari pier 39'dadir. öğrenci bütçesiyle yaşamak zordur. çok çekici atraksiyonlar görüp de gidememek adamı krize sokabilir.cok paraniz varsa alisveris yapmak ve dunya mutfaklarindan yemekler yemek icin ideal bir sehir. kaliforniya'da denize giremeyeecginiz ve agustos ayinda bogazli kazakla dolasmak zorunda kalabileceginiz tek yer!okyanustaki soguk su akintisi sehre inanilmaz bir sis indirir, bulutlu, ruzgarli gunler sizi depresyona sokup, hayatinizi tekrar sorgulamaniza neden olabilir.her dakika bır festival, etkinlik bulmanız mümkün. golden gate parktaki etkinliklerın çoğu ücretsiz olur.10-15 gunlük bir tatil için ideal bir yerdir.araba kiralayıp 6 saate los angelas'a, oradan las vegas'a ya da san diego'ya gidebilirseniz.1-2 saat vaktiniz varsa, john steinbeck'in dogdugu kasaba olan monterey gorulmeye deger bir yerdir.burada kaliforniya'nın en guzel akvaryumunu 18$ bayılarak görme şansına sahipsiniz.sausolito, golden gate koprusunun diger tarafinda bulunan istanbul-bebek kıvamında bır mekandır.orada da 1-2 saat gecirilebilir.eger şarap tutkunuysanız sizi napa valley'e alalım.5$a 5-6 cesit sarap tadin, hediye olarak da bir şarap kadehini alın.castro'da ömrünüzde görebileceğiniz en ilginç gayleri-lesbiyenleri görürsünüz (türlerinin ilk örnekleri burdadır); 70-80 yaşında birbirleriyle atesli şekilde öpüşüp, el ele yürüyen gayleri-lesbiyenleri görünce bir dumur hali yaşanır. ucuza alışveriş yapmak ve çin yemekleri yemek için china town idealdir.kışın tahoe gölü'ne bir ziyarette bulunmak farzdır.çok paranız varsa burakı otellerde kalınıp kayak yapılabilir (ama bayağı pahalı, uyarmakta yarar var!). iştee böyleee... san francisco'da cok guzel tatil gecer de, ömür geçer mi onu bilemeyeceğim.
(catch22 - 1 Kasım 2002 23:22)
dogru rota takip edildiginde yuruyerek gezmesi cok sorun degil. fishermans wharf-italyan mahallesi-chinatown ya da downtown-union square rotasi pek yoku$ cikmadan kat edilebiliyor misal. gerci gariban turist bunu nereden bilsin. zaten kesin san francisco havasindan allahi $a$mi$tir. i$te bu durumda beni zengin yapacak bulu$umla ben devreye girecegim*. yukseltilerin renk, izohips i$te ne varsa belirtildigi topografik turist haritasi! gerektiginde yagmurluk (?) da olabiliyor. ustelik ici de polarli. dunyanin butun me$hurlari bu haritayi kullaniyor. igiltere krali, rahmetli ba$kan kennedy, tacsin kral kral pele, beckenbauer, kaleci maier ve bu daha gider...
(euhemuhu - 14 Nisan 2010 02:58)
bir film setinde yasiyormussun hissi veren sehirdir. hatta direk olarak beetle juice setinde yasiyormus hissini verebilir. ozellikle otobuslerde bir halloween edasinda yolculuk edersin. hicbir kiyafet yadirganmaz. ilk baslarda verdigin tepkiler git gide azalir, turkiye yoluna ciktiginda ise her seyi, her ayrintiyi, statunden corabinin markasina kadar. renk uyumu canta uyumu onu giymis bunu giymemis... ne kadar yadirgadigimizi dusundukce icini yakar. bununla ilgili verebilcek yuzlerce ornek var ama, bir defasinda gayet ciddi bir amcayi gayet sik bir takim elbisenin altinda yesil cizgili coraplarla (ayakkabi yok sadece corap) gordukten sonra bu yadirgama hislerime bir son vermis ve kahkahalarla gulmeye baslamistim. bu gulusumuze amca ve etrafindakiler de katilmisti. ve daha sonrasinda bir gun ekim ayinda donarak, gercek manada donarak, okyanusa girdikten sonra usuyup havlular belimizde pestamel misali sarili bir sekilde otobuse bindigimizde bazi genc arkadaslarin 'moda mi?' diye gayet ciddi bir sekilde sormalari da ilgincti. butun bunlari birde turkiye de kilik kiyafetimizi gittigimiz sehir, sokak, kafe vb. sekillere gore uyarlama zorunlulugu ya da icgudusu diyelim, ayarlamak zorunda kaldigimizi dusunerek hatirliyorum. gercekten cok aci geliyor. bu sekilcilik gun gectikce daha vahim bir hale gelirken kimsenin bir dur dememesi cok uzuyor.pofuduk terliklerle otobuse binerken hic cekinmeden yasamak, kimsenin ne is yaptigini nerden geldigini ne giydigini ve buna ne kadar para verdigin sorgulamadigi, en son moda ayakkabilardan haberin olmadigi icin yadirgamadigi, cuvalda giysen seni insan olarak gorup o sekilde kaale aldigi, bu gayri ciddi goruntuye karsilik markette sira beklerken herkesin senden bir iki adim uzakta durdugu, cable car'a her bindiginde icerisinde ki sofor ve gorevlilerin bir stand-up edasinda yolculuk yapmani sagladigi, herkesin birbirine nasilsin iyi misin dedigi ve her soylendiginde cevapsiz birakilmadigi, yanlis anlasilmadigin, tanimadigin insanla iki muhabbet ettiginde telefon istemedigi ya da bunun ilersinin nereye gidecegini dusunmedigi, evsizler, kasiyerler, garsonlar, calisanlarin guler yuzu parayla verdikleri belli olmayan bir sehir, insan dolu bir sehirde yasamak icin gidilesi yer.simdi her yerde bir bunalma, kalabalik, sinir harbi, trafik, kavgalar, her gun kazalar felaket haberlerini gorunce istanbulda ve eminim ki dunyanin en guzel sehrinde, (san francisco bir taksime, ortakoye, modaya, istanbulun bir kosesine bile yaklasamaz, bence) yine de asigim bu sehre ama insan dusunmeden edemiyor, icindeki insanlari bu sehirleri cennet ya da cehennem yapan. neden surekli yasanmaz hale getiriyoruz. ve yasanabilir ya da en azindan katlanabilir olmasi icin cabala miyoruz?bu sebepler karsilastirildiginda yalnizca hayatini bir hesap kitap cuzdaniyla yasamadan rahatca, takmadan, kasmadan keyifle yasamak icin gidilebilecek bir sehir olarak gorurum san francisco'yu. deli dolu. gercek manada.
(painellarain - 22 Ağustos 2010 00:42)
insanın kendini tanımasını sağlayabilen şehirdir. şöyle ki: günlerden bir gün, karşıya geçmek için cadde kenarında beklerken arkamdan bir adet üstü başı dökük, zenci (siyahi? african american?) evsiz abi geçer. kendisi, içinde ordan burdan toparladığı pisliklerin mevcut olduğu, evsizlerin favori eşyası olan market arabasını itmektedir. bu şahıs benim arkamdan geçer gider, birkaç adım sonra döner ve orada duran tek kişi olan bana dönüp "your hair is very beautiful" (saçların çok güzel) der. aldığım bu ani iltifat karşısında şaşıran, ve de mutlu olan ben yürümeye devam eden evsiz abiye "thank you" diye bağırınarak cevap veririm. akabinde, sabah ayakkabım ayağımı vurduğu için aldığım yeni ayakkabıyı bir parkta giymeye çalışırken yanıma yanaşan ve "nice feet" (güzel ayaklar) diyen diğer bir evsiz zenci abiyi düşünürüm, hitap ettiğim hedef kitlemi keşfetmiş olmanın huzuruyla dolarım.. işte insana böyle aydınlanma anlarını yaşatan bir şehirdir san francisco.
(lillien nienna - 5 Şubat 2012 13:07)
bunu san francisco'lular turistlere pek soylemez, ben soylemis olayim.fisherman's wharf'a gittiginizde park yeri ucreti odemek istemiyorsaniz, van ness avenue'nun sonunda, yuksek bir binanin yanindaki park yerine girin. o park yeri public oldugu gibi 4 saate kadar da ucretsiz. oraya birakip fisherman's wharf'a 5-10 dk arasi yuruyebilirsiniz.celephais uyardi: van ness ve north point'in kosesi dersen daha gps-friendly olur belki :) deyu.
(guru - 9 Kasım 2012 05:19)
gayet neşeli homelesslara sahip olan şehir, bir homeless'ın beni tam 1 sene sonra tanıması ise ayrı bir neşe kaynağı olmuştur gurbet ellerde..
(guru - 1 Şubat 2001 09:26)
los angeles, las vegas, san diego, san francisco'yu kapsayan batı amerika turumun en sevdiğim ayağı.ki bu tura giderken favorim los angeles, merakım da las vegas'tı.ama san francisco'nun hastası, hayranı oldum. istanbul'a da benzettiğimden herhalde; yaşarım ki ben burada duygusu yarattı.pier 39 olsun, downtown olsun, muirwoods olsunbunlar hafızaya kazındı.yengeç çorbası, tad's steaks'in kallavi etleri, pier 39'un ucuz atıştırmalık deniz ürünleri, kırmızı tramvay turu, kibar ve turistsever insanları hala hafızalarda.bir gün tekrar görüşmek dileğiyle sf diyerek satırlarıma özlemli bir iç çekiş ile son veriyorum.
(susam krokan - 2 Ocak 2013 17:05)
ankara'da yasayan bir yozgatli olarak corumlu bir kizla evlenme arifesinde gidip uc haftaligina gezdigim sehir.dipnot: 100% gercektir
(sabutay - 19 Mart 2013 18:10)
halihazirda yururlukte olan "polisin yasadisi gocmenleri, sadece bu sebeple gozaltina alamamasi" kanununu genisleterek, baska bir suctan dolayi gozaltina alinan yasadisi gocmenlerin bu durumlarini federal otoritelerle paylasmama karari alan sehir.
(guru - 17 Eylül 2013 20:52)
yillar once universite okurken soyle ilginc bir animin gectigi sehir:san francisco'da otobus ucretleri o zamanlar 1 dolar 25 cent'ti. otobuslerde bilet atilacak yere bozuk para atiliyordu ve bu sekilde yolculuk yapiliyordu. otobusteki soforler hicbir zaman tam para atip atmadiginiza bakmiyorlardi ve herkese guveniyorlardi. bir gun belediye otobus ucretlerini 1 dolar 50 cent'e cikartma karari aldi. karar ilk ciktiginda bir suru protestolar oldu ve ogrenciler karara gunlerce itiraz ettiler. sonunda pazartesi gunu gelmisti ve karar uygulamaya konacakti. o gun elimde 6 tane 25 cent, yani 1.50 dolar ile otobuse bindim. tam parayi kutuya atacaktim, sofor bana sert bir sekilde "dur" dedi. ben de adamin yuzune mal mal bakarken "gec arkaya, para filan almiyoruz" dedi. meger protestoya otobus soforleri de katilmis ve zam geri alinana kadar musterilerden ucret almayacaklarmis. hatta ucret vermek isteyenlerden bile hicbir sekilde ucret alinmiyordu. sonraki gun otobuste para atilan kutunun delik kismi siyah bantla kapatilmisti ki kimse icine para atamasin. yaklasik bir hafta boyunca sehirdeki tum otobusler bedavaya hizmet verdiler ve sonunda ucretler yeniden 1.25'e indi. bugun otobus ucreti ne kadardir hicbir fikrim yok. san francisco'ya gitmeyeli 2-3 yil, otobuse binmeyeli de 4-5 yil kadar zaman gecti. boyle guzel bir sehirdir san francisco.pahaliligini saymazsak san francisco amerika'nin en guzel sehridir. hatta benim icin ilk 5 su sekildedir:1. san francisco2. seattle3. portland4. miami 5. san diegoedit: su anda 2 dolarmis. bilgi veren arkadaslara tesekkurler.
(diesel1907 - 30 Eylül 2013 07:12)
hintli degil asyali kaynar. hintli'ler bu sehrin demografisinde ilk 5'e dahi giremezler. en buyuk nufus %48.5 ile beyazlara aittir, onu %33 ile asyalilar takip eder.hintlinin harman oldugu diyarlar icin (bkz: san jose)
(guru - 16 Ekim 2013 22:53)
(bkz: san francisco'ya bok attın ve şimdi guru gelecek)
(yariturkyarifransizadam - 16 Ekim 2013 22:56)
san francisco istanbul ise, san diego ayvalık'tır. iki şehri karşılaştırmak abestir.
(seviyorsevmiyorseviyorsevmiyorseviyor - 13 Ocak 2015 15:52)
üç tarafı denizle çevrili, iki tane köprüsü, adaları, tramvayı olan, bol yokuşlu ve deprem bölgesinde bulunan bir şehir. önümüzdeki 20 yıl içinde filan büyük bir deprem olması bekleniyor. yani istanbul'la çok sayıda ortak özelliği var.fakat verdiği his bakımından istanbul'la pek alakası yok.bi kere kalabalık değil. karman çorman değil, düzenli bir şehir. ha çok temiz sayılmaz, bu açıdan istanbul'la benzeştirilebilir. ama sokaklarında kaybolmak neredeyse imkansızdır çünkü sokaklar manhattan'daki gibi birbirine paralel veya dik uzanır, şehrin bir ucundan diğer ucuna. kare kare bloklardan oluşur yani. (market street gibi şehri çapraz kesen bir iki cadde hariç.)yokuşlu olmasına rağmen yolları böyle dümdüz geçiricez inadı yüzünden lombard streetin meşhur virajları gibi abukluklara sahiptir. caddenin en aşırı yokuşlu kısmından arabalar inebilsin diye, üst geçitlerde engelliler için yapılan merdiven alternatifi yapılara benzer şekilde virajlı yapmışlar yolu.iklim olarak sürekli bir mont beni havası hakim. yani elinizde yahut çantanızda çok kalın olmayan bir mont bulundurup tişörtle çıktığınız takdirde yılın hemen her ayında rahat edersiniz. o montu yazın muhtemelen hep giyecek, geri kalan aylarda kah çıkarıp kah tekrar giyeceksiniz.delisi bol bu şehrin. durup dururken gelip geçen arabalara ya da öyle ortaya bağırıp küfreden pek çok insan görebilirsiniz. korkmayın genelde zararsızdırlar.istanbul'a kıyasla hayli güvenli sayılabilecek bir şehirdir. fakat 6. cadde civarında özellikle dikkatli olunmasında fayda var. zaten sokağa girdiğinizde tımarhaneye girmiş gibi hissediyorsunuz, anlarsınız. sokakta gördüğüm insanların %80i cidden bi tuhaftı. ya deli ya da uyuşturucudan beyni akmış tiplerle dolu. döne döne yürüyenler, her önüne gelene high five yapıp gülenler, dükkan tabelalarıyla konuşanlar vs. biraz insanı tırstırıyor. ha o cadde üzerinde de gayet güzel barlar var, en muhabbetli insanlarla o civarda tanıştım, orası ayrı. tehlike benim göbek adım diyorsanız aslında gayet eğlenceli bir bölge.kitap seven biriyseniz north beach denilen italyan mahallesinin oradaki city lights bookstore gönlünüzü fethedecektir, muhakkak uğrayın. özellikle beat edebiyat ve sosyalist, anarşist, feminist eserler bakımından zengindir.gece gürültülü ıptıs dıptıs müzik çalan, kopmalık mekan arıyorsanız ya mission district'e ya da gay mahallesi olarak bilinen castro'ya gideceksiniz. yalnız castro'daki her 10 bardan 9'u gay bar'dır, ona göre gidin. bi de tüm mekanlar en geç gece 2'de kapanıyor, kaçarı yok.yok ben kopmasında değilim, değişik bira içmek istiyorum derseniz soma'da 21st amendment brewery var, fıçı biraların hepsi güzeldir.mission dolores'in oralarda cervezeria de mateveza var. yerba mateden yapılan dolayısıyla bol kafein içeren biraları mevcut, baya değişik.golden gate park'ın orada social kitchen brewery var, bunların da hoş biraları bulunuyor.en sevdiğim barlardan biri mission-castro arasındaki zeitgeist oldu. biraz leş bi görünümü olsa da hem leziz biraları var hem de arkadaki bahçesinde sigara içilebiliyor. içkinin yanında sigara içebileceğiniz ender mekanlardan biri. bourbon fıçılarında bekletilen bir stout içtim burada ki, inanılmaz lezzetliydi.ha bu arada sigara içiyorsanız özgürlükler ülkesi amerikadayım, sokaklarında esrar kokusu almadan gezilemeyen san francisco'dayım diye hemen sevinmeyin. kapalı mekanlarda sigara içmek zaten yasak, onun dışında öyle sokakta da istediğiniz yerde içemiyorsunuz. misal, oturduğunuz mekanın sokakta masa-sandalyesi varsa bile orada içemezsiniz. kalkıp kaldırım kenarına geçmeniz lazım. kaldırım yoksa kapı ve pencerelerden 15 feet uzakta içeceksiniz.her neyse. sonuç olarak bol manzaralı, kalabalık değil fakat canlı, her daim bahar havası taşıyan, evsizi delisi ve sisi bol bir şehirdir. son olarak, doğma büyüme istanbulluların gaza gelip buraya taşınma hayalleri kurmadan evvel burasının küçük bir araziye kurulmuş, nüfusu 1 milyonun altında ve pahalı bir şehir olduğunu unutmamalarını tavsiye ederim.
(unconscious - 14 Nisan 2015 16:45)
san francisco sehrinde yururlukte olan bir kanun sebebi ile, belirli bir tarihten sonra yapilan tum binalar halka acik ve girisi kisitlanamayan park alani saglamak zorundalar. ornegin sandvicinizi aldiniz, bu binalarin icindeki halka acik bolume oturup yiyebilirsiniz.su linkte, bu binalarin bazilarini gorebilirsiniz:http://www.thrillist.com/…s-thrillist-san-francisco
(guru - 17 Nisan 2015 02:32)
bir şehir düşünün ki bildiğin iki ucundan pencere açmışlar, arası komple cereyan arkadaş. rüzgarlı filan demiyorum, rüzgarlı yer beylikdüzü olur, ayazağa olur. burada sokakta yürürken yanaklarınızın içine dolan hava yüzünden yüzünüz şekil değiştiriyor, sarkma yapıyor. ayağınız takılıp yere düşeyazsanız michael jackson'ın smooth criminal figürü gibi havada 45 derece asılı kalıyorsunuz. böyle american beauty'de zarif bir balerin gibi havada dans eden poşetler san francisco sokaklarında çat diye suratınıza yapışıveriyor. kulağınızda sürekli 10 santim yanınızda helikopter çalışıyormuşcasına vuu vuu bir rüzgar sesi. iki günde perişan olduk, harap düştük dostlar. bizim gibi belini üşütmemek için her daim içine aklet giyip iki cereyandan hasta olan türk milletine uygun bir şehir deelmiş sayın fransisko.
(carmilla - 16 Mayıs 2015 02:10)
boyle ciksak acaba usur muyuz? yok yok bisiy olmaz.. lan yoksa? ikileminde birakan, agustosun ortasinda polarla gotunuzu dondurup kasim ayinda tshirtle zibidi gibi dolasabildiginiz havasini, sokaklarda agiz tadiyla bi sigara icirmeyen, paketi cikardiginiz anda onunuze siraya giren, sigara olmazsa para, o da olmazsa yiyecek isteyen homelesslarini, adim basi ayak altinda dolanan, uzerine basmamak icin pur dikkat yurumeniz gereken yikanmaktan bi haber agizlarini sapirdatan sapsal cinlilerini, 24 saat kulaginda telefon kulagina yapisik dolasan ve "i was like oh my gosh" tan baska laf bilmeyen, bu sene gotunde kazma sapiyla dolasmak moda diye haber ciksa gotlerine acilen kazma sapi bulup sokacak 12-20 yas arasi beyinsiz sarisinlarini, en olmadik zamanda arkanizda dikilip size kur yapan, icki ismarlamaya kalkan ve yuzsuzluk nedir bilmeyen elleri bilekten bukuk gaylerini, gecenin saat 4'unde bok varmis gibi sokakta kendine kendine bagirarak konusan, sarki soyleyen, saga sola laf atan, sirf oksijen israfi sifirin altinda iq sahibi zencilerini, "a muni security reminder, on crowded buses always protect your wallet and personal belongings" tarzi uyarilariyla bayginlik gecirten otobuslerini, bu ulke yabancilarla doldu ne bu boyle diye size cikisan kendini bilmez, soyunu bilmez, ne oldum delisi sonradan gorme asian american larini, arabalari haci yagi gibi kokan, igrenc sakalli, yolu uzatip nasil sizi ziksem diye firsat kollayan dangalak hindistanli taksi soforlerini, ne zaman ne yapacagi belli olmayan, saga sola saldirip kufreden, sonra marijuana cekip uyusan delilerini bile ozledigim essogluesek pezevenk ibne sehir..
(imagine - 8 Ocak 2005 04:29)
indiananin guzelim misir tarlalarindan kopup, istanbulun tasi topragi altindir misali, yakinlarindaki silikon vadisine is aramaya geldigim, 4 aylik sahane bir aylaklik periyodundan sonra uzulerek ayrildigim sehir.efendim, bir kere akdenizli/ortadogulu olarak bizler tantanali, bagiris cagirisli, denizli, samimi ve deli insanlarin bulundugu ortamlara alisigiz. bu tadi amerika birlesik devletleri denen yerde saglayabilecek yegane sehirdir. gercekten de buyuk sehirler arasinda cografi olarak en guzel sehirdir, istanbulu andirir. ayrica iklimi hostur, yil boyunca "gunduzleri sisli, oglenleri guzel, geceleri kazak" seklinde ozetlenebilir. north beachte gaylerle guneslenirken, kafaniza eserse 2-3 saat araba mesafesinde sahane kayak merkezlerine gidilebilir. highway 1 den guneye inerseniz bir suru guzel halk plaji vardir, yil boyunca sorf yapilir. sarap icilir, tekne gezintisi yapilir, daga cikilir, aktivite boldur. abd nin en buyuk cin mahallesine sahiptir, evet new york taki chinatowndan daha buyuktur. italyan mahallesi de new york daki esine gore cok daha sirin ve guzeldir. aslinda hersey new yorki los angeles ve chicagodakinde daha iyidir. en sirin, en turistik downtown buradadir, avrupa sehri mi burasi diye hayrete dusurtur. elektrikli arabalardan kiralanip en merkezi yerlerde trafik birbirine katilabilir. polisleri bile daha yavsaktir. karakollarin bahcelerinde palmiye agaclari vardir. en fazla evsiz yine bu sehirdedir. gay ve lezbiyen konusunda bir sure sonra pek birsey dikkatinizi cekmez, cunku sizden baska kimse donup bakmadigindan bir sure sonra siz de kaniksarsiniz. ayrica gay barlarin cogu kaliteli ve guvenlidir, hararetle tavsiye olunur. tabii gay pride parade basli basina bir olaydir. san franciscodan sonra abd nin 2. gay merkeziii.... atlanta dir ama atlantayla frisco arasinda gaylerin toplumsal hayatta yeri bakimindan daglar kadar fark vardir.gece sokaklar bostur ama gece yasami kotu degildir. club ortamlari seviyorsaniz, abd nin en guzel kitlesine sahiptir, her hafta unlu dj lerin bini bir paradir. yakinlarda her yil duzenlenen, cilgin burning man festivaline en fazla adam buradan gelir. berkeley gercekten gorulmesi ve yasanilmasi gereken bir yerdir. dilenciler "ot icin para lazim", "will take verbal abuse for money" gibi yaratici pankartlarla dolanirlar. ortam gece bir vakitten sonra fantastiklesir, amsterdam da halt etmis dedirttirir.velhasili kelam guzel sehirdir, yasanilir, zevk alinir.
(immanuel tolstoyevski - 3 Eylül 2004 18:39)
Yorum Kaynak Link : san francisco