• "pier paolo pasolini'nin burjuva hayatının üzerine sümkürdüğü muazzam yapıtı."
  • "pasolini, bu filmden sonra aynı adla bir kitap yazmıştır."
  • "yunanca: gözetlemek, izlemek. pasolini filmi de tam bir anti burjuva filmidir. konformizm karşıtıdır. iyidir."
  • ""korkarım buraya ölmeye değil, ağlamaya geldim. ama gözyaşlarım, acının gözyaşları değil. hayır! ve ne olursa olsun, acının kaynağı da olmayacaklar. haydi... git artık.""




Facebook Yorumları
  • comment image

    bir baska siradisi pasolini filmi. ayrica final sahnesiyle, yonetmenin etna yanardagi civarinda oldugunu sandigim olaganustu mekanlara tutkuyla bagli oldugunun bir kaniti niteligindedir.
    (bkz: edipo re)
    (bkz: porcile)


    (mesnevi - 10 Nisan 2007 05:40)

  • comment image

    filmini izledim, etkileyiciydi. yonetmeni duyarli buldum, hemderdim saydim, sevdim vs. kitabini da, can yayınlari'nin taksim'deki yerinin üst katında vardı kelepirde, hala da varmış da alıp okumak henüz nasip olmadi. filmde bes tane donusum hikayesi var. fabrikator baba, esi, oglu, kizi ve hizmetcileri.

    isirgan otu yiyerek yasiyor bu abla sonradan. onu da insanlara ayip olmasin diye yer gibi bi hali var, yani hicbi sey yemese de olacakmis gibi, ne bileyim. havada ucma tarzi kerametlere takilmamak (esas olan sunnete uygunluktur, o yoksa kerametin kiymeti de yoktur, anlaminda, kaynak: ahmed el-rufai) lazim belki. ama hastaligi iyi olan cocuk sosyal bir faydadir. maddi, beseri, gercek, guzel bi sey. sahici tarafiyla sifa amacli el vermek gibi belki.

    neyse iste, kizla oglanın dönüşümlerinden ziyade, babayla ananın dönüşümleri benim daha bir ilgimi çekti. cinsel temas, sartlar mumkunse duhul egilimi cok guzel bi yonelme isaretidir. biri birine yoneliyordur. alacagi verecegi vardir. bunun cinsiyet farkliligi sartini asmis olmasi da yonetmen adina sevindirici bence. adam asmis bunu, hadiseyi anlamis yani, gibi bi sey.

    eksi sozluk musteari olarak aslinda basta ziyaretçi'den gayri ismi olmayan bu yakisikli abinin filmdeki ismini alayim dedim. ama iste cumlede de gectigi gibi, abinin ismi yokmus meger filmde. muhtemelen kitapta da gecmiyodur. isimsiz kalmasi gerekirdi. bak zaten mustear olarak almaya calismak da tuhaf bi seymis demek ki. ben de isimsizim belki ama haddini de bilmeli insan.

    donusmeye yol acan karsilasmanin, bu bes kisi icin kim ya da ne ile oldugu, verimli bir bosluk olarak birakilmis yonetmen tarafindan. izleyici dusunsun dursun iste omru boyunca. filmden kareler aldim sonra bir suru, ziyaretci abinin yuzunun gectigi kareler hep, bilgisayardaki film oynatma programi yardimiyla. yuz ifadelerine baktim biraz. iyi bir oyunculuk hakikaten. ama ne oyuncunun ifadeleriyle ne de birtakim soyut ifadelerle sinirlamayalim simdi bu karsilasmanin karsi oznesini. cerceve var, isaret var, yon var, tamam.


    (guzel oglan - 24 Kasım 2007 20:19)

  • comment image

    pasolini'nin kendi gibi başka bir eşcinsel şair arthur rimbaud'a, incil'e, döneminin resim anlayışına ve en güzeli tolstoy'un ivan ilyiçin ölümü öyküsüne göndermelerde bulunduğu film. bir sahnede baba, eve gelen yabancıya romandan bir pasaj okur, bir süre sonra yabancı odaya tekrar geldiğinde, babanın ayaklarını omuzlarına alır, bir süre öyle otururlar. tolstoy'un öyküsünde de ivan ilyic'in hastalığı baş gösterdiğinde yardımcısı da onun ayaklarını omzuna alır, ilyic'i rahatladırdı. kitabı okumayanlar için filmde o sahne pek anlam ifade etmese de, yönetmen açısından sevdiği bir hikayeyi filmine böyle yedirmek nasıl bir duygudur acaba...


    (quantum tarantula - 2 Aralık 2007 00:40)

  • comment image

    pier paolo pasolini'nin romanı.
    allah affetsin ben bu abinin yönetmen olduğunu bilmiyordum. kitabı okurken, yahu bu bir hikayeden bir romandan çok bir senaryo gibi olmuş demeye başladım ki içeriden uyarı geldi, o bir film ayrıca. ben de erdim diye düşündüm ve lakin adım emilia değildi ve eremezdim ersem bile yönetmen yazarın hükmettiği emilia ölümüyle ölemezdim.

    vallahi ben anlatıcının yalancısıyım. bu burjuva denilen insanların bir sikimlik aklı var diyor kitap. filmi izlemeye teşebbüs edeceğimi hiç sanmıyorum. biri gelir, niye geldi niye gitti bilemediğim bir insancıl burjuva gelir evde kim var kim yok düzer, hepsine muhteşem zevkler verir ve bunu sevgiyle yapar, cinsiyet ayrımı, sınıf ayrımı yapmadan yapar ve daha çok burjuva olanlar yani paolo baba ve lucia anne, yaşları itibariyle burjuva denilen şeyde uzun süredir bulunuyorlardır, verici hale gelerek verimkar insanlar olurlar. lucia'nın üzerine kayıtlı mal varlığı yok olsa gerek ki anca verir, ama paola baba fabrikasını işçilerine verir. o bir tek evdeki herkesi birbirine yeniden akraba eden insancıl burjuva düzücüsüne vermiştir. hissettiği şeye sadıktır başka kimseye vermez. emilia zaten burjuva olmadığı için, bir burjuvaya yapıldığı gibi düzüldüğünden azize statüsüne yükselir ve göksel bir çukurda gözyaşlarıyla kopan kol bacak inşa eder hale gelir. iki burjuva evlat ise delirmek yahut çılgınca resimler yapmak suretiyle dünyamızdan uzaklaştırılmış olurlar.

    çok şükür ki sonradan gelen emilia(2. emilia bu karışmasın) ve telgraf getiren angiolino'nun ırzları bir şekilde düzücü arkadaşın düzüşünden korunmuştur. bu korunuşun sebebi de bu iki insanın da burjuva denilen şeye bulaşmamış olmasıdır.

    ana fikir: namuslu yaşamak istiyorsanız siz siz olun burjuvaya bulaşmayın. *


    (xtr - 4 Aralık 2007 23:04)

  • comment image

    eğri oturup doğru konuşalım, pasolini sıkı bir herif ama kötü yönetmen. bu filmde de zor olan bir işi başarmış iyi kitaptan kötü bir film yapmış. romandaki analitik yapı filme aktarıldığında şematik kalmış. eve gelen misafir arkadaş (nasıl misafirse artık?) ev sahipleriyle birlikte olurken görev ifa eder gibi. zaten herkeste yüce bir mutsuzluk hakim, burjuvalıktan mı, yoksa italya'nın havasından suyundan mı, bilemiyorum. bir de, hikaye cinsellik odaklı bir alegori olmasına rağmen pasolini diğer filmlerine kıyasla bayağı edepli çekimler kullanmış, sanırım sansürle başı derde girmesin diye.


    (yururdum ormanda ve tehlikeyle mutluluk - 5 Ekim 2008 02:17)

  • comment image

    dikkat çekici olan, aileden biri (ki hizmetçi de bizden sayılır bence) ne zaman şehvetlense ve id'iyle yanmaya başlasa, yabancı'ya sulansa önce bir dramatik buhran sahneleniyor... ailemizin yaramaz azgını hemen kendine geliyor ve durumun normalini anımsadıgı anda da "özür dilerim" triplerine girişiyor. yabancı işte o zaman şefkatli ellerini bilumum okşayışa dönüştürüyor. yabancı, bu noktada devreye giriyorsa, sanırım isayı hatırlamış yine yönetmenimiz hafızasının hücreleriyle. af isteyene af veren, geçmişi olmayan yabancı, ailemize hakikatı gösteriyor. ki, bu da, bir nevi sevmek. ben, şahsen, gavurun "sizi sikerim" gibi bakmadıgını bizzat gördüm.

    öte yandan, film, yönetmenimizin seviştigi form yapısına uygun. yani tek defada başlayıp bitmek yerine bölümlere ayrılıyor. iki kısa eşittir bir uzun film tadında. ikinci bölüm bence daha enteresan. yabancı, ortadan toz oldugunda (kader mi yoksa budist varoluşçuluk mu) hepsi kendi klasmanlarına göre dorukta kalmanın yollarını arıyorlar.
    evin babası nüdist meczup, kızı melodramik katatonik, oglu şizoid artist, annesi histerik hanım, hizmetçi de frijit azize oluyor)

    passolini sevmeyenlerin bile, ki ben sevmiyorum, bir kaç insan hali görmek için izleyebilecegi film.
    burjuvaları yıkıyor mu yoksa paklıyor mu, öyle sert bir şey degil. bir film.


    (lacivert kadife ve kirmizi visne - 8 Ekim 2008 01:52)

  • comment image

    “burjuvaziye karşı nefretim aslında küçük burjuva kabalığına, iki yüzlü görgü kurallarının adiliğine duyduğum fiziksel bir iğrenme duygusudur”.(pier paolo pasolini)

    teorem, p.p. pasolini'nin en iyi filmlerinden. içinde rimbaud göndermeleri, luis bunuel ve jean-luc godard'ın sinemasal dekupajından esintiler bulunduğundan dolayı değil; ermanno olmi'ye verdiği manon: finestra 2'nin minimalist ruhunu kaybetmediği için, burjuvaziye ayarı hicivsel, gerçeküstücü ve erotik ögelerle verdiği için, sexüel themaların içine metaforik göndermeler katabildiği için güzel. yoksa sırf terence stamp elinde rimbaud'un tuğladan hallice kitabını tuttuğu ve evin bütün götü kalkmış burjuvai götlerini siktiği için değil. pasolini, teorema'yla, burjuvaziye en ağır marksist tokadını indiriyor. film siyah&beyaz tonajlarla açılıyor. bir fabrika sahibinin fabrikasını işçilerine bıraktığı haberi ile başlıyor. gazeteciler fabrikanın önünde toplaşanlardan röjortaj koparmaya çalışıyorlar. kapitalizm eleştirisi daha kafadan giriyor. bir fabrikatörün mülkünü içşilerine devretmesi sistemin kabul edebileceği türden bir hareket değil. netekim öyle oluyor; system failure hatası vermeye başlıyor. kamera, demir parmaklıklarla çevrili özel bir malikane gösteriyor. hikayemizin büyük bölümü burada geçiyor, burada fabrikatör, müstakbel karısı lucia genç oğlu ve kızı ayrıcana evin hizmetçisi yaşıyor. kapıda beliren hizmetçi, kollarını kuş gibi iki yana haraket ettiren, arpası fazla gelmiş kelebekvari posta memurundan gelen telgrafı teslim alıyor. ardından okunmak üzere yemek masasında toplaşan ev sakinlerine götürüyor. gayb'dan gelen telgrafın üstünde "bugün geleceğim" yazıyor, kimse habere şaşırmıyor. ardından telgrafın sahibi, yakışıklı dalyan çocuk peyda, oluyor nereden geliyor, ne iş yapıyor anlayamıyoruz. malikane'nin bahçesinde elinde arthur rimbaud'un kitabını okurken görülüyor. burada kesiyoruz. "neden rimbaud?" eşcinsel, emekçi, paris komünü sırasında sosyalist-komünüst anayasa yazmayı düşünebilecek kadar burjuvazi karşıtı olduğundan, ötesinde komünü görmüş, komünü desteklemiş, paris, belçika, londra, brüksel, habeşistan, ingiltere dön dolaş dur seyyahlık yaptığı için olabilir. bunların dışında, pasolini'nin yönetmen kimliğinin yanına şairliği de eklendiğinde arthur rimbaud seçimi çok anlamsız gelmiyor. malikaneyi ziyarete gelen genç rimbaud, ev sakinlerini teker teker domaltmaya başlıyor. ilk önce evin erkek çocuğu, sonra kızı, sonra anne, baba derken herkesin gönlünü fethediyor. aile üyeleri yabancının hayatlarına girişiyle birlikte tabularının bir bir yıkılmaya başladığını farkediyorlar. derya misali birikimi, ayrım yapmadan herkesi kabullenişi, söylediği samimi sözler karşısında yüzeysel kalışları onları vurgun yemişe dönzeriyor. gizemli rimbaud'un evi terkeylemesiyle ev sahinleri ambale oluyor, ziyaretçiden önce yaşadıkları hayata adapte olmakta zorlanıyorlar. burjuva toplumunun kendileri için biçtiği göstermelik kılıflardan sıyrılmaya başlıyorlar. evin tek emekçisi hizmetçi çareyi köyünün yolunu tutmakta buluyor. genç kız saykoya bağlayıp deliriyor, evin genç sanatçı oğlu manyak sanatsal resimler çizmeye başlıyor. burada artı parantez girmek istiyorum: bu sahnede girilen monologlarda rimbaud etkisi açıkça belli oluyor: "her şey harika görünmeli, bilinmeyen kurallara dayanmalı, tamamen yeni teknikler." onun edebiyst alanında yaptığı avan-garde arayışı, resim sanatına yansıtmaya çalışıyor. anne desen motor oluyor, baba, tren garında üzerindeki tüm kıyafetleri yolcuların şaşkın bakışları içinde çıkarmaya başlıyor. kravat, gömlek ve takım elbisesini çıkartırken kıyafetleri ile birlikte, burjuva kimliğinden de sıyrılmaya çalışıyor. ardından çöl bedevilerine dönüyor. pasolini, burjuvazinin, hayatını, boş ve temelsiz kavramlar üzerine konuçlandırdığını, sorgulama eylemiyle ciddi bir travmatik düşüşün kaçınılmaz olduğunu anlatıyor. teorema'da, sığ orta sınıf için seks (beyinsel orgazm?) özgürleştirici ve aydınlatıcı bir çeşit ritüel olarak göze çarpıyor.


    (thelepermessiah - 6 Eylül 2009 20:41)

  • comment image

    pasolini'nin hakkında şöyle dediği film. ziyaretçi hakkındaki yorumu bilhassa dikkat çekici.

    burjuvazi'ye karşı nefretim aslında küçük burjuva kabalığına, ikiyüzlü görgü kurallarının adiliğine duyduğum fiziksel bir iğrenme duygusu. belki de bunun nedeni kültürel zalimliklerini dayanılmaz buluşum. her neyse, bu kez burjuvazi üzerine terence stamp'ın oynadığı bir film yapmak istedim. fakat özellikle nefret toplamayan, insanlarda biraz anlayış uyandıran, burjuvaziye uygun kişiler seçtim. yine de burjuvazinin en kötü türüne ait değildi bu insanlar. karakterimi oyuncunun fiziksel ve psikolojik kişiliğine uyarladım. aslında bu ziyaretçinin bir bereket tanrısı olmasını düşünmüştüm. sanayi öncesi dininin tipik tanrısı, güneş tanrısı, incil'deki tanrı, tanrı baba. doğal olarak gerçeklerle yüz yüze gelince başlangıçtaki fikrimden vazgeçtim ve terence stamp'a bu dünyanın dışından gelen metafizik bir görünüm verdim: o, şeytan olabilirdi ya da tanrı'yla şeytan'ın bir karışımı. önemli olan özgün ve durdurulamaz bir şey olmasıydı.

    (aktaran: latif güven, avrupa sineması blogspot)


    (guzel oglan - 29 Aralık 2010 00:30)

  • comment image

    yunanca: gözetlemek, izlemek.

    pasolini filmi de tam bir anti burjuva filmidir. konformizm karşıtıdır. iyidir.


    (the tempest - 23 Mart 2013 02:23)

  • comment image

    seyirciden işbirliği isteyen filmlerden.

    kötü bir film çekiyorum, pek çok sahneyi layıkıyla oluşturamıyorum, senaryo kör topal, motivasyonlar belirsiz ama siz aradaki boşlukları doldurup yeteneksizliğimi kalbinizle giderin demekte sanki. seyirci de sanki yönetmenin kafasında hayal ettiği kareler görüntüyle buluşuyormuş gibi davranıp olabildiğince kendisine destek olmaya çalışıyor.

    filme dair bir anahtar arayan var ise eğer: burjuva bir şablondur ve şablonlarını çoğaltarak içindeki boşluk duygusunu bir ruha çevirir. şablonlarda bir aksama olduğunda ise varoluşsal krizi başlar.

    o değil de filmin en enteresan yanı evin hizmetçisinin madonna'ya benzerliği. demek madonna az biraz pop dünyasının şatafatından uzak bir hayata düşseymiş böyle birisi olacakmış.


    (alaskardan - 10 Haziran 2013 08:14)

  • comment image

    "korkarım buraya ölmeye değil, ağlamaya geldim. ama gözyaşlarım, acının gözyaşları değil. hayır! ve ne olursa olsun, acının kaynağı da olmayacaklar. haydi... git artık."


    (duygu wollstonecraft - 12 Eylül 2013 18:21)

  • comment image

    "varlığı, sonsuza dek kaybedilmiş bazı şeylerin... esaretinde can çekişen... anlamsız ve melankolik bir yaşamdan ibarettir."

    sanatkara kastediyor kendisi; sade sanata temayül gösterende mi olacak ille diye sorgulamaz, sokaktaki vatandaşı hiçe sayıp teatisini eleştiride bulunduğu burjuva zemininde yapar, yanlış yapar.


    (mucho bene - 13 Ocak 2014 00:35)

  • comment image

    bir arkadasin "sematik" diye nitelendirdigi film.. ki katilmamak elde degil.. burjuva diyerek adamlarin yasantisi o kadar basite indirgenmis ki.. olaylar zip zip ilerliyor.. bu da bir kopukluk hissi yaratiyor, ayrica oyunculuklardaki abarti da filmin gercekle alakasi olmadigini gosteriyor.. bunun yaninda basit sembollestirmeler var, ve bunlar bir film icin cok gulunc duruyor..
    --- spoiler ---
    mesela burjuva is sahibi, is yerini calisanlarina devrediyor, tabii bu islemi yaparken soyunuyor ve daglara bayirlara kacip bir ciglik saliveriyor.. neymis efendim: burjuva olmanin dayanilmaz agirligi..
    ---
    spoiler ---
    ayrica bazi sahnelerdeki planlarin cokluguna anlam vermek cok zor, sanirim passolini de o zamanlar neden o kadar cok plan kullandigin farkinda degilmis.. kisacasi: olmamis passolini olmamis..


    (whatdreamsmaycome - 18 Mayıs 2005 23:12)

  • comment image

    kapalı bir anlam barındıran film. delikanlı gelmeden önce film siyah-beyaz iken, delikanlı geldikten sonra film renkli oluyor. ayrıca, delikanlı bir nevi, ''kutsalı'' simgeliyor.
    müzik olarak ise, mozart kullanılmış.


    (senorita - 28 Haziran 2006 03:12)

Yorum Kaynak Link : teorema