Süre                : 2 Saat 17 dakika
Çıkış Tarihi     : 02 Mart 2012 Cuma, Yapım Yılı : 2012
Türü                : Biyografi,Drama,Romantik
Taglar             : Eşcinsel ilişki,Amerikan Tarihi,ABD tarihi,gizli,Ajan
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Imagine Entertainment , Malpaso Productions , Wintergreen Productions
Yönetmen       : Clint Eastwood (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Dustin Lance Black (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Leonardo DiCaprio (IMDB)(ekşi), Josh Hamilton (IMDB)(ekşi), Geoff Pierson (IMDB), Kaitlyn Dever (IMDB)(ekşi), Brady Matthews (IMDB)(ekşi), Gunner Wright (IMDB)(ekşi), David A. Cooper (IMDB)(ekşi), Ed Westwick (IMDB)(ekşi), Naomi Watts (IMDB), Kelly Lester (IMDB), Jack Donner (IMDB), Judi Dench (IMDB), Dylan Burns (IMDB), Jordan Bridges (IMDB), Jessica Hecht (IMDB), Josh Stamberg (IMDB), Michael James Faradie (IMDB), Christian Clemenson (IMDB), Billy Smith (IMDB), Armie Hammer (IMDB), Michael Rady (IMDB), Ken Howard (IMDB), Scot Carlisle (IMDB), Geoff Stults (IMDB), Sadie Calvano (IMDB), Ryan McPartlin (IMDB), Jeffrey Donovan (IMDB), Joseph Culliton (IMDB), Tom Archdeacon (IMDB), Mike Vaughn (IMDB), Miles Fisher (IMDB), Dermot Mulroney (IMDB), Josh Lucas (IMDB), Zach Grenier (IMDB), Johnny Cicco (IMDB), Denis O'Hare (IMDB), Damon Herriman (IMDB), Lea Coco (IMDB), Scott C. Roe (IMDB), Ernest Harden Jr. (IMDB) >>devamı>>

J. Edgar ' Filminin Konusu :
Amerika bugün FBI ile gurur duyuyorsa bunda hiç şüphesiz ki J. Edgar Hoover'ın on yıllarca kendisini mesleğine ve büroya adamış olmasının etkisi var. 20.yy.'ın en tartışmalı, en esrarengiz ve en güçlü portrelerinden biri olan J. Edgar'ın gerçek hayat hikayesinden uyarlanan filmde ünlü FBI başkanının gençliğinden başlayarak Amerikan Adalet Bakanlığı'ndaki yükselişine ve neredeyse 50 yıl boyunca Federal Büro üzerindeki etkisine beyazperdeye taşınıyor. Ondan nefret edenler, mecburen saygı gösterenler ve samimi biçimde hayranlık besleyenler... Elinde bulundurduğu büyük güce rağmen, korkuları, zaafları da olan, kapalı kapılar ardında sakladığı büyük sırlarla kariyerini, hayatını mahveden bir adam... Leonardo DiCaprio'nun Amerikan tarihinin en önemli figürlerinden J. Edgar Hoover'ı canlandırdığı filmin senaryosu Oscarlı Milk filminin ve sıradışı bir dizi olan Big Love'ın senaristi Dustin Lance Black' aitken, yönetmen koltuğunda Dicaprio ile görmeye alıştığımız efsane yönetmen Clint Eastwood oturuyor...


  • "filmin hikayesini okuduğum kadarıyla leonardo dicaprio artık oscarı almak için elinden geleni yapıcak..biyografi, eşcinsellik, dram..daha ne olsun"
  • "2 mart 2012 olarak turkiye icin vizyon tarihi verilmistir.yalniz amerika'da 9 kasim 2011de cikacagi icin 2 mart i beklemeden xvid ini indirip izleriz diye umut ettigim filmdir ayni zamanda."
  • "leo'ya yapılan yaşlandırma tekniğinin muazzam olduğu film. ödülleri silip süpürmesini umuyorum, clint reyize bu yakışır zaten."
  • "leonardo di caprio'nun yine leonardo di caprio'yu oynayacağı film olacaktır. hangi filmde oynasa aynı hareketler, aynı kısık gözler, aynı fısıltılı konuşmalar vs."
  • "film bluray formatında piyasaya cıkmıstır."
  • "(bkz: ibne ajanlar)"
  • "(bkz: açmayın dedeler)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    filmin hikayesini okuduğum kadarıyla leonardo dicaprio artık oscarı almak için elinden geleni yapıcak..biyografi, eşcinsellik, dram..daha ne olsun


    (layla87 - 19 Nisan 2011 18:56)

  • comment image

    2 mart 2012 olarak turkiye icin vizyon tarihi verilmistir.yalniz amerika'da 9 kasim 2011de cikacagi icin 2 mart i beklemeden xvid ini indirip izleriz diye umut ettigim filmdir ayni zamanda.


    (fehmi k - 3 Eylül 2011 00:50)

  • comment image

    leo'ya yapılan yaşlandırma tekniğinin muazzam olduğu film. ödülleri silip süpürmesini umuyorum, clint reyize bu yakışır zaten.


    (financier - 28 Ekim 2011 01:54)

  • comment image

    leonardo di caprio'nun yine leonardo di caprio'yu oynayacağı film olacaktır. hangi filmde oynasa aynı hareketler, aynı kısık gözler, aynı fısıltılı konuşmalar vs.


    (obsi - 28 Ekim 2011 02:52)

  • comment image

    playlist sitesi c-, collider c vermiş. yılın en merak ettiğim filmi. boru değil, clint eastwood yönetiyor. leonardo dicaprio, naomi watts judi dench gibi yetenekli oyuncular oynuyor. senaryoyu oscarlı dustin lance black yazdı ve ortaya c/c-'lik bir film mi çıktı? bizde ancak mart'ta vizyona girecek. bizdeki eleştirmenlerin eleştirilerini daha bir önemsiyorum. sonuçta j. edgar hoover amerikalılar'ın çok sevdiği bir isim. yanılmıyorsam adama kahraman gözüyle bakıyorlar. gerçi böyle baksalar da c'yi basabiliyorlar filme. bu da tam subjektif olmadıklarının kanıtı. iki gün sonra amerika'da vizyona girecek. bakalım genel eleştiriler ne yönde olacak? ama eastwood nasıl böyle c'lik (karşılığı vasat) bir film çekti, merak ediyorum. hoover'ın tüm yaşamını (çocukluğu, gençliği, fbi'ı kurması, başkanlığını yürütmesi, yaşlılığı, geyliği, annesiyle ilişkisi) ele almamalıydı. belki burada sorun vardır. filmi izlemediğimiz için bilemiyoruz tabi. lakin bir insanın tüm yaşamını ele alıp anlatmak zor, bu tür anlatıların altından kalkabilen çok az yönetmen var. izleyince daha sağlıklı yorum yapacağız. eğer diğer eleştirmenlerden de böyle harfler alırsa oscar'a en fazla aday olabilir. sağlam bir film beklentileri de düşer. gene de merakla bekliyorum filmi. dicaprio, kariyerinin rolünü aldı. bu tür haberler amerika'da çok çıkmıştı. kariyerinin rolü shutter island (zor bir roldü oradaki) diye düşünüyorum ama hoover da zor bir karakter. bundan sonra bunun gibi roller gelir mi leo'ya bilemiyorum. şimdilik kariyerinin rolü ve oscar için diğer filmlerinden daha şanslı konumda.

    lakin bir michael fassbender shame'de aşmış diyorlar. ryan gosling drive'da çok iyiydi ama drive unutuldu. ides of march'la aday olabilir. george clooney aynı filmle ve/ya descendants'le aday olabilirmiş. viggo mortensen'in şansı düşük ama o da olabilir freud rolüyle. brad pitt'in adaylığına kesin gözüyle bakılıyormuş. jean dujardin sessiz film artist'le cannes'dan ödülle dönmüştü. onun da şansı var ama yeni nesil akademi artist'i çağdışı bulabilme öküzlüğüne sahip olduğundan adaylığı kaybedebilir. matt damon'ın aile babası rolüyle aday olması imkansız. johnny depp'in son filmi rum diary unutuldu bile. gündemde kalamadı. kötü bir hasılat yaptı bir de. dolayısıyla depp ne kadar döktürmüşse de adaylık zor. her şey reklam sonuçta. istersen sinema tarihinin en sağlam performansını koy ortaya, eğer reklam yapılmazsa akademi fark etmez. böyle öküzlükleri var. gary oldman'ın tinker tailor soldier spy filmindeki performansı çok övüldüğünden vizyon tarihi aralığa çekildi ki adaylıklar alsın film akademi'den. dolayısıyla oldman'a da bir adaylık gidebilir. sean penn de uzun saçlı, makyajlı, nazi peşindeki adam rolüyle aday olabilir ama film, bağımsız olup çoktan gündemden düştüğünden biraz zor.

    dolayısıyla j. edgar vasat bulunur, eleştirmenlerden beklenen gazı alamazsa eastwood'un hatrına adaylıkları alır ama ödüllere ulaşması zorlaşır. dicaprio'nun işi de bu sene döktüren çok oyuncu olduğundan zaten zor. eğer bir de film vasat bulursa ve performansı beğenilmezse adaylık da uçabilir. 2013'teyse işi gene zor. daniel day lewis lincoln performansıyla dönüşünü yapacak. büyük ihtimal ödülü alacak.

    film adaylık almazsa warner'a kasımda vizyona giren filmi martta gösterdiğinden bir kapak olacaktır. gerçi dicaprio'nun buradaki gişesi de fena değil. şu filmleri oscar'dan bir hafta öncesine veya iki üç hafta sonrasına atmasalar olmaz. ama gitgide herhalde oscar'ın etkisi de kırılıyor. eskisi gibi değil yani. umarım daha da azalır da filmleri zamanında izleriz.


    (sherlock holmes 90 - 9 Kasım 2011 01:51)

  • comment image

    dayanılmaz diş ağrımla birlikte filmi ite kaka, yer yer duraksayarak izlemeyi az önce bitirdim.

    --- spoiler ---
    2011'in en çok beklediğim filmlerinden biri olan j. edgar' ı üzülerek söylemeliyim ki hayal kırıklığı içinde izledim. filmin en çok rahatsız eden yönü, leonardo dicaprio 'nun rahatsız edici düzeye varan vurgulu, kendini beğenmiş konuşmasının filmin tamamına yayılmış olması. filmin hikayesinin büyük bir bölümünü edgar' ın ağzından dinliyoruz ve bu bir süre sonra gerçekten rahatsız ediyor ve sıkıyor. edgar' ı iki ayrı zaman diliminde yaşlılığı ile fbi 'yı kurduğu gençlik dönemi arasında gidip gelen geçişlerle izlerken; dicaprio' yu o yoğun makyaj altındaki yaşlandırılmış komik görüntüsüne sanki hala otuzlu yaşlarındaymışçasına hareket eden beden dili ve genç ses tonu ile konuşmaya devam etmesi eklenince; canlandırdığı karakterin inandırıcılığına sekte vuran en önemli etken olmuş. filmin ilerleyen bölümlerinde edgar' ın hayatı boyunca yanından ayırmadığı sadık iş arkadaşı the social network 'ten tanıdığımız josh hamilton 'ı ise dicaprio' dan daha fazla yaşlanmış bir şekilde görünce insan ister istemez yönetmen clint eastwood 'a hayıflanmadan edemiyor. sen al güzelim çocuğu dicaprio ile seviştirmediğin gibi bir de daha fazla yaşlandır, olacak iş değil. şaka bir yana gerçekten film edgar' ın özel hayatına değinirken cinsel tercihleri üzerine fazla vurgu yapmaktan sanki itina ile kaçınmış. burda yönetmenin bu tercihini eleştirecek değilim. tamamen eastwood' un kişisel tercihi olabilir. fakat filmin finaline doğru edgar' ın annesi öldüğünde, edgar' ın annesinin kıyafetlerini giymesi, kolyesini takması ve aynaya bakarak hayatta en çok değer verdiği insan için ağlaması filmin en vurucu sahnesi olması gerekirken eastwood' un oldukça çekimser ve ruhsuz hikaye örgüsü içerisinde malesef yeteri kadar etkileyici olmamış. filmin bana göre en olması gerektiği gibi oynayan tek oyuncusu naomi watts 'tı.

    ---
    spoiler ---

    sonuç olarak insan filmi izleyince dicaprio' nun oscar' a aday bile olamamasına şaşırmıyor. merly streep faciasından sonra we need to talk about kevin filmindeki performansı ile beni bir nebze memnun eden tilda swinton ' ın ardından geriye şimdilik bir tek oscar adayı michelle williams 'ı izlemek kalıyor.


    (joe dallesandro s penis - 15 Şubat 2012 15:59)

  • comment image

    neredeyse 2-3 günde parça parça anca izleyebildiğim film. bu clint eastwood'un bu dönem filmlerinde yarattığı havadan mıdır bilemiyorum ama çok fena kasıyor. [ unforgiven'ı bu kategoriye almak mümkün değil tabii ki ] changeling'de de aynı his vardı. hatta filmi izlerken changeling'in kopyası falan sanıyorsunuz.

    ama gel gör ki, changeling'de angelina jolie'ye "oscar" adaylığı kazandıran clint easwood bu filmde maalesef leonardo dicaprio'ya bi' adaylık kazandıramadı. mystic river'da sean penn'e ve tim robbins'e. million dollar baby'de hilary swank'a, letters from iwo jima'da ken watanabe'ye...bu liste daha uzun ama aklıma gelenler bunlar. yani bu adam oyunculardan yüzde yüz performans alan bir yönetmen. film proje aşamasındayken de leonardo'ya teklif yaparken de, "leonardo gel sana oscar kazandıracak bi' rol buldum süper" demiştir herhalde ve leonardo da, "aldım bu sefer" diye hoplamıştır sanırım. şimdi buradan nereye geleceğim; ama leonardo'nun ve yönetmeninin de hesaba katmadığı bi' olay var, "ya film kötü bi' film olursa?" sorusu hiç akıllarına gelmemiş anlaşılan.

    olmamış film. [ bu j. edgar mevzusuyla alakadar geçmiş dönemde baya meraklı ve hakkında çok fazla kitap ve araştırma okumuş birisi olarak yazıyorum bunları. çok uzun bi' yazı olabilirdi ama kısa tutacağım ] bu kadar basit değil j. edgar mevzusu. bu kadar sığ, olayların üzerinden bu kadar yüzeysel geçilirse olmuyor o iş. emma goldman vak'ası 1, kennedy suikastı 2 [ tabii kennedy'nin marilyn monroe ilişkisi de apayrı bi' mevzu ] ve john dillinger vak'ası 3. ayrıca özellikle lindbergh case'inin (bkz: the lindbergh kidnapping) üzerine düşmesi de garip. bu diğer üç önemli dava yerine bu davaya yoğunlaşması da bilinçli. işbu dava sayesinde fbi'in bilimle haşır neşir olmasını anlatması ve o yönde teşkilatın dizayn edilmesinin anlatılması iyi. burada fbi'ya bi' güzelleme var. ama fbi'yı fbi yapan da, yani tüm ülkede yerleşmesini ve organize olmasını sağlayan dava da dillinger davasıdır. dilinger sayesinde hoover fbi'i tüm ülkede operasyon yapabilen ve soruşturma yapabilen bi' teşkilat haline getirmişti. emma goldman mavzusuna da 5 dakika değinip, daha sonra senatör mccarthy'le birlikte bu amerika'daki anti komünistlerin cadı avından hallice ülkede ne kadar sanatçısı, aydını vs'si varsa o dönem "bunlar komünist" diye teker teker damgalaması ve hapse atması, sürgün etmesi konusunu bu kadar sığ ve önemsiz olarak anlatması tam bir fiyasko. koskoca j. edgar filmi çekiyorsun ama filmde senatör mccarthy'nin ismi bi' kere geçecek! hoppalaa. hele kennedy suikastı tam bir rezalet. yahu neredeyse j. edgar'in cia'yla berbaber el ele vererek kennedy'yi öldürdüğü ve suikast soruşturması sırasında yavaş ve kasıtlı olarak olayı başka yönlere çektiği gibi şeyler ortadayken. bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. hele ki j. edgar'ın amerikalı sermayeyle kirli ilişkilerini, martin luther king'e karşı yaptığı ve yıllar süren kara kampanyaları, provokasyonları, görev aldığı neredeyse 50 sene boyunca hoplattığı 8 amerikan başkanını, istifa ettirdiği senatörleri vs. vs...

    işbu sebeple film çok zayıf. 2 saate sığmıyor bu adamın hayatı. ayrıca kötü bi' adam bu. bildiğin faşist. böyle insancıl yönlerini falan fişman, clint eastwood'un cumhuriyetçi yanı ağır mı basmış nedir. eşcinselliği hakkında dedikodu yerine tamamen olduğunu var sayarak ilerlemesi ise gayet iyi.

    son bir not: oldum olası bu makyajla yaşlandırma muhabbetini başarısız bulmuşumdur. olmuyor, insan çok garipsiyor ve inandırıcılığını yitiriyor. seymour hoffman'a verselerdi rolü fazla makyaj yapmalarına da gerek kalmaz leonardo gibi de kasmasına gerek olmazdı. o nasıl bi' kasmadır arkadaş.


    (pink floyd floyd yaylalar - 17 Şubat 2012 13:43)

  • comment image

    yaşlı aksi ama sevimli apartman yöneticisinin eşcincel, faşist olarak ülkeye iyilik yapiyim diye ortalığın içine sıçmasını konu alıyor gibi. hele sonlara doğru dedelere geldik modu yaratmadı değil. (bkz: açmayın dedeler)

    adeta böyle evet.

    not olarak;
    edgar gibi insanlar ancak bu tür başarılara imza atabiliyorlar.


    (fukka - 18 Şubat 2012 19:32)

  • comment image

    john edgar hoover'in yaşlı olduğu rolü mutlaka başkasının oynaması gerektiği filmdir. bu şekilde yapılmasında leo'nun oscar kaygısıyla başrolü bölüşmek istememesi de bir etken olabilir.

    tipi filan geçtim, o yaştaki adamın sesi öyle mi olur clint başkan?
    o ses bana titanic'deki, beach'deki veya catch me if you can'deki genç sarıoğlanı hatırlatıyor.

    dolayısyla yapılan onca makyaj da bir anda eski levent kırca skeçlerindeki siyasetçi maskelerine dönüyor gözümde.


    (sli - 22 Şubat 2012 12:06)

  • comment image

    zor seyrettiğim ama bitirdiğim filmlerden birisi, belgesel de diyebilirsiniz.
    fbi' in kuruluşunu ve kurucusu j.edgarın hayatını anlatan uzuun bir film.

    istediğini hep şantaj yaparak almış, (hatta başkanlara bile) ,
    hayatının çoğu yalan ve abartmayla geçmiş bir adamın kurduğu teşkilat işlerini nasıl yürütür bilemiyorum.

    --- spoiler ---

    ha söylemeden geçemeyeceğim , şu evin patlatıldığı sahnede yerimden hopladım.

    ---
    spoiler ---


    (kengutr - 25 Şubat 2012 00:16)

  • comment image

    fbi'nin eski başkanlarından hoover'ın hayat hikayesinin anlatıldığı film.

    filmin teması adalet: yönetmen clint eastwood'un tüm kariyeri boyunca en sevdiği tema. ancak, eastwood, adalete, bu kez bambaşka bir şekilde yaklaşıyor. hoover, üç ayrı bilinen kahramanın kompozisyonu olarak verilmiş sanki.

    (1) alfred hitchcock'un psycho'sundaki norman bates (varoluşsal açıdan adalet), (2) heinrich von kleist'ın michael kohlhaas'ındaki aynı adlı kahraman (duygular açısından adalet), (3) albert camus'nün caligulası (akıl açısından adalet).

    eastwood, nihayet, sinemanın sadece sinema olmadığını da anlamış olduğunu gösteriyor.


    (invulnerable - 4 Mart 2012 00:10)

  • comment image

    20. yüzyıl amerikan tarihinin pek çok karanlık olayına karışmış bir devlet memurunun hayatını, clint eastwood gibi kendini ispatlamış bir yönetmenden seyretmek iyi bir fikirdi, ancak gerçekleşmedi. hoover nasıl bu hale geldi, sadece control freak annesi yüzünden mi böyle faşist ve gizli eşcinsel oldu? sadece abd başkanlarının sırlarını öğrenip şantaj yaptığı için mi 48 yıl fbi'ı yönetmeyi başardı? filmin ne dediği anlaşılmıyor, galiba bir şey demiyor zaten.

    j. edgar'ın o kadar parçalı ve dağınık bir anlatımı var ki, parçaların toplamı tek tek parçalardan daha az ediyor. oysa ki, bu kadar karanlık işlere karışmış karanlık bir adamın hayatından ne filmler çıkabilirdi.


    (createur - 7 Mart 2012 12:21)

  • comment image

    aksiyon sahneleri bilerek mi kesilmiş yoksa hiç mi çekilmemiş tam anlayamadım; bu kadar hızlı, hareketli ve silahlanma sürecinde kanın gövdeyi götürdüğü bir tarihe bir kaç tırt çatışma sahnesi dışında hareketli bir sahne koymamak cesur bir tercih olmuş yönetmen açısından. film çok güzel ve heyecanlı bi girişe sahip olmasına rağmen aynı tempoda bir geçiş sunmuyor, dolayısıyla özel olarak tarih ve olay örgülü filmlere ilgisi olanlar için güzel olabilir; ortalama bir sinema seyircisi için vasatın birazcık üstü.


    (feynman - 14 Mayıs 2012 17:43)

  • comment image

    leonardo di caprio artik muthis bir aktor bunu kabul etmek lazim ama bu filmi mahveden de yine o. sesi ve goruntusu ile hic olmamis. dilber ay'i dakota fanning'in canlandirmasi gibi bir durum cikmis ortaya..


    (cegevera - 22 Haziran 2013 15:26)

Yorum Kaynak Link : j. edgar