The Newsroom (~ Haber Studyosu) ' Dizisinin Konusu : Haber sunucusu Will McAvoy zorunlu olarak ayrıldığı izinden döndüğünde ekibinin başka bir program için çalışmaya geçtiğini fark eder. Bu nedenle yokluğunda kanala katılan yeni takım üyeleriyle çalışmak zorunda kalır... The West Wing'in yaratıcısı ve The Social Network ile Moneyball'un senaristi Aaron Sorkin'in yarattığı The Newsroom gece haberlerini hazırlayan ve sunan insanların kamera arkasında kalan yaşamlarını gözler önüne seriyor. Bir haber sunucusuna (Jeff Daniels), haber programının yapımcısına (Emily Mortimer) ve haber program ekibine (John Gallagher, Jr., Alison Pill, Thomas Sadoski, Olivia Munn, Dev Patel) odaklanan dizi bir yandan şirketle ilgili ve ticari engellerle uğraşırken diğer taraftan iyi haberleri Don Kişotvari bir tavırla hazırlayıp sunmaya çalışan insanların hikayesini anlatıyor.
The West Wing(1999)(8,8-59851)
Six Feet Under(2001)(8,7-108408)
The Night Of(2016)(8,6-95289)
Dexter(2006)(8,6-626076)
Justified(2010)(8,6-83763)
Boardwalk Empire(2010)(8,6-158975)
Silicon Valley(2014)(8,5-105567)
Billions(2016)(8,4-49758)
Entourage(2004)(8,4-159214)
Homeland(2011)(8,3-288875)
Studio 60 on the Sunset Strip(2006)(8,3-21962)
Sports Night(1998)(8,3-6582)
1 saat 15 dakikalık bomba gibi bir bölümle dün gece başlamıştır. news junkie'lere ve politics junkie'lere ilaç gibi gelecek yaz sıcaklarında televizyonlarımızı şenlendirecektir. --- spoiler ---hele ki ilk bölümün geçtiği tarihin sonradan 20 nisan 2010 olduğunu anlamamız ve ekibimizin deepwater horizon haberini patlatmasıyla bir anda gönlümüzü kazanmıştır.sonlara doğru will'in bp'den gelen "ölenler için çok üzüldük, temizlik çalışmalarına yardım edeceğiz" açıklamasını okuduğu bir kısım vardı ki tadından yenmez. o "ben sizin ciğerinizi bilirim" gülüşüne paha biçilmez.--- spoiler ---ayrıca (bkz: acn) ve tabii ki "o olmasa ne yapardık dediğimiz" (bkz: hbo)not: üç vakte kadar buralar entry dolacak, demedi demeyin bak!
(thesaintofincipientinsanities - 25 Haziran 2012 22:08)
çok zor bir dizi. en büyük hatası suya alıştır alıştıra girmek yerine bombalama atlamayı tercih etmiş olması. ilk bölümün 75 dakika olması aleyhine çalışıyor. ben ki çok konuşan işleri çok severim (gilmore girls hastasıyım, ötesi yok), bir ara nefessiz kaldığımı hissettim. bir haber merkezinin yaşadığı gerilimi hissetmek yerine "bir susun da işimize bakalım," haykırışıydı benimki. aaron sorkin pilot bölüm yazmayı ve seyirciyi ağına almayı çok iyi biliyor. studio 60 on the sunset strip'in ilk bölümünü izlediğimi hatırlıyorum da... ilk sahnedeki o konuşma... derhal amazon'a girip dvd'yi sipariş etmiştim, abartmıyorum. bu sefer diziyle aşkımız o kadar çabuk başlamadı, henüz flört aşamasındayız. ne kadar cesur ve ne kadar heyecan verici hikayeler anlatabilecekleri gün gibi ortada. ilk bölümde bunu yapmışlar da. ama işte, aaron sorkin'in artık tam güç çalışan kelime makinesine alışmak ve belki daha doğru bir kelime seçimi olarak uyum sağlamak için seyircinin biraz vakta ihtiyacı vardı.--- spoiler ---politik dramalara bayılıyorum. cümlesini sakınmayan dramalara bayılıyorum. ilk bölüm öyle güzel kurgulanmıştı ki, haber merkezinde bir ton olay olurken ve biz neler olup bittiğini anlayabilmek için çabalarken çat diye tarihin 20 nisan 2010 olduğunun bize verilmesi, seyircinin entelektüel seviyesine meydan okunulması ve sonrasında birçok ahlaki seçimler hakkında karakterlerden önce bizim duruşumuzu belirlememizi talep etmesi çok heyecan vericiydi. karakterleri tokatlamak, zaman zaman daha da vahşileşip yumruklamak istemediniz mi? ben fazlasıyla istedim. özellikle de don adlı o kaypak, şerefsiz, sokakta görsem peşine takılıp kıstıracağım herif... epey asabımı bozdu, asmalı konak izleyip ayşe melek peşinden büyüler yapan ev kadınları gibi hissettim kendimi, öyle söyleyeyim. bu referansı da çok kullanmam, kıymeti bilinsin. ama her karakterin kendilerini aklayan bir özelliği vardı. hepsi daha fazlasını istememizi sağlıyorlar. daha çok tanışma isteği uyandırıyorlar. ve en büyük merak unsuru: şimdi ne yumurtlayacaklar?jeff daniels sevdiğim bir oyuncudur. başarılı performanslara imza atmışlığı vardır. en iyi erkek oyuncu ödüllerine göz dikerek bu işe girdiği belli. ama ilk bölüm performansına bakacak olursak ilk sene breaking bad için, ikinci sene de dexter'ın son şansı için bekleyecek gibi duruyor. eğer dizi uzun soluklu olursa üç sene sonra bizim "nerede jeff'in emmy'si! bu haksızlıııkkk!" yakarışlarımız arasında ödülü kucaklayabilir. ondan önce... belki altın küre.emily mortimer en sevdiğim filmin (bkz: lars and the real girl) en sevdiğim sahnesinde oynadığından beri radarımdadır, takip ederim. özellikle replik verme başarısına hayranım. burada da yine aynı başarıyı konuşturmuş ve tempo tutturması zor cümleleri çatır çatır oynamış.dev patel'i de güzel bir televizyon dizisinde izlemek mutluluk vericiydi. karakterinin her hikayede kilit rol oynayacağı belli. heyecanla bekliyorum.--- spoiler ---hbo'yu ihya etmesi ve uzun sürmesi dileğiyle.
(under rug swept - 29 Haziran 2012 08:13)
3. bölüm itibariyle haberlerde geçen muhabbetler iyice ağırlaştı, benim gibi amerikan politikasına pek hakim değilseniz biraz eblek gibi izliyorsunuz. şöyle örnekleyim, house izlerken bazen medikal terimler içinde kaybolup "tamam ok birşeyler olmuş, sadede gel, ne yapacaz şimdi?" şeklinde izliyorsunuz ya, hah ahanda ona dönebiliyor iş. yine de baya keyifli dizi.
(pissed - 10 Temmuz 2012 02:12)
7. bölümde usame bin ladin'in öldürülmesi haberinin veriliş aşamasını gördük ve şunu diyebilirim ki tüylerim diken diken oldu. beğeniden diyeceğimi sandınız dostlar ama ne yazık ki beğeniden değil, tiksintiden. --- spoiler ---böyle gerçek olayları irdeleyen bir dizi için spoiler ibaresi kullanmak ne derece doğrudur bilemiyorum ama yine de koyayım dedim bu konuda aşırı hassas olan kişiler için. şimdi bu dizi ilk başladığında çok umutluydum ben, hatta buraya da yazdım fenomen olabilir diye. yine fenomen olacağını düşünüyorum fakat bu bölümde olayları ele alış biçimleri sayesinde büyük bir yara aldılar benim gözümde. ne yazık ki çoğu zaman dalga geçtikleri veya laf soktukları fox'un ucuz milliyetçi-muhafazakar propagandasının bir benzerini gözümüze gözümüze soktular. haber kaynaklarını teyit etmeden yayına girmemelerinden bahsetmiyorum. bu zaten dizinin verdiği mesaja bakılırsa zaten olması gereken bir davranış, ekstra bir övgüyü haketmesi gereken bir şey değil. benim asıl bahsettiğim kişilerin bin ladin'in öldürüldüğü haberini birbirlerine verdikleri anlarda yaşadıkları ve bunun izleyici olarak bize aksettirilme şekli. don'un pilotlara söylediği an, arkadan yükselen müzik, dolu dolu olan gözler...vs. sonrasında will'in özel güvenliğinin polislere bu 'mutlu' haberi vermesi ile herkesin bir anda gururla, dolu dolu gözlerle ufka bakması falan. bu ne arkadaş yahu?! aklıma gırgıriye'de herkesin kavga ettiği anda bir anda giren müzikle barışması kaynaşması geldi. hele o son sahne.. gece yarısı show tv'de yayımlanan kötü amerikan filmlerinin finali gibi. barack obama'nın konuşması eşliğinde giren ending credits. bir de amerikan bayrağı koysaymışsınız da tam olaymış. 11 eylül saldırılarının iç yüzünü göstermek veya araştırmak değil bu dizinin misyonu tabi ki ama tek bir adamın (teröristin) öldürülmesinin sıradan amerikan vatandaşının işi gücü bırakıp gururla ufka bakmasına sebep olmasını anlamıyorum, hiçbir zaman da anlayamayacağım. terörist olduğu belli olan kişileri öldürelim eyvallah (ki bence değil) o zaman, ya terörist diye yaftalanan kişilerin öldürülmesi? başka bir insanın başka bir yerde öldürülmesinden başka insanların zevk alıp, ufka bakıp gurur duymasını ve gözleri doldurmasını anlamıyorum. bunun gözümde facebook'ta kanlar içinde terörist cesedi paylaşan insanların patolojisinden farkı yok, ya da şehitlerin geriye kalan kanlı kıyafetlerini, eşyalarını ifşa edip bundan gözyaşı reytingi toplamayı tercih eden habercilerden de. uzun lafın kısası aaron sorkin bu olayı profesyonel olarak ele alma açısından geçer not alsa da (en azından kameralar karşısında kutlama yapan redneckler görmedik), olayın perde arkasında yaşananların ifşası konusunda korkak davranmış ve fox çizgisinden pek de farklı bir şey katmamıştır algımıza. --- spoiler ---
(lamazigogo - 7 Ağustos 2012 19:47)
alt yazıyı bir çevirmenin değil de bildiğin google translate'in yaptığı dizidir. hatta google bile daha düzgün çevirebilir.bs player'ın bulduğu, ki bu genelde divxplanet oluyor, alt yazı tam anlamıyla rezalet. "beğenmiyorsan kendin çevir it, hazır bulmuşsun bir de konuşuyorsun" diyen insanlara da bir siktirin diyorum. sanki onları zorlayan var çevirsinler diye. bilmiyorsanız yapmayın anasını satayım. "this is nuts"ı "işte fındıklar" diye çeviren bir bünye olabilir mi arkadaş ya? "what happened to will" i de "ne oldu will" diye çevirdi. ulan sahnede will bile yok. insan hiç mi açıp diziyi izlemez altyazıyı yaptıktan sonra.hayır konular ağır, alengirli zaten yeterince. bir de üstüne abuk sabuk çevirilerle ince konulardan hiçbir şey anlamıyoruz.
(arphenion - 25 Ağustos 2012 02:18)
sayesinde boşnak soykırımını da amerika'nın yapmış olduğunu öğrendiğimiz dizi. sırplar değildi yani boşnaklarla savaşan bildiğin florida, new orleans bebeleriydi. buraya kadar tanımdı, bundan sonrası yorum.sırf ideolojik zihniyetle "abi amerika çok rererö" diye dizi izlersen olacağı budur. oturma organlarını sadece dizi izlerken bir yere oturmak değil aynı zamanda algılamak için de kullanmaya kalkarsan da olacağı budur. abim ne diyor orada? "toplum olarak daha iyiydik" diyor. yani bizler, vietnam'a, savaşa, yoksulluğa karşı durduk diyorlar. ama bir tane bile amerikan vatandaşı tanımamış, amerikalıları ülkenin medyasının, hani o milliyetçiliği yalayan, ırkçılığı körükleyen medyanın sana dayattıklarıyla, daha doğrusu soktuklarıyla bilmişsin. sonra çıkıp "bak yine amarigan propopoposu yapıyorlar" diyorsun. ya git dexter izle canım arkadaşım ne bileyim cedric filan izle. keloğlan var bak mis gibi olmadı pepee var. var yani.yeter ki lise tarih kitaplarından öğrendiklerinle ideolojik görüş savunma. bak burada savunma demiyorum. burada savun ama yarın bir gün az biraz bilgili insanların "ulan bununla mı uğraşacağım" demeyeceği bir gün öyle bir karşı salvo yersin ki "ama wilson ilkeleri" diye başlayan cümlen yarıda kalır, üzülürsün.
(gazliyarimfenasalmis - 29 Ağustos 2012 01:54)
dunya'nin en acayip insanlari turkiye'de yasiyor kesin.yazari amarigan, oyuncular ekseriyetle amerigan, amariga'da geciyor dizi, yapan kanal amarigali hbo. dizinin elestirildigi konu: amarigan propagandasi yapmasi...agalar, dizinin daha 15. saniyesinde gormek mumkun ki dizi yazilirken akilda gecen sey su: amerika aslinda iyi bir olusum, ama son zamanlarda cok bozdu. katilirsin, katilmazsin, senin bilecegin is. ama katilmiyorsan git baska sey izle amina koyim 50.000 tane daha dizi var, belgesel var, film var izleyebilecegin. bin ladin'in oldurulusu ile maskesi dusmus dizinin de cok igrenclermis. ulan sayfa sayfa apo'yu bogazlayip oldurmek isteyen mi ararsin, hadi apo'yu gectim tamam o bebek katili, tek tek butun pkk'lilara nasil iskence yapilmali seklinde yazilar yaziliyor burada, halkin cogu "apo asilaydi eyiydi de" dusuncesinde, sen bu insanlarin arasinda outurup heriflerin bin ladin'in olumunu yansitmalarindaki igrencligi elestiriyorsun. otur her aktardiklari seyi hap gibi yut da demiyorum, fakat acik acik ne olduklarini aciklamis adamlarin dizisini izleyip de adamlari elestirmek bana cok tuhaf geliyor. ozellikle de donup aynaya bakmadan bunlari yapmak ancak bize mahsus olsa gerek.
(k mno4 - 4 Eylül 2012 15:22)
artiz televizyoncuların ilk 3 bölümü izleyip bıraktığı dizidir. aynı şekilde artiz hukukçular da suits'in ilk 3 bölümünü izleyip bırakıyormuş. ben de stark torunu olarak game of thrones'ın ilk 3 bölümünü izleyip bıraktım. çok farklı yaklaşmışlar olaya, dedemlerin anlattığı gibi değil hiç..her neyse, yaz sezonunu benim için açan dizi olmuştur newsroom. ilk bölümünü heyecanla açıp türkçe altyazısı çıkmadan izleyeyim dedim ama ilk 5 dakikayı izlemem 10 dakikamı aldığı için altyazının çıkmasını beklemek zorunda kaldım. suits de hoşgelmiş tabi ki.
(xanobachewsky - 17 Temmuz 2013 20:07)
gezi olaylarıyla birlikte benim için çok daha anlamlı hale gelmiş dizidir. şayet bu olaylara kadar böyle medya mı var zaten hepsi satılmış, idealizm mi kaldı diyordum. gezi olaylarıyla birlikte ak döt kara döt belli olunca newsroom'un 1.sezonunu daha bir severek hatırladım.2.sezon daha da zorlayıcı bir kurgu ile başladı. bu sezonda occupy wall street olaylarının da işleneceğini gördük. bir de bir kaynaktan teyit almanın unutulması sonucu haberin son anda kurtarılmaya çalışması bana geçen günkü "cnn özür diledi" saçmalığını hatırlattı. gerçi türkiye'de kimsenin umursadığı yok da.oyunculuklar, kurgu zaten şahane de, asıl aaron sorkin sen nasıl bir insansın? hayır west wing'de harikalar yarattığını, elini attığın her filmle oscar'a uzandığını biliyorduk da yine de o nasıl bir senaryo, nasıl diyaloglar? yalnızca bir bölümün diyaloğu türkiye'de çekilen dizilerin bir sezon diyaloğundan fazla. tamamı gerçek haberleri alıp tamamen kurmaca bir kanal ve kurmaca karakterlerle senaryoyu örmek her babayiğidin harcı değil. bir televizyon dizisi için fazla orjinal bir fikir bile denebilir. hbo dizisi farkı diyelim.zaten dizinin aldığı ödüllerin çoğu senaryo ve oyunculuk dallarında. nice golden globe'lar emmy'ler görürler umarım.edit: bir yazar da demiş ki televizyoncu olarak çok saçma buldum. ona da hiç şaşırmadım. türkiye'deki televizyoncular bu diziyi anlayabilecek kapasitede olsaydı türk medyası bu halde olmazdı zaten.edit2: bir sinemacı olarak hayranlık duyduğum dizidir.
(pelikur - 17 Temmuz 2013 21:09)
okumaya yurtdışına adımımı attım, bi heves bi parti ortamları, bi ohyş geleceğim kurtuldu nidaları.. aradan seneler seneler geçti, türkiye ve içindekiler bana kendimi çok değersiz hissettirdi, çevremden kurtulmak istedim.. sonra içimdeki bi ses, ukala adam mı oldun 1000 km öteye gittin diye dedi.. bu ikilem ömrümün özeti oldu..bi yanda, dandik bi mensada dandik bi apfelstrudel yerken makalelerden, arap baharından, abdnin arkasındaki muhtemel güçlerden bahseden, 25 yaşında olmasına rağmen isveçten afrikaya, avrupadan amerikaya her yeri gezmiş gençler, biri birinin kucağında ama göze batmıyo, içiyolar ama sapıtmıyolar, kavga ediyolar ama dedikodu yapmıyolar..bi yanda tek derdi evlenmek olan, herkesin aşırı samimi olduğu ama bi sike de yaramadığı ve paso kavga gürültü olan huzursuz boş beleş ortamlar.. göstermelik yaşamlar.. basitliğin sadelikle karıştırıldığı ve o topraklara ugramadığı gösteriş budalaları.. hep bişiler hayal ettim sonraları.. sevgili mevgili değil.. arkadaş grubu.. misal oturalım masaya, karotis stenozunda ameliyat mı daha iyi stent mi bunu tartışalım, biri gelsin hiç anlamadığım bi alandan bahsetsin bana, homurdanmıyım arkasından 'mal okudun da adam mı oldun' demeyeyim.. teşekkür edeyim ona, diyim ki dünyada bi alanda daha ufacık bi bilgim oldu.. öğretmenler bi sikim katmayan imza aldırgaçları dışında bi işe yarasın, misal olu ozanlar derneği bu topraklarda film olarak kalmasın.. edebiyat hocamın nobelli kitapları okumamamış olmasını ayıplayınca bana elitist muamelesi yapmasınlar.. insanlar bişiler konuşsun tartışsın ama manitalarını değil, diğer kızları değil, diğer çocukları değil dizileri cep telefonlarını değil.. dolu bişileri.. bilgisizliğin , entel misin sen laaen diye samimiyet gibi gösterildiği siktiğimin topraklarında, şu dizideki gibi karakterler aradım sadece.. skandalların skandal olduğu, insanların yaptıklarını ödedikleri, medyanın satılık olmadığı, birbirlerine sokuşturdukları laflar kişisel küçümseme değil düşünsel bi boyut taşıyan, gençlerin dolu olduğu, kofti olmadığı, politik fikirlerin statüden ve özentilikten değil, futbol gibi fanatiklikten öte ince bi elekten geçirilmiş olduğu, marxın sakallı bi kız kaldırgacı olmadığı vs vs vs. sıkıldınız dimi? bu dizi, ütopya dünyam benim.. kıyafet, sevgili, klip çekilecek çok sıkı dostlar, paso mesajların gelip gittiği cep telefonları applerı değil, yemin ederim değil, dolu muhabbet edilecek iki üç insan aradığım.. bu diziyi izlerken, hayatımda nadir olarak birilerinin yerinde olmak istedim.. o politik ortamın içinde olmak istedim..
(semrin - 31 Temmuz 2013 02:00)
"final sezonu" kararını veren kimse, çorapla ıslak zemine bassın, ince legoları birbirine yapışsın, akbilindeki son otobüs parası 1 kuruşla eksik kalsın.
(pissed - 14 Ocak 2014 00:46)
3. sezonunu porno niyetine izliyorum.hani pornolarda seks kusursuzdur ya. erkek ereksiyon problemi yaşamaz, kız isteklidir,...bu dizide de tüm gazeteciler ahlaklı. doğruyu anlatmak için ne gerekiyorsa yapıyorlar.ama gerçek hayattaki seks nasıl ki pornodakiler gibi olmuyor; gerçek gazetecilikte patronlar başbakanla telefonda konuşurken ağlıyor.
(yer mantari - 19 Kasım 2014 21:42)
--- spoiler ---will'in kodeste babasıyla konuştuğunu anlayamayan insanların izlemeye çalıştığı dizi.--- spoiler ---
(diagonaleklem - 9 Aralık 2014 15:35)
3x05'le aaron sorkin'in ağzına sıçıp deli gibi dövmekle; kendisine "abi sen naptın efsane misin" diye sarılıp günlerce alkışlamak arasında gidip gelen duygulara sahip olduğum dizi.--- 3x05 spoiler ---charlie için son 2 bölümdür "bu kadar sinire strese dayanamayıp kalpten gidicek bu" diyip duran dilimi koparıyım. senaryoyu yazanın da eli kırılsın, nasıl kıydın aaron?ayrıca daha önce de belirtilmiş ama; will'in hapishanede babasının hayaliyle konuştuğunu, göze sokulan fotoğrafa rağmen hala daha anlamayanlar varsa, dizinin genelini nasıl anlıyorlar çok merak ediyorum...--- 3x05 spoiler ---anca böyle mükemmel diziler bitsin zaten...umarım finali de kendine yakışan şekilde olur ve unutulmazlar arasına girer...
(lavinyaa - 9 Aralık 2014 17:08)
--- 3.sezon 5.bolum ---oncelikle hakkini teslim etmem lazim, muhtesem bir bolumdu.charlie.. buyuk askim, izledigim diziler icindeki en favori karakterim. spoiler yemis olmama ragmen agladim dustugu sahnede. dizinin son bolumleri, elbet birisi kurban edilecekti ama charlie gene de icimi sizlatti. ama gene de bence bolumun en mukemmel sahneleri will ile babasinin ic hesaplasmalariydi. hala hapisteki adam falan diyen var. evladim will demedi mi, eski savci oldugum icin digerlerinden tecrit edilmem lazimdi diye. gardiyan demedi mi, burada bir haftasonu geciren avukat hafiften siyirdi diye. sonra da fotoya zumladilar, daha ne istiyorsunuz, will kameraya donup "iste bunlarin hepsi benim zihnimde gecti hohoho" diye mesaj mi vereydi? bir kez daha i <3 sloan. canli yayinda yaptigi atarla igrenclesen sosyal medyayi, devasa bir big brother gosterisine donusen hayatlarimizi cok iyi ozetlemedi mi? kafasina kafasina cakti mevzunun, harikaydi.son olarak don ve kampus tecavuzleri haberi sekansi da cok iyiydi. yurt odasinda kizla yaptigi konusmanin her saniyesi tuylerimi diken diken etti. bolumun tek zayif halkasi havaalani ve ucak sahneleriydi ama o da gazimizi aldi. nihayet iki acaip tip birbirine kavustu, biz de rahatladik.son sahne, mackenzie ve will kavusmasi, bakislari, "he is dead" cumlesinin sadeligi ve yakiciligi.. her seyiyle 10 numara 5 yildiz. ozleyecegim seni newsroom.--- 3.sezon 5.bolum ---
(sepsiloniki - 10 Aralık 2014 13:05)
eğer son bölümde büyük bir mucize olmaz ise, tv tarihinin kusursuz başlayıp, kusursuz devam edip, kusursuz bitme başarısını gösteren yegane draması olacaktır. her dizi, öyle ya da böyle bir yerde mutlaka sıçmıştır. the newsroom ise imkansızı başarmak üzere.
(protospher - 11 Aralık 2014 17:32)
bu diziyi löngedenek bitirenlerin kök tengri cezasını versin. hem de bir çırpıda değil, parça parça. fuatavni'lere düşürsün, evlerine ateşler salsın, birliklerini bozsun, önlerini kessin.(bkz: şu an ağlıyorum ve entry giriyorum biliyor musun)ekle: (bkz: that's how i got to memphis)
(cemvscem - 13 Aralık 2014 23:39)
(bkz: netflix göreve)
(nuka cola - 15 Aralık 2014 21:19)
son bölümünü minik zırlamalar eşliğinde izlediğim dizidir. hayatımda izlediğim en güzel ve özel dizi olarak kalacaktır. allahsız aaron sorkin, bu diziyi nasıl bitirdi halâ anlayabilmiş değilim.
(applefangirl - 16 Aralık 2014 22:05)
will'in mc'e söylediği şu sözler aslında günümüzü, dünyayı, don kişot'un savaşını özetliyor."teknenin kenarında bir delik var, ve o delik asla tamir edilmeyecek, asla yok olmayacak, yeni bir tekne alamazsın. bu senin teknen. yapacağın şey suyu içeri girdiğinden daha hızlı tahliye etmek. "
(cornea - 18 Aralık 2014 18:40)
Yorum Kaynak Link : the newsroom