• "tarif edilen dost uçağı göremediğinde pilotun söylediği terim."
  • "gerek klavyesi gerek vokalinin tarzı açısından uriah heep tınısına en çok yaklaştığını düşündüğüm deep purple şarkısı. '69 dan, deep purple isimli albümlerinden bir güzellik..."
  • "karamsarlıkta insanı meşgul eden bir diğer placebo şarkısı."
  • "jurinin hiç tatava yapmadan altın laleyi bastığı film."
  • "ilk dinleyiste etkileyenlerden..ayrıca placebonun suana kadar en kolay anlaşılabilir lyriclerini yazmis olması da sarkiya duru bi guzellik katıyor.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    deep purplein da ayni isimde bir sarkisi vardir.

    i see reflections in the water
    autumn colours, summer's daughter
    and as as the year is growing older
    i see winter on my shoulder
    i stand in the haze
    watching stormy ripples grow on my own
    never knew your needed
    till i found myself standing here alone

    and in the water, such a sad face
    slowly drowning, such a sad face
    if only i could change the seasons
    like a poet, i've my reasons
    it started to snow in the middle of july
    wonder why
    never did understand you
    my sorrow is hanging in the grey sky

    in the summer days we flew to the sun
    on melting wings
    but the seasons changed to fast
    leave us all behind
    blind

    but then the stone fell on the water
    putting end to summer's daughter
    and me, i turn away remembering
    all the seasons, such a sad thing
    it started to rain in the middle of the sun

    winter's begun
    never did understand you
    my sorrow is hanging in the grey sky

    in the summer days we flew to the sun
    on melting wings
    but the seasons changed to fast
    leave us all behind

    blind


    (satine - 3 Nisan 2002 23:34)

  • comment image

    lifehouseun esas oğlanı jason wadein tekrarlarıyla oeeh be dedirtmiş super şarkısıdır. ne lan bu smallville e soundtrack mi yapıyosunuz derken nakarat gelir boğazınıza düğümlenir bu ipna şarkıda..

    maybe you could not believe it
    that my love for you was blind
    but i couldn't make you see it
    couldn't make you see it
    that i loved you more than you will ever know
    a part of me died when i let you go
    and i loved you more than you'll ever know
    a part of me dies when i let you go


    (melancholia1 - 21 Aralık 2007 17:46)

  • comment image

    süper bir hercules and love affair şarkısı. vokalde antony hegarty var. çok keyifli kıpır kıpır. süper.
    sözleri*:

    as a child, i knew
    that the stars could only get brighter
    and we would get closer
    get closer

    as a child, i knew
    that the stars could only get brighter
    that we would get closer
    leaving this darkness
    behind

    mmmm-mmmm
    oooooooh

    now that i'm older
    the stars should lie upon my face
    when i find myself alone
    find myself alone

    now that i'm older
    the stars should lie upon my face
    and when i find myself alone
    i feel like i
    i am blind

    feel it
    feel it
    feel it
    feel it
    like i am blind

    i wish the stars could shine now
    for they are closer
    they are near
    but they will not present my present
    they will not present my present

    i wish the light could shine now
    for it is closer
    it is near
    but it will not present my present
    it makes my past and future painfully clear

    to hear you now
    to see you now
    i can look outside myself
    and i must examine my breath and look inside

    to see you now
    to hear you now
    i can look outside myself
    and i must examine my breath and look inside
    because i feel blind
    because i feel blind

    i feel it
    i feel it
    i feel it
    i feel it
    like i
    i'm blind

    the movie will (?)
    mmmm, and feel it
    oooooh, i feel it
    feel it


    (ashtraygirl - 25 Şubat 2008 00:26)

  • comment image

    bazı şarkılar vardır, daha ilk dinleyişinizde notalarıyla içinizde bir yere kurulup otururlar ve oturdukları yer her zaman saklı kalır. lifehouse'un blind'ı da böyle oldu benim için. son zamanlarda dinlediğim en iyi şarkılardan biri, kulaklarımın pası akmakta.


    (topuklu - 3 Ocak 2012 00:39)

  • comment image

    placebo' nun sevdiğim bir şarkisidir. diğer placebo şarkilarinda olduğu gibi sözleri biraz kişiseldir, imgeler biraz uzaktir. molko'nun madde kullandiği düşünülünce pekde şaşirtici değil. neyse şarkiyi dinlerken sözleri baya bir tuhaf geldi, sözlerini okuyunca hala bir kivilcim olmadi sonra türkçe çevirisine bakayim dedim bir kaç sitede çok afedersin kardeş ama yarrak gibi çeviriler vardi. adam baya "ulan ne gider bu misraya" deyip sallamiş. dediğim gibi sözler biraz kişisel ama sanirim şöyle bir şey'le ilgili.

    olayda bence birbirini seven madde bağimlisi bir çift var. bunlar beraber mala vuruyolar, sonra çocuk bir gün ne bok yediğinin farkina variyor ve birakiyor, kizida ikna etmek için uğraşiyor, ama kiz aynen devam. dozlari arttiyor ve en sonunda bir gün kiz altin vuruşu yapip komaya giriyor. hastanede de kizin başindaki oğlan buyuruyor;

    "if i could tear you from the ceiling" - o gözlerini diktiğin tavandan ayirabilseydim,
    "and guarantee source divine" - ve ilahi bir güç verebilseydim uyuşturucuyu birakman için
    "rid you of possessions fleeting" - uyuşturucularindan ayirabilseydim
    "remain your funny valentine" - tatli sevgilin olarak kalabilseydim,

    "don’t go and leave me-sakin ölme
    and please don’t drive me blind-gidersen kör olurum(cemal süreya okuyanlar için hiç de arabesk bir söz değil:)
    don’t go and leave me
    and please drive me blind" -

    if i could tear you from the ceiling" - uyan
    "i know the best have tried" - birakman için elimden geleni yaptim
    "i'd fill your every breath with meaning" - yine uyanirsan,uyuşturucunun yerini ben dolduracağim,hayatinin anlami ben olacağim
    "and find the place we both could hide" - ve ondan kaçacağiz,saklanacağiz

    you don’t believe me" - inanmiyormusun
    "but you do this every time" - sana birakman gerektiğini söylediğimde de bana inanmamaştin
    "please don’t drive me blind-uyan,ne olur
    please don’t drive me blind"

    "i know you're broken
    i know you're broken
    i know you're broken" -biliyorum,hastasin,zayifsin

    "if i could tear you from the ceiling-bi uyanabilsen
    i’d freeze us both in time" -zamani durdaracağim
    "and find a brand new way of seeing" -ve hayatimiza yeniden başlayacağiz
    "your eyes forever glued to mine." - gözlerin tavana değil,benimkilere yapışık olacak sonsuza kadar-bu söz harbiden güzel

    "don’t go and leave me
    and please don’t drive me blind
    don’t go and leave me
    and please drive me blind
    please don’t drive me blind
    please don’t drive me blind
    please don’t drive me blind
    please don’t drive me blind"


    (penisinde felsefe yazan adam - 28 Eylül 2012 11:37)

  • comment image

    sözleri de şöyle olan şarkıdır aynı zamanda. henüz kimseler hurts'ün ikinci albümü exile'ı dinlemediği için buralara yazan çıkmamış anlaşılan :

    since the day i left you
    i hear your voice in every sound
    since the day i left you
    i see your face in every crowd
    it won't go away

    but every time i feel you're near
    i close my eyes and touch you slow
    'cause now the only thing i feel
    is seeing you're better off alone

    cut out my eyes
    and leave me blind
    cut out my eyes
    and leave me blind

    if you walk away from me
    i can't hold my head up high
    so if you see me on the streets
    turn away or walk on by

    'cause after the beauty we've destroyed
    i'm cascading through the void
    i know in time our hearts will mend
    i don’t care if i never see again

    cut out my eyes
    and leave me blind
    cut out my eyes
    and leave me blind

    and i told you
    after all we've been through
    i don't wanna be by myself!
    and i told you that it would tear me in two
    if i see you with someone else

    cut out my eyes
    and leave me blind
    cut out my eyes
    and leave me blind

    cut out my eyes
    and leave me blind


    (snidget - 4 Nisan 2013 13:31)

  • comment image

    yönetmen, filmiyle ilgili yaptığı röportajlarda sıkça belirtmiş. keza çoğu yerde de belirtilmiş. hakikaten körlükle ilgili farklı bir film bu. hollywood'un korku/gerilim filmlerine ya da dramlarına meze yaptığı görme engelli insanlarla ilgili yapılmış en iyi filmlerden olduğunu düşünüyorum. yönetmen, körlük üzerinden bir gerilim yaratmaya çalışmamış; ki bunu yapsa bu denli özgün bir iş ortaya çıkamazdı. zira çok sık yapılan bir şeydi bu. veya yönetmen, sonradan kör olan kadın üzerinden ağlak bir drama da imza atmaya yeltenmemiş. klişelerden olabildiğince uzaklaşmış. dolayısıyla kendisini takdir etmemek zor. blind; sadece körlüğe odaklanmıyor. yönetmenin sıkça belirttiği gibi bu film, kör olduktan sonra kendisini dört duvara (evine) hapseden bir kadının fantezilerine, hayallerine ve kaleme aldığı yazılarına da odaklanıyor. bu açıdan filmi sadece "kör bir kadınla ilgili bir film," diye sınırlandırmak filme haksızlık olur gibi geliyor bana. öykünün içindeki öykü gibi temalardan hoşlanılıyorsa blind bu açıdan da tatmin ediyor.
    sonuçta körlüğü anlatırken mizahı yitirmemiş, farklı olabilmiş, başarılı bir film...

    meraklısına körlükle ilgili filmler:

    *scent of a woman (eskil röportajında al pacino'nun performansını başarılı bulduğunu ama karakteri yanlış oynadığını belirtmiş. nedeni pacino'nun gözlerini hareket ettirmemesi. eskil tanıştığı görme engelli insanların gözlerini hareket ettirdiklerini ve kendisi konuşurken kendisine baktıklarını belirtmiş)

    *blindness (birden herkesin kör olduğu distopik bir dünyada geçen filmin jose saramago'nun enfes kitabının hakkını veremediğini düşünüyorum. ortalama bir hollywood filmi olsa da izlenebilir)

    *perfect sense (duyuların yitirildiği distopik bir dünya... yitirilen duyular arasında görme de var şüphesiz. distopyayla romantizmi buluşturan, fena olmayan bir film. gerçi tam anlamıyla körlükle ilgili bir film değil)

    *wait until dark (audrey hepburn'ün üç suçluyla mücadele eden kör bir kadını canlandırdığı film. bence kaçırılmamalı)


    (sherlock holmes 90 - 11 Eylül 2014 13:05)

  • comment image

    eskil vogt'u yakın zamana kadar "eskil vogt" olarak değil de, "joachim trier'nin ekürisi eskil vogt" olarak biliyorduk. öyle ya, "reprise" ile "oslo 31. august"un yönetmen koltuğunda joachim trier otururken, vogt kendisine ancak iki kişilik senarist koltuğunda yer bulabilmişti. ve bu filmlerde yönetmen trier olduğundan, senaryo yazım sürecinde vogt'un ister istemez daha çekinik bir pozisyonda kaldığını az çok tahmin edebiliyorduk. fakat "blind"ın öncesinde bildiğimiz bir şey daha vardı: bu film, her ne kadar teknik anlamda vogt'un yönettiği ilk uzun metrajlı film olacak olsa da, vogt, "reprise" ile "oslo 31 august"un doğurduğu beklentilerden bağımsız kalamayacaktı. doğru olan, bir sanat yapıtını yalnızca kendi bağlamında, en olmadı kendi sanatçısı bağlamında incelemektir ama vogt'un en azından ilk filmleri eleştirilirken, akıllar adını andığım iki filme gitmeden de edemeyecekti. hatta bir süre sonra, hali hazırda mevcut olan "trier-vogt sineması" söylemi daha da güçlenecek ve iki sinemacının adlarını birbirlerinin yerine kullanmak dahi düşünülebilecekti.

    tabii, yine "blind" öncesinde bir başka ihtimal daha vardı: eskil vogt, senaristliğin yanında zaten 10 yıldır üzerinde çalışmalar yaptığı yönetmenliğini uzun metraja taşırken kendisini trier'nin izlerinden tamamen soyutlamaya çalışacak ve hatta bunu başaracaktı. iki sinemacı arasında norveç'ten ve norveççeden başka bir benzerlik kalmayacaktı belki de.

    işte, "blind" tam olarak bu iki ihtimal arasında yer buluyor kendisine.

    tıpkı trier yönetiminde çekilen iki filmde olduğu gibi "blind"da da etkileri psikolojik boyuta ulaşan belli bir sorun var. "reprise"da sorun, ikili ilişkilerdeki sıkıntılardan ziyade "yazamamak"tı. anders danielsen lie'nin kelimenin tam anlamıyla can verdiği phillip karakteri mutlu bir ilişkiden öte verimli bir yazarlık kariyeri hedefliyor ve yolun henüz başlarında tökezleyip düşerken, en yakın arkadaşının bu yarışta başarı üzerine başarı kazanmasını da seyretmek durumunda kalıyordu. çok sevdiğim ve sık sık izlediğim bir film olan "reprise"ın böylece özetlenebilecek olan konusu, hem filmi izleyenler hem de izlemeyenler için «bu mu yani? bu kadar psikolojik soruna yol açan sebepler bundan mı ibaret?» gibi bir tepkiye yol açabilir. ki bir yere kadar haklı bir tepkidir bu. hele ki insan bu filme türkiye gibi, değil her gün, her saat başı yeni bir facianın, yeni bir skandalın patlak verebildiği bir ülkeden bakıp "reprise"ın başarılı birer yazar olup ölümsüzleşmeye çalışan norveçli gençlerini görünce «züppelerin zoruna bak ya...» derken buluyor kendisini.

    "oslo 31. august"taki sorun ise büyük ölçüde "uyuşturucu"ydu. ki bu, yani uyuşturucu bağımlılığı, insanımızın kati suretle hoş görmediği/göremediği/göremeyeceği bir konu. karşımızdaki insan isterse belli bir süredir arınmaya çalışan biri olsun. biz yine kalkıyor, insanları uyuşturucuya iten sebepleri irdelemek ve böylelikle sonuca yönelik yapıcı bir eylem yapmış olmak yerine insanları salt bugünkü halleriyle ve bugünlerinin koşullarıyla eleştirmeye devam ediyoruz. bu gibi bir konuya değinen "oslo 31. august"u izlediğimizde ise, yine kendimizi «adamlardaki dertlere bak ya...» derken buluyoruz.

    nispeten hava-cıva dertleri konu alan bu iki filmin akabinde gözlerimize konuk olan "blind"ın derdi, öyle tahmin ediyorum ki, hemen hemen hiçbir insanın azımsayamayacağı cinsten bir dert: körlük. misal, ben yürüyemiyor olsam, duyamıyor, konuşamıyor olsam, yine de geleceğe umutla bakmayı sürdürebilirdim. ama körlük... kesinlikle kaldıramayacağım, hatta kaldırmayı düşünemeyeceğim bir sorun olurdu. ve yakın çevremdeki insanların körlüğe bakışı da hemen hemen aynı yönde. hatta kör olma ihtimali üzerinden açılan muhabbetlerde «kesinlikle intihar ederdim!» diyen pek çok insan tanıyorum. yani şundan eminiz: eskil vogt, ilk uzun metrajlı film yönetmenliği denemesinde joachim trier gibi ancak bir norveçli için büyük bir sorun olabilecek bir konuya değil, dünyanın tüm insanlarının duyduklarında «aman aman, evlerden ırak!» diyeceği bir konuya eğilmiş. bu sayede trier'nin çizgisinden uzaklaşmayı başarmış.

    ne var ki bunu bir ortadoğulunun, bir akdenizlinin yapacağı gibi değil de, gerçek bir iskandinavın yapacağı gibi yapmış ve "körlük" konusunu "kör cinselliği" özelinde hikayeleştirmeyi tercih etmiş. böylelikle "körlük" konusu üzerinden yakaladığı evrensel izleyici kitlesinin büyük bir bölümünü "cinsellik" eklentisi ile —bilinçli olarak— kaybetmiş. bu da "blind"ı, son kertede, "trier-vogt sineması"na dahil edilmeye müsait bir eser haline getirmiş.

    fakat bu, yani "blind"daki trier-varilik, bağımsız bir yönetmen olarak eskil vogt için her ne kadar olumsuz bir çıkış olsa da, sinemanın kendisi için gayet başarılı bir deneme. hatta bu başarı, yalnızca benim görüşüm olmasa gerek ki, eskil vogt "blind" ile hatırı sayılır bir ödül vitrinine sahip oldu bile. bu ödüller arasında sundance'te aldığı en iyi senaryo yazarlığı ödülünün ve norveç'te verilen amanda ödüllerinde aldığı en iyi yönetmen ödülünün yanı sıra istanbul film festivali'nin uluslararası yarışma bölümünde kazandığı altın lale ödülü de mevcut.

    darısı, tıpkı eski günlerdeki gibi sadece yazımına katkı sağladığı ve 2015'te gösterime gireceği açıklanan joachim trier filmi "louder than bombs"un başına!


    (siyah giysili adam - 11 Eylül 2014 23:00)

  • comment image

    tam olarak sozleri a$agidaki gibidir;
    are you ready?

    this place inside my mind, a place i like to hide
    you don't know the chances. what if i should die?
    a place inside my brain, another kind of pain
    you don't know the chances. i'm so blind

    another place i find to escape the pain inside
    you don't know the chances. what if i should die?
    a place inside my brain, another kind of pain
    you don't know the chances. i'm so blind

    deeper and deeper and deeper as i journey to
    live a life that seems to be a lost reality
    that can never find a way to reach.
    my inner selfesteem is low.
    how deep can i go in the ground that i lay?
    if i don't find a way to see through the gray that clouds my mind.
    this time i look to see what's between the lines

    i can see, i can see, i'm going blind...
    i'm blind

    (bkz: korn)


    (annie - 6 Temmuz 2001 09:52)

  • comment image

    placebo'nun 2006 mart'ında çıkacak albümü meds'in leziz şarkılarından biri.

    if i could tear you from the ceiling,
    and guarantee a source divine,
    rid you of possessions fleeting,
    remain your funny valentine.

    don't go and leave me,
    and please don't drive me blind,
    don't go and leave me,
    and please don't drive me blind.

    if i could tear you from the ceiling,
    i know best have tried,
    i'd fill your every breath with meaning,
    and find a place we both could hide.

    don't go and leave me,
    and please don't drive me blind,
    don't go and leave me,
    and please don't drive me blind.
    you don't believe me
    but you do this every time,
    please don't drive me blind,
    please don't drive me blind.

    i know you're broken[ x3]

    if i could tear you from the ceiling,
    i'd freeze us both in time,
    and find a brand new way of seeing,
    your eyes forever glued to mine.

    don't go and leave me,
    and please don't drive me blind,
    don't go and leave me,
    and please don't drive me blind.

    and please don't drive me blind. [x4]

    i know you're broken [x3]


    (marajade - 17 Ocak 2006 10:20)

  • comment image

    lifehouse'un müziği kadar sözleriyle de etkileyen bir parçası

    sozlerini de yazayim tam olsun:

    i was young but i wasn't naive
    i watched helpless as he turned around to leave
    and still i have the pain i have to carry
    a past so deep that even you could not bury if you tried

    after all this time
    i never thought we'd be here
    never thought we'd be here
    when my love for you was blind
    but i couldn't make you see it
    couldn't make you see it
    that i loved you more than you'll ever know
    a part of me died when i let you go

    i would fall asleep
    only in hopes of dreaming
    that everything would be like is was before
    but nights like this it seems are slowly fleeting
    they disappear as reality is crashing to the floor

    after all this time
    i never thought we'd be here
    never thought we'd be here
    when my love for you was blind
    but i couldn't make you see it
    couldn't make you see it
    that i loved you more than you'll ever know
    a part of me died when i let you go

    after all this time
    would you ever wanna leave it
    maybe you could not believe it
    that my love for you was blind
    but i couldn't make you see it
    couldn't make you see it
    that i loved you more than you will ever know
    a part of me died when i let you go
    and i loved you more than you'll ever know
    a part of me dies when i let you go


    (darkmist - 23 Temmuz 2006 13:49)

  • comment image

    (bkz: my funny valentine)

    yaptığı çağrışım sözcük öbeği benzeri olmasından, "hadi canım sen de"lerden öte olan bir placebo şarkısı. aşk şarkısı diyorsan öyledir. "yok değil ben bunda kutsal bir şeyler sezdim; hadi boyut atlayalım, düzlem kaydıralım!" diyorsan öyle de olur. oyuncak gibi parça. pek eğlenceli..


    (arien - 12 Nisan 2006 13:10)

  • comment image

    ilk dinleyiste etkileyenlerden..ayrıca placebonun suana kadar en kolay anlaşılabilir lyriclerini yazmis olması da sarkiya duru bi guzellik katıyor..


    (cynthia - 21 Şubat 2006 00:49)

  • comment image

    "gozlerinin benim gozlerime sonsuza dek yapisik oldugu yepyeni bir gorme bicimi bulmak isterim. gitme de, kör birakma beni."

    boyle bir postmodern arabesk siir havasi var bu sarkinin, insanin bogazini dugumleyen. zira daha icten nasi anlatilir, nasil soylenir bilemedim.

    meds'in, pop-out sarkisi. leziz.


    (unearth - 23 Mart 2006 23:43)

Yorum Kaynak Link : blind