Süre                : 3 Saat 3 dakika
Çıkış Tarihi     : 23 Şubat 1979 Cuma, Yapım Yılı : 1979
Türü                : Drama,Savaş
Taglar             : Vietnam savaş gazisi,psişik,Bozukluk,akıl sağlığı,Dönen asker
Ülke                : İngiltere,ABD
Yapımcı          :  EMI Films , Universal Pictures
Yönetmen       : Michael Cimino (IMDB)
Senarist          : Michael Cimino (IMDB),Deric Washburn (IMDB)(ekşi),Louis Garfinkle (IMDB),Quinn K. Redeker (IMDB)(ekşi),Deric Washburn (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Robert De Niro (IMDB)(ekşi), John Cazale (IMDB)(ekşi), John Savage (IMDB)(ekşi), Christopher Walken (IMDB)(ekşi), Meryl Streep (IMDB)(ekşi), George Dzundza (IMDB)(ekşi), Rutanya Alda (IMDB)(ekşi), Amy Wright (IMDB)(ekşi), Joe Grifasi (IMDB), Joe Cummings (IMDB), Gary Jones (IMDB), James Kall (IMDB)

The Deer Hunter (~ Avci) ' Filminin Konusu :
Amerikada bir işçi kasabasında yaşayan Michael (Robert De Niro), Nick (Christopher Walken), arkadaşları Steven ın (John Savage) düğününde bir araya gelirler. Düğünün ardından Mike, Nick, ve dostları Axel (Chuck Aspergren), Stan (John Cazale), ve John (George Dzundza) geyik avına çıkarlar . Bu son av partileri olabilir çünkü sıkı dostlar yakında vietnam savaşına katılacaktır. Savaşın vahşeti bu insanların bedeninde ve ruhunda geri dönüşü olmayan izler bırakacaktır. Ama savaş kadar gerçek ve ondan daha üstün bir kavram vardır. DOSTLUK.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Film, En İyi Ses Miksajı, En İyi Film, En İyi Kurgu
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Cinematography
Golden Globes:Golden Globe-Best Director - Motion Picture


  • "düğüne gelen subayın sert tavrının nedenini en sonunda anladılar."
  • "cimino, john cazale'in hastaligini (bkz: kanser) bildiginden ilk once onun sahnelerini cekmis ne aci. sevgilisi meryl streep haric diger oyuncularin hastaliktan haberi yokmus."




Facebook Yorumları
  • comment image

    irkci degil irkcilikla ilgili bir filmdir ve konu edindigi irkciligin asyalilara veya ozelde vietnamlilara yonelik bir irkcilik oldugunu dusunmuyorum. rus gocmenlerin olusturdugu, gercek amerikalilar olmak icin, yani amerika'ya entegre olmak icin yanip tutusan etnik bir toplulugun hikayesinin de anlatildigini unutmamak lazim bu filmde. butun vurgular "biz amerika icin savasmaya, gerekirse de olmeye haziriz" gibi bir kendini kabul ettirmek arzusuna yapiliyor. yani aslinda irk veya etnisite temelli bir onyargiyi, ayrimciligi, kucuk gormeyi gidermek icin kraldan daha fazla kralci kesilmeye dunden razi bir topluluk var. filmdeki uc karakter de, acik acik gosterilmeyen ama sergiledikleri davranislarda kendisini belli eden, maruz kaldiklari onyargilara ve toplumsal paranoyaya karsi hem kendi kimlikleriyle bir ultra-ozdeslesme gerceklestirerek, hem de bu etnik kimligin bazi unsurlarini (siddete yatkinlik, silahlarla hasir nesir olmak, "avcilik", "tek kursun" efsanesine tapinma) ait olmak icin yanip tutustuklari (o donem icin ileri derecede militarist olan) ust-kimligin hizmetine sunarak, ona entegre ederek etnik temelli irkciligin boyundurugundan kurtulacaklarini saniyorlar. butun o amerikan bayraklari, butun o "god bless america"lar da bunu gosteriyor aslinda.

    "biz size gore marjinal, 'eccentric' bir cemaatiz, bunu bize her yolla hissettiriyorsunuz (dugun sahnesinde cemaatin icine giren ordu gorevlisinin tepkilerine ve onun bakis acisindan cekilen sahnelerdeki kaosa, delilige, kontrol edilemez enerjiye dikkatinizi cekerim), biz de buna karsi kendi kapali toplulugumuza, etnik kimligimize daha da sariliyoruz, en azindan onun asimile olmasina izin vermiyoruz. ama bakin, bir de amerika icin olmeye bu kadar hazir olusumuz var. artik bizi kabul etseniz diyoruz." sanirim bu filmdeki etnik ayrimcilik/irkcilik dinamiginin esas gizlendigi yer.

    ayrica, elbette bu insanlar vaktiyle bolseviklerden kacip amerika'ya goc eden beyazlarin cocuklari ve torunlari. fakat ne olursa olsun, komunistlerden kacmis olmalari amerika'da sorunsuz kabul edilmelerinin garantisi olamaz ve olmuyor da. ne ironiktir bu toplulugun cocuklari, bu defa kendileri adina degil ait olmaya calistiklari kimlik adina komunistlerle catismaya girmek zorunda kaliyorlar. bu da dusunulmesi gereken ilginc bir mesele.


    (fitzmaurice tisdall farell - 12 Ocak 2007 14:33)

  • comment image

    --- spoiler ---
    saygon'daki hastanede boş gözlerle cesetleri izlemekte olan nick'e kimlik tespiti yapan doktor biraz da imalı biçimde soyadı olan chevotarevich'in ne ismi olduğunu falan sorar nick "it's american" der, boş boş bakarak. filmle ilgili ilginç bir ayrıntıdır.
    ---
    spoiler ---


    (turgut ozben - 21 Ocak 2008 14:20)

  • comment image

    christoper walken ile meryl streep in gençliklerinde nekadar güzel olduklarının kanıtı olan film.

    sene 78 vietnam filmi çekiyorsan god bless amerika şarkısı söyleyeceksin ister istemez. hernekadar sanatsal değerini azalttıgını düşünsekte yapacak birşey yok.


    (visitors - 5 Şubat 2008 06:22)

  • comment image

    amerika-vietnam savaşının ötesinde hayat-memat meselesi üzerine kurulu bir film. savaşın ne kadar yıkıcı olduğunu, son derece çarpıcı ve gerçekçi sahneleriyle bir kez daha idrak ederken, micheal'ın (bkz: robert de niro) arkadaşlarını esir kampından kurtarma sırasındaki soğuk kanlılığı ve zekasını kullanma gücü izleyeni hayran bıraktırıyor. üç arkadaşın esir düştükleri yerdeki hayatta kalma mücadelesi, kurtulduktan sonra suyun akıntısına göre bilinmeyene doğru gitmeleri ve helikopter sesi duymalarıyla "hayat asılma" güçleri ve düşüşleri hala gözlerimin önündedir.
    ayrıca film, bireyden topluma doğru gelişmektedir. filmin başındaki av sahnesi, micheal'ın öldürme fikrinin bilincinde bile olmadan sırf zevk için geyiği vurduğunda "neden vurdun ki şimdi o canım geyiği yazık" diye iç sızlatır. daha sonra ise aynı duygu savaş sahnelerinde hissedilir. özellikle bir sahnede içinde vietnamlıların gizlendiği barınağın kapağı açılır ve içine bir el bombası atılır. ardından bir anne kucağında bebeğiyle belirir ve onları öldürmek isteyen askeri de micheal yakar. kanımca bu sahnede micheal, ölümü ve öldürme düşüncesinin vahşiliğini anlar. zaten daha sonra bir "savaş kahramanı"na dönüşür ve eve döndüğünde artık geyik avlayamaz. diyeceğim o ki filmin savaş sahnelerini de izlerken az önce geyiğin vurulduğu sırada sorulan soru "niye öldürdünüz bunca insanı, ne işiniz vardı be vietnam'da?" sorusuna dönüşür. dolayısıyla av savaşa, geyik insana ve ölüme, amerika'daki küçük rus mahallesi savaş alanına, üç sıradan arkadaş ise vatanı için "kahramanca" savaşan amerikan askerlerine tekabul eder. görüldüğü gibi filmde mikrodan makroya geçişler vardır, amma bu geçişler izlerken acıtır, akla kazınır.


    (bosforlu cevriye - 21 Aralık 2008 13:08)

  • comment image

    filmden okuduğumuzu anladık mı bölümünün cevabı değişimdir malum. senaryoda bir çok nokta var değişime işaret eden ama aslında bu değişim kurguyla çok daha güzel vurgulanmış, cimino'nun ustalığı da orada ortaya çıkmış. özetle film savaştan önce müthiş enerjik, coşkulu; savaştan sonra ise tempo düşüyor, karamsarıyor. o yüzden de düğün sahnesinin uzun olması müthiş bir tercih. sahne adeta bir yaşam güzellemesi, insanlar hayatın tadını olabildiğince çıkarıyorlar ve bu sahne filmi neredeyse ikiye bölüyor ve sonuyla müthiş bir tezat oluşturuyor. filmin sonu demişken en sondaki tanrı amerika'yı korusun'u izlememiş sayıyorum kendimi, cimino da çekmemiş sayıyordur umarım.


    (shocktheworld - 31 Aralık 2008 01:05)

  • comment image

    ironi barindiran bir filmdir..

    --- spoiler ---

    filmin sonundaki god bless america dizeleri, ciddi anlamda bir ironi tasir.. aslinda bunun tam tersi kastedilmektedir.. bircok travmatik olayi anlattiktan sonra 'god bless america' diyen insanlari gosteren bir filmin propaganda yaptigini iddia etmek, ciddi ciddi sorunlu bir yaklasimdir.. izledigini anlamamaktir!

    ---
    spoiler ---


    (whatdreamsmaycome - 24 Ocak 2009 14:54)

  • comment image

    robert de niro, bu filmdeki rolüne hazırlanmak için bob takma adıyla kısa bir süre gerçek çelik işçileriyle beraber çalışmış ve hiç kimse onun robert de niro olduğunu farketmemiş, zaten söylese de inanmazlardı heralde. ayrıca yıllar sonraki bir açıklamasında, hayatında oynadığı en duygusal sahnenin michael'ın steve'i hastanede ziyaret ettiği sahne olduğunu söylemiştir.


    (piccadilly - 6 Şubat 2009 23:51)

  • comment image

    filmin sonu kişisel görüşe açıktır, iki seçenekli ironi var-yok subjektivitesinden ziyade önemli olan iddia edilen görüşün dayandırıldığı noktadır. en azından benim için öyledir, yoksa filmin sonunda ironi görenleri hiç bir şekilde sorunlu bakış açısı müsebbipleri olarak görmüyorum.

    şu var; izlediğin filmle ilgili zahmet edip iki üç site gezsen zaten sonun yoruma açık olduğuyla ilgili görüşlere denk geliyorsun, ancak tabi bu yorumlar hükmü kesinleştirip ironi dilemmasını çözmez bilakis öznelliği kanıtlar.

    --- spoiler ---

    yine de cimino'nun çekmemiş olmasını dilediğim filmin sonuyla ilgili kısaca detaya gireyim. god bless america icra anında oyunculukların ifadelerine bakarsak hiç birinin kızgın olmadığını ve tam bir itidal içinde eseri icra ettiklerini görüyoruz. bunu geçtim filmin alt metin kıvamında hep birlik vardır, arkadaşlık ön plandadır. filmin ilk yarısındaki düğün sahnesinde de niro'nun çevresindekilerle ilişkisine daha doğrusu herkesin biribiriyle ilişkisine ve topluluğa vurgu nettir. ve geyik avı. o geziler sırasında da arkadaşlar bir paylaşım içindedir, ki zaten şakalaşmalar; savaştan sonra sürtüşmeler de (de niro- cazale kavgası) hep bu etkinlikte gerçekleşir. diğer taraftan filmde savaş sahnesi yoktur, vietnamlılar 'yoktur'. hep amerika -lı olmak vardır, amerika'nın savaş sonrası yaşadığı travmaya, değişime vurgu vardır. o yüzden de sonda söylenen god bless america bunlara cuk oturur. o sahne olmasa film oldukça farklılaşabilir, ancak o sahne vardır ve yoruma açık olması bile filmin en büyük handikapıdır. orada ironi var deyip ironi yok görüşünün varlığına sorunlu demenin kendisi sorunludan ziyade; the deer hunter'ın izlenmesi ve okunmasının 1 yordamı var demektir, o da izlediğini değil sinemayı anlamamak demektir.

    ---
    spoiler ---


    (shocktheworld - 7 Şubat 2009 20:59)

  • comment image

    cant take my eyes off of you şarkısını aklıma kazıyan,vietnamı ve sonrasını askerlerin gözünden anlatan en iyi filmlerden biridir.daha filmin başındaki düğün sahnesinde vietnamdan yani gelmiş olan subayın bakışları ve hareketleri bile orada neler olduğunu anlamamıza yeter.ucuz mesaj kaygılarından ve bildik klişelerden uzak müthiş bir film.


    (broken - 20 Ekim 2002 13:30)

  • comment image

    düğün kasetinin üzerine çekilmiştir bu film. mau!!! (şamarı basar)

    şaka bir yana, düğün sahnesiyle bir sorunum yok. filmin bütünlüğü içinde gayet yerinde bir sahne. ama christopher walken'ın canlandırdığı nick karakterinin kafayı çizip rus ruletçisi olması süreci hiçbir şekilde mantığa uymuyor. hikaye içinde saçma sapan bir manevra olarak sırıtıyor. bunun nedeni de orjinal senaryoda nick ve michael'ın zıt rollerde olması (bkz: imdb trivia). ama robert de niro başrolde olduğundan senaryodaki karakterleri ters çevirmişler ve işi bok etmişler. delirenin mike olması lazım. "one shot" diyen mike. deli cesaretine sahip olan mike. ama ne oluyor? sinsarın biri birkaç defa siktiri basmasına rağmen nick'i ikna edip rulet oyuncusu yapıyor. halbuki adam yırtmış. arkadaşlarını bulabilir. sevgilisine dönebilir. parayla, ruletle ne işi var ulan cimino? mau!!! (şamarı basar)

    bizim kafadarların semti, o semtteki puslu rus havası, meryl streep bunların hepsi güzel ama, hikayenin rus ruleti kısmı tamamen fantazi. vietnam'da rus ruleti oynandığı falan yokmuş o dönemde. üstelik filmdeki bütün vietnamlılar hayvan gibi gösterilmiş. bir de o sondaki god bless america nedir ya? nedir lan? mau!!! (şamarı basar)

    sonuçta önemli, klasik bir film. ama defoları can sıkıcı.


    (axellennox - 27 Ağustos 2010 18:01)

  • comment image

    film birçok yönden ele alınabilir fakat malum sahne dolayısıyla 10 üzerinden 10 veriyorum. ben böyle oyunculuk görmedim. tüylerim saygı duruşunda..

    edit: bu arada oynayan elemanlardan biri bildiğin guti.


    (popara - 11 Nisan 2011 05:47)

  • comment image

    tam anlamıyla bir başyapıt. kanımca düğün sahnesinde gelinin gelinliğine damlayan içkinin kırmızı damlaları görüp, görebileceğiniz en sarsıcı foreshadowingdir. izlerken saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz ama ucuz bir sürükleyicilik değil bu, sonunda anlıyorsunuz.


    (ironick - 24 Nisan 2003 11:11)

  • comment image

    aynen the godfather part ii'de olduğu gibi, robert de niro ve john cazale çok iyilerdir. bu sefer yanlarına al pacino yerine christopher walken'ı alırlar. filmin çekimleri başlarken kanseri son aşamaya gelmiş john cazale'yi yapımcılar dışarıda tutmak isterler. çekimler biraz ilerledikten sonra ölmesi halinde aynı sahneleri tekrar çekmenin oluşturacağı maliyetten kaçınırlar. hiçbir zaman açıklanmamış olmasına rağmen meryl streep'in anlattığına göre, söz konusu riskin karşılığını robert de niro garanti etmiş, bir zarar olursa kendisinin karşılayacağı konusunda yapımcıları ikna etmiştir. cazale'nin muhteşem veda performansını buna borçluyuz.

    unutulmaz bir filmdir. açılışındaki fabrikadan çıkış sahnesi, meşhur düğün sahnesi, ava giderken kıyafetlerini değiştirdikleri sahne, vietnam'da esaret ve rus ruleti, de niro'nun eve ilk dönüşü, vietnam'a geri dönüşü ve arkadaşını kurtarma çabası, son kez evde bir araya gelişleri. sanırım bu filmi bir kere izlemiş herkes için bu sahneler unutulmazdır.


    (surtr - 27 Mart 2012 10:32)

  • comment image

    filmi biraz önce bitirip koşarak sözlüğe geldim ki, gördüğüm şey zaten ekleyecek fazla yorumum kalmadığıdır. yine de söyleyebileceğim şunlar olabilir ki*:

    amerikan sinemasındaki birçok -ezelden bilinen- aktörün neden bu kadar yüceltildiği ve iyi tanındığının en iyi örneklerinden biridir bu film. bir john savage olsun, bir christopher walken olsun, izlemeye doyulmaz, kimi yerlerde "bu nasıl bir performans, bu nasıl bir oyunculuk, yuh!" denir. ha robert de niro? onu saymıyoruz artık. bir de meryl ablamın bir genç hali var ki, değme taş hatun haltetsin demekten başka birşey gelmiyor elimizden.

    diğer taraftan görünen konu amerikan-vietnam diyalektiği olsa da filmin bütününe hakim olan "yabancılaşma" kavramının içinize işlediğini hissetmeye başladığınız noktada, izlemekten aldığınız zevk dört-beş kat artıyor.

    şahsen filmin başındaki abartı uzunluktaki düğün sekansını seyrederken bir ara sıkıldığımı itiraf edeyim, amma velakin bu bilerek yapılmış birşeymiş, sizi meğersem filmin sonuna hazırlıyormuş, olmazsa olmazmış dedim.

    bütün filmi seyrettikten sonra, tüm sahneler içinde bana en çok koyan sekans, seyredenin bildiği malum sekans oldu: "i love you nick" akabinde "one shot". sadece bakışlar seyredeni yamultur mu? evet yamultur.

    son yorum: 5 değil 15 oscar helal olsun.


    (kmc - 13 Temmuz 2003 02:28)

  • comment image

    amerika'nın savaştaki rolünü ve saldırganlığını sorgulamak yerine amerikalı azınlıkların psikopatolojisini takip eden sönük film.

    efsane oyunculuklar, dehşetengiz düello sahnesi, kaotik vietnam cangılı gibi beylik sinema eleştirmeni tutumlarıyla anılan; sonuna kadar beyaz amerika'ya inanan, hristiyanlık haleleriyle mitleştirilen köleci filmdir de aynı zamanda.

    meseleye gireceğim:

    --- spoiler ---
    öyküye konu edilen figürler azınlıklardır. safkan amerikalılar yerine getto'larda kendi içine kapanık bir biçimde yaşam süren çoğunluğu irlandalı hristiyanlardır. amerikan bayrağının önünde amerika'ya boyun eğdikleri sekans tiksindiricidir!

    hollywood yapım makinesi içinde birdenbire parlamış michael cimino'nun bu filmi için sıklıkla abartılı ifadeler kullanılmıştır; fakat amerikan ordusuna ve savaşa bakan birçok öyküde olduğu gibi burada da amerikan ordusunun neden vietnam'da olduğu sorusu gözden kaçırılmıştır. dahası, bilerek geçiştirilmiştir. bu bağlamda apocalypse now (#37236622) ile ilişki kurulabilir. evet, savaş insanı insanlıktan çıkarmaktadır. savaş cangılında sıradan insanlar patolojik figürlere dönüşmektedir. ee, daha sonra? her iki film de bireylere eğilir, sisteme değil. insanları inceler, ordu mantalitesini değil. sıradan tiplemeler sunar, militarizmden manzaralar değil!

    the deer hunter'da beyin göçümüne uğramış korkusuz bir robota dönüşen christopher walken'ı o hale sokan vietnamlı kasaplardır, savaş ortamı filan değil. ölümcül rulet ya da silah oyununun amerikan askerlerini ne denli yıprattığından çok vietnamlıların tek-tip, irrite edici kanlı katiller kimliğinde sunumu mide bulandırıcıdır. amerikan ordusunun vietnam'da işi ne? kimse aklına bile getirmez. ırak, afganistan, libya?

    çok az film soruları yanıtlamıştır. full metal jacket belki de o birkaç filmden biridir. gerek the deer hunter gerekse apocalypse now amerikan ordusunun savaşçı, kahramanvari mitosuyla ilgilenir; full metal jacket ise aynı zamanda sistemi de inceler. sadece figürlerin monster'a dönüşümünü gözlemlemez. sömürgeci kanala da vurgu yapar. bu yüzden çeşitli zaviyelerden (oscar jürisi vb.) görmezden gelinmiştir.

    the deer hunter'daki av ve avcı metaforuna zeyl: de niro, iyi bir geyik avcısıdır. cephede de savaşçılığının hakkını ziyadesiyle verecektir. hayvan katliyle insan katli arasında en direkt bir bağlantı kurulmadığı için film amerika'ya inanır. inanmakla kalmaz, sevgili azınlıkların da amerikan sistemine inanmaları gerektiği şiarını dillendirir.

    öte yandan, vietnam'daki temel başarısızlığın sorumluluğu amerikan işçi sınıfının, kısacası ayaktakımının sırtına yüklenir. çözüm müthiştir. gerçek-amerikalılar savaşsaydı, sonuç başarısızlık olmayabilirdi! gizli bir yabancı fobisi havada eser durur.

    azınlıkların gettosu kirli, kasvetli, boğuk bir biçimde tasvir edilir. denilebilir ki vietnam cangılı daha parlak renklerle çerçevelenmiştir. gerçek cehennem belki de fabrikalardır! savaş cephesi değil. arka sokaklarda içip kendinden geçen (de niro'nun sokakta çıplak koştuğu sahneyi anımsayın) soyutlanmış amerikalı azınlık, vietnam'da adeta kan kusar. kendisini kanıtlama fırsatı bulur. bulur mu? yine yabancılaşmış gettosuna döner ve döngü tamamlanır. evine dönen amerikalı artık değişmiş, olgunlaşmıştır. artık gerçek bir amerikalı olmuştur; çünkü amerikan bayrağı için vietnamlarda ölümlere teğet geçmiştir! nitekim finalde söylenen marş ya da şarkı bunun belirgin bir kanıtıdır; arka fonda amerikan bayrağı eşliğinde!
    ---
    spoiler ---

    sonuç: al sana abartılan bir film daha!


    (hanging rock - 8 Kasım 2013 22:00)

  • comment image

    cimino, john cazale'in hastaligini (bkz: kanser) bildiginden ilk once onun sahnelerini cekmis ne aci. sevgilisi meryl streep haric diger oyuncularin hastaliktan haberi yokmus.


    (goner - 1 Mart 2004 02:01)

  • comment image

    1978 yılı mahsulu, michael cimino'nun yönettiği pseudo-war filmi.

    aradan yıllar geçtikten sonra, filmi tekrar izlediğimde, filmin hala bir mücevher değerinde olduğunu gördüm.
    (bkz: ben bugün bunu gördüm)
    cesaret gerektiren uzunluktaki düğün sekansı hala aynı lezzette. düğün çekimleri beş gün sürmüş.
    walken'ın de niro'nun yüzüne tükürdüğü sahne senaryoda yokmuş. tamamen walken tarafından emprovize edilen bir sahne. de niro bu duruma tabii ki çok sinirlenmiş, hatta seti terketmeye yeltenmiş. filmin sonunda yönetmen cimino, walken için "bu adam gerçekten taşaklı!" şeklinde demeçler verdiğini biliyoruz.


    (uzuntu - 28 Kasım 2005 10:28)

  • comment image

    meryl streep ile helen hunt'ı birbirine karıştırıp rezil olabileceğiniz film. işyerinde arkadaşlarla hala daha "mau!" deyip geziyoruz. kısa bir film seansının ardından sinirlerimiz bozuldu. hatta sinirlerimiz boşaldı. tokat sahnesinde koptuk. her tokatta gülüyoruz. bir kez toplu delilik başladığında durdurmak imkansızdır ya; tokat atıyor, kopuyoruz. de niro delikanlı olarak ayağa kalkıp dikleniyor. helal diyoruz falan. film bitince aydık tabii.

    güzel bir savaş filmi. savaş karşıtı olduğunu söylemekle beraber haksız bir savaşa giriştiklerini, sivilleri cn ve cs gazlarıyla, yapıştığı yerde üç saat yandığı söylenen napalmla vurduklarını göremiyorsunuz bu filmde. platoon'daki gibi dipçikle adamın kafasını ezen amerikan askerleri yok. sadece oraya normal insan olarak gidip de savaşın normal koşullarından, kötü kalpli vietnamlıların yüzünden geriye anormal olarak dönen sıradan işçileri izliyoruz. biraz koşullandırılıyoruz böylelikle.

    --- spoiler ---

    belki de hayatında hiç geyiği öldürdüğünü düşünmemişti o insan. gidip geldikten sonra avcı olmanın spor değil, can almak olduğunu gördü.

    ---
    spoiler ---


    (antropolog - 22 Temmuz 2006 10:15)

Yorum Kaynak Link : the deer hunter