Super Size Me (~ Sisir beni) ' Filminin Konusu : Spurlock, fast food’un insanlar üzerindeki etkisini görebilmek için, günde 3 öğün sadece ve sadece McDonal’s’larda beslenmeye başlar. Yiyebileceği ve içebileceği şeyler sadece McDonald’s menüsündekilerle sınırlıdır. 1 ay boyunca bu diyeti uygulayan Spurlock, kısa zamanda fiziksel ve psikolojik olarak etkilenmeye başlar. Daha ikinci haftada tüm sağlığı bozulan Spurlock, doktorların tabiriyle ölümle yüzyüze gelme tehlikesi altındadır. Belgesel türündeki film, Amerikan beslenme kültürüne, şişmanlığın kaynağına ve yaşam tarzlarına cesur bir bakış sergiliyor.
Ödüller :
The Cove(2010)(8,4-48737)
Blackfish(2013)(8,1-56356)
Exit Through the Gift Shop(2010)(8,0-58010)
Bowling for Columbine(2002)(8,0-133710)
Sicko(2007)(8,0-71536)
Food, Inc.(2009)(7,8-47714)
Fahrenheit 9/11(2004)(7,5-121409)
An Inconvenient Truth(2006)(7,4-79691)
The Greatest Movie Ever Sold(2011)(6,6-14202)
Where in the World Is Osama Bin Laden?(2008)(6,5-5774)
Super Size Me 2: Holy Chicken!(2017)(6,5-65)
Mansome(2012)(5,4-2734)
Sundance Film Festivali : "Directing Award-Documentary"
dun gecenin korunde izlerken (tekrari 03:00 gibiydi) amacinin tam tersine ulasmis olan filmdir.. canim big mac istedi o saatte yahu*
(yardimci - 21 Eylül 2006 18:50)
ikinci kez sıkılmadan izlediğim, özellikle mcdonald s'a giydiren belgesel. izlediğimde ağzıma hamburger koymamam, fast fooddan uzak durmam, bu heriflere para kaptırmamam lazımdı ama bende ters tepti.ulen izlerken karnım acıktı, kocaman big mac ve genetiği ile oynanmış o lezzetli patateslerden yemek istedim, barbekü sosuna bana bana hem de. 8 ağustos karnımın acıkması....
(kimlanbu - 8 Ağustos 2007 01:31)
kapitalizmin cinayet işlediğini anlatan/gösteren belgesel film.
(tabi - 8 Ağustos 2007 14:46)
--- spoiler ---içecek boylarının karşılaştırıldığı sahneden anladık ki, adamlar jumbo falan diye baya bildiğin 1,5 litre kola içebiliyorlar bir öğünde.--- spoiler ---
(lillien nienna - 9 Ağustos 2007 13:42)
--- spoiler ---esas oglanin devlet okullarini ziyareti sirasinda yemekhanenin direktorune sordugu "yemeklere bakinca, sizce cocuklar ogle yemegi icin saglikli secimler yapiyor mu?" sorusuna verdigi "onlara hayatta dogru kararlar vermeyi ogretmeye calisiyoruz" cevabi, ardindan esas oglanin attigi bakis, gene direktorumuzun ardindan gelen sorulara verdigi kacamak yanitlar ve sonunda "surada bi kadin var onunla konusun, mudur o" beyanatiyla isi sonlandirmasi, hakikaten ugur dundar'in ciktigi arena yolundaki baskinlari hatirlatiyor. bunun baska bir okulda bas asci tarafindan "abi neden yoriyim arkadaslari?-cebinden bicagi cikartir- bunu sokuyorum, aciyorum, babalar gibi difrizde bekletilmis yemek servisi yaptiriyorum. basit, kolay" yapilan yorumu da cabasi olmus.gazi alsam, filmin ortasindan itibaren giren ugur dundar'dan arena'dan almis konsepti diyecegim de ugur abideki atmosfer ve heyecan yok.--- spoiler ---
(hulusi acek - 21 Kasım 2007 04:46)
akşam akşam seyrederken aklımda hiç olmadığı halde bir adet double köfteburger jumbo menü, 9'lu nuggets, soğan halkası ve vişneli tatlı siparişi verdirmiş belgesel. yahu ben mcdonalds'ın reklamını seyrettiğimde bile aklıma gelmiyor bunlar!
(ventolin - 24 Şubat 2008 15:46)
morgan spurlock'ın zeki bir adam olduğunu gösteren belgesel. yaptığı işin bazı illüzyonistlerin yaptığı 3 gün suyun altında nefessiz kalma numarasından pek bir farkı yok. çok keskin ve dikkat çekici bir fikir. üstelik bir o kadar da polemik canavarı. bu belgeseli izledikten sonra genelde beyan edilen düşünceler şu şekilde: 1) mek danılds zorla mı yedirmiş adama canım, yemeseymiş 2) 30 gün boyunca sadece brokoli yemek de çok sağlıksız olur ki. 3) sigara şirketleri tazminat ödüyorsa fast food şirketleri de ödemeli, aynı şey. 4) herkesin sigara içerek kendini zehirlemek gibi bir hakkı varsa, fast food yiyerek zehirleme hakkı da vardır. kim ne karışır. bu düşüncelerden hangisine sahip olduğunuz hayata nasıl baktığınızı da belirliyor az çok. işte bu yüzden çok iyi bir belgesel değil ama çok iyi bir 'iş'. morgan spurlock'a da dünya çapında ün ve hatırı sayılır dolares getirmesi bu yüzden.çok daha iyisi için (bkz: food inc)
(ruprect - 28 Şubat 2010 16:30)
izledikten sonra her türlü amerikan fastfoodlarından ve kola ve türevlerinden uzak durmaya yemin ettirecek kadar üzerimde etkili olmuş belgesel.edit: yeminimi bozdum.
(kafsin - 26 Aralık 2010 18:48)
--- spoiler ---bu belgesel ile ilgili bir çok eleştiriye eyvallah ama şuna katılmam mümkün değil: 30 gün aynı şeyi yersen zaten hasta olursun.morgan bey'in 30 gün aynı şeyi yediği doğru bir iddia değil, şöyle düzeltebiliriz; 30 gün aynı yerden yemek yiyor. şimdi mcdonalds menülerine baktığımızda çeşitli menüler var. hem kahvaltı öneriyor, hem diyet menü, hem kırmızı et, hem de tavuk menüleri var. farklı tatlılar ve farklı içecekler var. filmde yok ancak mccafe'ler var. yani mcdonalds, müşterilerini her öğün için kendine çekmek istiyor. morgan da bu çağrıya uyuyor ve her öğünü orada yiyor. kurallarından biri zaten mcdonalds'ın her ürününü denemek. zaten sorun şu; mcdonalds'ın diyet menü dediği salatada soslar nedeniyle big mac'ten fazla kalori var. kahvaltıları yağlı, şeker vs.4000-5000 kalori brokoli yersen elbet şişmanlarsın ama normal bir insan 3 öğünde yediği brokoliyle bu rakamlara ulaşamıyor zaten. mcdonalds hem bize gelin diyor, hem de sunduğu menülerle insanın normal kalori ihtiyacının çok üstünü servis ediyor, bir de "büyük seçim" öneriyor. hem bu belgeselde sadece kaloriye takılmamak lazım. mcdonalds peynirlerinde proteini azaltıp, bağımlılık sağlayıcı bir maddeyi arttırmaları, reklam bütçeleri, okulda servis edilen yemekler, beden eğitimi derslerinin oldukça az olması gibi yan temalar da ilginç. izleyin derim.--- spoiler ---
(black monday - 2 Ocak 2011 12:44)
hangimiz yeri geldiğinde demedik (hanım, ana, gardaş,bacı)?--siktir et yeşil fasulyeyi, patlıcanı, gabaaağı veya melemeni! şurada gıvırıverelim. işte bu belgesel türlü türlü zerzevattan götün götün kaçışın sonunu, en acı, en hazin hallerini biz izleyicilerle paylaşıyor. programdaki "super size" denilen ölçü birimi ise bizdeki 12 kg.lik milangaz tüp ateşi ile tütsülenmiş iç yağlı tavuk dönere, günde 775 kişinin elini, kolunu, bacağını soktuğu küçük kasedeki cin biber turşusuna ve adi ve itne garsonunun sen daha elindeki yarıma büyük bir arzuyla ilk ısırıklarını atarken "abi ilave yapiyim mı?" na tekabül ediyor. izleyin, izlettirin.food,inc. ile bu külliyatta duracak aga.
(johann sebastian - 31 Mayıs 2012 02:20)
para ile satın alınabilecek en kalitesiz, sağlıksız ve kimyasal yemeği anlatan belgesel.6 adet ve üstü çalışan beyin hücresine sahipseniz zaten uzak duracağınız için izlenmesi pek bir şey ifade etmez.edit : yazar burada "o kadar sağlıklı besleniyorum ki aklın durur" demiyor, bu belgeseli izleyip "aaa bu sağlıksızmış ya laa" diye şaşırana şaşıyor. yoksa motor yağına ekmek bandığım günler oldu.
(chingon - 30 Ocak 2014 11:35)
bu kadar kötülenmesinin sebebini anlayamadığım belgesel. belgeselde;1)insanlari cocukluktan itibaren mcdonalds a -ve diger fast foot sirketlerine alistirmaya calistiklari cok guzel aciklanmis. fast foot sirketleri insanlarin cocukluktan itibaren duzenli olarak musteri yapmaya calisiyor. bunun etkili oldugu da aciklanmis, amerikada mcdonalds musterilerinin cogu duzenli musteriler. 2)yemeklerine bagimlilik yapici maddeler koyduklari, yedikce daha da yeme istegi yapacak kombinasyonlar olusturdugu aciklanmis. amerikadaki en kucuk boyun avrupanin en buyugu oldugu da aciklanmis adamlar 1.5 litrelik kola aliyor yaninda. 3) okullara da girmisler, her yerde mcdonalds fastfood zincirleri. e o zaman sonuc:cocukluktan beri alistirmaya calismak+bagimlilik yapici maddeler ve kombinasyonlar+mideyi buyutecek porsiyonlar = surekli mc donalds yiyen kitle ki yanlis hatirlamiyorsam musterilerinin %22 si boyle insanlardan olusuyor. mcdonalds filmde sadece ornek olarak verilmis, yoksa amerikada mcdonalds tarzi bir suru zincir var gordugum kadari ile, sasirtacak kadar fazlalar. iskender, sarma yeseydi de boyle olurdu diyorlar. eh ugrasirsan olur, ama fastfood zincirlerinde ugrasmana gerek yok, 1 lira farka daha buyuk icecek ve patates. hangi iskender salonunda 1 lira farka daha fazla iskender konup bir kat daha buyuk icecek veriliyor? ozellikle istersen en azindan 3 lira daha verip 1 bardaklik saha kola alman gerekiyor. fiyat farkinin fazla olmasi zaten bir bardak kola yetiyor ne gerek var diye dusunmeye itiyor, ancak 1 lira farka onune 1 litre kola koysalardi amaan 1 lira daha veririm tikanana kadar icerim dusuncesi oluyor sonra bir gun bir bakmissin bir ogunde 1 litre kola icmek senin normalin olmus. tabi iradeli insanlar da var ama cogunluk icin benim dedigim durum gecerli. bir de bizde hangi doner zincirinde falan bir kac kurus farka onune yarim kilo patates kizartmasi koyuyorlar ben hic goremedim, 4 parmak kadar buyuklukte kagitta veriyorlar gene. uzun lafin kisasi adam mcdonalds uzerinden ornek vermeye calismis fastfood zincirlerinin her ogun kendilerinden yememiz icin nasil sinsi sinsi ve uzun vadeli planlar yaptigini, bunun icin devasa butceler ayirdiklarini gostermis. su an turkiye icin boyle bir durum yok, eminim 70'lerde de amerikalilar da fastfood zincirlerinin bu kadar buyuyup besin zincirinin parcasi olacagini dusunmuyorlardi ama gunumuzde durum ortada ufacik manhattan adasinda bile fastfood zincirine rastlamadan 100 metro yurumek imkansiz. fastfood zincirleri zincirleri iyicene daraltmis okullara, hastanelere her yere girmisler alternatifsiz hale gelmeye baslamislar.
(denizgonen - 28 Nisan 2014 00:35)
2000 yilinda iki kiz aşri şişmanliklarindan oturu mcdonals'i dava ediyor. ancak yargiç şişmanliklarinin nedeninin sadece mcdonalds oldugunu ispatlanmadıgı sürece davanın geçersiz oldugunu iddia ediyor. bunun içinde bazi şartlar belirliyor. filmin yonetmeni morgan spurlock bunu gostermek için 30 günlük bir diyet yapıyor.
(insidious - 10 Eylül 2004 09:42)
asil bir iş için yola çıkmış bir belgesel belki. fast food zararlı, bunu bilmeyen artık muhtemelen eşek. birilerinin aklını değiştirebiliyorsa ne ala. yine de, hedef olarak mc donald's'ın seçilmesi, bu işte bir iş olduğunu düşündürtmüyor değil. mc donalds'ın siyasi "konumu" ile ilgili bir şey değil bu- o konuda görüşlere sahip olanlara eyvallah. burgerlerinin de pek savunulacak bir yönü yok. ama işte super size me, tam da klasik paranoyak ve sansasyon yaratma meraklısı amerika'dan çıkabilecek bir yapım intibası uyandırıyor. bol abartı ve alayla dramatikleştirme çabaları, belgeselin inandırıcılık düzeyini etkiliyor. bir ay boyunca her öğün şöyle bol yağlısından 3 imam bayıldı, yanında da 3 ekmek yiyen bir insanın da benzer sağlık sorunlarıyla karşılaşması muhtemel. keza, bir ay boyunca her öğün 2 kilo turp yiyende de belki farklı şeyler boy gösterir. aklı başında bir insan, 1 ay boyunca mc donald's dan zart zurt menüsü yemez, yerse başına bunların gelmesi kadar da normal bir şey yok. büyük bir şirkete kafa tuttuğu bu belgeselle kaçınılmaz olarak dikkat çeken ve sonucunda cepleri para dolan morgan spurlock'ın da kanıtlamak istediği bu tabii. gelgelelim, bu kadar farazi olan bir şeyi göstermek için yapılan bir belgeselin, izleyiciye mc donald's düşmanlığından başka sebeplerden dolayı çekilmiş olduğunu hissettirmesini beklerim. super size me ise daha çok bir şovu andırıyor. kendine koyduğu şartlar bir garip manasızlık göstergesi ama bir sonuca ulaşmak için bunlara ihtiyacı var haliyle. nitekim, mc donalds'a giden her insan "büyük boy ister misiniz?" sorusuna "evet" cevabını vermek zorunda hissetmiyor. gerçeğe dayanmayan şartların oluşturduğu bir konunun vardığı sonucun da gerçeğe dayanmaması muhtemel. evet, super size me eğlenceli ve yer yer bilgilendirici bir belgesel ama meydan okuma aşkı ve kibirle biraz fazla çalkalanmış. yine de görülmeye değmeyeceği söylenemez.
(amphibian - 11 Ekim 2004 05:05)
yapimcisinin esas amacinin cok acik ve net oldugu film. adamin sevgilisi vegan. yani ne? yani pratik olarak hicbirsey yemiyor, adama da yedirmiyor. yani ne? yani adam ac. morgan spurlock'in hayati boyunca en azindan 1 ay tok yasamak icin deney kisvesi altinda yaptigi belgeseldir super size me.
(akbnes - 11 Ekim 2004 14:35)
lutfen birileri de "1 ay boyunca yaprak sarma dolma yedim", "bir ay boyunca sarmisakli manti yedim, wallah billah, annemin yaptigi manti, yaninda da saglikli olsun diye bir ay boyunca maden sodasi ictim", "bir ay boyunca cok saglikli olsun diye sadece sut ictim", "bir ay boyunca sadece lazanya yedim, hic et yemedim", "bir ay boyunca niyazibey et lokantasina gidip onume ne konursa onu yedim, hic itiraz etmedim" konulu filmleri de ceksin ne olur, biktim artik bu "nah bu tarafa bakin, aha da boyle dusunun, cok rica ediyorum haci, bak boyle diyorum sen hala ne diyorsun, aha belgesel isteeee" filmlerden dedirten film ... tamam anladik, 1 ay boyunca hamburger yedin sindirim sistemin iflas etti, welcome, good morning ... ye bir ay boyunca acili ciger sarma da goreyim seni bakayim birinci haftayi cikartabiliyor musun ... gerzek amerikali ... for idiots by idiots
(icy - 12 Ekim 2004 00:28)
çe$itli gerekçelerle, belki de kısmen haklı noktalarla, kimi zaman da yüzeysel kaygılarla üzerine gelinebilecek türden bir film bu. gelgelelim, çoğu ele$tirinin yönü $a$mı$ durumda. haliyle, -kimse gücenmesin- mcdonald's bir nevi yavuz hırsız konumuna yükselme $ansına erecek nerdeyse. lakin, son dönemlerde abd'den çıkmı$ belgesellerdeki yeren uslubun $ekline $emaline bakıldığı vakit, cingöz recai tandanslı gözler, michael moore'un da kullandığı bir sistematiği hemen yakalayacaklardır. yine bu kimseler, bunu ba$ardıklarında, "yok bok da yeseydi bir ay, elbet geberirdi herif", "efendim denyo muyuz biz abdliler gibi kuzuciğim?" kabilinden kelamlarla değil, filmin daha farklı zaafları üzerine kafa yoracaklardır belki..$imdi; "bu mevzu bahis sistematik, yahut benim pek sevdiğim bir kelime olan "trük" ne? ne yapıyorlar da, böyle bir spekülatiflik, bir bombastiklik katılıyor esere?" diye sorarsan ey okuyucu, mazisi eskidir... super size me, sundance film festivali'nde gösterildikten sonra, filmin ele$tirilerinin direk olarak yöneldiği kurum olan mcdonald's, tıpkı filme verilebilecek ilk normal tepki gibi "e ne olacak canım, bir insan hergün lahana yese, vücudu gene oeeh diyecektir" özetli bir açıklamada bulunuyor. evet tıpkı hepimizin, spekülasyonsever gazetelerimizin derleyerek önümüze sunduğu, filmle ilgili kısa kısa haberlere verdiğimiz tepki gibi, mcdonald'sın da tepkisi farklı olmuyor... gelgelelim, bunun pe$i sıra super size seçeneklerini yeniden düzenlemeyi de ihmal etmiyorlar... bununla birikte, bizler de (ve sözlüğümüzün heyecanlı capcanlı yazarlarında da gördüğüm kadarıyle) bir $eyi unutuyoruz elbet. birincisi; morgan spurlock, bir ay boyunca, aslında hepimizin ve elbette kendisinin de gayet iyi bildiği bir cevabın pe$inden ko$uyor. yani, tabiiki "bir ay bu boku yersem ne olur acaba?" diye dü$ünmeden, bu sürecle ve bu süreç sırasında ziyaret ettiği tükkanlardaki insan portreleriyle bizi muhatap ediyor. bir nevi numunelik oluyor (ki bu mevzunun asıl çıkı$ noktasının, tıpkı kendisi gibi uzun süre buralardan beslenip, bu besinlerin vücuduna zarar verdiğine mahkemeyi inandıramayan iki kız karde$ olduğu da unutulmamalı. ). malumdur ki; herkesin inandığı $ey, her zaman hukuki bir realite kazanmıyor. bu noktada spurlock'ın deneyi, bir nevi adli belge aynı zamanda.i$te bilmemiz gereken "trük" (lan ne $ahana kelimedir) de bu esasında. yani, tıpkı moore'un fahreneit 9/11'i yaparken, suçun kimde olduğunu bildiği gibi, varacağı sonucu bizlere göstermeden çok önce bildiği gibi, spurlock da ba$ına geleceğin farkında... cevabı belli bir soru sorup, buna ula$ırken geçtiği yolu hepimize sunmak niyeti..gelgelelim, filmin bir yerden sonra gelip de tıkandığı yerler olmuyor değil. bunların ba$ında, yine tıpkı moore gibi "gençlik elden gideyor" temalı kimi seyahetler ve ziyaretler yer alıyor. izleyince herkesin fark edebileceği bir zaman problemi de söz konusu filmin. ama ne spurlock'ın bulduğu bu parlak belgesel fikrinin "belki de" (belkiye dikkat edelim) sadece para kazanmak için olu$u, ne filmin fast food restoranlarındaki adaletsiz, neredeyse kanunsuz çalı$ma ko$ullarına zerre sükut değinmeyi$i, ne de kimi zaman temcit pilavına dönen o basit söylem "fast food boktur" bu filmin görmelere seza olan bir özelliğine engel te$kil edebilir.. filmin bu özelliği, elbette kar$ı duru$u ve de kimi gerzek amerikalı portresini asla reddetmiyor olması... hatta bir yerinde "sanırım biz amerikalılar, dünyanın en $i$man ulusu değil aynı zamanda en aptal olanıyız" kelamını i$itmek de mümkün. bu uzun uzun nedenler hasebiyle, filme olan duru$unu kimilerinin çok daha dikkatli belirlemesi gerek, yahut herhangi bir tavır belirlememesi. zira süratle belirttiğim gibi, zannedilmesin ki "film amerika'yı yeniden ke$fediyor ve bunu ilk olarak siz fark ettiniz". o zaman size "welcome.." size "good morning" derler efendiler... alınmaca gücenmece yok. fikir yürütmeye, daha sakince ve daha farklı noktalardan bakmak gerek bu film özelinde, özetle... --- spoiler ---son olarak filmin akılda kalıcı diğer repliklerinden biri;"sigara içen birini kamusal alanda hemen uyarıyoruz, ama yanı ba$ımızda tepsisine koyduğu 'dört buçuk kilogramlık' menüyü tıkınan yağ tulumu kom$umuza hiç bir $ey demiyoruz... bu çok ilginç..."--- spoiler ---
(lem - 12 Ekim 2004 01:25)
filmin internet sitesinde bir referans bulamamiza ragmen 1 ay boyunca sadece mcdonald's dan yemek yemek aslinda larry stark kisisinin taaa 1970 yaptigi one culture under god isimli fotolitografi serisinin temasidir. bu zat 1 ay boyunca 9500 mil yol katetmis ve sadece otoyol mcdonald'slarinda durmustur. bu yolculuk sirasinda elde ettigi imajlari da baskilarinda kullanmistir. 1970'ler de mcdonald's dan bir canavar olarak bahsetmenin ongorululuk konusunda ermis olmak oldugunu zannediyoruz.
(celikmetre - 25 Ekim 2004 03:14)
psikopat palyaco ronalt mokdonaltin yakinda baldirindan kursunlatacagi bu adamcagiz bizi biktirip kustururken cok buyuk bir hayir isi yapiyor aslinda. ote yandan kiz arkadasi cuksel performansin da hamburgerle azaldigini soyleyerek "mini size me" konsepti icersinde ozellikle turk genclerine onemli mesajlar gondermekte. sonuc olarak bunyeye alinan seker miktarina kucucuk dikkatler gostererek ve de gunde en az 5000 adim atarak toplamda belki bir on yil fazla ve de hastaliklardan muaf yasamayi saglayabilerek mutlu yaratiklar olabiliriz. o fazladan elde ettigimiz on yili nasil kullanacagimiz veya saglikli bir birey olarak insanligin genetik evrimine (portlettigimiz cocuklar araciligiyla) nasil bir etki edicegimizi hesaplamaya kalkmamaliyiz yoksa dusuncelerle basedemeyip kusabilir mokdonalt yemis gibi olabiliriz.her sey bir yana kanserden vefat eden sozluk yazari necrolyt'in su entrisini okumakla esdeger bir etki yapmistir bu film (bkz: #562515)
(yummy - 13 Aralık 2004 20:33)
--- spoiler ---film butlu sonla bitiyor--- spoiler ---
(imrahil - 8 Ocak 2005 10:53)
Yorum Kaynak Link : super size me