Don't Come Knocking (~ Estrela Solitária) ' Filminin Konusu : Eski kovboy filmlerinin aranan yıldızlarından olan Howard Spence, alkol ve uyuşturucu batağında kaybolmuş, şöhreti ve tüm varlığını yitirmiş eski bir yıldızdır. Hayatının tüm anlamını kaybetmiş hedefsiz bir şekilde günlerini tüketirken kendisine eşlik eden tek şey yalnızlığıdır.Fakat bir gün, bir çocuğu olabileceği hakkında öğrendiği gerçek, uzun zamandır hissetmediği bir heyecan yaşamasına neden olur. Artık yaşamak için bir anlam bulmuştur. Kız ya da erkek olduğunu bilmeden yollara dökülecek ve hiç bilmediği bir hayatı en başından keşfetmeye çalışacaktır.
Alice in den Städten(1974)(8,0-8224)
Pina(2011)(7,7-13286)
Buena Vista Social Club(1999)(7,6-15278)
Der amerikanische Freund(1977)(7,4-11332)
In weiter Ferne, so nah!(1993)(7,3-6853)
Lisbon Story(1995)(7,2-3822)
Die Gebrüder Skladanowsky(1995)(6,8-408)
Lightning Over Water(1981)(6,7-1099)
Land of Plenty(2004)(6,5-3589)
Palermo Shooting(2008)(6,3-2562)
The Million Dollar Hotel(2000)(5,9-19906)
Les beaux jours d'Aranjuez(2016)(4,6-448)
arayış filmi, yol filmi falan ama çekimler, mekanlar, hatta yıllar sonra ortaya çıkan çocuk(lar) bile acaip derecede paris texas olmuş.
(labit - 25 Eylül 2006 12:13)
filmdeki görüntüler en çok aklıma edward hopperı getirdi. filmin afişi de aynen öyleydi. yolların birleştiği yerde başını öne eğmiş kovboy ve çevresindekiler, hopper'ın tablolarından çıkmış gibiydi.
(patlicam - 15 Ekim 2007 21:57)
keçiboynuzu gibi film. bir takım hoşluklar var ama bunun için bir kilo tahtayı çiğnemek zorunda kalıyoruz. tamam, bir kaçış, yeniden başlayış hikayesi ama kahramanımız niye kaçıyor bir türlü anlayamıyoruz. tempo bir türlü yükselmiyor; tim roth'un canlandırdığı karakteri ne yapacağımızı bilemiyoruz. beni en çok şaşırtan da wim wenders'ın hala uçsuz bucaksız çöl / terk edilmiş downtown vs. manzalardan oluşan amerikan kırsalını çarpıcı bulması ve bizim de bulacağımızı düşünmesi, ve yirmi sene sonra bir paris texas light çekmesi.
(ottoman vampire - 13 Mart 2009 22:19)
yıllar sonra tekrar sam shephard ile beraber çalışmasından umutlanarak izlediğim wim wenders filmi. jenerasyon problemleri, dizginlenemez kaçış isteği, kendini yersiz yurtsuz hissetme sorunsalı gibi tipik wenders temaları shephard'ın en güzelinden, minör amerikan edebiyatçısı üslubuyla birleşince sonuç paris texas gibi bir güzellik olur diye ummuş idim, olmamış halbuki.
(caponsever - 26 Ağustos 2005 02:45)
konu-konsept itibariyle bir paris texas atmosferi estiren,ikilinin onceki biraraya gelisinden cikan urunun yalinligi ve vuruculugundan feyz alarak ilerledigi goze carpan hos yapit.filmde shepard yerine basrolun baskasina verilmesi belki daha uygun olabilirdi.wenders in yonetimi ve shepard in oykusu bu sefer cokca duygulara hitap etmektense,bir kara mizah,belirli bir amerikan toplumu kesiti uzerine abartilmis bir inceleme-deneme tadinda seyrediyor.tim roth un muhtesem kibarlikta konustugu aksanli ingilizcesi ve inanilmaz basariyla cizdigi sigortaci karakterine dikkat.
(mascara - 16 Ekim 2005 18:43)
paris texas formuluyle hazirlanmis lakin onun kadar bas dondurmeyi geciniz, agizda tat dahi birakmayi beceremeyen wim wenders filmi.aidiyet-alile???-kaybedilenler-ofke temalarini takip ederek wenders'in guzel manzaralari; goruntuleriyle butunluk olusturan muzikleri esliginde ilerlemeye gayret ediyoruz lakin gabriel mann ve bir kere daha acayip sevgili rolunde yolumuza cikan fairuza balk basta olmak uzere ayagimiza fazla karikaturize karakterler, akmayan hikaye, dort gozle bekleyip duyamadigimiz dialoglar bag oluyor. hani sarah polley elimizden tutuyor ama onun da hikaye icin gittikce acayiplesen durusu, gulun dikeni misali "iyisin hossun da orda ne isin var" dedirtiyor.velhasil; sonunda husrana husran ekleyen bir wim wenders filmi ile ugurlanmak beni pek uzdu;hele ki paris texas su ana dek sinemada anlatilmis hikayelerin en guzellerinden biriyken.
(gaye topbas - 4 Şubat 2006 13:33)
2005 yılı mahsulu almanya / abd ortak yapımı bir wim wenders filmi. wenders ve sam shepard'ın beraber yazdıkları öykünün senaryosu shepard'a ait. sam shepard aynı zamanda filmin başrol oyuncusu. shepard dışında, jessica lange, tim roth, gabriel mann, sarah polley, fairuza balk ve eva marie saint filmin diğer oyuncuları. ayrıca filmin başında yönetmen rolunde izlediğimiz george kennedy "vay be ne kadar yaşlanmış" dedirtti kendisine. filmde polley'nin canlandırdığı karakterin annesinin fotoğrafı polley'nin gerçek annesinin fotoğrafı imiş, diane polley. 1990 yılında ölen diane polley sam shepard'ın fena hayranıymış. wim wenders en iyi yaptığı işi, gayet başarılı oyuncularla bi daha yapmış. ortaya keyifle izlenen bir film çıkmış. sarah polley tarafından canlandırılan karakter diğer karakterlerden daha ayrıksı duruyordu, sanki bir hal hartley veya jim jarmusch filminden fırlamışcasına. filmin bütününe ayrı bir lezzet katmış. tim roth'u izlemek bambaşka bir keyif. ne zamandır kendisini izlemiyormuşum, özletmiş.
(uzuntu - 27 Şubat 2006 12:42)
bana lisbon storyyi hatirlatan olaganustu film. wenders'in bilhassa karikaturize tiplemelere ve davranis bicimlerine (asi genc esyalarini camdan asagiya atar, kovboy askini terk edip yeni bir kasabaya dogru yol alir vs.) yer verdigi, kahramanlik ve asilik gibi amerikan mitleriyle hesaplastigi yeni filmi. bir yandan tum bu amerikan ikonlarinin ve manzaralarinin wenders'i ne kadar buyuledigini hissediyorsunuz, ama bir yandan da icten ice bu degerlere karsi 'dostane bir baskaldiri' tavri icerisinde... film sanki "ben asi bir kovboyum, yerlesemem" ve "ben de bir aile sahibi olabilirim" celiskisini her sahnesinde yineliyor, sam shepard'in yuzunde hissediyorsunuz bu sonsuz catismayi... bu yuzden ne muhafazakar ne de liberal bir film, hem bir dus hem de bir dus kirikligi...
(favez - 13 Mart 2006 04:48)
cekimden birden ayrilan kovboy bana sanki bir paul auster romanini okumuyor da izliyormusum izlenimini verdi. bir romanin icinde hissetmis ilginc bir film.
(starrider - 3 Nisan 2006 11:05)
şiddetin tarihçesinden nasıl çıktıysam bu filmden de öyle çıktım. bazen sadeliğe kurban oluruz ya.. odur ikisinin ortak noktası. sarah polleynin monolog olayına, göklere, bayırlara, atlara, şapkalara, bara, gabriel mann'in uyuşturucu etkisi yapan sesine.... şiir yazarım ulan ben böyle filme!
(acparantez - 17 Nisan 2006 17:14)
guzel wim wenders filmi. hala soyluyorum:where is howard, who is howardwhere did he gowhere did he gohe's down in the gutterhe's under ground...
(watcher - 18 Nisan 2006 14:31)
ayrica filme ismini veren, film kadar muhtesem olan bir sarki. bono ve andrea corr soyluyor. ozunu unutup umut edenlere adanmis bir sarki sanki.. hem film, film de ne guzeldi..you’re everything i could wantthere’s no house you couldn’t hauntyou’re the key that could keep me inyou’re the sense, under the skini won’t bring you rosesi’ll bring myself insteadtime only is timefor what is meantnot what was saiddon’t come knocking don’t come knockingdon’t come knocking at my doordon’t come knocking, knock, knock, knockingdon’t come knocking no moreyou’re a dream i could wake up inyou’re a fight i shouldn’t try to winyou’re the door, i’ll always leave openyou’re the heart that’s always hopin’off a tree-lined avenue, in a college made of stonei’ll sit there not dreaming, i would rather live alonedon’t come knocking don’t come knockingdon’t come knocking at my doordon’t come knocking, knock, knock, knockingdon’t come knocking no moreall the stars in the skythey can’t light our way, oh noall the maps, and all the chartsall the dreams…dreams …won’t… leave… you…home…home…don’t come knocking don’t come knockingdon’t come knocking at my doordon’t come knocking don’t come knockingdon’t come knocking at my doordon’t come knocking, knock, knock, knockingdon’t come knocking no more.
(unearth - 19 Nisan 2006 01:06)
Yorum Kaynak Link : don't come knocking