West Side Story (~ Bati yakasinin hikayesi) ' Filminin Konusu : Jets'in üyesi Tony'nin (Richard Beymer) Sharks'ın liderinin kız kardeşi Maria'ya (Natalie Wood) aşık olmasıyla iki grup arasında bir şiddet patlaması olur ve filmin kalpleri kıran finalinde pek çok masum kan dökülür.
Ödüller :
Singin' in the Rain(1952)(8,3-191476)
Gone with the Wind(1940)(8,2-259374)
Annie Hall(1977)(8,0-233298)
Midnight Cowboy(1969)(7,9-90025)
Rebel Without a Cause(1955)(7,8-74732)
From Here to Eternity(1953)(7,7-38836)
Driving Miss Daisy(1990)(7,4-88730)
Chicago(2003)(7,2-197974)
An American in Paris(1951)(7,2-26818)
Chariots of Fire(1981)(7,2-49130)
Shakespeare in Love(1998)(7,1-198473)
Gigi(1958)(6,8-17950)
Academy Awards - Oscar : "En İyi Film"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yönetmen"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu"
Golden Globes : "Golden Globe-Best Supporting Actor"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu"
Golden Globes : "Golden Globe-Best Supporting Actress"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Film Müziği"
akm'de sergilenen oyun. ses sistemi çok iyi değil, ve oyuncular çok profesyonel değil gibilerdi. özellikle erkek dansçılar. yalnız müzik ve kadın dansçılar oldukça iyiler. özellikle ayça varlıer tek başına bile izlenmeyi hakediyor. sesi, dansı, oyunculuğu..
(saryade - 15 Kasım 2006 09:59)
filmin ba$ladıgına kanaat getirmek, dvd'de bir sorun ya$anmadıgını hissetmek icin $ehir siluetini gokku$agının her renginde gormeniz gereken yapıt. eh ba$ladı artık dedikten sonra bir klasik izlemek mumkun ancak $arkıları soyleyenlerde malesef i$ yok. bir de beat it kalıbı ve "naardo" lakabı ce$it katmı$.
(dempsey - 7 Ekim 2002 00:07)
ayrıca (bkz: east side story).
(gandy phoebus - 4 Kasım 2002 23:20)
natalie wood'u büyük üne kavuşturan, mad men'den hayran kaldığımız 1960'ların amerika'sına tepeden bir bakış atmamızı sağlayan *, eğlenceli bir romeo ve juliet esintisi film.. eski film takınıtlı sinemaseverler için iyi bir örnek..
(yaysey - 22 Kasım 2010 22:27)
cnbcenin subat ayı içinde yayınlayacagı izlenelesi muzikal...
(agharta - 28 Ocak 2003 01:35)
ön planda verdiği romeo ve juliet hikayesinin yanında, çok da güzel abd'de yaşanan yerli(!?) göçmen ayrımının fotoğrafını çeken film. duygusal kişiler için not: istediğin kadar "dönemin kıyafetleri böyleymiş demek" "makyajları ne kadar güzel!" "hay ben senin çetene...!" "i feel pretty, o so pretty. i feel pretty and witty and gay" diye izle, sonunda ağlatıyor bu film. bir de filmi izlerken "ben bu dansları, el şıklatmaları, çete kavgası sahnelerini bir yerden hatırlıyorum" diyenler için kronolojik düzende tersine ilerlediklerini hatırlatıp şuraya alayım: beat it
(in pyjamas - 18 Mart 2012 14:41)
sorun bende mi bilmiyorum ama müzikal seyretmeyi gayet seven bir insan olarak içimi o kadar baydı ki sıkıntıdan yarısında kapattığım birkaç filmden biri oldu. leonard bernstein'ın hatrına bile izleyemedim, bildiğin sıkıcı.
(our boys didint du dort - 11 Haziran 2012 18:12)
on oscar'ı götürmüş filmdir. senaryo oscar'ını da verselerdi on bir oscar'lı dört film olacaktı tarihte ama vermemişler. on oscar'ı filmde ne görüp de verdiler, merak ediyorum doğrusu. neredeyse bütün türleri severim. bilim kurgu, animasyon, romantik komedi vs hepsini severim, ayırt etmem. bir tek müzikali sevemedim gitti. ne chicago, ne nine, ne eskilerden my fair lady, ne de west side story. hiçbiri müzikale bakışımı değiştiremedi. şarkılarla diyalog kurulması, durup dururken dans edilmesi, bunlardan sonra sanki demin şarkı söylenmemiş, dans edilmemiş gibi davranılması, tüm filmin şarkı ve danslar üzerine kurulu olması, şarkıların sözlerinin anlamsız ve/ya sıradan olmaları gibi nedenlerden ötürü bu türü sevemedim. west side story'i de "belki fikrimi değiştirir" diye düşünerek değil de içinde dönemin en güzel ve yetenekli aktrislerinden natalie wood'u barındırdığından izledim. filmi iki yönetmen kotarmış. dansların koreografisini de üstlenen jerome robbins ve robert wise. wise'ı bu filmden dört sene sonra kotardığı the sound of music'ten hatırlayabiliriz. gerçi sadece bu filmden değil. the day the earth stood still, star trek, until they sail gibi çok sağlam filmlerden de hatırlayabiliriz. neyse bu iki arkadaşın yönettikleri bu filmi sevemedim dediğim gibi. beş dakikalık jenerikten sonra (o beş dakikayı direkt atlayın), iki dakikalık helikopter çekimi abd'yi izliyoruz ve sonra saçma sapan danslar, dans mı kavga mı olduğu belli olmayan kavgalar ve bir o kadar saçma şarkıları izliyoruz-dinliyoruz. evet, dansları da, şarkıları da sevmedim her zamanki gibi. ama bu, başkasının da sevmeyeceği anlamına gelmiyor. türe karşı bir ilgim olmadığı için sevmemiş olabilirim bu sekansları. bir de fazla uzun tutulmuş sanki. gerçi müzikal olduğu için gayet normal. bir müzikalde 6-7 dakikalık dans sekansları olmazsa olmaz. bu da süreyi uzatıyor doğal olarak. filmi sevmedim ama tabi ki kötü bulmadım. filmi önemli hale getiren en önemli nokta dönemin ırkçılığına, yabancı düşmanlığına değinmesi. devletin ve ailelerinin umursamadığı gençler bir yandan devlete ve ailelerine nefret beslerlerken öte yandan her şeyden sorumlu gördükleri yabancıları taciz etmeye başlarlar. ama nedense iki yüzlüdürler. polonyalı tony'i kardeşleri kadar severlerken ispanyollardan nefret ederler. göçmenler de yeni geldikleri bu yabancı topraklarda tutunmaya çalışırlarken kendilerini korumak için çaba sarf ederler. yerlilerin ispanyol kızı taciz ettikleri, hatta tecavüze yeltendikleri sekans eleştiri dozunun en yüksek olduğu sekanstı. bence eleştiri konusunda senaristler ellerini korkak alıştırmamışlar. göçmenleri de koruması gereken polisin göçmenlerden nefret edip üstüne üstlük "bana bir şey yapamazsın. bende unvan (komiser) var, sende hiçbir şey yok" deyip göçmenleri sindirmeye çalışması ile teşkilata da bir eleştiri getirilir. oyunculuklar iyiydi. gerek tony'i, gerek bernardo'yu, gerekse riff'i canlandıran aktörlerin performansları gayet iyiydi. natalie wood da bir hayli iyiydi. aksanlı ingilizcesini işitince şaşırttı. aksanı da becermiş, hiç falso vermemiş bu konuda. garibim splendor in the grass'ten sonra tekrar mutsuz bir karaktere hayat vermiş. buradan gelelim yılın filmlerine ve oscarlara. wood, splendor in the grass'teki rolüyle aday gösterilmiş. doğru bir tercih olmuş. zira wood, splendor'da buradakinden daha iyiydi. unutulmayacak bir performansa imzasını atmıştı o filmde. bu filmdeyse başrol olmasına rağmen arka planda kalmış. ödülü sophie loren'e kaptırdığını belirtelim. west side story on ödülü kapmış dedik. ama bence o sene gösterime giren the hustler daha iyiydi, daha kaliteliydi. veya breakfast at tiffany's, splendor in the grass filmleri de daha iyiydi bu filmden. o sene gerçekten sağlam filmler gösterilmiş. özetle sevmediğim ama başarılı bulduğum bir film.
(sherlock holmes 90 - 17 Mart 2013 23:38)
artık güzel güzel izleyemediğim müzikal. yıllar yıllar önce, çok uzak bir galakside çok severdim, oturur izlerdim.ama arkadaş, geçen akşam televizyonda verdiler tekrar, oturup izlemeye çalıştım, adam mariayı söylüyor, ben seren serengili görüyorum. emrahı görüyorum, hatta amerikan bayraklı ceketiyle tayfun'u görüyorum...bitirmişsin beni yasak sokaklar... müzikal keyfimi almışsın elimden...
(umka - 7 Ekim 2013 14:16)
can yücel'in muhteşem bir çevirisi olan müzikal...başlardan bir örnek verelim (ad vermelere de dikkat):müzikalin/filmin başlarında ilk kavgadan sonraki biri resmi (kurupke) biri sivil (şrank) iki polis gelir, şrank önce bernardo'ya ve ardından jetler'e şöyle konuşur:şrank: "ağbeylenme ağbeylenirim, bak, akşın!.. yakındır, ananızdan emdiğiniz süt burnunuzdan gelecek sizin! siz gibi itlere verilmedi bu sokakların tapusu! yetti be portolularla allahın günü çıkardığınız hırgür!.. hadi, oğlum bernardo, toparla örümceklerini çabuk sittirol burdan. (yapmacık bir nezaketle) lütfen, yavrum!"bernardo: "yürüyün çocuklur. (çıkarlar)"şrank: (jetler'e) "bana bakın veledi zinalar, aranızdaki bu fitneyi bastırmazsam eğer, bastıracaktlar resmimi benim bir trafik noktasına! ben arkadaşınız da, ayıptır söylemesi, hoşlanmaz hiç trafik işinden. öyleyse bu trafik işaretime kulak vereceksiniz mecbur! bu portolu ibnelere eyvallah diyorsam ben, yukardan bir seslen, siz de eyvallah deyeceksiniz, anlaşıldı mı? bundan böyle portolularla porta şarabı içeceksiniz daimi, kuzu kuzu, kardeşçesine. yoksa, ananızı ağlatırım sizin, içeri atarım topunuzu!... kurupke dostum, allasmarladık de bu kibar evlâtlara."kurupke: "hoşçakalın hoş çakallar" (şrank'ın ardından çıkar.)kartopu (krupke'yi taklit ederek): "hoşçakalın boş çakallar, ha!"arap: ne çiftmiş bu! ne çiftleşmişler!".bir de ünlü şarkı maria nasıl çevrilmiş bakalım:toni:"mariya!mariya diye bir kız gördüm deminve birden bir tılsımoluverdi banabu isim.mariya!mariya diye bir kız öptüm demin,inanmazdım bir sesinkesceğ'ni birdennefesim!hızlı söyle, çalgıları çıldırtsın...usul söyle, başlasın bir âyin...mariya!dudağımda isminnerdeyim!"
(ahmetfirat - 7 Ocak 2015 10:32)
bernardo rolünde george chakiris ve sevgilisi anita rolünde rita moreno'nun maria ve tony'yi gölgede bıraktıkları müzikal film.
(blanche - 29 Temmuz 2001 22:07)
america gezimden döndügüm gün babama new york'ta cektirdigim fotografları göstermekteydim ki sıra empire state'in tepesinden cektigim dört adet fotografa gelmisti..elimdekiler sırayla new york'un batı, kuzey, dogu ve güney yakalarının resimleriydi..hepside aksam üzeri alacakaranlıkta cekilmisti..tam babama elimdeki ilk fotonun hangi yakaya ait oldugunu söylemek için düsünürken adam atladı 'batı yakası lan burası'..tabi ben fena dumur; adam hayatında görmemis ny.. icimden düsünüyorum yuuh be adam yani west side story izlerde böylemi özümserir,sindirilir film? sordum tabi kuskulu gözlerle nerden bildin diye cevap son derece basit günes hep batıdan batar..
(bibidibabidibuu - 19 Eylül 2004 16:34)
(bkz: yasak sokaklar)
(yumusakca - 4 Eylül 2001 12:25)
birkac saat once izleyip anita'yi oynayan kisiye (bkz: ayca varlier) ve kostumlere hasta oldugum muzikal.
(lucretia - 11 Mart 2005 00:00)
we are the best gösterisidir, izlenmelidir .orada sarkı soyleyen dans eden güzel insanlar vardı.
(white magic - 7 Mayıs 2005 20:27)
iyi bir müzikal, zevkle izledim. küçük emrah ın bir film i vardı, yasak sokaklar sanırım batı yakası hikayesinden esinlenmişler. bunu bugün west side story izlerken farkettim.
(helen - 7 Mayıs 2005 21:53)
akm'den izlemesi zulum olan guzelim eser. aslinda performansi 2'ye ayirmak gerekiyor. bireysel ve genel olarak.bireysel olarak bazi oyuncular yildiz gibi parladilar. alki$ peker (bildigim kadariyla) hicbir ses egitimi almadan gee officer krupke'de harika bir performans sergiledi, demet tuncer oyunculuk olarak cok iyiydi, ses olarak ise ortalamanin cok uzerinde idi. tony rolunu oynayan tenor ise kafa sesi olarak cok iyi i$ cikarsa da gerek oyunuluk, gerek sahne, gerek kafa sesi kullanmadigi yerlerde olmadi hic...genel olarak ovulebilecek sadece tek bir $ey var, o da orkestra. tek kelimeyle harikaydilar. oyunun kitapcigindaki bir soyle$i aslinda oyunun geneli hakkinda cok buyuk ipuclari veriyordu. roportajda "bugune dek operacilar wss soylediler, danscilar danslarini yapti; ama bu bir butun olarak daha once hic yapilmami$ti biz bunu yaptik" diyordu.hayir yapamami$siniz. opera ve muzikal ayri $eylerdir. (zaten ayni olsalardi adlari da farkli olmazdi.) west side story bir muzikaldir. bu bakimdan bir muzikali muzikal egitimi almi$ sanatcilar daha iyi soylerler. opera egitimi almi$lar muzikal soyleyemezler ayni guzellik olmaz. akm sahneye koydugu her muzikali ne zaman opera sanatcilarina soyletip rezil etmekten vazgececek cidden merak ediyorum. zira hem dans edebilen hem de $arki soyleyen bir muzikal oyuncusu, danscilari dans ettirip, sahnenin bir kenarinda ayakta duran ve $arkiyi soyleyen tombik sopranolar $eklinde hilkat garibesi bir koreografiden ne olursa olsun daha $ik olacaktir. gosteri de boyle lise ayarinda binbir tane komiklik mevcut, soylermi$ gibi yapan danscilar ama soyleyenler sahne yaninda duran operacilar off of..ayrica jetler'in arasinda 45 - 50 ya$inda beyaz sacli gobekli bir amca vardi ki ($arki soylemedi) onun neden orda oldugunu anlayamadik.. bir gosteriyi kusursuz kilan butun bu minik detaylardir. sirf bu detaylar yuzunden broadway broadway.. ve biz burda turkiye'nin en yeti$mi$ santcilarini en onden 5 ytl'ye seyredebiliyoruz...*we are the best vakasina girmiyorum bile..
(siralop - 11 Mayıs 2005 15:31)
başlangıçta, arkadaşlar internet üzerinden bilet alırken, bu hikayenin beni çekmediğini söyleyip ve yırttığım lakin oyun gecesi (dün) bilet aldıran arkadaşlardan birinin gelemeyecek olması nedeniyle aniden davet almam sonucu -bir bakıma- gitmek mecburiyetinde kaldığım müzikal.akm'deki gösteriminde oyuncular manasızca koskoca sahnede dolaşıp duruyorlardı, daha doğrusu bağdat caddesi'nde volta atıyorlarmış gibiydi de arada sırada akıllarına gelip bir iki salto atıyorlardı.dekor dediğimiz şey üç beş store perdeydi ve ses sistemi fecaatti, sürekli olarak mikrofonun sağa sola çarpma sesini duyduk, bir de ses kesilip duruyordu.hikaye zaten yavan ve sıradan, oyunculuk yapaydı. orkestra iyiydi diyeceğim ama herhalde müziğin orijinali bukadardı ki bu kadar çalabildiler.yerine geldiğim arkadaş adına sevindiğim, kendi adıma üzüldüğüm bir müzikal gecesine neden oldu sonuçta.
(masseur - 9 Aralık 2005 08:36)
leonard bernstein'in besteledigi ve dillimize bati yakasi hikayesi olarak cevrilen unlu muzikal/film..hikaye bir nevi modern romeo ve juliet ayaridir..orjinalinde mariayi natalie wood oynamisti..tonight, maria, i want to be in america, somewhere gibi sarkilari artik klasik olmustur..
(cressida - 17 Ocak 2000 22:57)
california'da santa monica civic auditorium'da gerçekleşen 1961 yılı oscar töreni'nde en iyi film ödülü robert wise'ın bu eserine verilmişti. "fanny", "the guns of navarone", "the hustler" oscar'ın en iyi film kategorisinde diğer adaylarıydı. dileriz sinema her oscar'da yeni bir romeo jülyet çıkartacaktır, umarız.. yani çıkarsın isteriz. fena mı olmuştur manhattan'da, jetler ve köpekbalıkları arasındaki dalaşın tam ortasında yaşanan aşkı bunca yıl bıkmadan seyretmedik mi hem perde de, hem sahnede, bernstein'ın güzelim müziğini dinlemedik mi her fırsatta? lamı cimi yok, yeni shakespeare kahramanları bekleniyor, aşk konusunda, bu cenahta!beklerken, istanbul devlet opera ve balesi tarafından sergilenen bu müzikali izleyeyim dedim, gittim. sahnede performans sergileyen bütün oyuncu, dansçı, solist ve orkestranın emek ve yeteneklerine ve şevkle gösteriyi idame etmeye çalışmalarına duyduğum saygıyı saklı tutarak söylemeliyim ki, müzikal değil tam anlamıyla 23 nisan müsameresi. dans koreografilerinin gabiliğinden mi dem vursam, rejinin zekasızlığından mı, kostümlerin oyuncu performanslarını düşürmek üzere tasarlanmasından mı, ses- mikrofon düzeninin amatörlüğünden mi, dekorun beş yaşında çocuk elinden bile çıksa olmayacak ucuz lego mantığından mı bilemedim... en iyisi susmak. yazık... o yeteneklere yazık. sonra da niye gidiyor bu gençler bu ülkeden diye sorup duralım kendimize.. ama müzikali mutlaka gidip izleyin. çünkü sahne gerisinin bütün kösteğine rağmen sahne üzerinde canla başla performanslarını sergileyen birbirinden yetenekli bir sürü genç insan var. onları da ayakta alkışlayın. ben öyle yaptım.(bkz: ayça varlıer)
(ranini - 29 Aralık 2005 02:01)
Yorum Kaynak Link : west side story